C sayfasından devam
21-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;
Hakikat
böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ
özelliklerinin - şuur ve bedeninizin)
nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)
21 - Şimdi
rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)
Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban
o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz.
Burada açıkça söylenen şey bir
yasaya delalet ediyor ki o zaten bugün artık bilinen bir yasa. Nedir? Bazı
boğazlarda açık denizler ve kapalı denizlerin kavuştuğu yerlerde su olduğu
halde su birbirine girmiyor. Bir miktar öteden alınan su örneği ile öbüründen
alınan su örneğinin elementer yapısı farklı, kimyasal yapısı farklı. Çok
ilginç. Yani sanki arada bir duvar var, görünen bir şey yok. Fakat birbirinden
ayrı duruyor. Bunu, bu fiziki mucizeye bir işaret var.
Hatta ilginçtir çağımızın merhum
büyük bilim adamlarından Fransız mühtedisi bir gün Kaptan (Jagues) Cousteau da
Kur’an ın bu mucizesini aktarır. Maurice Bucaille. Fransız
muhtedisi Müslüman. Arkadaşı olan Kaptan Cousteau’ya Kur’an da ki bu ayeti
aktardığında Cousteau; “Bunu Kur’an mı söylüyor?” Der. “Bunu 1400 yıl evvel mi
söylemiş, biz bunu yeni keşfettik.” Diyerek hayretini ifade eder.
[Ek bilgi; Büyük denizlerin
birleşim noktalarında meydana gelen doğal bir engel, bu denizlerin
özelliklerinin birbirine geçmesini önlemektedir. Mesela Akdeniz’in kendine özgü
bitki örtüsü ve hayvanları, Atlas okyanusunun da yine kendine özgü bir ortamı
vardır. Atlas okyanusunda ki bazı hayvanlar, Akdeniz’de yaşayamadığı gibi,
Akdeniz de ki bazı hayvanlar da Atlas okyanusunda yaşayamaz. Eğer bu denizlerin
suları birbirine karışmış olsaydı hiç birinin ortamı diğerinden farklı
olmayacaktı.
İşte aradaki doğal engel
denizlerin özelliklerini korumakta birinin özelliğinin diğerine geçmesine engel
olmaktadır. (Prof. Dr. Süleyman Ateş- Yüce Kur’an ın çağdaş tefsiri)]
Ama bence bu ayetlerde daha derin
bir şey söyleniyor, daha derin bir ahlaki ve insani karşılığı var. Ne bu
karşılık? İman ve küfür. İki deniz, iki ayrı inanç, iki ayrı bakış açısı, iki
ayrı hayat tarzı adeta Mekke’de ki Müslümanlara bir teselli bu. Siz küfür
denizi içindesiniz, fakat karışmıyorsunuz. Allah sanki aranızda bir duvar var
gibi sizin imanınızı koruyor. Mekke’de ki ortamın bir ifadesi aslında.
Karıştırmıyor sizi, sizin imanınızı görünmez duvarlarla koruyor.
..sedden ve min halfihim sedden feağşeynahüm
fehüm lâ yubsırun. (Yasin/9) adeta yasinde ki bu ayete bir gönderme.
Önlerinde bir set, arkalarında bir set var, göremezler, göremiyorlar.
Dolayısıyla görünmez duvarlarla Allah kendisine iman edenleri koruma altına
alıyor. Sanki böyle bir ima var gibi geliyor bana.
22-) Yahrucu minhümellü'lüü velmercan;
Çıkıyor
onlardan inci ve mercan (çeşitli özellikler). (A. Hulusi)
22 - Çıkar
onlardan inci ile mercan. (Elmalı)
Yahrucu minhümellü'lüü velmercan
(sonraki ayetle birlikte)
23-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;
Hakikat
böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan
Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin)
nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)
23 - Şimdi
rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)
Yahrucu minhümellü'lüü velmercan (22) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o ikisinden
irili ufaklı inciler çıkar. Mercan Arap dilinde bizde ki şu anda mercan
resiflerine verilen isim olmaktan daha çok, büyük inciye verilen isim olarak
şöhret bulmuş. Onun için irili ufaklı inciler diye çevirdim. O halde rabbinizin
nimetlerinden hangi birini inkar edersiniz.
Önceki yorumumun bir devamı
sadedinde. Küfür perdesinin altında inciler gizlenir. O küfür denizinde
bakarsın öyle inciler yatar ki can alıcı inciler. Sen o incileri ara, o
incilere dua et. Ki Resulallah mesajı almıştı. “İki Ömer’den birini ya rabbi”
diyordu. Biri Ebu Cehil, biri Ömer Bin Hattab. İki Ömer’den birini. Küfür
denizinde ki incilere göz dikmişti Resulallah. Gözü incilerdeydi. Çünkü küfür
perdesinin altında gizleniyordu. Tıpkı midye kabuğunun içinde gizlenen inci
tanesi gibi.
Yine Resulallah; “İnsanlar
madenler gibidir” diyordu. Ennasü meadiynü hıyarhüm fiyl cehliyye fe hıyarühüm
fiyl İslâm. Cahiliye de değerli olanı İslam da da değerli olur. Yani madeni değerliyse
eğer. Küfür denizinin içinde, üstü küfür örtüsüyle örtülmüş olsa dahi o örtüyü
açtığınızda, onu keşfettiğinizde, kabuğu kırdığınızda, ortaya çıkardığınızda,
gerdana dizdiğinizde o işlevini yapar. İncidir o. İmanda da üstün olur. Biz
Resulallah’ın bu sözleriyle bu ayetleri yan yana getirdiğimizde gerçekten
müthiş bir okuma görüyoruz.
Yine Buhari’nin naklettiği beni
çok etkileyen bir başka hadis var. İnsanlar develer gibidir bazen yüzü bir
arada bulunur da binecek bir tane bulamayabilirsin diyordu. İşte bütün bunları
yan yana dizip bu ayetlerin söylediğinin ötesinde söylemek istediğini daha
derin anlayabiliriz.
En azılı kafirin en derinlerinde
fıtrat incisi yatar onun için%100 kafir bir insan yoktur. İçinin en
derinlerinde bir tarafı Müslüman’dır, en azından fıtrat. Siz oraya hitap
etmeye, oraya ulaşmaya, onu oradan diriltmeye, onu orasından yakalamaya bakın.
Onun orasını muhatap alıp, onun orasını sevmeye ve onun orasından sarsmaya
dikkat edin. Unutmayın Fıtrat Mü’mindir. Siz o fıtrat incisi için küfür
kabuğunu yarmak zorundasınız. Eğer küfür kabuğunu atar, fıtrat incisine
ulaşırsanız o inci de size müteşekkir kalacaktır.
24-) Ve lehulcevarilmünşeatu fiylbahri
kel'a'lam;
O'nundur,
denizde (Hakikat ilminde) inşa olunmuş, dağlar gibi (oluşturulmuş benliklerle yaşamda) akıp
giden gemiler (bedenler)! (A. Hulusi)
24 - Hem
onun denizde akıp giden o münşeâti alem nişan. (Elmalı)
Ve lehulcevarilmünşeatu fiylbahri kel'a'lam
yüce dağlar gibi denizde hızla akıp giden koca gemiler O’nun yasalarına tabidir.
25-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;
Hakikat
böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan
Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin)
nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)
25 - Şimdi
rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)
Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban
o halde ey görünen ve görünmeyen varlık çiftleri, ey iradeli varlık çiftleri
rabbinizin nimetlerinden hangi birini yalanlayabilirsiniz.
Tatlı- tuzlu tüm suların yasası
Allah tarafından konulmuştur. Bu ayet çiftini böyle açıklaya biliriz. Zımnen
Allah’ın iradesi İman küfür gibi her türlü hayatın içinde ki durumların üstünde
ve ötesinde, tüm tavır alışların üstünde ve ötesinde tecelli eder.
Su akıllıdır, ben bu ayeti biraz
da böyle anlıyorum. Su mucizedir. Su akıllıdır. Gerçekten de son yılların en
tipik araştırmasıydı Japon bilim adamının su molekülleri üzerine yaptığı
araştırma. Su molekülleri üzerine yaptığı araştırmada çok özel bir yöntemle
moleküllerin fotoğrafını çekmişti bu bilim adamı. Moleküllerin yanında
sevgiden, Allah’tan söz edildiğinde moleküller muhteşem bir düzene giriyor,
kozmos oluşturuyor, harikulade şekillere
giriyor, ama şeytandan söz edildiğinde, küfredildiğinde bu düzen bozuluyor,
kaosa giriyor, çok kötü bir biçim alıyordu ve her ikisinin de fotoğraflamayı
başarmıştı bu bilim adamı. Adeta 2/3 su olan insanın moleküllerinin Allah
deyince, iman deyince,cennet deyince, yani besmeleli bir insanın moleküllerinin
nasıl güldüğünü, nasıl muhteşem güzellikler sergilediğini gösterir gibiydi.
Gerçekten de ilginç bir sonuçtu. Onun için su akıllıdır, su mucizedir ve suya
dikkat çekiyor. Rabbinizin hangi bir nimetini inkar edersiniz uyarısıyla.
[Ek bilgi; Su
Mucizesi]
26-) Küllü men 'aleyha fan;
Arzda (bedensel yaşamda) kim varsa
hepsi fânidir (her bedendeki nefs - bilinç
ölümü tadar). (A. Hulusi)
26 - Üzerindeki
her kes fanî. (Elmalı)
Küllü men 'aleyha fan Oradaki her
varlık fanidir. Yani yer yüzünde ki. Hatta şu alemde ki her canlı, hatta şu
alemin kendisi fanidir, yok olacaktır.
27-) Ve yebka vechu Rabbike ZülCelâli
vel'İkrâm;
Zül'Celâli
vel'İkrâm Rabbinin vechidir (Esmâ mânâları) Bakıy olan! (A. Hulusi)
27 - Bakı
o Rabbinin yüzü o zülcelâli vel'ikram. (Elmalı)
Ve yebka vechu Rabbike ZülCelâli vel'İkrâm
baki kalacak olan sadece celal ve ikram sahibi, azamet ve ihtişam sahibi
rabbinin zatıdır.
küllü şey'in
halikün illâ vecheH. (Kasas/88) bu da başka bir ayet O’nun zatı
dışında her şey helak olacaktır, yok olacaktır diyor. Çift kutupluluk
yaratılmışlığın esasıdır. Yaratılmışlıksa ebedi olmamanın illetidir. Ne ki
yaratılmıştır, o ebedi değildir. Onun için burada insana söylenen çok derin bir
öğüt var. Ey mahluk, ey yaratılmış olan insan Halîkla ayaklaşma, yaratanla
ayaklaşmaya kalkma. Yaratanla yarışmaya kalkma. Kaybedeceğin bir yarıştır bu.
Haddini bil. Haddini bilirsen değerini de bilirsin, değerini bil. Eşyaya kul
olma, Allah’a isyan etme. Kul olacaksan Allah yeter. Allah’a kul ol ki hakkını
tam veren tek kapı odur. Senin kulluk bedelini eksiksiz ödeyecek tek hazine
O’na aittir. Kula kul olur, eşyaya kul olursan ucuza gidersin ey insan. Zımnen
söylenen bu.
Celal ve
ikram sıfatları geçiyor. Aslında kahır ve lütuf sıfatları. Surenin tamamına
yayılmış olan çift kutupluluk burada da gözüküyor. Allah’ın sıfatlarının
birbirini dengelediği bu çifte sıfatla bize hakikati duyuruyor ayet.
28-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;
Hakikat
böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan
Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin)
nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)
28 - Şimdi
rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)
Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban
o halde rabbinizin nimetlerinden hangi birini yalanlayabilirsiniz, inkar
edebilirsiniz. Yani Celal sıfatıyla, Cemal sıfatıyla tecelli eden Celal
sıfatıyla tecelli edip suçluyu cezalandıran, Cemal sıfatıyla tecelli edip sevap
işleyeni ödüllendiren Allah’ın her iki tecellisi de nimettir. Her iki tecellisi
de şükredilmesi gereken nimettir. Hangi birinin hakkını ödeyebilirsiniz.
29-) Yes'eluhu men fiysSemavati vel'Ard* külle
yevmin HUve fiy şe'n;
Semâlarda
ve arzda ne varsa O'ndan talep eder; "HÛ" her "AN" yeni
iştedir! (A. Hulusi)
29 - Ondan
dilenir göklerde hem yerde olan «kulle yevmin huve fi şe'n».(Elmalı)
Yes'eluhu men fiysSemavati vel'Ard
göklerde ve yerde bulunan her varlık O’na muhtaçtır. Lafzen O’ndan ister, O’na
yalvarıp yakarır. Varlık kategorileri İslam’da üçtür; Vacip varlık, mümkin
varlık, muhal varlık. Vacip varlık Allah’tır. mümkin varlık; varlığı
kendiliğinden olmayıp bir başkasına borçlu olan varlıktır ki tüm mahlukattır.
Allah’a borçludur. O ol der olur, öl der ölür. Muhal varlık ise farzı muhaldir,
aslında yokluktur. O varlığı anlamamız için farzı muhal olarak konmuş bir
kategoridir.
Rolünü seni yaratan yazar. Bu
ayetlerin söylediği zımni olarak bu. Allah’tan rol çalmaya kalkma ey insanoğlu,
Allah senin rolünü yazmıştır, Allah’tan rol çalmaya kalkma, yani tanrılığa
kalkışma. Bu rol çalmaktır. Allah’a ait rolü çalma. Bunu beceremezsin. En iyisi
sen, seni yaratanın senin için yazdığı rolü oyna bu senin için mutluluk
vesilesidir. Bunu yapmayıp ta eğer Allah’tan rol çalmaya kalkarsan haddini
aşmış olursun. Ayetin söylediği hakikat bu.
külle yevmin HUve fiy şe'n her an
hayata ve varlığa müdahildir. Hayata ve varlığa dair her işe müdahildir.
Allah’ın müdahil olmadığı her tür alan tasavvuru reddediliyor. Aslında vahyin
ilk inkarcılarından bu güne kadar Allah’ın hayatın bazı alanlarına müdahil
olmadığına inanan, ya da müdahil olmasından hoşlanmayan zümreler hep olmuştur.
Bugün bu akımların varlığı bir
moda dır. Seküler akımlar aslında işte bunu temsil ederler. Allah’ın hayata
müdahil olmasından hoşlanmazlar. Allah’ın göklerin ilahı olmasına bir
itirazları yoktur. Ama yer yüzüne müdahalesi insanın hayatına müdahalesi, insan
hayatının içine müdahalesi onları hoşnut etmemekte, onlar bundan hoşlanmamaktadırlar.
Fakat onlar hoşlanmasalar da Allah hayata müdahildir. Çünkü;
Ve "HU"velleziy fiys Semâi ilâhun
ve fiyl Ardı ilâh. (Zuhruf/84) açıktır O göklerde de ilahtır, yerde
de ilahtır diyen Kur’an dır. Kafirler istemese de Allah hayata müdahildir.
Müdahale etmeye devam edecektir. Onun müdahalesini reddetmek, O’nun
müdahalesini ortadan kaldırmaz. Olsa olsa kişiyi nankör yapar, inkarcı yapar,
kör yapar.
[Ek bilgi; YERİNDE
BİR CEVAP
Ünlü Rus kozmonot Gagarin
uzaya gider, gelir ve “Ben uzayda çok dolaştım ama Allah’ı göremedim” der.
Necip Fazıl da buna cevap mahiyetinde “Bre ahmak! Allah’ın bir balon gibi
uzayda dolaştığını sana kim söyledi” der. (F. Harpçı)]
30-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;
Hakikat
böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan
Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin)
nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)
30 - Şimdi
rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)
Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban
o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz. Yani Allah’ın
hayata müdahalesi rahmettir, nimettir, devlettir. Ya Allah’sız bir hayata
mahkum olsaydınız asıl felaket bu olurdu. Nankörlük etmeyin, Allah’ın hayata
müdahil olmasını bir nimet olarak görün.
31-) Senefruğu leküm eyyühessekalân;
Yarın
sizinle kalacağız (hesap için) ey suç yüklü ins ve cin topluluğu! (A. Hulusi)
31 - Yarın
size kalacağınız ey sekalân! (Elmalı)
Senefruğu leküm eyyühessekalân ey
ağır bir yükün altına giren çift, size ayıracak zamanımız da olacak. Aslında
burada bir nükte var. Bu nükte hemen yukarıda külle yevmin HUve fiy şe'n vardı ya
O her an iş başındadır, lafzen bu manaya gelen ayet, eğer O’nun her an işi
varsa bizimle ilgilenecek zamanı yok diyecek şaklabanlara cevap bu ayette.
Sizinle de ilgilenecek zamanımız olacak. Yani siz atlatacağınızı sanmayın
Allah’ı. Onun için sizinle ilgilenecek bir zamanımız olacak.
Ağır yük, ayette geçen; sekalân
irade emanetine bir atıf aslında Ahzab/72. ayetinde ki irade emanetine. Eyyüh Dikkat buyurursanız Arapça
bilenleriniz hemen göreceklerdir, oradaki zamir tekildir. Tıpkı 39. ayette ki zenbihi de ki zamire gibi. Bu tekil
zamir ayette ikil zamir olmasına rağmen neden tekil gelmiştir sorusu önemli bir
sorudur. İns, cin çiftini hakikatin iki farklı yüzü gibi algılamamıza izin
veren bir zamir bu. Adeta böyle bir düşünceye de geçit verir. Onun için bu iki
zamiri Küma zamiriyle insanın görünen ve görünmeyen boyutuyla hakikatin iki
yüzüne hitap eden ayetler olduğu sonucuna varabiliriz.
32-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;
Hakikat
böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan
Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin
hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)
32 - Şimdi
rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan?
Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban
o halde rabbinizin nimetlerinden hangi birini yalanlayabilirsiniz. Yani size
irade verdi, sizi denetledi, sizi başıboş bırakmadı. Yani irade vermekle
kalmadı, bir de iradenizin doğruyu seçmesi için sizi doğruya yönlendirdi.
Nübüvvet verdi, onunla da kalmadı vahiy indirdi. Daha ne yapsın. Hangi birini
yalanlarsınız.
33-) Ya ma'şerel cinni vel'insi inisteta'tüm en
tenfüzû min aktaris Semavati vel'Ardı fenfüzû* lâ tenfizûne illâ Bisultan;
Ey cin
ve ins topluluğu! Semâlar ve arzın aktarından (bedenlerinizin
çekim gücünden) çıkıp gitmeye gücünüz yeterse,
hadi çıkın gidin (bedensiz yaşayın)! Kudretiniz olmadıkça (kudret
sıfatı sizde açığa çıkmadıkça) geçip
gidemezsiniz! (A. Hulusi)
33 - Ey
cinn-ü insin mahşeri! Gücünüz yeterse geçin gidin aktarı Arz-u Semadan,
geçemezsiniz olmazsa ferman. (Elmalı)
Ya ma'şerel cinni vel'insi inisteta'tüm en
tenfüzû min aktaris Semavati vel'Ardı fenfüzû siz ey görünmez ve
görünür varlık çifti eğer göklerin ve yerin sınırlarını geçmeniz mümkinse,
geçmeye gücünüz yetiyorsa hadi buyurun geçin. lâ tenfizûne illâ Bisultan fakat
bunu ancak O’nun bahşettiği bir güç sayesinde yapabilirsiniz, yoksa
geçemezsiniz. Ancak O’nun bahşettiği güçle geçebilirsiniz. Yani onun desteğiyle
aşıyorsunuz göklere koyduğu sınırları, atmosferin dışına bu sayede çıkıyor,
uzayı bu sayede dolaşıyorsunuz şeklinde de anlayabiliriz. Nankörlük etmeyin
Allah eğer bu yasaları koymasaydı siz aşamazdınız.
[Ek bilgi; UZAYIN FETHİ VE KUR’AN
Kur’an ın üç ayeti iyice
dikkat çekici niteliktedir. Bu alanda gerçekleştirecekleri hususu hiçte kapalı
olmayan bir tarzda açıklar. Öbür iki ayette Allah Mekke müşriklerine hitap ederek
göğe çıkmaları halinde ne derece şaşıracaklarını bildirirken onlar üzerinde
etkisi olmayacak bir hipoteze işarette bulunur.
1 – Birinci ayet (Rahman/33)
ayetidir.
“Ey cinler ve insanlar
topluluğu göklerin ve yerin (bucaklarından geçip) öteki bölgelerine girmeye
gücünüz yeterse geçip girin. Ancak bir kudretle geçebilirsiniz.”
Burada verilen meal bazı
açıklamaları gerektirir.
a) Fransızcada ki “si”
kelimesi dilimize bağlı bir şartı ifade ettiği gibi aynı zamanda
gerçekleştirilebilir bir faraziyeye (varsayım) veya gerçekleştirilemeyen bir
faraziyeye bağlı olan bir şartı da ifade eder. Arap dilidaha açık bir şekilde
incelikleriyle belirtmeye elverişlidir. İhtimali bildirmek için “iza”,
gerçekleştirilebilir bir faraziyeyi anlatmak için ise “in”. Gerçekleştirilemeyecek
bir faraziyeyi belirtmek için ise “lev” olmak üzere üç ayrı şart edatı vardır.
İncelenen ayet “in” ile ifade edilen gerçekleştirilebilecek bir faraziyenin söz
konusu olduğunu göz önünde bulundurur.
Demek ki Kur’an burada
müşahhas bir gerçekleştirmenin maddeten mümkün olduğunu bildirmektedir.
Arapçada ki bu ayrım bazılarının haksız olarak bu ayeti sırf mistik bir tarzda
yorumlamalarını konu dışı bırakır.
b)Allah görünmez varlıklara
(cinn) ve insanlara (ins) hitap etmektedir. Yoksa varlık bakımından mecazi
muhataplara değil.
c)”Geçip öteki bölgelere
gitmek” min edatı ile gelen nafaza fiilinin tercümesidir. Bu fiil Kazimirski
sözlüğüne göre; “Geçip gitmek”, “bir yandan öte yana geçmek” ve “bir şeyin öbür
ucundan çıkmak” (mesela bir taraftan girip öte taraftan çıkan ok hakkında
kullanılır.) gibi anlamlara gelir.
Demek ki bu kelime sözü geçen
bölgelere derin bir nüfuzu ve onların öteki ucundan çıkışı bildirmektedir.
d) Bu teşebbüsü
gerçekleştirecek insanların sahip olacakları gücün (Sultan), Kadîr-i Mutlak
tarafından verilen bir güç olduğu anlaşılıyor. (Bu ayetten sonra gelen ayet
Allah’ın nimetlerini itiraf etmeye davet eder ki, surenin tamamının konusu da
budur.)
2 – Öteki iki ayet Hicr
suresinin 14 ve 15. ayetleridir. (devam ediyor) Maurıce Bucaılle- KURAN VE
BİLİM)]
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
169. sayfayı toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder