A sayfasından devam.
71-)
Kalu na'budu asnamen fenezallü leha akifiyn;
Dediler
ki: "Putlara kulluk ederiz, hep onlarla meşgulüz." (A.Hulusi)
071 - Bir
takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız. (Elmalı)
Kalu
na'budu asnamen fenezallü leha akifiyn onlarda putlara kulluk
ediyoruz. Dahası onlara adanmış kimseler olarak kalacağız dediler. Yani neye
kulluk ediyorsunuz diye sormuştu ya Hz. İbrahim bir önceki ayette, onlarda
putlara kulluk ediyoruz ve onlara adanmış kimseler, akifiyn. Yani hayatını
onlara vakfetmiş kimseler olarak kalmaya da ısrarlıyız dediler.
72-)
Kale hel yesme'uneküm iz ted'un;
(İbrahim) dedi ki: "Dua
ettiğinizde sizi işitirler mi?" (A.Hulusi)
072 - Onlar,
dedi: dua ettiğiniz vakit işitirler mi? (Elmalı)
Kale
hel yesme'uneküm iz ted'un İbrahim; Yalvarıp yakardığınız zaman sizi
duyarlar mı bunlar diye sordu.
73-)
Ev yenfeuneküm ev yedurrun;
"Yahut
size fayda sağlıyor ya da zarar veriyorlar mı?" (A.Hulusi)
073 - Veya
size bir menfaat verir yahut bir zarar ederler mi. (Elmalı)
Ev
yenfeuneküm ev yedurrun ya da size bir yarar sağlarlar mı? Veya bir
zarar verebilirler mi? Diye sordu.
74-)
Kalu bel vecedna abaena kezâlike yef'alun;
Dediler
ki: "Hayır! Fakat atalarımızı bunu uygular bulduk (biz de taklit ediyoruz onları)!"
(A.Hulusi)
074 - Yok
dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı. (Elmalı)
Kalu
bel vecedna abaena kezâlike yef'alun onlar soruya cevap vermek yerine
savunmaya geçiverdiler. Ne dediler? Biz daha önceki atalarımızı babalarımızı
böyle yapıyor bulduk, bunu yaparken bulduk. Yani onlar da bu tip şeylere
tapıyorlardı.
Dini inançların körü körüne
sorgulanmaksızın sadece atadan babadan kaldı diye taklit edilmesinin insanı
nerelere götüreceğine ilişkin bir atıf bu. Hangi dini inanç olursa olsun fark
etmez. Unutmayınız insanlık başlangıçta sapmış değildi. İnsanlık İslam
geleneğine göre bir peygamberle başladı. Onun için sapma sonradandır. Sapma
arızidir.
O halde nasıl saptı? Başlangıç
iyi ise işte o nasılın cevabını burada buluyoruz. Körü körüne taklide dayandığı
için. Yoksa tahkike dayansaydı zaten insanlık başlangıçta iyi bir noktadaydı.
Yani Adem gibi bir nebi ile başladı ama sonuçta geldiği nokta sapmış olduğunu
gösteriyor ki bu sapmanın temelinde de sorgulamaması, körü körüne taklit. Kim
olursa olsun. Hatta Kur’an da geçen ved, yeûk, nesr sayılan putlar
vardır. Bu putlar özellikle İdris peygamberin havarileri olduğu söylenir
tefsirlerde.
Peki bir peygamberin etrafında ki
sahabileri çok salih zatlar, ilerde yüz yıllar sonra nasıl putlara dönüştüler
diye sorarsanız cevabını da verir size kaynaklarımız. Önce onların çocukları,
babalarına olan tazimlerini birer onlar adına anıt yaptırarak yad etmek
istediler. Torunları dedelerinin şeklini, şemailini unutturmamak için
resimlerini yaptılar. Bizim dedemiz salih insanmış, aziyz insanmış, veliy
insanmış. Daha sonra görkemli bir kabir yaptırdılar. Onların çocukları bari
oldu olacak biz de bir şey ekleyelim dediler heykellerini yaptılar ve bilmem
kaç nesil geçince bu saygı, bu tazim tapınmaya dönüştü. Ve nesiller içerisinde
bu putlaşmaya dönüştürüldü, put olup çıktılar.
Bu ilginç örnekte gösteriyor ki
başlangıçta çok masum, çok saf, çok temiz niyetlerle girişilen bir takım şeyler
sonuçta putlaşmaya dönüşüyor ya da putlaştırmaya dönüşüyor. İşte peygamberlerin
ve hassaten de efendimiz AS. ın bazı konularda ki aşırı uyarısı, ısrarlı
uyarısı bu yüzdendir. Yani bugün siz çok masum bir biçimde, tazim olarak, saygı
eseri olarak yaptığınızı söyleyerek bir takım şeylere girişebilirsiniz. Ama
sizden 5 nesil sonrasının onu nasıl algılayacağı konusunda dikkatli
olmalısınız, onu da düşünmelisiniz.
75-)
Kale eferaeytüm ma küntüm ta'budun;
(İbrahim) dedi ki: "Bir
düşünün! Neye kulluk ediyorsunuz..." (A.Hulusi)
075 - Şimdi,
dedi: gördünüz a o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı. (Elmalı)
Kale
eferaeytüm ma küntüm ta'budun İbrahim;İ Ne yani dedi, taptığınız
şeylerin ne olduğuna bir kez olsun dönüp bakmadınız mı. Yani neye taptığınıza
bir kez olsun göz atmadınız mı. Üzerinde hiç mi düşünmediniz. Yani biz bunları
tanrı ettik, tanrı diye taptık. Fakat bizim tanrı diye taptığımız bu şeylerin
mahiyeti nedir, ne işe yararlar diye hiç göz atıp bakmadınız mı? Diye sordu.
76-)
Entüm ve abaükümül akdemun;
"Siz
ve geçmişteki atalarınız!" (A.Hulusi)
076 - Hep
onlar (Elmalı)
Entüm
ve abaükümül akdemun yani siz ve önden giden atalarınız bunu hiç mi
yapmadınız.
İmanla
aklın zıtlığını iddia eden her felsefeyi aslında şu ayetlerle veriyor.
Özellikle Hıristiyan batı, imanın olduğu yerde aklın olmadığını düşünür. Yani
imanla aklı karıştırmayın der. Bunu demek zorundadır, çünkü Hıristiyanlık akıl
karıştığında zemini yok olan batıl bir dine dönüşmüştür. Teslis’i nasıl izah
edecek, açıklayacak. Onun içinde aklı karıştırma der. Bu sebepledir ki
Hıristiyan batı tarihinin hangi döneminde akla yaklaşmışsa dinden
uzaklaşmıştır, hangi döneminde dine yaklaşmışsa akıldan uzaklaşmıştır. Yani din
ve akıl batıda birbirinin zıddı olarak algılanır. O nedenle de aklı karıştırma.
Bizde ..lâ akle lehu lâ dîne lehu aklı olmayanın dini de yoktur. Biz de bu kitap kendisini
düşünen kavme ithaf eder. Yani Kur’an Allah tarafından insanlığın bir bölümüne
ithaf edilmiştir. Kime? ..likavmin yetefekkerun. (Casiye/13)düşünen bir topluma. Görüyorsunuz değil mi. Yani
akleden bir topluma. İşte fark burada ve bu ayetler aslında; Taptığınız ne
olursa olsun, kulluk ettiğiniz ne olursa olsun üzerinde düşünün. İşte bize bunu
öğütlüyor.
77-)
Feinnehüm adüvvün liy illâ Rabbel alemiyn;
"Kesinlikle
onlar benim düşmanımdır... Sadece Rabb-ül âlemîn..." (A.Hulusi)
077 - Benim
düşmanım. Ancak o rabbülâlemîn başka. (Elmalı)
Feinnehüm
adüvvün liy illâ Rabbel alemiyn işte artık ilan ediyorum dedi
İbrahim. İlan ediyorum ki benim için onlar birer düşmandır başka değil. Sadece
ve sadece Alemlerin rabbi vardır. Dedi.
78-)
Elleziy halekaniy feHUve yehdiyn;
"Ki
O, beni yarattı... O bana hidâyet eder." (A.Hulusi)
078 - O
ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder. (Elmalı)
Elleziy
halekaniy feHUve yehdiyn Ki, O’dur beni yaratan, O’dur bana yol
gösterecek olan.
Bakın birkaç ayette aslında niçin
Allah’a kulluk etmek gerektiğini izah edecek. Devamında da diğer nimetleri
sayacak. Fakat ilk saydığı nimet hidayet. Çok önemli, Yani beni yarattı,
yaratıldıktan sonra var olmak tabii ki hidayetin ilk şartıdır. Var olmayan bir
şeyin hidayetinden söz edilemeyeceği açıktır. Beni yarattıktan sonra bana
verebileceği en büyük ve ilk nimet nedir rabbimin? Hidayettir. Fatiha’yı
hatırlayın. Rabbimizin vasıflarını saydıktan sonra kime kulluk ettiğinizi
bildiğinizi söyledikten sonra;
Er
RahmanirRahıym, Mâliki YevmidDiyn, (fatiha/3 – 4) ve arkasından da
sadece O’na kulluk edip yalnız ondan istediğinizi deklare ettikten sonra İyyaKE na'budu VE iyyaKE nesta'iyn (Fatiha/5)
Böyle bir Allah’tan bir çok şey istenir. Peki ey insan bunlardan bir tanesini
isteme hakkı tanınsa sana neyi iste biliyor musun? İyyaKE na'budu VE iyyaKE nesta'iyn İhdinasSıratal'müstakıym (fatiha/5-6) Yani
sırat-ı Müstakıyme hidayet. Dosdoğru yola seni iletmesini iste. İşte o, aslında
ona bir atıf. Fatiha da bize öğretilen bu idi. Eğer insan rabbinden bir tek şey
isteyecek olsa o da hidayet olmalıdır, Çünkü hidayet verildi mi arkasında ki
her şey de verilmiş olur.
79-)
Velleziy HUve yut'ımüniy ve yeskıyn;
"Ki
O, beni yedirip doyurur ve içirir." (A.Hulusi)
079 - Ve
o ki bana o, yedirir, o içirir, (Elmalı)
Velleziy
HUve yut'ımüniy ve yeskıyn ki O benim açlık ve susuzluğumu
giderendir.
80-)
Ve izâ merıdtu feHUve yeşfiyn;
"Hastalandığımda,
O'dur bana şifa veren." (A.Hulusi)
080 - Hastalandığım
vakit da bana o şifa verir. (Elmalı)
Ve izâ
merıdtu feHUve yeşfiyn ve hasta düştüğümde şifa veren de yine O’dur.
81-)
Velleziy yümiytüniy sümme yuhyiyn;
"Ki
O, beni öldüren, sonra dirilten." (A.Hulusi)
081 - Ve
o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir. (Elmalı)
Velleziy
yümiytüniy sümme yuhyiyn beni öldürecek sonra tekrar diriltecek olan
da O dur.
82-)
Velleziy at'meu en yağfire liy hatıy'etiy yevmeddiyn;
"Ki
O, Din hükümleri sürecinde hatalarımı mağfiret edeceğini umduğum." (A.Hulusi)
082 - Ve
o ki ceza günü ben onun günahımı af buyurmasını niyaz ederim. (Elmalı)
Velleziy
at'meu en yağfire liy hatıy'etiy yevmeddiyn hesap gününde beni
hatalarımı bağışlayacağını umduğum zat’ta O’dur.
Hz. Nebiyi hatırlayalım; ..inneke
afüvvün tuhıbbül afve fa'fü anni. Derdi. Sen çok affedicisin, affı
seversin, beni affet ya rabbi. Yani Hz. İbrahim’in bu duasına ne kadar
benziyor. Burada da peygamberlerin olanca büyüklüklerine rağmen insanlık
ufkunda olmalarına rağmen Allah’a karşı nasıl mütevazi, nasıl alçak gönüllü,
nasıl boyunları eğik olduğunu,
Haddi zatında bununla bize
adamlık öğrettiklerini görüyoruz. İnsan büyüdükçe Allah’ın karşısında ki
küçüklüğünü anlar. İnsan öğrendikçe, Allah’ın büyüklünü öğrenir. Allah’ın
büyüklüğünü kavradıkça kendi küçüklüğünü ve yetersizliğini kavrar. Bunu
kavradıkça da insanın doğal hali dua hali olur. Af dileme hali olur. Yani en
masum duruşundan bile af diler. Çünkü Allah’ın büyüklüğü karşısında, O’nun
azameti karşısında insanın alacağı doğal hal, sadece dua halidir. İşte biz
burada bunu görüyoruz ve o dua halinde Hz. İbrahim rabbine şöyle sesleniyor.
83-)
Rabbi heb liy hükmen ve elhıkniy Bis salihıyn;
"Rabbim,
bana bir hüküm hibe et ve beni sâlihlere dâhil et!" (A.Hulusi)
083 – Ya
rab, bana bir hüküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur. (Elmalı)
Rabbi
heb liy hükmen ve elhıkniy Bis salihıyn Rabbim, bana doğru bir
muhakeme yeteneği bahşet, hüküm bahşet, hüküm verecek bir tasavvur, doğru inşa
edilmiş bir tasavvur. Hüküm verdiğinde; verdiğim hükümlerde kullandığım tüm
kavramları, tüm terimlerin içini doğru dolduracağım bir tasavvur ver.
Yani bu doğrudur diyeceğim değil
mi? Ama doğru nedir. Doğruyu doğru tarif edecek bir tasavvur ver ya rabbi. Bu
yanlıştır diyeceğim değil mi? Peki doğruya yanlıştır dememek için, yanlışı
doğru bilmek lazım. Yanlışı yanlış bilmek lazım yani. Onun için yanlışı yanlış
bilecek, görecek bir göz ver ya rabbi. Hakkı Hakk, batılı batıl olarak görecek
bir göz.
Bu kâr dır dedim değil mi? Bu bir
hükümdür. Fakat kâr nedir, gerçekten o kâr mıdır işte bunu doğru olarak
algılayacak bir tasavvur ver ya rabbi.
Bu zarardır dedim değil mi?
Gerçekten o zarar mıdır, yani Allah yoluna verince zarar mı eder insan. Ya da
haramdan kazanınca kâr mı eder insan.
Şehit olunca ölür mü insan. Bu
ölüdür dedin değil mi? Ölüm nedir? Ölümü doğru bildin mi? Ya da ot gibi ..keennehüm huşübün müsennedetun. (münafikun/4) de giydirilmiş kalaslar gibi ..kel en'ami belhüm edall…(Furkan/44) hayvan gibi ondan da aşağı olduğu halde
yaşıyor gibi görünen yani yiyen içen hareket eden, yatakhane , abdesthane, iş
hane arasında hortum olan insanlara bu dirilir dedin değil mi? Gerçekten diri
midir. Acaba diri sözcüğünün içini doğru mu doldurdum..! İşte bütün bunların
kastedildiği bir nokta burası.
Rabbi
heb liy hükmen rabbim bana doğru bir muhakeme yeteneği ver. Yani
doğru kavramlar kullanayım doğru kavramlarla doğru hükümler vereyim. Doğru
hükümlerle doğru bir şahsiyet inşa edeyim ve o şahsiyetle de doğru bir hayat
inşa edeyim. ve elhıkniy Bis salihıyn ve
beni salihlerin arasına kat.
Salihlerin arasına karışmak.
İyilerin arasına karışmak ancak iyi olmakla mümkün. Kötüler iyilerin arasına
karışamazlar. Onun için beni önce düşüncemde, sonra aklımda, sonra
karakterimde, sonra kişiliğimde, sonra hayatımda iyi et. Bunlarda iyi ettikten
sonra beni iyilerin arasına kat. Yani evveli iyi olanın ahiri de iyi olur.
Ahiri iyi olanın girdiği yer iyilerin arası olur. Onun için iyilerin arasına
kat diyor.
84-)
Vec'al liy lisane sıdkın fiyl ahıriyn;
"Arkamdan
geleceklere de hakikati iletmemi sağla!" (A.Hulusi)
084 - Ve
bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsis eyle. (Elmalı
Vec'al
liy lisane sıdkın fiyl ahıriyn ve bana hakkı başkalarına ulaştırmam
için doğru bir anlatım yeteneği ver.
Lisane sıdk, ya da bu ibarenin
farklı bir çevirisi de şöyle mümkün olabilir; Dillerde doğruluğuyla anılan biri
kıl beni. Yani benden sonra insanlık beni doğruluğumla ansın.
Mücahid, büyük müfessir, 2. nesle
mensup Mücahid böyle yorumlamış bu ibareyi. Ya da şöyle de anlaşılabilir
diyelim neslimden bana varis olacak doğru sözlü bir mirasçı kıl bana. Doğru
sözlü bir sözcü tayin et. Elmalının getirdiği bir yaklaşım bu da. Bu yaklaşım
aslında Bakara/124. ayetinde ki vaat ve duaya biraz denk düşüyor gibi. Ama her
şeyden önce bizim tercihimiz başkalarına hakkı ulaştırabilmek için doğru bir
anlatım yeteneği.
Lisane sıdkın. Doğru bir anlatım
yeteneği anlattığınızın doğru olması kadar önemlidir. Çünkü aktardığınızın
hakikat olması şarttır. Fakat doğruyu yanlış bir üslupla anlatmak, iletmek,
dünyanın en güzel nesnesini en kötü pakete sarmak gibidir. Eğer paketine
bakarsa alıcı onu almayacaktır. İçindekinin değerini bilmiyorsa almayacaktır.
Ama bazen değerini bilmediği halde paketine bakarak alır, içini açtığında onun
değerini de öğrenir. Eğer doğruyu yanlış bir üslupla aktardığınızdan dolayı
doğruya da düşman oluyorsa muhatabınız, onun suçlusu siz olursunuz. Onun için
doğruyu doğru bir üslupla ulaştırmak.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
116. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/09/28/islamoglu-tef-ders-suara-060-140116-2/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder