10 Mayıs 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. MÜ’MİN (15 - 22) (147-E)



D sayfasından devam.

15-) Refiy'ud derecati Zül 'Arş* yulkır ruha min emrihi alâ men yeşau min 'ıbadiHİ li yünzira yevmet telak;

Refi'üd Derecât'tır (dereceleri yükseltendir), Zül-Arş'tır (Arş sahibidir)... Gerçeğin kavranması süreci (nedeniyle) uyarmak için, kullarından dilediğine hükmünden ruhu (Esmâ'sının anlamını fark etmeyi şuuruna) ilka eder! (A. Hulusi)

15 - O dereceleri yüksek, Arşın sahibi telâkıy gününün dehşetini haber vermek için kullarından dilediğine ruh indiriyor. (Elmalı)


Refiy'ud derecati Zül 'Arş zira O bütün varlık derecelerinin yücesi, yani varlık hiyerarşisinin en üstünde olan Hükümranlık makamına kurulmuştur. yulkır ruha min emrihi alâ men yeşau min 'ıbadiHİ li yünzira yevmet telak O duruşma günü hakkında kullarını uyarmak için kullarından dilediğine kendi katından vahiy indirir.

Burada er rûh geçmiş, vahit manasına geçmiş üstelik. Kur’an da 3 manada kullanılır Rûh; Vahiy, vahiy meleği ve insanı insan yapan şey. Burada vahiy anlamına, Nahl/2 ayetinde de vahiy anlamına, vahiy hayat kaynağı yani, Rûh. Tıpkı cesede gelince insanı insan eden şey gibi vahiyde hayat kaynağı. Ölüyü diriltir.

Tûlicül leyle fiynnehari ve tûlicün nehara fiyl leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy. (A. İmran/27) ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü diyordu ya Kur’an, işte bunun gibi. Ya da;

Keyfe tekfurûne Billâhi ve küntüm emvâten feahyâküm... (Bakara/28) Allah’ı nasıl inkar ediyorsunuz o Allah’ı ki, sizler ölüyken yani manen ölü iken size hayat verdi, vahiyle sizi hayata döndürdü. Siz dik sürünen ölülerdiniz. Vahiyle sizi diriltti. Eğer imanınız olmasa siz ölülerden başka bir şey değilsiniz.

Yine ..üsteciybu Lillâhi ve lirRasûli izâ de'aküm lima yuhyıyküm..(Enfal/24)

  Allah ve resulünün davetine icabet edin, çünkü o sizi dirilişe davet ediyor. Sizi dirilmeye davet ettiği zaman Allah ve resulünün davetine icabet edin diyor, dirilişe davet ediyor, ölüyü dirilmeye davet ediyor. Kur’an baştan sona bu gibi ayetlerle dolu. Vahiy ruhtur yani vahiy insana candır, insanı insan eden tıpkı ruh gibidir.


16-) Yevme hüm barizun* lâ yahfâ alAllâhi minhüm şey'* li menil Mülkül yevm* Lillâhil Vâhidil Kahhâr;

Bu süreçte onlar her yönleriyle ortaya çıkarlar! Onlar hiçbir şeyi Allâh'a gizleyemezler... "Yaşanan süreçte (Allâh'a göre 'AN' vardır, tek bir süreç) Mülk kiminmiş?"... "Vâhid, Kahhâr olan (Tek ve mutlak hükmü zaman mekân kavramsız olarak yerine gelen) Allâh'ındır!" (A. Hulusi)

16 - O günün ki onlar meydana fırlarlar, kendilerinden hiç bir şey Allaha karşı gizlenmez, kimin mülk bu gün o vahid, kahhar Allahın. (Elmalı)


Yevme hüm barizun* lâ yahfâ alAllâhi minhüm şey' o gün onlardan hiç kimse Allah’tan hiçbir şeyi saklayamadan iç yüzleriyle ortaya çıkarlar. Yani içlerin dışa döndüğü, maskelerin düştüğü, huyun suret olarak giyildiği gün. Ne demek? Huy, Yani dünyada köpekleşmiş, affedersiniz, huyu köpeğe benzemiş. Ya da çok affedersiniz huyu, ahlakı domuzlaşmış, ya da huyu yılanlaşmış, yılan gibi sinsi, yılan gibi onu bunu sokan biri. Orada bu huyu, suretine dönüşmüş bir tip düşünün.

li menil Mülkül yevm bugün mutlak iktidar kime aittir, soran yok, burada öyle bir ibare yok. Kim diyecek bunu? yoruma açık. Adeta Allah bugün mutlak iktidar kime aittir?

Firavunlaşan herkese, yer yüzünde iktidar bana ait diyenlere, veya benim hayatıma sen karışamazsın demeye getirenlere, Allah’sız bir ömür yaşamak için Allah’ı hayatından dışlayanlara li menil Mülkül yevm bugün mutlak iktidar kime aittir?

Lillâhil Vâhidil Kahhâr elbet mutlak otorite olan tek Allah’a aittir. Adeta cevabı da verecek olan Allah olacak. Allah’tan başka Allah’ın sorusuna kimse cevap veremeyecek.


17-) Elyevme tücza küllü nefsin Bima kesebet* lâ zulmel yevm* innAllâhe seriy'ul hisab;

Bu süreçte her nefs yaptıklarının getirisiyle karşılık bulur (yaptıklarının sonucunu yaşar)! Bu süreçte haksızlık yoktur! Muhakkak ki Allâh "Seriy'ul Hisab"dır (anında yapılanın sonucunu yaşatmaya başlayandır). (A. Hulusi)

017 - Bu gün her nefis kazandığı ile cezalanacak, zulüm yok bu gün, şüphesiz ki Allahın hesabı serî'dir. (Elmalı)


Elyevme tücza küllü nefsin Bima kesebet o gün herkes kazandığının karşılığını bulur. lâ zulmel yevm* innAllâhe seriy'ul hisab haksızlığın asla olmadığı gündür o. Çünkü Allah hesabı seri görendir.


18-) Ve enzirhüm yevmel azifeti izil kulûbü ledel hanâciri kazımiyn* ma liz zâlimiyne min hamiymin ve lâ şefiy'ın yuta';

Yaklaşan ölüm süreci ile onları uyar! O zaman gamla dolu olarak yürekleri gırtlaklarına dayanmıştır! Zâlimlerin ne bir dostu ve ne de itaat ederse (kurtaracak) bir şefi vardır. (A. Hulusi)

18 - Hem haber ver onlara o yaklaşan felâket gününü: o dem ki yürekler gırtlaklara dayanmış yutkunur da yutkunurlar: zalimler için: ne ısınacak bir hısım vardır, ne dinlenecek bir şefi. (Elmalı)


Ve enzirhüm yevmel azifeti izil kulûbü ledel hanâciri kazımiyn ve onları yüreklerin sahibini boğarcasına gırtlağa dayandığı, Evet, ledel hanâcir; Yüreklerin sahibini boğarcasına gırtlağa dayandığı. Yüreğim ağzıma geldi derler ya Türkçe deyimdir. Yüreğin ağza geldiği, gırtlağa dayandığı, adeta boğulurcasına gırtlağa dayandığı pek yakın dehşet gününe karşı onları uyar. Allah’tan başka hiçbir haber kaynağının bize haber veremeyeceği bir alemden haber veriyor bu ayet. Allah’tan başka kimse haber veremez. Gözlerin yuvalarından fırladığı bir dehşet görüntüsünü aklınıza, gözünüzün önüne getirin ve mahşer büyük hesap gününün dehşeti onunla kıyaslanamayacak kadar büyük bir gün.

ma liz zâlimiyne min hamiymin ve lâ şefiy'ın yuta'  o gün zalimler ne samimi bir dost, ne de sözü geçen bir şefaatçi bulabilecekler.

Allah’ın dostluğunu kazananlar başka dosta zaten ihtiyaç duymayacaklar. Ama Allah’ın dostluğunu kazanamayanlar dost arayacaklar. Müşriklerin sapık şefaat anlayışını ret. Dost arayacaklar, fakat dost diye sarıldıkları da dost arıyor görülecek. Yani onlar dost bulamamışlar, sen onları dost edinsen, o gün onları dost etmek başlı başına bir suç, bir töhmet. Yani onların yanında görünmek bile suçlu olmak için yeter. Onun içinde Allah’tan başka hiçbir dostun yarar sağlayamayacağı bir gün.


19-) Ya'lemu hainetel a'yuni ve ma tuhfis sudur;

(O), gözlerin hainliğini (gayrı görmeyi) ve sadırların gizlediği şeyi bilir. (A. Hulusi)

19 - Gözlerin hâin bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de. (Elmalı)


Ya'lemu hainetel a'yuni ve ma tuhfis sudur O bakışlarda gizlenen ihaneti ve yüreklerin sakladığı her şeyi bilir.

Çok ilginç bir ifade, hainetel a'yun bakışların ihanetini diyor.ç Öyle masum bakışlar vardır ki, arkasında ihanet saklıdır. O bakışların arkasında saklanan ihaneti bilir. Taa..! gönüllerin 40. odasında saklanan şeyi bilir.


20-) VAllâhu yakdıy Bil Hakk* velleziyne yed'une min dûnihi lâ yakdune Bi şey'* innAllâhe HUves Semiy'ul Basıyr;

Allâh, Hak olarak hükmeder... O'nun dûnunda yardım istedikleri ise, hiçbir şeyde hükümleri geçmez! Muhakkak ki Allâh Semi'dir, Basıyr'dir. (A. Hulusi)

20 - Allah hakkı yerine getirir, onların ondan başka yalvardıkları ise hiç bir şeyi yerine getiremezler, çünkü Allah dır hakkıyla işiten gören. (Elmalı)


VAllâhu yakdıy Bil Hakk nitekim Allah hükmünde hakkı gözetir. Yüreklerde kini, bakışların arkasında ki ihaneti bilmeyen biri nasıl mutlak adaletle hükmedebilir ki, onun için Allah adaleti uygular yakdıy Bil Hakk; hak ile hüküm verir, çünkü dışa bakmaz, sadece dışı görmez. O eylemin arkasında yatan gerçek sebepleri, niyetleri bilir.

velleziyne yed'une min dûnihi lâ yakdune Bi şey' O’nu bırakıp ta yalvarıp yakardıkları şeylerse, hiçbir şey hakkında hüküm veremezler. Yani Allah Hakk ile, hakikatle, doğrulukla hüküm verir, tanrılık yakıştırdıkları şeyler, Allah’a ait vasıfları yakıştırdıkları başka varlıklar. Azizler olsun, nebiler olsun, veliler olsun, onların hüküm verme yetkisi yok. Onlarda orada hüküm verilmeyi beklerler. Onlar da Allah’ın mahkemesinde yargılanmayı beklerler. Onun için;

Felenes'elennelleziyne ürsile ileyhim velenes'elennel murseliyn. (Araf/6) kendilerine peygamber gönderilenlerden and olsun hesap soracağız, gönderdiğimiz peygamberlerden de hesap soracağız. Buyur, hesap vermeyecek kimse yok ki. Onun için efendimiz yaşlı gözlerini veda hutbesi gününde semaya dikerek; İnsanlığa olan o büyük hitabesini gerçekleştirip ardından “Allah’ım şahit ol” diyordu. Tebliğ ettim mi, Elâ hel belağ, tebliğ ettim mi. Ey insanlar görevimi yaptım mı? Onlarda; Evet yaptın ya Resulallah deyince Rabbena feşhed diyordu. Ey rabbimiz, sen şahit ol diyor.

innAllâhe HUves Semiy'ul Basıyr çünkü sadece Allah’tır her şeyi işiten, her şeyi gören.


21-) Evelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne kânu min kablihim* kânu hüm eşedde minhüm kuvveten ve asâren fiyl Ardı feehazehümullâhu Bi zünubihim ve ma kâne lehüm minAllâhi min vak;

Yeryüzünde seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu; nazar edip görsünler? Onlar (öncekiler), bunlardan hem kuvvetçe ve hem de yeryüzünde meydana getirdikleri eserler itibarıyla daha ileriydiler... Nihayet Allâh onları suçlarının getirisiyle yakaladı... Onlar için Allâh'tan (hakikatlerinden) bir koruyucu da olmadı. (A. Hulusi)

21 - Yer yüzünde bir gezmediler de mi? Baksalar a kendilerinden evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar, gerek kuvvetçe ve gerek Arzda asarca kendilerinden daha çetin idiler, öyle iken Allah onları günahlarıyla tuttu lıverdi ve kendilerine Allah dan bir koruyucu bulunmadı. (Elmalı)


Evelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne kânu min kablihim onlar hiç yeryüzünde dolaşmazlar mı, ve görmezler mi ki kendilerinden önceki geçip gitmiş olanların feci akıbetini. Ne olmuş onlara, nasıl bir akıbete uğramışlar. Kendilerinden önce yaşamış olanların kalıntılarına baksınlar. Kentlerinin surlarına baksınlar. Üç beş adamın kucaklayamayacağı kadar kalın ördükleri duvarların arkasında bile dayanamadıklarına baksınlar. Yerlerinde yeller esiyor onların. Onun için insanlığın geçmiş serüvenini okunacak bir kitap olarak görsünler. Bu aslıda hepimize tarihin ayatı hadisatın bir kitap gibi okunmasını tavsiye eden bir ayet.


[Atlanan cümle; kânu hüm eşedde minhüm kuvveten ve asâren fiyl Ard

Onlar, gerek kuvvetçe ve gerek Arzda asarca kendilerinden daha çetin idiler.(Elmalı)

Bu kuvvet ve tesirle, onların kaleleri, köşkleri ve orduları kastedilmiştir. Binâenaleyh o eski kâfirler, peygamberlerini yalanlayıp, onu dinlemeyince, Allah Teâlâ onları dünyada, çeşitli helak vasıtaları ile peşin olarak cezalandırıp imha etmiştir.

Şimdiki kafirler de bu helakin izlerini-kalıntılarını görmekte, seyretmektedirler. Bundan dolayı Allah Teâlâ onları, bu gibi ifadelerle, aynı şekilde hareket etmekten sakındırmış ve onları yakaladığı zaman başlarına gelecek azab anında, kendilerine yardım edecek ve o azaptan kurtaracak hiç kimseyi bulamayacaklarını,

"Onları Allah'ın (azabından) bir koruyan da olmadı" beyanıyla anlatıp, sonra da, onlara gelecek azabın, peygamberleri kabul etmeyip inkâr etmeleri sebebiyle olduğunu açıklamış, böylece Hz. Muhammed (s.a.s)'in ümmetini de aynı şeyleri yapmaktan sakındırmış ve sözünü, iyice sakındırsın ve korkutsun diye, "Çünkü O, her şeye kadirdir, azabı pek çetindir" diyerek noktalamıştır. (Fahruddin er Razi –Tefsir-i Kebir)]

feehazehümullâhu Bi zünubihim ve ma kâne lehüm minAllâhi min vak buna rağmen Allah günahları sebebiyle onları cezalandırdı ve kendilerini Allah’a karşı koruyacak hiç kimse olmadı, kalmadı.


22-) Zâlike Bi ennehüm kânet te'tiyhim Rusülühüm Bil beyyinati fekeferu fe ehazehümullah* inneHU Kaviyyün şediyd'ül 'ıkab;

Bunun sebebi şu idi: Rasûlleri onlara apaçık delillerle geldi de küfür (inkâr) ettiler... Bunun üzerine Allâh da onları yakaladı... Muhakkak ki O, Kaviyy'dir, "Şediyd'ül Ikab"dır (suçu cezalandırması şiddetlidir). (A. Hulusi)

22 - O, şundan idi ki onlara Resulleri beyyinelerle geliyorlardı da küfrettiler, Allah da tuttu kendilerini alıverdi, çünkü onun kuvveti çok, ıkabı şiddetlidir.


Zâlike Bi ennehüm kânet te'tiyhim Rusülühüm Bil beyyinati fekeferu fe ehazehümullah böyle oldu, çünkü elçileri kendilerine hakikatin apaçık belgeleriyle geldiği halde onlar inkarda ısrar ettiler, direndiler. Bunun üzerine Allah’ta onları cezalandırdı. inneHU Kaviyyün şediyd'ül 'ıkab çünkü O çok güçlüdür, cezalandırması pek şiddetli olandır.

Allah’ın iktidarından başka hangi iktidar kalıcıdır ki. O halde ey insanlar eğer bir iktidara yaslanmak istiyorsanız yeryüzünde ki sahte iktidarlara yaslanmayın. Yaslandığınız duvar yıkılır. Yaslandığınız iktidar çöker, yaslandığınız sur yıkılır. Eğer bir yere yaslanacaksanız yıkılmayan birine yaslanın. Yıkılmayan iktidarın sahibi yalnızca Allah’tır. Akıllı olun, akıllı olun ki kısa vadeli hazzı ve lezzeti, bitimsiz ömrün saadetine tercih eden ahmaklar durumuna düşmeyin. Akıllı olun ki anlık bir lezzet uğruna ebedi mutluluğu satmayın.

Rabbim Akıllılardan kılsın.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


147. videonun sonu.
147. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder