A
sayfasından devam
155-)
Kale hazihi nakatün leha şirbün ve leküm şirbü yevmin ma'lum;
(Sâlih) dedi ki: "Şu (başıboş) dişi deve... Onun
da bir su içme sırası var, sizin develerinizin de..." (A.Hulusi)
155 - Ha,
dedi: işte bir naka ona bir şirb hakkı' size de malûm bir günün şirb hakkı. (Elmalı)
Kale
bir belge istediler ya o da dedi ki Salih peygamber;
hazihi nakatün o belge işte bu dişi devedir. leha şirbün ve leküm şirbü yevmin ma'lum su içme
hakkı belli bir gün size belli bir gün de ona aittir buyurdu Salih peygamber.
Bu devenin A’raf/73. ayetinde, ki
orada da bu kıssa anlatılır; Nakatullah, Allah’ın devesi olduğunu
öğreniyoruz. Ne demek Allah’ın devesi? Kimi müfessirlerin isabetle beyan ettiği
gibi kamu malı. Yani özel deve değil, özel mülkiyet değil, her hangi bir şahsa
ait değil. Kamu malı. Bu toplum öyle azgın bir toplumdu ki her çağdaki azgın
toplum gibi.
Eğer sahipsizse bir canlı, ona
şefkat ve merhamet göstermiyordu. Hatta Allah’ın diye bildikleri bir hayvan,
Allah’a adanmış bir hayvan diyebildikleri bir hayvana su bile vermiyorlardı.
Allah versin diye. Sanki su kendilerine ait, sanki suyu onlar yarattılar da
Allah’ın mahlukatını sudan esirgiyorlar. Suyu ondan esirgiyorlar. Böylesine bir
azgınlık ve sınavları da işte sanki basit gibi gelen ama aslında çok derin
öğütlerle, ibretlerle dolu olan böyle bir deve ile imtihan edildiler.
Azgınlardı, şımarıklardı. Madem
Allah’ındır, o beslesin diyorlardı. Allah’a adanmış madem biri kimse Allah’a
adamış artık O beslesin, suyumuzdan almasın. Yani azınca böyle mi olur
diyeceksiniz. Eğer etrafınıza bakarsanız azmış olanların böyle olduğunu,
aslında bu örneğin geçmişte kalmadığını Varlıkla şımarmış olanların bir devenin
içeceği suya dahi tahammül edemeyeceğini, bu kadar cık bir şefkati dahi
gösteremeyeceğini görürsünüz. Tabii savunmasız masum bir canlı ile sınanmak, bu
sınav o.
156-)
Ve lâ temessuha Bi suin feye'huzeküm azâbü yevmin azıym;
(Sakın) ona kötülük yapmayın.
(Aksi takdirde)
sizi çok güçlü bir sürecin azabı yakalar." (A.Hulusi)
156 - Sakın
ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar. (Elmalı)
Ve lâ
temessuha Bi suin feye'huzeküm azâbü yevmin azıym Salih peygamber
devam etti. Sakın ola dedi. Ona bir kötülük yapayım demeyin. Eğer böyle
yaparsanız sizi korkunç bir günün azabı enseleyiverir.
Peki onlar ne yaptılar?
Bildiklerini yaptılar. Tasavvurları değişmeden eylemleri değişmez di. Onun için
yamuk bakıyordular, doğru göremezlerdi ve göremediler de. Ne yaptılar? Onu
hayvan olarak gördüler. Yani Salih peygamberin peygamberlik alameti olan deveyi
sıradan bir hayvana indirgediler. İşte indirgemeci mantığın dehşet bir örneği.
İbretlik bir örneği. Hayvana indirgediler.
Neye benzer bu? Affedersiniz
köpeğin gözünde insan neye indirgenir? Et ve kemiğe. Veya benzer bir şeyden
yola çıkalım. Eğer doğru yerden bakmazsanız hacer-ül esved, taşa indirgenir
değil mi? Kabe de sıradan bir yapıya indirgenir değil mi. eğer doğru bir yerden
bakarsanız. Hatta bakınız böyle indirgemeci mantık, öyle komik duruma düşer ki,
dünyanın en ağır acısını omzuna yüklenip göz yaşı döken, evladını kaybetmiş bir
annenin göz yaşını, göz yaşı bezelerinin faaliyete geçmesine indirger. Niye
ağlıyor diye sorduğunuz zaman, göz yaşı bezeleri çalışıyor demek kadar abes.
Görüyorsunuz değil mi. arkadaki ruhu ihmal ettiğinizde o kadar komik oluyor ki,
göz yaşı bezelerinin faaliyetine mi indirgenir bir insanın acısı.
Yakub gözünü neden kaybetti? Göz
yaşı bezeleri fazla çalışmışta ondan cevabı ne kadar komik değil mi? İşte böyle
bir mantık indirgemeci mantık. Kurban ete kemiğe indirgenebilir mi? Onun için
Kur’an öyle demiyor mu? Allah’a onun ne kanı ne eti ulaşır. Len yenalAllâhe lühumüha ve lâ dimauha ve lâkin yenalühüt
takva minküm. (Hac/37) sizden O’na ulaşacak olan nedir? Ruhudur
ruhu. Yani o kurban ruhu. Sizin onu kurban etme bilinciniz, budur.
Onun için burada da işte o oldu.
Takvalı davranmadılar. Kafirin takvası nedir? Eşyaya karşı sorumluluk. Kendine
ve eşyaya karşı sorumluluk. Zaten kendine eşyaya karşı sorumluluk göstermeyen
Allah’a karşıda sorumluluğunu göstermez. Takvanın en düşüğü varlığın en
düşüğüne karşı sorumluluk, takvanın en yükseği de varlığın sahibi olan Allah’a
karşı sorumluluktur. İşte bu noktada onlar öyle davranmadılar. Ne yaptılar?
İndirgediler, yani deve canım..! buna indirgediler. Allah’ın iradesini
görmezden geldiler.
157-)
Feakaruha feasbahu nadimiyn;
(Uyarıyı dinlemeyip) dişi
deveyi vahşice boğazladılar; sonunda da çok pişman oldular. (A.Hulusi)
157 - Derken
onu vurdular, fakat nâdim oldular. (Elmalı)
Feakaruha
feasbahu nadimiyn Ne yaptılar? Onu işkenceyle, vahşice katlettiler.
Ekara; etimolojik manası hayvanın dizlerini işkence ile kırmak anlamına gelir.
Yani kan kaybettirerek, işkence yaparak bir canlıyı öldürmek. Ona böyle
yaptılar. Tabii ki feasbahu nadimiyn sonunda pişman oldular ama iş işten
geçmişti. İmtihanı kaybetmişlerdi. Mahlukata şefkat ve merhametlerinin
olmadığını Allah kendilerine böyle göstermişti. Yani; ey azgın toplum sizin probleminiz
aslında bu görkemli görüntüye rağmen, bu refaha rağmen, bütün bu mimari
faaliyetlerine rağmen altında bir ruhun olmaması. İçi boş.
Şems/12.-29. ayetlerinde bu
kavmin işlediği bu cinayet güzel ve ayrıntılı bir biçimde anlatılır.
158-)
Feehazehümül azâb* inne fiy zâlike le ayeten ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn;
onunda
o azap onları çarptı! Muhakkak ki bu olayda bir işaret - ders vardır... Onların
çoğunluğu iman etmemişlerdir! (A.Hulusi)
158 - Çünkü
kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken
ekserîsi mümin olmadı. (Elmalı)
Feehazehümül
azâb onları malum azap kıskıvrak yakalayıverdi. Hatta bir önceki
cümleden itibaren alırsak feasbahu nadimiyn Feehazehümül azâb yani pişman oldular fakat
pişman olmaya vakitleri bile olmadı. Çünkü onları malum azab kıskıvrak
yakalayıverdi.
Kamer/31. ayeti bu azabı daha bir
açıyor. Diyor ki; rüzgarın, kasırganın havaya savurduğu çit çalıları gibi
cesetleri etrafa saçıldı. Dehşetini böyle ifade buyuruyor Kamer suresinde.
Kasırganın etrafa dağıttığı çit çalıları gibi cesetleri savruldu diyor. Böyle
bir azab.
inne
fiy zâlike le ayeh elbet bu kıssada da alınacak mutlaka bir ders
vardır. ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn
fakat insanların çoğu yine de inanmayacaklardır. Neden? Çünkü ders almayacaklardır.
Ders alsalardı inanacaklardı, ders alsalardı güveneceklerdi. Ders almayacakları
için inanmayacaklardır.
159-)
Ve inne Rabbeke le"HU"vel 'Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle
Rabbin "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir. (A.Hulusi)
159 - Ve
şüphesiz rabbin o, öyle azîz öyle rahîm. (Elmalı)
Ve
inne Rabbeke le"HU"vel 'Aziyzur Rahıym ne ki senin rabbin
sınırsız rahmet sahibi olan O yüceler yücesidir.
160-)
Kezzebet kavmü Lutınil murseliyn;
Lût
toplumu da Rasûlleri yalanladı. (A.Hulusi)
160 - Lût
kavmi gönderilen Resulleri tekzip etti. (Elmalı
Kezzebet
kavmü Lutınil murseliyn Lût kavmi de elçilerini yalanladı.
Yeni bir kıssaya daha girdik
değerli dostlar. Kıssa, kıssa ardına anlatılıyor. Salih kıssasının arkasından
Lût kıssası. Ondan önce de bildiğiniz gibi Hûd kıssası, Hz. İbrahim’in kıssası,
Hz. Musa’nın kıssası anlatılmıştı. Bu kıssalar elbette geçmişin masalları olsun
diye anlatılmıyor. Onun için bu kıssaların tümünün sonunda gelen o 8 kez gelen İnne
fiy zâlike leayeh elbet bu anlatılanlarda da bir ders mutlaka vardır. Kim
için? Ders alacak kimse için uyarısı boşuna gelmiyor. Ders alsınlar diye
anlatılan bu uyarılardan tabii ki herkesin ders almayacağını da yine kendisi
söylüyor Kur’an ın.
Kuzey Arabistan da Filistin
topraklarına mücavir Lût gölünün etrafına yerleşmiş bir topluluk tu bu Lût
kavmi diye bildiğimiz kavim. Hz. Lût’un davet ettiği bir grup şehir. Özellikle
Lût gölünün güney ucunda bir vadi vardı. Unutmayalım ki Lût gölü önceden de var
olan bir göl olmasına rağmen önceden tatlı su idi. Bu belâ ile bir takım toprak
altında ki petrol vs. gibi bir takım atık maddeler suyun kimyasını değiştirdi
ve şu anda suda hiçbir canlı yaşamamaktadır bu belânın ardından.
İşte Lût eski gölünün asli gölün
güney ucunda bir vadi ve o vadide birçok şehir. Sadece Sodom ve Gomore değil
Edmah, Zeboyim, zoar, Beş kent. Beş yerleşim mahalli o yemyeşil vadide
yaşıyorlar ve güzel bir uygarlık kurmuştular. Gelişmiş bir uygarlık. Fakat
ahlakı hesaba katmadılar. Erdemi hesaba katmadılar, Allah’ı unuttular.
Kendilerine nimet verenlerin veren Allah’ı unutarak nimetin kendileri sayesinde
olduğunu düşündüler ve öyle şımardılar ki, işte Allah onlara Hz. Lût’u
gönderdi.
161-)
İz kale lehüm ehuhüm Lutun ela tettekun;
Hani
kardeşleri Lût onlara dedi ki: "Korkup sakınmaz mısınız?" (A.Hulusi)
161 - O
vakit ki kardeşleri Lût onlara demişti: siz Allah dan korkmaz mısınız? (Elmalı)
İz
kale lehüm ehuhüm Lutun ela tettekun hani bir zamanlar onlara
kardeşleri Lût şöyle demişti. Hala Allah’a borçlu olduğunuzu ve dolayısıyla
sorumlu olmanız gerektiğini kavramayacak mısınız? Yani Allah karşısında sorumlu
davranmayacak mısınız.
162-)
İnniy leküm Rasûlün emiyn;
"Ben
kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm." (A.Hulusi)
162 - Haberiniz
olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim. (Elmalı)
İnniy
leküm Rasûlün emiyn hem bakın ben size gönderilmiş güvenilir bir
elçiyim.
163-)
Fettekullâhe ve etıy'un;
"O
hâlde Allâh'tan (kesinlikle yaptıklarınızın
sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana
itaat edin." (A.Hulusi)
163 - Gelin
Allah dan korkun da bana itaat edin. (Elmalı)
Fettekullâhe
ve etıy'un Allah’a karşı sorumlu davranın ve beni izleyin, peşime
takılın ki sizi uzaklaştığınız Allah’a yaklaştırayım. Sizi soyunduğunuz ruha
kavuşturayım. Sizi mahrum kaldığınız ahlaka ulaştırayım.
164-)
Ve ma es'elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
"Bunun
için sizden bir karşılık istemiyorum... Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül
âlemîn'e aittir." (A.Hulusi)
164 - Buna
karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aittir,
(Elmalı)
Ve ma
es'elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn ben
sizden bu davetim karşılığında hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi, ecrimi
vermek takdir etmek yalnızca Allah’a kalmıştır.
165-)
Ete'tunez zükrane minel alemiyn;
"İnsanlardan
(dişileri bırakıp) erkeklerle mi yatmak istiyorsunuz?" (A.Hulusi)
165 - Âlemîn
içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? (Elmalı)
Ete'tunez
zükrane minel alemiyn şimdi siz insanların içerisinden erkeklere mi
yanaşıyorsunuz.
166-)
Ve tezerune ma haleka leküm Rabbüküm min ezvaciküm* bel entüm kavmün adun;
"Rabbinizin
sizin için yarattığı kadınları bırakıyorsunuz! Hayır, siz sınırlarınızı aşan
bir topluluksunuz!" (A.Hulusi)
166 - Bırakıyorsunuz
da sizin için yarattığı çiftleri? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz.
(Elmalı)
Ve
tezerune ma haleka leküm Rabbüküm min ezvaciküm bu şekilde
rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bir yana bırakıyorsunuz. bel entüm kavmün adun yoo..! siz var ya siz
basbayağı sınırları çiğneyen azgın bir kavimsiniz.
Evet, manzara bu. Lût kavminin
işlediği o dehşet ve o ağır sapkınlık aslında yine temelde refah toplumunun
kendilerine bu nimeti veren Allah ile aralarını açma yüzündendi. Ahlaki
davranma konusunda eğer bir toplum üzerine düşeni yapmıyorsa o toplumda aslında
ahlaksızlığın hangi seviyede duracağını kimse kestiremez. Çünkü çok temelde
basit gibi gelir. Fakat haksızlıklar üzerine kurulmuş bir servet mutlaka fuhuş
sektörünü tetikleyecektir. O sektörü finanse eden haram kazanç büyüdükçe tüm
gayri meşru yollar arayacaktır kendisine çıkacak. Onun için haram kazanç haramı
besler. Haram gelir mutlaka çıkacak haram bir yer arar. O nedenle bir toplumun
refahı eğer temiz ahlaki değerler üzerine oturmuyorsa o toplumun refahı bir
felaketin habercisi olur aynı zamanda.
Lût kavmi de böyle olmuştu.
Fıtratla çelişen cinselliğin doğasına aykırı bir iş işliyorlardı.
167-)
Kalu lein lem tentehi ya Lutu letekûnenne minel muhreciyn;
Dediler
ki: "Andolsun ki ey Lût, eğer (bu
söylemlerinden) vazgeçmezsen, kesinlikle (buradan)
çıkarılacaksın!" (A.Hulusi)
167 - And
ederiz ki dediler vazgeçmezsen ya Lût, mutlak ve muhakkak çıkarılanlardan
olacaksın. (Elmalı)
Kalu
lein lem tentehi ya Lutu letekûnenne minel muhreciyn eğer buna bir
son vermezsen ey Lût dediler, eğer bu davetine, bakınız sadece davet ediyor,
yapmayın diyor. Doğanıza aykırı davranmayın. Bir toplum ki doğasına aykırı
davranırsa mutlaka cezalandırılır. Çöker. Ahlakı çöken bir toplumun mutlaka
kendisi de çöker. Onun için, sizin için söylüyorum dercesine, yapmayın. Fakat
onlar onun öğüdüne bile gelemediler. Buna bir son ver. Yani bize ahlakı
hatırlatma, bize doğruyu hatırlatma.
Çok ilginç, tüm sapkınlara
bakınız kendilerine doğrunun ve hakikatin hatırlatılmasından olağanüstü
rahatsız olurlar. Bu adeta insan
doğasının zamanlar ve zeminler üstü bir tabiatı. Tarih boyunca aynı. Hakikati
söylediğiniz zaman mutlaka varlığını yalana borçlu olanlar rahatsız
olacaklardır. Buna bir son vermezsen dediler ey Lût sürgün edilmiş bir olup
çıkacaksın. Yani seni sürgün ederiz.
168-)
Kale inniy liameliküm minel kaliyn;
(Lût) dedi ki: "Gerçek
şu ki, sizin bu fiillerinizden nefret ediyorum! (Fâile değil, fiile nefret gerçeği vurgulanıyor. A.H.)" (A.Hulusi)
168 - Ben,
dedi: doğrusu sizin amelinize buğz edenlerdenim. (Elmalı)
Kale
inniy liameliküm minel kaliyn Lût dedi ki bilmiş olun ki ben bu
yaptığınızdan dolayı sizi şiddetle kınıyorum. Her tür zulüm ve sapmaya karşı
farklı tavırlar ele alınıyor bu kıssalarda dikkat buyurursanız. Hz. İbrahim
kıssasında bir avuç, hatta birkaç insanın, bir ailenin küfre karşı direnip
başka bir şey yapamayınca, artık sonuna kadar direnip imkanları tüketince, yeni
imkanlar üretmek için farklı ufuklara açılma örneğini gördük.
Hz. Musa örneğinde bir
peygamberin örgütlü bir güce karşı, zamanının süper gücüne karşı nasıl bir
davet yürüttüğünün üslubunu gördük. Hud kavmin örneğinde bir toplumun görkemli
bir uygarlık kurduktan sonra hakikate karşı direndiklerinde nasıl toptan yok
edildiğini, yok edileceğini gördük. İşte Salih kavminde farklı bir versiyonunu
gördük, burada da farklı bir versiyonunu görüyoruz. O versiyonda da aslında bir
toplumun ahlaki dejenerasyonunun neticede o toplumu nasıl mahvı perişan
ettiğinin bir örneğini.
Tarih okunan bir vahiy oluyor
burada. Tarihi olaylar, hadiseler vahiy olarak önünüze gelip açılıyor. İşte bu
olayda onlardan biri.
169-)
Rabbi necciniy ve ehliy mimma ya'melun;
"Rabbim,
beni ve ehlimi (bunların) yaptıklarından kurtar." (A.Hulusi)
169 - Yâ
rab! Beni ve ehlimi bunların amellerinin şumundan halâs et. (Elmalı)
Rabbi
necciniy ve ehliy mimma ya'melun rabbim dedi, beni ve ailemi,
bunların yaptıklarının, asalında yaptıklarından diyor da ayet, şöyle açımlamalı
bunu yaptıklarının sonucunda gelecek olan beladan koru.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
117. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/10/05/islamoglu-tef-ders-suara-141-227117/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder