11 Ekim 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. ŞU’ARÂ (194-204)(117-D)



C sayfasından devam.

194-) Alâ kalbike li tekûne minel münziriyn;

Senin kalbine (şuuruna) ki, (bu bilgiye dayalı olarak) uyarıcılardan olasın! (A.Hulusi)

194 - Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın. (Elmalı)


Alâ kalbik nereye? Senin kalbine Alâ kalbik; buradaki kalp kan pompası değil. Gerçi bizim kalbimiz de sadece kan pompası değil. Ama buradaki kalpten kasıtta o değil. Bunun en güzel delili Kaf/37. ayeti. Nedir o;

İnne fiy zâlike le zikra limen kâne lehu kalb.. (Kaf/37) bunda diyor, bu vahiyde kalbi olan kimseleri uyaran bir şey vardır. Bu vahiy kalbi olan kimseleri uyarmak için gönderilmiştir.

Şimdi kalbi olan kimseler, kalbi olmayan kimselerde mi var. Demek ki Kur’an a göre onlarda varmış. Kalbi olmayanlar da varmış ki, kalbi olan kimseleri uyarsın diye. Yani kan pompasından öte bir şey bu kalp. İmanın, inkarın, sevginin, muhabbetin makarrı olan, merkezi olan yer.

li tekûne minel münziriyn ki onunla uyaran biri olasın diye.


195-) Bi lisanin 'Arabiyyin mubiyn;

Apaçık bir Arapça anlatım diliyle! (A.Hulusi)

195 - Açık parlak bir Arabi lisan ile. (Elmalı)


Bi lisanin 'Arabiyyin mubiyn açık seçik bir Arapça ile.

Ve ma erselna min Rasûlin illâ Bi lisani kavmihi .. (İbrahim/4) biz hiçbir peygamber göndermedik ki o kendi lisanı ile kavminin lisanıyla gelmemiş olsun. Niçin li yübeyyine lehüm.. onlara vahyi açıklamak için, anlaşılır kılmak için. Rad suresinin 4. ayetine buyrulduğu gibi (hayır İbrahim/4) tebliğ edilmiştir bu vahiy. Vahiy aynı zamanda Arapça inmiştir. Arapça vahyin bir aksesuarı falan değildir bizatihi vahyin bir boyutudur bu manada ve Kur’an ca olmuştur. Onun için Kur’an ın hiçbir çevirisine Kur’an denilemez.


196-) Ve innehu lefiy zübüril evveliyn;

Şüphesiz ki O (hakikat bilgisi), öncekilerin hikmetli bilgilerinde de vardır. (A.Hulusi)

196 - Hem o şüphesiz evvelkilerin kitaplarında da var. (Elmalı)


Ve innehu lefiy zübüril evveliyn yine kuşku yok ki bu mesaj öncekilerin sayfalarında da yer almaktadır. Evet. Öncekilerin sayfaları, yazıları. Her peygamber kendisinden sonra gelecek peygamberi müjdelemiştir ki biz bunu Tevrat’ta da, Kitab-ı Mukaddeste de görüyoruz. Fakat ilginçtir ehli kitabın kitaplarında Resulallah’ın geleceğine olan atıfları zaten biliyoruz. Muhammed Hamidullah, merhum bu meyanda bilmediğimiz bir bilgiyi daha veriyor. Bu öncekilerin yazılarına Hint kutsal metinleri de giriyor. Hatta çok daha ilginci aynı ismin verdiği bir bilgiye göre Brahman Hindularının kutsal metni olan Pour Rana tam da eskilerin yazıları anlamına geliyor. Manası kitabın adının manası bu. Pour Rana; eskilerin kitapları, yazıları anlamına geliyor ve çok ilginçtir orada gelecekte insanlığı kurtaracak olan bir peygamberden söz edildiğini, annesinin adının güvenilir kadın, yani Amine, babasının adının Allah’ın kulu, kendi adının da övülmüş, yani Muhammed olduğunun bizzat kayıtlı olduğunu Hamidullah üstadımız yine iyi bildiği Sanskritçe metinler, eski Hint metinlerinde kayıtlı olduğu bilgisini bize veriyor. Ki gerçekten ilginç ve orijinal bir bilgi olduğu için üstad Hamidullah’ın hem coğrafyanın insanı, Hint kıtasının insanı olması hasebiyle hem de o eski dile vakıf olması hasebiyle bu bilgiyi vermesi gerçekten ilginçtir.

[Ek bilgi; HZ. MUHAMMED (SAV)’İN ÖNCEKİ KUTSAL KİTAPLARDA MÜJDELENMESİ (TEBŞÎRÂT)
        “Hakkında bilgi verdiğimiz Hinduizm’in bu kutsal kitaplarının, Yüce Allah’ın vahy ettiği kitaplardan olduğu düşünülmektedir. Bu durumda, bu kitapların da Hz. Peygamber’in geleceğine dair müjdeler ihtiva etmeleri ihtimali vardır. Nitekim bazı âlimlerimiz, bu kitaplarda bulunan, Hz. Peygamber’le ilgili müjdeleri ortaya çıkarmışlardır. Şimdi bu müjdelerden bazılarına değineceğiz:

1. Müjde: “Melekhalı (yabancı bir memlekete mensup olan ve yabancı bir dili konuşan) bir ruhsal öğretici, kendi yoldaşları ile birlikte zuhûr edecek; adı ‘Mohammad’ olacak; Raca Bhoj (ilâhî kata ait), bu Maha Dev Arab’ı, Panchgavya ve Ganj sularında yıkadıktan sonra (yani bütün günahlardan arındırdıktan sonra), ona en samimi sadakatini ve bütün saygıları sunduktan sonra şöyle dedi: ‘Sana bağlı kalacağım. Ey sen beşeriyetin efendisi, Arabistan’ın sakini! Sen, şerri yok etmek için büyük bir güç topladın ve Melekhalı düşmanlardan kendini korudun. Ey sen, en büyük Rab olan Tanrı’nın en mü’min görünüşü! Ben senin kölenim; beni ayaklarının altına yatır!’”34

Hz. Peygamber’le ilgili bu övgüde, şu noktalar sıralanıyor:

a) Peygamberin adı, açıkça ‘Muhammed’ olarak bildirilmiştir.

b) Onun Arabistanlı olacağı bildirilmiştir.

c) Peygamberin sahabesine de özel bir atıf vardır.

d) Peygamber, bütün günahlardan arınmıştır.

e) Peygambere, düşmanlarından korunması için yardım edilecektir.

f) O şerri yok edecek, putları ortadan kaldıracak, aracı rolündeki her ilahı ilga edecektir.

g) O, beşeriyetin efendisidir.

Hz. Peygamber’in Panchgavya ve Ganj nehirlerinde yıkanması, onun günahlardan arınmasına işarettir; zira bu nehirler, Hindularca kutsal kabul edilirdi35.

2. Müjde: “Melekhalılar, Arapların meşhur beldelerini yağmaladılar. Bu ülkede ‘Arya Dharma (şeriat, yasa)’ dan hiçbir eser yoktur. Daha önce de orada, bizzat benim gördüğüm, sapıtmış bir ifrit ortaya çıkmıştı; şimdi o, güçlü bir düşman tarafından gönderilmiş olarak yeniden ortaya çıkmıştır. Bu düşmanlara, doğru yolu göstermek ve onları hidâyete çağırmak üzere, ‘Muhamad’ –ki ona ben ‘Brahma’ lakabını verdim- , Pishachaları doğru yola getirmekle meşhurdur. Ey Raca, aldanmış Pishachaların ülkesine gitmene gerek yok; nerede olursan ol, benim müşfikliğim sayesinde arınacaksın. Geceleyin, melek mizacında olan o zeki adam, bir Pishacha kılığında Raca
Ishvar Parmatma’nın emirlerine göre, et-yiyici bu insanların akidesini güçlendireceğim. Benim takipçim, sünnetli, başında saç örgüsü olmayan, ‘ibadete çağrı (ezan)’ okuyan ve meşru her şeyin yenilebileceğini söyleyen bir adam olacaktır. Domuz hariç, her türlü hayvanı yiyecektir. Onlar, kutsal içki ile arınmaya önem vermeyecekler; fakat savaş ile arınacaklardır. Dinsiz milletlere karşı mücadele etmeleri sebebiyle ‘müslümanlar’ olarak tanınacaklardır. Ben, et yiyen bu milletin dininin meydana getiricisi olacağım.”36

Bu müjde, Hz. Peygamber’in gelişiyle ilgili şu işaretleri içerir:

a) Arapların ülkesi, kötü insanlar tarafından bozulmuştur.

b) Bu ülkede Arya Dharma (şeriat) yoktur.

c) Gelecek olan peygamber, Arya akidesinin hakikat olduğunu beyan edecek ve halkı ıslah edecektir.

d) Bu peygamberin takipçileri sünnet olacak, saçlarını örmeyecek ve büyük bir devrim yaratacaklardır.

e) İbadete çağrı (ezan) okuyacaklardır.

f) Domuz hariç her hayvanın etini yiyeceklerdir.

g) Savaş ile arınacaklardır.

h) Dinsiz milletlerle savaşan bu insanlar, Müslümanlar olarak bilineceklerdir.

Ayrıca bu haberde Hz. Peygamber’in, Arya akidesinin gerçekliğini doğrulayacağı ve Arya Dharma’nın, bütün dinler üzerinde hakim olacağı söylenmektedir37.

3. Müjde: Vişnu Puran adlı kitabın 24. bölümünde şöyle denilmektedir: “Vedalar (gerçek ilim kitapları) tarafından öğretilen hareket ve fiiller, hakîkî müesseseler, mevcudiyetlerini tam kaybedecekleri sırada, bu karanlık çağların sona ermesi yaklaşacak ve Tanrı’nın son tenâsühü, bir cenkçi, muharip şeklinde tezâhür edecektir. Bu muharip, Sambla Dîb (Kumlu Ada)’de, ârif ve namlı bir aileden dünyaya gelecek. Babasının adı ‘Vişnuyasa (Allah’ın kulu: Abdullah)’, anasının adı ‘Somti (emîn olunan kişi: Âmine)’ olacaktır.”38

Bu anlatılan sıfatlar, Peygamber Efendimiz’e tıpatıp uymaktadır39.

Hindistan Brahmanlarının kutsal kitabı olan Vedalara göre bu muharip kişi, kumlar diyarında doğacak, sonra vatanını terk edip kuzeyde bir yere iltica edecek (Bu, Peygamberimiz’in Medine’ye hicretine işarettir.); göğe değecek bir arabası olacak (Bu da mîrâca işarettir.); bu zât, deve sahibi, hikmetli bir kişi olacak; yapacağı iki büyük savaşın birincisinde 300, ikincisinde 10.000 askeri bulunacaktır40.

Bu savaşlar, Bedir ve Mekke’nin fethi savaşlarıdır. . Puranalarda Arap asıllı bir peygamberin müjdesini gören Panditler (din adamları), bu kitapların tahrif edilmiş olduğu iddiasını ortaya attılar; fakat bir tahrif olmuş olsaydı, bu tahrif, kendi lehlerine olacak şekilde gerçekleşirdi41.

4. Müjde: Kuntap Sukt, Atharva Veda’nın çok iyi bilinen bir bölümüdür. Bu bölümün ilk mantrası (cümlesi) şöyledir: “Dinleyin ey insanlar! Bir kahramana övgü olarak, bunun için (bir şarkı) söylenecek.” ‘Övülecek kişi’ ifadesi, ‘Muhammed’ kelimesinin tam karşılığıdır.

Bu mantranın metni, onun gerçekten bir tebşîr olduğunu göstermektedir. Hindular, bu sözleri dikkatle ve saygıyla dinlemekten büyük bir zevk alırlar. Bu mantrada kullanılan ‘Astvishyate’ sözcüğü, Sanskritçe’de, gelecek zaman kipinde ‘övülecek kişi’ anlamına gelir; bu, onun bir tebşîr oluşunun delilidir; bu olay, gelecek bir zamanda vuku’ bulacaktır. Dünyadaki peygamberler içinde en çok övülen ve saygı gören, Hz.Muhammed’dir. Bütün peygamberler onu övmüş ve geleceğini haber vermiştir42.

Kuntap Sukt’un ikinci mantrasında, deveye binen ve arabasıyla göğe yükselen birisinden sözedilmektedir. Bu kişi, bir Hint Rişi’si (din adamı) olamaz; çünkü onlara deveye binmek yasaktı. Bu kişi, bir Arap olmalıdır ki o da Hz. Peygamber’dir. Göğe yükselen araba da, daha önce geçtiği gibi, onun mîrâcına işarettir43.

Özetle Atharva Veda, şu haberlerle Hz. Peygamber’i müjdelemektedir:

a) O, ‘Narashansah’, yani ‘Övülen (Muhammed)’dir.

b) O, barış prensi veya muhâcirdir. (Mantra 1)

c) O, deveye binen bir rişidir; arabası göklere ulaşır. (Mantra 2)

d) O ve onu izleyenler, daima ibadeti düşünürler; savaş alanında bile Rablerinin önünde secde ederler. (Mantra 4)

e) O, düyaya hikmeti yaymıştır. (Mantra 5)

f) O, dünyaların efendisi, bütün beşerin en iyisi ve rehberidir. (Mantra 6)

g) İnsanlar, onun idaresinde mutlu bir şekilde yaşarlar. (Mantra 9-10)

h) Ondan, kalkıp insanları uyarması istenmiştir. (Mantra 11) ı) O, çok cömerttir. (Mantra 12)44”

                ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ  
                                                               Celil KİRAZ




197-) Evelem yekün lehüm ayeten en ya'lemehu ulemaü beniy israiyl;

İsrailoğullarının âlimlerinin Onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir? (A.Hulusi)

197 - Onu Beni İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi. (Elmalı)


Evelem yekün lehüm ayeten en ya'lemehu ulemaü beniy israiyl İsrail oğulları alimlerinin bunu bilmeleri onlar için delil olarak yeterli değil mi?

Evet gerçekten de öyle. Hz. Safiyye’den gelen rivayeti hatırlıyorum bu noktada. Hani Resulallah’ın eşleri arasına katılacak olan, daha sonra müminlerin annesi olan Taif’in reisinin kızı Safiye.

- Resulallah Mekke’den Medineye hicret ettiği gün diyor, babam Huvey bin Ahtab’la amcam Ebu Yasir gittiler bakalım nasıl biri diye. Resulallah’ı görmüşler, hicret gerçekleşmiş, sonra eve döndüler. Ben onların aralarında ki konuşmalarına şahit oldum. Amcam babama dedi ki; Nasıl buldun? Babam uzun bir süre sustu. En sonunda konuştu ve dedi ki; bu o. Peki ne yapacaksın? Hayatım olduğu sürece ona düşmanlık yapacağım. Dedi. Bu bilgiyi bize kaynaklarımızın en orijinallerimizden biri olan İbn. Hişam’ın Essira’sı veriyor.


198-) Velev nezzelnahu alâ ba'dıl a'cemiyn;

Eğer Onu Arapça bilmeyen birine inzâl etseydik; (A.Hulusi)

198 - Eğer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de. (Elmalı)


Velev nezzelnahu alâ ba'dıl a'cemiyn ve eğer biz onu Arap olmayan birine indirseydik;


199-) Fekareehu aleyhim ma kânu Bihi mu'miniyn;

Onu, onlara bildirseydi; gene Ona iman etmezlerdi. (A.Hulusi)

199 - o kendilerine kıraat etse idi yine iman etmeyeceklerdi. (Elmalı)


Fekareehu aleyhim ma kânu Bihi mu'miniyn o da o mesajı kendilerine okusaydı yine de ona inanmazlardı.


200-) Kezâlike seleknahü fiy kulubil mücrimiyn;

İşte Onu, (hakikati inkâr) suçu işleyenlerin akıllarına bu kadar sokarız! (A.Hulusi)

200 - Biz onu mücrimlerin kalplerine öyle sokmuşuzdur. (Elmalı)


Kezâlike seleknahü fiy kulubil mücrimiyn işte biz vahyi günaha batmışların kalplerinde etki etmeden geçip gitmesini böyle sağlamışızdır. Yani; seleknahu; aslında sokmak, girdirmek demek. Ama hitabın gelişinden biz bunu rahatlıkla anlıyoruz; bir kulağından girip öbür kuşlağından çıkartmayı işte bunun için takdir ettik. Yani gönüllerinde etki etmedi.

Kur’an ın ithafını biliyorsunuz değerli dostlar likavmin yetefekkerun. (Casiye/13, Rum/21 vs.) düşünen bir kavme, düşünen bir toplum için diyor.

Yine Kur’an dan etkilenmeyen kesimin Kur’an da geçişini biliyorsunuz. Ve nünezzilu minel Kur'âni ma huve şifa.. (İsra/82) Biz Kur’an dan şifa indirdik diyor. Şifa olan bir şeyler indirdik. ve rahmetun lil mu'miniyne ama kim için? Ona iman edenler için. ve lâ yeziyduz zalimiyne illâ hasara. (İsra/82) fakat o zalimlerin ancak hüsranını artırır.


201-) Lâ yu'minune Bihi hatta yeravül azâbel eliym;

Feci azabı görünceye kadar Ona iman etmezler. (A.Hulusi)

201 - İman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar. (Elmalı)


Lâ yu'minune Bihi hatta yeravül azâbel eliym can yakıcı bir azabı görünceye kadar bu vahye iman etmeyeceklerdir.


202-) Feye'tiyehüm bağteten ve hüm lâ yeş'urun;

(Ölüm azabı) onlara, düşünmedikleri bir anda, ansızın gelir! (Ölüm, en büyük azaptır; çünkü kişi ölümü tadarak hakikatini bizzat müşahede eder ve hakikatinin hakkını veremediğini kavrar; artık bunun gereğini yerine getirme imkânı kalmadığını idrak ederek çok büyük bir pişmanlığın azabı içine düşer. A.H.) (A.Hulusi)

202 - Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken. (Elmalı)


Feye'tiyehüm bağteten ve hüm lâ yeş'urun nihayet bu azap kendileri farkında değilken onları ansızın bulacaktır.


203-) Feyekulu hel nahnu münzarun;

(O vakit) derler ki: "Bize ek süre tanınır mı ki?" (A.Hulusi)

203 - Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi? (Elmalı)


Feyekulu hel nahnu münzarun bunun üzerine onlar bize bir ilave süre daha tanınmaz mı diyecekler.


204-) Efe Bi azâbina yesta'cilun;

Azabımızın kendilerinde açığa çıkmasını acele mi istiyorlar? (A.Hulusi)

204 - Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı? (Elmalı)


Efe Bi azâbina yesta'cilun hani şimdi onlar azabımızın hemen gelmesini mi istiyorlar. Yani orada öyle diyecekler. Ama şimdi onlar azabımızın hemen gelmesini mi istiyorlar.


Devam ediyor E sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder