1 Ağustos 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. MÜ’MİNUN (014-018)(107-C)


B sayfasından devam


14-) Sümme halaknennutfete alekaten fehalaknel alekate mudğaten fehalaknel mudğate 'ızamen fekesevnel 'ızame lahmâ* sümme enşe'nahu halkan ahar* fetebarekâllahu ahsenül halikıyn;

Sonra o nutfeyi bir alaka (genetik yapılı embriyo) yarattık, sonra o alakayı bir mudga (bir çiğnemlik et) yarattık, sonra o mudgaya kemikler yarattık, nihayet o kemiklere de et giydirdik... Sonra onu bir başka (ruhun oluşumu) ile inşa ettik... Yaratıcıların en güzeli Allâh, ne yücedir! (A.Hulusi)

014 - Sonra o nufteyi bir alaka yarattık. derken o alakayı bir mudga yarattık derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra ona diğer bir hilkat neş'eti verdik, bak ne şanlı o Allah, yaratanların en güzeli. (Elmalı)


Sümme halaknennutfete alekaten sonra o hayat tohumundan döllenmiş hücreyi yaratmaktayız. Sümme halaknennutfete alekaten ve döllenmiş hücreden cenini yaratmaktayız. Yani anne karnında ki bebeğin embriyolojik oluşum süreçlerini ifade eden ayet bunlar. fehalaknel mudğate 'ızamen ve ceninden de kemikleri yaratmaktayız. fekesevnel 'ızame lahmâ en sonunda kemiklere kas giydirmekteyiz. sümme enşe'nahu halkan ahar sonuçta onu bağımsız bir varlık olarak inşa etmekteyiz. Yani bebek anne ilişkisine dikkat çekiyor burada.

Bağımsız bir varlık, oysa bir taraftan bakınca bir ur gibi de anlaşılabilir. Aslında pozitif tıp cenini belli bir müddet canlı bir ur gibi. İnsan bedeninde sonradan oluşmuş bir organizma gibi algılıyor. Bebeğin durumuna bakınca bu hepten de yabana atılacak bir tanım değil aslında. Çünkü bebeğin kanını anne akciğeri temizler. Ne zamana kadar? Ta ki bebek ilk nefesi alıncaya kadar. Adeta bebeğin akciğeri o zamana kadar belli bir mekanizmayla kapatılmıştır, tıkanmıştır. Eğer nefes aldıktan sonra bebek hala kanını temizleyecek mekanizmayı açamasa hayatını kaybeder. Ya da anne karnında anne yerine o mekanizmayı bebeğin akciğeri yapmaya kalksa yine hayatını kaybeder.

Peki bu mekanizmaya emir ve komuta veren şey ne? İşte burada bebekle anne ilişkisinin izahı yapılmakta bağımsız bir kişilik olarak onun nasıl vücuda getirildiği, yaratıldığı dillendirilmekte.

fetebarekâllahu ahsenül halikıyn işte yaratanların en iyisi olan Allah’ın şanı böyle yücedir. İşte yaratanların en güzeli olan Allah’ın şerefi ve yaratması böyle ulvidir. Ki burada değerli dostlar cenabı Hakkın yaratmasına atıfta bulunurken ayet, sadece yoktan var etmesine değil, vardan var etmesine de atıfta bulunuyor. Çünkü yaratma fiili hem yoktan var etmeyi içerir, hem de vardan var etmeyi. Hem ibdayı, hem de keşf ve inşayı içerir.

Burada ki inşadır elbette. Yani var olan şeylerden bir terkip ile yeniden yaratmak. Bunu insan da başarabilir. İnsanı yaratarak değil tabii. Ama var olan taştan topraktan bina tapar. Bu da bir tür yaratma biçimidir. Zaten Kur’an da Hz. İsa için yaratma fiili kullanılır. Ama işte bu noktada Allah’ın yaratması, insanın; Allah’ın yarattığı şeylerden bir araya getirerek bir şeyler inşa etmesine benzemez diyor. O bu manada rakipsizdir. En güzel inşa eder.


15-) Sümme inneküm ba'de zâlike lemeyyitun;

Sonra, muhakkak ki siz bunun ardından elbette öleceksiniz (biyolojik bedensiz yaşama geçeceksiniz). (A.Hulusi)

015 - Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz. (Elmalı)


Sümme inneküm ba'de zâlike lemeyyitun ve kuşku yok ki siz bu sürecin ardından elbette öleceksiniz. İşe bakınız, böyle muhteşem bir mucizeyi gündeme getirdikten sonra insanın ölümüne getirdi sözü ayet. Neden? Bu muhteşem varlığı öldürmek için mi yarattın ya rabbi diye sor istersen eğer ey insan. Belki de bunu sordurmak için. Yani bu kadar özendin, bezendin bir şah eser yarattın, sonra da ölümü yarattın ve öldürdün..! Cevabını alacaksın, Allah’ta sana şöyle diyecek;

Toprak olup gitsin diye yaratmadım, sem ölümü yaratmamı geç bir yol, ben bir de ahiret yarattım. Ahiret yarattım ki bu muhteşem varlık, böylesine kısacık bir hayatı yaşayıp ta toprak olup gitmek yerine ebedi bir hayata dalsın. Bu hayat o hayatın tarlası olsun. Sen eğer bunu inkar edersen ey insanoğlu, bu muhteşem varlığın toprak olup gitmesi için yaratıldığını düşünürsen, kendi kendine hakaret etmiş olursun. Kendi değerini beş paralık etmiş olursun.

[Ve enzelna mines Semai maen Bi kaderin

Şimdi orada ayat-ı enfüs, enfüsi ayetleri, yani insan ayetini işledi burada da afak ayetlerini işleyecek. Yani gök, yer ve bu ikisi arasındakiler. Oraya getirdi sözü.

Ve gökten suyu bir yasaya bağlı olarak biz indirmekteyiz. (Bu bölümü yok say. 18. ayetten]



16-) Sümme inneküm yevmel kıyameti tüb'asûn;

Sonra, kesinlikle siz kıyamet sürecinizde (olarak ölümün akabinde) bâ's olunacaksınız (yeni bir beden yapıyla yeni bir boyutta yer alacaksınız). (A.Hulusi)

016 - Sonra siz Kıyamet günü muhakkak ba's olunacaksınız. (Elmalı)


Sümme inneküm yevmel kıyameti tüb'asûn yine kuşku yok ki siz kıyamet günü diriltileceksiniz.


17-) Ve lekad halaknâ fevkaküm seb'a tarâika, ve ma künna anil halkı ğafiliyn;

Andolsun ki fevkinizde yedi yol (yedi bilinç mertebesinin yaşam yolu - evrendeki tüm yaratılmışlar bu yedi düzeyden birini yaşar) yarattık... Onların halk edilişinden gâfiller değiliz. (A.Hulusi)

017 - Filhakika biz, sizin fevkinizde yedi tarıyk yarattık ve halktan gafil olmadık. (Elmalı)


Ve lekad halaknâ fevkaküm seb'a tarâik

Yepyeni bir konuya girdi Kur’an Yukarıda enfüs ayetlerini işlemişti. Yani insanın kendisini burada ise insanın çevresini işliyor. Burada belki de şunu söylüyor; Bu muhteşem varlığı yarattık sadece bununla yetinmedik, insanı yaratmakla iş bitmiyor, Bir de onun yaşamasına elverişli bir çevre yarattık. İşte burada bu ayetle birlikte o çevre dile getiriliyor.

Doğrusu yine biz, sizin üzerinizde kat kat yollar yaratmışızdır. ve ma künna anil halkı ğafiliyn zira biz hiçbir varlıktan habersiz değiliz.

[Ek bilgi: Bu, Allah'ın göklerin yaratılışını delil göstermesi olup, bu husus ayetiyle ifade edilmektedir. "Celalim hakkı için biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz, yaratmaktan gafil değiliz" (Mü minun /17)

Ayetteki deyiminin manası, "Yedi kat gök" demektir. Ruhlara, birbir­lerinin üzerinde olma anlamında, tetavuk edip peş peşe geldikleri için, (Tarıyk) denilmiştir. Nitekim Arapçada bir kimse, bir pabucu başka bir pabucunun üzerine koyup birbirine kapatıverdiğinde, iki elbiseyi birbiri üzerine giydiğinde, denilir.

[Ek bilgi; Bu, (Allah’ın delillerinden olup); Halil, Zeccac ve Ferrâ'nın görüşü olup, Zeccac: "Bu Cenâb-ı Hakk'ın İzni ile "Tabaka tabaka yedi (kat) göğü..."(Nebe/12) ayeti gibidir" demiştir.

Ali Ibn İsa da: "Bunlar; çıkışta, inişte ve uçuşta meleklerin yolları olduğu için, bu adı almışlardır" derken, diğerleri de: "Bunlara, kendilerinde yıl­dızlar hareket ettiği için, "yıldızların yollan" anlamında böyle denilmiştir..." demişlerdir.

Bunların bu şekilde bize nimet olmalarının izahı ise şöyledir: "Allah Teâlâ orasını, oradan yağmur indirme suretiyle, hem bizim rızıklarımızın yeri, hem de meleklerin karargahı kılmıştır. Bir de, orası mükâfatların (yazılıp çizildiği), koyulduğu yerdir. Ve, peygamberlerin gönderilmesinin ve vahyin nüzulünün mekânıdır..." (Fahruddin Er Râzi)]


18-) Ve enzelna mines Semai maen Bi kaderin feeskennahu fiyl Ard* ve inna alâ zehabin Bihi le kadirun;

Semâdan belli bir ölçü ile su inzâl ettik de onu arzda durdurduk (arza - bedene onunla hayat verdik)... Doğrusu onu gidermeye de elbette Kaadirleriz. (A.Hulusi)

018 - Ve Semadan bir kader ile bir su indirdik de onu yerde iskân eyledik, halbuki biz onu giderivermeğe de şüphesiz kadiriz. (Elmalı)


Ve enzelna mines Semai maen Bi kader ve gökten suyu bir yasaya bağlı olarak biz indirmekteyiz. Enfüs ayetlerinin ardından afâk ayetleri geldi demiştim. Afâk ta amaçsız değil diyor bu ayetler. Yani şu cansız gibi gördüğünüz yerler gökler, sular, denizler, topraklar da amaçsız değil. Çünkü tesadüf değil. Yasaya bağlı. Ya da mesela standart bir su var. yer yüzünde ki, su miktarı standarttır. Ne olursa olsun. Buharlaşsın, yansın, yıkılsın, kül olsun. Fiziğin yasasıdır yer yüzünde ki su kütlesi değişmez.

Önceki ayetlerin maksadı anatomi öğretmek değildi. Bu ayetin maksadı da astronomi öğretmek değil. Ama bir hakikati duyurmak. Amaç; insana var oluş amacını öğretmek. Yani senin bir var oluş gayen vardır ey insan. Yukarıda dedim, yeryüzünde su sabittir ve Allah’ın müdahalesiyle olmuştur. Haydi, yeryüzünde çok hidrojen var. Çok oksijen de var. H2O yu tespit etmek iş değil. Bu var olanın sadece formülünü tespit etmektir. H ile O yu bir araya getirip yer yüzünde yeni bir su kütlesi yaratın, Yer yüzünde ki su miktarını çoğaltın. Asıl budur eğer yapabiliyorsanız. Eğer yapamıyorsanız Allah’ın kapısı önünde baş koyacaksınız. Secde hali alacağınız tek haldir Allah karşısında.

feeskennahu fiyl Ard ve yer yüzünde onu tutmaktayız. ve inna alâ zehabin Bihi le kadirun Bu çok daha ilginç; şu da var ki biz onu gidermeye, o suyu yok etmeye elbette kadiriz. Yani bilinen alemde suyun yalnız bu gezegende olması tesadüf değil. Bunu ima ediyor ayet.

[Ek bilgi. Diğer gezegenlerde de su bunmuş olması mümkün. {LOS ANGELES - ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) yetkililerinden William Boynton, dün gece yaptığı basın toplantısında, “Mars’ta su bulduk” dedi. “Mars’ta buz bulunduğuna dair işaretleri daha önce görmüştük” diyen NASA yetkilisi, “Mars’taki suya Zümrüd-ü Anka’nın robot eliyle ilk kez dokunduk, onu tahlil ettik” diye konuştu.} http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/454920.asp ) Allah-u Alem.!!]

Peki amacı ne? Tesadüf değilse? Sensiz ey insan. Ya senin amacın ne? Suyun amacı seni var etmek. Ya senin amacın ne insan. Suyu çözüp elementlerine döndürsek, yani suyu öldürsek kim diriltir suyu ey insan? Seni diriltecek olan diriltir. O halde nasıl böyle bir Allah’a karşı gafil kalırsın. Belki bu soruyu sormamız isteniyor.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
107. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/27/islamoglu-tef-ders-muminun-001-041107/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder