A sayfasından devam
8-) Ella tatğav fiyl miyzan;
Ki o
mîzanda haksızlık etmeyesiniz (dengede biri
ağır basarak diğerinden mahrum kalmayasınız).
(A. Hulusi)
08
- Ki taşmayın mizanda. (Elmalı)
Ella tatğav fiyl miyzan ki siz ey
insanlar dengeyi bozup ölçüyü kaçırmayın. Yani Allah bir denge koydu her şeye,
sizin içinize de koydu, sizin içinde koydu. Akıl dengesi, düşünce dengesi,
duygu dengesi, eylem dengesi. Bu dengeyi bozmayın. Bu dengeyi bozmak nedir
biliyor musunuz? Güneşin ölçüsü kaçarsa ona kıyamet diyoruz. Kozmik kıyamet.
Sizin de ölçünüz kaçarsa bu da insanın kıyameti olur. Kendi kıyametinizi kendi
ellerinizle koparmayın.
9-) Ve ekıymulvezne Bil kıstı ve lâ tuhsirul
miyzan;
Değerlendirmeyi
(Ulûhiyet hükümlerine göre) adaletle yaşayın ve mîzanı dengelemede yanlış yaparak
hüsranı yaşamayın! (A. Hulusi)
09 - Ve
doğru tutun adaletle tartıyı da aksatmayın mizanı. (Elmalı)
Ve ekıymulvezne Bil kıstı ve lâ tuhsirul miyzan
yine istikamet ve adaletle ölçüp biçin. Ölçüp biçme işini istikametli ve
adaletli yapın. Ölçme değerlendirme yaparken asla haksızlık yapmayın ve lâ tuhsirul miyzan. Yani; Mizan
terazi demek. Aslında sadece katı şeyleri, cisimleri ölçüp tartan şeyler değil
teraziler aynı zamanda soyut hükümler verirken de akıl terazisini kullanırız.
Akıl terazisinde de hata yaparız. Ölçüp tartarken, değerlendirirken, kıymet
hükmü verirken eğer akıl terazimiz doğru ölçmezse, doğru tartmazsa ne yaparız?
Büyüğe küçük, küçüğe büyük. İyiye kötü, kötüye iyi, hakka batıl, batıla Hakk
muamelesi yaparız. Kâra zarar, zarara kâr deriz. İşte Kur’an bunu demememiz
için akıl terazimizin ayarını yapar. Kur’an ın insan aklını, tasavvurunu,
şahsiyetini inşasının amacı budur ve burada da bu vurgulanmıştır.
Kozmos – Kaos. Birbirinin zıddı
değil mi? Kozmos kainatta ki düzen. Kaos ise bu düzenin bozulması. Tıpkı bunun
gibi insanın iç dünyasında da bir kozmos ve kaos var. Kozmosa karşılık düşen
adalet, kaosa karşılık düşense zulümdür. Denge, dengesizlik. Bu her şey için
böyledir. Ekolojik denge, ekonomik denge, psikolojik denge, toplumsal denge,
hayat dengesi. Bunlardan hangisi bozulursa insanoğluna büyük problem olarak
yansır ve insan mutluluğunu kendi elleriyle asar.
10-) Vel Arda veda'aha lil enam;
Arz (Beden) ki, mahlûkatı (mikro evreni) onda
oluşturdu! (A. Hulusi)
10 - Arza
da bir tevazu' verdi berayı enam. (Elmalı)
Vel Arda veda'aha lil enam yine O
yer yüzünü insanların ayağı altına özenle, özene bezene döşemiş sermiştir.
11-) Fiyha fakihetün vennahlu zâtul ekmam;
Bir
meyve (insan)
var onda (arzda);
tomurcuklu (açılıma hazır) hurma ağacı (beyin)! (A. Hulusi)
11 - Onda
bir meyve, ve ikmaliyle duran nahli benam. (Elmalı)
Fiyha fakihetün vennahlu zâtul ekmam
yine orada envai çeşit meyveler, salkım saçak hurma ağaçları vardır. Aslında
Kur’an da bu örnek sık verilir ama bu surede daha sık veriliyor. Meyve. Yer
yüzünü döşemekle kalmadı Allah. Sadece döşese iyi. Yani sizin için olmazsa
olmaz bir misafirhane yaptı. Ama misafirhaneyi yapıp bırakmadı, sizin için
zaruretleri koydu, onun yanına ihtiyaçlarınızı da koydu. Onun yanına bununla da
yetinmedi Allah’ın insanoğluna, sevgi ve şefkatine bakın ki güzellik
ihtiyacınızı, estetik ihtiyacınızı da karşıladı.
İşte ağaç örneği budur. Ağaçlar
zaruri yattan olan oksijen üretirler. Bu muhteşem işlemi yapan ağaçlar aynı
zamanda meyveleri ile bitkiler bizi beslerler. Soframıza ekmek olarak gelir
buğday, meyve olarak gelir. Karbon hidratlar olarak gelir. Ama aynı zamanda
dolaylı olarak et olarak gelir. Yani et meyvedir, dolaylı bir meyvedir. Bununla
da yetinmezler. Bitkiler dünyası güzellik ihtiyacımıza da cevap verirler. Çiçek
olurlar, gül olurlar ve burcu burcu kokularıyla, can alıcı renkleriyle
dünyamızı güzelleştirirler. Yani rabbimiz sizi yaratıp atmadım sizin her türlü
ihtiyacınızı da gözettim imasında bulunuyor.
12-) Velhabbu zül asfi verreyhan;
Filizlenmiş
tohumlar (uç vermiş hakikat fikirleri) ve hoş kokulu bitkiler (insanî
hakikatin getirisi davranışlar) var. (A.
Hulusi)
12 - Ve
o çimli dâneler ve o hoşbu' reyhan. (Elmalı)
Velhabbu zül asfi verreyhan işte
geldi ve filizlenen danelerle, başaklarla, hoş kokulu çiçekler verdi. İşte
geldi! Sadece zaruret olan ekmeğinizi vermedi, aynı zamanda estetik ihtiyacınız
olan, güzellik ihtiyacınız olan hoş kokulu çiçekleri de verdi. Nimetler
gerdanlık gibi. İnsanoğlu gerdan, yer yüzünün göz bebeği. Bu gözbebeği gerdana
dizilmiş birer gerdanlık. İnsanoğluna söylenen şu; Gerdanlıklar gerdanlar
içindir, ey insanoğlu gerdanları gerdanlığa kurban etme. Yani sen Allah’a
kurban ol, Allah’a adan adanacaksan. Allah diğer nimetleri sana kurban etti.
Seni ise kendisine ayırdı. Sen gerdansın, gerdan gerdanlığa kurban olmaz. Değerini
bil, kıymetini bil.
13-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;
Hakikat
böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan
Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin)
nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)
13 - Şimdi
rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)
Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban
o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar eder, hangisini yalanlarsınız.
Küma; ikil zamiri, tensiye zamiri
neyi ifade eder sorusu müfessirler tarafından farklı farklı yorumlar olmuş.
1 – Kadim müfessirlerin çoğunluğu
bu ikili zamirin, tensiye zamirinin insan ve cinlere gittiğini söylerler. Fakat
bu yüz yılın din müfessirlerinden İbn. Aşur Kur’an cinlere değil, insana nazil
olmuştur diyerek bu görüşün isabetli olmadığını söyler.
2 - İkinci görüş; Bu ikili zamir, tensiye zamiri
iman ve küfre gider derler. Yani ey iman eden ve inkar eden insan o halde
rabbinizin hangi bir nimetini inkar edersiniz, yalan sayabilirsiniz. Yani tamam
iman eden etti, ama ey inkar eden insan sen inkarcısın ama Allah’ı inkar
ederken sana verdiği nimetleri kullanarak inkar ediyorsun. Allah’ı inkar
ettiğin dilin bile Allah’a ait. O halde bu nankörlük niye. Bu ikili zamirin
küfür ve imana delalet ettiğini söylerler ki iki denizin kavuşmasından söz eden
19- 20. ayetler buna gönderme yapar gibidir.
3. Üçüncü görüş, ki bu bendeniz
böyle düşünüyorum; Varlığın çift kutupluluğuna delalet eder. Bu Küma ikili
zamiri. Ey çift kutuplu varlıklar yaratılmış olmanın temel yasasıdır çift
kutupluluk. Yaratılmış hiçbir şey yoktur ki tek kutuplu olsun, tek olmak Allah’a
mahsustur. Yaratılmış her şey zıddıyla kaimdir. Onun için ey zıddıyla kaim olan
mahlukat anlamına gelir. Görünen iradeli varlıklar, görünmeyen iradeli
varlıklar. Ya da insanın görünen boyutu, görünmeyen boyutu. Her iki boyutuyla
birlikte insanın görünen nimetleri, görünmeyen nimetleri. İnsanın bedeni için
var edilen nimetler, ruhu için var edilen. İnsanın aklı için var edilen
nimetler, midesi için var edilen nimetler. Vahiy gibi insanın aklı için
indirilen nimetler, meyve gibi, sebze gibi, ekmek gibi, et gibi insanın midesi
için indirilen nimetler. Yani her ikisine de muhatap olan insan. O halde
rabbinizin hangi bir nimetini inkar edersin, yalanlarsın. Yani manevi nimetini
mi, maddi, nimetini mi. Kalbine indirdiği vahyi mi, bedenin için yarattığı şu
bin bir türlü nimetleri mi, hangisini inkar edersin.
4 – Dördüncü bir görüşte bunun
te’kit, te’yit ve tekrar olduğu görüşüdür ki Razi’nin görüşüdür bu. Yani iki
kez Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban
o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan sayarsınız, o halde rabbinizin
nimetlerinden hangisini yalan sayarsınız şeklinde iki kez tekrara delalet
ettiği görüşü var.
[Ek bilgi; 5 - Ayrıca belâ ve
musibetleri kaldıran, rahatlık veren keyfiyete de denir. Sık sık bu âyet-i
kerîme tekrar edilerek. (Ebü’l Leys Semerkandi-Tefsir-ül Kur’an)]
14-) Halekal'İnsane min salsalin kelfahhar;
Yarattı
insanı (bedenini)
pişmiş kuru balçıktan (elementler). (A. Hulusi)
14 - Fağfur
gibi bir salsâldan insanı yarattı. (Elmalı)
Halekal'İnsane min salsalin kelfahhar
o insanı sanki ateşte pişirilmiş gibi kurutulmuş çamurdan yarattı.
15-) Ve halekalCanne min maricin min nar;
Cann'ı
(cin sınıfını - görünmez varlıkları) da dumansız ateşten (radyasyon
- ışınsal enerji - elektromanyetik dalga bedenli)
yarattı. (A. Hulusi)
15 - Bir
maric ateşten de o cannı yarattı. (Elmalı)
Ve halekalCanne min maricin min nar
görülmeyen varlıkları da, çözülmesi zor ateş türü bir karışımdan yarattı.
Kavranması, anlaşılması, çözülmesi zor, ateş türü bir karışımdan yarattı.
Yer yüzünün insandan önceki
iradeli varlığı cinlerdir. Biz bunu Kur’an dan öğrenmiş oluyoruz. Hicr
suresinde bu açıkça yer alıyor. Cinler yer yüzünde insandan önce iradeyi temsil
ediyorlardı, seçmeyi temsil ediyorlardı. Yani insanın selefi onlar, insan ise
onların halefidir. Belki halifeyi bu çerçeve de anlamakta mümkündür. Yer
yüzünün yaratılış aşamalarından ateş topu haline ve soğumuş haline ayrı ayrı
bir atıf olarak anlaşılabilir bu hikaye. Ateş topu haline bir atıftır, yani yer
yüzünün ateş topu zamanlarında yer yüzünü Allah iradesiz varlıklardan noksan
bırakmadı, soğumuş zamanında da insanla iradeli varlıklardan mahrum bırakmadı.
Onun için bu ikisine arka arkaya yer yüzünün yaratılış aşamasına iki aşamasına
ve bu iki yaratılış aşamasında ki iki ayrı iradeli varlığa birer atıf olma
ihtimali mümkindir.
Basit bir hammadde den mucizevi
bir varlık çıkarmak zımnen ayetlerin söylediği bu. İrade nimetini inkar
nankörlüktür diyor. Allah basit bir varlıktan muhteşem bir varlık var etti, insan
gibi ve irade verdi. İşte bu nimetin şükrünü istiyor ve diyor ki;
16-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;
Hakikat
böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan
Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin)
nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)
16 - Şimdi
rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)
Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban
bu basit özden iki muhteşem inşa yaptı. Birisi beden, ceset, diğeri ruh.
Dolayısıyla hangi birini yalanlayabilirsiniz. Bunlardan hangisini yalanlayabilirsiniz.
Bu basit temelden, bu karmaşık ve muhteşem şah eseri yaratan Allah’ın hakkını
nasıl ödeyebilirsiniz.
17-) Rabbulmeşrikayni ve Rabbulmağribeyn;
İki
doğuş yerinin (dünya ve ölüm ötesi yaşam boyutu) Rabbidir ve iki batış yerinin (dünya ve kabir âlemi)
Rabbidir. (A. Hulusi)
17 - Hem
iki Meşrikın rabbi hem iki Mağribin rabbi. (Elmalı)
Rabbulmeşrikayni ve Rabbulmağribeyn O
iki doğunun da rabbidir, iki batının da rabbi. Gün doğumunun ve gün batımının
iki uç noktası arasına delalet eder. bu iki doğu ve iki batı. Zımnen söylediği
şudur ayetin Allah kainatın sanîi, Banîi ve kayyumudur, ayakta tutanıdır.
Dolayısıyla sen varsan Allah’ın merhameti sayesinde varsın, bunu nasıl inkar
edebilirsin.
[Ek bilgi; "Meşrikeyn ve
mağribeyn" (iki doğu ve iki batı) ifadesiyle, kış ve yaz mevsimlerinin en
kısa ve en uzun günleri kastediliyor olabilir. Ya da yeryüzünün yarı küresidir.
Kış mevsiminin kısa günlerinde
güneş, en dar açıdan doğar ve batar, yaz mevsiminin en uzun günlerinde güneş en
geniş açıdan doğar ve batar. En uzun ve en kısa iki gün arasındaki günlerde
güneşin doğuş ve batışı her gün farklı açılarda olur. Nitekim başka bir ayette
(Meariç: 40) "Doğuların ve
Batıların Rabbi" ifadesi kullanılmıştır.
Ayrıca güneş bir yarı kürede
doğarken, diğer bir yarı kürede batar. Bu şekilde düşünürsek, yeryüzünün iki
doğusu ve iki batısı olmuş olur. "Doğuların ve batıların Rabbi"
ifadesi de birkaç anlama gelebilir,
1) Güneş Allah'ın emriyle
doğar ve batar, ayrıca bu, her gün farklı açılarda vuku bulur.
2) Yeryüzünün de güneşin de
sahibi O'dur. Çünkü bunların ayrı ayrı sahipleri olsaydı, bu kadar uyum içinde
bulunamazlardı.
3) Doğunun ve batının ve
ikisinin arasındaki her şeyin sahibi Allah'tır. Tüm bunları yaratmak ve güneş
ve yeryüzünün hikmete dayalı nizamını kurmak O'na aittir. (Ebü’l Alâ
Mevdudi-Tefhim-ül Kuran)]
18-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;
Hakikat
böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan
Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin)
nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)
18 - Şimdi
rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)
Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban
o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz.
19-) Meracelbahreyni yeltekıyan;
Salmıştır
(melekiyet ve hayvaniyet; şuur ve bilinç) iki denizi; kavuşup kucaklaşıyorlar. (A. Hulusi)
19 - Salmış
iki deryayı demâdem çatışırlar. (Elmalı)
20-) Beynehüma berzahun lâ yebğıyan;
Aralarında
bir berzah var, birbirinin sınırını aşamıyorlar (ikisi de kendi boyutunda gereğini yaşıyor).
(A. Hulusi)
20 - Beyinlerinde
bir berzah bagy eylemezler bir ân. (Elmalı)
Meracelbahreyni yeltekıyan (19) Beynehüma berzahun lâ yebğıyan O iki denizi saldı
ama ikisi birbirine kavuşsunlar diye saldı. Fakat aralarında aşamayacakları da
bir engel koydu. İki denizi bir birine saldı ki kavuşsunlar. Ama Meracelbahreyni
yeltekıyan, Beynehüma berzahun lâ yebğıyan ikisi arasında aşılmaz bir duvar
var.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
169. sayfayı toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder