24 Ağustos 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. NÛR (14-21)(110-D)


C sayfasından devam

13-) Levla cau aleyhi Bi erbeati şühedae, feiz lem ye'tu Biş şühedai feülaike indAllâhi hümül kâzibun;

(O iftirayı yayanlar) buna dair dört şahit getirmeli değil miydiler? Mâdemki şahitleri getirmediler, işte onlar Allâh indînde yalancıların ta kendileridirler. (A.Hulusi)

13 - Ona dört şahit getirselerdi ya, mademki şahit getiremediler o halde onlar Allah indinde yalancılardan ibarettirler. (Elmalı)


Levla cau aleyhi Bi erbeati şühedae iftiracılar, iftiralarını ispat için dört şahit getirselerdi ya. Evet, zinanın ispatı için nasıl dört şahit isteniyorsa, bakın böyle zina iftirasının ispatı içinde dört şahit getirselerdi ya?

İffete verilen değer bir kez daha ortaya çıkıyor. Yani her iftira insanın, insanlık onuruna yöneltilmiş bir saldırıdır ve iftiracıyı cezalandırmakta  insanın onurunu korumaktır. Onun için yakın ve açık bir tanıklık istiyor, hem de bir değil iki değil, üç değil, tam dört tanık istiyor. Yakın ve açık bir tanıklık.

feiz lem ye'tu Biş şühedai feülaike indAllâhi hümül kâzibun madem ki onlar bu şahitleri getiremediler bu takdirde onlar Allah katında yalancıların, sahtekarların ta kendileridirler.


14-) Ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU fiyd dünya vel ahireti lemesseküm fiy ma efadtüm fiyhi azâbün azıym;

Eğer dünyada ve sonsuz gelecek sürecinde Allâh'ın fazlı ve O'nun rahmeti üzerinizde olmasaydı, attığınız iftira yüzünden kesinlikle çok büyük azap dokunurdu. (A.Hulusi) 

14 - Eğer Dünya ve Âhirette Allahın fadl-ü rahmeti üzerinizde olmasa idi o daldığınız yaygarada size mutlak büyük bir azâb dokunurdu. (Elmalı)


Ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU fiyd dünya vel ahireh bakın eğer Allah’ın dünya ve ahirette sizin üzerinizde ki fazlı ve rahmeti, merhameti, acıması olmasaydı lemesseküm fiy ma efadtüm fiyhi azâbün azıym körü körüne daldığınız bu iftiradan dolayı mutlaka size büyük bir azap dokunurdu.


15-) İz telakkavnehu Bi elsinetiküm ve tekulune Bi efvahiküm ma leyse leküm Bihi 'ılmun ve tahsebunehu heyyina* ve huve 'indAllâhi azıym;

İftirayı dedikodu yollu edinip, hakkında kesin bir bilginiz olmayan şeyi laflıyor ve bunu sıradan bir konuşma sanıyorsunuz... (Oysa) o, Allâh indînde azîmdir (büyük bir şey)! (A.Hulusi)

15 - O sırada ki dillerinizle telâkki ediyordunuz ve ağızlarınızla hiç bir ilminiz olmayan bir şey söylüyor ve onu kolay sanıyordunuz, halbuki o, Allah yanında büyük bir vebal. (Elmalı)


İz telakkavnehu Bi elsinetiküm ve tekulune Bi efvahiküm ma leyse leküm Bihi 'ılmun ve tahsebunehu heyyina tam da dilinize dolayıp hiçbir bilginiz olmadığı halde basite alarak ağızlarınızda gevelediğiniz bir sırada hem de dokunurdu o büyük azap. ve huve 'indAllâhi azıym oysa ki bu Allah katında çok büyük bir vebaldir.

Yani döndürüp döndürüp Allah katında bunun, yani insan onuruna yönelik tecavüzün, iftiranın büyük bir vebal olması haddi zatında ey müminler, Allah’ın gör dediği yerden bakarsanız siz bütün bu düzenlemelerin, Allah’ın çıkarını değil kendi çıkarınıza olduğunu anlarsınız. Allah sizin onurunuzu savunuyor, kendisini değil. Çünkü O’nun zaten savunmaya ihtiyacı yok. Zaten bütün bu yapılanlardan O bir zarar ve ziyan görmez. Tek ziyan görecek taraf sizsiniz. Onun için Allah sizi savunuyor. Sizi, sizin şerrinize karşı savunuyor. İnsanı, insanın tecavüzüne karşı savunuyor. İnsanı insanın saldırısına karşı savunuyor. 

Neden biliyor musunuz? Çünkü Allah’ın insana olan sevgisi şefkati ve merhameti, bir annenin evladına olan şefkatinden sınırsız derece daha büyüktür. Allah sizi seviyor. Onurunuzu size O hediye etti. Bu onuru beş paralık etmenizi de istemiyor, bunun için.


16-) Ve levla iz semı'tümuhü kultüm ma yekûnü leNA en netekelleme Bi hazâ* subhaneKE hazâ bühtanun azıym;

Onu (o yalanı) işittiğinizde: "Bunu konuşmak bizim işimiz değildir! Subhaneke (Seni tenzih ederiz)! Bu, aziym bir iftiradır!" demeniz gerekmez miydi? (A.Hulusi)

16 - Onu işittiğiniz vakit: bunu söylemek bize gerekmez, hâşâ bu bir büyük bühtandır deseniz ya. (Elmalı)


Ve levla iz semı'tümuhü kultüm ma yekûnü leNA en netekelleme Bi hazâ işte bu yüzden onu işittiğinizde bu konuda konuşmak bize düşmez., Yani ma yekûnü leNA en netekelleme Bi hazâ bu konuda konuşmak bize yakışmaz, bize yaraşmaz şık kaçmaz.

subhaneKE hazâ bühtanun azıym Allah’ım böyle bir iftiradan senin yüce zatına sığınırım, sığınırız. Dehşet bir iftiradır demeniz gerekmez miydi? Böyle deseydiniz ya.

Müslüman zihin inşa ediliyor değerli Kur’an dostları. Haberin kaynağı, haberin hedefini ele verir diyor zımnen bu ayetler. Kaynağına bakın doğruyu öğrenin diyor. Haberi kim getirdi bakın ona haberin kalitesini anlayın. Siz, anneniz makamında olan birini, düşmanınız makamında olan birinden mi öğrenirsiniz. Bu nasıl yaklaşım. Bu nasıl bakış açısı. Aslında siz yaptığınız iftiraya katkıdan daha büyük bir suç işliyorsunuz. O da içinizde ki duruşunuzla. Yani anneniz makamındaki birini düşmanınızın ağzından öğrenmek gibi korkunç bir suç işliyorsunuz. Yani yaptığınız şeyin görünenin, görünmeyen karşısında çok daha küçük. Görünmeyen kısmı, işin tasavvura yönelik kısmı çok daha büyük bir yanlış üzerine oturuyor.

Göz bozulmayınca gönül bozulmaz. Bakış bozulmuş, gönül bozulmuş ki bakış bozulmuş. Gönül bozulmayınca da göz bozulur, sizin gönlünüz bozulmuş, içiniz bozulmuş ki bakışınız bozuluyor. Eğer içiniz bozulmasaydı gözünüz de bozulmazdı gönlünüz bozulmasaydı. O nedenle gönlünüzü düzeltin, gözünüz düzeltir. Belki böyle anlayacağız. (???){Benim anladığım; İnsan; Allah’ın bak dediği yerden bakmayınca gönül dediğimiz tasavvuru oluşturan yönelişler bozulur, gönül bozulunca da göz yanlış görmeye başlar.}


17-) Ye'ızukümullâhu en te'ûdû limislihı ebeden in küntüm mu'miniyn;

Eğer iman edenler iseniz, bunun benzeri bir olayı sonsuza dek yaşamamanız için Allâh sizi uyarır! (A.Hulusi)

17 - Böyle bir şey'e ebedi avdet etmeyesiniz eğer mümin iseniz diye Allah size va’z veriyor. (Elmalı)


Ye'ızukümullâhu en te'ûdû limislihı ebeden in küntüm mu'miniyn eğer imanda sebat gösteren kimselerseniz Allah size bu tür bir iftiraya bir daha asla bulaşmamanızı öğütler. Va’z eder.


18-) Ve yübeyyinullahu lekümül'ayat* vAllâhu Aliymun Hakiym;

Allâh size işaretlerini açıklıyor... Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)

18 - Ve sizin için âyetleri beyan buyuruyor ki Allah alîmdir hakîmdir. (Elmalı)


Ve yübeyyinullahu lekümül'ayat zira Allah size mesajlarını açıkça bildiriyor vAllâhu Aliymun Hakiym nitekim Allah her şeyi bilir yüce bir hikmet sahibidir.

Her şeyi bilir, O her şeyin içinde, kimin nerede durduğu, iftira yapılanın o işi yapıp yapmadığı, iftira yapanların bu iftirayı niçin attığı, iftira atanların ağzına kulak verenlerin içinde nelerin yattığı, hangisini hangi güdülerin yönettiği, bu iftirayı yayanlar neye dayanarak yaydılar. Yani kimisi kıskançlıktan, kimisi ahmaklıktan, kimisi saflıktan, kimisi bencillikten, kimisi dostunu düşmanını bilememekten. Herkes tabii ki aynı sebeple yapmadı ya da yaymadı. Bunların içinde gerçekten saf, her duyduğuna inanan insanlar olduğu gibi, hiçte saf olmayan çok kötü bir niyetle iftirayı yayanlarda olabilirdi. Allah onların niyetlerin de bilir yani. Niyetlerine göre değerlendirecektir.


19-) İnnelleziyne yuhıbbune en teşiy'al fahışetü fiylleziyne amenû lehüm azâbün eliymün fiyd dünya vel ahireh* vAllâhu ya'lemu ve entüm lâ ta'lemun;

İman edenler arasında çirkin söylentilerin yayılmasını sevenler var ya, onlar için dünyada da sonsuz gelecek süreçte de elim bir azap vardır... Allâh bilir, siz bilmezsiniz. (A.Hulusi)

19 - Mü'minler içinde bîedebâne sözlerin şüyu' bulmasını arzu edenler için muhakkak Dünya ve Âhirette elîm bir azâb vardır ve siz bilmediğiniz halde Allah, bilir. (Elmalı)


İnnelleziyne yuhıbbune en teşiy'al fahışetü fiylleziyne amenû lehüm azâbün eliymün fiyd dünya vel ahireh müminler arasında hayasızca söylentilerin yayılmasından hoşlanan kimseleri bu dünyada da, ahirette de can yakıcı bir yalnızlığa terk edeceğiz.

Azâbı; etimolojik kökeni olan terk etmek, yalnız kalmak, yalnız bırakılmaya atfederek bu anlamı daha uygun buluyoruz. Onun için can yakıcı bir yalnızlığa terk edeceğiz.

Zannın bir kısmı günahtır diyen Hucurat/12. ayetini hatırlayın. “Ayıpları araştıranların Allah ayıplarını araştırır, ortaya çıkarır.” Diyen Resulallah’ın hadisini hatırlayın. İşte burada haddi zatında bırakın iftirayı bir insanın olmuş bitmiş bir ayıbını bile araştırmak yasaklanmıştır. Çünkü aynı ayetin devamı;

 inne ba'dazzanni ismün ve lâ tecessesu.. (Hucurat/12) diye devam eder. Ayıpları araştırmayın. “Allah’ın örttüğünü sen de ört.” demişti peygamberimiz birine. Burada ne kadar harika bir değer getiriliyor. Yani insanları utandırmak, ayıplarını ortaya dökmek, onların utanmasından zevk almak, onların incinmesinden zevk almak. Bu aynı zamanda bir bozuk iç dünyanın habercisidir.

Düşünün kendi saadetini başkalarının felaketi üzerine bina eden insanlar. Kendi sevincini başkalarının üzüntüsüne bina eden insanlar. Başkalarının yanlışını kendi doğrusu gibi niteleyen insanlardır. Başkasının yanlışı senin doğrun olmaz ki. Ayıpları araştıran birinin mantığı olsa olsa budur. Başkalarının yanlışını bulayım, benim doğrum olsun.

Hayır, hiç kimsenin yanlışı bir başkasının doğrusu, hiç kimsenin günahı, bir başkasının sevabı olmaz. Onun düşmesi senin yükselmen anlamına gelmez. Aksine insanlık değeri bir katma değerdir. Eğer bir insanın değeri düşerse, insanlığın ortalama değerinden bir şey de eksilir.  Bence onun değerini artırmaya çalışmalısın, düşürmeye değil. İşte burada verilmeye çalışılan da o.

vAllâhu ya'lemu ve entüm lâ ta'lemun her şeyin iç yüzünü Allah bilir, fakat siz bilmezsiniz.


20-) Ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU ve ennAllâhe Raûfun Rahıym;

Ya üzerinizde Allâh'ın fazlı ve rahmeti olmasaydı! Allâh muhakkak Raûf'tur, Rahıym'dir! (A.Hulusi)

20 - Ya olmasa idi üzerinizde Allahın fadl-ü rahmeti ve hakikati Allahın, bir raufı rahîm olması. (Elmalı)


Ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU ya Allah’ın üzerinizde ki fazlı ve rahmeti olmasaydı ve ennAllâhe Raûfun Rahıym hele ki Allah çok şefkatlidir, pek merhametlidir.


21-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettebi'u hutuvatiş şeytan* ve men yettebı' hutuvatiş şeytani feinnehu ye'müru Bil fahşai vel münker* ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU ma zekâ minküm min ehadin ebeden, ve lakinnAllâhe yüzekki men yeşa'* vAllâhu Semiy'un 'Aliym;

Ey iman edenler... Şeytanın adımlarına (bedenin dürtülerine) tâbi olmayın! Kim şeytanın adımlarına tâbi olursa (bilsin ki) kesinlikle şeytan fahşa (aşırı bedenselliği yaşamayı) ve münkeri (haddi aşmayı) emreder... Eğer üzerinizde Allâh'ın lütfu ve O'nun rahmeti olmasaydı sizden hiçbir kimse ebediyen arınıp gelişme gösteremezdi! Fakat Allâh dilediğini arındırır... Allâh Semi'dir, Aliym'dir. (A.Hulusi)


21 - Ey o bütün iman edenler Şeytanın adımlarına uymayın, her kim Şeytan adımlarına uyarsa şüphe yok ki o çirkin ve merdud şeyler emreder, eğer üzerinizde Allahın fadl-ü rahmeti olmasa idi içinizden hiç biri ebedâ temize çıkamazdı ve lâkin Allah, dilediğini temize çıkarır ve Allah, semi'dir alîmdir. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettebi'u hutuvatiş şeytan siz ey iman edenler şeytanın adımlarını izlemeyin lâ tettebi'u yettebı' hutuvatiş şeytan şeytanı adım adım takip etmeyin onu önder onu rehber, onu kılavuz edinmeyin. ve men yettebı' hutuvatiş şeytani feinnehu ye'müru Bil fahşai vel münker kim şeytanın adımlarını izlerse iyi bilsin ki o sadece hayasızlığı ve aklı selime aykırı olanı emreder.

İnsan tasavvurunu şeytana inşa ettirmemeli işte bu burada söylenen şeyin iç yüzü budur dostlar, özeti budur. İnsan eşyaya bakış mihengi olan tasavvurunu, kendisine hüküm verme mahalli ve merkezi olan tasavvurunu şeytana inşa ettirmemeli.

Bu ne demektir? Doğru ve yanlışın içini şeytana doldurtmamalı. İyi ve kötünün tarifini şeytana yaptırmamalı. Düşünün, şeytan bir sözlük hazırlasa siz de iyi nedir diye sözlüğe bakmak için şeytanın sözlüğünü alsanız, ne kadar kötü var o sözlükte iyi olarak görürsünüz. Kötü nedir diye şeytanın sözlüğünden öğrenmeye kalksanız, ne kadar iyi var şeytanın sözlüğünde her iyi kötü olarak yer alır. İşte bu şeytanın adımlarını izlemek anlamına gelir.

Vahye inşa ettirirseniz kavramlarınızın içini vahiy doldurur, iyiye iyi, kötüye kötü der. Onun için ya rabbi bize hakkı hakk olarak, batılı batıl olarak göster diye dua eden ne güzel söylemiş. Hakkı Hakk olarak görmek önemli. Hak kendini Hakk olarak izhar eder. Fakat sizin onu Hakk olarak görmeniz önemlidir. Onun orada Hakk olması, eğer onu siz Hakk olarak görmüyorsanız pratikte hiçbir şeye yaramaz. Onun için sizin nasıl baktığınız önemli. Yamuk bakan hiçbir şeyi doğru göremez. İftiracı da fahişedir bu ibareye göre, bakınız; fahiş ve fahişe kimdir diyorsanız bir insanın iffetine yönelik iftira atana aynı zamanda ye'müru Bil fahşa diyor bakınız. Onun için fahiş ve fahişe sözcükleri aynı zamanda iffete yönelik haksız suçlamada bulunan insanların sıfatlarıdır.

ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU ma zekâ minküm min ehadin ebede ve eğer Allah’ın üzerinizde ki fazlı ve rahmeti bulunmamış olsaydı sizden hiç kimse ebediyen günahtan arınamazdı. ve lakinnAllâhe yüzekki men yeşa' lakin Allah arınmak isteyeni arındırmayı ister. Böyle çevirdim ki yeşa’ fiilinin iki özneyi gören konumu gereği, kişinin iradesi şarttır fakat yeter şart değildir. Gerek şarttır, yeter şart değil. Ne lazım bir de? Allah’ın da dilemesi lazım. Allah’a da yaslanması lazım, Allah’ın da yardımını istemesi lazım. Kişi iradesine düşeni yapacak, Allah’tan da yardım isteyecek ve vermeyi isteyecek, alacak. Eğer vermek istemeseydi, istemeyi vermezdi.

vAllâhu Semiy'un 'Aliym zira Allah arınma isteğini çok iyi bilir ve işitir. Öyle değil mi?

Devam ediyor E sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder