16 Ekim 2013 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. RAHMAN (21 - 33)(169-C)



C sayfasından devam

21-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;

Hakikat böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)

21 - Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)


Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz.

Burada açıkça söylenen şey bir yasaya delalet ediyor ki o zaten bugün artık bilinen bir yasa. Nedir? Bazı boğazlarda açık denizler ve kapalı denizlerin kavuştuğu yerlerde su olduğu halde su birbirine girmiyor. Bir miktar öteden alınan su örneği ile öbüründen alınan su örneğinin elementer yapısı farklı, kimyasal yapısı farklı. Çok ilginç. Yani sanki arada bir duvar var, görünen bir şey yok. Fakat birbirinden ayrı duruyor. Bunu, bu fiziki mucizeye bir işaret var.

Hatta ilginçtir çağımızın merhum büyük bilim adamlarından Fransız mühtedisi bir gün Kaptan (Jagues) Cousteau da Kur’an ın bu mucizesini aktarır. Maurice Bucaille. Fransız muhtedisi Müslüman. Arkadaşı olan Kaptan Cousteau’ya Kur’an da ki bu ayeti aktardığında Cousteau; “Bunu Kur’an mı söylüyor?” Der. “Bunu 1400 yıl evvel mi söylemiş, biz bunu yeni keşfettik.” Diyerek hayretini ifade eder.

[Ek bilgi; Büyük denizlerin birleşim noktalarında meydana gelen doğal bir engel, bu denizlerin özelliklerinin birbirine geçmesini önlemektedir. Mesela Akdeniz’in kendine özgü bitki örtüsü ve hayvanları, Atlas okyanusunun da yine kendine özgü bir ortamı vardır. Atlas okyanusunda ki bazı hayvanlar, Akdeniz’de yaşayamadığı gibi, Akdeniz de ki bazı hayvanlar da Atlas okyanusunda yaşayamaz. Eğer bu denizlerin suları birbirine karışmış olsaydı hiç birinin ortamı diğerinden farklı olmayacaktı.
İşte aradaki doğal engel denizlerin özelliklerini korumakta birinin özelliğinin diğerine geçmesine engel olmaktadır. (Prof. Dr. Süleyman Ateş- Yüce Kur’an ın çağdaş tefsiri)]

Ama bence bu ayetlerde daha derin bir şey söyleniyor, daha derin bir ahlaki ve insani karşılığı var. Ne bu karşılık? İman ve küfür. İki deniz, iki ayrı inanç, iki ayrı bakış açısı, iki ayrı hayat tarzı adeta Mekke’de ki Müslümanlara bir teselli bu. Siz küfür denizi içindesiniz, fakat karışmıyorsunuz. Allah sanki aranızda bir duvar var gibi sizin imanınızı koruyor. Mekke’de ki ortamın bir ifadesi aslında. Karıştırmıyor sizi, sizin imanınızı görünmez duvarlarla koruyor.

..sedden ve min halfihim sedden feağşeynahüm fehüm lâ yubsırun. (Yasin/9) adeta yasinde ki bu ayete bir gönderme. Önlerinde bir set, arkalarında bir set var, göremezler, göremiyorlar. Dolayısıyla görünmez duvarlarla Allah kendisine iman edenleri koruma altına alıyor. Sanki böyle bir ima var gibi geliyor bana.


22-) Yahrucu minhümellü'lüü velmercan;

Çıkıyor onlardan inci ve mercan (çeşitli özellikler). (A. Hulusi)

22 - Çıkar onlardan inci ile mercan. (Elmalı)


Yahrucu minhümellü'lüü velmercan (sonraki ayetle birlikte)


23-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;

Hakikat böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)

23 - Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)


Yahrucu minhümellü'lüü velmercan (22) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o ikisinden irili ufaklı inciler çıkar. Mercan Arap dilinde bizde ki şu anda mercan resiflerine verilen isim olmaktan daha çok, büyük inciye verilen isim olarak şöhret bulmuş. Onun için irili ufaklı inciler diye çevirdim. O halde rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkar edersiniz.

Önceki yorumumun bir devamı sadedinde. Küfür perdesinin altında inciler gizlenir. O küfür denizinde bakarsın öyle inciler yatar ki can alıcı inciler. Sen o incileri ara, o incilere dua et. Ki Resulallah mesajı almıştı. “İki Ömer’den birini ya rabbi” diyordu. Biri Ebu Cehil, biri Ömer Bin Hattab. İki Ömer’den birini. Küfür denizinde ki incilere göz dikmişti Resulallah. Gözü incilerdeydi. Çünkü küfür perdesinin altında gizleniyordu. Tıpkı midye kabuğunun içinde gizlenen inci tanesi gibi.

Yine Resulallah; “İnsanlar madenler gibidir” diyordu. Ennasü meadiynü hıyarhüm fiyl cehliyye fe hıyarühüm fiyl İslâm. Cahiliye de değerli olanı İslam da da değerli olur. Yani madeni değerliyse eğer. Küfür denizinin içinde, üstü küfür örtüsüyle örtülmüş olsa dahi o örtüyü açtığınızda, onu keşfettiğinizde, kabuğu kırdığınızda, ortaya çıkardığınızda, gerdana dizdiğinizde o işlevini yapar. İncidir o. İmanda da üstün olur. Biz Resulallah’ın bu sözleriyle bu ayetleri yan yana getirdiğimizde gerçekten müthiş bir okuma görüyoruz.

Yine Buhari’nin naklettiği beni çok etkileyen bir başka hadis var. İnsanlar develer gibidir bazen yüzü bir arada bulunur da binecek bir tane bulamayabilirsin diyordu. İşte bütün bunları yan yana dizip bu ayetlerin söylediğinin ötesinde söylemek istediğini daha derin anlayabiliriz.

En azılı kafirin en derinlerinde fıtrat incisi yatar onun için%100 kafir bir insan yoktur. İçinin en derinlerinde bir tarafı Müslüman’dır, en azından fıtrat. Siz oraya hitap etmeye, oraya ulaşmaya, onu oradan diriltmeye, onu orasından yakalamaya bakın. Onun orasını muhatap alıp, onun orasını sevmeye ve onun orasından sarsmaya dikkat edin. Unutmayın Fıtrat Mü’mindir. Siz o fıtrat incisi için küfür kabuğunu yarmak zorundasınız. Eğer küfür kabuğunu atar, fıtrat incisine ulaşırsanız o inci de size müteşekkir kalacaktır.


24-) Ve lehulcevarilmünşeatu fiylbahri kel'a'lam;

O'nundur, denizde (Hakikat ilminde) inşa olunmuş, dağlar gibi (oluşturulmuş benliklerle yaşamda) akıp giden gemiler (bedenler)! (A. Hulusi)

24 - Hem onun denizde akıp giden o münşeâti alem nişan. (Elmalı)


Ve lehulcevarilmünşeatu fiylbahri kel'a'lam yüce dağlar gibi denizde hızla akıp giden koca gemiler O’nun yasalarına tabidir.


25-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;

Hakikat böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)

25 - Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)


Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o halde ey görünen ve görünmeyen varlık çiftleri, ey iradeli varlık çiftleri rabbinizin nimetlerinden hangi birini yalanlayabilirsiniz.

Tatlı- tuzlu tüm suların yasası Allah tarafından konulmuştur. Bu ayet çiftini böyle açıklaya biliriz. Zımnen Allah’ın iradesi İman küfür gibi her türlü hayatın içinde ki durumların üstünde ve ötesinde, tüm tavır alışların üstünde ve ötesinde tecelli eder.

Su akıllıdır, ben bu ayeti biraz da böyle anlıyorum. Su mucizedir. Su akıllıdır. Gerçekten de son yılların en tipik araştırmasıydı Japon bilim adamının su molekülleri üzerine yaptığı araştırma. Su molekülleri üzerine yaptığı araştırmada çok özel bir yöntemle moleküllerin fotoğrafını çekmişti bu bilim adamı. Moleküllerin yanında sevgiden, Allah’tan söz edildiğinde moleküller muhteşem bir düzene giriyor, kozmos oluşturuyor, harikulade  şekillere giriyor, ama şeytandan söz edildiğinde, küfredildiğinde bu düzen bozuluyor, kaosa giriyor, çok kötü bir biçim alıyordu ve her ikisinin de fotoğraflamayı başarmıştı bu bilim adamı. Adeta 2/3 su olan insanın moleküllerinin Allah deyince, iman deyince,cennet deyince, yani besmeleli bir insanın moleküllerinin nasıl güldüğünü, nasıl muhteşem güzellikler sergilediğini gösterir gibiydi. Gerçekten de ilginç bir sonuçtu. Onun için su akıllıdır, su mucizedir ve suya dikkat çekiyor. Rabbinizin hangi bir nimetini inkar edersiniz uyarısıyla.

[Ek bilgi; Su Mucizesi]


26-) Küllü men 'aleyha fan;

Arzda (bedensel yaşamda) kim varsa hepsi fânidir (her bedendeki nefs - bilinç ölümü tadar). (A. Hulusi)

26 - Üzerindeki her kes fanî. (Elmalı)


Küllü men 'aleyha fan Oradaki her varlık fanidir. Yani yer yüzünde ki. Hatta şu alemde ki her canlı, hatta şu alemin kendisi fanidir, yok olacaktır.


27-) Ve yebka vechu Rabbike ZülCelâli vel'İkrâm;

Zül'Celâli vel'İkrâm Rabbinin vechidir (Esmâ mânâları) Bakıy olan! (A. Hulusi)

27 - Bakı o Rabbinin yüzü o zülcelâli vel'ikram. (Elmalı)


Ve yebka vechu Rabbike ZülCelâli vel'İkrâm baki kalacak olan sadece celal ve ikram sahibi, azamet ve ihtişam sahibi rabbinin zatıdır.

küllü şey'in halikün illâ vecheH. (Kasas/88) bu da başka bir ayet O’nun zatı dışında her şey helak olacaktır, yok olacaktır diyor. Çift kutupluluk yaratılmışlığın esasıdır. Yaratılmışlıksa ebedi olmamanın illetidir. Ne ki yaratılmıştır, o ebedi değildir. Onun için burada insana söylenen çok derin bir öğüt var. Ey mahluk, ey yaratılmış olan insan Halîkla ayaklaşma, yaratanla ayaklaşmaya kalkma. Yaratanla yarışmaya kalkma. Kaybedeceğin bir yarıştır bu. Haddini bil. Haddini bilirsen değerini de bilirsin, değerini bil. Eşyaya kul olma, Allah’a isyan etme. Kul olacaksan Allah yeter. Allah’a kul ol ki hakkını tam veren tek kapı odur. Senin kulluk bedelini eksiksiz ödeyecek tek hazine O’na aittir. Kula kul olur, eşyaya kul olursan ucuza gidersin ey insan. Zımnen söylenen bu.

Celal ve ikram sıfatları geçiyor. Aslında kahır ve lütuf sıfatları. Surenin tamamına yayılmış olan çift kutupluluk burada da gözüküyor. Allah’ın sıfatlarının birbirini dengelediği bu çifte sıfatla bize hakikati duyuruyor ayet.


28-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;

Hakikat böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)

28 - Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)


Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o halde rabbinizin nimetlerinden hangi birini yalanlayabilirsiniz, inkar edebilirsiniz. Yani Celal sıfatıyla, Cemal sıfatıyla tecelli eden Celal sıfatıyla tecelli edip suçluyu cezalandıran, Cemal sıfatıyla tecelli edip sevap işleyeni ödüllendiren Allah’ın her iki tecellisi de nimettir. Her iki tecellisi de şükredilmesi gereken nimettir. Hangi birinin hakkını ödeyebilirsiniz.


29-) Yes'eluhu men fiysSemavati vel'Ard* külle yevmin HUve fiy şe'n;

Semâlarda ve arzda ne varsa O'ndan talep eder; "HÛ" her "AN" yeni iştedir! (A. Hulusi)

29 - Ondan dilenir göklerde hem yerde olan «kulle yevmin huve fi şe'n».(Elmalı)


Yes'eluhu men fiysSemavati vel'Ard göklerde ve yerde bulunan her varlık O’na muhtaçtır. Lafzen O’ndan ister, O’na yalvarıp yakarır. Varlık kategorileri İslam’da üçtür; Vacip varlık, mümkin varlık, muhal varlık. Vacip varlık Allah’tır. mümkin varlık; varlığı kendiliğinden olmayıp bir başkasına borçlu olan varlıktır ki tüm mahlukattır. Allah’a borçludur. O ol der olur, öl der ölür. Muhal varlık ise farzı muhaldir, aslında yokluktur. O varlığı anlamamız için farzı muhal olarak konmuş bir kategoridir.

Rolünü seni yaratan yazar. Bu ayetlerin söylediği zımni olarak bu. Allah’tan rol çalmaya kalkma ey insanoğlu, Allah senin rolünü yazmıştır, Allah’tan rol çalmaya kalkma, yani tanrılığa kalkışma. Bu rol çalmaktır. Allah’a ait rolü çalma. Bunu beceremezsin. En iyisi sen, seni yaratanın senin için yazdığı rolü oyna bu senin için mutluluk vesilesidir. Bunu yapmayıp ta eğer Allah’tan rol çalmaya kalkarsan haddini aşmış olursun. Ayetin söylediği hakikat bu.

külle yevmin HUve fiy şe'n her an hayata ve varlığa müdahildir. Hayata ve varlığa dair her işe müdahildir. Allah’ın müdahil olmadığı her tür alan tasavvuru reddediliyor. Aslında vahyin ilk inkarcılarından bu güne kadar Allah’ın hayatın bazı alanlarına müdahil olmadığına inanan, ya da müdahil olmasından hoşlanmayan zümreler hep olmuştur.

Bugün bu akımların varlığı bir moda dır. Seküler akımlar aslında işte bunu temsil ederler. Allah’ın hayata müdahil olmasından hoşlanmazlar. Allah’ın göklerin ilahı olmasına bir itirazları yoktur. Ama yer yüzüne müdahalesi insanın hayatına müdahalesi, insan hayatının içine müdahalesi onları hoşnut etmemekte, onlar bundan hoşlanmamaktadırlar. Fakat onlar hoşlanmasalar da Allah hayata müdahildir. Çünkü;

Ve "HU"velleziy fiys Semâi ilâhun ve fiyl Ardı ilâh. (Zuhruf/84) açıktır O göklerde de ilahtır, yerde de ilahtır diyen Kur’an dır. Kafirler istemese de Allah hayata müdahildir. Müdahale etmeye devam edecektir. Onun müdahalesini reddetmek, O’nun müdahalesini ortadan kaldırmaz. Olsa olsa kişiyi nankör yapar, inkarcı yapar, kör yapar.

Ünlü Rus kozmonot Gagarin uzaya gider, gelir ve “Ben uzayda çok dolaştım ama Allah’ı göremedim” der. Necip Fazıl da buna cevap mahiyetinde “Bre ahmak! Allah’ın bir balon gibi uzayda dolaştığını sana kim söyledi” der. (F. Harpçı)]


30-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;

Hakikat böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)

30 - Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)


Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz. Yani Allah’ın hayata müdahalesi rahmettir, nimettir, devlettir. Ya Allah’sız bir hayata mahkum olsaydınız asıl felaket bu olurdu. Nankörlük etmeyin, Allah’ın hayata müdahil olmasını bir nimet olarak görün.


31-) Senefruğu leküm eyyühessekalân;
         
Yarın sizinle kalacağız (hesap için) ey suç yüklü ins ve cin topluluğu! (A. Hulusi)

31 - Yarın size kalacağınız ey sekalân! (Elmalı)


Senefruğu leküm eyyühessekalân ey ağır bir yükün altına giren çift, size ayıracak zamanımız da olacak. Aslında burada bir nükte var. Bu nükte hemen yukarıda külle yevmin HUve fiy şe'n vardı ya O her an iş başındadır, lafzen bu manaya gelen ayet, eğer O’nun her an işi varsa bizimle ilgilenecek zamanı yok diyecek şaklabanlara cevap bu ayette. Sizinle de ilgilenecek zamanımız olacak. Yani siz atlatacağınızı sanmayın Allah’ı. Onun için sizinle ilgilenecek bir zamanımız olacak.

Ağır yük, ayette geçen; sekalân irade emanetine bir atıf aslında Ahzab/72. ayetinde ki  irade emanetine. Eyyüh Dikkat buyurursanız Arapça bilenleriniz hemen göreceklerdir, oradaki zamir tekildir. Tıpkı 39. ayette ki zenbihi de ki zamire gibi. Bu tekil zamir ayette ikil zamir olmasına rağmen neden tekil gelmiştir sorusu önemli bir sorudur. İns, cin çiftini hakikatin iki farklı yüzü gibi algılamamıza izin veren bir zamir bu. Adeta böyle bir düşünceye de geçit verir. Onun için bu iki zamiri Küma zamiriyle insanın görünen ve görünmeyen boyutuyla hakikatin iki yüzüne hitap eden ayetler olduğu sonucuna varabiliriz.


32-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;

Hakikat böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)

32 - Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan?


Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o halde rabbinizin nimetlerinden hangi birini yalanlayabilirsiniz. Yani size irade verdi, sizi denetledi, sizi başıboş bırakmadı. Yani irade vermekle kalmadı, bir de iradenizin doğruyu seçmesi için sizi doğruya yönlendirdi. Nübüvvet verdi, onunla da kalmadı vahiy indirdi. Daha ne yapsın. Hangi birini yalanlarsınız.


33-) Ya ma'şerel cinni vel'insi inisteta'tüm en tenfüzû min aktaris Semavati vel'Ardı fenfüzû* lâ tenfizûne illâ Bisultan;

Ey cin ve ins topluluğu! Semâlar ve arzın aktarından (bedenlerinizin çekim gücünden) çıkıp gitmeye gücünüz yeterse, hadi çıkın gidin (bedensiz yaşayın)! Kudretiniz olmadıkça (kudret sıfatı sizde açığa çıkmadıkça) geçip gidemezsiniz! (A. Hulusi)

33 - Ey cinn-ü insin mahşeri! Gücünüz yeterse geçin gidin aktarı Arz-u Semadan, geçemezsiniz olmazsa ferman. (Elmalı)


Ya ma'şerel cinni vel'insi inisteta'tüm en tenfüzû min aktaris Semavati vel'Ardı fenfüzû siz ey görünmez ve görünür varlık çifti eğer göklerin ve yerin sınırlarını geçmeniz mümkinse, geçmeye gücünüz yetiyorsa hadi buyurun geçin. lâ tenfizûne illâ Bisultan fakat bunu ancak O’nun bahşettiği bir güç sayesinde yapabilirsiniz, yoksa geçemezsiniz. Ancak O’nun bahşettiği güçle geçebilirsiniz. Yani onun desteğiyle aşıyorsunuz göklere koyduğu sınırları, atmosferin dışına bu sayede çıkıyor, uzayı bu sayede dolaşıyorsunuz şeklinde de anlayabiliriz. Nankörlük etmeyin Allah eğer bu yasaları koymasaydı siz aşamazdınız.

[Ek bilgi; UZAYIN FETHİ VE KUR’AN    

Kur’an ın üç ayeti iyice dikkat çekici niteliktedir. Bu alanda gerçekleştirecekleri hususu hiçte kapalı olmayan bir tarzda açıklar. Öbür iki ayette Allah Mekke müşriklerine hitap ederek göğe çıkmaları halinde ne derece şaşıracaklarını bildirirken onlar üzerinde etkisi olmayacak bir hipoteze işarette bulunur.
1 – Birinci ayet (Rahman/33) ayetidir.
“Ey cinler ve insanlar topluluğu göklerin ve yerin (bucaklarından geçip) öteki bölgelerine girmeye gücünüz yeterse geçip girin. Ancak bir kudretle geçebilirsiniz.”
Burada verilen meal bazı açıklamaları gerektirir.
a) Fransızcada ki “si” kelimesi dilimize bağlı bir şartı ifade ettiği gibi aynı zamanda gerçekleştirilebilir bir faraziyeye (varsayım) veya gerçekleştirilemeyen bir faraziyeye bağlı olan bir şartı da ifade eder. Arap dilidaha açık bir şekilde incelikleriyle belirtmeye elverişlidir. İhtimali bildirmek için “iza”, gerçekleştirilebilir bir faraziyeyi anlatmak için ise “in”. Gerçekleştirilemeyecek bir faraziyeyi belirtmek için ise “lev” olmak üzere üç ayrı şart edatı vardır. İncelenen ayet “in” ile ifade edilen gerçekleştirilebilecek bir faraziyenin söz konusu olduğunu göz önünde bulundurur.
Demek ki Kur’an burada müşahhas bir gerçekleştirmenin maddeten mümkün olduğunu bildirmektedir. Arapçada ki bu ayrım bazılarının haksız olarak bu ayeti sırf mistik bir tarzda yorumlamalarını konu dışı bırakır.
b)Allah görünmez varlıklara (cinn) ve insanlara (ins) hitap etmektedir. Yoksa varlık bakımından mecazi muhataplara değil.
c)”Geçip öteki bölgelere gitmek” min edatı ile gelen nafaza fiilinin tercümesidir. Bu fiil Kazimirski sözlüğüne göre; “Geçip gitmek”, “bir yandan öte yana geçmek” ve “bir şeyin öbür ucundan çıkmak” (mesela bir taraftan girip öte taraftan çıkan ok hakkında kullanılır.) gibi anlamlara gelir.
Demek ki bu kelime sözü geçen bölgelere derin bir nüfuzu ve onların öteki ucundan çıkışı bildirmektedir.
d) Bu teşebbüsü gerçekleştirecek insanların sahip olacakları gücün (Sultan), Kadîr-i Mutlak tarafından verilen bir güç olduğu anlaşılıyor. (Bu ayetten sonra gelen ayet Allah’ın nimetlerini itiraf etmeye davet eder ki, surenin tamamının konusu da budur.)
2 – Öteki iki ayet Hicr suresinin 14 ve 15. ayetleridir. (devam ediyor) Maurıce Bucaılle- KURAN VE BİLİM)]

Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
169. sayfayı toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder