B sayfasından devam
10-) Fertekıb yevme te'tis Semau Bi duhanin
mubiyn;
Semânın
apaçık bir duhân (duman) olarak geleceği (insanî
hakikatin fark edileceği) süreci gözetle! (A.Hulusi)
10 - O
halde gözet o Semânın açık bir duman ile geleceği günü. (Elmalı)
Fertekıb yevme te'tis Semau Bi duhanin mubiyn
şu halde göğün gerçeği ortaya koyduğu, ortaya seren bir dumanla kaplanacağı
günü bekle.
Gerçeği ortaya seren bir duman Bi duhanin mubiyn İbn. Mes’ud a göre
bu, Mekke müşriklerinin gelecekte başına gelen kıtlığa bir atıf. Zaten
gelecekten haber veren bir ayet bu Fertekıb, bekle. Yani onların başına gelecek
bir felaketi bekle diyor. İbn. Mes’ud da, ki daha başka sahabilerde ona
katılıyor, hicretten sonra 7. yılda Mekke de kısa süreli bir kıtlık yaşanıyor.
İşte bu kıtlığa delalet eder diyor.
Burada ki Bi duhanin mubiyn gerçeği ortaya seren duman ile de açlık sırasında
kararan göze delalet eder. Açlık sırasında göz etrafını dumanlı, bulutlu görür.
Öylesine bir açlık yaşadı ki Mekke o dönemde, o kıtlıkta leş yemek zorunda
kalmışlardı. Sağda solda ki leşleri toplayıp yemek zorunda kalmışlardı.
Resulallah’ın bir bedduası üzerine gerçekleşti bu kıtlık. Hudeybiye nin hemen
arkasından ve bölgenin en refah içinde ki en müreffeh kentin sakinleri leşleri
toplayıp yediler.
Bunun üzerine Ebu Süfyan
Medine’ye yardım talebiyle geldi. Mekke’nin yeni reisi Ebu Süfyan. Resulallah
onu geri çevirdi, ama arkasından da Hayber’in fethi üzerine ele geçen
ganimetlerden külçe gümüşleri Mekke’mim yoksullarına dağıtılmak üzere Mekke’ye
gönderdi.
Mekke’nin Resulallah’a yaptığına
bakınız, Resulallah’ın Mekke’ye yaptığına. Mekke Resulallah’ı öldürmek için kastediyor
ve onu vatanından çıkarıyor. Resulallah ise dar zamanlarında Allah cezanızı
versin de helak olun demek yerine, belki önce yola gelmeleri için Allah’ın
onlara bir imtihan vermesini niyaz ediyor, arkasından da bu imtihan gelince
kendisinin de onlarla sınandığını düşünerek ganimetten bir pay gönderip
yoksullar arasında dağıtılmasını istiyor.
Bu ilginç bir hadise. Allah
resulünün şefkatini gösteren bir hadise. O dönemde Mekke’nin tahıl ambarı
Yemame idi ve ilginç bir tevafuktur Yemame’nin iki kralından biri sayılan
Sümame bin Üsal bir yolculuk sırasında İslam müfrezeleri tarafından yakalanıp
getirildi, Mescitte 3 gün bekletildi. Daha önce Resulallah’a Mekke de bir
panayırda Resulallah’ın kendi,sini dine daveti üzerine Resulallah’a hakaret
etmiş ve bir daha görürsem seni öldürürüm demişti.
İşte bu adam 3 gün Mescidi Nebevi
de hapsedildi, mü’minlerin yaşantısına şahit oldu. Özellikle de Resulallah’ın
hayatına şahit oldu. Resulallah her namazdan sonra ona gelip imanı telkin
ediyor, hala Allah’a teslim olma zamanın gelmedi mi ey Sümame diyor, fakat o
dişlerini gıcırdatarak Resulallah’tan nefret ettiğini söylüyordu.
3. gün bırakın bunu gitsin
dediğinde gözlerine inanamadı, kulaklarına inanamadı ve bakıy bahçeleri
arasında kayboldu. Bir müddet sonra ellerinden saçlarından sular damlayarak
Sümame’nin geldiğini gördük ve Resulallah’a müjde verdik, Y a Resulallah Sümame
geliyor.” Resulallah’ın yüzünden ay doğdu sanki, o kadar sevindi. Sümame hem
sular damlıyor, hem gözünden yaşlar akıyordu. Geldi kendini Resulallah’ın önüne
bıraktı; Şu ana kadar bana en sevimsiz sendin ya Muhammed. Şimdi ise bana yer
yüzündekiler ve içindekilerden, her şeyden daha sevimli olan sensin. Diyerek
iman etti.
Bunun üzerine birkaç hafta daha
İslam’ı talim etmek üzere Medine’de kaldı. 3 gün zarfında yemeğine bakmakla
yükümlü olan sahabe, onun karnını doyurmakta aciz kalmıştı. Hatta bnir gün
Resulallah’a gelip şikayet etmiş ve Ya Resulallah deve gibi yiyor. Bir adam, 9
adamın yediğini yiyor demişti. Ama Müslüman olduktan sonra Sümame’yi misafir
eden ev sahibi; Ya Resulallah Sümame bir şey yiyemiyor, söyle de bir şey yesin.
O adeta imana erdikten sonra kalbi doymuş kalbi doyduktan sonra karnı da doymuş
adama dönerek Resulallah. Müslüman bir boğumla yer, kafir 7 boğumla yer, 7
bağırsağıyla yer. buyurmuştu.
İşte bu Sümame dönüşte Mekke’yi
ziyaret etti ve imanını açıkladı. Müşrikler ona hücum ettiler, tam
öldürecekleri sırada biri tanıdı ve onların ellerinden kurtardı. Sümame de
onlara dönüp, Bunlardan sonra açsınız. Bundan sonra bir tane buğday yok size
demişti ve buğday yolunu tıkadı. Artık ne zaman Mekke’ye buğday ve tahıl da
akmayınca Mekke’liler açlıktan kırıldılar. İşte Mekke’nin fethinin önünü açan
olaylar zinciri bunlar olmuştu.
[Ek Bilgi; DUHAN
Biz şimdiye kadar “duhân”ı hep
düşünce kaymaları neticesinde oluşan şaşkınlıklar, itikadî marazlar ve fikir
hercümerci şeklinde anladık. (Fettullah Gülen)
Hz. Ali'den şöyle
nakledilmiştir: (Duhân,) Kıyamet'ten önce gökten gelecek bir dumandır.
Kâfirlerin kulaklarına girecek, tâ ki her birinin başı püryân (sarhoş) olmuş
(şekilde) başı dönecek, mümine de ondan zükâm (nezle) gibi bir hâl gelecek ve
bütün yeryüzü, içinde ocak yakılmış; fakat deliği olmayan bir eve dönecek.
Âyette geçen '˜Duhân' kelimesi
hakkında İbn Kesîr açıklama yaparken aktardığı bazı hadis-i şeriflerden sonra,
bunu kıyamet alâmetlerinden birisi olarak değerlendirmiştir. (Hadislerle Kur’an
tefsiri.)
Duhânın kıyamet alâmeti
olduğunu Bediüzzaman da Şuâlar isimli eserinde 'haşir ve kıyametin bir alâmeti
olan duhân şeklinde ifade eder. Hatta Bediüzzaman, yerin ve göğün yaratılması
esnasında gerçekleşen olaylarla kıyamet esnasında yaşanacak olaylar arasındaki
ortak noktalara dikkat çekerek şu ifadeleri kullanır:
Semânın 'sonra göğe yöneldi
ki, o duman halindeydi' hâletindeki vaziyetinden tut, tâ duhân la inşikakına
(parçalanmasına) ve yıldızların düşüp, hadsiz fezada dağılmasına kadar.
(Şuâlar)
Ayetleri ve ayetler hakkında
yapılan yorumları dikkate aldığımızda şu sonuca ulaşırız: Kâinatın yaratılışı
ile ölümü demek olan kıyamet esnasında meydana gelecek olaylar hemen hemen aynı
olacaktır.
Kur'an ın bu ifadeleri acaba
ne ölçüde günümüz biliminin sunduğu bilgilerle uyum halindedir? Acaba, taban
tabana zıt bilgiler mi aktarılmakta, yoksa insanoğlu binlerce yıllık birikimine
rağmen Kur'an ın asırlar önce verdiği haberleri mi doğrulamaktadır?
Dünya’mızın Güneş sistemiyle
birlikte yaklaşmakta olduğu galaksi merkezindeki dev kara deliğin yakınları
sayılabilecek bir mesafede, sadece gazdan oluşan (hidrojen gazı) sarmal bir kol
bulunmaktadır. Bu kol aynı zamanda genişleyerek 190000 km/s hızla Dünya’ya
yaklaşmaktadır. Bu büyük gaz kütlesi Duhan suresinde belirtilen dumanı (duhan)
oluşturabilir. Aynı zamanda, kelimenin tam anlamıyla, bize doğru kendisi
yaklaştığı için de ayetteki ‘’göğün getireceği veya çıkaracağı’’
tanımlamasına tamtamına uymaktadır.
İncil de
«Yukarıda, gökyüzünde harikalar yaratacağım. Aşağıda,
yeryüzünde belirtiler, kan, ateş ve duman bulutları görülecek. Rab'bin büyük ve
görkemli günü gelmeden önce Güneş kararacak, Ay da kan rengine dönecek. O zaman
Rab'be yakaran herkes kurtulacaktır.'» (Elçilerin İşleri 2:19-21)
Tevratta
Duhan.
Duman,
Kitâb-ı Mukaddes'te de, dünyanın sonunda vukû bulacak bir alâmet olarak
zikredilmektedir. İslâmî literatüre, kıyâmetin büyük alâmetlerinden biri olarak
geçen “duhân”a, Kitab-ı Mukaddes'in benzer anlam ifâde eden pasajlarında
rastlanılmış olması dikkatleri çekmektedir. Örnek;
Sodom ve
Gomora’ya ve bütün ovaya baktı. Yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyordu.
(Kutsal Kitap BÖLÜM 2
Kutsal Ruh`un Gelişi/19)
Duhan kelime anlamıyla duman
anlamına gelmektedir. Surede de kıyamet vaktinin geldiğinin işaretlerinden biri
olarak dünyayı büyük bir dumanın kaplayacağı söylenmektedir.
9. Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar.
10- Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle;
11. Duman insanları bürüyecektir. Bu, elem verici bir azaptır.
12. (İşte o zaman insanlar:) Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu
biz artık inanıyoruz (derler).
Bu dumanın meydana geleceğini
kimse bilemeyecektir. Çünkü dokuzunca ayette insanların şüphe içine de (yani
emin olmayarak) eğlenip durduklarından bahsediyordur. Ve devamında ise göğün bu
dumanı getireceğinden bahsediliyordur. Bunu atmosfer olarak düşünecek olursak,
atmosferde böyle bir dumanın oluşma ihtimali bilimsel olarak mümkün değildir. O
zaman bu duman dünya dışından gelecektir.
Burada bahsedilen gök atmosfer
dışındaki evrendir.
Dumanın insanları bürüyeceğini söylüyor Kuran bizlere.
Dünyanın nüfusunu göz önüne alacak olursak eğer bu dumanın dünyanın her
tarafını kaplayacağı anlaşılacaktır. Gök olarak atmosferi düşünürsek dünyanın
her tarafını kaplayacak bir dumanı atmosferin oluşturma ihtimali
gözükmemektedir. Bu da bize dumanın dünyamızın dışından geleceğini
göstermektedir.
Hem böyle bir şey imkânsız
değildir, çünkü demir elementi de dünyada oluşmamış ve dünya dışından yeryüzüne
inmiştir.
Sümerlerin Nibiru ismini verdikleri gezegen dünyadan 4
kat daha büyük bir gaz bulutu ise, bu gaz bulutu rahatlıkla dünyamızı
kaplayacak, insanları saracaktır. Gaz bulutları konusuna gelince, evrende gaz
bulutlarından oluşan kümlerin olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Bu dumanın insanlara elem
verici bir azap olacağını söylüyor doğruların kitabı. Ve insanlar bu azaba
dayanamayıp, iman ettiklerine söyleyeceklerdir. Bakalım bu imanın geçerli bir
iman mı olacağını aynı surenin devam eden ayetlerinden inceleyelim.
15. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize)
döneceksiniz.
16- Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette biz intikam
alacağız.
Ve sonuç; insanlar yine eski
hallerine dönecekler. Duman geçecek ve insanlar eski yaşantılarına hemen geri
dönecekler. Ne kadar da nankörce bir davranış! Eğer bu dumanın bir gaz bulutu
olarak ele alırsak, dünya bu gaz bulutunun içerinde geçici olarak bulunacaktır.
Birazcık kaldırmakla
bahsedilen ise azabın dumanın geçmesiyle bitmediği, daha büyük felaketlerin
insanları beklediğini bir sonraki ayetten anlayabiliyoruz.
Yüce Rabb’imiz yine merhametli
davranıyor, insanları önce bu dumanla uyarıyor iman etmeleri için. Hiçbir kavim
uyarılmadan helak edilmediğini bildiğimize göre, inanmamakta ısrarcı olanlar
için bu duman büyük felaketten önce son uyarı olacaktır. Fakat yine insanlar bu
uyarıyı ciddiye almayacaklardır. (Devam ediyor) (M.
Özyurt)
Allahu
Alem..!]
11-) Yağşen Nas* hazâ azâbün eliym;
İnsanları
kaplar! Bu feci bir azaptır (hakikatin fark
edilip gereğinin uygulanmamış olması yüzünden)!
(A.Hulusi)
11 -
Ki nâsı saracaktır, bu bir elîm azâptır. (Elmalı)
Yağşen Nas* hazâ azâbün eliym O
duman bütün insanları bürüyecek ve inkarcılar haykıracak. Acıklı azab işte bu.
Burada adeta o dönemde ki daha gelecekte haber verdiği bu beladan, yer yüzünün
en sonunda kıyamet öncesi belaya geçerek Kur’an tüm insanlara o belanın daha
büyüğünü, tüm insanlığı bekleyen büyük belayı haber veriyordu. Büyük kıyamet
alametini haber veriyordu.
12-) Rabbenekşif 'annel azâbe inna mu'minun;
"Rabbimiz!
Azap veren hâlden bizi çıkar; doğrusu biz iman edenleriz (artık)!" (A.Hulusi)
12 -
Rabbenâ! bizden bu azâbı aç, çünkü biz mü'minleriz diyecekler. (Elmalı)
Rabbenekşif 'annel azâbe inna mu'minun
Rabbimiz bu azabı bizden kaldır. Çünkü biz artık inanıyoruz diyecekler.
13-) Enna lehümüz Zikra ve kad caehüm Rasûlün
mubiyn;
Onlar
nerede bu durumda, düşünüp ders almak nerede? Hâlbuki onlara apaçık bir Rasûl
de gelmişti... (A.Hulusi)
13 -
Onlara düşünmek, ibret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir Resul geldi
de. (Elmalı)
Enna lehümüz Zikra şimdi bu hatırlama
onlara nasıl bir yarar sağlayacak. Enne; Bu edat hem nasıl, hem nereden
anlamına gelir. Yani nerden yarar sağasın ki bu saatten sonra hatırlama. Adeta
zaman içinde yaşanmış olan cüz’i bir hadise den, külli bir hadiseye, yani
kıyametin öncesinde olacak o büyük dehşetli olaya atıfla, iş işten geçtikten
sonra hatırlamanın ne yararı olur diye soruyor.
ve kad caehüm Rasûlün mubiyn.. (Sonraki
ayete bitişik)
14-) Sümme tevellev 'anhu ve kalu muallemün
mecnun;
Sonra
Ondan yüz çevirdiler ve: "Öğretilmiş bir cinnîdir" dediler. (A.Hulusi)
14 -
Sonra ondan döndüler, öğretilmiş dediler, bir mecnun dediler. (Elmalı)
ve kad caehüm Rasûlün
mubiyn - Sümme
tevellev 'anhu ve kalu muallemün mecnun zira kendilerine hakikati
apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti de sonra onlar yüz çevirmiş ve demişlerdi
ki; O başkalarınca doldurulmuş delinin biridir. Böyle demişlerdi. Başkalarını
işe karıştırmaları boşuna değil. Bu akıl başkalarını işe şunun için
karıştırıyor. İftirasında ki tutarsızlığı örtmek için. Çünkü bu iftira tutarsız
bir iftira. Okuma yazması olmadığını kendileri de biliyorlar. Kaldı ki Ona
öğretecek biri var idiyse o peygamberliğini ilan ederdi, niye o ilan etsin.
Eğer böyle bir şey mümkin idiyse. O nedenle bu tutarsızlığı örtmek için başkalarını
işe karıştırıyorlar.
15-) İnna kâşifül azâbi kaliylen inneküm
'aidun;
Muhakkak
ki biz o azabı birazcık açıp kaldırırız... (Ne
var ki) siz eski hâlinize geri dönersiniz. (A.Hulusi)
15 -
Biz o azâbı biraz biraz açacağız, fakat siz yine döneceksiniz. (Elmalı)
İnna kâşifül azâbi kaliylen inneküm 'aidun
elbet biz cezayı bir süreliğine askıya alacağız. Fakat siz yine eski halinize
döneceksiniz. Yani; ve in te'ûdu ne'ud.. (Enfal/19) siz
dönerseniz biz de döneriz. Sanırım Enfal suresinde olacaktı. Eğer dönerseniz
biz de sözümüzden döneriz. Ya da bir başka ayet daha hatırlıyorum. ve
evfû Biahdiy ûfi Biahdiküm.. (Bakara/40) İsrail oğullarına
hitaben. Siz bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size verdiğim sözü
yerine getireyim. Yani Allah’ın verdiği sözü yerine getirmesi için şart olan
şey, kulun Allah’a verdiği sözü yerine getirmesi. Yoksa Allah zaten peşinen
kredi açmış ve siz O’nun açtığı krediyle yaşıyorsunuz. Onun için sıra sizde,
sıra O’nda değil, sıra kulda.
16-) Yevme nebtışul batşetel kübra* inna
müntekımun;
O
süreçte (semânın apaçık bir duman olarak
geldiğinde) en büyük yakalayışla yakalarız...
Muhakkak ki biz yapılan suçların sonuçlarını yaşatanız! (A.Hulusi)
16 -
Amma o büyük satvetle sıkıvereceğimiz gün her halde biz intikam alacağız.
(Elmalı)
Yevme nebtışul batşetel Kübra* inna müntekımun
kıskıvrak enselediğimiz büyük gün gelip çatınca da behemahal yaptıklarınızın
acısını size tattıracağız. ul batşetel Kübra
İbn. Mes’ud Bedir savaşı diye yorumluyor. Batşetel
Kübra’yı. Hesap günü de olabilir tabii ki. İnna müntekımun; intikam alırız. Yani yaptıklarının acısını
tattırırız buyuruyor ya ayet. Nasıl mı? İşte Firavundan aldığımız gibi. Cevabı
öyle ve şimdi o cevap geliyor.
17-) Ve lekad fetenna kablehüm kavme fir'avne
ve caehüm Rasûlün keriym;
Andolsun
ki onlardan önce Firavun kavmini de güç işlerle denedik... Onlara kerîm bir
Rasûl gelmişti. (A.Hulusi)
17 -
Celâlim hakkı için onlardan evvel Firavunun kavmini fitneye düşürdük, onlara da
kerîm bir Resul gelmişti. (Elmalı)
Ve lekad fetenna kablehüm kavme fir'avn
doğrusu biz onlardan önce de firavun kavmini sınamıştık. ve caehüm Rasûlün keriym onlara
seçkin bir elçi gelmiş ve demişti ki Rasulün;
Rasül, insanlar içinden seçilen kişi. Rasulün
keriym peygamberler içinden seçilen peygamber. Onun için Keriym, bir türün
en üstün örneğine verilen vasıf.
18-) En eddu ileyye ıbadAllâh* inniy leküm
Rasûlün emiyn;
"Allâh'ın
kullarını bana teslim edin... Muhakkak ki ben güvenilir Rasûlüm..." (dedi). (A.Hulusi)
18 -
Şöyle diye: Allahın kullarını bana teslim edin, çünkü ben size emîn bir
Resulüm. (Elmalı)
En eddu ileyye ıbadAllâh ne
demiştik; Bana teslim olun ey Allah’ın kulları. Evet, o elçi öyle demişti. Yani
Hz. Musa; Bana teslim olun ey Allah’ın kulları demişti. Veya bu iki şekilde de
anlaşılabilir, tercüme edilebilir. Allah’ın kullarını bana teslim edin. Ibade Kelimesi hem cümlenin nesnesi,
hem mahsus nidanın münadası konumundadır, onun için iki şekilde de
anlaşılabilir.
inniy leküm Rasûlün emiyn ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Demişti.
19-) Ve en lâ ta'lu alAllâhi* inniy atiyküm Bi
sultanin mubiyn;
"Allâh'a
karşı üstünlük taslamayın (Rasûle isyan etmeyin)... Size apaçık karşı konulamaz delil ortaya koydum."
(A.Hulusi)
19 -
Ve Allaha karşı baş kaldırmayın, çünkü ben size açık bir burhan ile geliyorum.
(Elmalı)
Ve en lâ ta'lu alAllâh Allah’a karşı
küstahlaşmayın diye eklemişti. inniy atiyküm Bi sultanin mubiyn benim size
hakikatin apaçık delilleriyle geldiğini aklınızdan asla çıkarmayın diye de
eklemişti.
Sultan; Boyun eğdiren, yani zorla
boyun eğdiren değil demek. Hz. Musa söz konusu olduğunda bu 7 beyza ve Asayı
Musa olsa gerek. Dil zorlanınca el konuşuyor. Hz. Musa’nın dilinde konuşma
zorluğu vardı malumunuz onun içinde tefsirin girişinde okuduğum o ayetler onun
duasıydı. Dilimden çöz düğümü diyordu, beni anlasınlar diyordu ya rabbi..! İşte
dilinde konuşma zorluğu olan Musa’ya konuşacak bir el verilmişti. Firavunun
kamçısına iktidarına cevap olsun diye de çoban asası bir yılana
dönüştürülmüştü. Firavunun iktidarına bir cevaptı bu. Firavunların elinde ki
kamçı onların zorba gücünü temsil ederdi. Bir çobanın asası sizin iktidarınızı
devirir işte böyle demekti. Mesaj buydu aslında.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
156.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder