El Hamdu Lillahi Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü alâ Resulüna
Muhammedin ve alâ alihi ve ashabihi ecmaiyn.
Rabbişrah
liy sadriy;
Ve
yessirliy emriy;
Vahlül
ukdeten min lisaniy;
Yefkahu kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)
Rabbim, göğsüme genişlik ver,
kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni, amin.
Değerli Kur’an dostları bu dua
ile yeni bir dersimize, yeni bir sure ile daha giriyoruz. Bugün tefsirini
yapacağımız surenin ismi Fussilet. Fussilet suresinin tefsirine geçmeden sure
hakkında kısaca genel bilgiler vermek istiyorum.
Eldeki Mushafta 41. sırada bulunan
Fussilet suresi adını 3. ayetinden alır. Ayrıntılı olarak açıklandı manasına
gelen Fussilet, bu surede belirgin bir kelime olarak kullanıldığı için sureye
bu isim verilmiş. Sure Buhari ve Tirmizi’de ki bir rivayette ha, mim üs
secde, Hamim es secde ismi ile anılır. Ki surenin akvât ve mesabiyh
10. ve 12. ayetlerde geçen ilgili kelimelerden aldığı iki ismi daha var.
Surenin iniş sırası Ha, mim
ailesinin 2. suresi olarak indirilir sure. Tüm sureler gibi ki bu Ha, mim
ailesinin diğer üyeleri gibi bu sure de Mekki. Mü’min suresi ile eş ya da art
zamanlı diyebiliriz. Ki eğer mü’min suresi ile eş ya da daha kuvvetle
muhtemeldir ki art zamanlı olarak indirilmişse hicretin öncesinde, nübüvvetin,
peygamberliğin 9. yılı gibi tarihlemek mümkün.
Fussilet suresi iniş
sıralamasında 61. sıraya denk düşer. Kûfe okuluna göre surenin ayet sayısı 54.
diğer okullara göre 53 ya da 52 olarak ta taksimat yapılmış.
Surenin ana teması iman ve
inkarın tabiatı. İndiği dönemle uyumlu bir tema arz eder sure. Ön yargı aklın
kör kuyusudur. Gözü görmez, kulağı işitmez eder. 4 ve 5. ayetlerden biz bunu
öğreniriz.
İnsan kozmik koroya gönüllü
katılmalıdır. Gökler ve yer ilahi irade ile bu koroya katılmışlar ve o ilahiyi
söylemektedirler. İnsandan da göklerin ve yerin katıldığı bu koroya iradeli bir
biçimde, kendi tercihi ve arzusuyla katılması istenir. 11. ve 12. ayetler bunu
ifade eder.
İrade şeytani benliğin güdümüne
girerse, bilinç; bilinç altı tarafından, iç güdü tarafından yönetilir ve
yönlendirilirse bilinç altı bilinci esir alır. Bilinç altının bilinci esir
alması, şeytanın insanı esir almasına, günahın sevabı esir almasına, nefsin
ruhu esir almasına benzer. Dolayısıyla bu gerçeği 25. ayetin söylediklerinden
çıkarırız. Böyle biri gerçeği aramaz. Onu gürültüye getirir. Gerçeği ne kadar
gürültüye getirirse, kendisinin hayatını üzerine oturttuğu yalan da o kadar
değer bulacağını düşünür. Bu hakikati de 26. ayet söyler. Bunlar Yaptıklarının
en kötüsüyle cezalandırılacaklardır der 27. ayet.
Bu küfre dönüşmüş ön yargının
çelik duvarını delecek tavsiye gelir arkasından Ve
lâ testevil hasenetü ve les seyyieh
(34) kötülükle iyilik asla bir olmaz. idfa' Billetiy hiye Ahsen sen tezini güzel savun. Muhatabınla güzel mücadele
et. feizelleziy
beyneke ve beynehu adâvetün keennehu veliyyün hamiym (34) muhatabınla senin aranda bir düşmanlık olabilir.
Böyle ise dahi eğer tezini güzel savunursan bu düşmanlık sımsıcak bir dostluğa
dönüşecektir der 34. ayet. Ve sure gerçeğe karşı direnenlerin bir gün hakikati
içlerinde ve dışlarında. İç dünyalarında ve dış dünyalarında göreceklerini
beyanla hitama erer. ki bu ayet;
Senüriyhim
âyâtina fiyl afakı ve fiy enfüsihim hattâ yetebeyyene lehüm enneHUl Hakk (53) Biz onlara ayetlerimizi iç dünyalarında ve dış
dünyalarında göstereceğiz. Onları gösterdiğimiz zaman, onlar da bu ayetlerin
som bir gerçek, hakikatin ta kendisi olduğunu ayan açık, ayan beyan bilecekler,
ortaya çıkmış olacak buyurur. Surenin konusu kısaca böyle. Bu özetten sonra
surenin tefsirine geçebiliriz.
1-)
Haa, Miiiym;
Ha,
Miim. (A.Hulusi)
01 - Hâ
Mîm. (Elmalı)
Haa,
Miiiym mukaddaat harfleri. Daha önce
de defaatle geldiği için uzun izahat vermeye gerek duymuyorum. Başında geldiği
surelerin hemen tamamında yüce manaların sıradan harflerden oluşmuş kelimelerin
kalplerine indiğini işaret eder. 1 – 5 arasında harflerden oluşur. Kur’an ın
tamamında ki 29 surenin başında gelir. Mesela Kâf gibi tek harften, ha,
miym gibi, bu surede olduğu gibi 2 harften. Elif ram lâ gibi üç
harften, Elif, lâm, mim ra gibi dört haften Kâf ha ya ayn sad
gibi 5 harften oluşan kombinezonlardır.
Neden
5 harfe 1 ile 5 harften oluşur diye sorulacak olursa cevabı açık. Çünkü arap
dilinde bir kelime en az bir harfli, en çok 5 harfli olabilir. Buradan yola çıkarak
şunu söyleyebiliriz ki bu harfler genellikle sureler vahye atıf yaptığı zaman
gelirler. Vahye atıf yapan surelerin başında gelirler.
Bu
da bize şunu söyler; İşte bu ulvi manalar bu sıradan harflerle oluşmuş
kelimelerin kalbine Allah tarafından indirildi. Siz kelimelerden müteşekkil
ayaklarına değil, siz vahyin göğe değen manalarına, başına bakın. Dolayısıyla
onun size taşıdığı manalar üzerinde durun ve anlayın, anlamaya çalışın. Yani
vahyin kabuğunda kalmayın özüne geçin, anlamaya çalışın, anlayın. Çünkü asıl
olan Allah’ın size gönderdiği o manalardır. O manalar anlaşıldığı zaman işlevi
ifa edilmiş olur mesajını alırız.
2-)
Tenziylün miner Rahmânir Rahıym;
Rahmân
ve Rahıym'den tenzîldir (tafsile indirme)! (A.Hulusi)
02 - O
rahmânı rahîmden indirilme. (Elmalı)
Muhteşem
bir indiriliş miner Rahmânir Rahıym rahman, rahiymden. Muhteşem bir indiriliş diye mana
verdim Tenziylün’e. Belirsizlik, tazim için gelmiş. Muhteşem anlamını
buradan çıkarıyoruz. Öyle muhteşem ki vahiy, indiği geceye 30.000 kat günün
değerini vermiş. İndiği geceyi 30.000 kat daha değerli kılmış. Yani bir ömre
bedel kılmış.
İnnâ
enzelnaHU fiy LeyletilKadr. (Kadr/1)
Ve mâ edrake
mâ LeyletülKadr. (2)
LeyletülKadri
hayrün min elfi şehr. (3) Kadir gecesi, kader gecesi, takdir gecesi, kıymet
gecesi, kıymetine yeter olmayan o mübarek gece 1000 aydan daha hayırlıdır
derken Kur’an, o gece de Kur’an ın inmeye başladığını ifade ediyor. İnmeye
başladığı geceyi 1000 aydan, yani 83 yıllık bir ömürden daha değerli kılan
Kur’an, muhatabına zımnen şöyle diyor. Ya sana, ya senin aklına, ya senin
yüreğine, ya senin hayatına inerse bu vahiy, seni ne kadar değerli kılar hiç
düşündün mü? Sana ne kadar değer yükler, senin değerini ne kadar artırır hiç
düşündün mü. İşte biz Muhteşemlikten, ihtişamdan bunu çıkarıyoruz. Muhteşem bir
indiriliş.
Rahman,
rahıymden. Bu da yoğun bir anlam dolu olan iki esma. Özü merhamet, işi
merhametli olanın, insanlığın önüne açtığı bir gök sofrasıdır vahiy. Yani vahye
atıf yapan bir sure, daha ilk ayetinde neden Allah’ın bu iki ismine vurgu
yapıyor? Rahman ve Rahıym. Başka esması değil. Çünkü vahiy O’nun rahmetini bir
tecellisi. O’nun rahmetinin bir eseri, O’nun rahmetinin bir göstergesidir.
O’nun insanlığa olan merhametinin sonucunda vahiy inmiştir.
Vahiy
insanlığın önüne Allah’ın açtığı bir gök sofrasıdır demiştim. Hakka ki öyledir.
Bu sofra insanlığın mutluluğunun reçetesini içerir. Bu sofradan yiyen
mutluluğun yolunu bulur. O nedenle Rahman, Rahıym den inmiş bir sofradır.
O’ndan inmiş muhteşem bir kelamdır ve sevginin ifadesidir. Allah’ın insana olan
sevgisinin.
Vahye sırt
dönmek bu durumda Allah’ın sevgisine sırt dönmektir. Vahye hayır demek,
Allah’ın sevgisine hayır demektir. Sevgiye hayır diyen nasıl iflah olur.
3-)
Kitabun fussılet ayatuhu Kur'ânen 'Arabiyyen likavmin ya'lemun;
Anlayabilen
bir toplum için, Arapça bir Kur'ân olarak işaretleri tafsil edilmiş Bilgidir!
(A.Hulusi)
03 - Öz
Arapça bir Kur'an olmak üzere âyetleri ayırt edilmiş bir kitab, bilecek bir kavim
için. (Elmalı)
Kitabun
fussılet ayatuhu Kur'ânen 'Arabiyyen likavmin ya'lemun öyle bir kitap ki O’nun ayetleri kavrayabilen bir
topluluk için Arapça bir hitap olarak, ayrıntılı ve apaçık kılınmıştır. Ya da;
Ayrıntılı bir biçimde açıklanmıştır. Kur’an ın Arapça oluşuna vurgu yapan tüm
ayetler, vahyin amacının insan tarafından anlaşılma olduğunu ima eder. yani
Kur’an ın Arapça oluşu bir insan diline atıftır. Yani insan oğlunun konuştuğu
bir dille indirilmiştir. Zaten Kur’an bir başka ayetinde; “Biz her peygamberi
kendi lisanı ile gönderdik” derken (İbrahim/4) bunun ilahi bir ilke olduğunu da
dile getiriyordu.
Fakat
Arapça oluşuna atıf yapan ayetlerin farklı bir vurgusu vardı ki o da bu kitap
yer yüzünde var olan insanların bir bölümünün dili ile indi. Yani yer ehlinin
dili ile indi. Gök ehlinin değil. Dolayısıyla bu kitabın iniş amacı sizin
anlamanızdır. Onu anlayıp uygulamanızdır. Eğer anlamayacaksanız,
anlaşılamayacaksa nasıl yaşayacaksınız. Dolayısıyla Kur’an da Arapçalığına,
Kur’an ın, vahyin Arapça oluşuna atıf yapan her ayet zımnen; Ey muhatap
anlamıyorum özrün geçersizdir. Çünkü bu kitap meleklerin dili ile değil,
insanların dili ile indirildi anlamını verir.
4-)
Beşiyran ve neziyra* fea'reda ekseruhüm fehüm lâ yesme'un;
Müjdeleyici
ve uyarıcı olarak... (Ne var ki) onların çoğunluğu (bu
gerçeklerden) yüz çevirmiştir! Onlar
işitmezler! (A.Hulusi)
04 - Hem
müjdeci olarak hem gocundurucu onun için çokları başını çevirmiştir de onlar
işitmezler. (Elmalı)
Beşiyran
ve neziyra bir müjdeci ve bir uyarıcı
olarak. fea'reda ekseruhüm fehüm lâ yesme'un ama uyarılanlar var ya uyarılanlar, onların çoğu yüz
çevirmiştir. Artık onlar işitmezler. İşitmedikleri için yüz çevirmemişlerdir.
Yüz çevirdikleri için işitmezler. Buradan o çıkıyor. Yani işitmedikleri için
dinlemiyor değiller, dinlememek istiyorlar, duymamak istiyorlar. Hakikatin
bizzat kendisinden kaçıyorlar. Anlayıp dinledikleri bir şeyi inkar etmiyorlar.
Anlayıp dinlemedikleri bir şeyi inkar ediyorlar. Onun için küfürleri küfri
inadi oluyor.
Sözün
kulağa ulaşması için sesin işlevi ne ise, Hakikatin kalbe ulaşması içinde
bilginin işlevi o. Yani burada ses dinlemiyorlar, sese kulak vermiyorlar.
Dolayısıyla bilgiye de değer vermiyorlar. Onun için sonuçta işitmiyorlar, yani
anlamıyorlar.
Devam
ediyor B sayfasına geçiniz
150.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder