A sayfasından devam
31-)
Ve kul lil mu'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve lâ
yübdiyne ziynetehünne illâ ma zahere minha vel yadribne Bi hümurihinne alâ
cüyubihinn* ve lâ yübdiyne zinetehünne illâ libu'ûletihinne ev abaihinne ev
abai bu'ûletihinne ev ebnaihinne ev ebnai bu'ûletihinne ev ıhvanihinne ev beniy
ıhvanihinne ev beniy ehavatihinne ev nisaihinne ev ma meleket eymanühünne
evittabi'ıyne ğayri ülil irbeti minerricali evittıflilleziyne lem yazheru alâ
avratin nisa'* ve lâ yadribne Bi ercülihinne liyu'leme ma yuhfiyne min
ziynetihinn* ve tubu ilAllâhi cemiy'an eyyühel mu'minune lealleküm tüflihun;
İman
eden kadınlara da de ki: Nazarlarını sakınsınlar (cinsel arzuyla bakmaktan kaçınsınlar) ve cinsel organlarını korusunlar ve zinetlerini, ondan
zâhir olan müstesna, açığa vurmasınlar... Hımarlarını (başlarına örttükleri örtünün arkaya sallandırdıkları
uçlarını, göğüs açıklıklarını kapatacak şekilde)
öne getirsinler... (Allâh'ın bahşetmiş olduğu) zinetlerini göstermesinler... Ancak (şu kimseler hariç):
Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut
kocalarının oğulları yahut erkek kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları
yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut sağ ellerinin
mâlik oldukları (cariye) yahut ricalden erkekliği kalmamış ihtiyarlara sahibinden
başka tâbileri (hizmetçileri) yahut kadınların avreti üzere erkek çocuklar...
Göğüslerine dikkati çekmek ve erkekleri tahrik amacıyla, yürürken ayaklarını
vurmasınlar... Ey o iman edenler, hepiniz topluca Allâh'a tövbe edin ki
kurtuluşa eresiniz. (A.Hulusi)
31 - Mü'min
kadınlara da söyle: gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler,
ziynetlerini açmasınlar, zâhir olanı başka ve baş örtülerini yakalarının
üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar, ancak kendi kocalarına yahut kendi
babalarına kocalarının babalarına yahut kendi oğullarına, yahut kendi
biraderlerine, yahut kendi biraderlerinin oğullarına, yahut hemşirelerinin
oğullarına yahut kendi kadınlarına yahut kendi ellerindeki memlûklarına, yahut
ihtiyacı olmayan erkeklerden uyuntulara, yahut henüz kadınların avretlerine
muttali' olmayan çocuklara, müstesna, gizledikleri ziynetleri bilinsin diye
ayaklarını da vurmasınlar, hepiniz Allaha tevbe edin ey mü'minler ki felâh
bulabilesiniz. (Elmalı)
Ve kul
lil mu'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne Biraz
önce Mü’min erkeklere bir talimat verilmişti. Kadın erkek ilişkilerinde erkeğe,
karşıt cinse karşı nasıl bir bakış geliştirmesi gerektiğine yönelik bir talimat
verilmişti, şimdi ise kadına bir talimat veriliyor. Mümin kadınlara da söyle
gözlerini, bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Yani
mümin kadınlar da bakışlarını kontrol altına alsınlar. Çünkü deminki
değerlendirmelere benzer şeyler sadece erkekler için değil kadınlar içinde
geçerli. Onlar da muhataplarının cinsel kimliklerini değil, muhataplarının
şahsiyetlerini öncelesinler. Onun şahsiyetiyle, kişiliği ile ilişki kursunlar.
Onun kişiliğini öne çıkarsınlar. Onun kişiliği ile zenginleşsinler belki. Yani
ilişkiden doğan katma değeri iki tarafta öldürmesin. İki müminin bir araya
gelmesinden doğabilecek muhteşem enerjiyi iki tarafta ucuz bakışlarla heba ve
feda etmesinler. Aslında belki de özü itibarıyla söylenen bu.
[Ek bilgi 1; Orijinal bir bakış; http://ekabirweb.blogspot.com/2012/06/basortusu-gercegi.html ]
[Ek bilgi-2; orijinal bir makale; Nazar'ın Bilimsel İzahı
Nazar halk dilinde göz değmesi, göz yakması, göz çekimi, göz istemi ve göz ışıması olarak bilinir.
Arapça nazar'a isabetül ayin denilir. Nazarın bilimsel tanımı ise;gözdeki foto reseptörlerin kasılması sonucu açığa çıkan negatif ve pozitif göz akım dalga ışınımına nazar denir.
Nazar'ın üç türlü ışınım etkisi vardır.Bu konu radyoloji ilmiyle bağdaştırılarak laboratuarlarda ispatlanmıştır.
Alfa(sarsıcı) Beta(kırıcı,yıkıcı) ve Gama (yakıcı) ışınları olarak, genel itibariyle halk arasında daha çok Alfa (sarsıcı)ışın etkileri daha yoğun olarak oluşmaktadır. Nazar değen insanda bilimsel olarak beynin orta bölümü olan (Mezensefelon) kısmında nöronlar(sinirler) harekete geçerek;göz küresini büyütür ve esneme başlar.
İnsana nazar değdiği bilimsel olarak fizyolojik açıdan esneme ve göz küresinin büyümesinden anlaşılır.Nazar'ın oluşa gelmesi için nazarı vuran kişinin,nazara gelecek kişiye negatif ışın göndermesini bilinçsiz olarak gerçekleşmesi gerekir.Nazar kesinlikle bilinçli olarak gerçekleşemez.Nazar'ı bilinçli olarak gerçekleştiren insanlar,çok azdır.Bu olay parapsikoloji konusuna girer.Nazarı bilinçli olarak vuran insanların gözlerinden Gama(yakıcı)ışınlar akımı oluşur.
Bu tür ışınlar röntgen çekimi bile gözleriyle yapabilecek seviyede X ışınlarını beynin hipotalamus kısımlarından boşalarak oluşturabilirler.Bu tür insanlar sayısı az olmakla birlikte çok tehlikelidirler.Gama ışınlara ilk defa 14 yaşındaki bir rus kızında bulunmuş ve ölçülmüştür.Bu insan gözleriyle karşısındaki insana radyolojik Gama ışını yollayarak röntgen çekimi bile yapabilmektedir.
Nazar daha çok güzel insanlara, mala mülk sahiplerine, halk arasında şöhret sahiplerine,işinde başarılı olan insanlara, değerli maddelere, yeni olan gelişmelere, yeni evlenen gençlere, yeni doğan şirin çocuklara, yeni alınan arabalara, yeni alınan eve, bağa bahçeye daha çok nazar değer. Çünkü insana çekim ve istem oluşturan tüm güzel olan oluşumlara nazar değer.
Nazarın fizyolojik etkileri; baş dönmesi, ani mide bulantısı, ayak kayması, bulanık görme, refleks bozulmaları, gözlerin kızarması, göz küresinin büyümesi, sebepsiz esnemeler, sakarlıkların başlaması, çeşitli hastalıklar, bir yerden düşme, gözde kan birikimi, sivilceler, elde veya başka bir yerde siğiller çıkması, göz çıbanları, kaş dökülmesi, boğaz ve kulak kaşıntısı, saç dökülmesi, cinsel iktidarsızlık, sakal ve saç kıran, mide ağrısı, dudak kuruması, ayak-el ağırması, bel ağrısı, burun kaşıntısı, kulak çınlaması, göz bulanıklığı, el-ayak kaşıntısı vb gibi fizyolojik bozukluklar nazar değdiğinde başlar.
Nazarın psikolojik etkisi; rüyada sıçramalar, tik oluşması, el titremesi, göz dalması, yorgunluk hissi, uyku bozukluğu bazen de aşırı uyku isteği,dalma hastalığı,gülme hastalığı, ani bunalım dönemi, stres, konsantre ve motive eksikliği, sebepsiz huysuzlaşma, dil sürçmesi, düşüncede saçmalama, kalp çarpıntısı, kabuslar görme, sebepsiz göz yaşı, sebepsiz mutsuzluk-huzursuzluk hissi, kendinde ağırlık olduğu hissi, regl sancısının artması, rüyada nazar boncuğu görmesi, bitkinlik hissi vb gibi ruhsal etkiler oluşur.
Nazarın para psikolojik etkileri; bereketsizleşme, işinizin rast gitmemesi, evinizde huzursuz olması, kaderin bir parçası olan şansınızın kapanması, kısmetinizin kapanması, yaşadığınız ortamı sevmeme, üzerinde aşırı derece bilinmeyen ağırlıklar oluşması, sevdiğinizden nefret etme, evliliklerde sebepsiz kavgalar, boşanmalar, eşinizin değişmesi, kıskançlıkların başlaması, arkadaşlıklarınızın bozulması, evlenememe, rüyalarınızda devamlı mavi renk veya nazar boncuğu görme, şiddetli geçimsizlik, büyülenme hissi vb gibi para psikolojik etkiler oluşur.
Kadın nazarı erkek nazarından daha fazladır. Bu olay kadınların her ortamda güzel gözükmek hissinden ve kapris yapma gücünden oluşur. Kadınlar birbirlerine daha çok nazar vururlar.
Nazar olgusu radyoloji ilmiyle bağdaştırılarak ilk defa bilimsel olarak incelemeler ile kanıtlanmıştır.
Nazarın para psikolojik etkilerinden korunmayı dualar ile yapmak daha sağlıklıdır.
Tam metni;
[Ek bilgi 1; Orijinal bir bakış; http://ekabirweb.blogspot.com/2012/06/basortusu-gercegi.html ]
[Ek bilgi-2; orijinal bir makale; Nazar'ın Bilimsel İzahı
Nazar halk dilinde göz değmesi, göz yakması, göz çekimi, göz istemi ve göz ışıması olarak bilinir.
Arapça nazar'a isabetül ayin denilir. Nazarın bilimsel tanımı ise;gözdeki foto reseptörlerin kasılması sonucu açığa çıkan negatif ve pozitif göz akım dalga ışınımına nazar denir.
Nazar'ın üç türlü ışınım etkisi vardır.Bu konu radyoloji ilmiyle bağdaştırılarak laboratuarlarda ispatlanmıştır.
Alfa(sarsıcı) Beta(kırıcı,yıkıcı) ve Gama (yakıcı) ışınları olarak, genel itibariyle halk arasında daha çok Alfa (sarsıcı)ışın etkileri daha yoğun olarak oluşmaktadır. Nazar değen insanda bilimsel olarak beynin orta bölümü olan (Mezensefelon) kısmında nöronlar(sinirler) harekete geçerek;göz küresini büyütür ve esneme başlar.
İnsana nazar değdiği bilimsel olarak fizyolojik açıdan esneme ve göz küresinin büyümesinden anlaşılır.Nazar'ın oluşa gelmesi için nazarı vuran kişinin,nazara gelecek kişiye negatif ışın göndermesini bilinçsiz olarak gerçekleşmesi gerekir.Nazar kesinlikle bilinçli olarak gerçekleşemez.Nazar'ı bilinçli olarak gerçekleştiren insanlar,çok azdır.Bu olay parapsikoloji konusuna girer.Nazarı bilinçli olarak vuran insanların gözlerinden Gama(yakıcı)ışınlar akımı oluşur.
Bu tür ışınlar röntgen çekimi bile gözleriyle yapabilecek seviyede X ışınlarını beynin hipotalamus kısımlarından boşalarak oluşturabilirler.Bu tür insanlar sayısı az olmakla birlikte çok tehlikelidirler.Gama ışınlara ilk defa 14 yaşındaki bir rus kızında bulunmuş ve ölçülmüştür.Bu insan gözleriyle karşısındaki insana radyolojik Gama ışını yollayarak röntgen çekimi bile yapabilmektedir.
Nazar daha çok güzel insanlara, mala mülk sahiplerine, halk arasında şöhret sahiplerine,işinde başarılı olan insanlara, değerli maddelere, yeni olan gelişmelere, yeni evlenen gençlere, yeni doğan şirin çocuklara, yeni alınan arabalara, yeni alınan eve, bağa bahçeye daha çok nazar değer. Çünkü insana çekim ve istem oluşturan tüm güzel olan oluşumlara nazar değer.
Nazarın fizyolojik etkileri; baş dönmesi, ani mide bulantısı, ayak kayması, bulanık görme, refleks bozulmaları, gözlerin kızarması, göz küresinin büyümesi, sebepsiz esnemeler, sakarlıkların başlaması, çeşitli hastalıklar, bir yerden düşme, gözde kan birikimi, sivilceler, elde veya başka bir yerde siğiller çıkması, göz çıbanları, kaş dökülmesi, boğaz ve kulak kaşıntısı, saç dökülmesi, cinsel iktidarsızlık, sakal ve saç kıran, mide ağrısı, dudak kuruması, ayak-el ağırması, bel ağrısı, burun kaşıntısı, kulak çınlaması, göz bulanıklığı, el-ayak kaşıntısı vb gibi fizyolojik bozukluklar nazar değdiğinde başlar.
Nazarın psikolojik etkisi; rüyada sıçramalar, tik oluşması, el titremesi, göz dalması, yorgunluk hissi, uyku bozukluğu bazen de aşırı uyku isteği,dalma hastalığı,gülme hastalığı, ani bunalım dönemi, stres, konsantre ve motive eksikliği, sebepsiz huysuzlaşma, dil sürçmesi, düşüncede saçmalama, kalp çarpıntısı, kabuslar görme, sebepsiz göz yaşı, sebepsiz mutsuzluk-huzursuzluk hissi, kendinde ağırlık olduğu hissi, regl sancısının artması, rüyada nazar boncuğu görmesi, bitkinlik hissi vb gibi ruhsal etkiler oluşur.
Nazarın para psikolojik etkileri; bereketsizleşme, işinizin rast gitmemesi, evinizde huzursuz olması, kaderin bir parçası olan şansınızın kapanması, kısmetinizin kapanması, yaşadığınız ortamı sevmeme, üzerinde aşırı derece bilinmeyen ağırlıklar oluşması, sevdiğinizden nefret etme, evliliklerde sebepsiz kavgalar, boşanmalar, eşinizin değişmesi, kıskançlıkların başlaması, arkadaşlıklarınızın bozulması, evlenememe, rüyalarınızda devamlı mavi renk veya nazar boncuğu görme, şiddetli geçimsizlik, büyülenme hissi vb gibi para psikolojik etkiler oluşur.
Kadın nazarı erkek nazarından daha fazladır. Bu olay kadınların her ortamda güzel gözükmek hissinden ve kapris yapma gücünden oluşur. Kadınlar birbirlerine daha çok nazar vururlar.
Nazar olgusu radyoloji ilmiyle bağdaştırılarak ilk defa bilimsel olarak incelemeler ile kanıtlanmıştır.
Nazarın para psikolojik etkilerinden korunmayı dualar ile yapmak daha sağlıklıdır.
Tam metni;
ve lâ
yübdiyne ziynetehünne illâ ma zahere minha mümin kadınlar cazibe ve
güzelliklerini, bunlardan görünen kısımlar dışında kamuya açmasınlar. Evet,
Mümin kadınlar cazibe ve güzelliklerini, bunlardan görünen kısımlar dışında
kamuya açmasınlar.
Malumunuz kadın, estetik bir
formdur, Allah öyle yaratmıştır. Güzelliğin mücessem timsalidir ve Allah böyle
yarattığı bir kadını bir insan cinsini elbette istismara açmazdı. Çünkü bir
varlığa Cenabı Hakk bir değer yüklemişse, bir nitelik koymuşsa o niteliğin
istismarının önüne de bir engel koymuştur. Bu her zaman böyledir.
Servet Allah’ın verdiği bir
nimettir, servetin önüne istismar edilmesini engelleyen bir bariyer de
koymuştur, o da tefeciliktir.
Şehvet Allah’ın verdiği bir
nimettir, ama bunun doğru yolda kullanılması ve meşru sınırlar içerisine
kanalize edilmesi için önüne bir bariyer konmuştur, sınırlar çizilmiştir.
Güzellik Allah’ın verdiği bir
nimettir, fakat bunun istismarının önüne sınırlar koymuştur.
Akıl Allah’ın verdiği bir
nimettir, fakat insan akılla sapmasın diye önüne bir bariyer, nakil gibi, yani
tabir caizse akıl barajının önüne bir set çekerek bu gürül gürül akan akarsuyu
enerjiye dönüştürmüştür. Yani durdurmamıştır, kokuşturmamıştır, sadece
tribünlere yönlendirmiştir. Ondan enerji üretmiştir. Onu meşru sınırları
içerisinde akmaya yöneltmiştir. İşte naklin görevi budur.
Bunun gibi burada da eğer bir
güzellik vermişse Allah bir cinse, bunun istismarını önleyici tedbirini de
almıştır. Cazibe ve güzellikleri bunlardan görünen kısımlar dışında kimseye
açmasınlar.
Kadın güzelliğinin kamuya
açılabilecek yerlerini ifade eden istisna cümlesi var burada illâ ma zahere minha istisna cümlesi bu. İbareden
kaynaklanan bilinçli müphemlik var bu ibarede. Bilinçli müphemlik adını koymayı
doğru buluyorum. Bu bilinçli. Birçok farklı yoruma yol açmış bu müphemlik. Yani
kendiliğinden görünen kısımlar gibi yorumdan kaynaklanan bir çeviri de
yapılabilmiş. Oysa bunlardan görünen kısımlar dışında anlamına gelir.
Bunlar nereler? Bunlar neler?
Görünen kısımlardan ne kastediliyor? Nerelerle başlar, nerelerde biter? Bunlar
bir kadının taktığı takılarla mı sınırlıdır, yoksa o takıların takıldığı
yerlerle mi? Yani bütün bunlar çok çok farklı yorumlara yol açmış. Ama biz
burada yorumlardan herhangi birine mutlaklaştıran bir yaklaşıma, ibarenin izin
vermediğinden yola çıkarak doğrudan ibarenin bilinçli müphemliğini koruyacak
şekilde çevirdik.
vel
yadribne Bi hümurihinne alâ cüyubihinne bunun içinde baş örtülerini
yakalarının üzerine salsınlar.
İbare açık. Teşhir edilmemesi
gereken güzellikler kamuya açılamaz. Bu ibareden bir önceki, kamuya
açılabilecek kadının güzelliklerini, cazibelerini, o istisnayı dile getirmişti.
Onun dışında kadın güzelliği teşhir edilemez, kamuya açılamaz. Neden? Çünkü
özeldir. Güzellik, özelliktir. Özel genelleştirilemez. Onun için cazibe
genelleştirilirse, kamuya açılırsa o zaman insan ilişkileri, insan ilişkileri
olmaktan çıkar karşılıklı kişiliğin değil, dişiliğin öne alındığı ve kişiliğin
arkaya atıldığı, sadece arkaya atılmayıp mahvedildiği, kişiliğin öldürüldüğü
bir ilişki biçimine dönüşür ve bu ilişki tarih boyunca kadını erkeğin maskarası
yapmakla sonuçlanmıştır. Kadını bir cinsel meta yapan işte bu yamuk ilişki
çeşididir.
Kur’an öncelikle kadını korumak
anlamında böylesine muhteşem bir tedbir geliştirmiş ve testtürü kadının
kişiliğini dişiliğinin önüne alan bir unsur olarak gündeme getirmiştir. Yani
öteden beri zaten var olan örtünmeye bir amaç, bir anlam. İnsana, özellikle de
insan unsurunun devamını sağlayan cins olan kadına yönelik erkekten gelen tüm
kötü, yamuk niyetli bakışlara ve yaklaşımlara böyle bir engel koymuştur. Bunun
tersi kişiliği yok etmektir. Bireysel ve toplumsal ahlakta sapmaya yol açar.
Karşıt cinsler arası ilişkinin merkezi şahsiyet olmaktan çıkar, cinsiyet olur.
Eğer karşıt cinsler arasında ki ilişki şahsiyet etrafında değil de cinsiyet
etrafında gelişirse bu ilişki aslında insan ilişkisi olmaz. Bu ilişki sömürüye
dayalı bir istismar ilişkisi olur. Çünkü meşru olmayan, meşruiyeti olmayan
böyle bir ilişki eğer meyve üretmeye kalkarsa toplum çöküşe doğru gider.
Düşünün meşruiyeti olmayan nikah
sözleşmesi ile meşrulaştırılmamış ilişkiler bir toplumda öyle yaralar açar ki o
toplum artık kimin, kimin nesi olduğu, kimin kime ait olduğu ve kimin ailesinin
kim olduğu belli olmayan bir toplum haline dönüşür. Zaten bu tedbirlerin bir
boyutu da, bir toplumu ayakta tutan kurumun aile olduğu ve ailenin korunmasının
da öncelikle kadın erkek ilişkilerinin sağlıklı bir biçimde geliştirilmesine
bağlı olduğu görüşünden, hakikatinden yola çıkarak bu sonuca varılmıştır.
Humur; hımar tekilinden türetilmiş
bir çoğuldur. Baş örtüsü anlamına gelir. Bazı cahiller hani bunun içinde baş
sözcüğü diye soruyorlar, bu tabii ki komik bir şey olur. Eşarp sözcüğünün
içinde de baş yok. Yemeni sözcüğünün içinde de baş yok. Yaşmak sözcüğünün
içinde de baş yok. Kefiye sözcüğünün içinde de baş yok, tülbent sözcüğünün
içinde de baş yok.
Ama bunların hepsi de “baş
örtüsüdür.” Yani ilke de içinde baş olması gerekmiyor, aksine aslında zımnen
başta var, çünkü bu kelimenin bir başka aynı kökten türetilen bir başka
kullanımı var. Hamr. Aynı kök. İçki. Neden biliyor musunuz? Başın içini
örttüğü için. Yani aklı örttüğü için içkiye hamr denilmiştir. Aklı örter.
İnsanın aklının üstünü örter, aklın üstü örtüldüğünde insan, insan olmaktan
çıkar. Geçici olarak ta olsa artık insan diğer canlılarla eşitlenir. İşte
sarhoşun durumu. Dolayısıyla geçici bir akıl kaybına yol açtığı için, aklı
örttüğü için hamr denilmiştir içkiye.
Boyutları, niteliği, kapsamı ne
kadar değişirse değişsin bu ayette Bi
hümurihinne sözcüğü baş örtüsüne delalet eder. Bu tartışmasız, kesindir.
Burada zaten öteden beri
kullanılan bir baş örtüsünün örtme biçimi dile getiriliyor. Öteden beri bu
vahyin, bu ayetlerin muhatabı olan toplumda da baş örtüsü, tüm dünya
toplumlarında olduğu gibi kullanılan bir şey. Fakat biraz aksesuar olarak
kullanılan bir şey. Başına atarmış hanımlar, ama bir parça süs, bir parça
aksesuar olarak kullanırlarmış ve ayet açıkça diyor ki; Başınıza attığınız bu
örtüyü aksesuar olarak kullanmak yerine amaçlı olarak kullanın ve göğsünüzü
açıkta bırakan bir biçimde kullanmayın. Göğsünüzü de örtün onunla.
Burada ki alâ cüyubihinne ibaresinde ki ceyb kadın
elbisesinin önündeki yakaların arasındaki açıklık. Yani göğüs üzerinde ki
açıklık. Özellikle takı mahalleri. Ziyneti ve takıyı göstermek için o bölge
oyuk yapılır imiş. İşte orayı da örtün.
Anlamına bir düzenleme.
[Ek
bilgi; Orijinal bir bakış; http://ekabirweb.blogspot.com/2012/06/basortusu-gercegi.html
]
ve lâ
yübdiyne zinetehünne illâ libu'ûletihinne ev abaihinn cazibe ve
güzelliklerini yalnızca kocalarına, ya da babalarına açsınlar.
Şimdi vahiy kadın erkek
ilişkilerini genel düzeyde düzenledikten sonra şimdi de akraba ilişkilerini
düzenliyor. Yani tüm toplumda herkesi kendi hadlerini, sınırlarını bilmeye ve
toplumsal ahlaka katma değer olmaya davet ediyor. Ahlaklı bir toplum ortaya
çıkarmak için, ahlaklı bir bireyin, ahlaklı bir ailenin, ahlaklı bir ilişkinin
nasıl olması gerektiğinin esaslarını veriyor. İşte burada da akrabalık
ilişkilerini daha farklı bir zemine oturtuyor ve yabancıların kadın erkek
ilişkisinin akraba içinde daha toleranslı olması gerektiğini, çünkü akrabalığın
çok özel, fıtrattan kaynaklanan ontolojik bir bağ olduğunu ve bu bağın da
korunmasının esas olduğunu böyle dile getiriyor ve öncelikle bu yasakların
geçerli olmadığı akraba çevresini sayıyor.
O da nedir? Kocalarına. 1. numara
da koca var. Çünkü kadın erkek ilişkilerinde maksimum ilişki bir eşle bir eş
arasında kurulabilir. En yakın akraba da olsa hiçbir ilişki çeşidi karı koca
arasında ki ilişki kadar zenginleştirilemez. Onun için bir numaraya kocayı
almıştır. Çünkü Kur’an ın dediği gibi ikisi de bir birinin örtüsüdür. Bu
noktada bir kısıtlama koymamıştır Kur’an. Kadın ve erkek ilişkilerinde karı
kocaya, birbiri ile meşru sözleşme çerçevesinde birbirine helal olan iki kişiye
Kur’an ikisinin arasına bir sınır koymamıştır. Birbirine adeta elbise, örtü
yapmıştır onları.
Ondan sonra babalar. Mahremlerin
yanında açılabilecek yerlerin tespitinde farklı görüşler var. Ben o farklı
görüşlere girmiyorum. Yani mahremlerin yanında nereler açılmalı. Yani nikahı
yasak olan birbiri ile evlenmeleri mümkin olmayan insanlar, karşıt cinsler
birbirleri ile ilişkiye girdiklerinde, yan yana olduklarında ne kadar rahat
davranabilirler. İşte bu konuda da İslâm fakihleri, fıkıh otoriteleri arasında
farklı görüşler var. Bazıları bunu edep yerleri ile sınırlarken bazıları sadece
baş ve boyunla sınırlar.
Burada ölçü nedir. Yine ma’ruf,
meşru ve makul olandır ölçü. Onun içinde fakihlerin ihtilafları birbirinden
farklı görüşleri de bu çerçevede anlaşılmalı bizce. Aslolan ilişkinin sahih,
sağlıklı, kişiliği önceleyen üretken ve istismarı mümkin kılmayan bir zemin
üzerine kurulmasıdır. Akraba ile de olsa. Bu zemini biraz da kişinin kendisi ve
muhatabının kişiliği, kimliği, yapısı belirleyecektir. Onun için bu noktada
biraz da kişinin fakihi yine kendisi olmalıdır. Kendi ölçüsünü kendisi akıllı,
meşru ve makul biçimde doğru bir ölçü ile koymalıdır.
ev
abai bu'ûletihinne kayın babalarına. Babalar derken dedenin babası,
onun dedesi..! Yani usül olarak başa doğru gider. Kayınbabalarına. Kayınbaba
baba yerine kaimdir. Onun için her iki tarafında kayın babası baba
makamındadır. Tabii ki buradan yola çıkılarak anneler ve kayın valideler de
geçerli.
ev
ebnaihinne ev ebnai bu'ûletihinne oğullarına ya da üvey oğullarına.
İlginçtir, üvey oğullar da oğullar gibi kabul edilmiştir. Efendim burada üvey
dahi olsalar artık nikâhları düşmeyeceği için, evlenmeleri mümkün olmadığı için
onlar da mahremler içine karışmıştır.
ev
ıhvanihinne ev beniy ıhvanihinne kardeşlerine ya da erkek
kardeşlerinin oğullarına ev beniy ehavatihinne
kız kardeşlerinin oğullarına. ev nisaihinne ev ma
meleket eymanühünne kendi evlerinde ki kadınlara meşru şekilde
sahibesi oldukları kimselere. evittabi'ıyne ğayri
ülil irbeti minerrical ya da kendi emirleri altında ki cinsel
arzudan yoksun erkek hizmetçilere. Yani cinsel arzudan yoksun derken burada
yaşlı erkekler. Artık cinsel ilgilerini kaybetmiş yaşlı erkekler kastediliyor.
Yoksa tarihsel bir yanlış anlamada olduğu gibi, ki hadım ağası müessesesini
saraylarda geliştiren de bu yanlış anlama hatta istismar idi. Ve bu istismar
öyle şeylere yol açmıştı ki bazı sağlıklı insanlar dahi kısırlaştırılarak adeta
bu istismara çanak tutulma vakalarına da tarihte rastlıyoruz. Tabii onunla bir
alakası yok, burada tamamen cinsel ilgiden yoksun olan, vaz geçmiş olacak kadar
yaşlı olan erkekler.
evittıflilleziyne
lem yazheru alâ avratin nisa vaya kadınların mahrem yerlerinin henüz
farkında olmayan çocuklara açabilirler. Yani yukarıda ki kendilerine nikah
düşen kimselere göstermeleri yasak olan bazı bölgeleri bu çerçevede akraba olan
ve evlenilmesi yasak kapsamına giren
insanlara göstermelerinde bir sakınca yoktur. Yani onların yanında daha rahat
hareket edebilirler.
ve lâ
yadribne Bi ercülihinne liyu'leme ma yuhfiyne min ziynetihinn bir de
yürürken gizli olan ziynetlerini teşhir etmek için ayaklarını yere vurmasınlar.
İnsan ilişkilerinde kadın
cinselliğinin teşhiri istismarı önlemek için yasaklanıyor. Bu ayette sözün özü
bu. Yani teşhircilik yapmasınlar. Bak, ben de şu da var, diye karşıt cinsin
dikkatini çekecek bir şekilde kişiliğini sunmak yerine kamuya dişiliklerini
sunma mesajı vermesinler. Neden? Çünkü bu kamu ile paylaşılacak bir şey
değildir. Kamuya katma değer değildir. Kamunun değerini yükseltmez. Bir
toplumun değerini özel bir alanda kalması gereken şeyi genelleştirerek bir
topluma değer sunulmaz. Eğer bir insan bir topluma değer sunacaksa onu kişiliği
ile, meziyetleri ile, bilgisiyle, bilinciyle, ürettiği değerlerle sunacaktır.
Bu üretilmiş bir değer değildir. Yani kadına Allah’ın
verdiği güzellik, insanın kendi eli ile ürettiği bir değer değildir. Onun
içinde bunu verenin yasakladığı istikamette kullanmak Allah’a karşı işlenmiş
bir nankörlüktür aynı zamanda.
ve
tubu ilAllâhi cemiy'an eyyühel mu'minune lealleküm tüflihun siz ey
iman edenler topyekun günahları terk edip Allah’a yönelin ki mutluluk ve
kurtuluşa erebilesiniz.
Evet, yani eğer bu gibi bir
meyliniz olmuşsa, hayatınızın her hangi bir döneminde ya da bu sınırları
çiğnemişseniz, bundan hemen vaz geçip Allah’a yöneliniz. Yöneliniz ki ebedi
kurtuluşa ulaşabilesiniz.
lealleküm tüflihun ayetin
bitişindeki bu ibare makro hedefi ortaya koyuyor. Bütün bu sınırlamalardan ve
düzenlemelerden amaçlanan kurtuluştur. Hem dünyevi, hem uhrevi. Hem bireysel,
hem toplumsal. Hem maddi, hem manevi. Hem medeniyet bazında, hem insan unsuru
bazında kurtuluş. Çünkü Allah insanı bilir. Allah yarattığını bilir.
Yarattığının zaaflarını da bilir.
Dolayısıyla Allah’ın insan için
yaptığı düzenlemeler insanın hayrınadır. Bu düzenlemelerin tersine davranmaksa
insanı en sonunda mahcup edecek, pişman edecek ve belki de mahvedecek bir takım
vahim sonuçlara kapı aralayacaktır.
Zaten o sonuçları gördükten sonra geri dönmenin de çok bir anlamı
kalmayacaktır. Belki mümkün de olmayacaktır. Bazı geri dönüşü olmayan kötü
noktalar ondan çok daha önce hiç kavle alınmayan basit görülen bir takım
sapmalarla başlar. Rabbimiz kendisine güvenilmesini istemektedir.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
111.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/08/24/islamoglu-tef-ders-nur-27-40111/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder