B sayfasından devam
170-)
Fenecceynahu ve ehlehu ecme'ıyn;
Bunun
üzerine Onu ve ehlini toptan kurtardık. (A.Hulusi)
170 - Biz
de onu ve ehlini tamamen halâs ettik. (Elmalı)
Fenecceynahu
ve ehlehu ecme'ıyn sonuçta biz de onu ve ailesinin tamamını
kurtardık.
171-)
İlla 'acuzen fiyl ğabiriyn;
Sadece
gelmek istemeyen kocakarı (Lût a.s.ın iman
etmeyen karısı) hariç! (A.Hulusi)
171 -
Ancak bir acuze kaldı. (Elmalı)
İlla
'acuzen fiyl ğabiriyn ancak bir koca karı geride kaldı.
Kur’an kocakarı diyor, ismini
vermiyor tabii ki. Hz. İbrahim’in babasını vermişti hatırlayacaksınız İbrahim
kıssasında. Burada da Hz. Lût’un eşini veriyor. Yani kötü örnek, bir
peygamberin babası da olsa, hanımı da olsa kötüdür ve elbette insanın kazandığı
kendisinedir. Kocasının peygamber olması nihai tahlilde onun hidayeti için
garanti olmuyor. Bunu bize aynı zamanda veriyor.
172-)
Sümme demmernel âhariyn;
Sonra
diğerlerini yerle bir ettik! (A.Hulusi)
172 - Sonra
geridekileri hep tedmir eyledik. (Elmalı)
Sümme
demmernel âhariyn sonra ötekileri yerle bir ettik.
173-)
Ve emtarna aleyhim metaren, fesae metarul münzeriyn;
Onların
üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Uyarılanların yağmuru ne kötüdür! (A.Hulusi)
173 - Ve
üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki ne fena idi o münzerin yağmuru. (Elmalı)
Ve
emtarna aleyhim metaren sonunda bela sağanağı, bela yağmuru
üzerlerine öyle bir yağdı, oyle bir boca ettik ki bela yağmurunu fesae metarul münzeriyn gör ki uyarılan fakat
uslanmayan kimselerin maruz kaldıkları bu bela sağanağı ne berbat, ne dehşet
bir bela sağanağı imiş. Bunu gör.
Gerçekten de yağılan arkeolojik
çalışma ve uzaydan yapılan çekimler, MÖ. 2000 civarında bu bölgede tarihsel
olarak kurulduğu bilinen bu görkemli uygarlığın Hz. İbrahim zamanında dehşetli
bir biçimde yok olduğunu gösteriyor. Bugünkü Lût gölünün güney ucu Lût gölünden
ayrı olarak sığ bir dildir. Onun için bugün adı da el Lisan’dır zaten oranın,
dildir. Çok derin bir sığlık bayağı büyük, 15 Km. kadar bir sığlık vardır
orada. Yaklaşık 60. mt. Suyun altındadır. Fakat o sığlık biter bitmez cetvelle
çizilmiş gibi bir fay hattı 400 mt. Birden iner. 60 mt.den 400 mt. Ye çıkar
derinlik. Ora fay hattıdır. Kırılmıştır oradan. Yani toptan o yeşil vadide
gelişmiş bir toplum kuran ama ahlâkı olmadığı için fıtrata aykırı bir yönelişle
en çirkin ahlaksızlıkları yapan Lût kavmi böyle bir belaya uğramıştır.
Hatta Tevrat’ta biz bir ayrıntı
ile karşılaşıyoruz Tekvin bölümünde; Hz. İbrahim olayı haber alınca belayı,
bölgeye hareket eder bela yerine ve Hz. İbrahim’in dilinden bela mahallinin
fotoğrafı şöyle verilir. Yerin, ateş yakılmış bir ocak gibi dumanı tütüyordu.
Evet, ateş yakılmış bir ocak gibi dumanı tütüyor. Böyle bir bela ile yok
olmuşlardır.
174-)
İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn;
Muhakkak
ki bu olayda da bir işaret - ders vardır... Ne var ki onların çoğunluğu iman
etmemiştir. (A.Hulusi)
174 - Şüphesiz
bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mümin olmadı. (Elmalı)
İnne
fiy zâlike le ayeh elbet bu kıssada da alınacak ders mutlaka vardır. ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn fakat insanların
çoğu yine de inanmayacaklardır. Çünkü ders almayacaklardır.
175-)
Ve inne Rabbeke le"HU"vel 'Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle
Rabbin "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir. (A.Hulusi)
175 - Ve
şüphesiz ki rabbin o, öyle azîz öyle rahîm. (Elmalı)
Ve
inne Rabbeke le"HU"vel 'Aziyzur Rahıym ne ki senin rabbin
sınırsız rahmet sahibi olan O yüceler yücesi Allah’tır.
176-)
Kezzebe Ashabül Eyketil murseliyn;
Ashab-ı
Eyke de (orman halkı, Şuayb a.s.ın kavmi) Rasûlleri yalanladı! (A.Hulusi)
176 - Ashabı
Eyke gönderilen Resulleri tekzip etti. (Elmalı)
Kezzebe
Ashabül Eyketil murseliyn ormanlık
vadinin ki; Eyke, aslında bir isim değil sık ağaçlıklı yeşil vadi demek.
Ormanlık vadinin halkı da elçilerini yalanladı.
Eyke bugün Hz. Şuayb peygamberin
kendisine gönderildiği Meyden diye bilinen bugünlü Amman yakınlarında ki yine
yeşil bir vadi. Bugün Hz. Şuayb’ın mezarının da içinde bulunduğu vadi.
177-)
İz kale lehüm Şu'aybün ela tettekun;
Hani
Şuayb onlara dedi ki: "Korkup sakınmaz mısınız?" (A.Hulusi)
177 - O
Vakit ki Şuayb onlara demişti: siz Allah dan korkmaz mısınız? (Elmalı)
İz
kale lehüm Şu'aybün ela tettekun Hani bir zamanlar soydaşları Şuayb
onlara demişti ki sorumlu davranmayacak mısınız hala. Hz. Şuayb biliyorsunuz
Hz. Musa’nın üstadı olur. Aynı zamanda Kayın pederi olur, aynı zamanda işvereni
olur. Yani hem hocası olur, hem iş vereni olur, hem kayın pederi olur. Ama onun
özellikleri bu kadarla sınırlı değil, Resulallah’ın dilinde o peygamberlerin en
iyi hatibi idi. Onun için;
Ve
ma üriydü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh. (Hûd/88) bu sözleri
Kur’an onun dilinden nakleder. Ben sizi nehy ettiğim bu konularda size sırf
muhalefet olsun diye sizi bir şeylerden
nehy etmiyorum, ya da size muhalefet etmek maksadı ile sizi uyarmıyorum.
Benim amacım bu değil. in
üriydü illel ıslaha mesteta't
benim amacım sadece gücümün yettiği kadar sizleri uyarmaktır. ve ma tevfiykıy illâ Billâh
bu konuda başarım yalnızca Allah’a aittir. aleyhi
tevekkeltü ve ileyhi üniyb (Hûd/88) ben sadece O’na güvendim ve
sadece O’na yöneldim. Demişti ya. Böylesine muhteşem bir hitabete sahip olan
bir peygamberdi aynı zamanda.
178-)
İnniy leküm Rasûlün emiyn;
"Ben
kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm." (A.Hulusi)
178 - Haberiniz
olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim.(Elmalı)
İnniy
leküm Rasûlün emiyn hem bakın ben size gönderilmiş güvenilir bir
elçiyim.
179-)
Fettekullâhe ve etıy'un;
"O
hâlde Allâh'tan (kesinlikle yaptıklarınızın
sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana
itaat edin." (A.Hulusi)
179 - Gelin
Allah dan korkun ve bana itaat edin. (Elmalı)
Fettekullâhe
ve etıy'un Allah’a karşı sorumlu davranın ve beni izleyin.
180-)
Ve ma es'elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
"Bunun
için sizden bir karşılık istemiyorum... Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül
âlemîn'e aittir." (A.Hulusi)
180 - Buna
karşı sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aittir. (Elmalı)
Ve ma
es'elüküm aleyhi min ecr ben bu davet karşılığında sizden hiçbir
ücret talep etmiyorum in ecriye illâ alâ Rabbil
alemiyn benim ücretimi ecrimi takdir edecek olan sadece Alemlerin
rabbidir.
181-)
Evfül keyle ve lâ tekûnu minel muhsiriyn;
"Ölçmeyi
tam yapın... Tartıda hile yapıp eksik vermeyin!" (A.Hulusi)
181 - Ölçeği
tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın. (Elmalı)
Evfül
keyle ve lâ tekûnu minel muhsiriyn ölçüp biçerken ölçüyü tam tutun.
Hak yiyenlerden olmayın.
Demek ki bu toplum ticaret
toplumu. Ticarette geldiği refah düzeyi belli. En geliştikleri alanda zulme
sapıyorlardı toplumlar zaten. Hangi alanda gelişmişlerse o alanda zulme
sapıyorlar. Bu toplumda demek ki ticaret toplumu ve ticarette zulme sapmışlar.
Artık ticareti, insanları aldatma aracı olarak kullanmaya başlamışlar. Ki Â’raf
/85. ayetinde ve devamında ki ayetlerde bu toplumun durumu daha ayrıntılı
olarak açıklanır.
182-)
Vezinu Bil kıstasil müstekıym;
"Sağlıklı
ölçümleme ile ölçün!" (A.Hulusi)
182 - Ve
doğru terazi ile tartın. (Elmalı)
Vezinu
Bil kıstasil müstekıym ve doğruluktan şaşmayan bir terazi ile
tartın.
Aslında bu sadece malı, bezi,
unu, şekeri ölçüp tartmak değil, varlığı, hakikati, eşyayı, hayatı, zamanı,
değerleri ölçüp tartmak. Eğer insanın kafasındaki terazi bozulmuşsa, tezgahında
ki terazi zaten bozulur. Asıl terazi yürekte ki terazidir. O doğru tartmalı.
Eğer o doğru tartmıyorsa o zaman elinde ki terazi zaten bozulacaktır.
183-)
Ve lâ tebhasünnase eşyaehüm ve lâ ta'sev fiyl Ardı müfsidiyn;
"İnsanların
hakkını vermemezlik etmeyin ve düzgün düzeni bozmayın, dünyada taşkınlık
yapmayın." (A.Hulusi)
183 - Halkın
eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yer yüzünü ihtilâlcilikle fesada vermeyin. (Elmalı)
Ve lâ
tebhasünnase eşyaehüm insanları, hakları olan şeylerden mahrum
etmeyin ve lâ ta'sev fiyl Ardı müfsidiyn
ve yeryüzünde düzenbazlık yaparak bozgunculuk çıkarmayın.
184-)
Vettekulleziy halakaküm vel cibilletel evveliyn;
"Sizi
ve önceki nesilleri yaratandan (onlara
yaptıklarının sonucunu yaşattığı ve size de yaşatacağı için) korunun!" (A.Hulusi)
184 - O
sizi ve sizden evvelki cibileti yaratan hâliktan korkun. (Elmalı)
Vettekulleziy
halakaküm vel cibilletel evveliyn sizi de sizden önceki kuşakları da
yaratan O yaratıcıya karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, takvalı davranın,
muttaki olun.
185-)
Kalu innema ente minel müsahhariyn;
Dediler
ki: "Sen yalnızca büyülenmişsin (etki
altındasın)!" (A.Hulusi)
185 - Sen,
dediler: muhakkak sihirlilerdensin. (Elmalı)
Kalu
innema ente minel müsahhariyn ne dediler peki? Yine onlarda Salih
kavminin yaptığını yaptılar. Dediler ki; sen büyülenmiş birinden başkası
değilsin. Yani bizim şu içinde yaşadığımız muhteşem refahı mı kıskanıyorsun.
Hatta bu kıssanın anlatıldığı başka ayetlerde onu reis adayı olarak
gördüklerini anlıyoruz kavminin. Kavminin Şuayb peygamberi, toplumun
gelecekteki büyük önderi olarak gördüğünü anlıyoruz. Onun için böyle bir tepki
geliştirdiler.
186-)
Ve ma ente illâ beşerun mislüna ve in nazunnüke leminel kâzibiyn;
"Sen
bizim gibi bir beşersin! Senin yalancı olduğunu düşünüyoruz!" (A.Hulusi)
186 - Sen
bizim gibi bir beşerden başka nesin, doğrusu biz seni her halde yalancılardan
sanıyoruz. (Elmalı)
Ve ma
ente illâ beşerun mislüna sen de sadece bizim gibi beşer türüne
mensup birisin. ve in nazunnüke leminel kâzibiyn doğrusu senin yalancı olduğunu sanıyoruz
dediler. Yalan söylediğini sanıyoruz. Ne konuda? Ben Allah’tan size vahiy
getiriyorum, Allah beni elçi olarak size yolladı diye peygamberliğini ilanı
konusunda.
187-)
Feeskıt aleyna kisefen mines Semai in künte mines sadikıyn;
"Eğer
sözünde sadıksan, hadi üzerimize semâdan parçalar düşürt." (A.Hulusi)
187 - Üzerimize
Semâdan bir kıt'ayı düşürüver haydi sâdıklardan isen. (Elmalı)
Feeskıt
aleyna kisefen mines Semai in künte mines sadikıyn fakat eğer doğru
sözlü olduğunu iddia ediyorsan haydi göğü paramparça üzerimize indir dediler.
Ya da gökten bir parça düşür üzerimize.
Bu kavim kendilerinden önce
belaya uğramış olan Lût kavminin komşusu bir kavim. Yani bu kavim aslında
belaya uğramanın ne demek olduğunu biliyorlar. Daha önce belaya uğramış
toplumlardan da haberleri var. Onun içinde örnek verirken spesifik olarak bela
talebinde bulunuyorlar. Ama öylesine azgınlar ki, bu azgınlığa bela
verilmeyeceğini düşünüyorlar. Çünkü onlar sadece onların yaptığını yapanın belaya uğrayacağını düşünüyorlar. Öyle
düşünüyorlar. Yani ahlaksızlığı bir tek alana indirgiyorlar cinselliğe.
Ticarette ahlaksızlığı, ahlaksızlık saymıyorlar. Bu günküler gibi mi desek
acaba..!
188-)
Kale Rabbiy a'lemu Bi ma ta'melun;
(Şuayb) dedi ki:
"Rabbim, yaptıklarınızı (yaratan olarak) daha iyi bilir." (A.Hulusi)
188 - Rabbim
a'lemdir, dedi: yaptıklarınıza. (Elmalı)
Kale
Rabbiy a'lemu Bi ma ta'melun Şuayb dedi ki rabbim yapıp ettiğiniz
her bir şeyi çok iyi biliyor.
Biraz önceki yorumumu bu ayete
eklerseniz daha iyi anlaşılacaktır. Yani sizin; Ya.! Bu yaptığımızda bir şey
yok, kitabına uyduruyoruz, ticaret yapıyor diyorsanız eğer, Allah ne
yaptığınızı çok iyi biliyor. Yani ticaret yapıyoruz diye masum bir şeyin
arkasına sığınmayın. Veyahut ta biz falancalar gibimi yapıyoruz demeyin. Sizin
yaptığınızda onların yaptığının farklı bir boyutu. Çünkü nihayetinde hakkı
çiğniyorsunuz, hak yiyorsunuz. Allah’ın koyduğu sınıra tecavüz ediyorsunuz.
189-)
Fekezzebuhu feehazehüm azâbü yevmiz zulleti, innehu kâne azâbe yevmin azıym;
Böylece
Onu yalanladılar da bu yüzden o kararan günün şiddetli azabı onları yakaladı...
Muhakkak ki o aziym bir sürecin azabı idi. (A.Hulusi)
189 - Hasılı
onu tekzip ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden
büyük bir günün azâbı idi. (Elmalı)
Fekezzebuhu
neticede onu işte böyle yalanladılar. feehazehüm
azâbü yevmiz zulleh bunun üzerine onları gölge gününün azabı
yakalayıverdi.
Gölge günü, demek ki özel bir
kullanım gibi kullanılmış. Gök yüzünü kara bir bulut gibi kaplayan kop koyu
dumanlı bir bela bu. Bir volkanik patlama sonucu belaya uğramış olsalar gerek
ki, böyle bir ifade kullanılıyor. A’raf/91. ayeti ve devamında da bu kavmin
uğradığı bela dile getirilir.
innehu
kâne azâbe yevmin azıym gerçekten de o pek korkunç bir günün
azabıydı. Tabii bilmiyoruz, görmedik ama rabbimiz o azabı bilen gören ve hak
edenlerin başlarına o azabı veren rabbimiz burada böyle tavsif ediyor. Gerçekten
de korkunç bir azap olmalı.
190-)
İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn;
Muhakkak
ki bu olayda da işaret - ders vardır... Ne var ki onların çoğunluğu iman
etmemiştir! (A.Hulusi)
190 - Şüphesiz
bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mümin olmadı. (Elmalı)
İnne
fiy zâlike le ayeh elbet bu kıssada da alınacak bir ders mutlaka
vardır. ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn
fakat insanların çoğu yine de inanmayacaklardır, çünkü akıllanmayacaklardır.
Akıllarını kullanıp ta ders almazlarsa inanmayacaklardır.
Tabii bütün bu ayetler, tekrar
tekrar gelen bu uyarılar aslında ilk muhatabı olan Resulallah’ı inşa sadedinde
geliyor. Yani bu surenin girişinde ki ayetleri unutmayın lütfen. Resulallah’ın
özellikle, niçin inanmıyorlar diye kendisini helak edecek kadar üzülmesine
karşı inanmayacaklar.ç Yani kendini helak etsen de inanmayacaklar ve devamı
daha ilginç tabii; Yine bu tekrar tekrar gelen ayetlerde yer alan bu ayet,
nedir o da;
191-)
Ve inne Rabbeke le"HU"vel 'Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle
Rabbin "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir. (A.Hulusi)
191 - Ve
şüphesiz ki rabbin o, öyle azîz öyle rahîm. (Elmalı)
Ve
inne Rabbeke le"HU"vel 'Aziyzur Rahıym ne ki senin rabbin
sınırsız rahmet sahibi olan O yüceler yücesidir. Yani Allah’tan daha merhametli
olduğunu düşünme. Bu belayı hak edenlere belayı veren rabbin aslında merhametin
tamamına sahiptir. Rahmetin kaynağıdır. Sana verdiği merhamette zaten O’nun
verdiği için vardır.
8 kıssa burada bitiyor, bitti.
Kur’an ın bir çok suresinde geçen bu kıssaların bu surede ki vurgusu;
1 – Hakikat karşısında insanlık
durumunda hiçbir değişme olmayacak. Ey bu vahyin son muhatapları geçmişte bu
tipleri görmüşseniz, bu mantığı, bu tasavvuru, siz yaşarken de bu tasavvuru
göreceksiniz. Yani sizin karşınızda da Nemrut’lar, firavunlar, Lût kavimleri,
Âd kavimleri, Semud kavimleri olacak, olabilecek.
2 - Ahlaki değerlerden yoksun bir refahın, güç ve
iktidarın sahiplerini feci bir akıbet mutlaka bekler. Er ya da geç onların
akıbeti, bunların akıbeti olacak.
3 – Her mümin şahsiyetin çağının
sapmasıyla mücadele etmesi onun imanının ona yüklediği bir borçtur. Dolayısıyla
her firavunun bir Musa’sı, her Nemrud’un
bir İbrahim’i olmak durumundadır.
192-)
Ve innehu letenziylü Rabbil alemiyn;
Muhakkak
ki O (Kur'ân),
Rabb-ül âlemîn'in tenzîlidir (hakikatin olan El
Esmâ mertebesinden şuuruna boyutsal iniştir)! (A.Hulusi)
192 - Ve
hakikat bu (Kur'an) rabbül'âlemînin şüphesiz bir tenkizilidir.(kurtarmak. Kurtarılmak.) (Elmalı)
Ve
innehu letenziylü Rabbil alemiyn İmdi kuşku yok ki bu mesaj elbet
Alemlerin rabbi tarafından indirilmiştir. Alemlerin rabbi, alemlere rahmet olan
peygamber A. Selâmı; alemleri uyaran bir mesajla göndermiştir. Rabbül alemiyn;
Rahmeten lil alemiyn’i, huden lil alemiyn ile göndermiştir. Alemlere hidayet
veren bir kitap ile. İn
huve illâ zikrun lil'alemiyn. (Tekviyr/27) hatırlayın. Bu Kur’an
alemler için, tüm bir insanlık için bir uyarı bir hatırlatmadır. İşte böyle.
193-)
Nezele BihirRuhul emiyn;
Er
Ruh-ul Emin (Fuadına yansıyan Esmâ ilmi) Onunla (Cibrîl) indi! (A.Hulusi)
193 - Onu
Ruhı emîn indirdi. (Elmalı)
Nezele
BihirRuhul emiyn onu güvenilir ruh, (Cibril, Cebrail) indirmiştir,
indirdi.
Ya da bu ayetin bir başka anlamı
şöyle olabilir; Bununla güvene layık olan vahiy indi. Çünkü ruh Kur’an da vahiy
anlamına da gelir. Bakınız Nahl suresinde;
Yünezzilül Melaikete Bir Ruh.. (Nahl/2)
melekleri diyor Allah ruh ile indirir. Demek ki melekleri ruh ile indirmesi,
melekleri vahiy ile indirir. Meleklerin indirdiği bir şey var. O da ruh olarak
nitelendiriliyor. Yani, vahiy insana can veren bir ruh olarak nitelendiriliyor
Kur’an da. Sadece orada değil İsra/85, Mü’min/15 ayetinde ve daha başka
ayetlerde ruh; vahiy anlamına kullanılır. Buradaki klasik tefsir burada ki
Ruh-ül emiyn i Cibril, Cebrail olarak anlamıştır. Biz de öncelikli tercihimizi
öyle kullandık.
Devam ediyor
D sayfasına geçiniz.
117. videoyu
toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/10/05/islamoglu-tef-ders-suara-141-227117/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder