B sayfasından devam
7-) Aminu Billâhi ve RasûliHİ ve enfiku mimma
ce'alekum mustahlefiyne fiyh* felleziyne amenû minküm ve enfeku lehüm ecrun
kebiyr;
Esmâ'sıyla
hakikatiniz olan Allâh'a ve Rasûlüne iman edin... Sizi halife kıldığı şeylerden
(O'nun namına)
infak edin! Sizden iman eden ve infak eden kimseler var ya, onlar için çok
büyük karşılık vardır. (A. Hulusi)
07 -
İman edin Allaha ve Resulüne de sizi istıhlaf buyurduğu şeylerden infak eyleyin
ki iman edip de infak eyleyenleriniz için azîm bir ecir vardır. (Elmalı)
Aminu Billâhi ve RasûliHİ Allah’a ve
O’nun elçisine iman et. ve enfiku mimma ce'alekum mustahlefiyne fiyh sizi
kendisine emanetçi kıldığı şeylerden infak edin. Bakınız, her bir ayeti ilk
bakışta infakla, yardımla, karşılıksız vermeyle, paylaşmayla hiç alakası yokmuş
gibi duran her bir ayeti infaka getirip getirip bağlamamın sebebi, servetle
ilişki kurmamın sebebi buydu işte. Bu ayet konunun merkezini teşkil ediyor ve
diyor ki; Allah’a ve elçisine, Resulüne iman edin ve Allah’ın sizi emanetçi
kıldığı mallardan infak edin. Allah’a iman, maldan infak. İmanla infak yan
yana.
Görüyorsunuz değerli Kur’an
dostları. İman – infak Bu ikili çok önemli. İmanla infakın ne alakası var diyen
çıkmaz umarım. mustahlefiyne
fiyh ayette ki bu ibare de çok dikkat edilmesi gereken bir ibare. Emanetçi
kıldığı mustahlefiyne fiyh yani
mülkiyetini size vermediği, sizi emanetçi kıldığı mallar. Demek ki servet
emanetmiş. Servet mülkiyet değilmiş. Mülkiyet iddiamız mecazidir. Mecazendir,
geçicidir. Aslında parayla satın aldığımız toprağı biz yaratmadık ki, toprağın
gerçek sahibi toprağı yaratandır değil mi? Parayla alan değil. Onun aldığı
kimden almıştı? Silsile olarak arkaya doğru gidin, hiç kimseden, Allah’tan
yani. Onun için suyun sahibi Allah, toprağın sahibi Allah, yeri göğü yaratan,
onların sahibi Allah’tır.
Gerçek sahibini unuttuğunuzda
insan Allah’tan rol çalmaya kalkar, insan tanrılık iddiasına kalkışır. Ya da
insan şirke düşer. Allah ile arasına aracılar katmaya kalkar. Onun için burada
servet tasavvurumuzun mihferi yerleştiriliyor ve servetin emanet olduğu dile
getiriliyor. Servet emanettir. Emanete ya sadakat gösteririz, ya ihanet ederiz.
Sadakat gösteren sıddıyklar ve sadıklarla beraber olur, ihanet edende hainlerle
beraber olur. Hainlere layık bir hayat mı, sadıklara layık bir ahiret mi.
Tercihimiz bu olmalı. Hangisini seçeceksek sonucuna katlanacağız.
felleziyne amenû minküm ve enfeku lehüm ecrun Kebiyr
sizden iman eden ve onun uğrunda infak eden kimselere büyük bir ecir, büyük bir
ödül vardır. İman – İnfak. Yan yana. Neden iman ve infak, sanki biri, diğeri
olmazsa olmaz gibi gelmiş?
İmanın iki manası var değerli
Kur’an dostları. Akidevi manası inanmak, ahlaki manası güvenmektir. İnfakta
güvenle ilgilidir zaten. İnfak güvenmekle alakalıdır. Allah’a güvenen infak
eder. Çünkü Allah yoluna vermek Allah’a güvenle alakalıdır. Mülk Allah’ındır.
İman güvendir, servette emanettir. O zaman insana düşlen Allah’a güvenmek ve
Allah’ın kendisine güvenini harcamamaktır. Allah güvenmiş ve size kredi
açmıştır. Aslında verdiği her şey ilahi bir kredidir. Hem de karşılıksız.
Gözünüz, eliniz, diliniz, dudağınız, eliniz, ayağınız, aklınız, hayatınız,
aldığınız her nefes bunların hepsi bize açılmış bir kredi.
İnsanı eğer bozdursaydık, teker
teker fiyatlandırmaya gitseydik, yer yüzünün tüm serveti bir insan alabilir mi.
Bir aklın fiyatı kaça? Borsası var mı. Dolayısıyla Allah’a insanın ne kadar
borçlu olduğunu öğrenmek için uzağa gitmeye hacet yok, bunu düşünse yeter.
Aynaya baksa ve kendine fiyat biçmeye kalksa rakamların iflas ettiğini
görecektir insan. İşte din o zaman gündeme girer. Din; deyn dir, borçtur, din
borçluluk bilincidir. Dindarlık borçluluk bilincidir. Allah’a borçlu olduğunu
bilmek, itiraf etmektir.
Peki ödemek? Borç borçla ödenir
mi? Ödemek için alacağınız her nefeste borçtur. Allah’ımız ödememizi değil,
itiraf etmemizi istiyor. İnkar etmememizi istiyor. İnkar edilmediği zaman
ödenmiş sayacaktır biz buna inanıyoruz.
İnfakta 3 tavsiye vardır, Kur’an
ın tavsiyesi bunlar.
1 - Elleziyne
yünfikune fiys serrai ved darrai. (A. İmran/134) Onlar ki bollukta
da infak ederler darlıkta da. Sadece bollukta değil darlıkta da infak etmemizi
ister Kur’an. İnfak konusunda ki 3 tavsiye, 3 edep. Bollukta da, darlıkta da.
Hatta insanın eli sıkışınca infak eder. çünkü servetin sahibinin Allah olduğunu
bilen Allah’tan ilave kredi istiyorsa Allah için vermeyi bilmelidir. Çünkü
Allah sizden bir şey istediği zaman almak için istemez, vermek için ister. Alıp
ta ne yapacak, O’nun ihtiyacı yok ki vermek için ister. İnfak aslında darlıkta yapılır,
bollansın diye bolarsın diye. Birincisi bu.
2 – Gizli ve
açıktan da infak edilir. Gizli veya açık fark etmez Kur’an ın ifadesiyle.
3 –
Verdiğini çok görmez insan. Kur’an infakta bunu esas alır ki Müddessir
suresinde; Ve
lâ temnün testeksir. (Müddessir/6) Allah için yaptığını çok görme.
Veyahutta; Allah için yaptığını geçim kapısı haline getirme. Bir başka ayeti
kerime hatırlıyorum Ya eyyühelleziyne amenû lâ tubtılû sadekatiküm Bil menni
vel ezâ. (Bakara/264) ey iman edenler sadakalarınızı başa kakarak,
karşıdakinin başına kakarak, onu minnet altına alarak, ona fatura çıkararak bir
eziyete dönüştürmeyin, iptal etmeyin. Yani sevabını heba etmeyin, boşa
vermeyin. İşte infakın adabı da bunlar.
8-) Ve ma leküm lâ tu'minune Billâhi, verRasûlu
yed'ukum litu'minu BiRabbiküm ve kad ehaze miysâkaküm in küntüm mu'miniyn;
Esmâ'sıyla
hakikatiniz olan Allâh'a niçin iman etmiyorsunuz? Rasûl, Esmâ'sıyla sizi yoktan
var kılan Rabbinize iman etmeniz için davet ederken ve üstelik de sizin
mîsakınızı almışken! Eğer iman edenlerseniz! (A. Hulusi)
08 -
Hem neye iman etmeyesiniz Allaha ki Peygamber sizi Rabbinize iman edesiniz diye
davet edip duruyor, hal bu ise mîsakınızı da aldı? Gerçek mü'min olacaksınız?
(Elmalı)
Ve ma leküm lâ tu'minune Billâh
neden siz Allah’a inanıp güvenmeyesiniz ki? Hani imanın Ahlaki karşılığı güven
demiştim. Akidevi karşılığı inanmak, ahlaki karşılığı güvenmek. Siz neden
Allah’a güvenmeyesiniz ki ey insanoğlu. verRasûlu yed'ukum litu'minu BiRabbiküm ve kad ehaze
miysâkaküm Resul sizi rabbinize imana sizi davet ederken ve kad ehaze
miysâkaküm ve sizden o bir misak, bir söz, bir ahit almışken siz
neden rabbinize güvenmeyesiniz? in küntüm mu'miniyn tabii ki eğer inanmaya
gönüllü iseniz. Eğer inanmaya yani imanın ahlaki karşılığının güven olduğuna
bir daha dikkat çeken bir ibare bu.
İnanıp güvenmemek nasıl bir şey?
Allah’a inanıyor, ben mü’minin diyor ama Allah’a güvenmiyor. Modern dünyada
böyle bir Müslüman tipiyle karşı karşıyayız. Allah’a iman ettiğini iddia
ediyor, fakat Allah’a güvenmiyor. Hali bunu gösteriyor, tavrı bunu gösteriyor.
Güvenemiyor, güvenemediği belli. Onun için başka kapı arıyor. İman edip
güvenememek. Bu yumurtasız omlet gibi bir şey. Kafeinsiz kahve gibi bir şey.
Nasıl bir şey bu. İçinde güven olmayan bir iman. Böyle bir imandan sahibine
hayır gelir mi?
Unutmayalım Allah’ın esmasından
biri de El Mü’min’dir. El Mü’min; siz Allah’a iman ettiniz, biz Allah’a iman
ettik mü’min olduk. Peki Allah neye iman etti de El Mü’min oldu? Bunun
karşılığı güvendir. Allah kuluna güvendi ve kulunun da kendisine güvenmesini
istedi. Onun için Allah güven veren ve güvenilmeyi isteyendir. El Mü’min dir.
9-) "HU"velleziy yünezzilu 'alâ
'abdiHİ âyâtin beyyinatin liyuhriceküm minezzulümati ilenNûr* ve innAllâhe
Biküm leRaûfun Rahıym;
O, sizi
(cehalet)
karanlıklarından Nûr'a çıkarmak için apaçık işaretleri kuluna tenzîl edendir (tafsilen)... Muhakkak ki
Allâh sizden Raûf'tur, Rahıym'dir. (A. Hulusi)
09 - O
odur ki sizi karanlıklardan nura çıkarsın diye kuluna parlak parlak âyetler
indiriyor. Muhakkak ki Allah size çok re'fetli bir rahîmdir. (Elmalı)
"HU"velleziy yünezzilu 'alâ 'abdiHİ
âyâtin beyyinatin liyuhriceküm minezzulümati ilenNûr O Allah ki
kuluna apaçık ayetleri indirmiştir. Hakikatin apaçık belgesi olan ayetleri
indirmiştir. Niçin indirmiştir biliyor musunuz ey muhataplar liyuhriceküm
minezzulümati ilenNûr sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için.
Sizi karanlık akıldan aydınlık akla, karanlık kalpten aydınlık kalbe, zihnin,
fikrin, aklın, muhakemenin, müdebbirenin her ne ise insanın manevi ve akli
fakülteleri onların karanlığından vahyin ışığının altına çıkarmak istemiştir.
Vahyin maksadını ele veren bir ayet. Vahyin maksadı nedir? İnsanı
karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır. İnsan eğer vahiysiz kalırsa, ışıksız
kalmış göz gibidir. Işık göz için görmenin şartıdır. Işık yoksa gözün görüyor
olması işe yaramaz. Allah’ın kılavuzluğu yoksa aklın çalışıyor olası da işe
yaramaz. Onun için vahiy aklın ışığı, ışık gözün vahyidir. Bu böyle
bilinmelidir. Konu ile alakası nedir bu ibarenin, bu ayetin? Serveti insanın
sırtından indirip altına at diye vermek az şey midir. Aslında söylenen budur.
Allah size bu yolla ikram etmiştir. İşte bu ikramı da ayetin sonunda görüyoruz:
ve innAllâhe Biküm leRaûfun Rahıym
hiç şüpheniz olmasın ki Allah size çok şefkatli, çok merhametlidir.
Servetinizin altında at olabilirsiniz. Eğer Allah yol göstermezse, Allah’ın
ışığı size erişmezse, servetiniz sırtınızda bir yük olur. Ama Allah’ın ışığı
erişirse servetiniz altınızda Burak olur, siz sırtına biner miraca çıkarsınız.
Servetinizin sırtında cennet yolculuğuna çıkarsınız, bu az şey mi?
10-) Ve maleküm ella tunfiku fiy sebiylillâhi
ve Lillâhi miyrasüsSemâvati vel'Ard* lâ yesteviy minküm men enfeka min
kablilfethı ve katel* ülaike a'zamu dereceten minelleziyne enfeku min ba'du ve
katelu* ve küllen ve'adAllâhulHüsna* vAllâhu Bima ta'melune Habiyr;
Ne
oluyor size ki, semâların ve arzın mirası Allâh'a ait olduğu hâlde (sonunda her şeyinizi dünyada terk edeceğiniz hâlde), Allâh yolunda infak etmiyorsunuz? Sizden, fetihten önce
infak etmiş ve savaşmış kimse (bunu yapmayanla) bir olmaz! Bunlar derece itibarıyla, (fetihten) sonra infak etmiş
ve savaşmış kimselerden daha büyüktür! Allâh hepsine en güzeli vadetmiştir.
Allâh yaptıklarınızda Habiyr'dir. (A. Hulusi)
10 –
Hem Allah yolunda neye infak etmeyesiniz ki. Göklerin, yerin mirası zaten
Allah’ın. (Hepsi O’na kalacaktır.) Fethinden evvel infak edip çarpışanlarınız
diğerlerine muüsavi olmaz. Onlar sonradan infak edip çarpışanlardan derece
itibarıyla daha büyüktür. Bununla beraber hepsine de Allah Hüsna’yı vaad
buyurdu. Allah ne yaparsanız da habirdir. (Elmalı)
Ve maleküm ella tunfiku fiy sebiylillâh
yine size ne oluyor da Allah yolunda infak etmeyesiniz. Neden Allah yolunda
infak etmeyecekmişsiniz ki?
Kur’an da Allah yoluna 3 şey
nispet edilir.
1 – İnfak, fiy sebilillah Allah
yolunda infak.
2 - Hicret. Fiy sebilillah Allah
yolunda hicret.
3 – Cihad. Fiy sebilillah Allah
yolunda cihad.
Neden Allah yolunda? Allah’ın
yolunda hicret, Allah’ın yolunda infak, Allah’a infak gibidir. Allah yolunda
yürüyenlerle, yolunda yatanları, yolunda yürüyenlerle yolunda oturanları, hatta
koşanlarla yürüyenleri bile ayrı ayrı kaydetmektedir. Onun için dünya imtihan
dünyasıdır ve hayatta bir yolculuktur. Eğer hayat bir koşuysa ..festebikul hayrat.
(Bakara/148) emri verilmiş hayırlarda yarışınız emri verilmişse insanlar
bu yolda yarışmak durumundadır. İşte bu yarışın unsurlarından biridir infak.
ve Lillâhi miyrasüsSemâvati vel'Ard
göklerin ve yerin mirası Allah’a mahsustur, Allah’a aittir. Öyle değil mi?
Göklerin ve yerin mirası O’na ait değil mi. İnsan öldükten sonra kime kalır,
İnsan nesli yer yüzünden tümüyle çekildiğinde kime kalır bütün bu servet?
Aslında varlığın mirası Allah’a aittir.
Burada zımnen söylenen açık,
Allah kuluna bağ bağışlamıştır, kulundan yeni bağlar bağışlamak için bir
salkımı bir başkasıyla paylaşmasını istemektedir. Kendisi için, kendi rızası
için. Kulu, kendisine bağlar bağışlayan Allah’ın bir salkım istemesini çok
görüyorsa eğer işte orada problem vardır demektir. Orada aslında kim kimin
sahibi diye sormak lazım. Bağın sahibimi, bağ onun sahibimi. Veremediğinizin
sahibi değilsiniz. Sahibi olsaydınız verirdiniz. Veren sahiptir veremeyen
değil.
lâ yesteviy minküm men enfeka min kablilfethı
ve katel içinizden kalpleri İslam’a açılmadan önce infak edenler ve
savaşanlar la bunu yapmayanlar asla bir olmaz. Zor zaman dostlarıyla kolay
zaman dostları bir olmaz diyor yani. Zor zamanda infak eden, yoklukta infak
eden, sıkıntılı dönemlerde infak eden, İslam’ın iktidarında değil,
muhalefetindeyken, Müslümanların acı çektiği dönemlerde infak edenin infakı
elbette başka.
Zor zaman dostlarını ayırt ediyor
ayet. Sabikun dan olmak yani. Hani vakıa suresin başında vardı ya, üçe
ayrılıyordu. Sağ ehli, yani iyilik severler. Fakat bir de Ves sabikunes
sabikun, (Vakıa/10) öne geçenler deniliyordu. Öncülük
yapanlar. İyilikte öne çıkanlar bile iyi taraftakilerden ayrılacak, onların
ödülü çok daha farklı olacak. Bu onu gösteriyor.
ülaike a'zamu dereceten minelleziyne enfeku min
ba'du ve katelu işte onlar daha sonra infak eden ve Allah yolunda
savaşanlardan daha yüksek dereceler elde edecekler. Yani daha sonradan infak
eden, daha sonra Allah yolunda mücadele eden kimselerden daha yüksek ödülü
onlar hak edecekler. Önceden, zor zamanda, kıtlık zamanında yapanlar daha büyük
ödül alacaklar. Hani halk arasında o güzel deyim vardır ya; “kıtlıkta verilen
sokum unutulmaz.” Evet, zor zaman dostları unutulmaz. Onun için Bedr ehli özel
olarak müjdelenmişti. Allah Resulü onun içindir ki sahabem dediklerine çok
farklı muamele ederdi.
ve küllen ve'adAllâhulHüsna ve böyle
davranan herkese Allah en güzeli vaad etmiştir. vAllâhu Bima ta'melune Habiyr Allah
yaptığınız her bir şeyden haberdardır.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
171.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder