C sayfasından devam
103-)
İnne fiy zâlike leayeten ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn;
Muhakkak
ki bu olayda bir ders vardır... Onların çoğunluğu (hakikatlerine) iman etmiş
değillerdir. (A.Hulusi)
103 - Şüphesiz
bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mümin olmadı. (Elmalı)
İnne
fiy zâlike leayeh kuşku yok ki bu İbrahim kıssasında da alınacak bir
ders mutlaka vardır. ve ma kâne ekseruhüm mu'miniyn
fakat insanların çoğu yine de inanmayacaktır.
104-)
Ve inne Rabbeke le"HU"vel Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle
Rabbin "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir. (A.Hulusi)
104 - Ve
şüphesiz ki rabbin o öyle azîz öyle rahîm. (Elmalı)
Ve
inne Rabbeke le"HU"vel Aziyzur Rahıym ne ki senin rabbin
sınırsız rahmet sahibi O) yüceler yücesidir.
Bir başka kıssaya geçiyoruz.
İbrahim kıssası da bitti ve bize yine aynı şeyleri söyledi, fakat aynı şeyleri
söylerken İbrahim kıssasının içine, içeriğine dikkat çekti.
105-)
Kezzebet kavmü Nuhınil murseliyn;
Nuh
toplumu da Rasûlleri yalanladı. (A.Hulusi)
105 - Nuh
kavmi gönderilen Resulleri tekzip etti. (Elmalı)
Kezzebet
kavmü Nuhınil murseliyn Nu ha kavmi de peygamberlerini yalanlamıştı.
106-)
İz kale lehüm ehuhüm Nuhun ela tettekun;
Hani
kardeşleri Nuh onlara dedi ki: "Korkup sakınmaz mısınız?" (A.Hulusi)
106 - O
vakit ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allah dan korkmaz mısınız? (Elmalı)
İz
kale lehüm ehuhüm Nuhun ela tettekun hani bir zamanlar soydaşları
Nuh, onlara şöyle demişti; Hala sorumluluğunuzun farkına varmayacak mısınız?
Sorumlu davranmayacak mısınız?
107-)
İnniy leküm Rasûlün emiyn;
"Kesinlikle
sizin için güvenilir bir Rasûlüm." (A.Hulusi)
107 - Haberiniz
olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim. (Elmalı)
İnniy
leküm Rasûlün emiyn hem bakın ben size gönderilmiş güvenilir bir
elçiyim. Demişti.
Buraya dikkat dostlar. Güvenilir
bir elçi olmak. Her peygamberin ortak vasfıdır emiyn olmak. Emiyn elçi olmak,
elçi olmak yetmez. O zaman sahte peygamberleri gerçeğinden nasıl ayıracağız.
Elçiyim demek yetmez. Kimin elçisi. Bazıları şeytanın elçisi olduğu halde
Allah’ın elçisi olduğunu iddia ediyorlar. İşte burada emiyn olmak esastır.
Sahte peygamberlik iddialarını ret içindir bu. Kimin elçisi. Tarihte şeytana
elçilik yapan o kadar çok sahte peygamber gelmiş ki. Onun için peygamberin elçi
olmasından daha önemli olan emiyn elçi olmasıdır.
108-)
Fettekullâhe ve etıy'un;
"O
hâlde Allâh'tan (kesinlikle yaptıklarınızın
sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana
itaat edin!" (A.Hulusi)
108 - Gelin
Allah dan korkun, bana itaat edin. (Elmalı)
Fettekullâhe
ve etıy'un şu halde Allah’a karşı sorumlu davranın ve bana uyun.
Mesajın kaynağına olan güveninizden dolayı Allah’a karşı da güvenin. Allah’a
karşı sorumlu olun. Allah’a karşı sorumluluğunuzu bilin diyor. yani mesajın
kaynağına, eğer peygambere güvensizlik gösterirseniz, o peygamberi elçi atayan
makama güvensizlik göstermiş olursunuz. Yani elçiye saygısızlık, elçiyi gönderene
saygısızlıktır. Onun için elçiye zeval olmaz. Çünkü elçi gönderildiği makamın
emrinde hareket eder. O nedenle burada ki özellikle Fettekullâhe
ve etıy'un buna delalet eder. Fakat iki ayet sonra bir daha gelecek
aynı cümle, aynı ayet göreceksiniz. Orada farklı bir vurgu ile gelecek.
109-)
Ve ma es'elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
"Bunun
için sizden bir karşılık istemiyorum... Çalışmamın karşılığını yaşatacak olan
sadece Rabb-ül âlemîn'dir!" (A.Hulusi)
109 - Buna
karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne
aiddir. (Elmalı)
Ve ma
es'elüküm aleyhi min ecr ben bu davet karşılığında sizden hiçbir
karşılık talep etmiyorum. İşte emiyn olmanın dünyada görünen ilk tezahürü. Yani
biz nasıl ayırt edelim diyecekse insanlar, hiçbir karşılık beklemez. O
diğerlerinden ayırt edilir peygamberler içerisinden.
in
ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn benim ecrimi vermek sadece Alemlerin
rabbine düşer.
110-)
Fettekullâhe ve etıy'un;
"O
hâlde Allâh'tan (kesinlikle yaptıklarınızın
sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana
itaat edin!" (A.Hulusi)
110 - Gelin
Allah dan korkun bana itaat edin. (Elmalı)
Fettekullâhe
ve etıy'un işte 2. kez geldi. Fakat aynı vurgu ile değil. Haydi
artık Allah’a karşı sorumlu davranın ve bana uyun.
108. ayetten farklı olarak mesajı
ulaştırana karşı ahlaki sorumluluğunuzu bilin, sorumluluğunuzdan dolayı Allah’a
sorumluluğunuzun farkına varın. 1. sinde mesaja karşı, 2. sinde mesajı
ulaştırana karşı. Allah’a karşı sorumluluğunuzu bilin.
111-)
Kalu enu'minu leke vettebeakel erzelun;
Dediler
ki: "En alt tabaka sana tâbi oluyor iken, sana iman eder miyiz hiç?" (A.Hulusi)
111 - A,
dediler: hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o Azrail düşmüş? (Elmalı)
Kalu
enu'minu leke vettebeakel erzelun dediler ki; Ne dediler peki; Nuh
peygamberin bu uyarısının ardından o inkarcı toplum. Ne yani toplumun en
düşüklerinin sana uyduğunu bile bile sana inanmamızı mı bekliyorsun bizden.
Öyle dediler. Kim bunlar? Aristokrat sınıfı, seçkin sınıf. Her zaman ayrıcalık
ister onlar. Utanmazlar hakikat karşısında da ayrıcalık isterler. Hatırlayın
Hz. Peygamberin amcası Ebu Leheb’i Bir gün çağırmıştı yeğenini ve demişti ki;
“yeğenim, ben Müslüman olursam bana ne var? Her kese ne varsa sana da o var
amca. “Beni herkesle bir tutan din olmaz olsun” demişti.
İşte bu, mantık bu. Yani onlar
hep ayrıcalık istemişlerdir. Aynı zamanda bu ayetin atıf yaptığı bir olayda
Abese suresinin ilk ayetleri. Yani toplumun en düşük kesimleri;
'Abese ve tevella* En câehül'a'mâ.(‘Abese/1-2)
kör geldi diye yüzünü ekşitti ve başını çevirdi diye başlayan o ayetler. Yani
toplumun aristokratlarına daha fazla hürmet edeceğim diye mazlumlarını,
ezilmişlerini, altta kalmışlarını bir tarafa itmemek lazım geldiğine dair bir
bilinç inşa ediyor bu ayetler. Tabii ondan da öte hakikatin değerini ona
uyanların sosyal statüsü belirlemez diyor. Yani hakikat değerini ona uyanların
sosyal statüsünden almaz. Statüsü yüksek olanlar gelsin, o zaman hakikat daha
değerli olur mantığı yanlış bir mantıktır. Onu vurguluyor.
112-)
Kale ve ma ılmiy Bima kânu ya'melun;
(Nuh) dedi ki: "Onların
yaptıkları konusunda bilgim yok..." (A.Hulusi)
112 - Benim
ne ilmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış. (Elmalı)
Kale
ve ma ılmiy Bima kânu ya'melun Nuh, onların öteden beri yapıp
ettiklerine dair benim bir bilgim yok. Yani onlar sanırım şöyle bir imada
yapmış olsalar gerek. Sen, onların sana samimi olarak inandığını sanıyorsun ama
onlar bir takım beklentiler içindeler. Garibanlar, zavallılar senden bir takım
menfaatler umuyorlar. Yani onlar dışardan sana inanmış gibi görünüyorlar ama
içlerinden farklı inanç taşıyorlar gibi bir imada bulunmuş olsalar gerek ki bu
cevabı veriyor Hz. Nuh.
Benden önce ne yaptıklarına dair
bir bilgim yok, ne yapmış olursa olsunlar zaten. Efendimiz yine bu ayetlerin
inşa ettiği bir bilinçle şöyle demiyor muydu; “El
İslam yecib bima kablehe”
İslam kendisinden önceki siler süpürür, temizler. Onun için Müslüman olmuş biri
sıfır Km. dir. Evet, yani onlardan önce şunu yaptım, bunu yaptım..! O iman
onların hepsini silmiş süpürmüş ve götürmüştür. Ondan sonra dikkat etsin. Onun
için efendimiz bu bilinçle, bu ayetlerin inşa ettiği bilinçle işte bu sözü
söylemişti.
113-)
İn hısabühüm illâ alâ Rabbiy lev teş'urun;
"Onların
yaptıklarının sonucu, Rabbimin bileceği iştir... Olayın şuuruna
varsaydınız!" (A.Hulusi)
113 - Sizin
şuurunuz olsa onların hesabı ancak rabbime aittir. (Elmalı)
İn
hısabühüm illâ alâ Rabbiy lev teş'urun onlar hakkında yargıda
bulunmak bana değil sadece rabbime düşer. Keşke bunun farkına varsaydınız. Yani
bunu olsun anlasaydınız. Ben yargılamam ki onları.
114-)
Ve ma ene Bi taridil mu'miniyn;
"Ben
iman edenleri uzaklaştırıcı değilim!" (A.Hulusi)
114 - Hem
ben iman edenleri kovmaya memur değilim. (Elmalı)
Ve ma
ene Bi taridil mu'miniyn üstelik ben inananları yanımdan kovacak ta
değilim.
Evet, biraz önce ima ettiğim gibi
onlar 11. ayette; onların inançlarının, içlerinde taşıdıklarının farklı
olduğunu sanırım ima etmişlerdi. Bu ayetler ne diyor; Kimse kimsenin inancı
hakkında subjektif nedenlerle hüküm veremez. Onun kendi inancı hakkındaki
söylediğine güvenmek zorundayız. Kalplerde olanı sadece Allah bilir. Kalplerde
olanı okuma iddiası merduttur. Kişinin kendi ikrarı esastır. Bir peygamber bunu
söylüyor unutmayın. Onun için efendimiz ne diyordu.
Lem ab
as em eşukka ala kulubinnas. Ben insanların kalbini yarıp bakmak
için gönderilmedim. Bugün hoşuna gitmeyen, işine gelmeyen, meşrebine,
mektebine, mezhebine uygun olmayan kimi Müslümanları gizli inanç taşımakla
suçlayan bir takım haddini bilmezler bu ayetleri dikkatli bir biçimde okumalı.
Resulallah’ın bu uyarılarını kulaklarına küpe etmelidirler. Tüm tekfirci
mantığı aslında bu.
115-)
İn ene illâ neziyrun mubiyn;
"Ben
sadece apaçık bir uyarıcıyım!" (A.Hulusi)
115 - Ben
ancak açık, bir nezirim. (Elmalı)
İn ene
illâ neziyrun mubiyn çünkü ben hakkı tüm açıklığıyla ortaya koyan
bir uyarıcıdan başkası değilim. Yani benim işim yargılamak değil. Benim işim
hakikati insanlara ulaştırmak.
116-)
Kalu lein lem tentehi ya Nuhu le tekûnenne minel mercumiyn;
Dediler
ki: "Andolsun ki ey Nuh, eğer vazgeçmezsen kesinlikle taşlanarak
öldürüleceksin!" (A.Hulusi)
116 - And
ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm
edilenlerden olacaksın. (Elmalı)
Kalu
lein lem tentehi ya Nuhu le tekûnenne minel mercumiyn Ey Nuh dediler
eğer buna bir son vermezsen taşlanarak işi bitirilenlerden olacaksın. Yani
senin işini bitireceğiz, taşlayıp öldüreceğiz dediler.
Sözün gücüne karşı gücün sözünü
dile getirdiler işte böyle. Bugünde aynı mantığa sahip olanlar sözün gücüne
karşı, gücün sözünü yükseltiyorlar.
117-)
Kale Rabbi inne kavmiy kezzebun;
(Nuh) dedi ki:
"Rabbim... Halkım kesinkes beni yalanladı!" (A.Hulusi)
117 - Yâ
rab! dedi: anlaşıldı ki kavmim beni tekzip ettiler. (Elmalı)
Kale
Rabbi inne kavmiy kezzebun tabii bir peygamber hala bunu söyleyen ve
kendisini tehdit eden bir topluma karşı Allah’a yönelmez de ne yapar. Rabbim
dedi. İşte nihayet kavmim beni yalanlamış bulunuyor. Yani gene yalanladılar. En
sonunda bir daha yalanladılar.
118-)
Feftah beyniy ve beynehüm fethan ve necciniy ve men me'ıye minel mu'miniyn;
"Benimle
onların arasını aç ki (lâyıklarını bulsunlar;
Rasûl aralarında yaşarken azap gelmez); beni
ve iman edenlerden benimle beraber olanları kurtar." (A.Hulusi)
118 - Artık
benimle onların arasını nasıl ayırt edeceksen et de bana ve beraberimdeki
müminlere necat ver. (Elmalı)
Feftah
beyniy ve beynehüm fethan ve necciniy ve men me'ıye minel mu'miniyn
artık benim ve onlar arasında hüküm ver, hem de kesin bir hüküm. Hem beni, hem
de benimle birlikte olan müminleri kurtar.
Demek ki boğazına kadar gelmiş.
Kur’an da binden 50 eksik olarak gösterilmesinin sebebi de bu olsa gerek Hz.
Nuh’un davetinin. Çünkü bu davet haddi zatında tarihte inkarda ısrar eden bir topluma
yaşayabileceğiniz maksimum sınırda yaşayarak davet etseniz dahi bu
ısrarlarından dönmeyecekler nüktesini vermekti.
119-)
Feenceynahu ve men meahu fiyl fülkil meşhun;
Biz de
Onu ve Onunla beraber olan kimselerle dolu gemiyle, onları kurtardık. (A.Hulusi)
119 - Bunun
üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık. (Elmalı)
Feenceynahu
ve men meahu fiyl fülkil meşhun derken onu ve beraberindekileri
yükünü almış olan o gemi ile kurtardık.
120-)
Sümme ağrakna ba'dül bakıyn;
Sonra,
onların ardında kalanları suda boğduk! (A.Hulusi)
120 - Sonra
da arkasından kalanları gark ettik. (Elmalı)
Sümme
ağrakna ba'dül bakıyn ve geride kalanları boğulmaya terk ettik.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
116. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/09/28/islamoglu-tef-ders-suara-060-140116-2/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder