B
sayfasından devam
30-) Kalu ya
kavmena inna semi'na Kitaben ünzile min ba'di Musa musaddıkan lima beyne
yedeyhi yehdiy ilel Hakkı ve ila tariykın müstekıym;
Dediler
ki: "Ey halkımız... Biz, Musa'dan sonra inzâl edilmiş, öncekileri
tasdikleyen, Hakk'a ve sırat-ı müstakime yönlendiren bir Bilgi işitip
dinledik." (A.Hulusi)
30 - Ey
kavmimiz! dediler: haberiniz olsun: bizler bir kitab dinledik, Musâ’dan sonra
indirilmiş önündekini tasdik ediyor, hakka ve bir doğru yola hidâyet eyliyor.
(Elmalı)
Kalu ya kavmena Onlar, ey kavmimiz
dediler inna
semi'na Kitaben ünzile min ba'di Musa musaddıkan lima beyne yedeyh
biz Musa’dan sonra indirilen ve kendisinden önceki bütün vahiyleri tasdik eden
bir ilahi mesaj dinledik. Rivayetlerde bu cinlerin, ya da uzak varlıkların
Yahudi, yani Musevi olmasının gerekçesi bu ayet, buna dayanıyor. Yani biz
Musa’dan sonra ona gelen kitabı, vahyi de inkar etmeyen bir mesaj dinledik
diyorlar. yehdiy
ilel Hakkı ve ila tariykın müstekıym o kendisine uyanı hakikate ve
dosdoğru bir yola yöneltiyor.
31-) Ya kavmena eciybu da'ıyAllâhi ve aminu
Bihi yağfir leküm min zünubiküm ve yücirküm min azâbin eliym;
"Ey
kavmimiz... DAÎALLÂH (Allâh davetçisine) (DAÎALLÂH; cinler O'nu
DAÎALLÂH olarak görüp değerlendirmiştir, Rasûlullâh olarak değil. Postacı -
elçi türü yaklaşımların temeli de bu kelimenin anlamına dayanır) icabet edin ve O'na iman edin ki, bazı günahlarınızı
bağışlasın; sizi feci bir azaptan korusun." (A.Hulusi)
31 - Ey
kavmimiz! Allahın davetçisine icâbet edin ve ona iman getirin ki bazı
günahlarınıza mağfiret buyursun ve sizi elîm bir azaptan korusun. (Elmalı)
Ya kavmena ey kavmimiz, eciybu da'ıyAllâhi
ve aminu Bihi yağfir leküm min zünubiküm ve yücirküm min azâbin eliym
Allah’ın davetine icabet edin, Allah’ın davetine karşılık verin ve O’na iman
edin ki günahlarınızın üzerini çizip sizi bağışlasın ve sizi acıklı bir azaptan
kurtarsın.
32-) Ve men lâ yücib da'ıyAllâhi feleyse Bi
mu'cizin fiyl Ardı ve leyse lehu min dûniHİ evliyâ'* ülaike fiy dalâlin mubiyn;
Kim
Allâh davetçisine (DAÎALLÂH) icabet etmezse, (Allâh'ı) arzda âciz bırakamaz! O'nun dûnunda onun dostları da
olmaz... İşte onlar apaçık bir sapma içindedirler. (A.Hulusi)
32 - Ve
her kim Allahın davetçisine icâbet eylemezse Arzda âciz bırakacak değildir ve
ona onun berisinden sahip olacak veliler de yoktur, öyleler açık bir dalâl
içindedirler. (Elmalı)
Ve men lâ yücib da'ıyAllâhi feleyse Bi mu'cizin
fiyl Ard ama kim de Allah’ın davetine karşılık vermez, Allah’ın
davetine sırt çevirirse, icabet etmezse o da iyi bilsin ki asla O’nu yer
yüzünde atlatmış olmaz. Yani O’nu atlatamaz. Allah’ı asla atlatamaz. ve leyse lehu min
dûniHİ evliyâ' ve O’na, O’ndan başka hiç kimse, hiçbir dost yarar
sağlamaz. Hiçbir dostun faydası olmaz. ülaike fiy dalâlin mubiyn böyleleri belirgin,
açık bir sapıklığa gömülüp gitmişlerdir.
33-) Evelem yerav ennAllâhelleziy halekas
Semavati vel Arda ve lem ya'ye Bi halkıhinne Bi Kadirin alâ en yuhyiyel mevta*
bela inneHU alâ külli şey'in Kadiyr;
Görmediler
mi ki, semâları ve arzı yaratmış ve onların yaratılışında zaafa düşmemiş olan
Allâh, ölüleri diriltmeye de Kaadir'dir. Evet! Muhakkak ki O, her şeye
Kaadir'dir. (A.Hulusi)
33 - Ya
görmediler de mi ki o Gökleri ve Yeri yaratmış ve onları yaratmakla yorulmamış
olan Allah ölüleri diriltmeğe muhakkak kâdirdir, evet, hiç şüphe yok ki o her
şey'e kadirdir. (Elmalı)
Evelem yerav ennAllâhelleziy halekas Semavati
vel Ard Onlar, şimdi geri başa döndü sure. Yani 17. ayette bıraktığı
yere. Yeniden dirilişe inanmayan akla döndü. Konu asıl mecrasına kavuştu yani.
Misalleri verdikten sonra ana konuya dönerek ilk muhataplar ve tüm çağlarda ki
muhataplara der.
Evelem yerav ennAllâhelleziy halekas Semavati vel Ard onlar Allah’ın
gökleri ve yeri yarattığını görmezler mi.
ve lem ya'ye Bi halkıhinne Bi Kadirin alâ en
yuhyiyel mevta bütün bunları yaratanın ölüye hayat vermeye muktedir
olduğunu anlamazlar mı? Yani gökleri ve yeri yarattığına inanacaksınız, ama
gökleri, yeri ve bu ikisi arasında kileri yaratanın onları tekrar katına
alacağına, onlar için ölümü takdir edeceğine ve ölümü takdir ettiği için
yeniden yaratacağına inanmayacaksınız. Yoktan yarattığına inanacaksınız da, var
dan var ettiğine inanmayacaksınız, bu ne çelişki.
Bela yoo..!
hayır, asla. Böyle yapmayın inneHU alâ külli şey'in Kadiyr elbet O her şeye
güç yetirendir. Her şeye kadirdir. Yarattığına inanıp ta, yarattığı üzerinde
tasarruf yaptığını inkar eden akıl, nasıl bir akıl. Akidesiyle çelişkiye düşmüş
bir akıldır bu.
34-) Ve yevme yu'radulleziyne keferu alen nar*
eleyse hazâ Bil Hakk* kalu bela ve Rabbina*kale fezûkul azâbe Bi ma küntüm
tekfürun;
Hakikat
bilgisini inkâr edenlerin Nâr'a arz olunacakları süreçte: "Bu Hak değil
miymiş?" denir. Dediler ki: "Rabbimize yemin olsun ki evet!"...
"O hâlde hakikat bilgisini inkâr etmeniz yüzünden (hadi) tadın azabı!"
dedi. (A.Hulusi)
34 - Ve
o küfredenler ateşe arz olunacağı gün: nasıl bu hak değil mi imiş! diye, evet,
rabbimiz hakkı için diyecekler, buyuracak: «öyle ise haydin tadın azâbı,
küfrede geldiğiniz için. (Elmalı)
Ve yevme yu'radulleziyne keferu alen nar*
eleyse hazâ Bil Hakk* kalu bela ve Rabbina ve hakikati inkar eden
kimselere ateşe takdim olunurken; Ne yani bu da mı gerçek değil denileceği gün
onlara şöyle cevap verilecek. Yani kendilerine bu da mı gerçek değil
denilenler, inkarcılar, yeniden dirilişi inkar edenler şöyle cevap verecekler.
Rabbimize and olsun ki gerçekten de öyle imiş. Bu gerçekmiş. O hakikatmiş.
Yeniden dirileceğimiz bir gerçekmiş de biz inkar edermişiz diyecekler.
kale fezûkul azâbe Bi ma küntüm tekfürun
Allah buyuracak; Haydi, hakikati inkarınıza karşılık tadın malum azabı diyecek.
20. ayeti hatırlayalım, çok
önemli, çok vurgu yapılması gereken bir ayet bu surenin 20. ayeti. ezhebtüm
tayyibatiküm fiy hayatikümüd dünya vestemta'tüm Biha siz bu dünyanın
güzelliklerini baştan sona tükettiniz. Vestemta’tüm
Biha ve onları kısa vadeli tüketime elverişli bir hazza dönüştürdünüz. Oysa
bu dünyanın güzelliklerini Allah size tohumluk diye vermişti. Ekesiniz,
dikesiniz, sulayasınız, bakasınız ve ahirette ürününü alasınız diye. Fakat siz
tohumu yediniz. Tohumu tükettiniz. Tohumu tüketime elverişli kıldınız, tek
dünyalı davrandınız. Çift dünyalı davranmadınız. Tek dünyaya yatırım yaptınız.
Her şey burada olsun bitsin dediniz. Tüm kâmı buradan alalım, tüm rahatı burada
görelim, burayı cennet yapalım ve ahirete bir şey kalmasın dediniz.
Sorumluluklarınızı inkar ettiniz. Bir gün yargılanacağınızı unuttunuz.
Dolayısıyla madem tüketilecek kısa vadeli bir hazza dönüştürdünüz, en büyük
ilahi kredi olan hayatı tükettiniz, şimdi tadacağınız tek lezzet kaldı geriye,
azab. İşte bu. Onu tadın diyor.
35-) Fasbir kema sabere Ulül 'Azmi miner Rusuli
ve lâ testa'cil lehüm* keennehüm yevme yeravne ma yu'adune lem yelbesû illâ
sa'aten min nehar* belâğ* fehel yühlekü illel kavmül fasikun;
Rasûllerden
Ulül Azm'ın sabrettiği gibi (sen de) sabret; onlar için acele etme! Tehdit edildikleri şeyi
gördükleri (ölümü tattıkları) süreçte, sanki gündüzden bir saatten fazla (Dünya'da) kalmamış gibi
olurlar! Belağ (bu yeterli bir tebliğdir)! İnancı bozuklar toplumundan başkası mı helâk
edilecek!(A.Hulusi)
35 - Binâenaleyh
ûlül'azim Peygamberlerin sabrettiği gibi sabret ve onlar hakkında ivedi etme,
sanki onlar o vaad olundukları acıyı görecekleri gün gündüzün bir saatinden
başka durmamışa döneceklerdir; kâfî bir tebliğ, demek ki ihlâk edilecek başka
değil, ancak taatten çıkmış fasıklar güruhudur. (Elmalı)
Fasbir kema sabere Ulül 'Azmi miner Rusul
bundan böyle ey muhatap sen, ilk muhataptan en son muhataba kadar herkes.
Herkes üstüne alınsın bunu. Bundan böyle sen peygamberlerden kararlılık ve
direnç sahibi olanların yaptığı gibi dirençle göğüs ger, sabret, diren, dik
dur, esas duruşunu bozma, klas duruşunu bozma Allah’a karşı.
ve lâ testa'cil lehüm acele ile
onların işinin bitirilmesini isteme. Hakkı tavsiye edenler önce kendilerine
sonra başkalarına sabrı da tavsiye etmeliler. ve tevâsav Bil Hakkı ve tevâsav Bis Sabr;
(‘Asr/3) dolayısıyla sabır hakkı tavsiyenin ayrılmaz bir parçası.
{Atlanan cümle; keennehüm yevme
yeravne ma yu'adune lem yelbesû illâ sa'aten min Nehar.
Tehdit
edildikleri şeyi gördükleri (ölümü tattıkları) süreçte, sanki gündüzden bir
saatten fazla (Dünya'da) kalmamış gibi olurlar! (A. Hulusi-Meal)
Kuşkusuz dünyada kalış kısa
bir süredir. Günün bir anı kadar. O çabuk geçecek bir hayattır, şu ahiretten
önce yaşayacakları. Değersizdir de. Arkasında, nefislerde gündüzün bir saatinin
bıraktığı izlenimden daha çok bir şey bırakmaz. Sonra kaçınılmaz sonuçla
karşılaşacaklar ve orada sürekli kalacaklardır. Onlara verilen bu süre, helak
ve acı azabın gerçekleşmesinden önce duyurunun sağlanması içindir. (Seyyid Kutub –
Fızılal-ıl Kur’an)}
belâğ duyurumuz işte budur,
tebligatımız işte budur, bildirimiz işte budur, manşetimiz işte budur. fehel yühlekü
illel kavmül fasikun şu halde hiç sorumsuz davranan bir toplum dışında
kalanlar helak edilir mi? Yani fasıkun’u sorumsuz davrananlar, takvanın zıddı
olarak çeviriyorum, öyle görüyorum. Muttakinin zıddı, fasıkıyn. Allah’ı görür
gibi yaşayanlar, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olanlar muttakiler,
Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olmayanlar ise fasıklar.
Rabbim bizi Muttakilerden kılsın.
Sadakallahul
aziym.
159-1. Ahkaf suresi son bölüm.
159-1 videoyu BURADA
bulabilirsiniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder