19 Temmuz 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. CASİYE (26 - 37) (157-E)



D sayfasından devam

26-) Kulillâhu yuhyiyküm sümme yümiytüküm sümme yecma'uküm ila yevmil kıyameti lâ raybe fiyhi ve lâkinne ekseren Nasi lâ ya'lemun;

De ki: "Allâh sizi canlandırıyor! Sonra size ölümü yaşatacak! Sonra kendisinde kuşku olmayan kıyamet sürecinde sizi bir araya getirecek! Ne var ki insanların çoğunluğu (bu gerçekleri) anlayamıyor!" (A.Hulusi)

26 - De ki size Allah hayat veriyor, sonra sizi o öldürür, sonra da sizi Kıyamet gününe toplayacak ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler. (Elmalı)


Kulillâhu yuhyiyküm sümme yümiytüküm de ki; Hayatı ve ölümü takdir eden Allah’tır. Allah hayatın anlamıdır, hayata müdahildir yani. Ahireti inkar anlamsızlığa imandır. Dolayısıyla siz ahireti inkar etmek için aslında hayatın anlamını inkar ediyorsunuz. sümme yecma'uküm ila yevmil kıyameti lâ raybe fiyh en sonunda sizi geleceğinde hiç şüphe olmayan kıyamet günü o toplayacaktır. ve lâkinne ekseren Nasi lâ ya'lemun fakat insanların çoğu bunun bilincinde değildir.


27-) Ve Lillâhi Mülküs Semavati vel Ard* ve yevme tekumüs saatü yevmeizin yahserul mubtılun;

Semâların ve arzın mülkü (Esmâ ile işaret edilen özellikleri açığa çıkarmak için, onları belli bir işlevle yoktan vareden) Allâh içindir! O Saatin geldiği süreçte, (işte) o zaman hakikati geçersiz kılmaya uğraşanlar hüsrandadırlar! (A.Hulusi)

27 - Ve Allah’ındır bütün Göklerin ve Yerin mülkü, ve o gün ki saat gelecek o gün o mubtıller hep hüsrâna düşeceklerdir. (Elmalı)


Ve Lillâhi Mülküs Semavati vel Ard ama göklerin ve yerin mülkü Allah’a aittir. ve yevme tekumüs saatü yevmeizin yahserul mubtılun ve kıyamet gerçekleştiği gün, evet, işte o gün varlığı anlam ve amacından soyutlayanlar kaybedecekler. Yahserul. Mubtılun; kaybedecek diyor. Varlığı anlam ve amacından soyutlayanlar. Yani hayatın anlam ve amacından soyutlayan zaten kaybetmiştir aslında. Anlamı olmayan bir hayatın kazancı olur mu? Mubtılun, onlar, iptal edenler yani.


28-) Ve tera külle ümmetin casiyeten, küllü ümmetin tüd'a ila kitabiha* elyevme tüczevne ma küntüm ta'melun;

Her inanç toplumunu diz üstü çökmüş görürsün! Her inanç toplumu, kendi bilgisine göre çağrılır. "Bu süreç, yaptıklarınızın karşılığını yaşama sürecidir!" (denilir). (A.Hulusi) 

28 - Ve her ümmeti görürsün ki diz çökmüştür, her ümmet kitabına davet olunuyordur, bu gün o yaptığınız amellerin cezâsı verilecek. (Elmalı)


Ve tera külle ümmetin casiyeh ve o gün her toplumu zillet içinde diz çökmüş halde göreceksin. Yani yelkenleri suya indirmiş bir halde. küllü ümmetin tüd'a ila kitabiha her toplum kendi hesabını görmeye çağrılacak, yani kendi hesabını kendin gör gel, kendin pişir kendin ye der gibi amiyane ifadeyle. Gel, senin hesabını görmek için sen yetersin;

İkra' Kitabek* kefa Bi nefsikel yevme aleyke Hasiyba. (İsra’/14) yüreği aleyhine şahit olursa kişinin ağzından hangi mazeret çıkabilir ki.

elyevme tüczevne ma küntüm ta'melun bugün yapa geldiklerinizin karşılığını bulacaksınız, tastamam bulacaksınız.


29-) Hazâ KitabuNA yentıku aleyküm Bil Hakk* inna künna nestensihu ma küntüm ta'melun;

İşte bilgimiz! Size Hak olarak dilleniyor. Biz yaptıklarınızı kaydediyorduk! (Hafızalıyorduk - varlıktaki evrensel hafıza - memory.) (A.Hulusi)

29 - İşte kitabımız, yüzünüze karşı hakkı söylüyor, çünkü biz sizin yaptıklarınızı hep istinsah ediyorduk. (Elmalı)


Hazâ KitabuNA yentıku aleyküm Bil Hakk işte bunlar bizde ki kayıtlardır. Bizim tuttuğumuz kayıtlar işte bunlar. Aleyhinize de olsa tüm gerçeği size o söyleyecektir. inna künna nestensihu ma küntüm ta'melun çünkü biz yaptığınız her bir şeyi vakti zamanında kayıt altına almıştık, kaydetmiştik.


30-) Feemmelleziyne amenû ve amilus salihati feyüdhılühüm Rabbühüm fiy rahmetiHİ, zâlike hüvel fevzül mubiyn;

İman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, Rableri onları Rahmetine dâhil eder! İşte bu apaçık başarıdır! (A.Hulusi)

30 - İşte o iman edip de yaraşıklı işler yapmış olan kimseler o vakit onları rableri rahmeti içine koyacak, işte o Fevzi mübîn o. (Elmalı)


Feemmelleziyne amenû ve amilus salihat öte yandan iman eden ve salih amel işleyenlere gelince feyüdhılühüm Rabbühüm fiy rahmetiH rableri onları rahmetine muhatap kılacaktır. Yani onları affedecektir. Onlar melek değildir, onlar kusursuz değildir, onlar günahsız değildir. Ama onlar baş kaldırmadılar, itiraf ettiler. Dolayısıyla Allah’ın rahmetine muhatap kılınacaklar. zâlike hüvel fevzül mubiyn bu, işte budur büyük zafer. Büyük zafer mi istiyorsunuz, görün, budur büyük zafer.


31-) Ve emmelleziyne keferu* efelem tekün âyâtiy tütla aleyküm festekbertüm ve küntüm kavmen mücrimiyn;

Hakikat bilgisini inkâr edenlere gelince, "İşaretlerim size bildirilmedi mi? (Ama siz) benliklerinizi yücelttiniz ve suçlular (şirk koşanlar) toplumu oldunuz!" (denilir). (A.Hulusi)

31 - Küfredenlere gelince: değil mi karşınızda benim âyetlerim okunurdu da siz kibirlenmek istedinizdi ve mücrim bir kavim idiniz? (Elmalı)


Ve emmelleziyne keferu fakat inkarda direnenler var ya, onlara şöyle denilecek efelem tekün âyâtiy tütla aleyküm mesajlarım size bir zamanlar tebliğ edilmemiş miydi, gelmemiş miydi peygamber, gelmemiş miydi kitap, hatta akıl verilmemiş miydi, fıtrat yok muydu. festekbertüm ve küntüm kavmen mücrimiyn aksine edilmişt. Oradaki ”fe” bunu ifade eder. Aksine edilmişti. Ama siz küstahça böbürlenmiş ve günahkar bir toplum olmuştunuz. Günahkar bir toplum olmayı tercih etmiştiniz daha doğrusu.


32-) Ve izâ kıyle inne va'dAllâhi Hakkun ves saatü lâ raybe fiyha kultüm ma nedriy mes saatü in nezunnü illâ zannen ve ma nahnu Bi müsteykıniyn;

"Allâh vaadi haktır ve O Saat (hakikatin ortaya çıkacağı süreç) ki, onda şüphe yoktur" denildiğinde: "O Saat nedir, bilmiyoruz... Sadece bir zan olduğunu düşünüyoruz ve buna yakînimiz yok!" demiştiniz. (A.Hulusi)

32 - Hem Allahın vaadi haktır ve o saatin geleceğinde şüphe yoktur denildiğinde demiştiniz ki: bilmiyoruz saat nedir? Yalnız bir zandır zannediyoruz fakat biz yakîn edinmiş değiliz. (Elmalı)


Ve izâ kıyle inne va'dAllâhi Hakkun ves saatü lâ raybe fiyha size ne zaman; Bakın Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir ve son saat asla şüphe kaldırmaz denilmişse ne oldu? kultüm ma nedriy mes saatü in nezunnü illâ zannen ve ma nahnu Bi müsteykıniyn siz şu cevabı vermiştiniz her seferinde: Son saatte neymiş, biz böyle bir şeyi bilmiyoruz. Biz onun bir varsayımdan ibaret olduğunu düşünüyoruz ve biz asla ikna olmuş değiliz bu konuda demiştiniz. Hep böyle demiştiniz.


33-) Ve beda lehüm seyyiatü ma amilu ve haka Bihim ma kânu Bihi yestehziun;

Yaptıkları şeylerin kötülükleri onlarda açığa çıktı ve alay ettikleri şey kendilerini kapsadı! (A.Hulusi)

33 - Derken onlara yaptıkları amellerin kötülüklerini yüz göstermiş ve o istihza edip durdukları şey kendilerini kuşatıvermiştir. (Elmalı)


Ve beda lehüm seyyiatü ma amilu ve haka Bihim ma kânu Bihi yestehziun en sonunda yaptıkları kötülükler ayan açık ortaya serilecek ve alay edip durdukları gerçek kendilerini perişan edecektir, mahvedecektir.

Allah’ın yasaklarının görünen nedenleri ve gerekçelerinin altında yatan ve bizim göremediğimiz, göremeye, bilemeyeceğimiz gerçek nedenlerini bizler orada göreceğiz. Mesela günahların insan ruhuna negatif etkisi nedir. Biz bunu burada göremiyoruz. Mesela günahlarla, insanla melek arasında nasıl bir duvar örülmektedir. Biz bunu göremiyoruz. Mesela günahların insanın Allah’a olan dualarının önüne nasıl bir engel çıkardığını göremiyoruz. Daha göremediğimiz bir çok şey var. Ama gerçeğini orada göreceğiz. Mesela günahlar ruhumuza nasıl ıstırap veriyor, ruhumuzda hangi hastalıkları oluşturuyor. Bedenimizin hastalığını hastanelerde fark ediyoruz ama günahların ruhumuzda açtığı kurşun yaralarını göremiyoruz. İşte o zaman Allah’ın bize olan rahmetinin büyüklüğünü ve bizi koruma konusunda ki gayretine şahit olacağız. Ama orada.


34-) Ve kıylel yevme nensaküm kema nesiytüm Lıkae yevmiküm hazâ ve me'vakümün naru ve ma leküm min nasıriyn;

Denilmiştir onlara: "Bu sürece kavuşmayı unuttuğunuz gibi; biz de bu süreçte sizi unuturuz! Barınağınız ateştir ve size yardım edecek de yoktur!" (A.Hulusi)

34 - Ve denilmiştir ki bu gün biz sizi sizin bu gününüzün geleceğini unuttuğunuz gibi unutacağız, yatağınız ateştir ve sizin için yardımcılardan bir eser de yoktur. (Elmalı)


Ve kıylel yevme nensaküm kema nesiytüm Lıkae yevmiküm hazâ ve onlara denilecek ki, orada tabii; siz yüzleşeceğiniz bu güne ulaşacağınızı nasıl unuttunuzsa, bu güne kavuşacağınızı nasıl kulak ardı ettinizse, hiç kale almadınızsa, biz de sizi unutulmaya terk ettik. Yani biz de sizi unuttuk, biz de sizi göz ardı ettik, biz de sizi gözden çıkarttık. ve me'vakümün nar nihayet varış yeriniz ateştir. ve ma leküm min nasıriyn; size yardım eden hiç kimse de bulunmayacaktır.


35-) Zâliküm Bi ennekümüttehaztüm âyâtillâhi hüzüven ve ğarretkümül hayatüd dünya* felyevme lâ yuhrecune minha ve lâ hüm yüsta'tebun;

"Bunun böyle oluşunun sebebi şudur: Allâh işaretlerini ciddiye almadınız ve dünya zevkleri sizi aldattı!"... Bugün ondan (ateşten) çıkarılmazlar ve onlardan özür de kabul edilmez! (A.Hulusi)

35 - Bunun sebebi, çünkü siz Allahın âyetlerini eğlence yerine tuttunuz ve Dünya hayat sizi mağrur etti, onun için bu gün ateşten çıkarılmazlar ve kendilerinden tarzıye de kabul edilmez. (Elmalı)


Zâliküm Bi ennekümüttehaztüm âyâtillâhi hüzüven ve ğarretkümül hayatüd dünya durum işte böylesine vahimdir. Zaliküm Bi enneküm. Durum işte böylesine vahimdir çünkü siz Allah’ın mesajlarını alay konusu ettiniz. Zira dünya hayatı sizi aldatmıştı. ve ğarretkümül hayatüd dünya dünya sizi aldattı, siz de kendinizi aldattınız. Peşin yalanı vadeli gerçeğe tercih ettiniz. Peşin yalandı, gerçek vadeli idi. Aslında dünya hayatı bir çalışma, mesai idi, bir aydı. Aylığı çalışmadan almaya kalktınız. Oysa çalışıp ta hak edecektiniz.

Bu benzetme de yerinde değil aslında. Siz Allah’tan peşinen bir çok kredi aldınız. Varlığınızı Allah’tan aldınız, iki göz, iki kulak, iki el iki ayak, bir dil bir dudak hep Allah’tan aldığınız akıl, yürek, duygu, düşünce hayat ve her nefes Allah’ın size açtığı bir kredi idi. Bu kredinin karşılığını ödemeden yeni krediler aldınız, ama hiç birine de teşekkür etmediniz. Sanki Allah’tan almamış gibi davrandınız ve sonuçta borcunuzu inkar ederek geldiniz.

Borcunuzu ödeyemeyeceğinizi Allah’ta biliyordu. Fakat O’nun istediği sadece itiraftı. Ya rabbi sana borçluyum. Deyn, diyn borçluluk bilinci dindarlıktır. Din; Deyn den gelir onun için.

felyevme lâ yuhrecune minha ve lâ hüm yüsta'tebun işte bu yüzden o gün ne oradan çıkarılacaklar, ne de başvuruları kabul edilecek. Ya da ne de onların baş vurmak için çığlığı dinlenecek. Dinleyecek kimse olmayacak onların. Yan hiçbir şey istemeye izin verilmeyecek.


36-) FeLillâhil Hamdu Rabbis Semavati ve Rabbil Ardı Rabbil 'alemiyn;

Hamd; semâların Rabbi, arzın Rabbi, Rabb-ül âlemîn olan Allâh'a aittir (Hamd eden O'dur)! (A.Hulusi)

36 - Binâenaleyh hamd, Allahın, o Göklerin rabbi, Yerin de rabbi rabbil'âlemînin. (Elmalı)


FeLillâhil Hamdu Rabbis Semavati ve Rabbil Ardı Rabbil 'alemiyn hamd, yani bütün bunların sonunda netice nedir ey insanoğlu, netice nedir biliyor musun? Netice şudur; Hamd göklerin ve yerin rabbi olan Allah’a mahsustur. İşin doğrusu budur. Alemlerin rabbine yani. Tüm övgü, tüm sena O’na mahsustur. Bunun altında zımnen şu ifade var. sen hamd etmesen de hamd Allah’a mahsustur. Sen küfretsen de Hamd Allah’a mahsustur. Çünkü göklerin ve yerin başka rabbi yok. Alemlerin başka rabbi yok. Rab olmak sadece yaratmak değil, yarattığının ihtiyacını da yaratmak. Neye ihtiyaç duyuyorsa her şeyini yaratmak. Yarattığını basitten mürekkebe doğru terbiye etmek, bir noktadan alıp amacına doğru ulaştırmak. Onu koruyup kollamak, görüp gözetmek, bakıp belemek, büyütmek ve beslemektir. Rab bütün bunların hepsidir ve Allah dışında da bir rab yoktur. O zaman sen hamd etsen de, etmesen de aslında hamd Allah’a mahsustur.


37-) Ve lehül Kibriyau fiys Semavati vel Ard* ve "HU"vel 'Aziyzül Hakiym;

Kibriyâ (benlik); semâlarda ve arzda O'na aittir! O, Aziyz'dir, Hakiym'dir.(A.Hulusi)

37 - Ve Göklerde, Yerde büyüklük onun, o öyle azîz, öyle hakîm. (Elmalı)


Ve lehül Kibriyau fiys Semavati vel Ard* ve "HU"vel 'Aziyzül Hakiym göklerde ve yerde ululuk O’na mahsustur. Yücelik O’na mahsustur, büyüklük O’na mahsustur, azamet O’na mahsustur. Zira O mutlak yücelik sahibi, sonsuz hikmet sahibidir. O size değil, siz O’na muhtaçsınız. Siz olmasanız O’nun hiçbir şeyi eksilmez. Ama O sizi; Kendisine şükür mü edeceksiniz, küfür mü edeceksiniz diye sınamak için yarattı.

O kendi kendine yetendir, siz ise hiçbir şeye yetmeyensiniz. O’nsuz yapamazsınız. O’nsuz yapamadığınız halde O’nu yok saymanız, O’na küfretmeniz, O’nu inkar etmeniz, O’nu unutmanız, O’nun hayata kattığı anlam ve manayı yok saymanız O’na olan küfranınızdır. O’na olan ihanetinizdir. Hiçbir ihanet cezasız kalmaz.

Rabbim hayata kattığı anlamı bilen fark eden ve bu anlama göre davrananlardan kılsın.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

157. videonun sonu.
157. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder