Değerli Kur’an dostları geçen
dersimizde mü’minun suresinin 92. ayetine kadar tefsir etmiştik. Geçen ders
tefsir ettiğimiz ayetleri hatırlayacak olursak o ayetlerde inkârcı mantığın
gerçeği sevmemesi dile getiriliyordu. Yani inkârcı mantık haddi zatında
hakikati yalanlarken, ahireti yalanlarken, nübüvveti yalanlarken, vahyi
reddederken bütün bunların temelinde hakikate, gerçeğe olan biganeliği, gerçeğe
olan sırt dönmüşlüğü yatıyordu. Bugün 93. ayetle devam ediyoruz.
93-)
Kul Rabbi imma türiyenniy ma yu'adun;
De ki:
"Rabbim, eğer onlara tehdit olundukları şeyi bana göstereceksen..."
(A.Hulusi)
093 - De
ki: rabbim! eğer onlara edilen vaadi bana behemehal göstereceksen. (Elmalı)
Kul
Rabbi imma türiyenniy ma yu'adun de ki; rabbim eğer ille de onları
tehdit ettiğin azabı bana göstermek istiyorsan, benim şahit olmamı istiyorsan
onları tehdit ettiğin azaba,
94-)
Rabbi fela tec'alniy fiyl kavmiz zâlimiyn;
"O
zaman beni zâlimler kavmi içinde tutma Rabbim!" (A.Hulusi)
094 - Beni
o zalimler güruhunda bulundurma rabbim! (Elmalı)
Rabbi
fela tec'alniy fiyl kavmiz zâlimiyn o takdirde rabbim beni bu
zalimler güruhuna, bu zalimler çetesinin arasında kılma. Onlarla birlikte
kılma.
Zalimlerle birlikte yaşamak ilahi
gazabın riski altında yaşamaktır. Peygamber, peygamber olduğu halde Allah’ın
gazabından nasıl çekindiğini ve sakındığını işte bu ayette görüyoruz. Ama ondan
da öte bu ayetlerin bize verdiği mesaj zalimlerle kendisine yabancılaşanlarla,
tasavvuru ve aklı ters dönmüş olanlarla, kendi kendine kötülük edenlerle
birlikte bulunmak, gazap riski altında bulunmaktır. Böyle bir risk altında
bulunan bunun sonucuna da katlanacaktır.
95-)
Ve inna alâ en nüriyeke ma ne'ıdühüm lekadirun;
Doğrusu
biz, onları tehdit ediyor olduğumuz şeyi sana gösterecek güce sahibiz! (A.Hulusi)
095 - Şüphesiz
ki siz, onlara yaptığımız vaadi sana göstermeğe elbette kadiriz. (Elmalı)
Ve
inna alâ en nüriyeke ma ne'ıdühüm lekadirun bu duaya peygamberin
şahsında bütün davetçilerin yaptığı bu duaya verilen ilahi cevapta şu; Biz
onları tehdit ettiğimiz azabı her hal ve şartta sana göstermeye elbette
kadiriz. Yani ister onların arasında seni koruyarak, ister onların arasından
ayrılmış olsan, istersen bu dünyadan ayrılmış ol, ama bir biçimde eğer onlar
azabı hak ettilerse bu sana ulaştırılacak, sana gösterilecektir.
96-)
İdfa' Billetiy hiye ahsenüs seyyiete, nahnu a'lemu Bi ma yesıfun;
Kötülüğü
(bâtılı, göreselliği) en güzel olan (Hak,
sistem bilinci) ile defet! Onların (seni) tanımlamalarını
biliriz. (A.Hulusi)
096 - Sen
o kötülüğü en güzel olan hasletle defet, biz, onların ne halt edeceklerini daha
iyi biliriz. (Elmalı)
İdfa'
Billetiy hiye ahsenüs seyyieh böyle bir ayetin arkasından, böyle bir
ayetin gelmiş olması manidardır. Sana karşı yönelen her tür kötülüğe öyle bir
savunma yap ki, o savunman en güzeli, en uygunu olsun. nahnu a'lemu Bi ma yesıfun biz onların yapıp
yakıştırdıklarını elbette biliriz.
Evet, bu ayette sana yönelik her
çirkin saldırıya karşı öyle bir savunma yap ki en güzeli en uygunu, hiye
Ahsen, o olsun buyruluyor. Muhteşem bir ilke veriliyor insana. Kötülüğe
karşı kötülük değil, kötülüğe karşı iyilik ilkesi bu. Kötünün yerini bir başka
kötünün aldığı mücadele kötü bir mücadeledir deniliyor. Ve eğer onlara
suçlarının cezasını verecek biri varsa, yukarıda ki ayetlerde de gördüğümüz
gibi bu Allah’tır deniliyor.
Onun için bu ayetle fussilet/34.
ayeti arasında ilginç bir benzerlik var. Bu ayette; ..idfa' Billetiy hiye Ahsen.. (Fussilet/34) sana yönelik her türlü muameleye karşı en güzel
biçimde savunma yap. Ya da bir başka şekilde çevirecek olursak; tezini güzel savun.
Hangi tezi savunuyorsan onu iyi savun, güzel savun.
..feizelleziy beyneke ve beynehu adâvetün keennehu veliyyün hamiym
(Fussilet/34) olaki muhatabınla senin aranda bir düşmanlık, bir kin, bir
husumet olabilir. Ama eğer tezini güzel savunursan muhatabın sana sımsıcak bir
dost kesilecektir.
Onun için tezi güzel savunmak,
güzel tezlerin hakkıdır. Tezi güzel savunmak güzel bir hediyeyi güzel bir
ambalaja koymaktır. Tezi kötü savunmak; Yer yüzünün en büyük elmasını çok
çirkin bir ambalajla pazarlamaya kalkmaktır. Onun için güzelin ulaştırılma
usulü de güzel olmalı. Güzelin takdimi de güzel olmalı. Güzelliğin tebliği de
güzel olmalı. Bir güzel, güzel bir usul, güzel bir üslup, güzel bir ambalaj,
güzel bir vizyon ile sunulursa hakkı verilmiş olur. Misyonu güzel olup ta
vizyonu güzel olamayanlar, o misyonun değerini düşürmüş olurlar.
Ayet onların yapıp
yakıştırdıklarını biliyoruz diye bitiyor. Demek ki özellikle Allah’a yönelik
müşrik mantığın her türlü inkarına karşı dahi, güzel bir usulle cevap vermek.
Güzel bir usulle mücadele etmek burada tavsiye ediliyor.
97-)
Ve kul Rabbi eûzü BiKE min hemezâtiş şeyâtıyn;
Ve de
ki: "Rabbim! (bedenselliğe çeken) şeytanların vesveselerinden sana (hakikatimdeki koruyucu Esmâ'na) sığınırım." (A.Hulusi)
097 - Ve
de ki: sana sığınırım rabbim! O Şeytanların dürtüşmelerinden. (Elmalı)
Ve kul
Rabbi eûzü BiKE min hemezâtiş şeyâtıyn ve de ki; Rabbim şeytanların
ayartmalarından sana sığınırım.
Bir önceki ayetle münasebeti çok
açık. Bir önceki ayette güzel bir yöntem, güzel bir usul, güzel bir üslupla
cevap verilmesi istenmişti. Bu güzel üsluba sahip olan insan şeytan tarafından
ne güzel üslubun var, ne güzel iletiyorsun ne güzel tebliğ ediyorsun, ne
mükemmel yapıyorsun şeklinde bir ayartmaya muhatap olabilir. İşte bir sonraki
ayette onu dile getirerek böyle bir güzelliğe sahip olan insan dahi şeytanın
ayartma yöntemlerinden kurtulamaz.
Buna karşın böyle bir insanın,
böyle bir müminin sığınacağı tek güç Allah’tır. Çünkü şeytan ve şeytansılar tüm
şeytani güdüler ve güçler insanın yaptığı tüm iyilikleri bulandırmak onları
amacından saptırmak, onların niyetini bozmak, onları birer sevap değil birer
günaha çevirmek için çaba gösterirler. Ve devam ediyor;
98-)
Ve eûzü BiKE Rabbi en yahdurûn;
"Ve
sana (hakikatimdeki koruyucu Esmâ'na) sığınırım Rabbim, çevremde bulunmalarından."
(A.Hulusi)
098 - Ve
sana sığınırım rabbim! huzuruma gelmelerinden. (Elmalı)
Ve
eûzü BiKE Rabbi en yahdurûn onların yaklaşımlarından da rabbim sana
sığınırım.
Aslında yaklaşım diye çevirdiğim en
yahdurûn yaklaşmalarındandır. Ama yaklaşımla yaklaşma arasında ki o
çağrışımdan yararlanmak istedim böyle çevirirken. Çünkü şeytanlar ve
şeytansılar olayla ve eşyaya şeytanın baktığı yerden baktırmak için
yaklaşırlar. Yani bakış açımızı değiştirtmek için yaklaşırlar. Tasavvurumuzu,
ki tüm kavramlar anlamını tasavvurumuzdan kazanır. Doğru, yanlış, iyi güzel,
kötü çirkin, kâr zarar, kazanç kayıp, mutluluk bedbahtlık gibi tüm hayatımızı
üzerine inşa ettiğimiz temel kavramlar anlamlarını tasavvurda kazanır. Bu
kavramlarda yapılacak temel bir yanlış tüm hükümlerimizi, tüm akıl
yürütmelerimizi, tüm davranışlarımızı yanlış etkiler.
Onun için tasavvurda ki
milimetrik bir sapma akılda kilometrelere, eylemde ise belki sonsuz sınırsız sapmalara
sebep olacaktır.
Onun için burada şeytandan ve
onun yaklaşımlarından Allah’a sığınırken aslında müminin niyeti, çıkış noktası,
bakış açısı yaklaşımı konusunda ki istikamet açısı, tashihi yapması isteniyor.
Eğer bu istikamet açısında bir sapma varsa, bu sapmanın eylem düzeyinde çok
daha büyük olacağı ima ediliyor.
[Ek
bilgi: CİNLER, geçmiş yaşam içinde Kur’ân öğretisine göre Eyyub Aleyhisselâm’a
da büyük eziyetler vermişler ve O, aşağıda yazacağımız, gene Kurân’da öğretilen
duaya devam ederek kendini kurtarmıştır.
Bu duanın tekrarı ile beynin
yaydığı dalgalar, beyin çevresinde bir koruyucu manyetik kalkan oluşturduğu
gibi; sivrisinek kovucu tabletlerin yaydığı kokunun sivrisinekleri zararsız
hâle getirmesi gibi, CİNLERİ de tesirsiz bırakmakta ve onları rahatsız ederek
uzaklaşmaya zorlamaktadır.
Gerek "Âyet'el Kürsî" ve gerekse "muavvizeteyn" denilen "Kul Eûzüler" pasif korunma
sistemleridir. Kişinin beyin gücünü kuvvetlendirmeye, ruh gücünü
kuvvetlendirmeye ve koruyucu manyetik kalkan içine almaya yarayan
formüllerdir...
Aşağıda öğretmekte olduğumuz
âyetlerden oluşan dua ise âdeta laser tabancasının ışınları gibi CİNLERİ
vurmakta ve onları uzak durmaya mecbur etmektedir.
UZAYLILARA inanan, onların
etkisinde olan kişilerin yanında bu duayı içinizden okumaya başladığınız zaman
göreceksiniz ki, CİNLERİ onu, yanınızdan uzaklaşmaya mecbur kılacaktır. Ya da,
onu ter basacak, sıkıntıya düşecek, düzgün konuşmasını yitirip, arada gereksiz
kelime ve cümleler kullanmaya başlayacaktır.
Böyle güçlü baskı altına
girmiş bir kişinin kurtarılması arzulanıyorsa, çevresindeki birkaç dostunun
biraraya gelerek, aynı zaman zarfında ona yönelik bir biçimde 300 (üç yüz) defa
Kurân’da bulunan bu duayı okumaları ve mümkünse günaşırı üç kere bu işlemi
tekrar etmeleri tavsiye olunabilir...
Böyle bir kişi, bu duayı
kendisi okursa, 30-50 defadan sonra kendisini sıkıntı basabilir, başına ateş
çıkıyormuş gibi hissedebilir, uyku hâli bastırıp tespihi elinden bırakabilir.
Ya da daha şiddet gösterileri arzusu duyabilir. Bu CİNLERİN etkisi altında
olmasından; o duayı kestirip, okutmamayı arzu etmelerinden dolayı, yolladıkları
impulslar sonucudur. Şayet kişi, okumaya devam ederse, bu tesirler bir süre
sonra azalır ve o kişi rahatlar. Ama gene de bir ay kadar o duaya devamda yarar
görülmektedir.
CİNNÎ olmayanlarda ise, ne kadar okunsa, bahsedilen
hâller görülmez.
Evet, bu
konuda son uyarımızı yapalım. CİNLERDEN korunmanın yolu, bu konuda
bilgilenmekten geçer. Öyle ise bilgilenelim ve çevremizi bu konuda uyaralım.
KORUYUCU DUA
RABBİ İNNİY
MESSENİYEŞ ŞEYTANU Bİ NUSBİN VE AZÂB;
RABBİ EÛZÜ BİKE MİN HEMEZÂTİŞ ŞEYÂTIYN VE EÛZÜ BİKE RABBİ EN
YAHDURÛN. VE HIFZAN MİN KÜLLİ ŞEYTANİN
MÂRİD.
(38.Sâd: 41 – 23.Mu’minûn: 97-98 – 37.Sâffât: 7)
(A.Hulusi/RUH-İNSAN-CİN**DUA
VE ZİKİR)]
99-)
Hattâ izâ cae ehadehümül mevtü kale Rabbirci'un;
Nihayet
onlardan birine ölüm geldiğinde dedi ki: "Rabbim beni (dünya yaşamına) geri
döndür." (A.Hulusi)
099 - Nihayet
Her birine ölüm geldiği vakit diyecek ki: rabbim! döndür, döndür beni döndür. (Elmalı)
Hattâ
izâ cae ehadehümül mevtü kale Rabbirci'un nihayet inkarcılardan
birine ölüm gelip çatınca rabbim der, döndür, ne olur geri döndür beni.
Evet, inkârcı mantığın ahirette
ki akıbetini dile getiren bir ayet. Allah’tan başka kimsenin haber veremeyeceği
bir noktadan haber veriyor, ahiretten. Döndür beni der, ne olur geri döndür.
Ayetin sonunda ki irci’un, çoğul kipiyle gelmiş bir kelime. Döndürün manasına
gelebilir. Ki bunun Allah’a tazim ifade ettiğini söyleyenler olduğu gibi,
melekleri de dahil ederek, ölüm meleğini ve diğer melekleri, beni döndürün
dünyaya demiş olabileceği yorumu da yapılmış. Bu yoruma ben bir şey daha
ekleyebilirim; Bu mantığın Allah’tan başkasına Allah’a ait sıfatları yakıştıran
bir müşrik mantığı olduğu hesaba katılırsa, beni döndürün dediği kimseler
arasında meleklerinde olmasında şaşılacak bir şey yok. Çünkü Allah’a ait bir
takım yetkileri meleklere yakıştıran bir mantık bu. Ama asıl en doğrusu Ebus
Suud’un da ifade ettiği gibi buradaki döndürün; ırcı’niy beni döndür ya rabbi
tekil ifadesinin ısrarı, tekrarı manasını, işlevini içeriyor. Beydavi de bu
görüşte. Nitekim onun için ben bu görüşü esas alarak döndür beni, ne olur
döndür Allah’ım der o. Şeklini tercih ettim.
Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
109/1
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/08/10/islamoglu-tef-ders-muminun-093-1181091/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder