D sayfasından devam
70-) Lev neşau ce'alnahu ücâcen felevla teşkürun;
Eğer
dileseydik onu acı (bir su) kılardık... Şükretmeniz gerekmez mi? (A. Hulusi)
70 - Dilesek
onu acı bir çorak ediverirdik o halde şükretsenize. (Elmalı)
Lev neşau ce'alnahu ücâcen felevla teşkürun
eğer dileseydik onu tuzlu ve acı bir su yapardık. Şu halde neden hala
şükretmiyorsunuz.
71-) Eferaeytümün narelletiy turun;
Çakarak
(ağaçtan)
çıkardığınız o ateşi gördünüz mü? (A. Hulusi)
71 - bir
de gördünüz mü o çaktığınız ateşi? (Elmalı)
Eferaeytümün narelletiy turun hiç
tutuşturduğunuz ateşi düşündünüz mü? Şu tutuşturduğunuz, özellikle ilk
muhatapların şahsında düşündüğümüzde ateşin bir parça zor elde edildiğini de
düşünmemiz lazım.
72-) Eentüm enşe'tüm şecerateha em
nahnülmünşiun;
Onun
ağacını siz mi inşa ettiniz yoksa inşa ediciler biz miyiz? (A. Hulusi)
72 - Siz
mi inşa ettiniz onun ağacını? Yoksa biz miyiz inşa eden? (Elmalı)
Eentüm enşe'tüm şecerateha em nahnülmünşiun
siz mi yapıyorsunuz, yaratıyorsunuz onun ağacını, yoksa onun ağacını yaratan
biz miyiz. Evet, nâr ve nûr, aslında celâl ve cemâl sıfatlarının tecellisi.
Ateşin içinde hem ışık var hem ısı var. Fakat aynı zamanda yakar da. Aslında
cennet ve cehennem de celâl ve cemâlin tecellisi değil mi? Zakkum ve tuba da
tecellileri değil mi. Aslında burada ki ayette tüm fosil yakıtlar içine giriyor
ateş deyince tüm fosil yakıtlar, petrol da dahil. Haydi bakalım diyor
yaratmasında Allah ateşin, ısının, enerjinin kaynağını bulun bakalım.
Yarattığını çıkarmak için bu kadar çaba gösteriyor, bu kadar kavga ediyor,
dünyayı ateşe veriyorsunuz.
73-) Nahnu ce'alnaha tezkireten ve metâ'an
lilmukviyn;
Onu,
çölde yaşarmışçasına bilgisizlere bir hatırlatma ve bir yararlanacakları şey
kıldık! (A. Hulusi)
73 - Biz
onu hem bir muhtıra kıldık hem de bir istifade: alandaki muhtaçlar için.
(Elmalı)
Nahnu ce'alnaha tezkireten ve metâ'an
lilmukviyn biz onu bir hatırlatma vesilesi kıldık ve kendi
yalnızlığında kaybolmuş muhtaçlar için yarayışlı bir meta’ kıldık. Ateş ve
ağaçla başladı söz, manevi ışığa ve ısıya geldi bakınız ayetin sonunda. Zaman
çölünde yolunu kaybetmiş insanoğlunun gecesini aydınlatacak olan vahiy
ışığıdır. Vahiy ateşidir, vahiy meş’alesidir. Nasıl çölde yolunu kaybetmek
ölümse, zaman çölünde manevi yolunu kaybetmek de ruhun ölümüdür. Vahiy işte bu
ışıktır ey insanoğlu. Vahiy ışığın sönmesin diyor, al eline.
74-) Fesebbıh Bismi Rabbikel 'Azıym;
Öyleyse
tespih et ismi Aziym Rab olan namına! (A. Hulusi)
74 - O
halde tesbih et rabbine azîm ismiyle. (Elmalı)
Fesebbıh Bismi Rabbikel 'Azıym şu
halde azamet sahibi rabbin adına hareket et. Bunu farklı çevirdim fesbih
hareket etme manasına gelir, işini yapmak, çaba göstermek manasına gelir ki,
tersi kelimeyi ters çevirin el haps, manayı ters çevirin tutma bırakma,
yarağında alıkoyma manasına gelir. Allah adına, Allah adıyla hareket etmek burada
söylenen şey ki besmele aslında bunun sembolüdür. BismillahirRahmanirRahıym
rahman, rahim olan Allah adına hareket ediyorum.
75-) Felâ uksimu Bi mevâkı'ın nücum;
Yıldızların
yer aldığı (Esmâ'mın açığa çıktığı) evren olarak yemin ederim! (A. Hulusi)
75 - Artık
yok, o nücumun mevki’lerine kasem ederim. (Elmalı)
Felâ uksimu Bi mevâkı'ın nücum ötesi
yok. İşte Kur’an ın parçalar halinde indirilişine yemin olsun, yemin ediyorum.
Evet, Felâ uksimu Bi mevâkı’ın nücum. Kur’a ın parçalar halinde indirilişine
işte yemin ediyorum. Bunun ötesi yok. Aslında burada ki benim tercihim İbn.
Abbas ve onun izini takip eden otoritelerin. Fakat şöyle de çevrilebilir,
yıldızların yörüngesine yemin olsun diye de çevrilebilir. İnneHU leKur'ânun
Keriym (77) ayeti ile de uyumludur benim çevirim.
76-) Ve innehu lekasemün lev talemune azıym;
Bilseniz,
gerçekten bu çok azametli bir yemindir! (A. Hulusi)
76 - ve
filhakika o, bilseniz çok büyük bir kasemdir. (Elmalı)
Ve innehu lekasemün lev talemune azıym
ki elbet bu eğer farkındaysanız çok ağır bir yemindir.
77-) İnneHU leKur'ânun Keriym;
Şüphesiz
ki O (evren),
Kur'ân-ı Keriym'dir ("OKU"yabilene çok değerli
"OKU"nandır). (A. Hulusi)
77 - ki
hakikaten o bir Kur'an i Kerîmdir. (Elmalı)
İnneHU leKur'ânun Keriym şüphesiz o
değerli bir hitaptır. Girişte söylemiştim Keriym sıfatının Kur’an için geçtiği
tek yer bu diye. Özne kalıbına dikkat edelim. Kur’an muhatabını inşa eder, ismi
faildir keriym.
78-) Fiy Kitabin meknun;
Görülemeyen
bir Bilgi'dedir! (Dalga {wave} okyanusu olan evrensel
data ve dahi hologramik esasa göre beyindeki data.) (A. Hulusi)
78 - Öyle
bir kitap da ki mahfuz tutulur. (Elmalı)
Fiy Kitabin meknun korunmuş bir
kitap içindedir.
79-) Lâ yemessuHU illel mutahherun;
Ona (Bilgiye), (şirk pisliğinden - hayvaniyetinden) arınıp, tâhir olanlardan başkası dokunamaz! (A. Hulusi)
79 - ona
tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. (Elmalı)
Lâ yemessuHU illel mutahherun ona
ancak temizler dokunabilir. Bu ayetin anlamı açık. Müşriklerin vahyin kaynağına
yönelik şaibe uyandırma gibi girişimlerini ret içindir bu ayet. Hiçbir şeytan
ve cin ona ulaşamaz, onun kaynağını karıştıramaz demektir. El süremez demektir.
Şuârâ/211-212 ışığında anlaşılmalıdır. Ve tabii ki bu ayetin mushaf’a abdestli
dokunmanın hükmüyle hiçbir alakası yoktur. Kısaca zamanımız dolduğu için
maddeler halinde neden yoktur. Çünkü;
1 – indiği zaman ortadadır,
Mekke’nin 7. yılında veya 6. yılında, veya 5. yılında inmiştir. İndiği zamanda
ortada kitap denilecek bir Mushaf bulunmamaktadır.
2 – Abdesti emreden bir ayet
henüz inmemiştir.
3 – Ayetin muhatabı müminler
değil, müşriklerdir.
4 – Ayetin konusu insanlar değil
cinler ve melekler gibi görünmez varlıklardır.
5 – Ayette ki temizlik maddi
değil, A. İmran/55, Enfal/11, Tevbe/103 gibi manevi temizliktir. Fiy suhufin…. Mutahhara(‘Abese/13-14)
bu ibarede de tertemiz sayfalar derken her halde kirlenmemiş değil manevi
temizlik kastedilmektedir.
6 – En
önemlilerinden biri ayet inşa değil, emir değil, nehiy değil, haber
cinsindendir. Dokunamaz diyor, istese de dokunamaz. Dokunmasın değil.
7 – Ayet
ahkâm ayeti değildir. Çünkü Mekki dir, Mekke’nin de orta zaman diliminde
inmiştir.
8 – Meknun
kitap, yani gizli, korunmuş, saklanmış kitap elle tutulamaz. Dolayısıyla bu
ayetin Mushafı abdestli ele alıp almamanın hükmüyle herhangi bir alakası
yoktur. Bunu tartışmak, buna delil aramak başka yerlerde aranmalıdır ve bu
mesele ahkâm-ül Kur’an la değil, Adab-ül Kur’an la ilgili bir meseledir.
80-) Tenziylün min Rabbil âlemiyn;
Rabb-ül
âlemîn'den tenzîldir (insan bilincinde tafsile
indirme). (A. Hulusi)
80 - Rabbül'âlemînden
indirilmedir. (Elmalı)
Tenziylün min Rabbil âlemiyn
Alemlerin rabbinden indirilmedir.
81-) EfeBi hazel hadiysi entüm müdhinun;
Şimdi
siz bu olayımızı mı hafife alıp, önemsemiyorsunuz! (A. Hulusi)
81 - Şimdi
bu kelâma siz yağ mı süreceksiniz? (Elmalı)
EfeBi hazel hadiysi entüm müdhinun
şimdi siz böyle bir haberi mi kirleyeceksiniz, leke süreceksiniz. Müdhinun’e
Elmalılın da ışığında böyle bir anlam tercih ettim.
82-) Ve tec'âlune rizkaküm enneküm tükezzibun;
Yaşam
gıdanız yalanlamanız mı oldu? (A. Hulusi)
82 - Ve
rızkınızı tekzibiniz mi kılacaksınız? (Elmalı)
Ve tec'âlune rizkaküm enneküm tükezzibun
böylece siz hakikati yalanlayacak, bunu da gıda haline getireceksiniz öyle mi?
Yalandan besleneceksiniz yani. Müthiş bir ifade. Özellikle Şevkani bu manayı
vermemde yolumu aydınlatan bir kaynak oldu.
83-) Felevlâ izâ beleğatil hulkum;
İşte (can) boğaza geldiğinde! (A.
Hulusi)
83 - O
halde haydiseniz'â can hulkuma geldiği vakit. (Elmalı)
Felevlâ izâ beleğatil hulkum peki
ama ya can boğaza gelince ne olacak? Ya ölüm gelince ne olacak? Haydi ey insan
hayatın sana aitse ölümü geri çevir.
84-) Ve entüm hıyneizin tenzurûn;
O zaman
siz (çaresiz)
bakakalırsınız! (A. Hulusi)
84 - ki
siz o vakit bakar durursunuz. (Elmalı)
Ve entüm hıyneizin tenzurûn ve siz o
zaman aval aval baka kalacaksınız.
85-) Ve nahnu akrebü ileyhi minküm ve lâkin lâ
tubsırun;
Biz ona
sizden daha yakınızdır, fakat görmezsiniz. (A. Hulusi)
85 - Biz
ise ona sizden yakınizdir ve lâkin görmezsiniz. (Elmalı)
Ve nahnu akrebü ileyhi minküm ve lâkin lâ
tubsırun ve biz ona sizden daha yakınızdır o zaman ve lâkin lâ
tubsırun fakat siz göremeyeceksiniz. Yani siz ona yakın değilsiniz biz
yakınız can veren insana. Haydi yakındanız elinden tutun, ölümü geri döndürün.
86-) Felevlâ in küntüm ğayre mediyniyn;
Eğer
siz yaptıklarınızın sonucunu yaşamayacaksanız; (A. Hulusi)
86 - Evet
haydiseniz'â dîne boyun eğmeyecek, ceza çekmeyecekseniz, (Elmalı)
Felevlâ in küntüm ğayre mediyniyn ve
eğer bize borçlu olmadığınıza inanıyorsanız,
87-) Terci'ûneha in küntüm sadikıyn;
Eğer
sözünüzde sadıksanız, onu (ölümü) geri çevirsenize (Sünnetullâh
yoksa yapın bunu)! (A. Hulusi)
87 - onu
geri çevirseniz'â! davanızda doğru iseniz. (Elmalı)
Terci'ûneha in küntüm sadikıyn haydi
hayatı ona geri döndürün tabii ki eğer inancınızda sadıksanız. Döndürün de
görelim?
88-) Feemma in kâne minel mukarrebiyn;
(Herkes ölümü tadacaktır)
lâkin mukarrebûndan (kurb ehli) ise; (A. Hulusi)
88 - Amma
o mukarrebînden ise. (Elmalı)
Feemma in kâne minel mukarrebiyn ama
eğer Allah’a yakın olanlardan iseniz,
89-) Feravhun ve reyhanün ve cennetü na'ıym;
Ravh (Rahmânî tecelli ile yaşam),
Reyhan (Esmâ tecellileri seyri) ve Nimetler Cenneti vardır. (A. Hulusi)
89 - artık
bir revh-u reyhan ve bir Cenneti naim. (Elmalı)
Feravhun ve reyhanün ve cennetü na'ıym
yeriniz tarifsiz bir huzur, refah, ve mutluluğun üretildiği cennetler
olacaktır.
90-) Ve emma inkâne min ashâbil yemiyn;
Eğer
Ashab-ı yemîn'den ise; (A. Hulusi)
90 - Ve
amma Ashabı yemînden ise. (Elmalı)
Ve emma inkâne min ashâbil yemiyn
yok eğer bahtiyar kesimden biri olursanız,
91-) FeSelâmün leke min ashâbilyemiyn;
(Eğer öyle ise):
"Ashab-ı yemîn'den senin için bir Selâm var" (denilir). (A. Hulusi)
91 - artık
selâm sana Ashabı yemînden. (Elmalı)
FeSelâmün leke min ashâbilyemiyn
artık sözünün eri olan bahtiyarlardan olan kişi sana selam olsun. Burada
muhataba yöneldi vahiy, sana selam olsun, veya sözünün eri olan ey insan sana
selam olsun.
92-) Ve emma in kâne minel
mükezzibiyneddâ(aaa)lliyn;
Eğer (o can) sapık inançlı (hakikati) yalanlayıcılardansa; (A. Hulusi)
92 - Ve
amma o tekzip eden sapkınlardan ise. (Elmalı)
Ve emma in kâne minel mükezzibiyneddâ(aaa)lliyn
fakat eğer o yalanlayanlardan, yalanlayıp ta yoldan sapmış olanlardan ise.
93-) Fenüzülün min hamiym;
(İşte ona) başından aşağı
kaynar sular dökülür! (A. Hulusi)
93 - her
halde konukluğu hamîm. (Elmalı)
Fenüzülün min hamiym artık onun
hakkı yürek yakan bir umutsuzluktur, yürek yakan bir ateştir. Onun hakkı başka
bir şey değil.
94-) Ve tasliyetü cahıym;
Cahîm'in
(yakıcı şartlar)
ateşine maruz kalır! (A. Hulusi)
94 - Ve
yaslanacağı Cahîmdir. (Elmalı)
Ve tasliyetü cahıym ve çılgın bir
ateşe atılmaktır.
95-) İnne hazâ lehuve hakkul yakıyn;
Muhakkak
ki bu Hakk-el Yakîn'dir (bilfiil yaşanacak
gerçek)! (A. Hulusi)
95 - İşte
budur hakikat hakkulyakîn. (Elmalı)
İnne hazâ lehuve hakkul yakıyn Hiç
şüphe yok ki işte budur kesin olan gerçek, yakıyn olan gerçek işte budur. Yani
bu dünya geçicidir, bir gün kalıcı hayat sizi bulacaktır ve burada iman edin
denilen hakikati orada bizzat görecek, bizzat yaşayacaksınız.
96-) Fessebbih Bismi Rabbikel 'Azıym;
Öyleyse
tespih et ismi Aziym Rab olan namına! (A. Hulusi)
96 - Haydi
tesbih et Rabbine azîm ismiyle (Elmalı).
Fessebbih Bismi Rabbikel 'Azıym
öyleyse sen ey insanoğlu muhteşem olan, aziym olan, muazzam olan Rabbinin adına
hareket et. O’na sırt dönme, O’na borçlu olduğunu unutma, O’na borçluluk
bilinci olan dine sırt dönme. Rabbine borcunu inkar etme ey insan. O senden
borcunu ödemeni değil, borcunu inkar etmemeni istiyor. İnkar etmezsen ödemiş
sayacak. Rabbim inkar etmeyenlerden kısın bizi.
Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
170. videonun sonu
170.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder