7 Ekim 2013 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. KAMER (01 - 01)(168-A)






Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn, Vessalâtü vesselâmü ‘alâ Muhammedin ve ‘ala ‘alihi, ve eshabihi ve ‘etba’ıhi ecmaiyn.

Rabbişrah liy sadriy;

Ve yessirliy emriy;

Vahlül ukdeten min lisaniy;

Yefkahu kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)

Rabbim, göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Amin.

Değerli Kur’an dostları bugün Kamer suresinin tefsirine gireceğiz. Mushafta 54. sırada yer alan kamer suresi adını ilk ayetinden alır. Kamer ay anlamına gelir. Tirmizi bu adla anar sureyi. Fakat Buhari de sure ilk ayetin ilk kelimeleriyle, yani Ikterabetis sa'ah şeklinde geçer. Demek ki surenin adı ilk yüzyıllarda henüz netlik kazanmamıştır.

Surenin iniş zamanına gelince, sure tamamı Mekke’de inmiş. Resulallah 45. ayetini Bedir’de okuduğu için bazı otoriteler bu ayetin Medine de indiğini söylemişlerse de bu bir yanlış anlamadan kaynaklanıyor. Efendimiz Kur’an dan çok önceleri inen ayetleri çok daha sonraki yıllarda olan bir olay üzerine okuyabiliyor. Bu o ayetin okunduğu zamanda indiği anlamına elbette gelmiyor.

İlk iniş sıralamalarında yani tertiplerde Tarık – Sad sureleri arasına yerleştirilmiş. Kendince özgün bir nüzül tertibi usulü ortaya koyan çağdaş ilim adamlarından Müh. Mehdi Bazergân’a göre Zariyat – Kalem sureleri arasına yerleşir sure. Surenin başı bir önceki surenin sonunun devamı mahiyetinde. Bu da gösteriyor ki sure iniş zamanı olarak Mekke’de, peygamberliğin 4. yılında inmiş olmalı. Muhteva bu görüşümüzü teyit ediyor. Bu surenin inişiyle ilgili bir de nakledilen hadis var Hz. Aişe’den.

Hz. Aişe der ki; Kamer suresi Muhammed‘e nazil olduğunda ben oyun oynayan yeni yetme bir kızdım. Tabii bu haber Ki Buhari naklediyor bunu, eğer sahih sayılırsa Hz. Aişe’nin yaşı konusunda siyerlerde yer alan bütün rivayetler yeniden gözden geçirilmek durumundadır. Eğer nübüvvetin 4. yılında inen bir sure hakkında Hz. Aişe bu sure indiğinde ben yeni yetme bir kız çocuğuydum diyorsa O zaman Resulallah’la evlendiği yaş 9 dan çok çok daha ileri olmak durumundadır.

Surenin konusunu 3 e ayırabiliriz;

1 – Bu bölüm 1 – 8. ayetler arası oluşturur ki yaklaşan kıyametten söz eder.

2. Bölüm 6 - 42. ayetler arası Nuh AS. ve onun kavmi, Ad kavmi, Semud kavmi, Lût kavmi ve Firavunun akıbetlerini dile getirir. Helak süreçlerini ele alır. Özellikle helak edilen kavimlerin peygamberlerine vurgu yapmaktan daha çok, helak ediliş süreçlerine vurgu yapar. Çünkü bu kıssalar Kur’an ın birçok yerinde ele alınırlar. Fakat ele alındığı hemen her yerde aynı vurgularla değil farklı vurgularla ele alınırlar. Onun için bişr tekrar değildirler.

Mesela Lût kıssasının Kur’an da 5 – 6 yerde geçmiş olması, 5 – 6 kez tekrar sayılmamalıdır. Bir yerde bu kıssanın kahramanlarına atıfla vurgu ile geçer. Lût AS. ve onun iman ailesine. Bir yerde bu kıssanın helak olan Lût kavmine vurgu yaptığını görürüz. Bir başka yerde bu kıssanın helak olan kavmin helak oluş nedenine, ahlaksızlığına özel vurgu yaptığını görürüz. Bir başka yerde bu kıssa üzerinden ilk muhataplara açıkça öğüt verildiğini görürüz. Yani farklı vurgulara sahip olduğunu söylemeliyim.

Surenin en sık tekrarlanan ayetleri de bu kıssalar sırasında nakledilir. Ki 4 kez tekrarlanan şu ayette olduğu gibi; Ve lekad yessernel Kur'âne lizZikri fehel min müddekir (17-22-32-40) doğrusu biz bu Kur’an ı öğüt alacak olanlar için, ders alacak olanlar için, anlayacak ve kavrayacak olanlar için kolay kıldık. Yani kolay anlaşılır, kolay öğrenilir, kolay okunur, kolay ezberlenir ve kolay aktarılır ve dahası kolay yaşanır kıldık, kolaylaştırdık. Fehel min müddekir. Hala ders alacak yok mu? Yok mu ders alan birileri. Çıksın ortaya. Yani biz Kur’an ı bunca kolaylaştırmamıza rağmen eğer muhatap ders almıyorsa o zaman problem onda demektir. Kur’an a inmemiş gibi, nazil olmamış gibi, yer yüzünü aydınlatmamış gibi, insanlığın önüne bir sofra gibi açılmamış gibi muamele etmek Kur’an a da, Allah’a da hakarete yeltenmektir.

3 – Surenin bu bölümü mucizevi bir ihbar ile başlar. Mekke putperest direnişinin  kırılacağını haber verir. Bu gerçekten de önceden haber vermedir, bir ihbardır, bir mucizedir. Düşünün daha peygamberliğin 4. yılında ondan tam 11 yıl sonra gerçekleşecek olan zaferi müjdelemektedir.

Varlık ilahi bir plan üzere yaratılmıştır. Surede bu planı dile getiren gerçekten essadın’ı camii ağyarını mani muhteşem bir ayet yer alır. Allah’ın her bir şeyi bir ölçü ile yarattığı ifade edilir. Yani asli ifadesiyle kaderle, kadere iman, ölçüye imandır. Allah tesadüfen iş yapmaz, ölçüsüz iş yapmaz. O ayete gelince neden böyle bir ayet, neden bu bağlamda sorularının cevabını elbette vermeye çalışacağız. Ama hemen söyleyelim ki burada geçişi kendi küfrünü, kendi inkarını, ya da toplumsal inkarı bir kader olarak algılayan ve bunu bir mazeret olarak ileri sürecek olanlara, böylesine Allah’a iftira sadedinde bir mazeret beyan etmeye kalkmayın. İnsanın tercihine kalan şeylerde kader iradedir. Allah sizin seçiminize kalan şeylerde kaderiniz olarak iradeyi kader kılmıştır. Onu kullanmıyorsanız kaderinize karşı geliyorsunuz demektir vurgusunu taşır. Bu özetten sonra suremizin tefsirine geçebiliriz.




1-) Ikterabetis sa'atu venşakkal Kamer;

Yaklaştı o saat ve Kamer (Ay) yarıldı! (A. Hulusi)

01 - Yaklaştı Saat, yarıldı Kamer. (Elmalı)


Ikterabetis sa'atu venşakkal Kamer son saat yaklaşacak ve ay yarılacak. Ya da bir başka yoruma göre son saat yaklaşmıştır, ay yarılmıştır.

Kur’an da son saatle ilgili ayetler mazi kipiyle geçer, geçmiş zaman kipi kullanılır. Bunun bir çok örneği var. Bunun nedeni gelecekte olması muhakkak ve mutlak olan son saatin kesin gerçekliğini ifadedir. Yani bu konuda kimse tereddüt etmesin, oldu bilsin. Hani bizde konuşurken olmuş bil, gelmiş bil deriz ya, Kur’an son saatle ilgili bizim konuşurken kıyamet diye telaffuz ettiğimiz ama doğrusu son saat olan varlığın yer yüzünün insanlığın son saatiyle ilgili, sonuyla ilgili haberleri geçmiş zaman kipiyle iletir Kur’an. Bunun sebebi mutlaka olacağına delalet eder.

Alternatif anlam ise hemen tüm müfessirlerin tercihi olan ve bazı sahabelerden nakledilen ayın yarılması mucizesine delalet eder, dayanır.

Ayın yarılması mucizesi bize kadar gelen rivayetlerin toplamından özetleyecek olursak şöyle gerçekleşmiştir. Efendimiz AS. Mekke’ye kendine indirilen vahyi tebliğ ettiğinde Mekke ondan bu vahyi Allah’tan aldığına dair bir belge ister, bir mucize ister. Efendimiz bu talep karşısında bir gece dolunay halinde ki aya parmağını yönelterek ayı şöyle ortasından parmağıyla işaret ederek keser. Ay o anda bölge insanına bir parçası bir dağın bir tarafında, diğer parçası da dağın öbür tarafında olarak görülür.

Bu nasıl gerçekleşmiştir sorusuna otoritelerimiz farklı yorumlarla cevap verirler. Hatta Enes Bin Malik’ten gelen bir yoruma göre öyle göründü der. Yani buna göre ay ikiye bölünmüş değildi, fakat görenlere öyle gösterildi. Mucizevi bir müdahaleyle onlar öyle gördüler şeklinde. Daha sahabeden başlamak üzere bunun farklı yorumları yapılır.

Söz konusu rivayetler aslında Ankebut/50-51, İsra/59. ayetleri ışığında anlaşılmalıdır. Bu rivayetlere yönelik bir takım metin ve senet eleştirileri yapılmıştır. Onun içindir ki ulema tarafından bu mesele imana müteallik bir mesele olarak görülmemiş. Çünkü bu mesele de otoritelerin farklı yorumları olduğu ifade edilmiştir.

Mesela bu farklı yorumlardan ikisini yapan tabiinden Hasan el Basri ve Ata dır. Bu iki tabiin otoritesi bu ayette geçen olacak olayın geçmişte olmuş bir hadise değil, gelecekte kıyamet alameti olarak, son saat alameti olarak gerçekleşecek bir olay olduğu yorumunu yaparlar.

Demek ki daha o dönemden itibaren bu ayetlerin geçmişte gerçekleşmiş bir bölünmeyi mi, parçalanmayı mı, yoksa gelecekte son saat işareti olan bir parçalanmayı mı ifade ettiği daha tabiin döneminden itibaren yoruma konu olmuştur.

Ayet kozmik sistemin oluşumu sırasında ayın yer yüzünden kopmasına da yorumlanabilir. Hatta daha farklı yorumlar da yapılabilir. Fakat bizim tercihimiz bu surenin giriş kısmının bir bütün teşkil ettiği yönünde ve bu bütününde son saate yönelik bir uyarı olduğu yönündedir.


Kamer suresinin bu ilk ayeti, yani “ay yarıldı” ifadesi esasen Kur’an’daki benzerlerinden birisidir. Bil­hassa kıyamet sahnelerim tasvir eden, ahiret ahvalin­den bahseden surelerde ve ayetlerde, bu şekilde “gök yarıldı” “yer yarıldı” gibi deyimler kullanılmıştır. Biz şimdi bu ayetlerden bazılarını okuyucunun dikkatine sunacağız:
l- “O gün gökyüzü beyaz bulutlar halinde yarılıp melekler bölük bölük indirilirler.”(Furkan/25)
2 – “Gök yarılıp da erimiş yar gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman”(Rahman/37)
3 – “Gök de yarılmış, çatlamıştır.” (Hakka/16)
4 – “Gök yarıldığı zaman“(İnşikak/1)
Bu ayetlerin hepsinde de “yarılma” olarak tercü­me edilen fiiller ş-a-k-k-a fiilinin türevleridir ve hepsi de mazî sîgasıyla kullanılmıştır. Yani hepsi de gele­cekte, kıyametin kopması anında vuku bulacak hadise­leri bildirmesine rağmen, hep mazi (geçmiş) sigasıyla anlatılmıştır. Ama bu ayetler nasıl “yarılacak”, (“o gün) yarılır” gibi tercüme ediliyorsa, Kamer suresinin ilk ayetinin de bu şekilde tercüme edilmesi olanaksız değildir ve tercüme edilmese de biz o anlama geldiğini bilmeliyiz.
5- “Bundan dolayı neredeyse gökler çatlayacak, yer varılacak, dağlar yıkılıp dağılacaktır. (10) Bu ayet, Hıristiyanların “Rahman çocuk edindi” diye iftira etmeleri üzerine inmiştir.
6 – “Sonra toprağı bir yarışla yardık.“(Abese/26)
7 – “O gün yer yarılır, onlar kabirlerinden dışarı çıkarlar…(Kaf/44)
8- “…öylesi (taşlar)da var ki çatlar da onlardan su fışkırır.”
Yukarıda dediğimiz gibi, bizzat ‘ş-a-k-k-a” türev­li fiillerin kullanıldığı bu ayetlerin dışında), anlam ola­rak yine aynı, yani “yarılma” olayından bahseden, değişik kelime ve fiiller Kur’an’ın Mekki ayctlerinde kullanılmaktadır.
“Yer yarıldığı (zaman) (İnşikak/3); Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar kararıp döküldüğünde, dağlar sallanıp yürütüldüğünde, denizler kaynatıldığında”(Tekvir/5-6) gibi ayetler sözünü ettiğimiz tasvir ayetlerinden sadece bir kaçıdır.
Kur’an-ı Kerim’de gelecekle il­gili haberlerin geçmiş (mazî) sigasiyle bildirilmesidir. Buna Nahl suresinin l. ayetini örnek vermektedir sayın Süleyman Ateş.
Kur’an-ı Kerim, Peygamberimize, bilinen anlam­da herhangi bir mucizenin verildiğini bildirmez. Bila­kis Peygamberimize mucize verilmediğini -gerekçeleriyle- ifade eder.
Kur’an İsra suresinin 90-95. ayetlerinde, müşrik­lerin, Allah Resulünden mucize istediklerini fakat bu isteklerinin verilmediğini açık açık bildirmektedir.
Bu ayetlerde müşriklerin Hz. Peygamberden, (a) yerden bir kaynak fışkırtmasını, (b) yahut hurma ve üzümler­den oluşan bir bahçe edinmesini, (c) yahut üzerlerine gökten parçalar yağdırmasını, (d) Allah’ı ve melekleri şahitler getirmesini, (e) yahut altından bir ev edinmesi­ni, (f) veya göğe çıkmasını, gökten bir kitap getirmesini talep ettiklerini, aksi taktirde O’na inanmayacaklarını söylediklerini bildirmektedir. (İsra/90-93) Netice itibariyle bu saçma isteklerinden hiç birisi onlar için yerine geti­rilmemiştir.
Aynı olguya değinen bir ayet de şudur: “Eğer kendilerine bir mucize ge­lirse ona mutlaka inanacaklarına dair olanca güçle­riyle Allah adına and içtiler. De ki, Mucizeler ancak Allah tarafındandır. Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?(Enam/109)
İbni Mes’ud’un dışındaki ravilerin çoğunluğu hicrete beş sene kala, yani ay yarılmasının -sözde- vuku’u yılı çelik-çomakta, oyunda-eğleşte çocuklardır. Üstelik içlerinden bazıları henüz doğma­mıştır. Acaba Resulallah’ın yanından hiç ayrılmayan arkadaşları, niçin bu olayı görmemişler ya da görmüşlerse rivayet etmemişler de, bu üç beş tane küçük yaştaki çocuk görmüştür? Olayın taşradan, bağdan bahçe­den gelenden v.s. hiç anlatılmamaktadır. Diğer yandan yine İbni Abbas’dan “ay yarıldı” ayetinin Resulallah zamanında ay tutulması olayı üzerine indiği de rivayet edilmiştir. Yani rivayetler arasında çelişki ve tutarsızlık alenen göze çarpmaktadır. (Ali Aksoy)]

[Ek bilgi 2 ; Şakku'l-kamer olayı
Kureyş Kabilesi'nin ileri gelen müşrik­leri bir araya toplanmışlar ve Allah Resûlünden, peygamberliğini ispatlaya­cak bir mucize istemeye karar vermiş­lerdi. Hep birlikte O'nun bulunduğu ye­re doğru ilerlerken gecenin ilk saatleri yaşanıyor ve Efendimiz (sav) parıl parıl parlayan ay ışığı altında Hazret-i Ali, Huzeyfe İbn-i Yemân, Abdullah Ibn-i Mes'ud, Cübeyr ibn-i Mut'im ve Abdullah İbn-i Ömer gibi büyük saha­belerle sohbet ediyordu.(1)
O nur hal­kasını çevreleyen müşriklerin mucize görme konusundaki ısrarları had safha­ya varıp sabır sınırlarını zorladığında, Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) yerin­den doğruldu ve mübarek elini, gökyü­zünde bir altın tabak gibi ışıldayan Ay'a doğru celâlle kaldırdı.
Yaratıldığı günden beri vazifesinden şaşmamış olan Ay, hürmetine koca bir kâinatın yaratıldığı O Zatın (sav) bu işaretiyle bir anda ikiye ayrılmış ve gerideki Mina Dağı, Ay'ın iki parçası arasında kalarak muh­teşem ve tüyler ürpertici bir manzara teşkil etmişti.
Efendimiz (sav) etrafındaki saha­belerine "Şahit olun, şahit olun" diye tekrarlarken, Kureyş kâfirleri şaşkınlık­la birbirine bakmıyor ve "Bize büyü yaptı" diyorlardı.
Ay'ın görülmesi için yeterli olan şartlar, Arap yarımada­sının dışında en iyi Hindistan'da ger­çekleşmiş ve Dhar şehri kralı Raja Bjoh ve raiyeti tarafından bütün teferruatıyla takîp edilmişti.(2) Chamai Nehri kıyı­sındaki sarayının balkonundan Ay'ın ikiye ayrıldığını gören kral, önce dünya­nın sonunun geldiğini zannederek bü­yük bir korkuya kapılmış, daha sonra da bunun Arabistan'da zuhur ettiğini duyduğu Peygamber'in bir mucizesi olabileceğini tahmin ederek vezirini Mekke'ye göndermişti. Raja'nın veziri Efendimizle (sav) görüşme şerefine erişmiş ve Şakk-ı Kamer O'nun muci­zesi olduğunu anlayarak İslâmiyeti seç­mişti.
Şakku'l-Kamer Mucizesi, sadece Raja ve saraydakiler tarafından görülmemiş. Hindistan halkı tarafından da seyredilmişti. Mucizenin gerçekleştiği tarih, da­ha sonra bir başlangıç yılı olarak kabul edildi ve bazı eserler üzerine işlendi. Hatta bu ülkede ele geçirilen bir hey­kelde: ''Ay'ın ikiye yarıldığı senede ya­pılmıştır." ifadesi bulunuyordu. Bu du­rum bazı müfessirler tarafından sıkça nakledilmiş ve çok önemli bir delil ola­rak gösterilmiştir.
(1) Tecrîd-i Sarih Tercümesi, İst.1945, IX/367,372 ….(devam ediyor)]
.
.
Allahu alem..!

Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
168. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder