B sayfasından devam
70-)
Ve lâ tahzen aleyhim ve lâ tekün fiy daykın mimma yemkürun;
Onlar
üzerine mahzun olma... Kurmakta oldukları hilelerinden sıkıntı da duyma!
(A.Hulusi)
70 - Ve
onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirlerden bir darlığa da düşme. (Elmalı)
Ve lâ
tahzen aleyhim ve lâ tekün fiy daykın mimma yemkürun yine de sen
onlar için hüzünlenme. Ve lâ tahzen aleyhim
onlar için kederlenme, hüzünlenme ve lâ tekün fiy
daykın mimma yemkürun ve onların hile ve desiselerinden dolayı
sıkıntılanma. Resulallah’ı teselli ediyor, aynı zamanda inşa ediyor. Yani hem
onlar için hüzünlenme.
Hani daha önce işledik
hatırlayacaksınız Lealleke
bahı'un nefseke ella yekûnu mu'miniyn. (Şuârâ/3) mümin
olmuyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin diyordu ya. Öylesine
üzülüyordu Resulallah, öylesine hüzünleniyordu. Bu teselliler ara ara geliyor.
Ama bunun arkasından onların hile ve tuzaklarından dolayı da endişeye kapılma
diyor. Bir garanti daha veriyor. Yani onlar hile ve tuzak kuracaklar, fakat
unutma ki Allah seni koruyacak.
Tabii daha sonra Resulallah’a
yönelik tüm suikast, hile ve tuzakların aslında Resulallah’ı hiç yıldırmayışı
Kur’anî inşanın sonucudur. Hatırlayacaksınız Sevr mağarasında ayak sesleri
mağaranın kapısına kadar yaklaştığında yanında ki Ebu Bekir Resulallah’a bir
şey gelir endişesiyle tir tir titrerken sevgili nebi onun şöyle teselli
ediyordu;
- Ya Eba Bekir telaşlanma,
3.sü Allah olan 2 kişiye kim ne yapabilir.
3. sü Allah olan 2 kişi..! Bu
kadar garanti bilmek, bu kadar iman etmek, bu kadar5 Allah’a güvenmek. İşte
vahyin inşa ettiği şahsiyet bu.
71-)
Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn;
"Eğer
doğru söylüyorsanız, bu tehdidiniz ne zaman?" derler. (A.Hulusi)
71 - Bir
de ne zaman bu vaad gerçek iseniz? Diyorlar. (Elmalı)
Ve
yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn bir de diyorlar ki;
azaba ilişkin bu vaadiniz ne zaman gerçekleşecek, daha doğrusu bu tehdidiniz ne
zaman gerçekleşecek eğer doğruysanız haber verseniz ya?
72-)
Kul asâ en yekûne radife leküm ba'dulleziy testa'cilun;
De ki:
"Acele istediğinizin bir kısmı belki de sizin arkanıza takılmıştır!"
(A.Hulusi)
72 - De
ki: «belki o ivdiğinizin bir kısmı ensenize binmiş bulunuyor».(Elmalı)
Kul
asâ en yekûne radife leküm ba'dulleziy testa'cilun onlara cevap ver,
de ki; kim bilir belki de, -Kim bilir girişi bir ayet için uygun olmayabilir,
Allah bilir tabii- beklide acele gelmesini istediğiniz o azabın bir kısmı
çoktan peşinize düşmüştür bile.
Evet, radife lekûn, hemen
arkanıza düşmüştür, peşinizden sisi kovalıyordur kim bilir. Hakikaten peşlerine
düşen o belanın Bedir’de onları nasıl yakalayıp boğazladığını dünya tarihi
gördü, şahit oldu.
73-)
Ve inne Rabbeke lezû fadlin alenNasi ve lâkinne ekserehüm lâ yeşkürun;
Muhakkak
ki senin Rabbin insanlara lütuf sahibidir... Fakat onların ekseriyeti
şükretmezler. (A.Hulusi)
73 - Ve
her halde rabbin insanlara karşı mutlak bir fazıl sahibidir ve lâkin onların
ekserisi şükretmezler. (Elmalı)
Ve
inne Rabbeke lezû fadlin alenNasi ve lâkinne ekserehüm lâ yeşkürun
yine de unutma ki senin rabbin, rabbeke; senin rabbin formu daima Resulallah’ı
teselliye yönelik bir ima içerir. Yani seni koruyan, seninle beraber olan, seni
hiç bırakmayan, seni sımsıkı tutan rabbin. Hep böyle bir ima içerir. Evet, senin
rabbin insanlığa karşı pek lütufkârdır. Ve fakat insanların çoğu lâ yeşkürun;
şükretmemektedirler.
74-)
Ve inne Rabbeke leya'lemu ma tükinnü suduruhüm ve ma yu'linun;
Muhakkak
ki senin Rabbin onların içlerinde sakladığını da, açığa vurduklarını da bilir.
(A.Hulusi)
74 - Halbuki
sîneleri ne gizliyor ve ne ilân ediyorlar rabbin her halde hepsini biliyor. (Elmalı)
Ve
inne Rabbeke leya'lemu ma tükinnü suduruhüm ve ma yu'linun Yine de
unutma ki senin rabbin onların kalplerinin gizlediklerini de, açığa
vurduklarını da elbette çok iyi bilir. Demek ki muhataplar her zaman
söylediklerini düşünmüyorlar. Vahye karşı inkâr eden, vahye karşı bir takım
inkâri söylemler tutturan insanların, haddi zatında içine doğru bir yolculuk
yapmak mümkün olsa o söylemlerinden bir çoğunu kendi içlerinde de kabul
etmediklerini, haddi zatında sırf inatlarından dolayı o söylemlere
sarıldıklarını belki görebilirdik. Fakat biz bunu göremiyoruz, ama Allah
görüyor. Yani sadece inkarından, küfri inadından dolayı vahyin söylediği hakikatlere
direnen bir çok insan var ki eğer kendi vicdanıyla baş başa kalsa orada, size
söylediği o şeyleri söylemeyecek, veya size söylediği o şeyleri kendisine
söyleyemeyecek, çünkü kendisini ikna etmeyecek. Ama Allah bunu biliyordu tabii
ki.
75-)
Ve ma min ğaibetin fiys Semai vel Ardı illâ fiy Kitabin mubiyn;
Semâda
ve arzda, hiçbir gayb yoktur ki mubiyn kitapta (kâinat
kitabında - varlıkta apaçık ortada) olmasın! (Gayb oluşu algılayana GÖREdir! Allâh dilerse istediğine,
gayb hükmünden çıkartır.) (A.Hulusi)
75 - Ve
Yerde, Gökte hiç bir gâyb yoktur ki açık bir kitap da olmasın. (Elmalı)
Ve ma
min ğaibetin fiys Semai vel Ardı illâ fiy
Kitabin mubiyn ne gökte ne de yerde gizli ve gizemli, ğaibe. Aslında
hem her şeyi ile gizli olana tekabül eder hem de açık ama bazı boyutlarıyla
gizli olan, gizemli olan şeylere tekabül eder. Onun için ne gökte ne de yerde
gizli ve gizemli olan hiçbir şey yoktur ki açık ve açıklayıcı, mubiyn;
hem açık, hem açıklayıcı olan kayıtlı bir yasaya tabi olmamış olsun. Burada; illâ
fiy Kitabin mubiyn bu açık ve açıklayıcı kayıtlı bir yasa.
Aslında kitap; ilahi yasaların
kayıtlı tabiatına bir atıftır. Yani ilahi yasalar. ve len tecide lisünnetillahi tebdiyla.
(Ahzap/62) diye buyrulan Allah’ın yasasında bir değişme bulamazsın diye
ifade buyrulan o yasalar kayıtlı. Allah onları kayıt altına almıştır. Onun için
o kayıtlı yasalar çerçevesinde deveran eder her şey. Varlık o kayıtlı yasalara
bağlıdır. Onun için ilahi yasaların kayıtlılığına bir atıf olarak bu fiy Kitabin mubiyn geliyor.
Belki şöyle de okunabilir şu
ibare Ve ma min ğaibetin fiys Semai vel Ard ne
gökte ne de yerde gizli ve gizemli hiçbir şey yoktur ki, ne insan üstü alemde,
ne insan altı alemde. Bu gök ve yeri böyle bir mecazi anlama da gelebilir. Onun
için ne insan üstü alemde ne de insan altı alemde hiçbir gizli ve gizemli şey
yoktur ki Allah onu kayıtlı bir yasaya bağlamamış olsun.
76-)
İnne hazel Kur'âne yekussu alâ beniy israiyle ekserelleziy hüm fiyhi
yahtelifun;
Muhakkak
ki şu Kur'ân, İsrailoğullarına, hakkında ayrılığa düştükleri şeyin çoğunluğunu
hikâye edip açıklıyor. (A.Hulusi)
76 - Haberiniz
olsun ki bu Kur'an Benî İsraîl’e ihtilâf edip durdukları şeylerin ekserisini
anlatır. (Elmalı)
İnne
hazel Kur'âne yekussu alâ beniy israiyle ekserelleziy hüm fiyhi yahtelifun
hiç şüphesiz bu Kur’an İsrail oğullarını üzerinde ihtilafa düştükleri bir çok
konuya açıklık getirmektedir. Tabii bu birçok konu nedir; Bunlar; bir takım
metafizik konular olamaz. Ya da nihai tahlilde insan oğlunun karar veremeyeceği
bir takım teolojik kelami tartışmalar da olamaz. Yani Allah’ın zatına ilişkin,
mahiyete ilişkin bir takım kelâmi tartışmalarda olamaz çünkü bütün bunlar
orada, ahirette tüm gerçekliğiyle Allah tarafından insana sunulacak.
Peki burada Kur’an ın bize haber
verdiği o ihtilaflar nerede? Hukuki ve
ahlaki hükümlerde yaptıkları tahrifi tashih etmiştir Kur’an. Yani, İsrail
oğullarının kendilerine gelen vahiy içerisinde hukuki ve ahlaki hükümlerde
yaptığı bir takım tahrifat var. Onların gerçeğini onların özünü bize haber
verdi bu konuda ihtilafı kesti, bu konuda sözü kesti Kur’an. Onun için haddi
zatında İsrail oğullarına şunu söylemek lazım. Yahudilere şunu söylemek lazım;
Gelin Tevrat’ı Kur’an dan okuyun. Gelin kendinizi Kur’an dan öğrenin. Bu ayet
aslında bunu zımnen söylüyor.
77-)
Ve innehu lehüden ve rahmetün lil mu'miniyn;
Muhakkak
ki O (Kur'ân),
iman edenler için hakikate erdirici ve rahmettir. (A.Hulusi)
77 - Ve
hakikat o doğruyu gösterir katî bir hidayet ve mü'minler için mahzı rahmettir. (Elmalı)
Ve
innehu lehüden ve rahmetün lil mu'miniyn çünkü o da inananlar için
bir rahmet ve bir rehberdir.
78-)
İnne Rabbeke yakdıy beynehüm Bi hükmiHİ, ve "HU"vel Aziyzül Aliym;
Muhakkak
ki senin Rabbin aralarındaki hükmünü açığa çıkartır onlarda... "HÛ";
Aziyz'dir, Aliym'dir. (A.Hulusi)
78 - Elbette
rabbin hükmiyle beyinlerinde kazasını infaz buyuracaktır, ve azîzdir o alîmdir.
(Elmalı)
İnne
Rabbeke yakdıy beynehüm Bi hükmiH elbette senin rabbin onlar
arasında kendi verdiği hükmü uygulayacaktır. ve
"HU"vel Aziyzül Aliym zira O en yüce olandır, her şeyi
bilendir.
79-)
Fetevekkel alAllâh* inneke alel Hakkıl mubiyn;
O hâlde
Allâh'a tevekkül et! Muhakkak ki sen apaçık hakikat üzeresin. (A.Hulusi)
79 - O
halde Allaha itimat et sen şüphesiz açık bir Hakk üzerindesin. (Elmalı)
Fetevekkel
alAllâh en yüce olan ve her şeyi bilen bir rabbiniz varsa eğer size
ne düşer? O’na, yalnızca O’na dayanmak düşer değil mi? O halde Fetevekkel alAllâh yalnızca Allah’a dayan. Eğer
her şeyi biliyorsa ve yüce ise, yani sen O’na hiçbir zarar veremezsin, sana
hiçbir şekilde muhtaç değil. İnsana muhtaç değil, varlığa muhtaç değil.
Dolayısıyla sana yaptıklarından hiçbir çıkarı yok.
Bu şu demektir. sen O’nun rakibi
değilsin. Sen O’nun hasmı da değilsin. O sana bir şey yapıyorsa mutlaka iyi
niyetli olarak yapar, mutlaka. Çünkü rakip değilsin. Çünkü hasım değilsin senin
iyiliğine yaptığından emin ol. Aksi mümkün değil. Çünkü aziyz dir, bir de aliym
dir. Madem hiçbir şeyi gizleyemezsin, hiçbir şeyi kaçıramazsın, hiçbir şeyi
saklayamazsın her şeyi bilir. Sana düşen bir tek durum var; O’na dayanmak. O
halde yalnız O’na dayan.
Yani burada belki de mef’umu
muhalifinden şöyle bir şey de çıkarmak mümkün olur mu acaba; aliym ve aziyz
olmayan birine dayanmaya kalkma. Ne yapar? Ona dayanmaya kalkarsan o yıkılır
sen de yıkılırsın. Veyahut ta seni istismar eder. Dayanırsın, el aziyz değil.
Yani nihayetinde senin rakibin olabilir. Çünkü aynı düzlemdesiniz, aynı varlık
düzlemine mensupsunuz. Önce kendisi için isteyecektir. Senin dayanmanı istismar
edebilir. Senin dayanmandan menfaatle ne bilir. Senin dayanmanı yanlışa
referans olarak sunabilir. Onun için eğer birine dayanacaksan o dayanacağın El
aziyz ve El aliym olmalı. Yalnızca O’na dayan.
inneke
alel Hakkıl mubiyn çünkü senin dayanağın doğruluğu açık ve kesin
olan hakikat. Evet, inneke alel Hakkıl mubiyn
yani sen apaçık bir Hakk üzeresin onun içinde El Hakk’a dayan. Sen madem açık
ve kesin bir hakikatin üzerindesin. Yani kaynağın hakikat ise hedefin de
hakikat olsun. Çıkış noktan hakikatse yaslandığın şey de Hakk olsun, El Hakk
olsun.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
120.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/10/26/islamoglu-tef-ders-neml-059-093120/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder