25 Nisan 2013 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. ZÜMER (38 - 42) (145-D)



C sayfasından devam


38-) Ve lein seeltehüm men halekas Semavati vel Arda leyekulünnAllâh* kul eferaeytüm ma ted'une min dûnillâhi in eradeniyAllâhu Bi durrin hel hünne kâşifatü durrihi ev eradeniy Bi rahmetin hel hünne mümsikâtü rahmetiHİ, kul hasbiyAllâh* aleyhi yetevekkelül mütevekkilun;

Andolsun ki eğer onlara: "Semâları ve arzı kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "Allâh" diyeceklerdir... De ki: "(Bu cevabınıza göre) Allâh dûnunda isimlendirdiklerinizin (yerini) gördünüz mü? Eğer Allâh bende bir zarar, sıkıntı irade ederse, O'nun verdiği zararı, sıkıntıyı onlar açıp kaldıracaklar mı? Yahut (Allâh) bende bir rahmet irade ederse, O'nun rahmetini onlar engelleyebilirler mi?"... De ki: "Allâh bana yeter! Tevekkül edenler O'nu Vekiyl kılar!" (A. Hulusi)

38 - Celâlim hakkı için sorsan onlara: o Gökleri ve Yeri kim yarattı? Elbette şüphesiz Allah diyecekler, de ki: o halde gördünüz a o Allah dan başka çağırdıklarınızı, eğer Allah bana bir keder murad ederse onlar kederini açabilirler mi? Yahut bana bir rahmet murad ederse onlar onun rahmetini tutabilirler mi? De ki: Allah bana yeter, hep ona dayanır mütevekkil olanlar. (Elmalı)


Ve lein seeltehüm men halekas Semavati vel Arda leyekulünnAllâh ve eğer onlara gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan; Kesinlikle Allah derler. Peki sorun ne o zaman? Yani onlar dediği kim bu ayetin? Putperestler, puta tapıcılar. Allah’tan başkasına Allah’a ait nitelikleri yakıştıranlar. Tanrısal sıfatları Allah’tan başkasına cömertçe verenler. Peki sorun ne o zaman? Putperestlerin problemi neydi, Allah’a inanıyorlar, yerleri ve gökleri Allah’ın yarattığını söylüyorlar. Allah’ın gökleri ve yeri yaratan olduğuna inanıyorlar ama sorun O’na ulaşmak için aracılar tasavvur etmeleri. Yani yakın bir Allah inancını reddediyorlar, dolayısıyla Allah’tan bağımsız hayat alanı tasavvur ediyorlar.

Neden? Bu bir uyanıklıktır hesapta tabii ki. Allah’tan bağımsız hayat alanı ilan ederseniz oraya hesap sorucu kimseyi karıştırmazsınız. Yani suç işleyecek, suç işleyen psikolojisidir bu. Suç işleyecekte kimse yargılamasın, yani yargılanmayacağım bir alan haline getireyim dünyayı, şu hayatın içinden beni yargılayacak Allah’ı çıkarabilirsem o zaman sorumsuzca istediğim haksızlığı yapar, istediğim rezilliği ve kepazeliği işlerim arka planına dayanıyor aslında Allah’tan bağımsız bir alan fikrinin tamamı böyle bir sorumsuzluk arka planına sahiptir.

Onun için 3. ayette de mana buydu. ma na'budühüm illâ liyükarribûna ilAllâhi zülfâ (3) diyorlardı ya. Yani biz bunlara başka bir şey için tapmıyoruz, sadece bizi Allah’a  yaklaştırsınlar diye yapıyoruz diyorlardı. İşte yani tüm çağın, sadece vahyin indiği çağda ki putperestler değil, modern putperestlerin bakış açısı da aynı aslında. Fark etmiyor. Putlar değişmiştir ama putperestliğin mantığı değişmemiştir.

kul eferaeytüm ma ted'une min dûnillâh de ki Allah dışında yalvarıp yakardığınız varlıklara hiç baktınız mı. Yani gerçekten de Allah dışında insan, işte yalvarıp yakarıyor bazı varlıklara, şikayet ediyor mesela birilerini. Mesela bir şeyler istiyor, bir şeyler talep ediyor, fakat bu şikayet ettiğiniz varlıklara baktınız mı?

in eradeniyAllâhu Bi durrin hel hünne kâşifatü durrih eğer Allah benim için bir zarar murad etseydi onlar O’ndan gelecek zararı def edebilir miydi. Bir sorun kendi kendinize. ev eradeniy Bi rahmetin hel hünne mümsikâtü rahmetiH veya bana bir rahmet dilese onlar, O’nun rahmetine engel olabilirler mi? kul hasbiyAllâh de ki Allah bana yeter. aleyhi yetevekkelül mütevekkilun artık O’nun kuluna yeteceğine güvenen herkes ama herkes sadece O’na güvensin, sadece O’na tevekkül etsin, sadece O’na dayansın.

Bu akide kula kul olmamanın garanti belgesidir. İnsan ucuza gitmesin diye. Eğer insan Allah’a kul olmazsa kul olacak mutlaka birilerini arar bulur, bu bir tarafa onların hiç birisi tanrı olmadığı halde tanrılık iddia etmeye başlar. Yani kul olmak için Allah’tan başka kapılar arayan insan başkalarını da yoldan çıkarır. Tıpkı Hindistan’ın inekleri gibi. Zavallılar inek olduklarını unutup kendilerini tanrı sanmaya başlayınca, başlarına iş açarlar. Onun içinde her putperest tapındığını da yoldan çıkarır.


39-) Kul ya kavmı'melu alâ mekânetiküm inniy amil* fesevfe ta'lemun;

De ki: "Ey halkım! Anlayışınız kadarıyla elinizden geleni yapın; muhakkak ki ben de yapmaktayım... Yakında bileceksiniz..." (A. Hulusi)

39 - De ki: ey kavmim! haliniz üzere çalışın, her halde ben çalışıyorum, artık ileride bileceksiniz: (Elmalı)


Kul ya kavmı'melu alâ mekânetiküm inniy amil de ki; Ey kavmim siz kendinize yakışanı yapın. Şunu iyi biliniz ki ben de kendime yakışanı yapmaktayım. Ya da; alâ mekânetiküm konumunuza uygun olanı. Burada ki mekani değil makami bir konumdur, onu unutmamak gerekiyor. Yani siz kendinize yakışanı yapın diye çevirmem de bu yüzden. Kendine yakışan nasıl tespit edilir? Eğer Allah’a kulsanız kula kulluk yapmazsınız, çünkü o size yakışmaz. Eğer Allah’a kulsanız, Allah’a adanmışsınızdır ucuza gitmezsiniz. Onun içinde üç beş kuruşa dünyalıklara, makama, mevkie satılmazsınız. Çünkü o size yakışmaz. Ama Allah’a kul değilseniz fiyatınız vardır, verirler ve satın alırlar. Daha fazla veren daha fazla satın alır. Onun için borsanız oluşur, pazarınız oluşur, birileri alır, birileri satar. O nedenle yakışanı yapmak.

fesevfe ta'lemun unutmayın ki zamanı gelince onlar da bilecekler. Devam edelim;


40-) Men ye'tiyhi azâbün yuhziyhi ve yehıllu aleyhi azâbün mukıym;

"Kime geliyor aşağılayıcı azap (ölüm) ve kime gelmekte daimî azap (cehennem)?" (A. Hulusi)

40 - Kimmiş o kendine rüsva edecek bir azâb gelecek, ve üstüne yerli bir azâb inecek? (Elmalı)


fesevfe ta'lemune Men ye'tiyhi azâbün yuhziyhi ve yehıllu aleyhi azâbün mukıym unutmayın ki zamanı gelince onlar bilecekler muhatabını alçaltan dünyevi azabın kimi gelip bulacağını. Ve ahirette ki kalıcı cezanın kimin başına patlayacağını da yine onlar bilecekler.


41-) İnna enzelna aleykel Kitabe linNasi Bil Hakk* femenihteda felinefsih* ve men dalle feinnema yedıllu aleyha* ve ma ente aleyhim Bi Vekiyl;

Muhakkak ki biz sana O BİLGİyi insanlar için Hak olarak inzâl ettik! Artık kim hakikate yönelirse kendi nefsi içindir! Kim de (hakikatten) saparsa sonucu sadece kendi aleyhine olarak sapar! Sen onların vekîli değilsin! (A. Hulusi)

41 - Biz insanlar için senin üzerine hakkıyla kitab indirdik, o halde kim yola gelirse kendi lehinedir, her kim de saparsa sırf kendi aleyhine olarak sapar ve sen değilsin üzerlerine vekîl. (Elmalı)


İnna enzelna aleykel Kitabe linNasi Bil Hakk hiç şüphe yok ki bu ilah kelamı insanlık için hayırlı bir amaca mebni olarak sana biz indirdik. Buradaki Bil Hakk; ikinci ayette ki Bil Hakk ile aynı anlama gelir. Yani amaçlılığa delalet eder, tekabül eder. Onun içinde ben, bir amaca mebni olarak diye çevirmeyi daha doğru buldum.

femenihteda felinefsih artık kim doğru yolu seçerse bu kendi lehinedir. ve men dalle feinnema yedıllu aleyha ama kimde saparsa sadece kendi aleyhine olur.

Öyle değil mi dostlar iman ve teslimiyetten kazançlı çıkan Allah’mıdır ki, insandır, Alla değil. Fatır/15 ne diyordu;

Ya eyyühen Nasu entümül fukarâu ilAllâh* vAllâhu "HU"vel Ğaniyyül Hamiyd. (Fatır/15) ey insanlık Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Allah ise kendi kendine yetendir, asla kimseye muhtaç değildir. Aksine tüm hamd ler O’na yönelik olmalıdır. Onun için muhtaç olduğunuz Allah’a hamd den geri durmayın ve ibadetten çıkarı olanın Allah değil, siz olduğunuzu unutmayın.

Aslında şirk nedir diye sorsanız, insanın kendi kendine yettiğini zannetmesidir derdim. Yine iman nedir diye sorsanız Allahsız yapamayacağını bilmektir derdim. Bu da zaten zımnen bu ayette bunu söylüyor.

ve ma ente aleyhim Bi Vekiyl zira sen onların tercihinden asla sorumlu değilsin.


42-) Allâhu yeteveffel enfüse hıyne mevtiha velletiy lem temüt fiy menamiha* feyümsikülletiy kadâ aleyhelmevte ve yursilül uhra ila ecelin müsemma* inne fiy zâlike leâyâtin likavmin yetefekkerun;

Allâh, ölümü tatma zamanı geldiğinde insanları vefat ettirir (bedenin işlevsiz kalması)... Ölmemiş olanları da uykularında (bilinç dünyasına geçirtir)... Hakkında ölüm hükmettiğini (o boyutta) tutar; diğerlerini belli bir ömür için irsâl eder... Muhakkak ki bu olayda derin düşünen bir topluluk için elbette işaretler vardır. (A. Hulusi)

42 - Allah alır o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında, sonra üzerlerine ölüm hükmü verdiklerini alı kor da diğerlerini salıverir bir müsemmâ ecele kadar, şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için âyetler var. (Elmalı)


Allâhu yeteveffel enfüse hıyne mevtiha velletiy lem temüt fiy menamiha Allah insanların canlarını öldükleri zaman alır. Henüz ölmemiş olanları da uykuda, ölümle hayat arasında tutar. Uyku modunda farklı bir moda tutar.

Bu ayet hem ilginç hem de Kur’an da ki ölüm ve ecel konusunda ki tüm ayetlerin ilkesi olan bir ayet. Ölümü anında insanların ruhlarını Allah kabzeder diyor. Ölümü gelince insanların ruhunu Allah alır. Yani gelen bir şey var, alınan bir şey var. Buna dikkat. Gelen bir şey Allâhu yeteveffel enfüs Allah teveffi eder. Çekip almaktır teveffiye. Bir şeyi çekip almak orada bırakmamak, onu geri döndürmek. Hatta verenin geri alması, aslına rücu etmesi manasına da gelir. Vefa da buradan gelir.

Ama mevt öyle değil. Gelir. Yani kendisi gelen bir şey var O gelince Allah’ın ondan aldığı bir şey var. Ölümün mahiyetini veren bir ayettir bu. Kendisi gelen şey nedir? Kendisi gelen şey eceldir, ölüm yani. Secde/11 de ölüm; Ölüm meleğine, En’am/61 de elçilere nispet edilir. O halde burada Allah’ın doğrudan almasından söz ediliyor.

Peki bu nasıl te’lif edilecek? Burada öne ikiye ayıracağız bu ayette olduğu gibi: Gelen şey, gelinince alınan şey. Gelen şey ölüm. O nasıl gelir? Allah’ın yasalarına uygun olarak gelir. O statik ölümün yasalarıdır. Bu yasalar Allah’ın insanı hayatta tutmak için koyduğu yasalardır. Bu bağlar kesilince o gelir.

Bakıllâni bu bağları üç bağ olarak zikreder. Solunum sistemi, sinir sistemi, kan dolaşımı sistemi. Bu üç sistem iflas ettiğinde bu bağlar kopar. İnsanı hayata bağlayan üç bağ olarak niteler Bakıllani. Yani Kur’an bağlamında İslam’ın ecel görüşünü verirken.

Dolayısıyla bu bağlar koptuktan sonra insan yaşamaz. Allah bunu ezelde yazmıştır. Bu yasadır. Yani kellesi koltukta insan yaşamaz. Yaşatacaksa Allah bir insanı kelle omuzlarının üzerinde olacaktır. Eğer bir insanın yaşamasına Allah dilemişse bu üç bağı koparmaz. Gökdelenden düşer ama bu üç bağı korur. Yani solunum sistemi, kan dolaşımı sistemi ve sinir sistemi bağını korur. Dolayısıyla bu bağlar kesilince işte gelen gelmiştir, bu yasaya göredir.

Peki alınan nedir? Alınan iki şey olması lazım

1 – Elçinin, ölüm meleğinin aldığı, ki secde/11 de, en’am/61 de.

2 – Bir de Allah’ın doğrudan aldığı.

Elçinin, ölüm meleğinin aldığı candır. Allah’ın aldığı ruhtur. ..ve nefahtü fiyhi min RuhİY.. (Hicr/29) O üflemişti, O koymuştu O vermişti. O’nun müdahil olduğu bir alandır. Mahiyetini bilmediğimiz ve bize ayan olmayan gayba ilişkin bir cevher olan ruhu O alır. Bu ayette de zaten Allâhu yeteveffel enfüs derken sanırım böyle anlamalıyız. Çünkü O ölmez, ruh ölümsüzdür bu manada. Ölümlü olan bedendir, belki candır. Ve can aslında diğer canlılarla paylaştığımız şeydir. İşte bu manada burada ki biyolojik hayatı temsil eden canla, insanın aşkın lahuti boyutunu temsil eden ruhu aynı sanmamak gerekiyor. Secde ve En’am ile bu ayet şöyle te’lif edilebilir; Ölümü geldiği zaman, yani Allah’ın yasalarına uygun olarak insanı hayata bağlayan bağların kopması. Canlılığın sonu bu. Allah’ın ise işte bu an gelince emaneti olan ruhu almasıdır. Teveffiy.

Ayeti böyle izah ettikten sonra devam edelim; Ki aslında uykuda tutar var birde fiy menafiyha, yani bir de uykuda tutması. Bu canı bedende, ruhu serbest tutar anlamına gelebilir. Yani Hz. Ali şöyle bir açıklama yapıyor; Bazı rüyaların uykuda ruhun serbest tutulması sonucu ruhun seyahatine dayanır. Yani bazı rüyalar uykuda ruh serbest tutulduğu için, yani bir tür uyanıncaya kadar serbestsin, bedene bağlı olarak kalma durumunda değilsin denildiği için ruhun gezintisini temsil eder. der Hz. Ali. İşte bu çerçevede eğer bir anlayışı benimseyecek olursak uykuda Allah’ın ruhu serbest tutması manasına da gelebilir.

feyümsikülletiy kadâ aleyhelmevte ve yursilül uhra ila ecelin müsemma derken ölümüne hükmettiklerini alır geri kalanları sonu yasa ile belirlenmiş bir süre doluncaya kadar bırakır. Yani yukarıda açıklamıştık aynen o açıklamalarımız muvacehesinde geldi ibare. inne fiy zâlike leâyâtin likavmin yetefekkerun kuşkusuz bunda düşünen bir toplumun alacağı bir ders mutlaka vardır.


Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
145. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder