C sayfasından devam
31-) Ve Lillâhi ma fiys Semavati ve ma fiyl
Ardı liyecziyelleziyne esau Bima 'amilu ve yecziyelleziyne ahsenu Bil Hüsna;
Semâlarda
her ne varsa ve arzda her ne varsa Allâh (Esmâ'sının
işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması)
içindir! (Bu)
kötü fiilleri açığa çıkaranlara yaptıklarının sonuçlarını yaşatması, güzel
davrananları da en güzeli ile cezalandırması içindir! (A. Hulusi)
31 -
Hem bütün Göklerdeki ve Yerdeki hep Allah’ındır akıbet kötülük yapanları
yaptıklarıyla cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeliyle
mükâfatlandıracak. (Elmalı)
Ve Lillâhi ma fiys Semavati ve ma fiyl Ard
göklerde ve yerde ve varsa hepsi Allah’a aittir. liyecziyelleziyne esau Bima 'amilu
akıbet o, kötülük yapanları yaptıklarıyla cezalandıracaktır. Zımnen kötülük
yapanları yaptıkları kötülük kadarıyla cezalandıracaktır fazlasıyla değil. ve yecziyelleziyne
ahsenu Bil Hüsna iyilik yapanları ise çok daha güzeliyle
ödüllendirecektir.
Kötülükler yalnızca kendisi kadar
karşılık alır ama iyiliklere gelince onlar çok fazlasıyla, yine Kur’an ın
ifadesiyle li yecziyehümullâhu ahsene ma kânu ya'melun
(Tevbe/121) Allah onları yaptıklarının en iyisiyle ödüllendirecek
buyuruyor. Yaptıklarının en iyisiyle ödüllendirilmek onun için biz ibadetleri
tekrar ederiz. Namazı, orucu tekrar ederiz. Haccı, sadakayı, zekatı tekrar
ederiz. Emri bir ma’rufu, cehdi cihadı, ilmi tekrar ederiz. Neden? Çünkü gümüş
namazda kalmak istemeyiz, altın namazı bulmak isteriz. Altında kalmak istemeyiz
platin namaza ulaşmak isteriz, oradan elmas namaza ulaşmak isteriz. Neden?
Çünkü içinde bir tane elmas namaz olursa en iyisiyle ödüllendirecek.
Diğerlerini de elmas namaz hizasına yazacak onun için.
32-) Elleziyne yectenibune kebairel' ismi
velfevahışe illel lemem* inne Rabbeke Vasi'ul Mağfireti, HUve a'lemu Bi küm iz
enşeeküm minel Ardı ve iz entum ecinnetun fiy butuni ümmehatiküm* fela tüzekkû
enfüseküm* HUve a'lemu Bi menitteka;
Onlar
ki, büyük suçlardan (şirk, iftira, öldürmek vb.
gibi) ve fevahişten (zina vb. gibi) uzak
dururlar; beşeriyetin sonucu ufak suçlar dışında... Muhakkak ki Rabbinin
mağfireti geniştir! O varlığınızı Esmâ'sıyla oluşturan olarak sizi daha iyi
bilir; arzdan (bedeniniz) sizi inşa ettiğinde ve analarınızın karınlarında ceninler
hâlindeyken! O hâlde nefslerinizi (benliğinizi) temize çıkarmaya çalışmayın! O, korunanın kim olduğunu (Esmâ'sıyla yaratanı olarak)
bilendir! (A. Hulusi)
32 -
Onlar ki günahın büyüklerinden: vebalden, fuhşiyyattan kaçınırlar, ancak ufak
tefek kusur başka, şüphesiz ki rabbin geniş mağfiretlidir, hem sizin her
hallerinize alemdir, sizi Arzdan inşa ettiği sıra ve sizler analarınızın
karınlarında cenînler iken, şimdi nefislerinizi tezkiyeye kalkışmayın odur en
bilen muttaki olanı. (Elmalı)
Elleziyne yectenibune kebairel' ismi
velfevahışe illel lemem* inne Rabbeke Vasi'ul Mağfirah büyük
günahlardan ve ahlaksızca, hayasızca fiillerden kaçınanlara gelince. Ufak tefek
kusurlar işleseler de kesin olarak bilsinler ki senin rabbin engin ve sınırsız
bir bağış sahibidir. Kusursuz ve hatasız kul olmaz. İnsan kusurludur. Rabbimiz
de insandan kusursuzluk beklemiyor, illel
lemem o. Yani kusur, hata işlerler. Ama büyüklerinden kaçınırlarsa Allah
küçüklerini bağışlayacaktır. Melek değil, rabbimiz insan istiyor.
[Ek bilgi-1; Büyük günahın neler
olduğu hususunda İslâm âlimlerinin şöyle bir ölçüsü vardır. "Allah'ın
yasakladığı her şey (günah) büyüktür." (Ebü’l Leys Semerkandi- Tefsiru’l
Kur’an)]
[Ek bilgi-2; Mesruk, Abdullah b.
Mesud'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Gözlerin zinası bakmak, ellerin
zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Bunu doğrulayan yahut yalanlayan
ise feredir. Eğer bu gerçekleşirse zina olur, bu gerçekleşmezse bunlar lemem
(küçük günahlar, kusurlar) olur. (el Camiu li
Ahkamil Kuran – Kurtubi)]
HUve a'lemu Bi küm iz enşeeküm minel Ardı ve iz
entum ecinnetun fiy butuni ümmehatiküm neden mi işte cevabı. O
yeryüzü toprağından sizi var ederken de, annelerinizin karınlarında cenin
halindeyken de sizinle ilgili her şeyi bilir. Yani sizin zaaflı olduğunuzu,
zayıf olduğunuzu, yetersiz olduğunuzu, kendi kendinize yetmediğinizi, ancak
Allahlı olunca ayakta kalabileceğinizi, Allah desteğini çekince burnunuzun
üzerine sürüneceğinizi çok iyi bilir.
Onun için de kusurlu, hatalı
olmanızı rahmetinden mahrumiyet olarak değerlendirmez. Sizi rahmetine muhatap
kılmak ister. Yeter ki bu konuda bir irade beyanında bulunun. Yeter ki bu
konuda adım atın. Yeter ki bu konuda onun yasakladığı o büyük günahlardan
kaçının. Onun dışında kalan küçükleri, hataları, kusurları, bilerek bilmeyerek
işlediğiniz o hataları o engin rahmet denizinde sizi yıkayarak arındırır. Bunu
bilin yani.
fela tüzekkû enfüseküm peki, ne
ister sizden? Sizden bir melek muamelesi, melekmiş gibi yapmanızı istemez. Ya
ne ister? Şu halde kendinizi yunmuş yıkanmış görmeyin. Kendinizi tezkiye
etmeyin. Yani ben pırıl pırılım iddiasında bulunmayın. Yusuf gibi olun. Belki
bir başka yaklaşımla, ifade ile, çünkü bu ifade Yusuf’a değil de Züleyha’ya da
atfedilebilir.
Ve ma uberriu
nefsiy. (Yusuf/53) ben nefsimi temize çıkarmam, tebriye etmem innen nefse
leemmaretun Bissui. Çünkü insan benliği kötüyü emreder. Yani insan
benliğinde bir zaaf noktası, negatif bir potansiyel var. Bu negatif potansiyel
niye var? Aslında insana irade verilirken insana eğer seçme yeteneği verilmişse
birden fazla seçenekte verilmelidir ki irade boşa gitmesin. Eğer seçeneğiniz
yoksa irade neye yarayabilir, ne işe yarayacak. Onun için insanda pozitif kutup
olduğu gibi negatif kutupta var. Negatif kutbun olması aslında insanın bir
zaafı değil iradenin kullanılması için şarttır.
HUve a'lemu Bi menitteka kimin
takvaya uygun davrandığını en iyi bilen odur. Kendinizi temize çıkarmayın.
Temizlerin bunun için çaba harcaması temizliğinin delaleti olarak yeter. Yani
temizlenmeye çalışın, arınmaya çalışın Allah’ın rahmet denizinin oluğunun
altına başınızı tutun, yüreğinizi göz yaşınızla yıkayın, rabbinizin eşiğine başınızı
koyun ve ya rabbi ben sana muhtacım, sen sana yetersin, ben bana yetmem, sen
bana da yetersin de. Allah’a muhtaç olduğunuzu asla unutmayın. Allah sizden
bunu istiyor. Ben pırıl pırılım, ben tertemizim demek aslında benim, senin
rahmetine ihtiyacım yok demekle aynı kapıya çıkar.
33-) Eferaeytelleziy tevella;
Yüz
çevirip geri döneni gördün mü? (A. Hulusi)
33 -
Şimdi gördün a? o çevrileni. (Elmalı)
Eferaeytelleziy tevella ey insan
görmez misin bize sırt çevireni.
34-) Ve a'ta kaliylen ve ekda;
Az (bir şey) verip, (sonra vermeyi - infakı kesip)
sımsıkı tutanı! (A. Hulusi)
34 -
Ve biraz verip de dayatıvereni. (Elmalı)
Ve a'ta kaliylen ve ekda azıcık
verip ardından keseni.
Bu ayetlerle ilgili şöyle bir
nüzul sebebi anlatılır. Velid Bin Muğire bir gün Resulallah’ın okuduğu Kur’an
dan etkilenir. Etkilendiğini gören arkadaşı der ki; Görüyorum ki çok
etkilenmişsin. “Evet, çünkü ya ölümden sonra bir hayat varsa diye düşünüyorum.
Ya varsa? O zaman yandık demektir” der. Velid Bin Muğire’nin etkilendiğini
gören bu arkadaşı der ki “Varsa eğer gel seninle bir pazarlık yapalım. Sen bana
şu kadar ödeme yap ben senin günahlarını satın alayım. Yani senin çekeceğini
ben çekeyim. Olur derler ve anlaşırlar. Velid bin Muğire bir parça öder o gün
ondan sonra söz verdiği miktarın geri kalanını ödemez. Yan onun inkarında da
samimi olmadığı ortaya çıkar. Yani iş bedel ödemeye gelince ona da yanaşmaz.
Burada ki Ve a'ta kaliylen ve ekda azıcık verip ardından keseni bununla
ilişkilendirirler. Ama doğrusu bu ayetler zaman ve zeminler üstü ayetlerdir.
Allah’a inancında samimi olmayan Allah için verirken de eli titrer, veremez.
Çünkü Allah’a güvenemez. Onun içinde arkasını keser. Belki bu böylesine genel
bir durumu izah içindir.
[Ek bilgi: Bu âyet-i kerîmenin
iniş sebebi şudur:
Hz. Osman (r.a) malını çokça
Allah yoluna infâk etti. Bunu gören Velîd bin Utbe dedi ki: "Sen malını
çarçur ediyorsun, Yarın muhtaç duruma düşeceksin. Harcama."
Hz. Osman (r.a): "Benim
günahım çoktur. Bu sarfımla günahlarıma keffâreti düşünüyorum," dedi.
Velîd dedi ki: "O malının
bir kısmını bana ver. Ben de senin günah yükünü üzerime alayım. Onun günahı
benim omuzum da olsun. Sen de bu yükten kurtulursun," dedi.
Bunun üzerine Osman bin Af-fan
(r.a) ona istediği kadar malından verdi, Hak Teâlâ bu yanlış alış-verişi
düzeltmek için bu âyet-i kerîmeyi indirdi. (Ebü’l Leys Semerkandi- Tefsiru’l
Kur’an)]
35-) E'ındehu ılmul ğaybi fehuve yera;
Gaybın
ilmi onun indînde de, o mu görüyor? (A. Hulusi)
35 -
Gayb ilmi yanında da artık görüyor mu? (Elmalı)
E'ındehu ılmul ğaybi fehuve yera
şimdi o gaybın bilgisine sahip olduğunu, onu gözlemlediğini mi iddia ediyor.
36-) Em lem yünebbe' Bima fiy suhufi Musa;
Yoksa
Musa'nın sayfalarında olanlar (bilgiler -
hükümler) haber verilmedi mi? (A. Hulusi)
36 -
Yoksa haber mi verilmedi Musâ’nın suhufundaki. (Elmalı)
Em lem yünebbe' Bima fiy suhufi Musa
yoksa ona bildirilmedi mi Musa’ya gelen vahiyde nelerin yer aldığı.
37-) Ve İbrahiymelleziy veffa;
O çok
vefalı İbrahim (-in sayfalarında olanlar)? (A. Hulusi)
37 -
Ve çok vefakâr olan İbrahim’in kindeki. (Elmalı)
Ve İbrahiymelleziy veffa dahası aynı
şeylerin vefa sahibi İbrahim’in vahyinde de olduğu ona bildirilmedi mi? Nedir
bu? İşte şu;
38-) Ella teziru vaziretün vizre uhra;
Hiçbir
günahkâr bir başkasının günahını yüklenmez! (A. Hulusi)
38 -
Ki doğrusu bir vizir çeken başkasının vizrini çekecek değil. (Elmalı)
Ella teziru vaziretün vizre uhra
kesinlikle hiç kimse bir başkasının yükünü yüklenemez. Bir başkasının
sorumluluğunu taşıyamaz. Herkes kendi sorumluluğunu taşır. Nasıl?
39-) Ve en leyse lil İnsani illâ ma se'a;
İnsan
için yalnızca çalışmalarının (kendisinden açığa
çıkanların) sonucu oluşacaktır! (A. Hulusi)
39 -
Doğrusu insanın sa'yinden başkası kendinin değil. (Elmalı)
Ve en leyse lil İnsani illâ ma se'a
ve insan başkasının değil sadece kendi çabasının karşılığını görecektir. Burada
dikkat buyurun lil mü’miniyn değil,
lil İnsanî. İnsan için çabasının karşılığı vardır. Mü’min ya da değil, insan
çabasının karşılığını görecektir. Dolayısıyla hiç kimsenin yaptığı zayi
olmayacaktır, açıktır. Çünkü;
Femen ya'mel
miskale zerretin hayren yerah.
Ve men ya'mel
miskale zerretin şerren yerah. (Zilzal/7-8) kim zerre miktar bir
hayır işlerse onu görür. Yani onun üstü örtülmez, o zayi olmaz.
[Ek bilgi; Horasan Valisi
Abdullah bin Tahir, büyük alim Hüseyin bin Fadl'dan Necm Suresi'ndeki 39. ayet
ile el-Bakara Suresi'ndeki 261. ayetin zahirde birbirleriyle çeliştiği hususunu
sordu. Hüseyin: «Adalet noktasından bakılırsa kişi ne yapmışsa onun için o
vardır. Fakat fazilet noktasından bakılırsa Allah dilediğini ona verir» dedi.
Bunun üzerine Vali, Hüseyin'in başından Öptü ve takdir etti. (Büyük Kur’an
tefsiri- İbn Kesir)]
40-) Ve enne sa'yehu sevfe yura;
Onun
çalışmasının sonucu da yakında görülecektir! (A. Hulusi)
40 -
Ve elbette sa'yi yarın görülecek. (Elmalı)
Ve enne sa'yehu sevfe yura ve elbet onun çabası günü geldiğinde kesinlikle
gözler önüne serilecektir. Yani burada sevfe
yura, aynen Ve men ya'mel miskale zerretin şerren yerah
(Zilzal/8) de olduğu gibi oradaki yerah ile yura adeta aynı yere atış
yapıyorlar. Görülecektir ya da görecektir, onu görür, veya görülecektir burada
olduğu gibi mechul fiil. Yani görmesi; karşılığını görmesi mi, yoksa zayi
olmaması, Daha doğrusu üstüne yatılmaması, hiçbir şeyin üstünün karartılmaması
anlamında mı.
Çağımızın
kadın müfessirlerinden Aişe Abdurrahman bu ikinci anlamda olduğunu söylüyor.
Görür ve Allah’ın rahmetini de böyle izah ediyor. Görür ama Allah rahmetiyle
muamele eder. Yani zerre kadar şerri yazılır, fakat Allah onun cezasını vermek
yerine affeder. Bu manada alıyor ki hoş bir yaklaşım.
Devam ediyor
E sayfasına geçiniz.
167. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder