B sayfasından devam
14-)
Sümme halaknennutfete alekaten fehalaknel alekate mudğaten fehalaknel mudğate
'ızamen fekesevnel 'ızame lahmâ* sümme enşe'nahu halkan ahar* fetebarekâllahu
ahsenül halikıyn;
Sonra o
nutfeyi bir alaka (genetik yapılı embriyo) yarattık, sonra o alakayı bir mudga (bir çiğnemlik et) yarattık,
sonra o mudgaya kemikler yarattık, nihayet o kemiklere de et giydirdik... Sonra
onu bir başka (ruhun oluşumu) ile inşa ettik... Yaratıcıların en güzeli Allâh, ne
yücedir! (A.Hulusi)
014 - Sonra
o nufteyi bir alaka yarattık. derken o alakayı bir mudga yarattık derken o
kemiklere bir et giydirdik, sonra ona diğer bir hilkat neş'eti verdik, bak ne
şanlı o Allah, yaratanların en güzeli. (Elmalı)
Sümme
halaknennutfete alekaten sonra o hayat tohumundan döllenmiş hücreyi
yaratmaktayız. Sümme halaknennutfete alekaten
ve döllenmiş hücreden cenini yaratmaktayız. Yani anne karnında ki bebeğin
embriyolojik oluşum süreçlerini ifade eden ayet bunlar. fehalaknel mudğate 'ızamen ve ceninden de
kemikleri yaratmaktayız. fekesevnel 'ızame lahmâ
en sonunda kemiklere kas giydirmekteyiz. sümme
enşe'nahu halkan ahar sonuçta onu bağımsız bir varlık olarak inşa
etmekteyiz. Yani bebek anne ilişkisine dikkat çekiyor burada.
Bağımsız bir varlık, oysa bir taraftan
bakınca bir ur gibi de anlaşılabilir. Aslında pozitif tıp cenini belli bir
müddet canlı bir ur gibi. İnsan bedeninde sonradan oluşmuş bir organizma gibi
algılıyor. Bebeğin durumuna bakınca bu hepten de yabana atılacak bir tanım
değil aslında. Çünkü bebeğin kanını anne akciğeri temizler. Ne zamana kadar? Ta
ki bebek ilk nefesi alıncaya kadar. Adeta bebeğin akciğeri o zamana kadar belli
bir mekanizmayla kapatılmıştır, tıkanmıştır. Eğer nefes aldıktan sonra bebek
hala kanını temizleyecek mekanizmayı açamasa hayatını kaybeder. Ya da anne
karnında anne yerine o mekanizmayı bebeğin akciğeri yapmaya kalksa yine
hayatını kaybeder.
Peki bu mekanizmaya emir ve
komuta veren şey ne? İşte burada bebekle anne ilişkisinin izahı yapılmakta
bağımsız bir kişilik olarak onun nasıl vücuda getirildiği, yaratıldığı
dillendirilmekte.
fetebarekâllahu
ahsenül halikıyn işte yaratanların en iyisi olan Allah’ın şanı böyle
yücedir. İşte yaratanların en güzeli olan Allah’ın şerefi ve yaratması böyle
ulvidir. Ki burada değerli dostlar cenabı Hakkın yaratmasına atıfta bulunurken
ayet, sadece yoktan var etmesine değil, vardan var etmesine de atıfta
bulunuyor. Çünkü yaratma fiili hem yoktan var etmeyi içerir, hem de vardan var
etmeyi. Hem ibdayı, hem de keşf ve inşayı içerir.
Burada ki inşadır elbette. Yani
var olan şeylerden bir terkip ile yeniden yaratmak. Bunu insan da başarabilir.
İnsanı yaratarak değil tabii. Ama var olan taştan topraktan bina tapar. Bu da
bir tür yaratma biçimidir. Zaten Kur’an da Hz. İsa için yaratma fiili kullanılır.
Ama işte bu noktada Allah’ın yaratması, insanın; Allah’ın yarattığı şeylerden
bir araya getirerek bir şeyler inşa etmesine benzemez diyor. O bu manada
rakipsizdir. En güzel inşa eder.
15-)
Sümme inneküm ba'de zâlike lemeyyitun;
Sonra,
muhakkak ki siz bunun ardından elbette öleceksiniz (biyolojik bedensiz yaşama geçeceksiniz). (A.Hulusi)
015 - Sonra
siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz. (Elmalı)
Sümme
inneküm ba'de zâlike lemeyyitun ve kuşku yok ki siz bu sürecin
ardından elbette öleceksiniz. İşe bakınız, böyle muhteşem bir mucizeyi gündeme
getirdikten sonra insanın ölümüne getirdi sözü ayet. Neden? Bu muhteşem varlığı
öldürmek için mi yarattın ya rabbi diye sor istersen eğer ey insan. Belki de
bunu sordurmak için. Yani bu kadar özendin, bezendin bir şah eser yarattın,
sonra da ölümü yarattın ve öldürdün..! Cevabını alacaksın, Allah’ta sana şöyle
diyecek;
Toprak olup gitsin diye
yaratmadım, sem ölümü yaratmamı geç bir yol, ben bir de ahiret yarattım. Ahiret
yarattım ki bu muhteşem varlık, böylesine kısacık bir hayatı yaşayıp ta toprak
olup gitmek yerine ebedi bir hayata dalsın. Bu hayat o hayatın tarlası olsun.
Sen eğer bunu inkar edersen ey insanoğlu, bu muhteşem varlığın toprak olup
gitmesi için yaratıldığını düşünürsen, kendi kendine hakaret etmiş olursun.
Kendi değerini beş paralık etmiş olursun.
[Ve
enzelna mines Semai maen Bi kaderin
Şimdi orada ayat-ı enfüs, enfüsi
ayetleri, yani insan ayetini işledi burada da afak ayetlerini işleyecek. Yani
gök, yer ve bu ikisi arasındakiler. Oraya getirdi sözü.
16-) Sümme
inneküm yevmel kıyameti tüb'asûn;
Sonra,
kesinlikle siz kıyamet sürecinizde (olarak
ölümün akabinde) bâ's olunacaksınız (yeni bir beden yapıyla yeni bir boyutta yer alacaksınız). (A.Hulusi)
016 - Sonra
siz Kıyamet günü muhakkak ba's olunacaksınız. (Elmalı)
Sümme
inneküm yevmel kıyameti tüb'asûn yine kuşku yok ki siz kıyamet günü
diriltileceksiniz.
17-)
Ve lekad halaknâ fevkaküm seb'a tarâika, ve ma künna anil halkı ğafiliyn;
Andolsun
ki fevkinizde yedi yol (yedi bilinç
mertebesinin yaşam yolu - evrendeki tüm yaratılmışlar bu yedi düzeyden birini
yaşar) yarattık... Onların halk edilişinden
gâfiller değiliz. (A.Hulusi)
017 - Filhakika
biz, sizin fevkinizde yedi tarıyk yarattık ve halktan gafil olmadık. (Elmalı)
Ve
lekad halaknâ fevkaküm seb'a tarâik
Yepyeni bir konuya girdi Kur’an
Yukarıda enfüs ayetlerini işlemişti. Yani insanın kendisini burada ise insanın
çevresini işliyor. Burada belki de şunu söylüyor; Bu muhteşem varlığı yarattık
sadece bununla yetinmedik, insanı yaratmakla iş bitmiyor, Bir de onun
yaşamasına elverişli bir çevre yarattık. İşte burada bu ayetle birlikte o çevre
dile getiriliyor.
Doğrusu yine biz, sizin
üzerinizde kat kat yollar yaratmışızdır. ve ma künna
anil halkı ğafiliyn zira biz hiçbir varlıktan habersiz değiliz.
[Ek bilgi: Bu, Allah'ın göklerin
yaratılışını delil göstermesi olup, bu husus ayetiyle ifade edilmektedir.
"Celalim hakkı için biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz,
yaratmaktan gafil değiliz" (Mü minun /17)
Ayetteki deyiminin manası, "Yedi
kat gök" demektir. Ruhlara, birbirlerinin üzerinde olma anlamında, tetavuk
edip peş peşe geldikleri için, (Tarıyk) denilmiştir. Nitekim Arapçada
bir kimse, bir pabucu başka bir pabucunun üzerine koyup birbirine
kapatıverdiğinde, iki elbiseyi birbiri üzerine giydiğinde, denilir.
[Ek
bilgi; Bu, (Allah’ın delillerinden olup); Halil, Zeccac ve Ferrâ'nın görüşü
olup, Zeccac: "Bu Cenâb-ı Hakk'ın İzni ile "Tabaka tabaka yedi
(kat) göğü..."(Nebe/12) ayeti gibidir" demiştir.
Ali Ibn İsa da: "Bunlar;
çıkışta, inişte ve uçuşta meleklerin yolları olduğu için, bu adı
almışlardır" derken, diğerleri de: "Bunlara, kendilerinde yıldızlar
hareket ettiği için, "yıldızların yollan" anlamında böyle
denilmiştir..." demişlerdir.
Bunların bu şekilde bize nimet
olmalarının izahı ise şöyledir: "Allah Teâlâ orasını, oradan yağmur
indirme suretiyle, hem bizim rızıklarımızın yeri, hem de meleklerin karargahı
kılmıştır. Bir de, orası mükâfatların (yazılıp çizildiği), koyulduğu yerdir.
Ve, peygamberlerin gönderilmesinin ve vahyin nüzulünün mekânıdır..." (Fahruddin
Er Râzi)]
18-)
Ve enzelna mines Semai maen Bi kaderin feeskennahu fiyl Ard* ve inna alâ
zehabin Bihi le kadirun;
Semâdan
belli bir ölçü ile su inzâl ettik de onu arzda durdurduk (arza - bedene onunla hayat verdik)... Doğrusu onu gidermeye de elbette Kaadirleriz.
(A.Hulusi)
018 - Ve
Semadan bir kader ile bir su indirdik de onu yerde iskân eyledik, halbuki biz
onu giderivermeğe de şüphesiz kadiriz. (Elmalı)
Ve
enzelna mines Semai maen Bi kader ve gökten suyu bir yasaya bağlı
olarak biz indirmekteyiz. Enfüs ayetlerinin ardından afâk ayetleri geldi
demiştim. Afâk ta amaçsız değil diyor bu ayetler. Yani şu cansız gibi
gördüğünüz yerler gökler, sular, denizler, topraklar da amaçsız değil. Çünkü
tesadüf değil. Yasaya bağlı. Ya da mesela standart bir su var. yer yüzünde ki,
su miktarı standarttır. Ne olursa olsun. Buharlaşsın, yansın, yıkılsın, kül
olsun. Fiziğin yasasıdır yer yüzünde ki su kütlesi değişmez.
Önceki ayetlerin maksadı anatomi
öğretmek değildi. Bu ayetin maksadı da astronomi öğretmek değil. Ama bir
hakikati duyurmak. Amaç; insana var oluş amacını öğretmek. Yani senin bir var
oluş gayen vardır ey insan. Yukarıda dedim, yeryüzünde su sabittir ve Allah’ın
müdahalesiyle olmuştur. Haydi, yeryüzünde çok hidrojen var. Çok oksijen de var.
H2O yu tespit etmek iş değil. Bu var olanın sadece formülünü tespit etmektir. H
ile O yu bir araya getirip yer yüzünde yeni bir su kütlesi yaratın, Yer yüzünde
ki su miktarını çoğaltın. Asıl budur eğer yapabiliyorsanız. Eğer yapamıyorsanız
Allah’ın kapısı önünde baş koyacaksınız. Secde hali alacağınız tek haldir Allah
karşısında.
feeskennahu
fiyl Ard ve yer yüzünde onu tutmaktayız. ve
inna alâ zehabin Bihi le kadirun Bu çok daha ilginç; şu da var ki
biz onu gidermeye, o suyu yok etmeye elbette kadiriz. Yani bilinen alemde suyun
yalnız bu gezegende olması tesadüf değil. Bunu ima ediyor ayet.
[Ek bilgi. Diğer gezegenlerde
de su bunmuş olması mümkün. {LOS ANGELES - ABD
Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) yetkililerinden William Boynton, dün
gece yaptığı basın toplantısında, “Mars’ta su bulduk” dedi. “Mars’ta buz
bulunduğuna dair işaretleri daha önce görmüştük” diyen NASA yetkilisi,
“Mars’taki suya Zümrüd-ü Anka’nın robot eliyle ilk kez dokunduk, onu tahlil
ettik” diye konuştu.} http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/454920.asp
) Allah-u Alem.!!]
Peki amacı ne? Tesadüf değilse?
Sensiz ey insan. Ya senin amacın ne? Suyun amacı seni var etmek. Ya senin
amacın ne insan. Suyu çözüp elementlerine döndürsek, yani suyu öldürsek kim
diriltir suyu ey insan? Seni diriltecek olan diriltir. O halde nasıl böyle bir
Allah’a karşı gafil kalırsın. Belki bu soruyu sormamız isteniyor.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
107.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/27/islamoglu-tef-ders-muminun-001-041107/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder