C sayfasından devam
14-)
İz caethümur Rusulü min beyni eydiyhim ve min halfihim ella ta'budu illAllâh*
kalu lev şâe Rabbuna leenzele Melaiketen feinna Bima ursiltüm Bihi kâfirun;
Hani
onlara Rasûlleri önlerinden (bildiklerine
dayanarak) ve arkalarından (bilmediklerini bildirerek)
gelip: "Başkasına tapınmayın; sadece Allâh'a kulluk, ibadet edin!" (dedi)... Onlar da dediler
ki: "Eğer Rabbimiz dileseydi elbette melekler inzâl ederdi... Zaten biz,
kendisi ile irsâl olunduğunuz şeyi (hakikat
bilgisini) inkâr edenleriz." (A.Hulusi)
14 - Onlara
Allah dan başkasına tapmayın diye Resuller önlerinden ve arkalarından geldiği
vakit, «rabbimiz: dilese idi Melâike gönderirdi, onun için biz sizin
gönderildiğiniz şeylere inanmayız» dediler. (Elmalı)
İz
caethümur Rusulü min beyni eydiyhim ve min halfihim ella ta'budu illAllâh hani elçiler onlara önlerinden ve arkalarından
gelerek Allah’tan başkasına kulluk etmeyin demişlerdi.
Önlerinden
ve arkalarından gelmek, ikna için her yolu denemek anlamına gelebilir. Ya da
İlerisini gerisini, geçmişini geleceğini. Helak olmuş kavimleri ve kendilerini
bekleyen akıbeti bir bir anlattılar anlamına da gelebilir.
kalu
lev şâe Rabbuna leenzele Melaikeh
Onlar; Rabbimiz böyle bir şey isteseydi kesin melekler indirirdi dediler. Evet,
eğer rabbimiz vahyini bildirmek isteseydi, melekleri indirerek bunu yapardı
dediler. feinna Bima ursiltüm Bihi kâfirun şu halde biz sizinle gönderildiğini iddia ettiğiniz
şeyleri ısrarla reddediyoruz dediler.
6.
ayetle birlikte anlamak gerekiyor bu ayeti. Ben de sizin gibi bir beşerim
deniliyordu o ayette. Hayata müdahil olmayan bir peygamber tasavvuru var
müşriklerin Onun içinde melek indirilmeli değil miydi diyorlar, melek
bekliyorlar. Olağan dışı varlıklar bekliyorlar. Çünkü hayat standartlarının
bozulmasını, keyiflerine keder gelmesini istemiyorlar. Eğer ilahi vahyi bir
insan getirirse o insan bu vahyi aynı zamanda pratiğe dönüştürecek. Bu pratikte
onları bağlayacaktır. Onlar kendi hayat tarzlarından asla vazgeçmek ve
fedakarlık yapmak istemiyorlar. Onun içinde gelen vahyin pratiğe dönüşmesini
arzu etmiyorlar. Yani bir insan peygamber arzu etmemelerinin temelinde böyle
bir mantık yatıyor.
15-)
Feemma 'Adün festekberu fiyl Ardı Bi ğayril Hakkı ve kalu men eşeddü minna
kuvveten, evelem yerav ennAllâhelleziy halekahüm huve eşeddü minhüm kuvveten,
ve kânu Bi âyâtiNA yechadun;
Ad'a (Hud'un kavmine) gelince,
Hak'sız olarak arzda benlik tasladılar ve dediler ki: "Kuvvetçe bizden
daha güçlü kimdir?"... Görmediler mi ki kendilerini yaratmış olan Allâh,
kuvvetçe onlardan daha şiddetlidir! Bilerek (kasten) işaretlerimizi inkâr
ediyorlardı! (Esmâ kuvvelerimizi vehmettikleri
benliklerine ait sanıyorlardı.) (A.Hulusi)
15 - Sonra
Âd, Arzda bigayri Hakk kibirlenmek istediler ve bizden daha kuvvetli kim var?
dediler, ya kendilerini yaratmış olan Allahın onlardan daha kuvvetli olduğunu
bir düşünmediler de mi? Fakat âyetlerimizi inkâr ediyorlardı. (Elmalı)
Feemma
'Adün Ad kavmine gelince festekberu fiyl Ardı Bi ğayril Hakk nitekim onlar da haksız yere büyüklendiler. Büyük
olmadıkları halde büyük görünmek, büyüklenmek işte. Haddini bilmemektir bu.
Büyük değilsiniz ama büyük görünmeye çalışıyorsunuz. Haddini bilmeyenler,
kendini bilmeyenler böyle yapar. Bu kendini kaybetmektir, dengesini
yitirmektir. Onun için Ad kavmi de dengesini yitirdi. Büyük değildi ama,
Allah’ın büyüklüğünü göz ardı ettikleri için kendilerine tanrılık izafe
ettiler. Medeniyetlerini, uygarlıklarını tanrılaştırdılar. Her şeye güçlerinin
yeteceğini düşündüler. Büyüklük tutkusuna düştüler, kapıldılar. Ve ne oldu?
ve
kalu men eşeddü minna kuvveten ve ne
dediler? Bizden daha güçlü kim var ki dediler. Evet, büyüklük tuzağına düşen
herkesin yaptığı şey bu. Bizden daha güçlü kim var ki..!
Süper
güçlülük iddiasında bulunuyor Ad kavmi. Güç ahlakı yok. Ahlaksız güç var. Onun
içinde Allahuekber’i bilmiyorlar. Allahuekber’i kavrayamıyorlar. Güç
ahlakından mahrum oldukları için güçlüyü haklı sanıyorlar. İşte bu ayet güç
ahlakının, ahlaksız gücü daima alt ettiğini, tarihte ahlaksız gücün ilelebet
yaşamadığını ve yerini mutlaka güç ahlakına bıraktığını ifade eden ayetlerden
biri.
evelem
yerav ennAllâhelleziy halekahüm huve eşeddü minhüm kuvveten öyle mi, ne yani onları yaratan Allah’ın
kendilerinden daha güçlü olduğunu da mı düşünemediler. Kendilerini yaratan
Allah’ın onlardan daha güçlü olduğunu akıllarına getirmediler mi? ve kânu Bi âyâtiNA yechadun bir de kalkmışlar ayetlerimizi bile bile inkar
ediyorlar.
16-)
Feerselna aleyhim riyhan sarsaren fiy eyyamin nehısatin li nüziykahüm azâbel
hızyi fiyl hayatid dünya* ve leazâbül ahireti ahza ve hüm lâ yunsarun;
Bu
yüzden, dünya hayatında onlara rezillik - zillet azabını tattıralım diye, o
bahtsız günler içinde, onların üzerine dondurucu bir rüzgâr irsâl ettik! Sonsuz
gelecek yaşamının azabı elbette daha rezil - rüsva edicidir... Onlar yardımcı
da bulamazlar! (A.Hulusi)
16 - Biz
de kendilerine Dünya hayatta zillet azâbını tattırmak için nuhusetli günlerde
üzerlerine bir sarar rüzgârı salıverdik ve elbette Âhıret azâbı daha
zilletlidir, hem de onlar kurtarılamayacaklardır. (Elmalı)
Feerselna
aleyhim riyhan sarsaren fiy eyyamin nehısatin li nüziykahüm azâbel hızyi fiyl
hayatid dünya nihayet bu dünya
hayatında alçaklığın azabını kendilerine tattırmak için kara günler boyunca
üzerlerine iliklere işleyen bir rüzgar gönderdik.
Evet
sarsaren diyor. Homurdayan bir rüzgar anlamına da almış dil alimleri,
ama iliklere işleyen bir soğuk rüzgar veyahut ta yüreği üşüten bir belanın
soğuğu, bu anlama da gelebilir. Ama bir bela tasvir ediliyor burada. Ahkaf, Ad
kavminin yaşadığı yer. Kum tepeleri Hadramevd; ölü yeşil, adı üstünde.
Hadramevd, ölü yeşil.
Bu
yüzyılın 2. yarısında kazılar yapıldı bu yerde. Bu medeniyetin kalıntıları
bulundu. 12 m. Kum dağlarının altından çıkartıldı bu kalıntılar. Koca bir
medeniyetin nasıl büyük bir bela ile kütür kütür gittiğinin canlı şahidi olarak
gidip görenler bu kalıntılarda bu belayı bin yıllar sonrasına kalmış bir öğürt,
bir uyarı olarak hala seyrediyorlar.
ve
leazâbül ahireti ahza ve hüm lâ yunsarun
ama ahiretin azabı kesinlikle daha alçaltıcıdır ve onlar yardım da göremeyecekler.
17-)
Ve emma Semudü fehedeynahüm festehabbül 'ama alelhüda feehazethüm sa'ıkatül
azâbilhuni Bima kânu yeksibun;
Semud'a
(Sâlih'in halkına) gelince, biz onlara hidâyet ettik de onlar âmâlığı (körlüğü) sevip, hüdaya (hakikate) tercih ettiler...
Bu hâlleri yüzünden kazandıkları ile horlayıcı - alçaltıcı azabın yıldırımı
kendilerini yakaladı. (A.Hulusi)
17 – Semûd’e
gelince; biz onlara yolu gösterdik de onlar hidayete karşı körlüğü sevmek
istediler, derken ve kendilerini kesibleri sebebiyle o hor azâb saikası
alıverdi. (Elmalı)
Ve
emma Semud Semud kavmine gelince.
Semud kavmi de Ad kavminin tam zıddına, yeni Ad derlerdi Semud a. Ad a da eski
Semud denilebilir. Yani Ad-ı Seni diye de bilinir, 2. Ad. Ad kavminin
kalıntılarından, ya da belayı görenlerden. Ya da belanın kendisine erişmediği
kimselerden bu bela üzerine kuzeye göç edip vadil kura da kendilerine yepyeni
bir mekan tutan insanlar yine orada bir
uygarlık oluştururlar. Önceleri sahih akideye sahipken sonradan bozulurlar ve
yine tarihin yasası onlar içinde işler. İşte Semud kavmi bu.
fehedeynahüm
festehabbül 'ama alelhüda çok ilginç
bir ifade. Nitekim biz onlara da yol göstermiştik. Ama onlar doğru yolu
görmektense körlüğü tercih ettiler. Doğru yol dururken, yani görmek dururken
körlüğü tercih etmek. Görmek için göz yetmez sevgili Kur’an dostları görmek
için ışıkta yetmez. Göz de ışık ta şart.
Fakat
görmek için bambaşka bir şey daha gerektir, görme iradesi. Görmeyi
isteyeceksiniz. Görmek istemeyene kimse Hakkı gösteremez. Duymak istemeyene kimde
hakkı duyuramaz. Her şey görene. Köre ne? Demişler ya. Aslında körlük gözle,
gözün yapısıyla fiziki olarak ilgili bir şey değildir. Görmek insanın tasavvuru
ile ilgili bir şeydir. O hakikati görmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz
İradesi ile ilgili bir şeydir. Görmek istemediği bir hakikati birine kimse
gösteremez. İşte burada olduğu gibi.
Körlüğü
görmeye tercih etmek nasıl bir şey? Görmemeyi görmeye tercih etmek, körlüğü
görmeye tercih etmek. İşte bunlar için Kur’an kör kelimesini kullanıyor. Gözü
görmeyen görme özürlü olanlar Kur’an a göre kör falan değil. Asıl hakikati
görme iradesi sergilemeyenler kör. Körlük; zihni, akli bir olaydır, bedeni bir
olay değildir.
feehazethüm
sa'ıkatül azâbilhuni Bima kânu yeksibun
sonuçta yapa geldikleri şeylere karşılık onları onur kırıcı bir azab yıldırımı
çarptı. Evet, Azab yıldırımı, ya da Allah’ın gazabı çarptı.
18-)
Ve necceynelleziyne amenû ve kânu yettekun;
İman
edip korunanları kurtardık. (A.Hulusi)
18 - İman
edip de korunur olanları ise kurtardık. (Elmalı)
Ve
necceynelleziyne amenû ve kânu yettekun
Ama biz iman eden ve sorumluluk bilinciyle davrananları kurtardık. Yani bir
bela, bir gazap, bir azab inkardan dolayı geliyorsa sadece inkar edenleri
pençesine alır. Rabbimiz bir biçimde kendisine güvenenlerin güvenini zedelemez.
Onlara yardımını ulaştırır.
19-)
Ve yevme yuhşeru a'daullahi ilen nari fehüm yuze'un;
O süreç
geldiğinde Allâh düşmanları hep beraber toplanırlar ve Nâr'a sevk olurlar.
(A.Hulusi)
19 - Allah
düşmanlarının toplanıp ateşe sevk olunacakları gün ise onlar baştan âhire hep
tevkif olunurlar. (Elmalı)
Ve
yevme yuhşeru a'daullahi ilen nari fehüm yuze'un ve Allah düşmanlarının ateşe doğru sevk edildikleri o
gün baştan sona zapturapt altına alınırlar. Ya da tutuklanırlar. Yani zincire vurulurlar
diye de çevirebiliriz.
a'daullah Allah düşmanları, Allah’a savaş açanlar tabii ki.
Yoksa Allah’ı tanımayanlar değil. Yani her Müslüman olmayan Allah düşmanı
değildir. Allah düşmanı, Allah’ı bile bile Allah’a savaş açanlardır. Zaten hiç
tanımayan ona savaşta açmaz. Bile bile Allah’a karşı savaş açanlar. Allah’ın
ayetlerine karşı savaş açanlar tersi evliyaullah, Allah dostları. Onlar da
Allah’a kayıtsız şartsız teslim olanlardır.
Devam
ediyor E sayfasına geçiniz.
150.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder