C
sayfasından devam.
194-)
Alâ kalbike li tekûne minel münziriyn;
Senin
kalbine (şuuruna)
ki, (bu bilgiye dayalı olarak) uyarıcılardan olasın! (A.Hulusi)
194 - Senin
kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın. (Elmalı)
Alâ
kalbik nereye? Senin kalbine Alâ
kalbik; buradaki kalp kan pompası değil. Gerçi bizim kalbimiz de sadece kan
pompası değil. Ama buradaki kalpten kasıtta o değil. Bunun en güzel delili
Kaf/37. ayeti. Nedir o;
İnne
fiy zâlike le zikra limen kâne lehu kalb.. (Kaf/37) bunda diyor, bu
vahiyde kalbi olan kimseleri uyaran bir şey vardır. Bu vahiy kalbi olan
kimseleri uyarmak için gönderilmiştir.
Şimdi kalbi olan kimseler, kalbi
olmayan kimselerde mi var. Demek ki Kur’an a göre onlarda varmış. Kalbi
olmayanlar da varmış ki, kalbi olan kimseleri uyarsın diye. Yani kan
pompasından öte bir şey bu kalp. İmanın, inkarın, sevginin, muhabbetin makarrı
olan, merkezi olan yer.
li
tekûne minel münziriyn ki onunla uyaran biri olasın diye.
195-)
Bi lisanin 'Arabiyyin mubiyn;
Apaçık
bir Arapça anlatım diliyle! (A.Hulusi)
195 - Açık
parlak bir Arabi lisan ile. (Elmalı)
Bi
lisanin 'Arabiyyin mubiyn açık seçik bir Arapça ile.
Ve
ma erselna min Rasûlin illâ Bi lisani kavmihi .. (İbrahim/4) biz
hiçbir peygamber göndermedik ki o kendi lisanı ile kavminin lisanıyla gelmemiş
olsun. Niçin li yübeyyine lehüm..
onlara vahyi açıklamak için, anlaşılır kılmak için. Rad suresinin 4. ayetine
buyrulduğu gibi (hayır İbrahim/4) tebliğ edilmiştir bu vahiy. Vahiy aynı
zamanda Arapça inmiştir. Arapça vahyin bir aksesuarı falan değildir bizatihi
vahyin bir boyutudur bu manada ve Kur’an ca olmuştur. Onun için Kur’an ın
hiçbir çevirisine Kur’an denilemez.
196-)
Ve innehu lefiy zübüril evveliyn;
Şüphesiz
ki O (hakikat bilgisi), öncekilerin hikmetli bilgilerinde de vardır. (A.Hulusi)
196 - Hem
o şüphesiz evvelkilerin kitaplarında da var. (Elmalı)
Ve innehu
lefiy zübüril evveliyn yine kuşku yok ki bu mesaj öncekilerin
sayfalarında da yer almaktadır. Evet. Öncekilerin sayfaları, yazıları. Her
peygamber kendisinden sonra gelecek peygamberi müjdelemiştir ki biz bunu
Tevrat’ta da, Kitab-ı Mukaddeste de görüyoruz. Fakat ilginçtir ehli kitabın
kitaplarında Resulallah’ın geleceğine olan atıfları zaten biliyoruz. Muhammed
Hamidullah, merhum bu meyanda bilmediğimiz bir bilgiyi daha veriyor. Bu
öncekilerin yazılarına Hint kutsal metinleri de giriyor. Hatta çok daha ilginci
aynı ismin verdiği bir bilgiye göre Brahman Hindularının kutsal metni olan Pour
Rana tam da eskilerin yazıları anlamına geliyor. Manası kitabın adının
manası bu. Pour Rana; eskilerin kitapları, yazıları anlamına geliyor ve çok
ilginçtir orada gelecekte insanlığı kurtaracak olan bir peygamberden söz
edildiğini, annesinin adının güvenilir kadın, yani Amine, babasının adının
Allah’ın kulu, kendi adının da övülmüş, yani Muhammed olduğunun bizzat kayıtlı
olduğunu Hamidullah üstadımız yine iyi bildiği Sanskritçe metinler, eski Hint
metinlerinde kayıtlı olduğu bilgisini bize veriyor. Ki gerçekten ilginç ve
orijinal bir bilgi olduğu için üstad Hamidullah’ın hem coğrafyanın insanı, Hint
kıtasının insanı olması hasebiyle hem de o eski dile vakıf olması hasebiyle bu
bilgiyi vermesi gerçekten ilginçtir.
[Ek
bilgi; HZ. MUHAMMED (SAV)’İN ÖNCEKİ KUTSAL KİTAPLARDA MÜJDELENMESİ (TEBŞÎRÂT)
“Hakkında
bilgi verdiğimiz Hinduizm’in bu kutsal kitaplarının, Yüce Allah’ın vahy ettiği
kitaplardan olduğu düşünülmektedir. Bu durumda, bu kitapların da Hz.
Peygamber’in geleceğine dair müjdeler ihtiva etmeleri ihtimali vardır. Nitekim
bazı âlimlerimiz, bu kitaplarda bulunan, Hz. Peygamber’le ilgili müjdeleri
ortaya çıkarmışlardır. Şimdi bu müjdelerden bazılarına değineceğiz:
1. Müjde:
“Melekhalı (yabancı bir memlekete mensup olan ve yabancı bir dili konuşan) bir
ruhsal öğretici, kendi yoldaşları ile birlikte zuhûr edecek; adı ‘Mohammad’
olacak; Raca Bhoj (ilâhî kata ait), bu Maha Dev Arab’ı, Panchgavya ve Ganj
sularında yıkadıktan sonra (yani bütün günahlardan arındırdıktan sonra), ona en
samimi sadakatini ve bütün saygıları sunduktan sonra şöyle dedi: ‘Sana bağlı
kalacağım. Ey sen beşeriyetin efendisi, Arabistan’ın sakini! Sen, şerri yok
etmek için büyük bir güç topladın ve Melekhalı düşmanlardan kendini korudun. Ey
sen, en büyük Rab olan Tanrı’nın en mü’min görünüşü! Ben senin kölenim; beni
ayaklarının altına yatır!’”34
Hz. Peygamber’le ilgili bu
övgüde, şu noktalar sıralanıyor:
a) Peygamberin adı, açıkça
‘Muhammed’ olarak bildirilmiştir.
b) Onun Arabistanlı olacağı
bildirilmiştir.
c) Peygamberin sahabesine de
özel bir atıf vardır.
d) Peygamber, bütün
günahlardan arınmıştır.
e) Peygambere, düşmanlarından
korunması için yardım edilecektir.
f) O şerri yok edecek, putları
ortadan kaldıracak, aracı rolündeki her ilahı ilga edecektir.
g) O, beşeriyetin efendisidir.
Hz. Peygamber’in Panchgavya ve
Ganj nehirlerinde yıkanması, onun günahlardan arınmasına işarettir; zira bu
nehirler, Hindularca kutsal kabul edilirdi35.
2. Müjde:
“Melekhalılar, Arapların meşhur beldelerini yağmaladılar. Bu ülkede ‘Arya
Dharma (şeriat, yasa)’ dan hiçbir eser yoktur. Daha önce de orada, bizzat benim
gördüğüm, sapıtmış bir ifrit ortaya çıkmıştı; şimdi o, güçlü bir düşman
tarafından gönderilmiş olarak yeniden ortaya çıkmıştır. Bu düşmanlara, doğru
yolu göstermek ve onları hidâyete çağırmak üzere, ‘Muhamad’ –ki ona ben
‘Brahma’ lakabını verdim- , Pishachaları doğru yola getirmekle meşhurdur. Ey
Raca, aldanmış Pishachaların ülkesine gitmene gerek yok; nerede olursan ol,
benim müşfikliğim sayesinde arınacaksın. Geceleyin, melek mizacında olan o zeki
adam, bir Pishacha kılığında Raca
Ishvar Parmatma’nın emirlerine göre, et-yiyici bu
insanların akidesini güçlendireceğim. Benim takipçim, sünnetli, başında saç
örgüsü olmayan, ‘ibadete çağrı (ezan)’ okuyan ve meşru her şeyin
yenilebileceğini söyleyen bir adam olacaktır. Domuz hariç, her türlü hayvanı
yiyecektir. Onlar, kutsal içki ile arınmaya önem vermeyecekler; fakat savaş ile
arınacaklardır. Dinsiz milletlere karşı mücadele etmeleri sebebiyle
‘müslümanlar’ olarak tanınacaklardır. Ben, et yiyen bu milletin dininin meydana
getiricisi olacağım.”36
Bu müjde, Hz. Peygamber’in
gelişiyle ilgili şu işaretleri içerir:
a) Arapların ülkesi, kötü
insanlar tarafından bozulmuştur.
b) Bu ülkede Arya Dharma
(şeriat) yoktur.
c) Gelecek olan peygamber,
Arya akidesinin hakikat olduğunu beyan edecek ve halkı ıslah edecektir.
d) Bu peygamberin takipçileri
sünnet olacak, saçlarını örmeyecek ve büyük bir devrim yaratacaklardır.
e) İbadete çağrı (ezan)
okuyacaklardır.
f) Domuz hariç her hayvanın
etini yiyeceklerdir.
g) Savaş ile arınacaklardır.
h) Dinsiz milletlerle savaşan
bu insanlar, Müslümanlar olarak bilineceklerdir.
Ayrıca bu haberde Hz.
Peygamber’in, Arya akidesinin gerçekliğini doğrulayacağı ve Arya Dharma’nın,
bütün dinler üzerinde hakim olacağı söylenmektedir37.
3. Müjde: Vişnu
Puran adlı kitabın 24. bölümünde şöyle denilmektedir: “Vedalar (gerçek ilim
kitapları) tarafından öğretilen hareket ve fiiller, hakîkî müesseseler,
mevcudiyetlerini tam kaybedecekleri sırada, bu karanlık çağların sona ermesi
yaklaşacak ve Tanrı’nın son tenâsühü, bir cenkçi, muharip şeklinde tezâhür
edecektir. Bu muharip, Sambla Dîb (Kumlu Ada)’de, ârif ve namlı bir aileden dünyaya
gelecek. Babasının adı ‘Vişnuyasa (Allah’ın kulu: Abdullah)’, anasının adı
‘Somti (emîn olunan kişi: Âmine)’ olacaktır.”38
Bu anlatılan sıfatlar,
Peygamber Efendimiz’e tıpatıp uymaktadır39.
Hindistan Brahmanlarının
kutsal kitabı olan Vedalara göre bu muharip kişi, kumlar diyarında doğacak,
sonra vatanını terk edip kuzeyde bir yere iltica edecek (Bu, Peygamberimiz’in
Medine’ye hicretine işarettir.); göğe değecek bir arabası olacak (Bu da mîrâca
işarettir.); bu zât, deve sahibi, hikmetli bir kişi olacak; yapacağı iki büyük
savaşın birincisinde 300, ikincisinde 10.000 askeri bulunacaktır40.
Bu savaşlar, Bedir ve
Mekke’nin fethi savaşlarıdır. . Puranalarda Arap asıllı bir peygamberin
müjdesini gören Panditler (din adamları), bu kitapların tahrif edilmiş olduğu
iddiasını ortaya attılar; fakat bir tahrif olmuş olsaydı, bu tahrif, kendi
lehlerine olacak şekilde gerçekleşirdi41.
4. Müjde: Kuntap
Sukt, Atharva Veda’nın çok iyi bilinen bir bölümüdür. Bu bölümün ilk mantrası
(cümlesi) şöyledir: “Dinleyin ey insanlar! Bir kahramana övgü olarak, bunun
için (bir şarkı) söylenecek.” ‘Övülecek kişi’ ifadesi, ‘Muhammed’ kelimesinin
tam karşılığıdır.
Bu mantranın metni, onun
gerçekten bir tebşîr olduğunu göstermektedir. Hindular, bu sözleri dikkatle ve
saygıyla dinlemekten büyük bir zevk alırlar. Bu mantrada kullanılan
‘Astvishyate’ sözcüğü, Sanskritçe’de, gelecek zaman kipinde ‘övülecek kişi’
anlamına gelir; bu, onun bir tebşîr oluşunun delilidir; bu olay, gelecek bir
zamanda vuku’ bulacaktır. Dünyadaki peygamberler içinde en çok övülen ve saygı
gören, Hz.Muhammed’dir. Bütün peygamberler onu övmüş ve geleceğini haber
vermiştir42.
Kuntap Sukt’un ikinci
mantrasında, deveye binen ve arabasıyla göğe yükselen birisinden
sözedilmektedir. Bu kişi, bir Hint Rişi’si (din adamı) olamaz; çünkü onlara
deveye binmek yasaktı. Bu kişi, bir Arap olmalıdır ki o da Hz. Peygamber’dir.
Göğe yükselen araba da, daha önce geçtiği gibi, onun mîrâcına işarettir43.
Özetle Atharva Veda, şu
haberlerle Hz. Peygamber’i müjdelemektedir:
a) O, ‘Narashansah’, yani
‘Övülen (Muhammed)’dir.
b) O, barış prensi veya
muhâcirdir. (Mantra 1)
c) O, deveye binen bir
rişidir; arabası göklere ulaşır. (Mantra 2)
d) O ve onu izleyenler, daima
ibadeti düşünürler; savaş alanında bile Rablerinin önünde secde ederler.
(Mantra 4)
e) O, düyaya hikmeti
yaymıştır. (Mantra 5)
f) O, dünyaların efendisi,
bütün beşerin en iyisi ve rehberidir. (Mantra 6)
g) İnsanlar, onun idaresinde
mutlu bir şekilde yaşarlar. (Mantra 9-10)
h) Ondan, kalkıp insanları uyarması
istenmiştir. (Mantra 11) ı) O, çok cömerttir. (Mantra 12)44”
ULUDAĞ
ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ
Celil
KİRAZ
197-)
Evelem yekün lehüm ayeten en ya'lemehu ulemaü beniy israiyl;
İsrailoğullarının
âlimlerinin Onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir? (A.Hulusi)
197 - Onu
Beni İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi. (Elmalı)
Evelem
yekün lehüm ayeten en ya'lemehu ulemaü beniy israiyl İsrail oğulları
alimlerinin bunu bilmeleri onlar için delil olarak yeterli değil mi?
Evet gerçekten de öyle. Hz.
Safiyye’den gelen rivayeti hatırlıyorum bu noktada. Hani Resulallah’ın eşleri
arasına katılacak olan, daha sonra müminlerin annesi olan Taif’in reisinin kızı
Safiye.
- Resulallah Mekke’den Medineye
hicret ettiği gün diyor, babam Huvey bin Ahtab’la amcam Ebu Yasir gittiler
bakalım nasıl biri diye. Resulallah’ı görmüşler, hicret gerçekleşmiş, sonra eve
döndüler. Ben onların aralarında ki konuşmalarına şahit oldum. Amcam babama
dedi ki; Nasıl buldun? Babam uzun bir süre sustu. En sonunda konuştu ve dedi
ki; bu o. Peki ne yapacaksın? Hayatım olduğu sürece ona düşmanlık yapacağım.
Dedi. Bu bilgiyi bize kaynaklarımızın en orijinallerimizden biri olan İbn.
Hişam’ın Essira’sı veriyor.
198-)
Velev nezzelnahu alâ ba'dıl a'cemiyn;
Eğer
Onu Arapça bilmeyen birine inzâl etseydik; (A.Hulusi)
198 - Eğer
onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de. (Elmalı)
Velev
nezzelnahu alâ ba'dıl a'cemiyn ve eğer biz onu Arap olmayan birine
indirseydik;
199-)
Fekareehu aleyhim ma kânu Bihi mu'miniyn;
Onu,
onlara bildirseydi; gene Ona iman etmezlerdi. (A.Hulusi)
199 - o
kendilerine kıraat etse idi yine iman etmeyeceklerdi. (Elmalı)
Fekareehu
aleyhim ma kânu Bihi mu'miniyn o da o mesajı kendilerine okusaydı
yine de ona inanmazlardı.
200-)
Kezâlike seleknahü fiy kulubil mücrimiyn;
İşte
Onu, (hakikati inkâr) suçu işleyenlerin akıllarına bu kadar sokarız! (A.Hulusi)
200 - Biz
onu mücrimlerin kalplerine öyle sokmuşuzdur. (Elmalı)
Kezâlike
seleknahü fiy kulubil mücrimiyn işte biz vahyi günaha batmışların
kalplerinde etki etmeden geçip gitmesini böyle sağlamışızdır. Yani; seleknahu;
aslında sokmak, girdirmek demek. Ama hitabın gelişinden biz bunu rahatlıkla
anlıyoruz; bir kulağından girip öbür kuşlağından çıkartmayı işte bunun için
takdir ettik. Yani gönüllerinde etki etmedi.
Kur’an ın ithafını biliyorsunuz
değerli dostlar likavmin yetefekkerun. (Casiye/13,
Rum/21 vs.) düşünen bir kavme, düşünen bir toplum için diyor.
Yine Kur’an
dan etkilenmeyen kesimin Kur’an da geçişini biliyorsunuz. Ve nünezzilu minel Kur'âni ma huve şifa..
(İsra/82) Biz Kur’an dan şifa indirdik diyor. Şifa olan bir şeyler indirdik. ve rahmetun lil mu'miniyne ama kim için? Ona
iman edenler için. ve lâ yeziyduz zalimiyne illâ
hasara. (İsra/82) fakat o zalimlerin ancak hüsranını artırır.
201-)
Lâ yu'minune Bihi hatta yeravül azâbel eliym;
Feci
azabı görünceye kadar Ona iman etmezler. (A.Hulusi)
201 - İman
etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar. (Elmalı)
Lâ
yu'minune Bihi hatta yeravül azâbel eliym can yakıcı bir azabı
görünceye kadar bu vahye iman etmeyeceklerdir.
202-)
Feye'tiyehüm bağteten ve hüm lâ yeş'urun;
(Ölüm azabı) onlara,
düşünmedikleri bir anda, ansızın gelir! (Ölüm,
en büyük azaptır; çünkü kişi ölümü tadarak hakikatini bizzat müşahede eder ve
hakikatinin hakkını veremediğini kavrar; artık bunun gereğini yerine getirme
imkânı kalmadığını idrak ederek çok büyük bir pişmanlığın azabı içine düşer.
A.H.) (A.Hulusi)
202 - Ki
geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken. (Elmalı)
Feye'tiyehüm
bağteten ve hüm lâ yeş'urun nihayet bu azap kendileri farkında
değilken onları ansızın bulacaktır.
203-)
Feyekulu hel nahnu münzarun;
(O
vakit) derler ki: "Bize ek süre tanınır mı ki?" (A.Hulusi)
203 - Desinler
ki acaba bize bir müsaade edilir mi? (Elmalı)
Feyekulu
hel nahnu münzarun bunun üzerine onlar bize bir ilave süre daha
tanınmaz mı diyecekler.
204-)
Efe Bi azâbina yesta'cilun;
Azabımızın
kendilerinde açığa çıkmasını acele mi istiyorlar? (A.Hulusi)
204 - Ya
şimdi azâbımızı iviyorlar mı? (Elmalı)
Efe Bi
azâbina yesta'cilun hani şimdi onlar azabımızın hemen gelmesini mi
istiyorlar. Yani orada öyle diyecekler. Ama şimdi onlar azabımızın hemen
gelmesini mi istiyorlar.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
117. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/10/05/islamoglu-tef-ders-suara-141-227117/
bulabilirsiniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder