4 Ekim 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. ŞU’ARÂ (103-120)(116-D)


C sayfasından devam

103-) İnne fiy zâlike leayeten ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn;

Muhakkak ki bu olayda bir ders vardır... Onların çoğunluğu (hakikatlerine) iman etmiş değillerdir. (A.Hulusi)

103 - Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mümin olmadı. (Elmalı)


İnne fiy zâlike leayeh kuşku yok ki bu İbrahim kıssasında da alınacak bir ders mutlaka vardır. ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn fakat insanların çoğu yine de inanmayacaktır.


104-) Ve inne Rabbeke le"HU"vel Aziyzur Rahıym;

Kesinlikle Rabbin "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir. (A.Hulusi)

104 - Ve şüphesiz ki rabbin o öyle azîz öyle rahîm. (Elmalı)


Ve inne Rabbeke le"HU"vel Aziyzur Rahıym ne ki senin rabbin sınırsız rahmet sahibi O) yüceler yücesidir.

Bir başka kıssaya geçiyoruz. İbrahim kıssası da bitti ve bize yine aynı şeyleri söyledi, fakat aynı şeyleri söylerken İbrahim kıssasının içine, içeriğine dikkat çekti.


105-) Kezzebet kavmü Nuhınil murseliyn;

Nuh toplumu da Rasûlleri yalanladı. (A.Hulusi)

105 - Nuh kavmi gönderilen Resulleri tekzip etti. (Elmalı)


Kezzebet kavmü Nuhınil murseliyn Nu ha kavmi de peygamberlerini yalanlamıştı.


106-) İz kale lehüm ehuhüm Nuhun ela tettekun;

Hani kardeşleri Nuh onlara dedi ki: "Korkup sakınmaz mısınız?" (A.Hulusi)

106 - O vakit ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allah dan korkmaz mısınız? (Elmalı)


İz kale lehüm ehuhüm Nuhun ela tettekun hani bir zamanlar soydaşları Nuh, onlara şöyle demişti; Hala sorumluluğunuzun farkına varmayacak mısınız? Sorumlu davranmayacak mısınız?


107-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;

"Kesinlikle sizin için güvenilir bir Rasûlüm." (A.Hulusi)

107 - Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim. (Elmalı)


İnniy leküm Rasûlün emiyn hem bakın ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Demişti.

Buraya dikkat dostlar. Güvenilir bir elçi olmak. Her peygamberin ortak vasfıdır emiyn olmak. Emiyn elçi olmak, elçi olmak yetmez. O zaman sahte peygamberleri gerçeğinden nasıl ayıracağız. Elçiyim demek yetmez. Kimin elçisi. Bazıları şeytanın elçisi olduğu halde Allah’ın elçisi olduğunu iddia ediyorlar. İşte burada emiyn olmak esastır. Sahte peygamberlik iddialarını ret içindir bu. Kimin elçisi. Tarihte şeytana elçilik yapan o kadar çok sahte peygamber gelmiş ki. Onun için peygamberin elçi olmasından daha önemli olan emiyn elçi olmasıdır.


108-) Fettekullâhe ve etıy'un;

"O hâlde Allâh'tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin!" (A.Hulusi)

108 - Gelin Allah dan korkun, bana itaat edin. (Elmalı)


Fettekullâhe ve etıy'un şu halde Allah’a karşı sorumlu davranın ve bana uyun. Mesajın kaynağına olan güveninizden dolayı Allah’a karşı da güvenin. Allah’a karşı sorumlu olun. Allah’a karşı sorumluluğunuzu bilin diyor. yani mesajın kaynağına, eğer peygambere güvensizlik gösterirseniz, o peygamberi elçi atayan makama güvensizlik göstermiş olursunuz. Yani elçiye saygısızlık, elçiyi gönderene saygısızlıktır. Onun için elçiye zeval olmaz. Çünkü elçi gönderildiği makamın emrinde hareket eder. O nedenle burada ki özellikle Fettekullâhe ve etıy'un buna delalet eder. Fakat iki ayet sonra bir daha gelecek aynı cümle, aynı ayet göreceksiniz. Orada farklı bir vurgu ile gelecek.


109-) Ve ma es'elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;

"Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum... Çalışmamın karşılığını yaşatacak olan sadece Rabb-ül âlemîn'dir!" (A.Hulusi)

109 - Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir. (Elmalı)


Ve ma es'elüküm aleyhi min ecr ben bu davet karşılığında sizden hiçbir karşılık talep etmiyorum. İşte emiyn olmanın dünyada görünen ilk tezahürü. Yani biz nasıl ayırt edelim diyecekse insanlar, hiçbir karşılık beklemez. O diğerlerinden ayırt edilir peygamberler içerisinden.

in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn benim ecrimi vermek sadece Alemlerin rabbine düşer.


110-) Fettekullâhe ve etıy'un;

"O hâlde Allâh'tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin!" (A.Hulusi)

110 - Gelin Allah dan korkun bana itaat edin. (Elmalı)


Fettekullâhe ve etıy'un işte 2. kez geldi. Fakat aynı vurgu ile değil. Haydi artık Allah’a karşı sorumlu davranın ve bana uyun.

108. ayetten farklı olarak mesajı ulaştırana karşı ahlaki sorumluluğunuzu bilin, sorumluluğunuzdan dolayı Allah’a sorumluluğunuzun farkına varın. 1. sinde mesaja karşı, 2. sinde mesajı ulaştırana karşı. Allah’a karşı sorumluluğunuzu bilin.


111-) Kalu enu'minu leke vettebeakel erzelun;

Dediler ki: "En alt tabaka sana tâbi oluyor iken, sana iman eder miyiz hiç?" (A.Hulusi)

111 - A, dediler: hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o Azrail düşmüş? (Elmalı)


Kalu enu'minu leke vettebeakel erzelun dediler ki; Ne dediler peki; Nuh peygamberin bu uyarısının ardından o inkarcı toplum. Ne yani toplumun en düşüklerinin sana uyduğunu bile bile sana inanmamızı mı bekliyorsun bizden. Öyle dediler. Kim bunlar? Aristokrat sınıfı, seçkin sınıf. Her zaman ayrıcalık ister onlar. Utanmazlar hakikat karşısında da ayrıcalık isterler. Hatırlayın Hz. Peygamberin amcası Ebu Leheb’i Bir gün çağırmıştı yeğenini ve demişti ki; “yeğenim, ben Müslüman olursam bana ne var? Her kese ne varsa sana da o var amca. “Beni herkesle bir tutan din olmaz olsun” demişti.

İşte bu, mantık bu. Yani onlar hep ayrıcalık istemişlerdir. Aynı zamanda bu ayetin atıf yaptığı bir olayda Abese suresinin ilk ayetleri. Yani toplumun en düşük kesimleri;

'Abese ve tevella* En câehül'a'mâ.(‘Abese/1-2) kör geldi diye yüzünü ekşitti ve başını çevirdi diye başlayan o ayetler. Yani toplumun aristokratlarına daha fazla hürmet edeceğim diye mazlumlarını, ezilmişlerini, altta kalmışlarını bir tarafa itmemek lazım geldiğine dair bir bilinç inşa ediyor bu ayetler. Tabii ondan da öte hakikatin değerini ona uyanların sosyal statüsü belirlemez diyor. Yani hakikat değerini ona uyanların sosyal statüsünden almaz. Statüsü yüksek olanlar gelsin, o zaman hakikat daha değerli olur mantığı yanlış bir mantıktır. Onu vurguluyor.


112-) Kale ve ma ılmiy Bima kânu ya'melun;

(Nuh) dedi ki: "Onların yaptıkları konusunda bilgim yok..." (A.Hulusi)

112 - Benim ne ilmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış. (Elmalı)


Kale ve ma ılmiy Bima kânu ya'melun Nuh, onların öteden beri yapıp ettiklerine dair benim bir bilgim yok. Yani onlar sanırım şöyle bir imada yapmış olsalar gerek. Sen, onların sana samimi olarak inandığını sanıyorsun ama onlar bir takım beklentiler içindeler. Garibanlar, zavallılar senden bir takım menfaatler umuyorlar. Yani onlar dışardan sana inanmış gibi görünüyorlar ama içlerinden farklı inanç taşıyorlar gibi bir imada bulunmuş olsalar gerek ki bu cevabı veriyor Hz. Nuh.

Benden önce ne yaptıklarına dair bir bilgim yok, ne yapmış olursa olsunlar zaten. Efendimiz yine bu ayetlerin inşa ettiği bir bilinçle şöyle demiyor muydu; “El İslam yecib bima kablehe” İslam kendisinden önceki siler süpürür, temizler. Onun için Müslüman olmuş biri sıfır Km. dir. Evet, yani onlardan önce şunu yaptım, bunu yaptım..! O iman onların hepsini silmiş süpürmüş ve götürmüştür. Ondan sonra dikkat etsin. Onun için efendimiz bu bilinçle, bu ayetlerin inşa ettiği bilinçle işte bu sözü söylemişti.


113-) İn hısabühüm illâ alâ Rabbiy lev teş'urun;

"Onların yaptıklarının sonucu, Rabbimin bileceği iştir... Olayın şuuruna varsaydınız!" (A.Hulusi)

113 - Sizin şuurunuz olsa onların hesabı ancak rabbime aittir. (Elmalı)


İn hısabühüm illâ alâ Rabbiy lev teş'urun onlar hakkında yargıda bulunmak bana değil sadece rabbime düşer. Keşke bunun farkına varsaydınız. Yani bunu olsun anlasaydınız. Ben yargılamam ki onları.


114-) Ve ma ene Bi taridil mu'miniyn;

"Ben iman edenleri uzaklaştırıcı değilim!" (A.Hulusi)

114 - Hem ben iman edenleri kovmaya memur değilim. (Elmalı)


Ve ma ene Bi taridil mu'miniyn üstelik ben inananları yanımdan kovacak ta değilim.

Evet, biraz önce ima ettiğim gibi onlar 11. ayette; onların inançlarının, içlerinde taşıdıklarının farklı olduğunu sanırım ima etmişlerdi. Bu ayetler ne diyor; Kimse kimsenin inancı hakkında subjektif nedenlerle hüküm veremez. Onun kendi inancı hakkındaki söylediğine güvenmek zorundayız. Kalplerde olanı sadece Allah bilir. Kalplerde olanı okuma iddiası merduttur. Kişinin kendi ikrarı esastır. Bir peygamber bunu söylüyor unutmayın. Onun için efendimiz ne diyordu.

Lem ab as em eşukka ala kulubinnas. Ben insanların kalbini yarıp bakmak için gönderilmedim. Bugün hoşuna gitmeyen, işine gelmeyen, meşrebine, mektebine, mezhebine uygun olmayan kimi Müslümanları gizli inanç taşımakla suçlayan bir takım haddini bilmezler bu ayetleri dikkatli bir biçimde okumalı. Resulallah’ın bu uyarılarını kulaklarına küpe etmelidirler. Tüm tekfirci mantığı aslında bu.


115-) İn ene illâ neziyrun mubiyn;

"Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım!" (A.Hulusi)

115 - Ben ancak açık, bir nezirim. (Elmalı)


İn ene illâ neziyrun mubiyn çünkü ben hakkı tüm açıklığıyla ortaya koyan bir uyarıcıdan başkası değilim. Yani benim işim yargılamak değil. Benim işim hakikati insanlara ulaştırmak.


116-) Kalu lein lem tentehi ya Nuhu le tekûnenne minel mercumiyn;

Dediler ki: "Andolsun ki ey Nuh, eğer vazgeçmezsen kesinlikle taşlanarak öldürüleceksin!" (A.Hulusi)

116 - And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın. (Elmalı)


Kalu lein lem tentehi ya Nuhu le tekûnenne minel mercumiyn Ey Nuh dediler eğer buna bir son vermezsen taşlanarak işi bitirilenlerden olacaksın. Yani senin işini bitireceğiz, taşlayıp öldüreceğiz dediler.

Sözün gücüne karşı gücün sözünü dile getirdiler işte böyle. Bugünde aynı mantığa sahip olanlar sözün gücüne karşı, gücün sözünü yükseltiyorlar.


117-) Kale Rabbi inne kavmiy kezzebun;

(Nuh) dedi ki: "Rabbim... Halkım kesinkes beni yalanladı!" (A.Hulusi)

117 - Yâ rab! dedi: anlaşıldı ki kavmim beni tekzip ettiler. (Elmalı)


Kale Rabbi inne kavmiy kezzebun tabii bir peygamber hala bunu söyleyen ve kendisini tehdit eden bir topluma karşı Allah’a yönelmez de ne yapar. Rabbim dedi. İşte nihayet kavmim beni yalanlamış bulunuyor. Yani gene yalanladılar. En sonunda bir daha yalanladılar.


118-) Feftah beyniy ve beynehüm fethan ve necciniy ve men me'ıye minel mu'miniyn;

"Benimle onların arasını aç ki (lâyıklarını bulsunlar; Rasûl aralarında yaşarken azap gelmez); beni ve iman edenlerden benimle beraber olanları kurtar." (A.Hulusi)

118 - Artık benimle onların arasını nasıl ayırt edeceksen et de bana ve beraberimdeki müminlere necat ver. (Elmalı)


Feftah beyniy ve beynehüm fethan ve necciniy ve men me'ıye minel mu'miniyn artık benim ve onlar arasında hüküm ver, hem de kesin bir hüküm. Hem beni, hem de benimle birlikte olan müminleri kurtar.

Demek ki boğazına kadar gelmiş. Kur’an da binden 50 eksik olarak gösterilmesinin sebebi de bu olsa gerek Hz. Nuh’un davetinin. Çünkü bu davet haddi zatında tarihte inkarda ısrar eden bir topluma yaşayabileceğiniz maksimum sınırda yaşayarak davet etseniz dahi bu ısrarlarından dönmeyecekler nüktesini vermekti.


119-) Feenceynahu ve men meahu fiyl fülkil meşhun;

Biz de Onu ve Onunla beraber olan kimselerle dolu gemiyle, onları kurtardık. (A.Hulusi)

119 - Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık. (Elmalı)


Feenceynahu ve men meahu fiyl fülkil meşhun derken onu ve beraberindekileri yükünü almış olan o gemi ile kurtardık.


120-) Sümme ağrakna ba'dül bakıyn;

Sonra, onların ardında kalanları suda boğduk! (A.Hulusi)

120 - Sonra da arkasından kalanları gark ettik. (Elmalı)


Sümme ağrakna ba'dül bakıyn ve geride kalanları boğulmaya terk ettik.

Devam ediyor E sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder