C sayfasından devam
19-)
Feenşe'na leküm Bihi cennâtin min nahıylin ve a'nab* leküm fiyha fevakihü
kesiyretün ve minha te'külun;
Onunla
sizin için hurma ağaçlarından ve üzümlerden bahçeler (cennetler - şuur boyutunun yaşanası güzellikleri) inşa ettik... Onlarda sizin için birçok meyveler (marifetler, kemâlâtlar)
vardır ve onlardan yiyorsunuz da. (A.Hulusi)
019 - Öyle
iken durdurduk da onunla sizin için hurmalıklar, üzümlükler kabîlinden bağlar,
bahçeler yaptık ki içlerinde sizin için bir çok yemişler var onlardan yer ve
geçiniriz. (Elmalı)
Feenşe'na
leküm Bihi cennâtin min nahıylin ve a'nab ve nihayet onunla sizin
için Hurma bahçeleri ve üzüm bağları yeşertmekteyiz.
leküm fiyha fevakihü kesiyretün ve minha te'külun orada sizin için
bir çok meyve bulunmakta ve onunla beslenmektesiniz. Burada hidro karbonların
kaynağına atıf yapıyor. Çünkü insan ya bitkisel kaynaktan beslenir, ya
hayvansal kaynaktan beslenir. Bitki dünyasına bir atıftı bu ayet ve devam
ediyor;
20-)
Ve şecereten tahrucü min Turi Seynâe tenbütü Biddühni ve sıbğin lil akiliyn;
Ve (yine o su ile) Tur-i
Sîna'dan (Musa'ın Rabbiyle buluştuğu mahal) çıkan, yağ veren ve yiyenler için bir katık olan (zeytin) ağaç. (İncirin, teklikteki çokluk sembolüne karşı zeytin de direkt
teklik sembolü olarak değerlendirilir, tasavvuf düşüncesinde.) (A.Hulusi)
020 - Ve
bir ağaç ki Turu Sina’dan çıkar, yağ ve yiyenlere bir katıkla biter. (Elmalı)
Ve
şecereten tahrucü min Turi Seynâ yine Turi sina havalisinde yetişen tenbütü Biddühni ve sıbğin lil akiliyn ürünü
sayesinde yağ elde edilen ve yiyenler için hoş bir katık sağlayan zeytin
ağacından da “yararlanmaktasınız.” Bu bitkisel kaynağımıza dikkat çekişti.
Şimdi ise hayvansal kaynağımıza dikkat çekiyor. Yani hem hidro karbonların
kaynağı olan bitkileri de, hem de proteinlerin kaynağı olan hayvansal gıdaların
kaynağına dikkat çekiyor.
21-)
Ve inne leküm fiyl en'ami le ıbreten, nüskıyküm mimma fiy butuniha ve leküm
fiyha menafi'u kesiyretün ve minha te'külun;
En'amda
(kurban olabilecek çiftlik hayvanları;
bedendeki o tür kuvveler) da sizin için
elbette bir ibret vardır... Onların karınlarında olanlardan sizi besleriz...
Onlarda sizin için pek çok menfaatlar vardır ve onlardan yersiniz de.
(A.Hulusi)
021 - En'am
da da sizin için cidden bir ibret vardır, karınlarındakinden sizi iska ediyoruz
sizin için de onlarda hem bir çok menafi' vardır, hem de onlardan yersiniz. (Elmalı)
Ve
inne leküm fiyl en'ami le ıbreten yine evcil hayvanlarda da elbet
sizin için bir ibret vardır. nüskıyküm mimma fiy
butuniha onların karınlarında bulunan sütten size içiriyoruz. ve leküm fiyha menafi'u kesiyretün ve minha te'külun
ve sizin için onlarda da bir çok yarar bulunuyor. Üstelik onlar sayesinde
besleniyorsunuz.
22-)
Ve aleyha ve alel fülki tuhmelun;
Onların
(hayvanların)
üzerinde ve gemilerin üzerinde yüklenilip taşınıyorsunuz. (A.Hulusi)
022 - Hem
onlara ve hem gemiye yüklenirsiniz. (Elmalı)
Ve
aleyha ve alel fülki tuhmelun onlara tıpkı denizde oldu gibi yük
vuruyorsunuz. Buraya kadar enfüs ve afak ayetlerini saydı. Önce imanın
açılımını yaptı, bir mü’mini kâmilin imanını nelerle hayata uygulaması
gerektiğini çizdi maddeler halinde ve daha sonra insanın varlığının amaçsız
olmadığını, insanın etrafında ki tüm varlıkların amacının insana hizmet,
insanın ise Allah’a kulluk amacıyla yaratıldığını ifade etti. Buraya kadar
pasaj tamamlandı.
Buradan sonra doğrudan ilk
muhatabına ve tüm muhataplarına yönelip başta peygamberin kişiliğini inşa
edecek, misaller verecek. İnkarcıların da akıbetini kendilerine hatırlatacak ve
diyecek ki onlara; Siz nasıl bir son istiyorsanız elinizle onu seçin. Ona göre
davranın. Çünkü evvelkiler gibi davrananlar onların sonuna layık olurlar. İşte
şimdi Nuh peygamber örneği ile hem Resulallah teselli ediliyor, hem de inkarcılar
tehdit ediliyor.
23-)
Ve lekad erselna Nuhan ila kavmihi fekale ya kavmı'budullahe ma leküm min
ilâhin ğayruHU, efela tettekun;
Andolsun
ki Nuh'u kavmine irsâl ettik de (o kavmine) dedi ki: "Ey kavmim! Allâh'a kulluk edin (bunu fark edin)!
"HÛ"nun gayrı olarak bir tanrınız olamaz! Hâlâ ittika etmiyor musunuz
= korkup korunmuyor musunuz?" (A.Hulusi)
023 - Celâlim
hakkı için biz Nuh’u kavmine Resul gönderdik de dedi ki: ey benim kavmim:
Allaha ibadet edin, ondan başka bir tanrınız yoktur, binaenaleyh korunmaz
mısınız? (Elmalı)
Ve
lekad erselna Nuhan ila kavmih doğrusu Nuh’u kendi kavmine gönderen
yine bizdik. fekale ya kavmı'budullahe ma leküm min
ilâhin ğayruHU, efela tettekun nitekim onlara demişti ki; Ey kavmim
yalnız Allah’a kulluk edin sizin ondan başka bir ilahınız bulunmamaktadır. Hala
sorumluluk bilinci ile hareket etmeyecek misiniz diye sormuştu Hz. Nuh.
24-)
Fekalel meleülleziyne keferu min kavmihi ma hazâ illâ beşerun mislüküm, yüriydü
en yetefaddale aleyküm* velev şaAllâhu leenzele Melaiketen, ma semi'na Bi hazâ
fiy abainel evveliyn;
Onun (Nuh'un) kavminden, hakikat
bilgisini inkâr eden geleneksel toplumun ileri gelenleri dedi ki: "Bu
sizin gibi beşerden başka değil... Size üstünlük murat ediyor... Eğer Allâh
dileseydi (bir beşer irsâl etmek yerine) elbette melekler inzâl ederdi... Biz ilk atalarımızdan
böyle bilgi duymadık." (A.Hulusi)
024 - Bunun
üzerine kavminden küfreden kodaman güruh şöyle dedi: bu, başka değil, ancak
sizin gibi bir beşer, üstünüze geçmek istiyor, eğer Allah dilese idi elbette
bir takım Melekler gönderirdi, biz evvelki atalarımız içinde bunu işitmedik. (Elmalı)
Fekalel
meleülleziyne keferu min kavmihi bunun kavminin seçkinlerinden
küfürde ısrar edenler dediler ki ma hazâ illâ
beşerun mislüküm bu da sadece sizin gibi ölümlü bir insan yüriydü en yetefaddale aleyküm onun amacı size
üstünlük taslamak, üstünlük sağlamak velev şaAllâhu
leenzele Melaiketen hem eğer Allah isteseydi gökten bir melek
indiriverirdi ma semi'na Bi hazâ fiy abainel
evveliyn üstelik bizler bu konuda önder atalarımızdan bir şey
işitmişte değiliz dediler.
Evet o kadar çok değinilmesi
gereken yer var ki; Mele’ yani önde gelenler, aristokratlar, seçkinler sınıfı.
Piramidik bir toplumu tarif ediyor aslında. Toplumlar ya piramit şeklinde
dizilirler ya da saf şeklinde. Zulüm toplumları piramit şeklindedir. Üsttekiler
ayaklarını alttakilerin başlarına basarak yükselirler. Üsttekiler daha fazla
yükselmek için daha fazla başa basmak zorundadırlar. Onun içinde alttakileri
sürekli tekmelerler, sürekli tepelerler. Onların başlarını kaldırmamalarına
bağlıdır onların yukarıda kalışı. Ne kadar yüksekseler o kadar fazla
zulmederler. Ne kadar zulmederlerse o kadar fazla yükselirler. İşte mele’ bu
sınıf.
Kur’an bu siyaset tarzını kökten
devirerek saf siyasetini önermiştir. Yani yukarı çıkmak için değil, öne geçmek
için yarışmak, saf gibi bir hizada durmak. Tıpkı namaz safında olduğu gibi.
Hayırda yarışmak ve eşit şartlarda başlamak yarışa. Ve bu yarışta kimsenin
kimseye zulmetmemesini temin etmek. Zulmün yarışı değil bu yarış adaletin
yarışı.
İşte iki siyaset arasındaki fark
ve burada Hz. Nuh kavminin onun gönderildiği zalim kavmin siyaset anlayışı dile
getiriliyor. Onlar diyorlar ki bize bir melek gelmeliydi. Neden? Çünkü bir
toplum eğer dini hayata aktarmayı istemiyorsa, peygamberini örnek almayı
istemiyorsa mazereti bu olur. Ve tüm inkarcı toplumlar peygamberlerinden melek
peygamber istemişlerdir. Sizce neden acaba? Melek gönderilseydi çok mu
inanacaklardı. Ve cenabı hakta onlara açıkça şu cevabı veriyor.
Yer yüzünde eğer salına salına
gezen insanlar değil de melekler olsaydı peygamberi de melekten gönderirdi.
(İsra/95) Bu cevaptan siz şunu anlamıyor musunuz. Peygamberler önlerine
düştükleri insanlara örneklik ederler. İnsanlar örnek alabilecekleri birini
önlerinde görmek ister. Melekler insanlar tarafından üretilemezler. Örnek
alınamazlar. Peygamberler ahlakı üretilsin diye gönderildiler. Peygamberler her
çağa onlara inanan müminler tarafından taşınsın diye gönderildiler. İşte tüm
inkarcı kavimlerin melek peygamber isteyip insan peygamberi ısrarla inkar
etmelerinin altında yatan sebep bu.
Bir de babalarını ileri
sürüyorlar, atalarını ileri sürüyorlar. Hakikatin değerini kıdemden aldığını
düşünüyorlar. Oysa ki hakikat değerini kıdeminden almaz. Kör taklidi reddediyor
bu ayet.
25-)
İn hüve illâ racülün Bihi cinnetün feterabbesu Bihi hattâ hıyn;
"O
kendisinde cinnet olan (cin etkisindeki) bir adam... Bir süre Onu gözetleyin bakalım."
(A.Hulusi)
25 - Her
halde o öyle bir adam ki kendisinde bir cinnet var, binaenaleyh gözetin bunu
bir zamana kadar. (Elmalı)
İn
hüve illâ racülün Bihi cinneh devam ediyorlar yine o kavim. Hz. Nuh
için diyorlar ki; o aklını kaçırmış biri. feterabbesu
Bihi hattâ hıyn artık siz de onu bir süre gözetim altında tutun.
Canını çok yakmış olmalılar Hz.
Nuh’un. Gerçekten de bu ayetin dışında Hz. Nuh’un kıssası başka surelerde de
anlatılır. Hud suresinde, A’raf suresinde ve yine adı ile anılan Nuh suresinde.
O surede Hz. Nuh’un bu toplumu yola getirmek için nasıl ömrünü ve özünü
tükettiğini şu sözlerinden anlıyoruz. Diyor ki; Ve kale Nuh, Nuh dedi ki;
Ve
kale Nuhun Rabbi lâ tezer 'alel Ardı minelkafiriyne deyyara.
(Nuh/26) rabbim dedi bu kafirlerden yer yüzünde bir tanesini bırakma. İnneKE in tezerhüm yudıllu 'ıbadeKE ve lâ yelidû illâ
faciren keffara. (Nuh/27) eğer onlardan bir tane bırakırsan yer
yüzünde ya rab, onlar başkalarını da saptıracaklar ve onlardan hiç hayırlı
evlat doğmayacak.
Böylesine canını yakmışlar,
böylesine Hz. Nuh’u canından bezdirmişler. İşte Hz. Nuh’un tüm emeklerini sarf
ettikten sonra aldığı emir ve yakarısı şöyle oluyordu;
26-)
Kale Rabbinsurniy Bima kezzebun;
(Nuh) dedi ki: "Rabbim!
Beni yalanlamalarına karşın yardım et bana." (A.Hulusi)
026 - Dedi:
ya rab! Beni tekzip etmelerine karşı sen bana nusrat ver. (Elmalı)
Kale
Rabbinsurniy Bima kezzebun Rabbim onların beni yalanlamalarına karşı
bana yardım et.
27-)
Fe evhayna ileyhi enisna'ıl fülke Bi a'yüniNA ve vahyiNA, feizâ cae emruNA ve
farettennuru, feslük fiyha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka
aleyhil kavlü minhüm* ve lâ tühatıbniy filleziyne zalemu* innehüm muğrekun;
Bunun
üzerine Ona (Nuh'a) vahyettik ki: "Gözlerimiz olarak (gözetimimiz anlamına gelse de burada mâiyet sırrına işaret
vardır) ve vahyimizle gemiyi yap... İş
başladığında (sular yükseldiğinde) ve fırın kaynadığı (buhar
kazanı mı vardı acaba) vakit, her eşi olandan
bir çift ve onlardan, aleyhine daha önce hüküm verilmiş olanlar hariç ehlini,
gemiye al. Zâlimler hakkında benimle muhatap olma! Kesinlikle onlar
boğulacaklardır." (A.Hulusi)
027 - Biz
de ona şöyle vahy ettik: bizim nezaretimiz ve vahyimizle gemiyi yap, sonra
emrimiz gelip de Tennur feveran edince hemen ona topundan bir iki çift ve
aleyhinde söz sebk etmiş olandan başka ehlini sok ve o zulüm edenler hakkında
bana bir hitapta bulunma, çünkü onlar gark olunacaklardır. (Elmalı)
Fe
evhayna ileyhi bunun üzerine ona şöyle vahy etmiştik. enisna'ıl fülke Bi a'yüniNA ve vahyiNA bizim
gözetimimiz altında ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi inşa et. Yani karada gemi
yap diye emredildi Hz. Nuh’a.
Karada gemi yapmak ne demek?
A’raf ve Hud suresinde onunla alay ettiklerini görüyoruz kavminin. Karada gemi
yaptınız mı hiç? Karada gemi yap diye emrolunsaydınız ne yapardınız. Eğer sizin
de amacınız varsa, rüyalarınız varsa, gayeniz varsa, davanız varsa karada
geminizi yapmaya devam eder hiç kimseye aldırmazsınız. Unutmayınız karada gemi
yapmayı göze alanlar tufandan kurtulurlar. Onun için Nuh örneği her çağın
tufanından kurtulmak isteyenlere verilmiş müthiş bir örnek.
feizâ
cae emruNA ve farettennur unutma ki hükmümüzün vakti gelip
çattığında tandır da kaynamaya başlar.
Bu tandır nedir bilmiyoruz. Ya
kaynamaya başlayan yer yüzüne, tufan bölgesine bir atıf. Ya Elmalılı merhum
müfessirimizin tefsir ettiği gibi Hz. Nuh’a vahy ile bildirilen geminin bir
buharlı gemi olmasına bir atıf. Biz nihayetinde bilemiyoruz.
[Ek
bilgi; Nuh’un gemisinin buhar kazanlı oluşu hakkında geniş açıklama Hud/40.
ayette (72. video)
feslük
fiyha min küllin zevceynisneyn bu takdirde sen her tür canlıdan
birer çift al. ve ehleke illâ men sebeka aleyhil
kavlü minhüm bir de kendileri hakkında hüküm kesinleşmiş olanlar
hariç aile efradını al. ve lâ tühatıbniy filleziyne
zalemu o kendi kendine kıyan o kimseler hakkında benimle muhatap
olma. Yani onlar için benden af dileme. Başta oğlu ve eşi olmak üzere. innehüm muğrekun şu kesin ki onlar boğulacaklar.
Oğlun ve karın da olsalar. Babası peygamber, kocası peygamberde olsa. Nuh’un
gemisinde inkârcıya yer yok. Çünkü onlardan biri o gemide olsaydı o gemi
batardı. Hidayet babaların oğulların, amcaların elinde olsaydı en yakınlarına dağıtırlardı. Ama
değil. İnsanın kendi tahsilatıdır hidayet. Allah kendi yaptıklarına bakarak
hidayet kapısını açmaktadır.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
107.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/27/islamoglu-tef-ders-muminun-001-041107/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder