D sayfasından devam.
15-) Refiy'ud derecati Zül 'Arş* yulkır ruha
min emrihi alâ men yeşau min 'ıbadiHİ li yünzira yevmet telak;
Refi'üd
Derecât'tır (dereceleri yükseltendir), Zül-Arş'tır (Arş
sahibidir)... Gerçeğin kavranması süreci (nedeniyle) uyarmak için,
kullarından dilediğine hükmünden ruhu (Esmâ'sının
anlamını fark etmeyi şuuruna) ilka eder! (A.
Hulusi)
15 - O
dereceleri yüksek, Arşın sahibi telâkıy gününün dehşetini haber vermek için
kullarından dilediğine ruh indiriyor. (Elmalı)
Refiy'ud derecati Zül 'Arş zira O
bütün varlık derecelerinin yücesi, yani varlık hiyerarşisinin en üstünde olan
Hükümranlık makamına kurulmuştur. yulkır ruha min emrihi alâ men yeşau min 'ıbadiHİ li yünzira
yevmet telak O duruşma günü hakkında kullarını uyarmak için
kullarından dilediğine kendi katından vahiy indirir.
Burada er rûh geçmiş, vahit manasına geçmiş üstelik. Kur’an da 3 manada
kullanılır Rûh; Vahiy, vahiy meleği ve insanı insan yapan şey. Burada vahiy
anlamına, Nahl/2 ayetinde de vahiy anlamına, vahiy hayat kaynağı yani, Rûh.
Tıpkı cesede gelince insanı insan eden şey gibi vahiyde hayat kaynağı. Ölüyü
diriltir.
Tûlicül leyle fiynnehari ve tûlicün nehara
fiyl leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy.
(A. İmran/27) ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü diyordu ya Kur’an, işte
bunun gibi. Ya da;
Keyfe tekfurûne Billâhi ve küntüm emvâten
feahyâküm... (Bakara/28) Allah’ı nasıl inkar ediyorsunuz o Allah’ı
ki, sizler ölüyken yani manen ölü iken size hayat verdi, vahiyle sizi hayata
döndürdü. Siz dik sürünen ölülerdiniz. Vahiyle sizi diriltti. Eğer imanınız
olmasa siz ölülerden başka bir şey değilsiniz.
Yine ..üsteciybu Lillâhi ve lirRasûli izâ
de'aküm lima yuhyıyküm..(Enfal/24)
Allah ve resulünün davetine icabet edin, çünkü o sizi dirilişe davet
ediyor. Sizi dirilmeye davet ettiği zaman Allah ve resulünün davetine icabet
edin diyor, dirilişe davet ediyor, ölüyü dirilmeye davet ediyor. Kur’an baştan
sona bu gibi ayetlerle dolu. Vahiy ruhtur yani vahiy insana candır, insanı
insan eden tıpkı ruh gibidir.
16-) Yevme hüm barizun* lâ yahfâ alAllâhi
minhüm şey'* li menil Mülkül yevm* Lillâhil Vâhidil Kahhâr;
Bu
süreçte onlar her yönleriyle ortaya çıkarlar! Onlar hiçbir şeyi Allâh'a
gizleyemezler... "Yaşanan süreçte (Allâh'a
göre 'AN' vardır, tek bir süreç) Mülk
kiminmiş?"... "Vâhid, Kahhâr olan (Tek
ve mutlak hükmü zaman mekân kavramsız olarak yerine gelen) Allâh'ındır!" (A. Hulusi)
16 - O
günün ki onlar meydana fırlarlar, kendilerinden hiç bir şey Allaha karşı
gizlenmez, kimin mülk bu gün o vahid, kahhar Allahın. (Elmalı)
Yevme hüm barizun* lâ yahfâ alAllâhi minhüm
şey' o gün onlardan hiç kimse Allah’tan hiçbir şeyi saklayamadan iç
yüzleriyle ortaya çıkarlar. Yani içlerin dışa döndüğü, maskelerin düştüğü,
huyun suret olarak giyildiği gün. Ne demek? Huy, Yani dünyada köpekleşmiş,
affedersiniz, huyu köpeğe benzemiş. Ya da çok affedersiniz huyu, ahlakı
domuzlaşmış, ya da huyu yılanlaşmış, yılan gibi sinsi, yılan gibi onu bunu
sokan biri. Orada bu huyu, suretine dönüşmüş bir tip düşünün.
li menil Mülkül yevm bugün mutlak
iktidar kime aittir, soran yok, burada öyle bir ibare yok. Kim diyecek bunu?
yoruma açık. Adeta Allah bugün mutlak iktidar kime aittir?
Firavunlaşan herkese, yer yüzünde
iktidar bana ait diyenlere, veya benim hayatıma sen karışamazsın demeye
getirenlere, Allah’sız bir ömür yaşamak için Allah’ı hayatından dışlayanlara li menil Mülkül
yevm bugün mutlak iktidar kime aittir?
Lillâhil Vâhidil Kahhâr elbet mutlak
otorite olan tek Allah’a aittir. Adeta cevabı da verecek olan Allah olacak.
Allah’tan başka Allah’ın sorusuna kimse cevap veremeyecek.
17-) Elyevme tücza küllü nefsin Bima kesebet*
lâ zulmel yevm* innAllâhe seriy'ul hisab;
Bu
süreçte her nefs yaptıklarının getirisiyle karşılık bulur (yaptıklarının sonucunu yaşar)!
Bu süreçte haksızlık yoktur! Muhakkak ki Allâh "Seriy'ul Hisab"dır (anında yapılanın sonucunu yaşatmaya başlayandır). (A. Hulusi)
017 - Bu
gün her nefis kazandığı ile cezalanacak, zulüm yok bu gün, şüphesiz ki Allahın
hesabı serî'dir. (Elmalı)
Elyevme tücza küllü nefsin Bima kesebet
o gün herkes kazandığının karşılığını bulur. lâ zulmel yevm* innAllâhe seriy'ul hisab
haksızlığın asla olmadığı gündür o. Çünkü Allah hesabı seri görendir.
18-) Ve enzirhüm yevmel azifeti izil kulûbü
ledel hanâciri kazımiyn* ma liz zâlimiyne min hamiymin ve lâ şefiy'ın yuta';
Yaklaşan
ölüm süreci ile onları uyar! O zaman gamla dolu olarak yürekleri gırtlaklarına
dayanmıştır! Zâlimlerin ne bir dostu ve ne de itaat ederse (kurtaracak) bir şefi
vardır. (A. Hulusi)
18 - Hem
haber ver onlara o yaklaşan felâket gününü: o dem ki yürekler gırtlaklara
dayanmış yutkunur da yutkunurlar: zalimler için: ne ısınacak bir hısım vardır,
ne dinlenecek bir şefi. (Elmalı)
Ve enzirhüm yevmel azifeti izil kulûbü ledel
hanâciri kazımiyn ve onları yüreklerin sahibini boğarcasına gırtlağa
dayandığı, Evet, ledel hanâcir; Yüreklerin sahibini boğarcasına gırtlağa
dayandığı. Yüreğim ağzıma geldi derler ya Türkçe deyimdir. Yüreğin ağza
geldiği, gırtlağa dayandığı, adeta boğulurcasına gırtlağa dayandığı pek yakın
dehşet gününe karşı onları uyar. Allah’tan başka hiçbir haber kaynağının bize haber
veremeyeceği bir alemden haber veriyor bu ayet. Allah’tan başka kimse haber
veremez. Gözlerin yuvalarından fırladığı bir dehşet görüntüsünü aklınıza,
gözünüzün önüne getirin ve mahşer büyük hesap gününün dehşeti onunla
kıyaslanamayacak kadar büyük bir gün.
ma liz zâlimiyne min hamiymin ve lâ şefiy'ın
yuta' o gün zalimler ne
samimi bir dost, ne de sözü geçen bir şefaatçi bulabilecekler.
Allah’ın dostluğunu kazananlar
başka dosta zaten ihtiyaç duymayacaklar. Ama Allah’ın dostluğunu kazanamayanlar
dost arayacaklar. Müşriklerin sapık şefaat anlayışını ret. Dost arayacaklar,
fakat dost diye sarıldıkları da dost arıyor görülecek. Yani onlar dost
bulamamışlar, sen onları dost edinsen, o gün onları dost etmek başlı başına bir
suç, bir töhmet. Yani onların yanında görünmek bile suçlu olmak için yeter.
Onun içinde Allah’tan başka hiçbir dostun yarar sağlayamayacağı bir gün.
19-) Ya'lemu hainetel a'yuni ve ma tuhfis
sudur;
(O), gözlerin hainliğini (gayrı görmeyi) ve
sadırların gizlediği şeyi bilir. (A. Hulusi)
19 - Gözlerin
hâin bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de. (Elmalı)
Ya'lemu hainetel a'yuni ve ma tuhfis sudur
O bakışlarda gizlenen ihaneti ve yüreklerin sakladığı her şeyi bilir.
Çok ilginç bir ifade, hainetel
a'yun bakışların ihanetini diyor.ç Öyle masum bakışlar vardır ki, arkasında
ihanet saklıdır. O bakışların arkasında saklanan ihaneti bilir. Taa..!
gönüllerin 40. odasında saklanan şeyi bilir.
20-) VAllâhu yakdıy Bil Hakk* velleziyne
yed'une min dûnihi lâ yakdune Bi şey'* innAllâhe HUves Semiy'ul Basıyr;
Allâh,
Hak olarak hükmeder... O'nun dûnunda yardım istedikleri ise, hiçbir şeyde
hükümleri geçmez! Muhakkak ki Allâh Semi'dir, Basıyr'dir. (A. Hulusi)
20 - Allah
hakkı yerine getirir, onların ondan başka yalvardıkları ise hiç bir şeyi yerine
getiremezler, çünkü Allah dır hakkıyla işiten gören. (Elmalı)
VAllâhu yakdıy Bil Hakk nitekim
Allah hükmünde hakkı gözetir. Yüreklerde kini, bakışların arkasında ki ihaneti
bilmeyen biri nasıl mutlak adaletle hükmedebilir ki, onun için Allah adaleti
uygular yakdıy Bil Hakk; hak ile
hüküm verir, çünkü dışa bakmaz, sadece dışı görmez. O eylemin arkasında yatan
gerçek sebepleri, niyetleri bilir.
velleziyne yed'une min dûnihi lâ yakdune Bi
şey' O’nu bırakıp ta yalvarıp yakardıkları şeylerse, hiçbir şey
hakkında hüküm veremezler. Yani Allah Hakk ile, hakikatle, doğrulukla hüküm
verir, tanrılık yakıştırdıkları şeyler, Allah’a ait vasıfları yakıştırdıkları
başka varlıklar. Azizler olsun, nebiler olsun, veliler olsun, onların hüküm
verme yetkisi yok. Onlarda orada hüküm verilmeyi beklerler. Onlar da Allah’ın
mahkemesinde yargılanmayı beklerler. Onun için;
Felenes'elennelleziyne
ürsile ileyhim velenes'elennel murseliyn. (Araf/6) kendilerine
peygamber gönderilenlerden and olsun hesap soracağız, gönderdiğimiz
peygamberlerden de hesap soracağız. Buyur, hesap vermeyecek kimse yok ki. Onun
için efendimiz yaşlı gözlerini veda hutbesi gününde semaya dikerek; İnsanlığa
olan o büyük hitabesini gerçekleştirip ardından “Allah’ım şahit ol” diyordu.
Tebliğ ettim mi, Elâ hel belağ, tebliğ ettim mi. Ey insanlar görevimi yaptım
mı? Onlarda; Evet yaptın ya Resulallah deyince Rabbena feşhed diyordu. Ey
rabbimiz, sen şahit ol diyor.
innAllâhe HUves Semiy'ul Basıyr
çünkü sadece Allah’tır her şeyi işiten, her şeyi gören.
21-) Evelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe
kâne akıbetülleziyne kânu min kablihim* kânu hüm eşedde minhüm kuvveten ve
asâren fiyl Ardı feehazehümullâhu Bi zünubihim ve ma kâne lehüm minAllâhi min
vak;
Yeryüzünde
seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu; nazar edip
görsünler? Onlar (öncekiler), bunlardan hem kuvvetçe ve hem de yeryüzünde
meydana getirdikleri eserler itibarıyla daha ileriydiler... Nihayet Allâh
onları suçlarının getirisiyle yakaladı... Onlar için Allâh'tan (hakikatlerinden)
bir koruyucu da olmadı. (A. Hulusi)
21 - Yer
yüzünde bir gezmediler de mi? Baksalar a kendilerinden evvelkilerin akıbeti
nasıl olmuş? Onlar, gerek kuvvetçe ve gerek Arzda asarca kendilerinden daha
çetin idiler, öyle iken Allah onları günahlarıyla tuttu lıverdi ve kendilerine
Allah dan bir koruyucu bulunmadı. (Elmalı)
Evelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne
akıbetülleziyne kânu min kablihim onlar hiç yeryüzünde dolaşmazlar
mı, ve görmezler mi ki kendilerinden önceki geçip gitmiş olanların feci akıbetini.
Ne olmuş onlara, nasıl bir akıbete uğramışlar. Kendilerinden önce yaşamış
olanların kalıntılarına baksınlar. Kentlerinin surlarına baksınlar. Üç beş
adamın kucaklayamayacağı kadar kalın ördükleri duvarların arkasında bile
dayanamadıklarına baksınlar. Yerlerinde yeller esiyor onların. Onun için
insanlığın geçmiş serüvenini okunacak bir kitap olarak görsünler. Bu aslıda
hepimize tarihin ayatı hadisatın bir kitap gibi okunmasını tavsiye eden bir
ayet.
[Atlanan cümle; kânu hüm eşedde
minhüm kuvveten ve asâren fiyl Ard
Onlar,
gerek kuvvetçe ve gerek Arzda asarca kendilerinden daha çetin idiler.(Elmalı)
Bu kuvvet ve tesirle, onların
kaleleri, köşkleri ve orduları kastedilmiştir. Binâenaleyh o eski kâfirler,
peygamberlerini yalanlayıp, onu dinlemeyince, Allah Teâlâ onları dünyada,
çeşitli helak vasıtaları ile peşin olarak cezalandırıp imha etmiştir.
Şimdiki kafirler de bu helakin
izlerini-kalıntılarını görmekte, seyretmektedirler. Bundan dolayı Allah Teâlâ
onları, bu gibi ifadelerle, aynı şekilde hareket etmekten sakındırmış ve onları
yakaladığı zaman başlarına gelecek azab anında, kendilerine yardım edecek ve o
azaptan kurtaracak hiç kimseyi bulamayacaklarını,
"Onları Allah'ın
(azabından) bir koruyan da olmadı" beyanıyla anlatıp, sonra da, onlara gelecek
azabın, peygamberleri kabul etmeyip inkâr etmeleri sebebiyle olduğunu
açıklamış, böylece Hz. Muhammed (s.a.s)'in ümmetini de aynı şeyleri yapmaktan
sakındırmış ve sözünü, iyice sakındırsın ve korkutsun diye, "Çünkü O, her
şeye kadirdir, azabı pek çetindir" diyerek noktalamıştır. (Fahruddin er
Razi –Tefsir-i Kebir)]
feehazehümullâhu Bi zünubihim ve ma kâne lehüm
minAllâhi min vak buna rağmen Allah günahları sebebiyle onları
cezalandırdı ve kendilerini Allah’a karşı koruyacak hiç kimse olmadı, kalmadı.
22-) Zâlike Bi ennehüm kânet te'tiyhim
Rusülühüm Bil beyyinati fekeferu fe ehazehümullah* inneHU Kaviyyün şediyd'ül
'ıkab;
Bunun
sebebi şu idi: Rasûlleri onlara apaçık delillerle geldi de küfür (inkâr)
ettiler... Bunun üzerine Allâh da onları yakaladı... Muhakkak ki O, Kaviyy'dir,
"Şediyd'ül Ikab"dır (suçu cezalandırması şiddetlidir). (A. Hulusi)
22 - O,
şundan idi ki onlara Resulleri beyyinelerle geliyorlardı da küfrettiler, Allah
da tuttu kendilerini alıverdi, çünkü onun kuvveti çok, ıkabı şiddetlidir.
Zâlike Bi ennehüm kânet te'tiyhim Rusülühüm Bil
beyyinati fekeferu fe ehazehümullah böyle oldu, çünkü elçileri
kendilerine hakikatin apaçık belgeleriyle geldiği halde onlar inkarda ısrar
ettiler, direndiler. Bunun üzerine Allah’ta onları cezalandırdı. inneHU Kaviyyün
şediyd'ül 'ıkab çünkü O çok güçlüdür, cezalandırması pek şiddetli
olandır.
Allah’ın iktidarından başka hangi
iktidar kalıcıdır ki. O halde ey insanlar eğer bir iktidara yaslanmak
istiyorsanız yeryüzünde ki sahte iktidarlara yaslanmayın. Yaslandığınız duvar
yıkılır. Yaslandığınız iktidar çöker, yaslandığınız sur yıkılır. Eğer bir yere
yaslanacaksanız yıkılmayan birine yaslanın. Yıkılmayan iktidarın sahibi
yalnızca Allah’tır. Akıllı olun, akıllı olun ki kısa vadeli hazzı ve lezzeti,
bitimsiz ömrün saadetine tercih eden ahmaklar durumuna düşmeyin. Akıllı olun ki
anlık bir lezzet uğruna ebedi mutluluğu satmayın.
Rabbim Akıllılardan kılsın.
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
147. videonun sonu.
147. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder