Değerli Kur’an dostları
geçtiğimiz ders Mü’min suresinin 22. ayetine kadar tefsir etmiştik. Bugün aynı
surenin 23. ayeti ile dersimizi sürdüreceğiz. Ancak geçen dersimizde
işlediğimiz ayetleri kısaca hatırlatmam gerekirse, Allah’ın ayetlerini polemik
konusu edinenlerden söz eden pasajlar işledik. Allah’ın ayetlerini polemik
konusu edinmek, inkarı Allah’ın ayetleriyle savunmaya, yani batılı kayırmak
için Hakkı kendisi ile vurmaya kalkmak diye tarif etmişti 5. ayet.
İşte bu çerçevede Allah’ın
ayetlerini polemik konusu edip onlar hakkında ileri geri konuşan akıl ele
alınıp en sonunda ilahi rehberliği reddedenlerin akıbetini ifade etmişti geçen
dersimizde işlediğimiz pasajlar. Ve Musa ve Firavun mücadelesine söz getirildi.
Şimdi bu tarihi mücadelenin bağlamında tarih üstü, tarih ötesi tüm zamanlar ve
mekanlar üstü ibret ve ders çıkaracağımız noktalara dikkatimizi çekecek vahiy.
Özetle bu mücadele de siz Allah’a
güvenin Allah size olan desteğini en ummadığınız zamanda gönderir. Mesajı
verilmekte. Belki daha özet bir biçimde söylemek gerekirse Allah’ın yardımı
asla engellenemez. Firavunun sarayında da olsa asla ilahi yardım engellenemez
mesajıdır.
23-) Ve lekad erselna Musa Bi âyâtiNA ve
sultanin mubiyn;
Andolsun
ki Musa'yı işaretlerimiz ve apaçık bir karşı konulamaz delil ile irsâl ettik.
(A. Hulusi)
23 - Celâlim
hakkı için Musâ’yı âyetlerimizle ve açık bir bürhan ile gönderdik. (Elmalı)
Ve lekad erselna Musa Bi âyâtiNA ve sultanin
mubiyn doğrusu biz Musa’ya mesajlarımızı ve sahibinin doğruluğuna
şahit olan apaçık bir belgeyi vermiş, mesajlarımızla ve sahibinin doğruluğuna
şahitlik yapan apaçık bir belge ile Musa’yı elçi göndermiştik.
24-) İla fir'avne ve hamane ve karune fekalu
sahırun kezzab;
Firavun'a,
Haman'a ve Karun'a (irsâl ettik)... Dediler ki: "Çok yalancı bir büyücüdür." (A.
Hulusi)
24 - Firavuna
ve Hâmân’a ve Karun’a da dediler ki: bir sihirbaz, bir yalancı. (Elmalı)
İla fir'avne ve hamane ve Karun
kimlere? Firavuna, Haman’a ve Karun’a. Aslında ayeti kerime de bu üç erkin
sayılması, iktidarı oluşturan üç saç ayağına bir gönderme.
1 - Üç erkten birincisi; Firavun,
siyasal ayak.
2. Haman; Bürokratik ayak,
3 – Karun; Ekonomik ayak.
Yani bir zulüm eğer payidar
oluyorsa bu üç ayak üzerinde durur genellikle. Onun bir ayağı siyasaldır, bir
ayağı bürokratiktir veya dini bürokrasidir, bir ayağı da ekonomiktir. İşte
burada bu üçünü birden görmekteyiz. Haman; bir yoruma göre Ha-aman, yani amon
tapınağının baş rahibi ve onun temsil ettiği dini erk. Ama eski Mısır yönetim
tarzı göz önüne getirilecek olursa o yönetimde Firavundan sonra yetki amon
tapınağının baş rahibinde. Dolayısıyla Firavun adına kimi zaman yetkileri onu
kullandığını da biliyoruz.
İşte bu çerçeve de Karun ise
ekonomik erki temsil ediyor. Yani paranın gücünü temsil ediyor. İktidarın gücü,
paranın gücü ve örgütlü dinin, ya da dini bürokrasinin gücü Firavunun zulmünün
üç saç ayağını oluşturuyordu. Ve ilginçtir ki Hz. Musa’nın getirdiği tevhide
karşı bu üç saç ayağı, yani sapmış olan putperestliğin dini erki yine siyasetin
Firavunla temsil edilen erki, ekonominin Karun’la temsil edilen erki tevhide
karşı, ilahi mesaja karşı birlikte savaş verdiler. Yani ilahi mesaj bu üçünü
birden iktidarını sarstı, salladı ve sonunda devirdi.
fekalu sahırun kezzab fakat onlar
yalancı sihirbazın teki demişlerdi. Bu yalancı sihirbazın teki diye Hz. Musa’ya
yönelik bu iftira aslında efendimiz S.A. ı da teselli mahiyeti taşıyor. Çünkü
benzerini müşrikler de Resulallah’a söylemişlerdi. Yalancı sihirbazın teki.
Oysa Nebi S.A. hiçbir sihrine şahit olmamışlar. Bırakınız onu olağan dışı
sayılabilecek bir şeyini görmemişlerdi ki onun sihrine örnek vermek gerektiği
zaman zorlanmışlar ve sadece diye diye anne babayı evladından ya da evladı anne
babasından ayırıyor diyebilmişlerdi. Sihir bunun neresinde?
Resulallah bununla teselli
ediliyor ve sana yönelik bu iftira sadece seninle başlamadı. Risalet vazifesini
üstlenen senden önceki nebilerde bu türden iftiralara maruz kaldılar. Ama
iftira edenler suya gömüldüler. İftira edilen nebilerse tarih onların adını
altın harflerle yüreklere yazdı.
25-) Felemma caehüm Bil Hakkı min 'ındiNA kaluktülu
ebnaelleziyne amenû meahu vestahyu nisaehüm* ve ma keydül kâfiriyne illâ fiy
dalâl;
(Musa) onlara indîmizden Hak
olarak (Hakk'ı)
getirince, dediler ki: "Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün,
kadınlarını diri bırakın"... Hakikat bilgisini inkâr edenlerin tuzağı boşa
çıkar! (A. Hulusi)
25 - Bunun
üzerine kendilerine tarafımızdan hakkı getiriverince de onunla beraber iman
etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri tutun dediler, kâfirlerin
düzeni de hep dalâl içinde. (Elmalı)
Felemma caehüm Bil Hakkı min 'ındiNA kaluktülu
ebnaelleziyne amenû meahu vestahyu nisaehüm Musa kendilerine
katımızdan hakikati getirince onun yanında yer alan mü’minlerin kadınlarını sağ
bırakıp oğullarını öldürün dediler. Onun yanında yer alan, iman eden kimselerin
kadınlarını sağ bırakıp oğullarını öldürün. Bu biraz da Tevrat merkezli bir
yorumla kız çocuklarını diri bırakıp erkeklerini öldürün şeklinde anlaşılmış.
Ama ibarede ki kadın manasına
gelen nisa kelimesinden yola çıkarak anneleri sağ bırakıp çocuklarını
öldürdüklerini de söyleyebiliriz. Yani burada eğer söz konusu olan soykırımsa
cezalandırılması gereken annelerdi denilebilir. Yani neden anneler, yani doğum
yapan, çocuk doğuran, Firavunun yasağını bile bile çocuk doğuran anneler
cezalandırılmıyor da çocukları öldürülüyor. Küçücük yavrular öldürülüyor
denilecek olursa analara acı çektirmek için diye cevap verebiliriz. Yani
Firavunun zulmü, anaların rahmine uzanmıştı. Anaların rahmine uzanan zulmün
nasıl sonuç vereceği konusunda eğer tereddüdünüz varsa işte bu tarihi kıssayı
göz önüne getirin.
Bir zulüm ki anaların rahmine
kadar uzanıyorsa orada iş bitmiş demektir değil mi? Hayır. İşte bize böyle
düşünen mantığın Allah’ın yardımını hesaba katmadığı gerçeğini söylüyor bu
kıssa. İnsanın gücünün bittiği yerde Allah’ın yardımı başlar. Zulmün isterse
annelerin rahmine kadar uzansın yine de sonuçta başaramayacağının tarihi bir
vesikasıydı bu. Firavun sonunda düşmanını kucağında büyütmek zorunda kalmıştı.
Yani siz zulmünüzle annelerin rahmini dahi kontrol altına almaya kalkarsınız.
Fakat Allah size öyle bir düzen kurar ki, siz düşmanınızı kucağınızda el bebek, gül bebek yetiştirmek zorunda
kalırsınız, farkına bile varmazsınız. İşte Hz. Musa’nın hayatı budur.
[Ek bilgi; FİRAVUNUN ERKEK
ÇOCUKLARI ÖLDÜRMESİ
…Firavun'un bir rüya
gördüğünü, korkup kederlendiğini naklediyor. Rüyasında Kudüs tarafından gelen
bir ateş gördü. Bu ateş, Mısır'a kadar uzanıp, Firavun'un evlerini yaktı. Fakat
sadece Kıpti'lere zarar verdi, İsrail oğulları ise kurtuldular. Uyanınca hemen
kahin ve müneccimlerden rüyayı tabir etmelerini istedi. Onlar dediler ki;
"İsrail oğulları içinden bir çocuk dünyaya gelecek, Mısırlıların helakine
ve senin krallığının yok olmasına sebep olacak. Doğacağı zaman da iyice
yaklaştı."
Bu haber üzerine telaşlanan Firavun, İsrail oğullarından
doğan bütün erkek çocukların öldürülmesini emretti….Kaynak;
[Ek bilgi 2; İsrailliler Mısır’da Baskı
Görüyor.
15 - Mısır Kralı, Şifra ve Pua
adındaki İbrani ebelere şöyle dedi:
16 - İbrani kadınlarını doğum
sandalyesinde doğurturken iyi bakın; çocuk erkekse öldürün, kızsa dokunmayın.”
17 - Ama ebeler Tanrı’dan
korkan kimselerdi, Mısır Kralı’nın buyruğuna uymayarak erkek çocukları sağ
bıraktılar.
18 - Bunun üzerine Mısır Kralı
ebeleri çağırtıp, “Niçin yaptınız bunu?” diye sordu, “Neden erkek çocukları sağ
bıraktınız?”
19 - Ebeler, “İbrani kadınlar
Mısırlı kadınlara benzemiyor” diye yanıtladılar, “Çok güçlüler. Daha ebe
gelmeden doğuruyorlar.”
20 - Tanrı ebelere iyilik
etti. Halk çoğaldıkça çoğaldı.
21 - Ebeler kendisinden korktukları
için Tanrı onları ev bark sahibi yaptı.
22 - Bunun üzerine firavun
bütün halkına buyruk verdi: “Doğan her İbrani erkek çocuk Nil’e atılacak,
kızlar sağ bırakılacak.”
(2) 1 - Levili bir adam kendi
oymağından bir kızla evlendi.
2 - Kadın gebe kaldı ve bir
erkek çocuk doğurdu. Güzel bir çocuk olduğunu görünce, onu üç ay gizledi.
3 - Daha fazla
gizleyemeyeceğini anlayınca, hasır bir sepet alıp katran ve ziftle sıvadı.
İçine çocuğu yerleştirip Nil kıyısındaki sazlığa bıraktı.
4 - Çocuğun ablası kardeşine
ne olacağını görmek için uzaktan gözlüyordu.
5 - O sırada firavunun kızı
yıkanmak için ırmağa indi. Hizmetçileri ırmak kıyısında yürüyorlardı. Sazların
arasındaki sepeti görünce, firavunun kızı onu getirmesi için hizmetçisini
gönderdi.
6 - Sepeti açınca ağlayan
çocuğu gördü. Ona acıyarak, “Bu bir İbrani çocuğu” dedi.
7 - Çocuğun ablası firavunun
kızına, “Gidip bir İbrani sütnine çağırayım mı?” diye sordu, “Senin için bebeği
emzirsin.”
8 - Firavunun kızı, “Olur”
diye yanıtladı. Kız gidip bebeğin annesini çağırdı.
9 - Firavunun kızı kadına, “Bu
bebeği al, benim için emzir, ücretin neyse veririm” dedi. Kadın bebeği alıp
emzirdi.
10 - Çocuk büyüyünce, onu geri
getirdi. Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. “Onu sudan çıkardım” diyerek adını
Musa koydu. (Tevrat,
Mısırdan çıkış 1- 2)]
ve ma keydül kâfiriyne illâ fiy dalâl
kafirlerin düzeni asla hedefine ulaşmayacaktır. İşte bu tarihi hadise de bunun
göstergesi.
El adlü esasül mülk demişti Hz. Ömer. Adalet iktidarın temelidir,
esasıdır. Devlet diyor bir İslam alimi, küfürle değil zulümle yıkılır. Onun
içindir ki zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur. Belki Kur’an da sık sık
Firavun ve Musa mücadelesini anlatılmış olması insanoğluna zulmün payidar olmayacağının bir ibret vesikası idi.
26-) Ve kale fir'avnü zeruniy aktül Musa vel
yed'u Rabbeh,* inniy ehafü en yübeddile diyneküm ev en yuzhire fiyl Ardıl
fesad;
Firavun
dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim... O da Rabbini (yardıma) çağırsın...
Muhakkak ki ben, (Musa'nın) din anlayışınızı değiştirmesinden yahut bu beldede fesat
çıkarmasından korkuyorum." (A. Hulusi)
26 - Bir
de Firavun: bırakın beni, dedi: öldüreyim Musâ’yı da o rabbine duâ etsin, zira
ben onun dininizi değiştirmesinden ve yahut Arzda bir fesat çıkarmasından
korkuyorum. (Elmalı)
Ve kale fir'avnü zeruniy aktül Musa
Firavun; bana bırakın Musa’yı ben öldüreyim dedi ve ekledi vel yed'u Rabbeh,* inniy ehafü en yübeddile
diyneküm ev en yuzhire fiyl Ardıl fesad O rabbine yalvara dursun vel
yed’u rabbeh, ama ben asıl onun, sizin dininizi değiştirmesinden ve dahi ülkede
düzeni bozmasından korkuyorum. Yani iki şeyden korktuğunu söylemişti firavun;
dininizi değiştirmek ve düzeni bozmak.
Ama ondan önce bir cümle var zeruniy aktül Musa bırakın onu bana ben
öldüreyim Musa’yı diyor. Ölümle korkutuyor. Tüm Firavunlar en çok ölmekten
korkarlar. Aslında biri düşmanını neyle korkutuyorsa, kendisi ondan çok
korkuyordur. Bu bir açık vermedir. Tüm tarihin firavunları ölümden çok
korkarlar. İşte bu nedenle de hasımlarını en çok ölümle korkutmaya kalkarlar.
Ve onların en büyük düşmanı insanın ölümden korkmaması, ölümden korkmayan
insan. Ya da insandan ölüm korkusunu kaldıran bir iman gücüdür. Onun için böyle
bir imandan her çağın Firavunları çok korkarlar. Ve arkasından iki şey
söylemişti; Sizin dininizi değiştirmesinden korkuyorum, düzeni bozmasından.
Aslında buradaki din hayat tarzı
manasına gelir. Hayat tarzınızı değiştirmesinden diye de anlayabiliriz. Kendisi
hayat tarzını, anaların rahmine uzanacak kadar zulümle değiştirmeye kalkıyordu.
Ama Musa sözle daha güzel bir hayat tarzını anlatırken ona razı olmuyordu. İşte
zulmün mantığı bu. Kendisi kendi hayat tarzını annelerin rahmine uzanacak kadar
dayatıyor, fakat daha güzel ilahi bir teklif ile gelen hayat tarzını ise
anlatmaya dahi izin vermiyor ve ölümle tehdit ediyor.
Fesat çıkarma suçlaması zulümden
beslenenler, zulme razı olmayan herkesi kamu düzenini bozmakla suçlamışlar.
Onun için hemen siyasal bir alana getiriyor sözü firavun. Yani kendi zulüm
iktidarını sarsacak ve sallayacak her unsuru, toplumsal düzeni bozan bir olay
olarak lanse etmeyi propagandasına uygun buluyor. Bu klasik bir firavun
mantığı.
Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
148. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder