D sayfasından devam
68-) Ve nüfiha fiys Suri fesa'ıka men fiys
Semavati ve men fiyl Ardı illâ men şaAllâh* sümme nüfiha fiyhi uhra feizâ hüm
kıyamun yenzurun;
Sur'a
üflenmiştir! Bu yüzden, Allâh'ın dilediği müstesna, semâlarda ve arzda kim
varsa çarpılıp baygınlık geçirmektedir... Sonra ona ikinci (defa) nefholundu; işte
onlar ayaklanmışlar bakıyorlar. (A. Hulusi)
68 - Ve
sur üflenmiştir de Göklerde kim var, Yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır,
ancak Allahın dilediği müstesnâ, sonra ona bir daha üflenmiştir, bu kere de hep
onlar kalmışlar bakıyorlardır. (Elmalı)
Ve nüfiha fiys Sur sûra üflenecek.
Aslında mazi fiil, yani geçmiş zaman kipi kullanılmış, sûra üflendi. Fakat
kıyametle ilgili tüm ayetlerde, hemen hemen tamamında geçmiş zaman kipi
kullanılır ki o hadisenin mutlaka gerçekleştiğine delalet eder bu. Onun içinde
gelecek zaman şeklinde Türkçeleştirmemizde bir sakınca yok. Ya da Ve nüfiha fiys sûver diye de okuyanlar
olmuş, Katade böyle okumuş ilk otoritelerimizden. Buna göre mana şöyle olur
suretlere ruh üflendiğinde. Yani cansız suretler canlandırıldığında, can
verildiğinde.
fesa'ıka men fiys Semavati ve men fiyl Ardı
illâ men şaAllâh Allah’ın diledikleri dışında göklerde ve yerde
bulunan herkes dehşetten çarpılmışçasına düşüp bayılacaktır. Son saatin
dehşetinden korunanlar burada istisna tutulmuş İllâ men şaAllah, yani sadece onlar dışında göklerde ve yerde
bulunan herkes son saatin dehşetinden çarpılmışçasına düşüp yıkılacaklar,
bazılarının ödleri kopacak, sanki bazıları çıldırmış gibi olacak. Bazıları
gerçekten gidecekler, bazıları bayılacaklar. Yani burada böyle bir dehşet
sahnesi son saat sahnesi ele alınıyor.
Büyük bir dehşet karşısında nutku
tutulmayı ifade ediyor ayet adeta. Küllü men 'aleyha fan. Ve yebka vechu
Rabbike ZülCelâli vel'İkrâm (Rahman/26-27) O gün herkes, ama herkes
fani olacak. Sadece baki kalacak olanda benim zatımdır diyor ya. Evet bu
çerçevede algılamak lazım. Allah’ın Kahhar isminin tecellisi adeta bu ayette
anlatılan. Bu surenin başka ayetlerinde de göndermeler var bu hadiseye.
sümme nüfiha fiyhi uhra feizâ hüm kıyamun
yenzurun sonra sûra bir daha üflenecek. İşte o zaman onlar
yerlerinden doğrulup gerçeği görecekler. Bu da kıyametin, yani yeniden kalkışın
sûru. Peygamberimiz sûra 3 kere üfleneceğine dair bir hadisi şerifi var.
1 - Biri bütün canlıların, insanların
ve bütün bilinçli varlıkların öldüğü, yere serildiği, yok olduğu. İkinci Sûr,
işte ona son saat diyoruz birincisine.
2 - İkinci sûr bütün varlıkların
dirildiği, hesaba çekildiği, hesaba çekilmek için dirildiği.
3 - Üçüncü sur ise bütün varlıkların
hesap sonucunda yerlerine yerleştiği, herkesin akıbetini bulduğu şeklinde izah
edilmiş.
69-) Ve eşrakatil Ardu Bi nûri Rabbiha ve vudı'al Kitabu ve
ciy'e Bin Nebiyyiyne veş Şühedâi ve kudiye beynehüm Bil Hakkı ve hüm lâ
yuzlemun;
Arz,
Rabbinin nûru ile parıldamış, Bilgi (hakikat) açığa çıkmış, Nebiler ve şüheda getirilmiş, onlar
haksızlığa uğratılmaksızın aralarında Hak olarak hükmedilmiştir. (A. Hulusi)
69 - Ve
Arz rabbinin nuruyla parlamıştır, kitab konmuş, Peygamberler ve şahitler
getirilmiş ve beyinlerinde hak ile hüküm verilmektedir hem hiç zulüm olunmazlar.
(Elmalı)
Ve eşrakatil Ardu Bi nûri Rabbiha ve
yer rabbinin nûruyla aydınlanacak. Bu yer yer yüzü şeklinde de anlaşılabilir.
Bu yerden başka bir yer yani ahiretin, daha doğrusu hesap gününün üzerinde
dizayn edileceği, mahşerin, hesabın görüleceği, bizim bilmediğimiz bambaşka bir
boyut olarak ta anlaşılabilir ki, Razi 2. şekilde anlamış. Bambaşka bir yer.
Yani yerler o gün başka yerlere döndürülecek ayetine dayanarak. Ama daha başka
müfessirlerde bu yer yüzü yeniden dizayn edilecek ve mahkeme görülecek şeklinde
anlamışlar.
Varlık, var oluş ışığını ,
enerjisini Allah’tan alır. Burada da o var. Ve eşrakatil Ardu Bi nûri Rabbiha rabbinin
nûruyla yer aydınlanacak. Evet, Allâhu Nûrus Semâvâti vel Ard.
(Nûr/35) diyordu ya ayet, Allah göklerin ve yerin ışığı, aslında enerjisi.
Yani, gökler ve yer hayatiyetini, varlık sebebini Ondan alır. Onun için hayat
ışığı O’dur. Kimse karanlığa sığınamayacak anlamı da var aslında burada. O gün
mahkeme yeri öyle aydınlatılacak ki, kimse bir sütrenin, bir ağacın, bir
duvarın arkasına kaçıp ta gizlenemeyecek.
ve vudı'al Kitab tutulan hesaplar
ortaya konulacak, ve ciy'e Bin Nebiyyiyne veş Şühedâ peygamberler ve
diğer tüm şahitler huzura getirilecek. ve kudiye beynehüm Bil Hakkı ve hüm lâ yuzlemun
onlar arasında adaletle hükmedilecek ve
kendileri asla zulme uğramayacaklar. İlahi mahkemede hesap görülecek bu
ayet o hesaba ilişkin. İkra' Kitabek.(İsra/14), oku sicilini, oku senin için tutulan bu
defteri. Daha doğrusu hayat filmini seyret kefa Bi
nefsikel yevme aleyke Hasiyba. (İsra/14) Hesap görücü olarak bugün
sana sen yetersin. Yani başka bir muhasip arama, hiç kimseye gerek yok. Sen,
senin hesabını göreceksin.
Nebiler ve
diğer sehiydler, şahitler huzura getirilecek. Yani peygamberler ve risalet
emanetine onların izini sürerek sahip çıkanlar şahit olacaklar. Peygamberlerin
mesajını insanlığa ulaştıran her insanda onlarla birlikte anılıyor ayette çok
ilginç ve vurgu yapılması gereken nokta.
70-) Ve vuffiyet küllü nefsin ma amilet ve HUve
a'lemu Bima yef'alun;
Her
nefse yaptığının karşılığı tam verilir... O, onların yapıp işlediklerini (yaptıklarının yaratanı olarak)
daha iyi bilir. (A. Hulusi)
70 - Ve
her nefis ne amel yaptı ise tamamen ödenmiştir, ve her ne yapıyorlarsa o
alemdir. (Elmalı)
Ve vuffiyet küllü nefsin ma amilet
herkese tüm yaptıklarının karşılığı eksiksiz olarak verilecek. ve HUve a'lemu
Bima yef'alun nasıl olsa onların yaptığı her şeyi O bilmektedir.
Yani Allah onların yaptığı her şeyi bilmektedir.
Femen ya'mel
miskale zerretin hayren yerah. Ve men ya'mel miskale zerretin şerren yerah.
(Zilzal/7-8) kim zerre kadar bir hayır yapmışsa onu görecek. Yani atlanmayacak,
iç bir şeyin üstü örtülmeyecek, görecek. Ama Allah rahmetiyle muamele edecek.
Zerre kadar da bir şer de yapmışsa onu da görecek. Ama Allah merhametiyle
muamele edecek o ayrı. Fakat hiçbir şey atlanmayacak. Atlatamayacaksınız O’nu
diyordu ya, Allah’ı atlatamayacak insan.
71-) Ve siykalleziyne keferu ila cehenneme
zümera* hattâ izâ cauha fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha elem ye'tiküm
Rusülün minküm yetlune aleyküm âyâti Rabbiküm ve yünziruneküm Lıkae yevmiküm
hazâ* kalu bela ve lâkin hakkat kelimetül azâbi alel kâfiriyn;
Hakikat
bilgisini inkâr edenler de sınıflar hâlinde cehenneme sevk olunmuştur...
Nihayet oraya geldiklerinde, onun kapıları açıldı ve onun bekçileri onlara:
"Sizden, Rabbinizin işaretlerini size bildiren, bu sürece kavuşacağınız
hakkında sizi uyaran Resûller gelmedi mi?" dedi... Dediler ki:
"Evet"... Ne var ki, azap sözü, hakikat bilgisini inkâr edenler
üzerine gerçekleşmiştir." (A. Hulusi)
71 - Ve
küfredenler zümre zümre Cehenneme sevk edilmektedir, nihayet ona vardıklarında
kapıları açılır ve bekçileri onlara şöyle der: size rabbinizin âyetlerini okur
ve sizi bu günün» likasından korkutur Resuller gelmedi mi içinizden sizlere?
Evet derler: geldi velâkin kâfirler üzerine «kelimei azâb» Hakk oldu. (Elmalı)
Ve siykalleziyne keferu ila cehenneme zümera
küfürde direnenler ise gruplar halinde cehenneme yollanacaklar. Cehennem;
Allah’ın insana olan sevgi, yatırım ve ilgisinin büyüklüğünün tersinden
ifadesi. Allah tarafından terk edildiğini anlayan ruhun içine düştüğü bin
yangından beter bir yangın, yürek ateşi. Sırtını hakka dönen yüzünü cehenneme
döner. Onun için cehennem Allah’ın insanı terk ettiği durumdur. Allah
tarafından terk edilmiş insan, kendisi
bizzat cehennemdir.
hattâ izâ cauha fütihat ebvabüha
oraya vardıklarında cehennemin kapıları açılacak. ve kale lehüm hazenetüha elem ye'tiküm Rusülün
minküm yetlune aleyküm âyâti Rabbiküm ve yünziruneküm Lıkae yevmiküm hazâ
ve oranın muhafızları onlara size aranızdan rabbinizin ayetlerini ulaştıran ve
sizi hesap vereceğiniz bugüne karşı uyaran elçiler gelmedi mi diye soracaklar.
kalu bela ve lâkin hakkat kelimetül azâbi alel
kâfiriyn Onlar, hayır elbette geldi diyecekler. Ne var ki kafirler
hakkında ki azab hükmü o zaman kesinleşmiş olacak. Yani iş işten geçtiği için
hiçbir şeye yaramayacak.
72-) Kıyledhulu ebvabe cehenneme halidiyne
fiyha* fe bi'se mesvel mütekebbiriyn;
Denildi
ki: "Girin cehennemin kapılarından, orada sonsuza dek kalacaksınız...
Kibirli, benliklerinden vazgeçemeyenlerin kalacakları yer ne kötüdür!" (A.
Hulusi)
72 - Denilir:
girin Cehennemin kapılarına; ebediyen içinde kalmak üzere, bak ne fenadır mevkii
mütekebbirlerin. (Elmalı)
Kıyledhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha
onlara denilecek ki: içinde yerleşip kalmak üzere cehennem kapılarından girin. fe bi'se mesvel
mütekebbiriyn sahi mütekebbirler, küstahça böbürlenenler için ne
berbat bir yerdir orası.
Mütekebbiriyn; Mütekebbir,
tegebbür, kibir, küstahlık, küfrün Allah cihetinden okunuşudur dostlar.
Küstahlık ve kendine yetme sahte duygusu. Kendine ait hiçbir şeyi olmayıp sahip
olduğu her şey ilahi bir emanet olan insanın Allah’a muhtaç olmadığını sanması,
işte tekebbür bu. Ne büyük ihanet tekebbür.
73-) Ve siykalleziynet tekav Rabbehüm ilel
cenneti zümera* hattâ izâ cauha ve fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha
Selâmün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidiyn;
Rablerinden
ittika edenler (bedenselliklerinden korunanlar) ise sınıflar hâlinde cennete sevkolunmuştur... Nihayet
oraya geldiklerinde ve onun kapıları açıldığında, onun muhafızları hitap eder:
"Selâmun aleyküm! Ne hoş olmuşsunuz... Sonsuza dek kalmak üzere
girin!" (A. Hulusi)
73 - Rablerine
korunmuş olan muttakîler de zümre zümre Cennete sevk olunmaktadır, nihayet ona
vardıkları ve kapıları açılıp bekçileri onlara «selâm sizlere ne hoşsunuz!
(Elmalı)Haydin girin onlara ebediyen kalmak üzere» diye selâm durdukları.
(Elmalı)
Ve siykalleziynet tekav Rabbehüm ilel cenneti
zümera rablerine karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar ise
gruplar halinde cennete yollanacaklar. Cennete; güzelliğin üretildiği merkez
olan cennete. Tekamülün son halkası olan cennete. İnsanın yücelip yücelipte
mükemmele ulaştığı mükemmel mekana.
hattâ izâ cauha ve fütihat ebvabüha ve kale
lehüm hazenetüha Selâmün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidiyn oraya
vardıklarında cennetin kapıları açılıp ta oranın muhafızları kendilerine selam
olsun size selam olsun, hoş safa geldiniz siz. Haydi buyurun yerleşip kalmak
üzere cennete girin diyecekler, böyle karşılanacaklar. Yani karşılayanları
melekler olacak, onları tebrik edecekler.
Cennet; sadakatin ödüllü,
sadakatin bedeli değil, ödüldür. Güzelliğin üretildiği merkez demiştim ya,
insanın kemale yürüyüşünün mükemmel son durağı. Fela ta'lemü nefsün ma uhfiye lehüm min
kurreti a'yün. (Secde/17) diyordu ya Kur’an, hiç kimse, ama hiç
kimse cennette kendisini nasıl göz kamaştırıcı sürprizlerin beklediğini hayal
dahi edemez. İşte bu, söylenecek tek söz var cennet hakkında, o da bu.
74-) Ve kalül Hamdu Lillâhilleziy sadekanâ
va'deHU ve evresenel Arda netebevveü minel cenneti haysü neşa'* fe nı'me ecrul
'amiliyn;
(Cennetlikler) dediler ki:
"Hamd o Allâh'a ki, vaadini gerçekleştirdi ve bizi şu arza (ortama) vâris kıldı...
Cennetten dilediğimiz makamda yaşıyoruz... (İmanın
gereğini) uygulayanların karşılığı ne
güzelmiş!" (A. Hulusi)
74 - Onlar
da: hamd o Allaha ki bize vaadini doğru çıkardı ve bizi Arza vâris kıldı,
Cennetten istediğimiz yerde makam tutuyoruz» dedikleri vakit... bak artık ne
güzeldir ecri o âmillerin. (Elmalı)
Ve kalül Hamdu Lillâhilleziy sadekanâ va'deHU
ve evresenel Arda netebevveü minel cenneti haysü neşa' onlar da
şöyle mukabele edecekler kendilerini karşılayan ve tebrik eden meleklere; Bize
olan vaadini gerçekleştiren, bizi bu uçsuz bucaksız mekana varis kılan ve bizi
cennette dilediğimiz gibi yere yerleştirecek olan Allah’a sonsuzca hamd olsun. fe nı'me ecrul
'amiliyn işte çalışıp çabalayanların ödülü böyle güzeldir. Gözün
aydın olduğu andır bu an. Mutluluğun ete kemiğe büründüğü andır bu an. Her bir
hücrenin sevinçten ağladığı andır bu. sevincin, yüzleri ayın on dördüne
çevirdiği andır bu. Meleklerin bile insanoğluna gıpta ve imrenerek baktığı
andır bu. Onun içindir ki;
75-) Ve teral Melâikete hâffiyne min havlil 'Arşi yüsebbihune
Bi Hamdi Rabbihim* ve kudıye beynehüm Bil Hakkı, ve kıylel Hamdu Lillâhi Rabbil
'alemiyn;
Melekleri
de; Arş'ın (hükümranlık tahtının - El Esmâ
özelliklerinin açığa çıkma/seyri makamının)
her yanından kuşatmışlar ve Rablerinin hamdini, münezzeh oluşunu
dillendirirlerken görürsün... Herkes hakkında Hak olarak hükmolunmuş ve:
"Hamd, Rabb-ül âlemîn olan Allâh'a aittir" denilmiştir.(A. Hulusi)
75 - Melâikeyi
de görürsün Arşı etrafından donatmışlar rablerine hamd ile tesbih ediyorlardır
ve halk arasında Hakk ile hüküm icra edilip denilmektedir: «elhamdulillahi
rabbil alemîn»(Elmalı)
Ve teral Melâikete hâffiyne min havlil 'Arşi
yüsebbihune Bi Hamdi Rabbihim sen, meleklerin o gün Allah ın hükümranlık
makamının etrafında halkalanıp hamd ile rablerinin sonsuz yüceliğini dile
getirdiklerini görürsün. İnsanoğluna verilen ödül meleklerin dahi gözünü
kamaştıracak ve bu manzara karşısında cuşu huruşa gelip o gün işte Allah’a hamd
edecekler. İnsanoğluna olan bu büyük lütfundan dolayı.
ve kudıye beynehüm Bil Hakkı, ve kıylel Hamdu
Lillâhi Rabbil 'alemiyn ki herkes hakkında adaletle hüküm
verilmektedir o gün ve şöyle denilmektedir. Hamd olsun alemlerin rabbi olan
Allah’a.
İnsanı yaratan onu donatan, onu
seven ve sevgisini cennetle ödüllendiren Allah a biz de sonsuzca hamd ediyoruz
ve bir Hamdi de bize bu vahyi gönderip bizi muhatap aldığı, ve bizi bu vahiyle
inşa edilecekler arasında kıldığı için O’na sonsuzca hamd ediyoruz.
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
146. videonun sonu.
146. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder