7 Ağustos 2012 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. MÜ’MİNUN (050-055)(108-B)


A sayfasından devam

50-) Ve cealnebne Meryeme ve ümmehu ayeten ve aveynahüma ila rebvetin zâti karârin ve me'ıyn;

Meryemoğlu'nu ve anasını bir mucize kıldık... Ve o ikisini akarsuyu olan yüksek bir yere yerleştirdik. (A.Hulusi)

050 - İbni Meryem’i de anasıyla bir âyet kıldık ve ikisini bir oturaklı ve temiz sulu bir tepeye barındırdık. (Elmalı)


Ve cealnebne Meryeme ve ümmehu ayeh yine aynı maksatla Meryem oğlunu ve annesini de birer ayet kıldık, birer simge, sembol kıldık.

Olağanüstü, tek başına hidayet için yetseydi, İsa ve annesi yeterdi denilmek isteniyor burada. Yine yetmedi. Olağanüstü tek başına yetmedi ki İsa bizzat kendisi bir mucize olmasına rağmen, iki ayaklı mucize olmasına rağmen ve kelimetün minh..,(A.İmran/39) olmasına rağmen Kur’an ın ifadesi ile. Yani iki ayaklı ayet. İki ayaklı hitap ve kitap olmasına rağmen o da yetmedi. Yine ilk muhatap Hz. peygamber ve tüm çağlarda ki muhataplara bir uyarı.

ve aveynahüma ila rebvetin zâti karârin ve me'ıyn ve o ikisini kalıcı bir güzelliğin görkemli merkezine, makamına ve esenliğin bereketli, mümbit, bir su gibi fışkıran kaynağına yerleştirdik.

Bu ayetin son cümlesi Hz. İsa ve annesinin dünyada ki makamına, yaşadığı coğrafyaya bir atıf olarak anlaşıldığı gibi, ahirette ki makamına da bir atıf olarak anlaşılabilir. Ki bizce burada, bu bağlamda, bu cümle o ikisinin ahirette ki yüce yerlerine, makamlarına bir atıftır ve bununla vahyin yolunu izleyen, risalet çağrısını omuzlayan her nebi, Resul ve onların izinden giden her davetçiyi, yer yüzünde davetlerine ister icabet bulsunlar ister bulmasınlar. İnsanlar ister iltifat göstersinler, ister göstermesinler bu hayatın arkasından gelen ebedi hayatta Allah onlar a iltifat edecektir ve davetlerini karşılıksız bırakmayacaktır mesajını veriyor.


51-) Ya eyyüherRusulü külu minet tayyibati va'melu saliha* inniy Bima ta'melune 'Aliym;

Ey Rasûller... Temiz gıdalardan yeyin ve yararlı fiiller yapın... Muhakkak ki Ben, amellerinizi Aliym'im (amellerinizin karşılığı var). (A.Hulusi)

051 - Ey Resuller! Helâl ve hoş şeylerden yiyin ve güzel işler yapın, çünkü ben ne yaparsınız tamamen bilirim. (Elmalı)


Ya eyyüherRusulü külu minet tayyibati va'melu salihan

Yeni bir pasaja girdi sure ve yukarıdan itibaren anlatılan kıssaların kahramanları olan tüm peygamberlere hitap ederek ve aslında son peygamber ve onun izini takip eden tüm davetçilere hitap ederek diyor ki; Ey elçiler, ey hakikatin taşıyıcıları dünya nimetlerinin temiz ve helal olanlarından yiyin, doğru ve yararlı işler yapın.

Bu ayeti kerime de iki şeyi birlikte görüyoruz. Yeme ve yapma. Adeta bize bir mesaj veriliyor o da insanın yedikleri ile eylemleri arasında doğrudan bir bağ vardır. Eğer meşru şeylerle beslenmiyorsa, kazancı meşru değilse, eylemleri de meşru olamıyor. Adeta bunun iması var gibi ayette. Yoksa birlikte getirilmesinin başka bir anlamı olamaz. Helal yemekle doğru davranmak arasında çok doğrudan bir ilişki var. Ayet bu ilişkiyi açıkça kuruyor.

inniy Bima ta'melune 'Aliym çünkü ben yaptığınız her şeye vakıfım.


52-) Ve inne hazihi ümmetüküm ümmeten vahıdeten ve ENE Rabbüküm fettekun;

İşte şu tek bir ümmet olarak, sizin toplumunuzdur... Ben de sizin Rabbinizim, o hâlde (yaşatabileceklerimden) korunun! (A.Hulusi)

052 - Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve rabbiniz da ben, artık hep bana korunun. (Elmalı)


Ve inne hazihi ümmetüküm ümmeten vahıdeh şu kesin ki bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir.

Bu ayeti kerimeye gelmeden önceki ayetleri birlikte, şu pasajları birlikte düşündüğümüzde burada ki ümmet’ten kastın, bütün peygamberlere iman eden herkesin olduğunu görüyoruz. Hemen bu ayet öncesinde Hz. İsa’nın, ondan hemen önce de Hz. Musa’nın özellikle ismen zikredildiğini hatırlayacak olursak, burada aslında bugün yaşayan 3 kitaplı dinin mensuplarına; peygamberlerinizin getirdiği mesaja dönecek olursanız, aslında öz itibarıyla aranızda bir ayrılığın olmadığını göreceksiniz. Ve özü itibarıyla hepinizin davasının da bir olduğunu göreceksiniz. Eğer ortada bir ayrılık, bir gayrılık, bir ihtilaf görüyorsanız bu size o mesajı getiren, inandığınız peygamberlerden  kaynaklanmıyor. Bu sizden kaynaklanıyor. Sizin tavrınızdan kaynaklanıyor. Sizin ideoloji duruşunuzdan, ya da teolojik kavgalarınızdan, kelami savaşlarınızdan kaynaklanıyor. Çünkü hakikat özü itibarıyla birdir. Şu zaman veya bu mekanda değişmez.

İslam insanlığın değişmez değerlerinin öbür adıdır ve her peygamberin insanlığa tebliğ ettiği şey İslam’dır. Onun adı odur. İsa’nın da, Musa’nın da, Muhammed’in de hepsine salâtı selam olsun getirdiği mesaj aynı kaynaktandır. Onun için de ey bütün peygamberlere kendisini nispet eden insanlar, hepiniz bir tek ümmetsiniz. Tek bir ümmet. Yani hedefiniz tek olmalı, gayeniz tek olmalı, çünkü illetiniz, inancınızın kaynağı tektir. Tek bir kaynaktan çıkan bir şey nasıl birbirine aykırı durur, nasıl birbiri ile savaşır.

ve ENE Rabbüküm fettekun ve burada daha farklı bir vurgu geldi. Ve ben de sizin bir tek rabbinizim. Şu halde bana gereği gibi kulluk edin. Bana karşı sorumluluğunuzun şuurunda, bilincinde olun. Yani saygınızı kaybetmeyin.

Ne demek? Bir ayet içinde; Sizin ümmetiniz bir tek ümmettir ve ben de sizin bir tek rabbinizim o halde bana karşı saygınızı yitirmeyin diye bitiyorsa bir ayet, eğer aynı kaynaktan gelmiş vahiylerin mensupları bir biriyle çatışıyor, birbiri ile savaşıyor ve taşımakla yükümlü oldukları vahyi tanınmaz hale getiriyorlarsa, kaynağına yabancılaştırıyorlar ve kendileri de ilahi kaynaklarına yabancılaşıyorlarsa bu durumda onların yaptığı bizzat Allah’a saygısızlıktır. Böyle algılanıyor. Ayet açık. Onun içinde burada adeta kendisini peygambere nispet eden tüm inançların mensuplarının arasında ki teolojik kelâmi ayrılıklar, tevhide karşı bir şirk gibi algılanıyor. Çünkü bunların birliği, tevhidin sosyal karşılığıydı. Ümmetin tefrikası ise aslında şirkin sosyal biçimi olarak nitelendirilmeye, ima edilmeye çalışılıyor.


53-) Fetekatta'u emrehüm beynehüm zübüra* küllü hızbin Bima ledeyhim ferihun;

(Din - sistem tek iken) onlar muhtelif yorumlar hâlinde aralarında işlerini parçaladılar... Her grup kendi kabul ettikleriyle hoşnuttur. (A.Hulusi)

053 - Derken kumandalarını aralarında kitap kitap parçalaştılar, her hizip kendilerininkine güveniyor. (Elmalı)


Fetekatta'u emrehüm beynehüm zübüra buna karşın, bütün bu ilahi öğüt ve emirlere karşın onlar aralarındaki birliği darmadağın edip hakikati parçaladılar. küllü hızbin Bima ledeyhim ferihun şimdi her hizip başladı elinde ki parça ile öğünmeye.

Ne müthiş ibareler değerli Kur’an dostları. Onlar diyor aralarında ki birliği darma dağın edip, hakikati param parça ettiler ve şimdi her hizip, her grup her kılik, ki hizip diyor onlara. Çünkü ümmet idiler başta. Aynı kaynaktan beslenenler bir tek ümmet idiler. Ümmeti parçalayınca ortaya hizipler çıkar. Grupçuluklar, klikçilikler çıkar. İşte bu ayette ona dikkat çekiyor, her hizip kendi elindeki parça ile öğünmeye başladı diyor.

Burada sorulacak soru şu; Hak size mi ait, siz hakka mı aitsiniz. Ben hakikate aitim demek başka şey. Hak bana ait demek başka şey. Hak size ait olursa hakkı özelleştirirsiniz. O zaman hak, hak olmaktan çıkar, hakikat, hakikat olmaktan çıkar. Çünkü hakikat kimsenin babasının malı değildir. Kimsenin tapulu malı değildir. Hakikatin patenti kimseye ait değildir. Bir tek zata aittir ki, O’nun vasıflarından biri de “El Hakk” tır. Mutlak hakikatin kaynağı olan Allah’a aittir. Onun için aslında Hak benim diye hakkı özelleştirmeye çalışan biri bir tür Allah’a ait bir yetkiye ortaklık etmeye kalkışmış demektir.

Parçalanan hakikat, hakikat  olmaktan çıkar dostlar. Burada da söylenen odur. Diyor ayet açıkça hakikati Fetekatta'u emrehüm beynehüm zübüra hakikati param parça ettiler. Eğer bir hakikati parçalarsanız hiçbir parçası işe yaramayabilir. Çünkü o bütün halinde hakikatti. Parçalandığı zaman hakikat olma özelliğini yitirir ve tefrika çıkar ortaya. Parçalanma, arkasından başarısızlığı getirir. Parçalanma arkasından yok olmayı getirir. O zaman karanlığın karşısında aydınlık olmanın gereğini yerine getirmemiş olursunuz.

İşte Akif’in dediği o zaman ortaya çıkar. Kur’an şairimiz yüz yılımızın yüz Akif öyle demiyor muydu;

Girmeden tefrika millete düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

Toplu vurdukça yürekler top sindiremezdi, fakat yürekler parça parça olunca toplumlar da paramparça oldu ve efendimiz S.A.V. bu gerçeği bir sözünde şöyle ifade eder;

- Setefteriku ümmeti selâsün ve seb’une şubeten.

Hatta bu hadisin öncesi ve sonrası da var. İsrail oğulları 72 fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılacak. Bu 73. ü literal manada alan bir takım ilim adamları bu ümmetin içinden 73 fırka çıkarmaya çalışmışlar onu da alt alta listelemeye gayret etmişler. Bu değil burada söylenen. Bu ümmet önceki ümmetlerden daha da fazla parçalanmaya kalkacak. İnanç açısından bu ümmetin ihtilafı öncekilerden daha fazla olacak. Burada uyarı bu yöndedir ve bu ümmet öncekilerin yolunu izlemeyin. Eğer onların yolunu izlerseniz onlardan beter olursunuz. Anlamı taşıyor. Bunun açık manası budur zaten. Yani Yahudileşmeyin. Hıristiyanlaşmayın. Onlardan da beter bir hale gelirsiniz demek istiyor bu hadis.


54-) Fezerhüm fiy ğamretihim hattâ hıyn;

Bir süre onları kozaları içinde bırak! (A.Hulusi)

054 - Şimdi sen onları bırak dalgınlıkları içinde tâ bir deme kadar. (Elmalı)


Fezerhüm fiy ğamretihim hattâ hıyn artık onları bir vakte kadar gömüldükleri gafletle baş başa bırak.

Ğamra; İnsanın boyunu aşan su anlamına gelir. Su ya da sıvı. Yani insanın içine gömüldüğü ve çıkamadığı balçık, çamur. Gömüldükleri yerde debelensinler, bırak diyor.

Bu ağır bir hitap gibi gözüküyor fakat değerli dostlar eğer insan hakikati parçalarsa artık kendisini hakikatin varisi zannettiği için de bütününe sahip çıkamaz. Hakikatin bir parçasını alıp gerisini reddettiği için o insan hakikati hiç tanımamış insandan daha geridir. Hakikati hiç tanımayana bir gün tanıtabilirsiniz. Bütünüyle tanır. Fakat hakikatin bir parçasını elinde tutan, hakikatin tümüne sahip olduğunu zannettiği için ona hiçbir zaman iletemezsiniz. İşte bu insanın çamura saplanmasıdır. Debelendikçe kendisinin boğulacağı bir çamura. Bırak onu saplansın diyor vahiy.


55-) Eyahsebune ennema nümiddühüm Bihi min malin ve beniyn;

Sanıyorlar mı ki, zenginlik ve oğulları (dünya hayatının süslerini) kendilerine vermekle; (A.Hulusi)

055 - Kendilerine imdat ettiğimiz mal ve evlat ile sanıyorlar (Elmalı)mı ki.


Eyahsebune ennema nümiddühüm Bihi min malin ve beniyn Devam edelim, hatta mana tamamlansın;

Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
108. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/08/03/islamoglu-tef-ders-muminun-042-092108/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder