D sayfasından devam
26-) Kulillâhu yuhyiyküm sümme yümiytüküm sümme
yecma'uküm ila yevmil kıyameti lâ raybe fiyhi ve lâkinne ekseren Nasi lâ
ya'lemun;
De ki:
"Allâh sizi canlandırıyor! Sonra size ölümü yaşatacak! Sonra kendisinde
kuşku olmayan kıyamet sürecinde sizi bir araya getirecek! Ne var ki insanların
çoğunluğu (bu gerçekleri) anlayamıyor!" (A.Hulusi)
26 - De
ki size Allah hayat veriyor, sonra sizi o öldürür, sonra da sizi Kıyamet gününe
toplayacak ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler. (Elmalı)
Kulillâhu yuhyiyküm sümme yümiytüküm
de ki; Hayatı ve ölümü takdir eden Allah’tır. Allah hayatın anlamıdır, hayata
müdahildir yani. Ahireti inkar anlamsızlığa imandır. Dolayısıyla siz ahireti
inkar etmek için aslında hayatın anlamını inkar ediyorsunuz. sümme yecma'uküm
ila yevmil kıyameti lâ raybe fiyh en sonunda sizi geleceğinde hiç şüphe
olmayan kıyamet günü o toplayacaktır. ve lâkinne ekseren Nasi lâ ya'lemun fakat
insanların çoğu bunun bilincinde değildir.
27-) Ve Lillâhi Mülküs Semavati vel Ard* ve
yevme tekumüs saatü yevmeizin yahserul mubtılun;
Semâların
ve arzın mülkü (Esmâ ile işaret edilen
özellikleri açığa çıkarmak için, onları belli bir işlevle yoktan vareden) Allâh içindir! O Saatin geldiği süreçte, (işte) o zaman hakikati
geçersiz kılmaya uğraşanlar hüsrandadırlar! (A.Hulusi)
27 - Ve
Allah’ındır bütün Göklerin ve Yerin mülkü, ve o gün ki saat gelecek o gün o
mubtıller hep hüsrâna düşeceklerdir. (Elmalı)
Ve Lillâhi Mülküs Semavati vel Ard
ama göklerin ve yerin mülkü Allah’a aittir. ve yevme tekumüs saatü yevmeizin yahserul mubtılun
ve kıyamet gerçekleştiği gün, evet, işte o gün varlığı anlam ve amacından
soyutlayanlar kaybedecekler. Yahserul. Mubtılun; kaybedecek diyor. Varlığı
anlam ve amacından soyutlayanlar. Yani hayatın anlam ve amacından soyutlayan
zaten kaybetmiştir aslında. Anlamı olmayan bir hayatın kazancı olur mu?
Mubtılun, onlar, iptal edenler yani.
28-) Ve tera külle ümmetin casiyeten, küllü
ümmetin tüd'a ila kitabiha* elyevme tüczevne ma küntüm ta'melun;
Her
inanç toplumunu diz üstü çökmüş görürsün! Her inanç toplumu, kendi bilgisine
göre çağrılır. "Bu süreç, yaptıklarınızın karşılığını yaşama
sürecidir!" (denilir). (A.Hulusi)
28 - Ve
her ümmeti görürsün ki diz çökmüştür, her ümmet kitabına davet olunuyordur, bu
gün o yaptığınız amellerin cezâsı verilecek. (Elmalı)
Ve tera külle ümmetin casiyeh ve o gün
her toplumu zillet içinde diz çökmüş halde göreceksin. Yani yelkenleri suya
indirmiş bir halde. küllü ümmetin tüd'a ila kitabiha her toplum kendi
hesabını görmeye çağrılacak, yani kendi hesabını kendin gör gel, kendin pişir
kendin ye der gibi amiyane ifadeyle. Gel, senin hesabını görmek için sen
yetersin;
İkra' Kitabek* kefa Bi nefsikel yevme
aleyke Hasiyba. (İsra’/14) yüreği aleyhine şahit olursa kişinin
ağzından hangi mazeret çıkabilir ki.
elyevme tüczevne ma küntüm ta'melun
bugün yapa geldiklerinizin karşılığını bulacaksınız, tastamam bulacaksınız.
29-) Hazâ KitabuNA yentıku aleyküm Bil Hakk*
inna künna nestensihu ma küntüm ta'melun;
İşte
bilgimiz! Size Hak olarak dilleniyor. Biz yaptıklarınızı kaydediyorduk! (Hafızalıyorduk - varlıktaki evrensel hafıza - memory.) (A.Hulusi)
29 - İşte
kitabımız, yüzünüze karşı hakkı söylüyor, çünkü biz sizin yaptıklarınızı hep
istinsah ediyorduk. (Elmalı)
Hazâ KitabuNA yentıku aleyküm Bil Hakk
işte bunlar bizde ki kayıtlardır. Bizim tuttuğumuz kayıtlar işte bunlar.
Aleyhinize de olsa tüm gerçeği size o söyleyecektir. inna künna nestensihu ma küntüm ta'melun
çünkü biz yaptığınız her bir şeyi vakti zamanında kayıt altına almıştık,
kaydetmiştik.
30-) Feemmelleziyne amenû ve amilus salihati
feyüdhılühüm Rabbühüm fiy rahmetiHİ, zâlike hüvel fevzül mubiyn;
İman
edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, Rableri onları Rahmetine dâhil
eder! İşte bu apaçık başarıdır! (A.Hulusi)
30 - İşte
o iman edip de yaraşıklı işler yapmış olan kimseler o vakit onları rableri rahmeti
içine koyacak, işte o Fevzi mübîn o. (Elmalı)
Feemmelleziyne amenû ve amilus salihat
öte yandan iman eden ve salih amel işleyenlere gelince feyüdhılühüm Rabbühüm fiy rahmetiH
rableri onları rahmetine muhatap kılacaktır. Yani onları affedecektir. Onlar
melek değildir, onlar kusursuz değildir, onlar günahsız değildir. Ama onlar baş
kaldırmadılar, itiraf ettiler. Dolayısıyla Allah’ın rahmetine muhatap
kılınacaklar. zâlike
hüvel fevzül mubiyn bu, işte budur büyük zafer. Büyük zafer mi
istiyorsunuz, görün, budur büyük zafer.
31-) Ve emmelleziyne keferu* efelem tekün
âyâtiy tütla aleyküm festekbertüm ve küntüm kavmen mücrimiyn;
Hakikat
bilgisini inkâr edenlere gelince, "İşaretlerim size bildirilmedi mi? (Ama siz) benliklerinizi
yücelttiniz ve suçlular (şirk koşanlar) toplumu oldunuz!" (denilir). (A.Hulusi)
31 - Küfredenlere
gelince: değil mi karşınızda benim âyetlerim okunurdu da siz kibirlenmek
istedinizdi ve mücrim bir kavim idiniz? (Elmalı)
Ve emmelleziyne keferu fakat inkarda
direnenler var ya, onlara şöyle denilecek efelem tekün âyâtiy tütla aleyküm mesajlarım size
bir zamanlar tebliğ edilmemiş miydi, gelmemiş miydi peygamber, gelmemiş miydi
kitap, hatta akıl verilmemiş miydi, fıtrat yok muydu. festekbertüm ve küntüm kavmen mücrimiyn
aksine edilmişt. Oradaki ”fe” bunu ifade eder. Aksine edilmişti. Ama siz
küstahça böbürlenmiş ve günahkar bir toplum olmuştunuz. Günahkar bir toplum
olmayı tercih etmiştiniz daha doğrusu.
32-) Ve izâ kıyle inne va'dAllâhi Hakkun ves
saatü lâ raybe fiyha kultüm ma nedriy mes saatü in nezunnü illâ zannen ve ma
nahnu Bi müsteykıniyn;
"Allâh
vaadi haktır ve O Saat (hakikatin ortaya
çıkacağı süreç) ki, onda şüphe yoktur"
denildiğinde: "O Saat nedir, bilmiyoruz... Sadece bir zan olduğunu
düşünüyoruz ve buna yakînimiz yok!" demiştiniz. (A.Hulusi)
32 - Hem
Allahın vaadi haktır ve o saatin geleceğinde şüphe yoktur denildiğinde
demiştiniz ki: bilmiyoruz saat nedir? Yalnız bir zandır zannediyoruz fakat biz
yakîn edinmiş değiliz. (Elmalı)
Ve izâ kıyle inne va'dAllâhi Hakkun ves saatü
lâ raybe fiyha size ne zaman; Bakın Allah’ın vaadi mutlaka
gerçekleşecektir ve son saat asla şüphe kaldırmaz denilmişse ne oldu? kultüm ma nedriy
mes saatü in nezunnü illâ zannen ve ma nahnu Bi müsteykıniyn siz şu
cevabı vermiştiniz her seferinde: Son saatte neymiş, biz böyle bir şeyi
bilmiyoruz. Biz onun bir varsayımdan ibaret olduğunu düşünüyoruz ve biz asla
ikna olmuş değiliz bu konuda demiştiniz. Hep böyle demiştiniz.
33-) Ve beda lehüm seyyiatü ma amilu ve haka
Bihim ma kânu Bihi yestehziun;
Yaptıkları
şeylerin kötülükleri onlarda açığa çıktı ve alay ettikleri şey kendilerini
kapsadı! (A.Hulusi)
33 - Derken
onlara yaptıkları amellerin kötülüklerini yüz göstermiş ve o istihza edip
durdukları şey kendilerini kuşatıvermiştir. (Elmalı)
Ve beda lehüm seyyiatü ma amilu ve haka Bihim
ma kânu Bihi yestehziun en sonunda yaptıkları kötülükler ayan açık
ortaya serilecek ve alay edip durdukları gerçek kendilerini perişan edecektir,
mahvedecektir.
Allah’ın yasaklarının görünen
nedenleri ve gerekçelerinin altında yatan ve bizim göremediğimiz, göremeye,
bilemeyeceğimiz gerçek nedenlerini bizler orada göreceğiz. Mesela günahların
insan ruhuna negatif etkisi nedir. Biz bunu burada göremiyoruz. Mesela
günahlarla, insanla melek arasında nasıl bir duvar örülmektedir. Biz bunu
göremiyoruz. Mesela günahların insanın Allah’a olan dualarının önüne nasıl bir
engel çıkardığını göremiyoruz. Daha göremediğimiz bir çok şey var. Ama
gerçeğini orada göreceğiz. Mesela günahlar ruhumuza nasıl ıstırap veriyor,
ruhumuzda hangi hastalıkları oluşturuyor. Bedenimizin hastalığını hastanelerde
fark ediyoruz ama günahların ruhumuzda açtığı kurşun yaralarını göremiyoruz.
İşte o zaman Allah’ın bize olan rahmetinin büyüklüğünü ve bizi koruma konusunda
ki gayretine şahit olacağız. Ama orada.
34-) Ve kıylel yevme nensaküm kema nesiytüm
Lıkae yevmiküm hazâ ve me'vakümün naru ve ma leküm min nasıriyn;
Denilmiştir
onlara: "Bu sürece kavuşmayı unuttuğunuz gibi; biz de bu süreçte sizi
unuturuz! Barınağınız ateştir ve size yardım edecek de yoktur!" (A.Hulusi)
34 - Ve
denilmiştir ki bu gün biz sizi sizin bu gününüzün geleceğini unuttuğunuz gibi
unutacağız, yatağınız ateştir ve sizin için yardımcılardan bir eser de yoktur.
(Elmalı)
Ve kıylel yevme nensaküm kema nesiytüm Lıkae
yevmiküm hazâ ve onlara denilecek ki, orada tabii; siz
yüzleşeceğiniz bu güne ulaşacağınızı nasıl unuttunuzsa, bu güne kavuşacağınızı
nasıl kulak ardı ettinizse, hiç kale almadınızsa, biz de sizi unutulmaya terk
ettik. Yani biz de sizi unuttuk, biz de sizi göz ardı ettik, biz de sizi gözden
çıkarttık. ve
me'vakümün nar nihayet varış yeriniz ateştir. ve ma leküm min nasıriyn; size
yardım eden hiç kimse de bulunmayacaktır.
35-) Zâliküm Bi ennekümüttehaztüm âyâtillâhi
hüzüven ve ğarretkümül hayatüd dünya* felyevme lâ yuhrecune minha ve lâ hüm
yüsta'tebun;
"Bunun
böyle oluşunun sebebi şudur: Allâh işaretlerini ciddiye almadınız ve dünya
zevkleri sizi aldattı!"... Bugün ondan (ateşten) çıkarılmazlar ve onlardan özür de kabul edilmez!
(A.Hulusi)
35 - Bunun
sebebi, çünkü siz Allahın âyetlerini eğlence yerine tuttunuz ve Dünya hayat
sizi mağrur etti, onun için bu gün ateşten çıkarılmazlar ve kendilerinden
tarzıye de kabul edilmez. (Elmalı)
Zâliküm Bi ennekümüttehaztüm âyâtillâhi hüzüven
ve ğarretkümül hayatüd dünya durum işte böylesine vahimdir. Zaliküm
Bi enneküm. Durum işte böylesine vahimdir çünkü siz Allah’ın mesajlarını alay
konusu ettiniz. Zira dünya hayatı sizi aldatmıştı. ve ğarretkümül hayatüd dünya dünya
sizi aldattı, siz de kendinizi aldattınız. Peşin yalanı vadeli gerçeğe tercih
ettiniz. Peşin yalandı, gerçek vadeli idi. Aslında dünya hayatı bir çalışma,
mesai idi, bir aydı. Aylığı çalışmadan almaya kalktınız. Oysa çalışıp ta hak
edecektiniz.
Bu benzetme de yerinde değil
aslında. Siz Allah’tan peşinen bir çok kredi aldınız. Varlığınızı Allah’tan
aldınız, iki göz, iki kulak, iki el iki ayak, bir dil bir dudak hep Allah’tan
aldığınız akıl, yürek, duygu, düşünce hayat ve her nefes Allah’ın size açtığı
bir kredi idi. Bu kredinin karşılığını ödemeden yeni krediler aldınız, ama hiç
birine de teşekkür etmediniz. Sanki Allah’tan almamış gibi davrandınız ve
sonuçta borcunuzu inkar ederek geldiniz.
Borcunuzu ödeyemeyeceğinizi
Allah’ta biliyordu. Fakat O’nun istediği sadece itiraftı. Ya rabbi sana
borçluyum. Deyn, diyn borçluluk bilinci dindarlıktır. Din; Deyn den gelir onun
için.
felyevme lâ yuhrecune minha ve lâ hüm
yüsta'tebun işte bu yüzden o gün ne oradan çıkarılacaklar, ne de
başvuruları kabul edilecek. Ya da ne de onların baş vurmak için çığlığı
dinlenecek. Dinleyecek kimse olmayacak onların. Yan hiçbir şey istemeye izin
verilmeyecek.
36-) FeLillâhil Hamdu Rabbis Semavati ve Rabbil
Ardı Rabbil 'alemiyn;
Hamd;
semâların Rabbi, arzın Rabbi, Rabb-ül âlemîn olan Allâh'a aittir (Hamd eden O'dur)!
(A.Hulusi)
36 - Binâenaleyh
hamd, Allahın, o Göklerin rabbi, Yerin de rabbi rabbil'âlemînin. (Elmalı)
FeLillâhil Hamdu Rabbis Semavati ve Rabbil Ardı
Rabbil 'alemiyn hamd, yani bütün bunların sonunda netice nedir ey
insanoğlu, netice nedir biliyor musun? Netice şudur; Hamd göklerin ve yerin
rabbi olan Allah’a mahsustur. İşin doğrusu budur. Alemlerin rabbine yani. Tüm
övgü, tüm sena O’na mahsustur. Bunun altında zımnen şu ifade var. sen hamd
etmesen de hamd Allah’a mahsustur. Sen küfretsen de Hamd Allah’a mahsustur.
Çünkü göklerin ve yerin başka rabbi yok. Alemlerin başka rabbi yok. Rab olmak
sadece yaratmak değil, yarattığının ihtiyacını da yaratmak. Neye ihtiyaç
duyuyorsa her şeyini yaratmak. Yarattığını basitten mürekkebe doğru terbiye
etmek, bir noktadan alıp amacına doğru ulaştırmak. Onu koruyup kollamak, görüp
gözetmek, bakıp belemek, büyütmek ve beslemektir. Rab bütün bunların hepsidir
ve Allah dışında da bir rab yoktur. O zaman sen hamd etsen de, etmesen de
aslında hamd Allah’a mahsustur.
37-) Ve lehül Kibriyau fiys Semavati vel Ard*
ve "HU"vel 'Aziyzül Hakiym;
Kibriyâ
(benlik);
semâlarda ve arzda O'na aittir! O, Aziyz'dir, Hakiym'dir.(A.Hulusi)
37 - Ve
Göklerde, Yerde büyüklük onun, o öyle azîz, öyle hakîm. (Elmalı)
Ve lehül Kibriyau fiys Semavati vel Ard* ve
"HU"vel 'Aziyzül Hakiym göklerde ve yerde ululuk O’na
mahsustur. Yücelik O’na mahsustur, büyüklük O’na mahsustur, azamet O’na
mahsustur. Zira O mutlak yücelik sahibi, sonsuz hikmet sahibidir. O size değil,
siz O’na muhtaçsınız. Siz olmasanız O’nun hiçbir şeyi eksilmez. Ama O sizi;
Kendisine şükür mü edeceksiniz, küfür mü edeceksiniz diye sınamak için yarattı.
O kendi kendine yetendir, siz ise
hiçbir şeye yetmeyensiniz. O’nsuz yapamazsınız. O’nsuz yapamadığınız halde O’nu
yok saymanız, O’na küfretmeniz, O’nu inkar etmeniz, O’nu unutmanız, O’nun
hayata kattığı anlam ve manayı yok saymanız O’na olan küfranınızdır. O’na olan
ihanetinizdir. Hiçbir ihanet cezasız kalmaz.
Rabbim hayata kattığı anlamı
bilen fark eden ve bu anlama göre davrananlardan kılsın.
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
157. videonun sonu.
157. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder