B sayfasından devam.
30-) Ve kalelleziy amene ya kavmi inniy ehafü
aleyküm misle yevmil ahzâb;
İman
etmiş kimse dedi ki: "Ey kavmim! Muhakkak ki ben, sizin üzerinize hakikate
karşı birleşmişlerin başına gelenlerin yaşadığı sürecin benzeriyle
karşılaşmanızdan korkuyorum." (A. Hulusi)
30 - O
iman etmiş olan zat da, ey kavmim! dedi doğrusu ben size Ahzâb günleri gibi bir
günden korkuyorum, (Elmalı)
Ve kalelleziy amene ya kavmi inniy ehafü
aleyküm misle yevmil ahzâb yine iman eden kimse söze girerek dedi ki
ey kavmim inanın ki ben şu inkarda ittifak etmiş toplulukların helakine benzer
bir günün sizin de başınıza gelmesinden korkarım.
31-) Misle de'bi kavmi Nuhın ve 'Adin ve Semude
velleziyne min ba'dihim* ve mAllâhu yüriydu zulmen lil 'ıbad;
"Nuh
toplumunun, Ad'ın (Hud'un toplumu), Semud'un (Sâlih'in
toplumu) ve onlardan sonra gelenlerin
benzeri... Allâh kulları için bir zulüm irade etmez." (A. Hulusi)
31 - Nuh
kavminin Âdın, Semûd’un ve daha sonrakilerin mâcerâları gibi ki Allah kullarına
bir zulüm istemez. (Elmalı)
Misle de'bi kavmi Nuhın ve 'Adin ve Semude
velleziyne min ba'dihim yani Nuh kavminin, Ad ve Semud’un ve
onlardan sonrakilerin uğradıkları türden bir helakin, bir belanın sizinde
başınıza gelmesinden korkuyorum. ve mAllâhu yüriydu zulmen lil 'ıbad bir de
unutmayın ki Allah kullarına asla haksızlık etmek istemez.
32-) Ve ya kavmi inniy ehafü aleyküm
yevmettenad;
(O iman eden adam dedi ki):
"Ey kavmim... Gerçekten ben, sizin üzerinize o endişeyle haykırışma
sürecinin gelmesinden korkuyorum." (A. Hulusi)
32 - Hem
ey kavmim! hakikaten ben size o çığrışma gününden korkarım. (Elmalı)
Ve ya kavmi inniy ehafü aleyküm yevmettenad
ey kavmim ben herkesin birbirinden imdat dilediği o günün aleyhinize
neticelenmesinden korkuyorum. Yani kıyamet gününün, hesap gününün. Onun için
ben sizin eylemlerinizin, sizin başınıza iş açacağından korkuyorum. Yani sizi
düşünüyorum da siz kendinizi niçin düşünmüyorsunuz mesajı.
33-) Yevme tüvellune müdbiriyn* ma leküm
minAllâhi min 'âsım* ve men yudlilillâhu fema lehu min Had;
Arkanızı
dönüp kaçmaya çalışacağınız o süreçte, sizi Allâh'tan (koruyacak) bir koruyucu
olmaz! Allâh kimi saptırırsa onun için hidâyet edici yoktur. (A. Hulusi)
33 - O
arkanıza dönüp gideceğiniz gün, yoktur size Allah dan bir himaye edecek, her
kimi de Allah şaşırtırsa yoktur ona artık bir hidayet edecek. (Elmalı)
Yevme tüvellune müdbiriyn* ma leküm minAllâhi
min 'âsım o gün arkanıza dönüp kaçmayı kuracaksınız fakat Allah’ın
adaletinden sizi kurtaracak hiç kimse bulamayacaksınız. ve men yudlilillâhu fema lehu min Had
zira Allah kimi saptırırsa artık ona doğru yolu gösteren kimse bulunmaz.
Tabii ki Allah saptırmaz. Kur’an
ın neresinde gelirse gelsin bu ibare Mutlaka Bakara suresinin 26. ayetinde
geçtiği gibi;
…ve ma yudıllu
Bihî illel fasikıyn. (Bakara/26) Allah yoldan çıkmışlardan başkasını
saptırmaz türü ayetler ışığında anlaşılmalıdır. Yani Allah sapanı saptırır.
Daha doğrusu tercihi sapmak olanın tercihinin önünü açar. Yani sapan insanın
kendisidir. Allah ona irade vermiştir o iradeyi doğruyu seçmek için değil de
yanlışı seçmek için kullanır.
34-) Ve lekad caeküm Yusufu min kablü Bil
Beyyinati fema ziltüm fiy şekkin mimma caeküm Bih* hattâ izâ heleke kultüm len
yeb'asÂllahu min ba'diHİ Rasûla* kezâlike yudıllullahu men huve müsrifün
murtab;
Daha
önce Yusuf da size apaçık delilleriyle gelmişti de Onun size getirdiklerinden
kuşku duyarak yaşamıştınız... Nihayet (Yusuf) vefat ettiğinde de: "Allâh, O'ndan sonra bir Rasûl
asla bâ's etmez" demiştiniz... Allâh, israf eden, kuşkulu kimseyi böylece
saptırır. (A. Hulusi)
34 - Bundan
evvel size beyyinelerle Yusuf gelmişti: o vakit da onun size getirdiği
hakikatte şek ketmiş durmuştunuz, nihayet vefat ettiğinde de bundan sonra Allah
aslâ Resul göndermez dediniz! işte müsrif şüpheci olanları Allah böyle
şaşırtır. (Elmalı)
Ve lekad caeküm Yusufu min kablü Bil Beyyinat
ve doğrusu daha önce Yusuf’ta size hakikatin apaçık belgeleriyle gelmişti. Yani
tıpkı Musa gibi, tıpkı Muhammed A.S. gibi Yusuf peygamber de hakikati getirdi.
Yani hepsi de aynı çizginin mensubu. fema ziltüm fiy şekkin mimma caeküm Bih ama onun
size getirdiklerini şüpheyle karşıladınız. hattâ izâ heleke kultüm len yeb'asÂllahu min ba'diHİ Rasûla
en sonunda Yusuf ölünce kalkıp Allah ondan sonra asla bir daha elçi
göndermeyecektir. Dediniz.
Evet, tarihsel bir hadiseye atıf
yaptı. Bu hadisenin en ayrıntılı biçimde Yusuf suresinde işlendiğini
biliyorsunuz. Biz ilgili sureyi tefsir ederken Yusuf suresinde ki zamanlar üstü
hissenin neler olduğuna dikkat çekmeye çalışmıştık. Bir kişiden ne çıkar
sorusunun cevabıydı o sure.
Sahi, bir kişiden ne çıkar? Yani
bir kişi ne yapabilir ki diye mi soruyorsunuz. O kadar çok şey yapar ki Eğer o
bir kişi adam gibi bir adamsa, ahlak, liyakat ehliyet ilim hikmet çaba ve
gayret sahibiyse bir kişiden çok şey çıkar. Koca bir toplum o bir kişinin
arkasına geçer. İşte tarihsel olarak Yusuf kıssası bu sorunun bir tarihi
örneğidir.
Hiksos’lar Arap yarımadasından
çıkıp firavunların ülkesini fetheden fatihler idi. Aslen Araplarla aynı ataya
sahipler. Arap kaynaklarında amâlika diye geçer bu kavim. Hz. Yusuf Hiksoslar
hanedanı döneminde bildiğiniz nedenlerle kardeşleri tarafından kıskançlık
sonucu kuyuya atılır. İlahi irade öyle bir senaryo yazmıştır ki bu senaryo
dillere destandır.
Yusuf atıldığı kuyudan yine
hiksos hanedanının geldiği kökene mensup İsmailî bir kervan tarafından, yani
Arabistanlı bir kervan tarafından atıldığı kuyudan çıkarılır. Mısır’a
getirilir. Firavunlar ülkesini başkentinde köle edilir ve köle diye satılır.
Bir peygamber çocuğudur ve kendisi de bir peygamber olarak seçilecektir. Köle
diye satıldığı yer Potifar, Mısır’ın yüksek bürokratlarından biridir ve
Yusuf’un çilesi dolmamıştır.
Yusuf koca bir ülkeyi ahlakıyla
yönetmek için rabbi tarafından ağır bir sınava tabi tutulur. Züleyha onun
imtihan aracıdır. Her çağın Yusuf’unun bir Züleyhası vardır elbet, ama o
Yusuf’un Züleyha’sı gibi gerçekten ağır bir sınav aracıdır. Yusuf ahlakını
muhafaza eder, iffetini korur, iffet gemisini asla deldirmez. Gömleğini önden
yırttırmaz, arkadan yırtılır. Tüm Yusuf’ların gömleği arkadan yırtılır. Zaten
arkadan yırtılıyorsa Yusuf olur. Onun için herkes Kendi Züleyha’sının ne
olduğuna bakmak ve gömleğinin nereden yırtıldığını kontrol etmek durumundadır.
Kiminin Züleyhası para, kiminin
Züleyhası iktidar, kiminin Züleyhası şöhret, kiminin Züleyhası servet, kiminin
Züleyhası bilgidir. Ama herkesin sınandığı bir Züleyhası illaki vardır. İşte
Yusuf sınandığı Züleyha ile sınandığı bu sınavdan alnının akıyla çıkar ve bir
de zindanla sınanır. Medrese-i Yusufiye olarak meşhur olacak olan Yusuf’un
medresesi sadece kendisini yetiştirmez, başkalarını da yetiştirir ve oradan
Mısır’a sultan olacak bir süreç başlar.
İşte bu dramatik hadise, yani kuyuya
atılıp, köle olarak satılıp, Züleyha’nın önünde iffet sınavından geçip,
zindanları aşıp Mısır’ın tepesine oturmak. Bu bir ahlâk yolculuğu. Aslında
Yusuf’un hikayesi, kıssası bir iffet sembolünün kıssasıdır. Allah eğer ahlaki
ilkelerinizden taviz vermezseniz, eğer kendisini görür gibi yaşarsanız sizi
nasıl destekler sorusunun cevabıdır bu. İşte ona bir atıf.
Yusuf Lider olduğu ülkeyi kıtlık
döneminde tüm dünya açlık çakerken, bırakınız kıtlığa mahkum olmayı, etrafında
kıtlıktan kırılan insanlara hububat verecek kadar, ihraç edecek kadar, hediye
edip etrafta ki ülkeleri tabir caizse kendisine bende edecek kadar büyük bir
yönetici olduğu halde yine de onun hakkında tereddüt etmişler. Bu ayetten biz
bunu anlıyoruz.
Tereddütlerinin temeline onun iyi
yönetmiş olmasından daha öte, iyi yönetiminin temelinde yatan imanı, imanî
ilkeleri. Yani adamlar demek ki; sen hayırlı birisin her şeyinle bizim için
yararlısın ama yine de senden geliyorsa hayır, bir parça şüphe ediyoruz demeye
getirmişler. Bu ayet onu öğretiyor, onu söylüyor bize.
kezâlike yudıllullahu men huve müsrifün murtab
işte Allah düştükleri şüphe bataklığında debelenerek kendilerini harcayan
kimseleri böyle yoldan çıkarır. Yani müsrifleri, şüphe bataklığında debelenen,
hayatını harcayan kimseleri Allah onları böyle yoldan saptırır. Yine saptırmaz,
onlar sapmayı tercih ederler, Allah’ta onların tercihini kendi başlarına sarar.
35-) Elleziyne yücadilune fiy âyâtillâhi Bi
ğayri sultanin etahüm* kebüre makten 'indAllâhi ve 'ındelleziyne amenû*
kezâlike yatbe'ullahu alâ külli kalbi mütekebbirin cebbar;
Onlar
ki kendilerine gelmiş reddedilemez bir delil olmaksızın Allâh'ın işaretleri
hakkında mücadele ederler... (Bu durum) hem Allâh indînde ve hem de iman
edenlerin indînde şiddetli gazaba sebep oldu... Böylece Allâh, her kibirlenen,
zorba bilinci kilitler. (A. Hulusi)
35 - Onlar
ki kendilerine gelmiş bir bürhan olmaksızın Allahın âyetlerinde mücadele
ederler, Allah yanında ve imanı olanlar indinde mebğuz olmak için ne büyük huy,
işte Allah her cebbar mütekebbirin kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.
(Elmalı)
Elleziyne yücadilune fiy âyâtillâhi Bi ğayri
sultanin etahüm Bu gibiler kendilerine ulaşmış hiçbir belge olmadan
Allah’ın ayetleri hakkında ileri geri konuşurlar. Polemik yaparlar. Yani batılı
üstün getirmek için hakkı Hakk ile vurmaya kalkarlar. kebüre makten 'indAllâhi ve 'ındelleziyne
amenû bu hem Allah katında hem de iman edenler nezdinde büyük bir
şenaattir. kezâlike
yatbe'ullahu alâ külli kalbi mütekebbirin cebbar işte Allah her
kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler.
Her kibirli zorbanın kalbi
mühürlenir. Yani umutsuz vakıa haline gelir. Umutsuz vakıa haline gelirse büyük
mahkeme de açılmak üzere sapmış her kalp arşive kaldırılır. Arşivde bekletilir.
Mühür budur aslında.
36-) Ve kale fir'avnü ya hamanübni liy sarhan
lealliy eblüğul esbab;
Firavun
dedi ki: "Ey Haman! Benim için yüksek bir kule bina et, belki o sebeplere
ulaşırım." (A. Hulusi)
36 - Firavun
da «ya Hâmân! dedi: bana bir kule yap, belki ben irerim o esbaba. (Elmalı)
Ve kale fir'avnü ya hamanübni liy sarhan
ve firavun ey haman diye emretti, bana görkemli bir kule yap. Haddini
bilmezliğin elinde tekniğin ve bilimin nasıl istismar edildiğinin örneği bu.
Yani eğer haddini bilmez biri mevcut masum bilgiyi ve teknolojiyi eline geçirirse
nasıl küfrüne alet edeceğinin ilginç bir örneği. lealliy eblüğul esbab (sonraki,
ayetle birleştirildi).
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder