24 Ekim 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. NEML (040-040)(119-C)



B sayfasından devam

40-) Kalelleziy 'ındehu ılmün minel Kitabi ene atiyke Bihi kable en yertedde ileyke tarfük* felemma reahu müstekırren 'ındehu kale hazâ min fadli Rabbiy liyeblüveniy eeşküru em ekfür* ve men şekere feinnema yeşküru linefsih* ve men kefere feinne Rabbiy Ğaniyyün Keriym;

Hakikat Bilgi'sinden bir ilim olan (Esmâ kuvvesiyle tahakkuk etme özelliği olan, tecelli-i sıfat) kimse de dedi ki: "Gözünü kırpmadan önce onu sana getiririm"... (Süleyman) tahtı önünde yerleşmiş görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır... Şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemesidir... Kim şükreder ise şüphesiz ki şükrü nefsinedir! Kim nankörlük ederse, Rabbim Ğaniyy'dir, Keriym'dir." (A.Hulusi)

40 - Nezdinde kitaptan bir ilim bulunan zat ise: ben dedi: onu sana gözünü kırpmadan evvel getiririm, derken onu yanında duruyor görünce: bu rabbimin fazlından, dedi: beni imtihan için ki şükür mü edeceğim? Yoksa küfran mı? Her kim şükür ederse sırf kendi lehine eder, her kim de küfranda bulunursa şüphe yok ki rabbim ganidir kerîmdir. (Elmalı)


Kalelleziy 'ındehu ılmün minel Kitabi ene atiyke Bihi kable en yertedde ileyke tarfük kendisine vahiyden bir bilgi ulaşan kimse; Ben dedi sana onu gözünü açıp kapayıncaya kadar, hatta göz kırpma süresi içinde, çok kısa bir sürede, bir saniyede diyelim biz buna getiririm. Dedi.

Burada ayette kendisinde vahiyden bir bilgi bulunan diyor. Kitaptan. -Ki bu da vahye delalet eder.- bir bilgi bulunan kimse. Büyük Müfessirimiz Razi bu kişinin Hz. Süleyman olduğunu söyler. Ki bize bu kıssayı anlatan Kur’an Hz. Süleyman’ın etrafında ondan başka vahiy alan birinin olduğuna dair hiçbir ipucu ve işaret vermediğine göre Razi’nin bu yaklaşımını kabul etmekten başka çaremiz yok. Yani burada belki itiraz, ki bazıları bu itirazı yapmış ene ‘atiyke, ben sana onu getiririm deki o “k” sana sözcüğüne, zamirine takılmışlar. Fakat şunu söylemek lazım ki karşılıklı iddiada bulunan ili kişi, kimse; sen bana bunu ne kadarda getirisin dese güç sahibi. Karşısındaki şu kadarda getiririm dese, o da laf mı ben sana onu şu kadarda getiririm diye konuşulur. Yani diyalogda bu kullanılır. Ben sana onu getireyim derken senin için getireyim anlamına gelmez onu yine ben kendim için getiririm anlamından çıkmaz bu. Onun için bu “k” zamirine dayanarak buradaki Razi’nin yorumunu çürütmek mümkün değil.

[Ek bilgi-1; "Nezdinde kitaptan bir ilim olan... " tabirine gelince, bu hususta şöyle iki bahis bulunmaktadır:

Birinci Bahis: Alimler bu ifade, bahsi gecen şahsın kimlerden olduğu hususunda şu iki şekilde ihtilaf etmişlerdir:

a) Bunun meleklerden olduğu ileri sürüldüğü gibi,

b) Bunun insanlardan olduğu da ileri sürülmüştür. Binâenaleyh, birinci görüşte olanlar da, kendi aralarında ihtilaf ederek,

1) Bu Cebrail (a.s)'dir,

2) Allah Teâlâ'nın Hz. Süleyman'ı desteklediği bir melektir.

İlim Ehli Kim İdi?

İkinci görüşü benimseyenler de kendi aralarında inkişaf ederek şu izahları yapmışlardır:

1) İbn Mes'ûd'a göre bu, Hızır (a.s)'dır.

2) İbn Abbas'ın en meşhur görüşüne göre bu, Hz. Süleyman'ın veziri Asaf İbn Berhiyâ'dır ki bu, Allah'ın ısm-i azamı'nı bilen sıddîk bir kuldu. O bununla dua ettiğinde, duası kabul olunurdu.

3) Katâde'ye göre bu, ism-i azamı bilen bir insandı.

4) İbn Zeyd'e göre bu, o denizdeki bir adada yaşayan salih bir kimseydi. O gün, Hz. Süleyman (a.s)'a bakmak için çıkmıştı.

5) Doğrusu bu, Süleyman (a.s)'ın bizzat kendisidir. Hitap olunan şahıs ise Hz. Süleyman (a.s)'ın kendisiyle konuştuğu ifrittir. Hz. Süleyman (a.s), bir mucize ortaya koymak ve böylece de, her şeyden önce onlara meydan okumak istemiştir. Daha sonra da İfrît'e, İfrît için mümkün olmayan bir sürat içinde, o tahtı kendisinin getireceğini açıklamıştır.

Katından Bir İlim Bulunanın Süleyman (a.s) Olduğu Hakkında. Bu görüş şu görüşlerden dolayı doğruya daha yakındır.

a) lafzı, Arapça' da, bir şahıs belli bir hâdise ile tarif edilmeye çabalandığında, o muayyen şahsa işaret etmek için vazolunmuş bir lafızdır. "Katında kitaptan bir ilim" bulunmakla meşhur olan o şahıs ise, Süleyman (a.s)'dır. Binâenaleyh, bunun Hz. Süleyman'a verilmesi gerekir. Bu konuda söylenebilecek son söz şudur: Diyelim ki, Asâf da böyledir. Ancak ne var ki, biz diyoruz ki: Hz. Süleyman, kitabı ondan daha iyi bilir, çünkü Hz. Süleyman peygamberdir. Binâenaleyh bu lafzı, Süleyman (a.s)'a' hamletmek daha uygundur.

b) O tahtı, çok kısa bir zaman dilimi içinde getirip mevcut hale getirmek, yüksek bir payedir. Binâenaleyh, şayet bu derece, Hz. Süleyman'da değil de Asalda tahakkuk edecek olsaydı, bu, Asâf in Hz. Süleyman'dan üstün kılınmış olmasını gerektirirdi ki, bu caiz olamaz.

c) Hz. Süleyman (a.s), şayet bu hususta, Asâf'a muhtaç olmuş olsaydı, bu, Hz. Süleyman'ın durumunun, halk nazarında daha aşağıda olmasını gerektirirdi.

d) Hz. Süleyman (a.s) "Bu Rabbimin lûtfundandır. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihan etmek içindir" demiştir ki, bu ifadenin zahiri, Cenâb-ı Hakk'ın bu mucizeyi, Hz. Süleyman'ın duası vesilesiyle izhar etmiş olmasını gerektirir. (Fahruddin Er Razi – Terfsir-i Kebir Mefatihu’l Gayb) http://www.multimediaquran.com/quran/turkce/027/27-razi.htm ]

[Ek bilgi 2; “İbn Atiyye dedi ki; Bir kesim bunun Süleyman (a .s) olduğunu söylemiştir. Bu açıklamaya göre ifrit: "Ben onu sana sen yerinden kalkmazdan önce getirebilirim" deyin­ce, Süleyman (a.s) bu süreyi geç bulmuş da onu küçültmek anlamını ihtiva eden bir üslupla ifrite hitaben: "Ben onu sana gözünü kırpmadan getiririm" demiş olur. Bu görüşün sahipleri de delil olarak Süleyman (a.s)'ın: "Bu be­nim Rabbimin lütfundandır" sözlerini delil göstermişlerdir.” (İmam Kurtubi- El Camiu li Ahkâm’il Kur’an)


[Ek bilgi- 3; “Bu şahıs kimdi, ne gibi özel bir bilgiye sahipti, burada atıfta bulunulan kitap hangi kitaptı ve kimler hakkında bilgi sahibi idi, kesin hiçbir şey bilinmiyor. Ne Kur'an'ı Kerim'de ne de sahih hadislerde, bu konular hakkında hiç bir açıklamaya rastlamıyoruz.

Bazı müfessirler onun bir melek; diğer bir kısmı da onun bir insan olduğunu söyler. "İnsandır" diyenler, bu sefer kimliğinde birleşmiyorlar. Bazısı onun, şifahi Yahudi rivayetlerinde vezir olarak ismi geçen Asaf b. Bahriya, kimi de onun, Hızır (a.s) olduğunu zikreder. Başka bir grup da ona başka bir isim verir.

İmam Razî ise bu şahsın bizzat Süleyman'ın (a.s) kendisi olduğunda ısrar eder. Fakat bunlardan hiçbiri güvenilir bir kaynağa dayanmamaktadır.

Razî'nin görüşü, Kur'an-ı Kerim'in metnine dahi uymaz.” (Ebu'l Al'a Mevdudi – Tefhimu’l Kur’an)

        [Ek bilgi-4 “..Birden "Kutsal Kitap kaynaklı bilgisi olan biri ise" bir göz açıp kapayana kadar, öbür tarafına dönmeden onu getirebileceğini teklif etti.

Burada adamın ismi ve bilgisine sahip olduğu Kitap’ın adı verilmiyor. Biz onun Allah ile sağlam bağları bulunan, Allah dan kendisine bir ayrıcalık verilen, bu ayrıcalık ile engelleri ve uzaklıkları rahat biçimde aşabilecek büyük bir kuvvet elde eden inanmış bir adam olduğunu anlıyoruz. Bu, Allah ile sağlam bağı bulunan insanların eliyle gerçekleştiği görülen ve şu ana kadar sırrı ve sebebi çözülmeyen, insanların normal hayatlarında alışageldikleri olayların ötesinde kalan bir realitedir.

İşte bu konuda hurafeler ve mitolojiler dünyasına dalmadan, sağlıklı görüşlerin sınırlarını zorlamadan söylenebilecek sözlerin en ilerisi bunlardır!...

…Bazı tefsir bilginleri bu adamın Hz. Süleyman'ın -selâmı üzerin olsun- kendisi olduğunu belirtmişlerdir. Biz bu adamın başka bir kişi olduğu kanısındayız. Eğer bu adam Hz. Süleyman'ın kendisi olsaydı konu içinde bu anlaşılırdı. Onun ismi gizlenmezdi. Zaten bu hikaye kendisini anlatmaktadır. Böyle önemli, onurlu bir davranışta onun adının gizlenmesini gerektiren bir neden de yoktur. Bazıları ise: Onun adının Araf ibni Berhiya olduğunu söylemişlerdir. Bunun da sağlıklı bir delili yoktur.                                  (Seyyid Kutub - Fîzılâl'il Kur'an)


{Allahu alem..!}

felemma reahu müstekırren 'ındehu kale hazâ min fadli Rabbiy derken onu yani tahtı önünde kurulmuş bir biçimde görünce dedi ki rabbimin mahza bir lûtfü bu. Yani bu benim yiğitliğim değil,bunu ben yapmadım bu rabbimin mahza lûtfu.

Peki ne demek istiyor rabbimdendir derken bu rabbimin bir lûtfudur derken ne demek istiyor? Aslında min faldı Rabbiy eşyanın yasasını koyan rabbimdir. Ben sadece bunun bilgisine sahip kılındım bu bilgiyi kullandım. Ama unutmayınız. Bunun, eşyanın bünyesine bu yeteneği koyan ve bu yasayı koyan rabbimdir. Dolayısıyla bu bilgiyi bana veren de rabbimdir. Burada eğer birine hayran olacaksanız rabbime hayran olun. Hayranlık makamınız O’na olsun.

Tabii burada şöyle bir çıkarsama da bulunabilir miyiz acaba, bulunursak yanlış mı olur. Aslında eşyanın bir yerden bir yere nakledilme yetenek ve kapasitesinin özünde potansiyel olarak bulunduğu, bunun keşfine yönelik bize Kur’an ın yol gösterdiği, burada bir rehberlik yapıldığı, yani eşyanın, işte ışınlanma  veya bir başka şey, ne diyecekseniz deyin. Bir yerden bir yere farklı bir yasayla nakledilebilme yeteneğine sahip olduğu, sadece bunu keşfetmenin insanoğlunun çabasına kaldığı Bu çaba bir gün o noktaya gelirse özünde eşyanın bu yeteneğe sahip olduğu, Allah’ın bu yasayı zaten koyduğunun imasıdır burada ki.

Aslında peygamberlerden nakledilen bir çok mucizede eşyanın içinde taşıdığı bu potansiyel gösterilir ve insanlığa ufuk verilir, insanlığa hedef gösterilir. Bu hedefe ulaşın siz de eşyanın içinde ki bu yasayı bulmaya çalışın. Çünkü Allah bu yasayı eşyanın içine koydu ve peygamberlerine bu yasayı nasıl kullanacaklarını öğretti. Ama siz artık son peygamberden sonra peygamber gelmeyeceğine göre bu yasayı kendi çabanızla, kendi gayretinizle, kendi azminizle eşyayı doğru okuyarak bulabilirsiniz, kullanabilirsiniz. Aslında böyle bir hedef gösterme olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek.

liyeblüveniy eeşküru em ekfür gerçekten öğüt verici bir tavır bu. Hz. Süleyman devam ediyor. Şükür mü, nankörlük mü edeceğim diye beni sınıyor. Yani bununla tafra satmayı bir tarafa bırakın, titriyor adeta. Yani bir imtihan bu, bir sınama bu. Bu ne demek? İnsana verilen her özel bilgi, yetenek, kabiliyet bir sınavdır aynı zamanda. Çünkü bir emanettir. Eğer emanete ihanet ederse, nankörlük ederse cezasını görecektir. Eğer sadakat gösterirse şükretmiş olacaktır. Onun için eşyanın sırrına vakıf olmak, tabiatın sırrını çözmek, keşifte bulunmak tabiatın içinde ki ilahi yasaları keşfetmek, aslında bir emanete sahip olmaktır. Emanete ne yaptığınıza göre değerlendirilirsiniz.

İşte burada da Hz. Süleyman kendisine verilmiş olan, ya da kendisine kitaptan bir pay verilen, artık biz tefsir olarak Süleyman diye tefsir ediyoruz, o kimse bunun bir emanet olduğunu, emanete ihanet edilememesi gerektiğini söylüyor.

ve men şekere feinnema yeşküru linefsih oysa ki şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur. ve men kefere feinne Rabbiy Ğaniyyün Keriym ama kimde nankörlük ederse iyi bilsin ki rabbim kendi kendine yetendir. Sınırsızca cömerttir.

Tabii burada günümüzde teknolojinin kullanılma biçimlerine hemen aklımız takılıyor ve bugün teknolojinin Allah’ın; eşyanın bünyesine yerleştirdiği o yasaların keşfi ile ortaya çıkan ve icat edilen modern teknolojinin arkasında yatan o sapık mantık sayesinde nasıl insanın geleceği için tahrip edici bir fonksiyon üstlendiğini görüyoruz. Aslında Süleyman’î bir zihinle, Süleyman’î bir yaklaşımla, Süleyman’î bir akılla baktığımızda olaya teknoloji insan için bir nimete dönüştürülebilir. Bir şükre dönüştürülebilirken bir küfre de dönüştürülebileceği günümüzde ortaya çıkıyor.

Allah’ın verdiği, Allah’ın misafir hanesi olan bu tabiatı öz ellerimizle hoyratça tahrip etmemiş işte bunun bir göstergesi. Modern teknolojinin insanın geleceğini yok edecek bir potansiyele kavuşması, işte bunun bir göstergesi. Allah’ın; eşyanın bünyesine yerleştirdiği bir takım yasaları keşfederek insanı yok edecek silahlar icat etmek işte bunun bir göstergesi. Kitle imha silahlarını; Allah’ın; Eşyanın bünyesine yerleştirdiği yasaları keşfederek insanı daha çok öldürmek için kullanmak işte bunun göstergesi. Bunun temelinde yatan Hz. Süleyman gibi bakamamak. Yani bu Allah’ın bana verdiği bir imtihan, bir emanet. İhanet mi edeceğim, yoksa sadakat mi göstereceğim diye beni sınıyor diyebilse eğer, teknolojiye sahip olan akıllar bunu yapmazlardı.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
119. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/10/19/islamoglu-tef-ders-neml-032-058119/  bulabilirsiniz.

2 yorum:

  1. Çok aptalca!.. Öğrenecekler İnşâallâh... Hem taklitçiliği eleştiriyorlar, hem de taklit edip para kazanıyorlar. "Şeytan onlara amellerini süslü, güzel gösterir!!!"

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, Kimi ve neyi kastederek bu yorumu yaptınız anlayamadım..!

      Sil