24 Mayıs 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. MÜ’MİN (75 - 84) (149-E)



D sayfasından devam

75-) Zâliküm Bima küntüm tefrehune fiyl Ardı Bi ğayril hakkı ve Bima küntüm temrehun;

Bu, yeryüzünde haksız olarak sevinip şımarmanız ve kasılıp böbürlenmeniz yüzündendir. (A. Hulusi)

75 - Bu şundan: çünkü yer yüzünde haksızlıkla seviniyordunuz ve çünkü güveniyordunuz. (Elmalı)


Zâliküm Bima küntüm tefrehune fiyl Ardı Bi ğayril hakkı ve Bima küntüm temrehun bunun nedeni yer yüzünde hak etmediğiniz halde azıp şımarmanız, sevince gark olmanız ve kasıntılık yapmanızdır. Tekebbür, küstahça tekebbür sergilemenizdir.

Burada tefrehun diyor, sevinmek manasına gelir. Hak etmediği halde sevinmek, şımarmak. İlginç, elindeki nimeti hak etmemek. Allah nimet vermiş, fakat nimeti belaya dönüştürmüş. Şımarmak ve kasıntılık yapmak, istikbar ve tekebbür. Haddini aşmak yani Allah’ın sınav aracı olarak verdiği nimeti, Allah’a sırt dönmek için kullanmak. Allah’a ihtiyacının olmadığını söylemek Allah’ın nimetini kullanarak. Dehşet yanlışa bakınız.


76-) Üdhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha* febi'se mesvel mütekebbiriyn;

Orada sonsuza dek kalmak üzere cehennem kapılarından girin... Benlik - kibir sahiplerinin yaşam ortamı ne kötüdür! (A. Hulusi)

76 - Girin Cehennemin kapılarına içlerinde muhalled kalmak üzere, bak ne çirkin mevkii o kibirlenenlerin. (Elmalı)


Üdhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha haydi içinde yerleşip kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. febi'se mesvel mütekebbiriyn doğrusu küstahça böbürlenenler için orası dehşet bir mekandır.


77-) Fasbir inne va'dAllâhi Hakk* feimma nüriyenneke ba'delleziy ne'ıdühüm ev neteveffeyenneke feileyNA yurce'un;

Sabret! Muhakkak ki Allâh'ın vaadi Hak'tır! Onlara vadettiğimizin bazısını sana göstersek de yahut (görmeden) seni vefat ettirirsek de (fark etmez); (nasıl olsa) onlar bize rücu ettirilecekler. (A. Hulusi)

77 - Onun için sabret: Allahın vaadi haktır: muhakkak olacaktır. Artık onlara ettiğimiz vaadin bazısını sana göstersek de yahut seni kendimize alsak da onlar mutlak döndürülüp bize getirilecekler. (Elmalı)


Fasbir inne va'dAllâhi Hakk Şu halde dirençli ol sana yönelik saldırılara göğüs ger. Yani davet için yaptığın tüm çağrılar karşılığını bulmazda, sen Allah’a davet ettiğin halde onlar senin üstüne yürürler davetin bedelini ödemek durumunda kalırsan bulunduğun mevziiyi asla terk etme ve bir adım geri atma. Neden? inne va'dAllâhi Hakkun çünkü Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir.

feimma nüriyenneke ba'delleziy ne'ıdühüm ev neteveffeyenneke feileyNA yurce'un imdi, onlara yönelttiğimiz tehditlerin bir kısmının gerçekleştiğini ister sana gösterelim, isterse senin için ölümü takdir edelim. Er geç onlar bize döndürüleceklerdir. Bu mucizevi bir haber. Bu ayetlerin peygamberliğin 4 ya da 5. yılda indiğini düşünürseniz ondan sonra yaklaşık 20 yıllık süreçte yer yüzünün tanıdığı ve gördüğü en büyük iman inkılabı, en büyük iman hamlesinin nasıl gerçekleştiğini anlarsınız.

Ukbe Bin Ebi Muayd ın öldürmeye teşebbüs ettiği günler Resulallah’a düşünün. Geliyor bir müşrik reisi Ukbe bin ebi Muayd, Resulallah Kâbe’nin etrafında namaz kılarken boynunda ki atkıyla onu boğmaya çalışıyor. Bir önceki derste ayeti tefsir ederken bu olayı da nüzul olarak söylemiştim. Dolayısıyla böyle bir zamanda rabbimizin vaadine bakınız, çok değil Resulallah’a gösterdi rabbimiz Bedir’i, Hayber’i, Mekke’nin fethini, Taif’i gördü Resulallah. Bir kısmını ise göstermedi. Ayette buyurduğu gibi İmparatorluklar İslam’ın önünde dize geldiler.

İmparatorları imana davet etti Resulallah. Düşünün, vefatından 15 yıl sonra 3 kıtaya İslam’ın aziyz sesi ulaştı. Çağının iki süper gücünden birinin sarayı imana teslim oldu, Kisra’nın sarayı. İşte böylesine bir mucizevi bir haber.


78-) Ve lekad erselna Rusülen min kablike minhüm men kasasnâ aleyke ve minhüm men lem naksus aleyk* ve ma kâne li Rasûlin en ye'tiye Bi ayetin illâ Biiznillâh* feizâ cae emrullahi kudiye Bil Hakkı ve hasire hünalikel mubtılun;

Andolsun ki senden önce de Rasûller irsâl ettik... Onlardan kiminin hikâyelerini anlattık ve onlardan kimini de sana anlatmadık... Bir Rasûl için, Allâh izni dışında, mucize getirmesi mümkün değildir! Allâh hükmü geldiğinde, Hak olarak hükmedilir ve bâtıl peşinde koşanlar orada hüsrana uğrar! (A. Hulusi)

78 - Celâlim hakkı için biz senin önünden nice Resuller göndermişiz, onlardan kimini sana ayıtmışız, kimini de ayıtmamışızdır, hiç bir Resul için Allahın izni olmaksızın bir âyet (bir mucize) getirmek olamaz, Allahın emri gelince de hak yerine getirilir ve işte hüsrana burada düştü mubtıller. (Elmalı)


Ve lekad erselna Rusülen min kablik doğrusu biz senden önce de sayısız elçiler göndermiştik. minhüm men kasasnâ aleyke ve minhüm men lem naksus aleyk onların kimisinden sana söz ettik, kimisinden sana hiç söz etmedik.

Çok üzerinde durulması gereken bir ibare gerçekten. Serdedilenler belli. Peki söz edilmeyenler olduğuna göre söz edilenler neye göre seçildiler. Söz edilmeyen bir çokları var. Peki söz edilenlerden niçin söz edildi. Sormamızı istediği soru bu aslında ayetin. Kur’an da anlatılanlar tombaladan mı çekildiler (Haşa), Yani rast gele mi oldu, yoksa bire amacı mı vardı.

Evet kesinlikle. Allah amaçsız iş yapmaz. Amaçlılığın yasası yer çekimi yasasından daha önce vardı. mâ halakte hazâ batılâ. (A. İmran/191) Rabbin bunları boşuna yaratmadın, amaçsız yaratmadın.

Peki neden? Amaç neydi. Mesela Adem. Nasıl tevbe edilip adam olunurun örneğidir. Mesela Nuh nasıl davette sabredilirin örneğidir. Mesela İbrahim nasıl Allah’a teslim olunur ve pazarlıksız iman edilirin örneğidir. Mesela Yusuf, bir adamdan ne çıkar sorusunun cevabıdır. Gömleğiniz nereden yırtılırsa Allah nasıl muamele ederin cevabıdır. Mesela Musa Firavunun kucağında Allah dostu olur mu sorusunun cevabıdır. Mesela Zekeriya ve Yahya Allah’a nasıl kurban olunurun cevabıdır. Mesela Davud ve Süleyman nasıl servetin ve iktidarın, gücün ahlaksızlığına ve ayartısına kapılmadan sultan olunurun cevabıdır.

Evet, Yani Kur’an da ki her bir peygamber kıssası bir sorunun, belki bin sorunun cevabıdır. Mesela Meryem Allah’a adanırsa Allah o birine ne yaparın cevabıdır. Meryem’in annesi Hane, İmran ın kadını, A. İmran suresinin adının adandığı, ailenin reisesi o hanım. Allah’a nasıl adak yapılır, adanır. Mesela İsa adayan bir büyük annenin, adanan bir anne Meryem’in çocuğu ne olur. Bütün hepsi bir mesajdır. Yani liderlik problemi nasıl çözülür bir başka açıdan.

ve ma kâne li Rasûlin en ye'tiye Bi ayetin illâ Biiznillâh ama şu kesin ki hiçbir elçi Allah’ın izni olmadan mucizevi bir mesaj getiremez. Mucize getiremez. Buradaki ayeti öyle de anlayabiliriz. Mucize istemek ve mucizeleri görememek. İlginç bir akılla karşı karşıyayız. Mucizeleri göremeyenler mucize istiyorlar. Hayatın kendisi sınırsız bir mucize dolabıdır. Ama bunu hayatın anlam ve amacını kavrayanlar anlar ve görür.

Ya kavrayamayanlar? Devam edelim isterseniz; feizâ cae emrullahi kudiye Bil Hakkı ve hasire hünalikel mubtılun nitekim Allah’ın emri geldiği zaman Hakk tecelli etmiş olacak, işte o anda da orada hayatı anlam ve amacından yoksun bırakanlar, el mubtılun un karşılığı bu. Hayatı anlam ve amacından yoksun bırakanlar hüsrana uğramış olacaklar.

Şimdi yukarıdaki anlaşıldı mı açıklama. Sınırsız mucizelerin içinde yaşayıp ta bir tanesini göremeyenler, yani mubtıulun, hayatın anlam ve amacını görmeyenler, onu yoksun bırakanlar. Eğer anlam ve amaçtan yoksun bırakmasalar dı hayatlarını, hayvanların varlığının dahi mucize olduğunu görürlerdi. Yani etraflarında sırtlarını dayadıkları ağacın içinde sürekli bir mucizenin gerçekleştiğini görürlerdi. Kendi bedenlerinde sınırsız bir mucizenin gerçekleştiğini görürlerdi. Fakat bakma meselesi. Görene, her şey görene. Köre ne? Görmek için Allah’ın bak dediği yerden bakmak lazım.


79-) Allâhulleziy ce'ale lekümül en'ame literkebu minha ve minha te'külun;

Allâh ki, onlardan bazısını binesiniz ve bazısından da yiyesiniz diye en'amı sizin için oluşturdu. (A. Hulusi)

79 - Allah odur ki sizin için (enamı) o yumuşak başlı hayvanları yarattı, onlardan binit edinesiniz diye, hem onlardan yersiniz. (Elmalı)


Allâhulleziy ce'ale lekümül en'ame literkebu minha ve minha te'külun bir kısmına binmeniz, bir kısmıyla da beslenmeniz için evcil hayvanları emrinize amade kılan Allah’tır.


80-) Ve leküm fiyha menafi'u ve liteblüğu aleyha haceten fiy suduriküm ve 'aleyha ve 'alel fülki tuhmelun;

Sizin için onlarda (daha başka) faydalar vardır... Hedeflediğiniz yere onların üzerinde ulaşmanız için... Onların üzerinde ve gemilerin üzerinde yüklenilip taşınıyorsunuz. (A. Hulusi)

80 - Size onlarda daha bir çok menfaatler var, hem onların üzerinde sînelerinizdeki bir hâcete iresiniz diye, hem onlar üzerinde hem gemiler üzerinde taşınırsınız. (Elmalı)


Ve leküm fiyha menafi'u ve liteblüğu aleyha haceten fiy suduriküm onlardan daha başka alanlarda da yararlanırsınız. Onlar aracılığıyla yürekten özlemini çektiğiniz bir şeye ulaşır, sevdiklerinize taşınır, bir ihtiyaca ulaşırsınız. ve 'aleyha ve 'alel fülki tuhmelun hem onlarla hem de gemilerle hayatın yükünü taşırsınız.


81-) Ve yüriyküm âyâtiHİ, feeyye âyâtillâhi tünkirun;

(Allâh) size işaretlerini gösteriyor... Allâh'ın işaretlerinin hangisini inkâr ediyorsunuz! (A. Hulusi)

81 - Ve size âyetlerini gösterir, şimdi Allahın âyetlerinin hangisini inkâr edersiniz? (Elmalı)


Ve yüriyküm âyâtiHİ, feeyye âyâtillâhi tünkirun İşte O size varlık ayetlerini böyle gösteriyor. O halde Allah’ın ayetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz ki. Yani biraz önce söyledik ya hayvanlar dahi Allah’ın ayeti ise gerisini varın siz düşünün Burada zımnen söylenen gerçek bu. Etrafınız mucize dolu, siz garip garip işler istiyorsunuz. Dolayısıyla kendisinin burnunun ucundaki mucizeleri görmeyen, oradan gelen mucizeyi nasıl görecek. Zaten göremediler de.


82-) Efelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne min kablihim* kânu eksere minhüm ve eşedde kuvveten ve asâren fiyl Ardı fema ağnâ anhüm ma kânu yeksibun;

Arzda seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu nazar edip görsünler! Onlar (öncekiler), bunlardan hem kalabalık, hem de kuvvetçe ve yeryüzünde daha çok eser üretmişlerdi. Kazandıkları, onları kurtarmadı! (A. Hulusi)

82 - Daha Yer yüzünde gezip de bir bakmazlar mı? Kendilerinden evvelkilerin âkıbeti nasıl olmuş? Onlar kendilerinden hem daha çok hem kuvvetçe ve Arzda âsarca daha çetin idiler, öyle iken o kesp ettikleri şeyler kendilerini kurtarmadı. (Elmalı)


Efelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne min kablihim şimdi bunlar yer yüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmezler mi? Ben bunlar diye çevirdim, onlar da diyebilirsiniz. Ama yer yüzünde dolaşıp ta ibret almayan herkes bu ayetin muhatabı.

Hayatı anlam ve amacından soyutlayan her uygarlık kendi sonunu getirir. dolayısıyla burada söylediği geçmiş uygarlıkların kalıntılarına bakın, onları o hale getiren, bir zamanlar yer yüzünde güç kuvvet yetmez uygarlıkları böylesine toz duman eden, tarih eden, onların; hayatın amaç ve anlamını yok etmiş olmaları.

kânu eksere minhüm ve eşedde kuvveten ve asâren fiyl Ard onlar, berikilerden daha kalabalık, daha güçlü ve yer yüzünde daha derin izler bırakmıştılar. fema ağnâ anhüm ma kânu yeksibun fakat birikimleri onlara hiçbir yarar sağlamadı.

Evet hiçbir yarar sağlamadı, parçalar hakkında bilgi edindiler onlar, Fakat onu bütün içinde değerlendiremediler. Parçayı bütünün amacına aykırı kullandılar, sonuçta parça başlarına bela oldu. İsterseniz devam edelim de ayet söylesin;


83-) Felemma caethüm Rusulühüm Bil beyyinati ferihu Bima 'ındehüm minel 'ılmi ve haka Bihim ma kânu Bihi yestehziun;

Rasûlleri onlara apaçık deliller olarak geldiklerinde, onlar kendi bildiklerine dayanarak sevinip şımardılar! Alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır! (A. Hulusi)

83 - Çünkü onlara Peygamberleri beyyinelerle geldikleri vakit kendilerinde bulunan ilme güvendiler de o istihza ettikleri şey kendilerini kuşatıverdi. (Elmalı)


Felemma caethüm Rusulühüm Bil beyyinati ferihu Bima 'ındehüm minel 'ılm çünkü onlara elçileri hakikatin apaçık delillerini getirmişlerdi, ama elde tuttukları bir parça bilgiye küstahça şımardılar.

Çok ilginç Bima 'ındehüm minel 'ılm yani bilgiden ellerine geçirdikleri bir parça yüzünden küstahça böbürlendiler. Bir parça bilgi diyor değil mi. Parçanın bilgisi yani. Zincirin halkasını fark edip zincirden kopardılar, o halka boyunlarına geçen bir tasmaya dönüştü. Oysa ki halkayı yerinden koparmasalardı o zincir onları Allah’a ulaştıracaktı. Allah’ın ipine tutunmuş olacaklardı.

ve haka Bihim ma kânu Bihi yestehziun sonunda alay ede geldikleri gerçek kendilerini çepeçevre kuşattı.


84-) Felemma raev be'sena kalu amenna Billâhi vahdeHU ve keferna Bima künna Bihi müşrikiyn;

Hışmımızı gördüklerinde: "Esmâ'sıyla hakikatimiz olan Allâh'a ve O'nun Tek olduğuna iman ettik; O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik" dediler. (A. Hulusi)

84 - O vakit hışmımızı gördüklerinde Allahın birliğine inandık ve ona şirk koştuğumuz şeylere küfrettik dediler. (Elmalı)


Felemma raev be'sena kalu amenna Billâhi vahdeHU ve keferna Bima künna Bihi müşrikiyn ve kahredici cezamızı gördükleri zaman tek olan Allah’a iman ettik ve O’na ortak koştuğumuz şeylere olan inancımızı reddettik dediler.


85-) Felem yekü yenfe'uhüm iymanühüm lemma raev be'sena* sünnetAllâhiletiy kad halet fiy 'ıbadihi ve hasire hünalikel kâfirun;

Fakat hışmımızı gördükten sonra onların iman etmeleri kendilerine fayda vermedi! Bu, geçmişten beri uygulanan kulları hakkındaki Sünnetullâh'tır! Hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerinden, Sünnetullâh'tan perdeliler) işte bundan dolayı hüsrana uğradı! (A. Hulusi)

85 - Dediler amma hışmımızı gördükleri vakit ki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allahın kullarında geçe gelen sünneti, ve işte hüsrâna bu noktada düştü kâfirler.(Elmalı)


Felem yekü yenfe'uhüm iymanühüm lemma raev be'sena fakat kahredici cezamızı gördükten sonra iman etmeleri onlara hiçbir yarar sağlamadı. Özgür iradeyle seçilmiş ve tercih edilmiş bir iman değildi çünkü. Dayatılmış bir imanın sahibine hiçbir yararı yoktu. Ense köküne dayadığınız bir silahla iman ettirseniz neye yarardı. Allah’ın verdiği iradeye ihanet etmemişler miydi bunlar. Yararsızdı onun içinde hiçbir işe yaramadı, çünkü irade dışı idi.

sünnetAllâhiletiy kad halet fiy 'ıbadih kulları hakkında geçmişten bu güne gelen Allah’ın uygulaması adeti, sünneti budur. Sünnetullah; ilahi uygulama, adetullah yani. İnsanın kaderi seçmektir, Sünnetullah budur. Seçer ve sorumlu tutulur. Seçtiğinden sorumlu olur. İşte bu Sünnetullah.

ve hasire hünalikel kâfirun nitekim inkarı tabiat edinen, inkarı ahlak edinenler, inkarı huy edinenler orada ve o anda. Hünalike nem zamana hem mekana delalet eder. Orada ve o anda hüsrana uğradılar.

Rabbim iman eden, dini Allah’a has kılan, imanında pazarlık yapmayan, koordinatlarını ve istikametini vahyin belirlediği bir imana sahip olan ve bu imanı Allah’a kavuşuncaya kadar sağlıklı ve sahih bir çizgide koruyanlardan kılsın.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


149. videonun sonu.
149. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder