8 Nisan 2013 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. SÂD (30 - 34) (143-A)






Değerli Kur’an dostları geçen dersimizde Sâd suresinin 29. ayetine kadar tefsir etmiştik. Sâd suresinin ana teması, ana konusu; İnsanın kendisiyle ve rabbiyle ilişkisi çerçevesinde döner. Hassaten hata ve insan problemi ele alınır. 17. ayetle başlayıp geçen ders tefsir ettiğimiz son ayete kadar süren pasajda Hz. Davud ele alınır. Davud kıssası özelinde hatada ısrar etmemenin erdemi vurgulanır. Aslında bu özelde ilk muhataplar, genelde ise tüm muhataplara verilen şu mesajın bir parçasıdır. “Eğer hatada ısrar etmezseniz, Davud’un çizgisinde sayar sizi rabbiniz.” Yani Adem olursunuz, adam olursunuz. Yok hatada ısrar ederseniz surenin son kıssası olan İblis kıssasında, Adem ve iblis kıssasında verilen derste olduğu gibi iblisleşirsiniz. Onun için mesele hata etmemek değil, yanlış yapmamak değil. sizden insan olmamanız istenmiyor, melek olmanız istenmiyor. Mesele hatada ayak dirememek. Mesele hatayı savunmamak. Hata yapmak bir cürüm, hatayı savunmak bin cürüm.

İşte bu ana tema çerçevesinde Davud kıssasından sonra Süleyman peygamber kıssasına geçiyor sure. Süleyman peygamber kıssası da baba Hz. Davud gibi yine bir imtihanla alakalı. Fakat bu farklı bir imtihan. Baba Davud peygamber bir hata ile imtihan edildi. Oğul Süleyman peygamber ise varlıkla sınanıyor, iktidarla, güçle, servetle sınanıyor. Şimdi varlıkla sınanıp bu sınavı kaybetmeden veren, varlıkla şımarmayan Rabbiyle arasına dünya malının, iktidarın girmesine izin vermeyen, elde ettiği dünyevi makam, şan, nam, servet ve iktidar ile rabbinden yüz çevirmeyen, onu altında bir at olarak kullanan ama asla onun atı olmayan Hz. Süleyman’ın kıssasına geçiyoruz.


30-) Ve vehebna li Davude Süleyman* nı'mel abd*innehu evvab;

Davud'a Süleyman'ı hibe ettik; ne güzel kuldu! Gerçekten O, evvab (hakikatini sıkça yaşayan) idi. (A.Hulusi)

30 - Bir de Davud’a Süleyman’ı bahşettik, ne güzel kul, o cidden bir evvab. (Elmalı)


Ve vehebna li Davude Süleyman Davud’a bir de Süleyman’ı bahşetmiştik. nı'mel abd*innehu evvab o ne güzel kuldu, ne hoş insandı. Kulluğunu ne güzel yerine getirmişti. Çünkü o sürekli bize yönelirdi. Onun kıblesi bizden yanaydı. Yani servet kıblesini bozmadı, şöhret kıblesini bozmadı, iktidar kıblesini bozmadı. O bütün bunların ayartıcı etkisine kapılmadan rabbine olan yönelişini sonuna kadar sürdürmüştü.

Hz. Süleyman için Bakara/104, İsra/7, Enbiya/70-75. ayetler, Neml/18 – 56. ayetler, Sebe’/12 – 14. ayetler arasına bakmak gerek. Bunların bir kısmını ilgili sureleri tefsir ederken işlemiştik, yorumlamıştık. Ayetin sonunda ki innehu evvab; Baba Hz. Davud içinde geçen bir ibare, sürekli yönelme. Yani istikameti doğru tutma, koordinatlardan şaşmama. Bu koordinatları Allah verdi. Allah’ın verdiği koordinatlardan sapmama. Eğer insan Allah’ın kendisi için çizdiği koordinatlarda yürürse bu hayat okyanusunda menzili maksuda erer. Yok şaşarsa yolunu kaybeder. Bir çöl yolcusu gibi sonu ölüm olan bir yolculuğa dönüşür.

Onun için evvab olmak yolunu yitirmemek, yolsuzlaşmamak, koordinatlardan sapmamak, sapma açısından hayatını, aklını, zihnini, fikrini, tasavvurunu korumak. İktidar, servet ve ihtişam Hz. Süleyman’ı Allah’tan alıkoymazdı imasını içerir bu ibare.


31-) İz urida 'aleyhi Bil 'aşiyyis safinatül ciyad;

Hani Ona akşam olurken üç ayağı üzere durup bir ayağını tırnak üzere diken (görkemli), iyi cins koşu atları arz olunmuştu. (A.Hulusi)

31 - Arz olunduğunda kendisine akşam üstü sâfinat halinde halis atlar. (Elmalı)


İz urida 'aleyhi Bil 'aşiyyis safinatül ciyad bir ayrıntı veriyor Kur’an. Hani gün batımında kendisine soylu, asil duruşlu, aslında sâfinat; sufun den geliyor. Sufun atın klas duruşuna denilir. Tek ön ayağının ucuna basıp, diğer üç ayağı üzerinde duruşu, yani atın poz verişi, poz veren atlar. Klas duruşlu, esas duruşlu atlar. Belki buradan şöyle bir nükte çıkar mı bilmem atın bile bir esas duruşu, bir klas duruşu var. İnsanın olmasın mı. At bile esas duruşunu sergilediğinde insanın içini götürüyor canını alıyor. Peki kul esas duruş sergilediğinde Allah ona muhabbet etmez mi? Allah ona sevgisini indirmez mi? Belki böyle bir nükte de bulabiliriz.

Gün batımında kendisine soylu ve favori kısraklar, el ciyad’a bu karşılığı verdim ben. Ceyid, iyi kaliteli manasına gelir. Yani kendi türünün içinde en iyilerden. Yarış atları mesela türünün en iyilerindendir. Demek ki bunlarda da öyle bir nitelik varmış. Atlar sunulmuştu da;


32-) Fekale inniy ahbebtü hubbel hayri an zikri Rabbiy* hattâ tevaret Bil hıcab;

(Onları seyrederken Süleyman kendi kendine düşündü) dedi ki: "Rabbimin zikrinden (müşahedesinden) atların sevgisine yönelip meşgul oldum"... Nihayet (atlar gidip) gözden kayboldu! (A.Hulusi)

32 - Ben dedi, o hayır sevgisini rabbimin zikrinden sevdim, nihayet hicaba gizlendi. (Elmalı)


Fekale inniy ahbebtü hubbel hayri an zikri Rabbiy elbet ben güzel olan her şeyi severim demişti Süleyman. Çünkü bana rabbimi hatırlatır. Bana rabbimi hatırlattığı için güzel olan her şeyi severim. Aslında müthiş bir bakış açısı, müthiş bir hayat felsefesi vermiyor mu. Güzele nasıl bakıyorsunuz. Aslında yamuk bakıyorsanız, bakış açınızı şeytan belirlemişse güzeli istismar etmek için bakarsınız. Onun güzelliğini payimal etmek için, ayaklar altında çiğnemek için bakarsınız. Eğer ona o güzelliği bahşeden den dolayı bakıyorsanız, yani güzelliğin üretildiği merkezin sahibi, yani mutlak güzelden yansıma bir güzellik olarak bakıyorsanız, yani Allah’ın güzelliği tarifi ve yolu olarak görüyorsanız güldeki güzelliği, gülün kokuşunu rabbinizin güzelliği tefsiri olarak görüyorsanız, bülbülün ötüşünü rabbinizin güzelliği tefsiri olarak görüyorsanız, ırmağın şırıltısını, ormanın uğultusunu, bin bir türlü tabii güzelliklerin o iç alıcı rengarenk hayran eden örüntüsünü rabbinize bağlıyorsanız, onlar size Allah’ı hatırlatıyorsa o zaman güzel, güzel olma fonksiyonunu sizde zikre dönüştürmüş demektir. Yani siz güzeli onu güzel edenden bağımsız algılamıyorsunuz demektir. Bu eser müessirinden bağımsız değildir. Fiil failinden bağımsız değildir, güzel o güzelliği verenden bağımsız anlaşılamaz sırrına ermişsiniz demektir.

İşte bu zikr olarak geçiyor ayette. Yani Allah’ı hatırlamak, Allah’ı sürekli hatırda tutmak, baktığınız her şeyde, her güzellikte rabbinizin Cemal sıfatını görmek, rabbinizin mutlak güzelliğinden bir yansıma görmek, onu rabbinizin mutlak güzelliğine götürücü bir ayna bilmek, yol aynası, ya da yol taşı, yol işareti bilmek ve o işareti takip ederek Allah’a ulaşmak, Mutlak güzele ulaşmak, güzelliğin yaratıcısına ulaşmak. İşte bu. Bunu yapabildiğimiz sürece güzele hakkını veriyoruz demektir. Bunu yapabildiğimiz sürece güzeli yaratana şükrediyoruz demektir. Bunu yapabildiğimiz sürece yer yüzünde ki güzelliğe katma değer oluyoruz, dahası güzelliğin artırılmasına vesile oluyoruz demektir. çünkü güzelliğin kaynağını keşfederek, fark ederek güzeli fark etmek şükürdür. Şükürse güzelliği, nimeti artırır.

Fekale inniy ahbebtü hubbel hayri an zikri Rabbiy* hattâ tevaret Bil hıcab ta ki, bunu atlar özden kayboluncaya kadar tekrar etti Süleyman.


33-) Rudduha aleyye* fetafika meshan Bis sukı vel a'nak;

"Onları bana geri getirin" (dedi Süleyman)... (Atların) bacaklarını ve boyunlarını (bu defa müşahede ile) mesh etmeye başladı. (A.Hulusi)

33 - Geri getirin onları bana, tuttu bacaklarını, boyunlarını silmeğe başladı. (Elmalı)


Rudduha aleyye* fetafika meshan Bis sukı vel a'nak ardından; onları bana getirin diyerek başladı bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya.

Bu ayet için tefsirlerde bir takım gerçekten de ayrıntılı rivayetler yer alır. Ama bunların hiçbir mevsukiyeti de yoktur. Bu rivayetler burada zikretmemi gerektirmeyecek kadar çok uzak yorumlar. Belki aslı bunların İsrailiyattan alınma rivayetler. Bunları, güvenilmez olan bu rivayetleri bir kenara bırakarak metnin bize vermek istediği ahlaki ilkeleri dikkate almamız gerekiyor. Aslında Kur’an kıssalarının tamamı bize bir hikaye anlatmak, ya da bize tarihsel vakıalardan bir tarih kitabı gibi söz etmek değil, bize bir takım hadiselerden yola çıkarak değişmez değerleri hatırlatmak. Allah’ın koyduğu yasaları hatırlatmak. İnsanoğluna sorumluluğunu hatırlatmak, ahlaki ilkeleri hatırlatmaktır. Bu kıssa da bunu yapıyor.

Şunu görebiliriz. Süleyman peygamber atların boyunlarını ve bacaklarını sıvazlarken hiç şüphesiz bunların dünyaya ait olduğunu biliyordu. Biliyordu bilmesine ama dünyalıklara olan sevgi, dünyalıklara olan muhabbetin de insani bir şey olduğunu gösteriyordu. Yani bu öyle kaçınılacak utanılacak, ayıpsanacak ta bir şey değildi. İnsan güzel olan şeyleri severdi elbette. Bunda garipsenecekte bir şey yoktu. Ama aslolan şuydu; Allah’ın hayatımızı güzelleştirmek için yarattıkları bizi Allah’tan koparmamalı. Yani amacının tersine kullanılmamalı eşya. Belki bize bu gerçeği söylüyordu bu.

[Ek bilgi; (İLGİNÇ BİR HİKAYE)

SÜLEYMAN (as) IN ATLARININ HİKAYESİ.

Haberi rivayet edenler şöyle demişlerdir;
- Süleyman AS. ın Bin atı vardı. Yine bir rivayete göre kendisi yaygısına yanlanıp Hindistan’a gazaya gitmişti. Savaşa vardı Oradan döndü. Yolu bir adaya uğradı. Orada 1000 at gördü. Hepsi de ot otluyorlardı. Hepsi de kınalı atlardı. Hz. Süleyman o atlara sevdalandı, devlere;
- Bu atları benim için tutun dedi. Devler;
- Ey Allah’ın resulü biz kaç kez bu atları görmüştük. Ne kadar uğraştı isekte onları tutamadık. Madem sen buyruk verdin, bize bir nice pamuk, şarap ve kayır(Çakıl taşı) ver. Ta ki bir sihir, bir büyü yapalım. Olabilir ki bu atları bir hile ile tuzağa düşürürüz. Dediler.
Süleyman AS. devler ne dilediyse verdi onlarda o adaya gittiler. Atlar onları gördüler kanat açıp uçtular, gittiler. Devler de o adada ne kadar pınar, su kaynağı varsa deliklerine pamuk tıkadılar, üstlerine çakıl taşı döktüler. Sularını denize akıttılar. Pınarların önlerini göl gibi kazdılar. Şarabı içine döktüler başka ne kadar pınar varsa göl haline getirdiler. O devler 1000 taneydi. Hepsi bu gölün suyuna gittiler.
Sonra o atlar geldiler. Ne kadar ki susamışlar. Ne kadar su istedilerse de su bulamadılar. O şaraplı suya geldiler. Su o şarabın kokusunu gidermişti. Atlar şarap gölünü görünce gidip ona su diye kana kana içtiler. Bir saat geçmeden hepsi sarhoş oldu.
Devler onları gözetlemekteydi atların sarhoş oluklarını görünce pusudan dışarı çıktılar. Atla uçmak diledi Fakat kanatları kımıldayamadı. Devler de onları tutup Süleyman AS. a getirdiler. Birer birer onun önüne koydular.
Süleyman AS. zamanına ikindi vakti ibadeti bir Allah buyruğuydu. Bu zamanda ona atları birer birer gösterdiler. O da onlarla uğraşıp vakit geçirdi. Geride henüz gösterilmeyen yüz tanesi kalmıştı ki Süleyman AS. güneşe baktı batmaya yakınlaşmıştı İkindi ibadetinin vakti geçmişti.
Kendisine Allah tarafından azar geldi ve;
- Sen bu dünyayı o kadar seviyorsun ki ikindi ibadetini unuttun. Denildi. O da dua etti, güneş geriye döndü ikindi yerine vardı. Hz. Süleyman ikindi ibadetini yaptı ve Allah’ına şükranda bulundu.
Bu olayı Kur’an şöyle buyurmaktadır;
“Süleyman daima Allah’a yönelikti. Ona bir akşam üstü cins atlar sunulmuştu. Süleyman;”Doğrusu bu atları rabbimi anmayı sağladıkları için severim.” Dedi. Atlar koşuştular ve bir toz perdesi altında kayboldular. O da; “Yeter artık, onları bana getirin.” Dedi. (Sâd/33)
Süleyman AS. bu atları severken onu ibadetten alıkoymasını Sâd/32 ayeti şöyle açıklar.
 “ Ben bu at sevgisi Rabbime ibadetten alıkoydu dedi ve hem de güneş batmıştı.(Sâd/32)
Sonra Süleyman AS.
- Bu atları damgalayınca, boyunlarına ve butlarına damga vurun. Ta ki gaziler onlara binsinler ve Allah yolunda gaza etsinler. Dedi, duada bulundu. Hak tealâ da o atların kanatlarını çekti, yok etti, o kanatların kuvvetini ayaklarına verdi. O atlar Süleyman AS. dan sonra Arap ülkesinde kaldı ve adlarına Araplar arasında ün kazandı. Çöl halkının atları o soydandırlar.
(Tarih-i Taberi/ Cilt1, sayfa555.556)]



34-) Ve lekad fetenna Süleymane ve elkayna alâ kürsiyyihi ceseden sümme enab;

Andolsun ki Süleyman'ı imtihan ettik ve Onun tahtına ölü bir beden bıraktık (tahtına vâris olacak olan imansız kişiyi. A.H.)... Sonra tövbe edip yöneldi. (A.Hulusi)

34 - Celâlim hakkı için Süleyman’a bir fitne de verdik ve tahtının üstüne bir ceset bıraktık sonra tevbe ile rücu' etti. (Elmalı)


Ve lekad fetenna Süleymane ve elkayna alâ kürsiyyihi ceseden sümme enab doğrusu biz Süleyman’ı vaktiyle tahtının üzerine bir ceset olarak koymakla veya bir ceset koymakla sınava çekmiştik ve o da bize yönelmişti.

Bu ibareden ne anlaşılması gerekir sorusuna tefsir kaynaklarımızda çok farklı cevaplar verilmiş. Yine bu cevapların da temeli İsrailiyat kaynaklı bir takım hikayeler. Bu hikayeler o kadar uzun ve ayrıntılı ki gerçekten de insanın bunlardan kuşku duyması mümkün değil. Bunları doğrulayacak her hangi bir delile de sahip değiliz.

Süleyman peygamber bir ara Hükümdarlık yüzüğünü kaybetmiş bu yüzüğü bulan bir cin veya bir şeytan, veya bir insan şeytanı gelmiş onun tahtına oturup bu yüzükle hükmetmiş. İşte bu ceset imiş. Veya bir ölüyü koymuşlar cesedini, Süleyman peygamber öldü zannedilerek, onu andırsın diye bir ölüyü koyup sanki o yaşıyormuş gibi göstermişler. Vs. Yani etrafındaki bir grup ona ihanet edip darbe yapmışlar bu darbe sonucunda onu tahtından uzaklaştırmışlar vs. Yani bu hikayeleri bir tarafa bırakarak biz yine metnin söylediğine dönecek olursak belki en makul yorum şunu söyleyebiliriz. Ki Elmalılı üstadımızın da desteklediği yorum bu.

Hz. Süleyman dan sonra oğlu Rehoboam tahtına oturdu. Bu muhteşem medeniyeti Süleyman’ın bıraktığı büyük İsrail krallığını Rehoboam kendi heva ve hevesi yolunda kısa zamanda darmadağın ett. Koca medeniyetin altından girdi üstünden çıktı param parça oldu. Süleyman’ın tahtına da konulan ceset sanırım onun yerine geçen halefi olsa gerek. En makul yorum da budur diye düşünüyorum.

Razi o cesetten kasıt kendisiydi der. Böyle bire yorum yapar, ki bu Razi’ye özgü farklı bir yorum. Yani mecazen iktidar cansız bir cesettir ey Süleyman. Sen bu cesede ruh vereceksin. Eğer buna ahlak katarsan, adalet katarsan, anlam katarsan iktidar ruh üflenmiş bir cesede dönüşür yani canlanır. Yok eğer ahlâksız, adaletsiz ve anlamsız bir iktidar bir servet olursa  o zaman bu cesetten başka bir şey değil. Sadece bu dünyada kalır, geçici olur imasını içerdiğini söyler. Razi böyle bir yorum yapar.

Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
143. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder