D sayfasından devam
48-)
Ve kâne fiyl mediyneti tis'atü rehtın yüfsidune fiyl Ardı ve lâ yuslihun;
O
şehirde, ortalıkta bozgunculuk yapan ve düzene uymayan dokuz kişilik bir çete
vardı. (A.Hulusi)
48 - Şehirde
dokuz çete vardı, hep Arzda fesat yaparlar, salâha yaramazlardı. (Elmalı)
Ve
kâne fiyl mediyneti tis'atü rehtın vakıa, malum kentte dokuz elebaşı
vardı. Çete başı da diyebiliriz biz bunlara. Aslında raht değerli
dostlar birden dokuza kadar Arap dilinde gruplar için kullanılır. Kişi içinde
kullanılır. 9 kişi de diyebiliriz buna bu bağlamda daha uygun düşüyor. Ama çete
başı dersek konunun ruhuna daha uygun bir çeviri olur.
yüfsidune
fiyl Ardı ve lâ yuslihun bunlar düzeltmedikleri gibi bozgunculuktan
geri durmuyorlardı, yani ortalığı karıştırıyorlardı, terör estiriyorlardı.
49-)
Kalu tekasemu Billâhi le nübeyyitennehu ve ehlehu sümme lenekulenne li
veliyyihi ma şehidna mehlike ehlihi ve inna lesadikun;
"Billâhi"
diye yeminleşerek dediler ki: "Ona ve ailesine gece baskın yapalım (öldürelim), sonra da Onun
velîsine: Biz Onun ve ailesinin öldürülmesinden habersiziz; kesinlikle doğruyu
söylüyoruz" deriz. (A.Hulusi)
49 - Allaha
yeminleşerek kavl ettiler, and olsun ona ve ehline bir gece baskını yapalım,
sonra da velisine: yemîn edelim biz onun helâkine şahit olmadık diyelim,
şüphesiz sözümüz sözdür, sadığızdır dediler. (Elmalı)
Kalu
tekasemu Billâh Allah adına yemin ederek dediler ki; le nübeyyitennehu ve ehleh ona ve yakınlarına
geceleyin baskın yapıp işlerini bitirelim. Gece baskını yapalım, suikast
planlıyorlar. sümme lenekulenne li veliyyihi ma
şehidna mehlike ehlihi ve inna lesadikun ardından da kanını dava
edecek olanlara biz onun ailesinin ortadan kaldırılmasına asla karışmadık,
çünkü biz kesinlikle özü, sözü doğru olanlarız diyelim dediler. Evet, böyle bir
plan yaptılar.
Aslında buradan yola çıkarak ilk
muhataba bir uyarıda seziliyor. Nedir o; İlk muhatap olan Resulallah’a; dikkat
et bu Mekke’nin çeteleri de sana tıpkı Semud’un çetelerinin Salih’e
yaptıklarını yapabilirler. Böyle bir uyarı. Veya gelecekte olacak olan bir şey
haber veriliyor. Ve tabii hem haber veriyor, hem de arkadan garanti belgesini
veriyor. Nedir o;
50-)
Ve mekeru mekren ve mekerna mekren ve hüm lâ yeş'urun;
Onlar
bir tuzak kurdular, biz de farkında olmadıkları bir tuzağı onlara kurduk.
(A.Hulusi)
50 - Böyle
bir mekir kurdular, halbuki haberleri yok biz de bir mekir kurmuştuk.(Elmalı)
Ve
mekeru mekren ve mekerna mekren ve hüm lâ yeş'urun derken onlar bir
tuzak kurdular biz de bir tuzak kurduk. Onlar bir tuzak kurdular daha doğrusu
biz de onlar farkına varmadan tuzaklarını bozarak karşı bir tuzak kurduk. Yani
tuzaklarını başlarına geçirdik. Allah’ın tuzak kurması böyle anlaşılmalı. Zaten
hep başkalarının kurduğu tuzağın ardından ifade edilir bu. Bu da şudur; Onların
kurduğu tuzağı başlarına geçirdik. Bozacak bir tuzak bu.
Resulallah’a verilen bir garanti
bu tabii ki tüm muhataplara verilen. Eğer Allah yolunda size karşı bir tuzak
kurulmuşsa unutmayın ki o tuzağı boşa çıkaracak olan Rabbinizin garantisidir
aynı zamanda. Evet, düşünecekler, tuzak kuracaklar, tertip yapacaklar, fakat
başaramayacaklar. Yani bunu düşünecekler ama başaramayacaklar. Bu garanti işte.
51-)
Fenzur keyfe kâne akıbetü mekrihim enna demmernahüm ve kavmehüm ecme'ıyn;
Onların
tuzaklarının sonucu nasıl oldu bir bak! Onları da, onların toplumlarını da
toptan yerle bir ettik! (A.Hulusi)
51 - Şimdi
bak! mekirlerinin akıbeti nasıl oldu? Kendileri ve kavimlerini toptan tedmir
ediverdik. (Elmalı)
Fenzur
keyfe kâne akıbetü mekrihim dön de bir bak bakalım onların
tuzaklarının akıbeti ne olmuş. enna demmernahüm ve
kavmehüm ecme'ıyn elbette ki biz onları ve toplumlarını topyekun
yerle bir ettik.
52-)
Fetilke buyutühüm haviyeten Bima zalemu* inne fiy zâlike leayeten likavmin
ya'lemun;
İşte
zulümleri yüzünden yıkılıp harap olmuş evleri... Muhakkak ki bu olayda
anlayışlı topluluk için bir işaret - ders vardır. (A.Hulusi)
52 - Daha:
evleri çökmüş zulümleri yüzünden bomboş, şüphe yok bunda ilim şanından olan bir
kavim için ibret alacak bir âyet var. (Elmalı)
Fetilke
buyutühüm haviyeten Bima zalemu bak, işte onların mekanları. Yani ne
demek istiyor? Aslında işte bunların mekanları derken unutmayalım tüm
Mekke’liler buraları iyi biliyorlardı çünkü kervan yolu üzerinde bulunuyordu.
Şam’a, Suriye ye, Filistin’e, Akdenize getirip götürdükleri, alıp sattıkları
tüm malları Medaiyn-i Salih üzerinden, Semud kavminin yaşadığı bu yerden gelip
gidiyorlardı, götürüyorlardı, taşıyorlardı. Gelip giderken de bu beldeleri
görüyorlardı. Orada kadiym bir uygarlığın, muhteşem bir uygarlığın yaşamış
olduğunu ve sonuçta, akıbette o uygarlığın yok olup gidip geriye ıssız
kalıntılar bıraktığını görüyorlardı. Onun için buradaki atıf ona.
Bak diyor işte onların mekanları.
İşledikleri zulümler yüzünden ıssız ve viran kalmış haviyeten
Bima zalemu zulümleri yüzünden ıssız ve viran kalmış Haviye; hem yıkılmak
düşmek, hem de boşalmak anlamına geldiği için ıssız ve viran anlamını oradan
çıkarıyoruz.
inne
fiy zâlike leayeten likavmin ya'lemun elbet bunda işin bilincinde
olan bir toplum için alınacak bir ders mutlaka ama mutlaka vardır.
Sebe teslim oldu ve kurtuldu.
Semud isyan etti ve helak oldu. İşte alınacak ders bu. Önceki kıssayı
hatırlayın, bu kıssayı hatırlayın. Öncekiler teslim oldular kurtuldular bunlar
isyan ettiler helak oldular. Tercihinizi ona göre yapın demeye getiriyor vahiy.
53-)
Ve enceynelleziyne amenû ve kânu yettekun;
İman
edenleri ve korunmakta olanları kurtardık. (A.Hulusi)
53 - Halbuki
iman edip korunur olanları necata çıkardık. (Elmalı)
Ve
enceynelleziyne amenû ve kânu yettekun yine iman edip sorumluluk
bilinciyle hareket eden kimseleri kurtarmış olmamızda da, ki söylenmiyor o üç
noktada ne var, bir ders vardır. Burada aslında sorumluluğunu yerine getiren
müminlerin akıbette mutlaka kurtulacaklarını ve onların peygamberle birlikte
olacaklarına bir gönderme var. Yani peygamberi ayırmıyor sadece kurtuluşta.
Peygamberle birlikte olanlar peygamberle birlikte kurtuluyorlar.
Bu sadece dünyaya yönelik bir
anlayış değil, ahirete yönelikte anlaşılmalı. Eğer siz sorumluluk bilincinizi
yaşadığınız çağda, yaşadığınız zamanda tam yerine getiriyor ve peygamberin
mirasını yıkmadan devirmeden götürebiliyorsanız, ihanet etmiyorsanız sonuçta
akıbette yeriniz peygamberlerin yanı olacaktır. Buna da bir ima içerse
gerektir.
54-)
Ve Lutan iz kale li kavmihi ete'tunel fahışete ve entüm tubsırun;
Lût...
Hani kavmine dedi ki: "Siz bile bile o hayâsızlığı uyguluyorsunuz!"
(A.Hulusi)
54 – Lût’a
da risalet verdik, o vakit ki kavmine demişti: siz gözünüz göre göre o fuhşu
yapacaksınız ha? (Elmalı)
Ve
Lutan ve Lût’u da kurtarmıştık. Yeni bir kıssaya girdi sure. Lût
peygamber biliyorsunuz bugünkü Lût gölünün güney ucunda bulunan, ama bugün
artık bulunmayan çünkü helâk olduğu için 60 metre suyun altına gömülmüş olan o
verimli, yeşil vadide bulunan 6 kente gönderilmiş bir peygamber. Bu kentlerin
başında da Sodom geliyor. Gomore geliyor ve daha başka şehirlerde var orada. Bu
vadiye gönderilmişti bu peygamber. Lût peygamber bildiğiniz gibi Hz. İbrahim’in
de yakınıydı, yeğeniydi.
Bu kıssa Kur’an da yine Salih
kıssası gibi bir çok surede anlatılır. A’raf, Şuârâ suresinde anlatılır diğer
bir çok surede anlatılır.
iz kale li kavmihi
ete'tunel fahışete ve entüm tubsırun hani o bir zamanlar kavmine
şöyle demişti; Siz fıtrattan sapma olduğunu göre göre, ki burada ve entüm tubsırun göre göre buyruluyor, ama biz
bunun neyi gördüklerini düşündüğümüzde, fıtrattan sapma, yani bir sapıklık olduğunu
göre göre, bu tür bir fuhşu işlemeyi sürdürecek misiniz. Demişti.
55-)
Einneküm lete'tuner ricale şehveten min duninnisa'* bel entüm kavmün techelun;
"Siz
kadınları bırakıp şehvetle erkeklerle mi yatıyorsunuz? Hayır, siz cahillik
yapan bir kavimsiniz." (A.Hulusi)
55 - Sahih
siz kadınları bırakıp şehvet için mutlak erkeklere mi gideceksiniz? Doğrusu siz
ne yaptığınızı bilmez bir kavimsiniz. (Elmalı)
Einneküm
lete'tuner ricale şehveten min duninnisa' şimdi siz kadınları
bırakıp ta şehvetle erkeklere yöneliyorsunuz öyle mi? bel entüm kavmün techelun Yoo..! siz aslında onun getireceği
sonucu bilmiyorsunuz. Yani siz bilmiyorsunuz diye bitiyor ayet. Fakat ilginçtir
54. ayette ve entüm tubsırun diye bitiyordu ayet. Yani göre göre
işliyorsunuz, bile bile işliyorsunuz. 55. Ayet ise entüm
kavmün techelun diye bitiyor. Siz bilmiyorsunuz, yani cahillik yapan bir
toplumsunuz..!
Şimdi hem göre göre işleyecekler,
hem de bilmeyecekler. Peki o zaman nasıl anlamalıyız? Doğru anlama şu; Siz
yaptığınızın ahlaksızlık olduğunu pekala biliyorsunuz. Bunun fıtrata uygun
olmadığını pekala biliyorsunuz. Fakat bilmediğiniz, görmezden geldiğiniz şey,
böyle bir ahlaksızlık nasıl bir felaket getirir. İşte bunu göz ardı
ediyorsunuz.
56-)
Fema kâne cevabe kavmihi illâ en kalu ahricu ale Lutın min karyetiküm* innehüm
ünasün yetetahherun;
Halkının
cevabı: "Lût Ailesi'ni şehirden sürün! Onlar temiz yaşayan insanlar"
oldu. (A.Hulusi)
56 - Buna
kavminin cevabı sade şu olmuştu: çıkarın şu Lût ailesini memleketinizden, çünkü
onlar çok temizlik taslar kimseler, demişlerdi. (Elmalı)
Fema
kâne cevabe kavmihi illâ en kalu ahricu ale Lutın min karyetiküm* innehüm
ünasün yetetahherun Peki Lût peygamberin bu uyarısı karşısında o
azgın ve sapkın kavmin tepkisi ne oldu? Yani biz yanlıştayız, bunun yanlış
olduğunu da biliyoruz, vaz geçelim mi dediler. Aslında vazgeçselerdi tevbe
etmiş olacaklardı. Fakat öyle demediler. Bakınız her çağda aslında azgınların
ve sapkınların örneğini gösterdiği bir şeyi yaptılar.
Buna karşılık kavminin cevabı Lût
ve yakınlarını ülkenizden çıkarın. Belli ki bunlar pek temiz, pek pirupak
insanlarmış demekten başka bir şey olmadı. Yani bir de alay ediyorlar, dalga
geçiyorlar..! Temizlermiş, diyorlar. Aslında ahlaksızlar, ahlaktan rahatsız
olurlar. Haramdan beslenenler helalden rahatsız olurlar. İffetsizler
iffetlilerden rahatsız olurlar. Kötüler iyilerden rahatsız olurlar. Tahammül
edemezler. Çünkü iyileri her görüşte kötülüklerini hatırlarlar. Çünkü onlar
aynadır. Aynaya bakarlar kendilerini görürler.
Eğer iyilerden arındırılırsa
toplum, aslında toplumun kötülükte eşitlenmiş olacağını düşünerek vicdanlarının
böylece kendilerini rahatsız etmeyeceği sonucuna varırlar. Çünkü unutmayınız en
kötü olanın içinde bile vicdanın bir sesi vardır. Kötülüğü işler, kötünün kötü
olduğunu da bilir. Çünkü ona bildirir o fıtratı. Fakat onun içindir ki
kötülükten vazgeçmek istemeyenler iyilerden vazgeçmek isterler. Kötülükten
vazgeçmek istemeyenler iyileri feda etmeye kalkarlar. Toplumu iyilerden
arındırarak kötülükte eşitlemeye çalışırlar. İşte Lût kavminin de tavrı bu oldu.
Bugün bu tavrı görüyorsunuz,
görüyoruz. Etrafınıza bakınız aslında hiçte yabancı, garip bir tavır değil.
Sizden rahatsız olurlar. Rahatsız olmaları aslında iyiyi görünce kötüyü
hatırlamalarındandır. Aslında iyi olmaya niyetli olmadıklarının bir göstergesidir.
Sizi yok etseler vicdanları kendilerini rahatsız etmeyecektir. Öyle
zannederler. Onun içinde sizi yok etmek için size savaş açarlar.
57-)
Feenceynahu ve ehlehu illemraeteh* kaddernaha minel ğabiriyn;
Biz de
Onu ve ehlini kurtardık, karısı müstesna... Onu, geride kalıp helâk olanlardan
(olmasını)
takdir ettik. (A.Hulusi)
57 - Bunun
üzerine onu ve ehlini necâta çıkardık ancak karısını kalanlardan takdir
etmiştik. (Elmalı)
Feenceynahu
ve ehlehu illemraeteh* kaddernaha minel ğabiriyn derken biz onu ve
yakınlarını kurtardık. Ancak karısının geride kalanlar arasında yer almasını
kararlaştırdık.
Evet. Burada Feenceynahu ve ehlehu buyruluyor. Onu ve
yakınlarını. Ehl; Kan bağı ile sınırlı bir çerçevesi yok bu kelimenin.
Yani kan bağı ile sınırlı değil. Onun içinde Nuh’un oğlu için Kur’an da ..leyse
min ehlik. (Hûd/46) o senin ehlinden değildir buyrulur. Oysa ki oğlu, oğlu
ama inancından olmadığı için ehlinden de değil.
Burada çok özel bir inanç ailesi
tanımı yapılır. Aile demektir ehl. Fakat aileniz iman ile sınırlanmalı. İman
ailenizin sınırlarını belirlemeli. Bu anlamda Kur’an ın getirdiği bu yepyeni
aile tanımına Resulallah’ın katkısı şu olmuştu; Selmanu minna min ehli beyti.
Selman bizdendir, ehli beytimdendir. Oysaki Selman atadan dededen anadan,
Araplarla hiç ilişkisi olmayan bir kavimden di. Yani İran’lıydı, Fars’tı.
Yabancı bir toplumdan çıkmış gelmişti. Ama Resulallah’a amcasından daha
yakındı. Onun için aileden saydı Resulallah onu. Çünkü ailenin kapsamını iman
belirliyordu. Kan bağı, din bağı ile sınırlanmıştı. O nedenle de burada ki ehli
de o bağlamda anlamak lazım.
Niçin Hz. Lût’un karısının
istisna tutulduğu döndürülüp döndürülüp söylenir tekrarlanır? Çünkü yakınlık
kan bağı, hısımlık tek başına belirleyici değildir. Yani eğer bir peygamberin
hidayet dağıtmak elinde olsaydı önce eşine verirdi. Onun için her insan kendi
sorumluluğunu kendisi yerine getirecek, kendi yönelişini kendisi tespit edecek,
tercihiyle bulacaktır hakikati. Peygamberler sadece yol gösterirler. Eğer
hidayeti kaşık kaşık içirmek mümkün olsaydı bundan bir tasta öz çocuklarına Nuh
gibi, Öz eşlerine Lût gibi, öz babalarına İbrahim gibi içirirlerdi. Ama bunu
yapamadılar. Onun içindir ki sevgili efendimiz bu gerçeği öz kızı Fatıma’ya;
“Kızım fatıma nefsini Allah’ın elinden satın al, babam peygamber deme, vallahi
yarın senin içinde bir şey yapamam.” Diye uyarıyordu.
58-)
Ve emtarna aleyhim metaren, fesae metarul münzeriyn;
Ve
onların üzerine bir yağmur da yağdırdık ki! Uyarılanların yağmuru ne kötüdür!
(A.Hulusi)
58 - Ve
onların üzerlerine öyle bir yağmur yağdırmıştık ki ne kötüdür o münzerîn
yağmuru? (Elmalı)
Ve
emtarna aleyhim metaren nihayet bela sağanağını üzerlerine boca
ettik fesae metarul münzeriyn gör ki
uyarılan fakat uslanmayan kimselerin maruz kaldığı sağanak, bela sağanağı ne
berbat bir beladır.
Rabbim her türlü bela
sağanağından bizleri muhafaza kılsın. Ama hepsinden önce de vahye sırt dönmek,
peygamberin yüce çağrısına koşmamak ve Allah ile arayı bozmak ve ilişkiyi
kesmek gibi manevi belanın en büyüğü olan belalardan bizleri korusun.
“Ve
ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.
119. videonun sonu.
119. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/10/19/islamoglu-tef-ders-neml-032-058119/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder