4 Ekim 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. NECM (41 - 62)(167-E)



D sayfasından devam

41-) Sümme yüczahul cezael evfa;

Sonra ona tastamam (yaptıklarının) sonuçları yaşatılacaktır! (A. Hulusi)

41 - Sonra ona en değerli mükâfat verilecek. (Elmalı)


Sümme yüczahul cezael evfa sonunda o yaptıklarına karşılık eksiksiz ödüllendirilecektir.


42-) Ve enne ila Rabbikel münteha;

Muhakkak ki gidişin sonu rabbinedir! (A. Hulusi)

42 - Ve elbette nihayet rabbine gidilecek. (Elmalı)


Ve enne ila Rabbikel münteha en nihayet var oluşun son en son sınırı rabbine ait bir bilgidir. Başta O vardı, en sonra da yine O kalacaktır.

Küllü men 'aleyha fan,

Ve yebka vechu Rabbike ZülCelâli vel'İkrâm. (Rahman/26-27) her şey fanidir, fani olacaktır, geriye kalan sadece Celal ve ikram sahibi rabbinin zatıdır.


43-) Ve ennehu HUve adhake ve ebkâ;

Muhakkak ki "HÛ"dur, güldüren de ağlatan da! (A. Hulusi)

43 - Hakikat odur güldüren ağlatan. (Elmalı)


Ve ennehu HUve adhake ve ebkâ ve elbet ağlatan da O’dur güldüren de O. Yani insan psikolojisi Allah’ın müdahalesine açıktır. Afak ve enfüs Allah’ın müdahalesine açıktır. O enfüste de, yani iç dünyanızda da müdahil olandır. Allah iç dünyanızı da boş vermez. Onun için ne ağlamanızı, ne gülmenizi Allah’tan bağımsız anlamlandırmaya kalkmayın. Ağlattıysa bir hikmeti vardır, güldürdüyse arkasında ne var ona bakın.


44-) Ve ennehu HUve emate ve ahyâ;

Muhakkak ki "HÛ"dur, ölümü tattıran da (ilimle) dirilten (bâ's eden) de! (A. Hulusi

44 - Hakikat odur öldüren, dirilten. (Elmalı))


Ve ennehu HUve emate ve ahyâ dahası O elbet öldürendir ve diriltendir. Öldüren de O’dur, dirilten de O’dur. Allah hayatın her iki yüzüne de müdahildir. Hayat anlamını ölümle bulur. Ölüm ötesi olmasaydı ölüm öncesi hiçbir anlama sahip olmazdı. Onun için hayatı ve ölümü yarattı. Yarattı ki insan azmasın, yaptıklarının hesabını versin, iradesinin bedelini ödesin diye.


45-) Ve ennehu halekaz zevceyniz zekere vel ünsâ;

Muhakkak ki "HÛ", iki cinsi erkek ve dişi yaratan. (A. Hulusi)

45 - Hakikat odur erkeği dişiyi iki eş yaratan. (Elmalı)


Ve ennehu halekaz zevceyniz zekere vel ünsâ işte geldi, yine erkek ve dişi çiftleri yaratan da kesinlikle O’dur. Mahlukatın zıt kutupluluğuna bir delalettir bu ayet. Çift kutuplulardan birinde yer alan mahluktur, yaratılmıştır, Ona, yaratana ait bir sıfat verilemez. Onun içinde melekler de yaratılmıştır. Siz eğer görünmez varlıklara tapmaya kalkarsanız, onlara tanrı sıfatı vermeye kalkarsanız mahluka halık sıfatı vermeye kalkarsınız ki hem onlara dişilik erkeklik atfedersiniz, hem de onlara tanrı sıfatı verirsiniz sizinki nasıl bir çelişki diyor. Zımnen.


46-) Min nutfetin izâ tümna;

Sperm olarak atıldığında (Rahime)! (A. Hulusi)

46 - Bir nutfeden ekildiği zaman. (Elmalı)


Min nutfetin izâ tümna rahme atıldığı zaman bir meni damlasından.


47-) Ve enne aleyhin neş'etel uhra;

Muhakkak ki neş'e-i uhrâ (ikinci yaşam) O'nadır! (A. Hulusi)

47 - Şüphesiz ona aittir neş'eti uhrâ da. (Elmalı)


Ve enne aleyhin neş'etel uhra ve elbet öteki hayatı yaratmak ta O’na düşer. Bir önceki ayetle birlikte almalı. 45 ile 46. ayeti. Ve ennehu halekaz zevceyniz zekere vel ünsâ (45) Min nutfetin izâ tümna (46) erkek ve dişi çiftleri yaratan da kesinlikle O’dur, rahme atıldığı zaman bir meni damlasından yaratan O’dur manasına.

Ve enne aleyhin neş'etel uhra ve elbet öteki hayatı yaratmakta yine O’na düşer.


48-) Ve ennehu HUve ağnâ ve aknâ;

Muhakkak ki "HÛ"dur, ganî eden de fakir kılan da. (A. Hulusi)

48 - Hakikat zengin eden, sermaye veren o. (Elmalı)


Ve ennehu HUve ağnâ ve aknâ yine elbet zengin eden de O’dur, Mal mülk veren de diye çevirmişler ama akna kelimesi zıddı işaret etmesi gerekir. Ağna zengin eden, akna fakir eden gibi bir anlama sahip olması lazım. Fakat bu kelimenin kökeninde bu anlam var mı? Mekais sahibi bu kelimenin kökeninde ki bu anlamı kanâl diye göstermiş. Yani bizde kanal manasına gelen el kanâl. Suyu sınırlayarak, kontrol ederek bir yere sokmak. Burada da aslında zengin eden ve sınırlandıran, sınırlı veren, kısarak veren anlamına gelse gerektir ki Şevkâni de bu anlama dikkat çekmiş isabetli olarak.

Aslında bu Kur’an da ki yebsütur rizka limen yeşau ve yakdir. (Şûra/12) rızkı genişletir ve sınırlandırır. Ama Kur’an ın hiçbir yerinde rızkı keser yok. Yok çünkü Allah’ın rızkı kesmesi demek varlığını yok etmesi demek. Var olmak bile rızıktır. Onun için Fakir Allah’ın rızkını kestiği kimse değil sınırlandırdığı kimsedir. Nefes bir rızıktır, her nefes. Yaşadığı her an bir rızıktır. Çalışan beyni bir rızıktır, atan kalbi bir rızıktır, var oluşu bir rızıktır. Onun için Allah rızkını kestiğini yok eder, yok olur.


49-) Ve ennehu HUve Rabbuş şı'ra;

Muhakkak ki "HÛ"dur, Rabbüş Şi'ra (Sirius yıldızının Rabbi)! (A. Hulusi)

49 - Ve hakikat Şi'ranın rabbi o. (Elmalı)


Ve ennehu HUve Rabbuş şı'ra ve şira yıldızının rabbi de kesinlikle O’dur. Neden Şİra yıldızının rabbi O’dur? Şans ve uğur kaynağı olarak bilirlerdi cahiliye Arapları şira yıldızını. Bahtımız karardı ya da açıldı dediklerinde bu yıldıza bakarak böyle bir fal açarlardı. Bu sirius yıldızı olarak niteleniyor. Yaratılanı değil yaratana kulluk edin mesajı bu mesaj. Yani siz parmağın gösterdiği yere bakacağınız yere parmağa bakıyorsunuz. Parmak ayı gösterirken aya bakarlar parmağa değil. Yani sizi Allah, mahlukatın starı yaptı insanoğlunu, siz ise göğün starına tapıyorsunuz. Bu nasıl iş, bu nasıl nankörlük. Yani yıldızların da starı sizsiniz. Çünkü o sizin için yaratıldı. Fakat siz tuttunuz sizin için yaratılana tapmaya başladınız. İnsanoğlu böyle Allah’a sırt dönerse yapmayacağı ahmaklık yoktur.

[Ek bilgi; Ayetlerde söz edilen ve adına and edilen yıldız Sirius Yıldızıdır. Sirius galaksimizdeki, dünyamızdan en parlak görünen yıldızdır.
Tabii ki, koca galakside çok daha parlak yıldızlar vardır fakat bizim bulunduğumuz konumdan en parlak görünen yıldız odur. Sirius, eski mitlere ve inançlara göre, Dünya'ya gelen eski Tanrıların kendi dünyalarının bulunduğu noktanın, bu boyuttaki izdüşümlerinden birinin koordinatlarındadır.
Tabii, antik tanrılar sadece Sirius'tan veya bir başka yıldızdan gelmediler ya da eğer geldilerse onlar tanrıydılar da denemez. Sadece Sirius madde ötesi boyuttaki yıldızın izdüşümündedir diyoruz.
Bu yüzden de dünyada değişik zamanlarda, değişik yerlerde Sirius'u çok ciddiye alan bir çok kült kurulmuştur. Eski Mısırlılar için de Sirius çok önemli bir yıldızdı. Hatta Keops Piramitinin, kral odasındaki üst çıkış koridorunun direk olarak Sirius'u gözlemleyecek açıda yapıldığı söylenir. (Ata Nirun-Bülent Kısa)]


50-) Ve enneHU ehleke 'Adenil ula;

Muhakkak ki "HÛ"dur, önceki Ad'ı helâk eden. (A. Hulusi)

50 - Ve fil'vakı' o helâk etti evvelki Âdı. (Elmalı)


Ve enneHU ehleke 'Adenil ula ve elbet O helak etmiştir kadiym Ad kavmini.


51-) Ve Semude fema ebka;

Semud'u da... (Öyle ki) geriye (onlardan kimse) bırakmadı! (A. Hulusi)

51 - Ve Semûd’u da hiç bırakmadı. (Elmalı)


Ve Semude fema ebka ve Semud’u da helak etmiştir. Geriye onlardan hiçbir şey kalmamıştır. Ad ve Semud birlikte gelir farkında mısınız neden? Çünkü Ad uygarlığı çöle yapmıştı, muhteşem bir irem bağları, irem uygarlığı, fakat helak oldu. gitti geriye kalan bakiyesi bu sefer kayalara yaptılar medaini salihe. Çöle yaptık yıkıldı, kayalara yaparsak yıkılmaz. Yani ahlaklarında ve davranışlarında ve sapık inançlarında aramadılar da kusuru yapı malzemesinde aradılar. Orada da helak oldular.


52-) Ve kavme Nuhın min kabl* innehüm kânu hüm azleme ve etğa;

Daha önce de Nuh kavmini... Muhakkak ki onlar, evet onlar daha zâlim ve nefsanî yaşamda daha beterdiler. (A. Hulusi)

52 - Daha evvel de Nuh’un kavmini, çünkü bunlar pek zâlim, pek azgındılar. (Elmalı)


Ve kavme Nuhın min kabl tıpkı daha önceki Nuh kavmi gibi innehüm kânu hüm azleme ve etğa çünkü onlar zulümde ve azgınlıkta ileri gitmişlerdi.


53-) Vel mü'tefikete ehva;

Mü'tefikat'ı (helâk olmuş şehirleri; Sodom ve Gomore'yi) yerin dibine batırdı! (A. Hulusi)

53 - Mü'tefikeyi de Haviyeye attı. (Elmalı)


Vel mü'tefikete ehva tıpkı altı üstüne getirilen diğer toplumlar gibi.


54-) Feğaşşâha ma ğaşşâ;

Böylece bürüdü onları, bürüdükleriyle (suçlarının karşılığı olarak)! (A. Hulusi)

54 - Sardırttı da onlara o sardırdığını. (Elmalı)


Feğaşşâha ma ğaşşâ derken kuşatan şey onları çepeçevre kuşattı ve tarihe gömdü.


55-) Fe Bi eyyi alai Rabbike tetemara;

Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinden kuşku duyarsın! (A. Hulusi)

55 - Şimdi rabbinin hangi eltafına şekkedersin? (Elmalı)


Fe Bi eyyi alai Rabbike tetemara şu halde ey insan rabbinin hangi nimetinden dolayı hesaba çekileceğinden şüphe edersin, kuşku duyarsın.Yani Sümme le tüs'elünne yevmeizin 'anin na'ıym. (Tekasür/8) verilen her nimetten o gün hesaba çekileceksiniz


56-) Hazâ neziyrun minen nüzüril ula;

İşte bu da önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır! (A. Hulusi)

56 - Bu işte o evvelki inzarlardan bir inzar. (Elmalı)


Hazâ neziyrun minen nüzüril ula işte bu önceki uyarıların nevinden, cinsinden bir uyarıdır.


57-) Ezifetil azifetü;

O yaklaşan (ölüm) yaklaştı! (A. Hulusi)

57 - Yaklaştı yaklaşıcı. (Elmalı)


Ezifetil azifetü dehşet anı yaklaştıkça yaklaşıyor. Bu son saat ama Isfahani bunu insanın ölümü olarak açıklıyor, mümkindir.


58-) Leyse leha min dûnillâhi kaşifetün;

Onu Allâh dûnunda (ölüm sıkıntısını) açacak biri yoktur. (A. Hulusi)

58 - Yoktur ona Allah dan başka açıcı. (Elmalı)


Leyse leha min dûnillâhi kaşifetün Allah’tan başka kimse onun perdesini aralayamaz o dehşet anının.


59-) Efemin hazel hadiysi ta'cebun;

Şimdi siz bu olayı (ölümle başlayan ölümsüz hayatı) acayip mi buluyorsunuz? (A. Hulusi)

59 - Şimdi siz bu kelâma mı teaccüb ediyorsunuz. (Elmalı)


Efemin hazel hadiysi ta'cebun ne yani siz bu kaçınılmaz olayın haberini tuhaf mı karşılıyorsunuz, garibinize mi gitti, tuhafınıza mı gitti.


60-) Ve tadhakûne ve lâ tebkûn;

Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz! (A. Hulusi)

60 - ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? (Elmalı)


Ve tadhakûne ve lâ tebkûn ve dahi ağlanacak halinize gülüyorsunuz ha? Ağlamak yerine gülüyorsunuz ağlanacak halinize.


61-) Ve entum samidun;

Siz keyfinize bakıp oyalanıyorsunuz! (A. Hulusi)

61 - Siz mi kafa tutuyorsunuz hey gafiller? (Elmalı)


Ve entum samidun üstelik bir de kafa tutuyorsunuz ha?


62-) Fescudu Lillâhi va'budu;

Secde edin (Esmâ'sıyla hakikatiniz olan) Allâh'a (indîndeki "yok"luğunuzu fark edin) ve kulluğunuza devam edin. (62. âyet secde âyetidir.) (A. Hulusi)

62 - Haydi secdeye kapanın ve kulluk edin. (Elmalı)


Fescudu Lillâhi va'budu artık bırakın bu tafra satmaları, bırakın bu yamuk tavırları da Allah’ın buyruğuna teslim olun, O’nun önünde yerlere kapanın ve yalnızca O’na kulluk edin.

Ya rab, İman ile yaşat, iman ile öldür, cennet ile ebediyen yüzümüzü güldür, rızanı buldur, sana karşı kafa tutan küstahlardan etme bizi. Amin..!


Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

167. videonun sonu.
167. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder