4 Ekim 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. ŞU’ARÂ (085-102)(116-C)




B sayfasından devam

85-) Vec'alniy min veraseti cennetin na'ıym;

"Beni nimetler cennetinin vârislerinden kıl!" (A.Hulusi)

085 - Ve beni naıym cennetinin varislerinden eyle. (Elmalı)


Vec'alniy min veraseti cennetin na'ıym ve beni ölümsüz nimetlerle dolu cennetin varislerinden kıl.


86-) Vağfir liebiy innehu kâne mineddâlliyn;

"Babamı mağfiret et! Muhakkak ki o, doğru inançtan sapanlardandı!" (A.Hulusi)

086 - Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi. (Elmalı


Vağfir liebiy innehu kâne mineddâlliyn ve babamı da affet, bağışla. Çünkü o oldum olası yolunu şaşıranlardan biri olmuştur.

Hz. İbrahim’in babasına duası Tevbe/114. ayetinden hatırlayacağımız gibi bir vaat üzerine idi. Senin için dua  edeceğim diye vaat etmişti. Onun üzerineydi. Fakat babası Allah düşmanı olarak öldükten sonra, ki bu benim yorumum.- ısrarından artık vaz geçti.


87-) Ve lâ tuhziniy yevme yüb'asûn;

"Bâ's sürecinde beni rezil - rüsva etme!" (A.Hulusi)

087 - Ve utandırma beni ba's olunacakları gün. (Elmalı)


Ve lâ tuhziniy yevme yüb'asûn ve beni herkesin diriltilip kaldırılacağı o gün mahcup etme.

Bu mahcubiyetten kasıt ne olabilir, Hz. İbrahim’in bu duasından; Bir üstteki ayetle anlasak babamın yüzünden beni mahcup etme şeklinde anlayabiliriz. Yani babamdan dolayı utanırım şeklinde anlayabiliriz. Veyahut ta bağımsız anlarsak; Ya rabbi beni sadece hakkı temsil eden değil, hakkı yanlış bir biçimde ileten biri olarak beni mahcup etme. Onun için bana hakikati doğru iletecek bir yetenek ver. Ver ki yarın mahcup olmayayım huzurunda.

Peygamberlerin böyle bir endişesi hep olmuştur. Bu endişe alemlere rahmet Hz. Muhammed S.A. de de görülüyordu. Onun için son hutbelerinde anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor ve en sonunda diyordu ki; Tebliğ ettim mi. “Elâ hel belağ.” Ey insanlar tebliğ ettim mi. Onlar şahit olduk, biz şahidiz ki sen görevini yaptın, tebliğ ettin ya Resulallah diye haykırdığında gözlerini yukarıya dikiyor ve diyordu ki; “Rabbena feşhed.” Rabbim şahit ol. Onun için peygamberlerde bu endişe hep olmuştur. Olmuştur çünkü;

Felenes'elennelleziyne ürsile ileyhim velenes'elennel murseliyn. (A’raf/6) kendilerine peygamber gönderilen toplumlardan mutlaka hesap soracağız. Dönüp onlara gönderilen peygamberlerden de hesap soracağız. Diyordu Kur’an. Onun için bu endişe gayet tabii bir endişe idi peygamberler için.


88-) Yevme lâ yenfe'u malun ve lâ benun;

"O süreçte zenginlik de fayda vermez, oğullar da (fayda vermez)." (A.Hulusi)

 088 - O gün ki ne mal fayda verir ne oğulları. (Elmalı)


Yevme lâ yenfe'u malun ve lâ benun o gün ne malın mülkün bir yararı olur ne de evladın.


89-) İlla men etAllâhe Bi kalbin seliym;

"Sadece, Allâh'a kalb-i selîm (şuurunda hakikat açığa çıkmış olan) ile gelmiş kimse müstesna!" (A.Hulusi)

089 - Ancak Allaha selim bir kalp ile varan başka. (Elmalı)


İlla men etAllâhe Bi kalbin seliym ancak seliym bir kalple Allah’ın huzuruna çıkanlar müstesnadır.

Seliym bir kalp, sahih bir manevi hayat diye anlayabiliriz biz bunu. Doğru bir manevi hayat. Allah’ın huzuruna doğru bir manevi hayatla çıkanlar ancak kurtuluşa ulaşırlar. Çünkü o gün Yer yüzünde övünç vesilesi olan hiçbir şeyin yararı olmayacak. Ne mal, ne servet, ne makam, ne şöhret ve ne diğer şeyler. Sadece doğru bir manevi hayat. O doğru bir manevi hayatı kalp temsil ediyor. Kan pompası olan kalp değil buradaki kalp. Ruhun merkezi, imanın makamı olan kalp.


90-) Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn;

Korunmuşlara cennet (yaşantısı) yaklaştırılmıştır. (A.Hulusi)

090 - Hem muttakiler için cennet yaklaştırılmış. (Elmalı)


Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn zira o gün cennet sorumlu ve bilinçli davrananlara yaklaştırılacaktır. Muttakilere, yani sorumluluğunun bilincinde olanlara. Sorumlu ve bilinçli davrananlara yaklaştırılacak. Fakat;


91-) Ve bürrizetil cahıymü li ğaviyn;

Hakikatten sapanlar içinse; cehennem önlerine getirilmiştir! (A.Hulusi)

091 - Azgınlar için de Cehennem hortlatılmıştır. (Elmalı)


Ve bürrizetil cahıymü li ğaviyn sorumsuz ve bilinçsizce davrananlar içinde cehennem kışkırtılacaktır. Burada ki el ğaviyn; el muttakinin tam karşıtıdır. Zıddı. Sorumsuzca davrananlar, bilinçsizce davrananlar.


92-) Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta'budun;

Onlara: "Nerede tapındığınız şeyler?" denildi. (A.Hulusi)

092- Ve bunlara hani nerede o Allahın gayriden taptıklarınız? (Elmalı)


Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta'budun


93-) Min dunillâh* hel yensuruneküm ev yentasırun;

"Allâh dûnunda tapındıklarınız... Size yardım ediyorlar mı? Yahut kendilerine bir yardımları dokunur mu?" (A.Hulusi)

093 - Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? Denilmekte. (Elmalı)


eyne ma küntüm ta'budune(93) Min dunillâh o ibareyi de katalım ki mana tamam olsun. Ve onlara sorulacaktır nereye kayboldular tapınıp durduğunuz o Allah’tan gayri varlıklar, şimdi neredeler? Çünkü onlardan bir şeyler bekliyorlardı. Onlar gelecek ve Allah katında bize destek olacaklar diyorlardı. Peki neredeler? Onlar kendilerini kurtaramamışken başkalarını nasıl kurtaracaklar peki?

hel yensuruneküm ev yentasırun bari size, ondan da geçtik kendilerine olsun bir yararı dokunacak mı? Yani o sizin bize fayda sağlayacaklar, bizi kurtaracaklar dediğiniz her kimse onlar kendilerine olsun bir yarar sağlayacaklar mı?


94-) Fekübkibu fiyha hüm vel ğavun;

Onlar (taptıklarınız) ve hakikatinden sapıp putlara tapanlar, onun içinde (cehennemde) tepetaklak yüzüstü yere çarpılmıştır! (A.Hulusi)

094 - Ve arkasından hep onlar o Cehennemin içine fırlatılmaktadır. (Elmalı)


Fekübkibu fiyha hüm vel ğavun neticede hem onlar, hem de sorumsuz ve bilinçsizce onlara umut bağlayanlar cehennemde üst üste istif edilecekler. Kübkibu; aslında üst üste dizmek, bir şeyi istif etmek anlamlarına gelir.

Burada hemen şu ayeti hatırlıyoruz değil mi? ..ve kuduhenNâsu velhıcâre..(Bakara/24) Cehennem tanımlanırken yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateş. Yakıtı insan olan bir ateş. Yani insan sadece yanan değil, aynı zamanda yakıt olan, başkalarını da yakan bir unsur olarak tanımlanıyor.


95-) Ve cünudü ibliyse ecme'un;

İblis'in orduları da toptan (oraya atılmıştır). (A.Hulusi)

095 - Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler. (Elmalı)


Ve cünudü ibliyse ecme'un iblisin bütün askerleri de. Görüyorsunuz cehenneme girecek olanlar iblisin askerleri olarak nitelendiriliyor. Yani firavunun askerleri, aslında iblisin askerleri. Firavunun kendisi komutan olduğunu düşünüyor. Fakat küfrün komutanı düşünen herkes iyi bilsin ki aslında askerdir. Onun komutanı iblistir. Yani kendisi iblisin askeridir ve tüm yamuk adamlar, tüm yanlış adamlar, tüm inkarcı adamlar eğer komut verdiğini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Onlar şeytanın komutunu alan, şeytanın erleridir. Diyor burada.


96-) Kalu ve hüm fiyha yahtesımun;

Onlar orada tartışarak dediler ki: (A.Hulusi)

096 - Onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler. (Elmalı)


Kalu ve hüm fiyha yahtesımun onlar orada birbirleri ile atışırken şöyle derler.

Bu cehennemliklerin bir birleri ile atışmalarına ilişkin bir çok sahne var Kur’an ın bir çok suresinde onu kastediyor, ona bir atıf bu. Şöyle derler:


97-) TAllâhi in künna lefiy dalalin mubiy;

"TAllâhi, kesinlikle apaçık bir sapkınlık içinde imişiz!" (A.Hulusi)

097 - Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz. (Elmalı)


TAllâhi in künna lefiy dalalin mubiy hayret vallahi. Vallahi ile Tallahi arasında arasındaki fark budur aslında. Tallahi; eğer yemin “t” si kullanılırsa burada bir hayrete işaret eder. Bir şaşkınlığa işaret eder. Onun içinde hayret vallahi diye çevirmeyi daha uygun buldum. Ki zaten hitabın ilerisinden de böyle bir hayret duyduklarını anlıyoruz. Her ne kadar apaçık bir sapıklığın ortasına düşen biz isek de;


98-) İz nüsevviyküm Bi Rabbil alemiyn;

"Hani sizi Rabb-ül âlemîn ile eşit kılmıştık." (A.Hulusi)

098 - Çünkü sizi rabbülâlemîn seviyesinde tutuyorduk. (Elmalı)


İz nüsevviyküm Bi Rabbil alemiyn o zaman sizi alemlerin rabbi ile bir tutuyorduk. Yani tamam sapıtan bizdik ama, sizin yüzünüzden sapıttık, çünkü sizi alemleri rabbiyle bir tuttuk. Yani yine de kendilerini 1. sorumlu olarak göstermemek için demagoji yapıyorlar. Yani tamam biz suçluyuz ama bizi suçlu duruma düşüren de sizsiniz diyorlar. Bizim bu hale gelmemize siz sebep oldunuz.


99-) Ve ma edallena illel mücrimun;

"Bizi ancak o suçlular (hakikati inkâr edenler) saptırdı." (A.Hulusi)

099 - Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı. (Elmalı)


Ve ma edallena illel mücrimun ne ki bizi saptıran yalnızca günahı hayat tarzı haline getiren şu kimselerdi. Yani biz suçluyuz tamam ama, asıl suçlu şunlar. Çünkü burada ki mücrimun’u; günahı hayat tarzı haline getirenler diye çevirdim. Çünkü “lâm”ı tarifle gelmesi bir yana, bir suçun, suç niteliğinin insana isim olması için onun günahı içselleştirmesi, günahı hayat tarzı haline getirmesi lazım.


100-) Femalena min şafi'ıyn;

"Şefaatçimiz de yok." (A.Hulusi)

100 - Bak şimdi bizim için ne şefaatçiler var. (Elmalı)


Femalena min şafi'ıyn…


101-) Ve lâ sadiykın hamiym;

"Güveneceğimiz bir dostumuz da yok." (A.Hulusi)

101 - Ne de yakın bir sadîk. (Elmalı)


Femalena min şafi'ıyne (101) Ve lâ sadiykın hamiym iki ayeti bir manalandıralım; Gel gör ki şimdi bize arka çıkan ne bir kimse var, ne de yürekten bir dost.

Daha önce işlediğimiz Furkan/27-28 ayetlerini hatırlatırım burada. Tam da işte orada dünyada bana dost olacak denilenlerin orada birden kaybolması ve hiçbir yardımının olmamasının bu ayetlerde en güzel ifadesini bulduğunu görüyoruz.

[Ek bilgi; Furkan/27 - Hem o gün ki zalim ellerini ısıracak eyvah diyecek keşke Peygamberin maiyetinde bir yol tutaydım. (Elmalı)

Furkan/28 - Eyvah keşke falanı dost tutmayaydım. (Elmalı)]


102-) Felev enne lena kerreten fenekûne minel mu'miniyn;

"Keşke geri dönebilsek de (hakikate) iman etmenin getirisini elde etsek." (A.Hulusi)

102 - Bari bizim için geriye bir dönmek olsa idi de müminlerden olsa idik. (Elmalı)


Felev enne lena kerreten fenekûne minel mu'miniyn keşke bizim için bir kez daha dönüş olsaydı da biz de inananlardan biri olsaydık. Yani dünyaya bir kez daha döndürülseydik te inansaydık.

Peki doğru mu söylüyorlar? Kur’an ın başka surelerinde bunların doğru söylemediğini Allah biliyor ve naklediyor. Eğer onlar yeryüzüne bir kez daha döndürülseydi yine aynısını yapacaktılar.

Razi; Neden cehennem hayatı ebedidir sorusuna şu cevabı verir. Eğer kafirler ebedi yaşasalardı ebedi bir hayat verseydi, ebediyen küfürlerinden dönmeyeceğini Allah bildiği için diye cevaplar.

Devam ediyor D sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder