B sayfasından devam
12-)
Ve edhıl yedeke fiy ceybike tahruc beydae min ğayri suin fiy tis'ı âyâtin ila
fir'avne ve kavmih* innehüm kânu kavmen fasikıyn;
"Elini
de koynuna sok... Sağlıklı, bembeyaz çıkar... Bunlar, Firavun ve onun toplumuna
(onlarla irsâl olunduğun) dokuz âyet içindedir! Muhakkak ki onlar inançları bozuk
bir topluluk oldular." (A.Hulusi)
12 - Bir
de elini koynuna sok çıksın bembeyaz hiç bir afetsiz, dokuz âyet içinde, Firavuna
ve kavmine, çünkü onlar fasık bir kavim oldular. (Elmalı)
Ve
edhıl yedeke fiy ceybik şimdi de elini göğsüne sok.
Ceyb; sonradan
cep olarak isimleşse de göğüsteki elbisenin yırtmacına, yani göğüs düğmelerinin
o açıklığına verilir. Elini göğsüne sok.
tahruc beydae min ğayri suin her tür kusurdan
arınmış olarak, tertemiz, ışıl ışıl bir beyazlıkta çıkacaktır. Şimdi anlaşıldı
mı ilişkisi? Bir önceki tevbe ayeti ile doğrudan alakalı bir boyut bu mucize.
Temiz el, yani pırıl pırıl, ışıl ışıl bir el. Tevbe ve istiğfarın sahibini
temizleyen niteliğine atıf Kasas/16. ayetinde Hz. Musa ben zulmettim kendime
diyordu. Allah’ım beni affet. İşte burada Musa’nın pırıl pırıl olduğunu, yani
eli bir başkasının kanına bulaşmış bir zamanlar. Fakat Allah’a tevbe etmiş,
istiğfar etmişse o el pırıl pırıl olmuş bir eldir. Kana bulaşmışta olsa
affedilmiş ve artık Allah’a yönelmişse o el ışıktan bir el olurdu. O elde hiç
kimse bir kir bulamazdı. İşte aynı zamanda yedi Beyza mucizesinin atıf yaptığı
gerçek;
Et taibü
minez zenbikemen la zenbeleh. (hadis) Günahına tevbe eden onu hiç işlememiş
gibidir. Hakikatine de bir atıftır. Yani eğer vazgeçebiliyorsanız, eğer tevbe
ediyor,bedelini ödüyorsanız, rabbinize yöneliyorsanız Allah sizi pırıl pırıl,
bembeyaz eder. Burada yedi Beyza mucizesinin insana verdiği ders budur.
fiy tis'ı âyâtin ila fir'avne ve kavmih 9 ayetinde
içerisinde yer aldığı “bir paket” le firavuna git, firavuna ve kavmine git.
Firavun ve
kavmine bu 9 ayet nedir diye sorulacak olursa, Firavun ve kavmine gelen
belalara bir atıf olabileceği gibi İsra/101. ayetinde açıkça bu 9 ayetten söz
edilir. Belki 9 emir de olabilir. Yani ayet olarak, 9 emir. Ki Tevrat’ta 10
emir diye şöhret bulmuşsa da İsra suresinde bunların biri hariç diğerleri hep
anılır. Onun için bunların doğrudan ayetler, yani Firavuna mesajlar olması da
kuvvetle muhtemeldir.
[Ek bilgi; [Ek bilgi; FİRAVUNA KARŞI GERÇEKLEŞEN BELÂLAR.
Kan Belası;
Musa’yla Harun RAB’bin
buyurduğu gibi yaptılar. Harun firavunla görevlilerinin gözü önünde değneğini
kaldırıp ırmağın sularına vurdu. Bütün sular kana dönüştü.(20)
Kurbağa belası;
Böylece Harun elini Mısır’ın
suları üzerine uzattı; kurbağalar çıkıp Mısır’ı kapladı.(6)
Firavun Musa’yla Harun’u
çağırtıp, “RAB’be dua edin, benim ve halkımın üzerinden kurbağaları
uzaklaştırsın” dedi,
Sivrisinek Belası;
Öyle yaptılar. Harun elindeki
değneği uzatıp yere vurunca, insanlarla hayvanların üzerine sivrisinekler
üşüştü. Mısır’da yerin bütün tozu sivrisineğe dönüştü.(17)
Büyücüler firavuna, “Bu işte
Tanrı’nın parmağı var” dediler. Ne var ki, RAB’bin söylediği gibi firavun inat
etti, Musa’yla Harun’u dinlemedi.(19)
At Sineği Belası;
Halkımı salıvermezsen senin,
görevlilerinin, halkının, evlerinin üzerine at sineği yağdıracağım.
Mısırlılar’ın evleri ve üzerinde yaşadıkları topraklar at sinekleriyle dolup
taşacak.(21)
RAB Musa’nın isteğini yerine
getirdi; firavunun, görevlilerinin, halkının üzerinden at sineklerini
uzaklaştırdı. Tek sinek kalmadı.(31)
Hayvanların Ölümü;
RAB İsrailliler’le
Mısırlılar’ın hayvanlarına farklı davranacak. İsrailliler’in hayvanlarından
hiçbiri ölmeyecek.’ ”(4)
Ertesi gün RAB dediğini yaptı:
Mısırlılar’ın hayvanları büyük çapta öldü. Ama İsrailliler’in hayvanlarından
hiçbiri ölmedi. (6)
Çıban Belası;
Kurum bütün Mısır’ın üzerinde
ince bir toza dönüşecek; ülkenin her yanındaki insanların, hayvanların
bedenlerinde irinli çıbanlar çıkacak.”(9)
Büyücüler çıbandan ötürü
Musa’nın karşısında duramaz oldular. Çünkü bütün Mısırlılar’da olduğu gibi
onlarda da çıbanlar çıkmıştı. (11)
Dolu Belası;
RAB Musa’ya, “Elini göğe doğru
uzat” dedi, “Mısır’ın her yerine, insanların, hayvanların, kırdaki bütün
bitkilerin üzerine dolu yağsın.” (22)
Şiddetli dolu yağıyor, sürekli
şimşek çakıyordu. Mısır Mısır olalı böylesi bir dolu görmemişti.(24)
Yalnız İsrailliler’in yaşadığı
Goşen bölgesine dolu düşmedi.(26)
Çekirge belası;
Musa değneğini Mısır’ın
üzerine uzattı. Bütün o gün ve gece RAB ülkede doğu rüzgarı estirdi. Sabah
olunca da doğu rüzgarı çekirgeleri getirdi. (13)
Toprağın üzerini öyle
kapladılar ki, ülke kapkara kesildi. Bütün bitkileri, dolunun zarar vermediği
ağaçlarda kalan meyvelerin hepsini yediler. Mısır’ın hiçbir yerinde, ne
ağaçlarda, ne de kırdaki bitkilerde yeşillik kalmadı.(15)
“Lütfen bir kez daha günahımı bağışlayın ve
Tanrınız RAB’be dua edin; bu ölümcül belayı üzerimden uzaklaştırsın.”(17)
RAB rüzgarı çok şiddetli batı
rüzgarına döndürdü. Rüzgar çekirgeleri sürükleyip Kamış Denizi’ne döktü.
Mısır’da tek çekirge kalmadı. (19)
Karanlık Belası:
Musa elini göğe doğru uzattı,
Mısır üç gün koyu karanlığa gömüldü. (22)
Kitabı Mukaddes – Mısırdan
çıkış.
innehüm
kânu kavmen fasikıyn çünkü onlar öteden beri yoldan çıkmış bir
kavimdirler.
13-)
Felemma caethüm ayatüna mübsıreten kalu hazâ sıhrun mubiyn;
Mucizelerimiz
apaçık onlara geldiğinde: "Bu apaçık bir sihirdir" dediler.
(A.Hulusi)
13 - Bu
suretle âyetlerimiz hakikati gözlerine sokarak vardığı vakit onlara bu apaçık
bir sihir dediler. (Elmalı)
Felemma
caethüm ayatüna mübsıreten fakat onlara göz açıcı nitelikteki
mucizevi ayetlerimiz gelince, kalu hazâ sıhrun
mubiyn bu apaçık bir büyüdür dediler.
Peygambere deli demişlerdi değil
mi. Bir önceki surede Hz. Musa’ya firavun deli demişti. Onu görmüştük. İşte
peygambere deli diyen bir mantık vahye de sihir diyecektir. Çünkü o mantık eğer
o açıdan bakıyor, şeytanın gör dediği yerden bakıyorsa öyle görecektir. İkisi
de olağanüstüdür. Olağanüstü olan bu iki olguyu eğer doğru bir bakış açısıyla
Allah’ın gör dediği yerden okumazsa sonuçta böyle görecektir.
14-)
Ve cehadu Biha vesteykanetha enfüsühüm zulmen ve 'ulüvva* fenzur keyfe kâne
akıbetül müfsidiyn;
Enfüsleri
onlara (Musa'nın bildirdiği hakikatlere) yakîn duyduğu hâlde; zulüm ve büyüklük duygusuyla bile
bile onları inkâr ettiler... Bir bak, o bozguncuların sonu ne oldu! (A.Hulusi)
14 - Ve
nefisleri yakîn hasıl ettiği halde mücerret zulüm-ü kibirden onlara cehudluk (Cıfıt,
Yahudi) ettiler, fakat bak o müfsitlerin akıbeti nasıl oldu? (Elmalı)
Ve
cehadu Biha vesteykanetha enfüsühüm zulmen ve 'ulüvva iç
dünyalarında kesin kanaat getirdikleri halde, yani kâni oldukları halde
gönülden sırf gerçeği çarpıtma ve büyüklenmelerinden dolayı bile bile inkâr
ettiler. Cehd, cehedu. İnkâr ettiler. Cehd; bile bile inkâr demektir. Göz göre
göre inkâr. Nedeni açık zulüm. Yani yerinden edilmiş bir akıl, bir bilinç, bir
bakış açısı. Çünkü haddini aşmışlardı ‘ulüvven, haddini aşmışlardı.
Büyüklenmişlerdi. Onun içinde doğru yerden bakamadılar. Hadlerini aştıkları
için Allah’ı takdir edemediler,vahyi takdir edemediler.
fenzur
keyfe kâne akıbetül müfsidiyn hele bir bak fesatçıların akıbetine
nasıl olurmuş.
Peki ne oldu sonuçta Firavun ve
onun gibi düşünen etrafındaki tüm insanlar sonuçta feci bir akıbetle belalarını
buldular. Bu ikisi birleşince yani zulüm ve ‘ulüv. Zulüm ve büyüklük taslamak,
bozgunculuk ve kurumsal terör ortaya çıkar. Bu ayetin sonunda ifade buyrulduğu
gibi fesat ortaya çıkar. Müfsidiyn onlar Bozgunculuk ve kurumsal terör. Yani
devlet terörü ortaya çıkar. Firavun devletinin teröründe olduğu gibi. Yani Firavun
devletinin ortaya koyduğu imana, vahye, peygambere karşı devlet terörünün
temelinde iki şey yatıyordu. Haddini bilmemek ve ters bir bilinç, yerinden
kaymış bir bilinç.
Peki, burada şu soru akla gelir.
Güç ve iktidarın bozgunculuk ve teröre dönüşmemesi için ne gerekir?Nasıl bir
model gerekir, nasıl bir yönetim modeli ve mantığı gerekir? Cevap aşağıda
gelecek. Karıncayı incitmeyecek bir yönetim modeli. İşte Süleyman ve Davud AS.
ın örnek verilmesi de bu modelin nasıl olduğunun tarihsel bir örneğine atıftır.
15-)
Ve lekad ateyna Davude ve Süleymane 'ılma* ve kalel Hamdü Lillâhilleziy
faddalena alâ kesiyrin min ıbadiHİl mu'miniyn;
Andolsun
ki Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik... (O
ikisi): "Bizi iman eden kullarından pek
çoğuna üstün kılan Allâh'a aittir Hamd" dediler. (A.Hulusi)
15 - Şanım
hakkı için Davûd’a ve Süleyman’a bir ilim verdik, ikisi de hamd o Allaha ki,
dediler: bizi mümin kullarından bir çoğunun üzerine tafdıyl buyurdu. (Elmalı)
Ve
lekad ateyna Davude ve Süleymane 'ılma doğrusu Davud’a ve Süleyman’a
da ilim vermiştik.
Yunan uygarlığının babası, atası
sayılan, kendisinden sonra ortaya çıkmış uygarlıkları ortaya çıkaran bir
uygarlığa, peygamber iliyle ortaya çıkmış bir medeniyete atıf. Davud ve
Süleyman AS. ın kurduğu medeniyet devleti. Güç ve iktidarın ayartıcı etkisi
ilim ve hikmetle sınırlanır. Onun için Davud ve Süleyman’a ilim verdik diyor.
İlim; Alâmet, yani, güç ve
iktidarın emanet olduğu bir bilinç. Bu bilinç. Emanetler sahibine ihanet
edilmeden iade edilirse eğer emanete sadakat gösterilmiş olur. Burada özel bir
bilgiye de atıf var. ‘İlme; Nekira gelmiş. Yani belirsiz gelmiş. Yani bir tür,
bir çeşit ilim. Nasıl ki Hz. Yusuf’a rüyaların semiyolojisi öğretilmiş.
Rüyaların tabiri. Nasıl ki Hz. Musa’ya eşyanın içinde ki yasaların sırrını
bulmak öğretilmiş, nasıl ki Hz. İsa’ya hastalıkların kökeninde ki sebepler
bulma ilmi öğretilmişse işte Hz. Davud ve Süleyman’a da yönetme ilmi, çok özel
bir ilim öğretilmişti.
ve
kalel Hamdü Lillâhilleziy faddalena alâ kesiyrin min ıbadiHİl mu'miniyn
o ikisi; bütün hamd bizi mümin kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah’a
mahsustur. Demişlerdi. Bu ilme teşekkür etmişlerdi. Yani ilmi istismar
etmemişlerdi. Allah ilmi başkalarına da verir, fakat A’raf/174-175. ayetlerinde
anlatılan dili dışarı sarkan köpek diye tanımlanan ilmi istismar eden ve
tarihte Bel’am diye de tefsirlerin ifade ettiği o şahsın ilmini hatırlayın.
Yani ilmi istismar edenlerde var. Fakat bunlar istismar etmediler ve ilmin
sahibi olan Allah’a yöneldiler, hamd ettiler. Bir nimetin Hamdi o nimeti yerine
harcamaktır, yerinde kullanmaktır, yerinde istihdam etmektir.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz
118. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/10/12/islamoglu-tef-ders-neml-001-031118/
bulabilirsiniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder