19 Nisan 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. ZÜMER (10 - 20) (144-E)



D sayfasından devam

10-) Kul ya ıbadilleziyne amenütteku Rabbeküm* lilleziyne ahsenu fiy hazihiddünya haseneten, ve Ardullahi vasi'atün, innema yüveffessabirune ecrehüm Biğayri hisab;

De ki: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden (yaptığınız her şeyin sonucunu kesinlikle yaşatacağı için) korunun! Bu dünyada güzellikler, iyilik yapanlar (mümin - kâfir fark etmez) içindir... Allâh'ın arzı (Beynin Esmâ özelliklerini açığa çıkarma kapasitesi) geniştir... Sadece sabredenlerde bunun karşılığı hesapsız açığa çıkarılır." (A. Hulusi)

10 - Tarafımdan söyle: ey iman eden kullarım: rabbinize takvâ ile korunun, bu Dünyada güzellik yapanlara bir güzellik var, ve Allahın Arzı geniştir, ancak sabredenlerdir ki ecirlerine hesapsız irdirilir. (Elmalı)


Kul ya ıbadilleziyne amenütteku Rabbeküm Ey peygamber de ki; Allah şöyle buyuruyor: Ey iman eden kullarım rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. lilleziyne ahsenu fiy hazihiddünya haseneh akıbet bu dünyada iyilik yapanları öte dünyada güzellikler beklemektedir. Oradaki “lâm” ı lâm-ıl akıbeh manasını verdiğim için akıbet. Nihayet en sonunda diye başladım çeviriye.

ve Ardullahi vasi'atün, iiyi bilin ki Allah’ın arzı geniştir innema yüveffessabirune ecrehüm Biğayri hisab şüphe yok ki sabredenlere karşılıkları hesapsız verilecektir.

Hicret; imkanların tükendiği yerden imkanların üretileceği yere göç etmektir. Aslında hicret sadece maddi bir göç değil manevi bir göçtür. Şirkten tevhide, küfürden imana, cehaletten marifete, iç güdüden akla, karanlıktan ışığa geçişte bir manevi hicrettir. Burada sabır öngörüldüğüne göre öncelikle ilk muhatapların eza ve cefa çekenlerine yönelik bir hitaptır bu. Yani sabır, bulundukları iman üzere direnmek. Bu direnişi çok iyi bilen neslin içinden biri, yani Hz. Ali ancak bu direnişle söyleyebilirdi şu sözü, Bu söz ona ait:

- El ceze’u et hab’ı mines sabr. Dert yanmak sabretmekten daha çok yorar adamı. Evet, bunu sabredenler bilirler.


11-) Kul inniy ümirtü en a'budAllâhe muhlisan lehüd diyn;

De ki: "Kesinlikle hükmolundum ki, sistem ve düzeninde O'ndan başka etken görmemek üzere Allâh'a kulluk edeyim." (A. Hulusi)

11 - De ki: ben Allaha, dini onun için halîs kılarak, ibadet edeyim diye emr olundum. (Elmalı)


Kul inniy ümirtü en a'budAllâhe muhlisan lehüd diyn de ki; elbet ben saf ve samimi inancımı Allah’a has kılarak yalnız O’na kulluk etmekle emr olundum. Bu baştaki tevhid çağrısının yinelenmiş şekli tekrar ediliyor o tevhid çağrısı.


12-) Ve ümirtü lien ekûne evvelel müslimiyn;

"Hükmolundum ki, teslim olmuşluğunun farkındalığını yaşayanların ilki olmakla!" (A. Hulusi)

12 - Hem onun birliğine teslim olan müslimînin evveli olayım diye emr olundum. (Elmalı)


Ve ümirtü lien ekûne evvelel müslimiyn bir de Allah’a teslim olanların önderi olmakla emr olundum. Aslında İlk muhatap olan sevgili nebî şahsında Kur’an tüm muhataplarına bu talimatı veriyor. Yani içinde yaşadığımız toplumda Allah’a teslim olanların önderi olmak, önünde olmak. Bu bir koşu, bu bir yarış. Teslimiyet yarışında önde olmak, ortada olmak, sonda olmak, ya da yarışı terk etmek. Bu bize kalmış bir şey.


13-) Kul inniy ehafü in 'asaytü Rabbiy azâbe yevmin 'azıym;

De ki: "Gerçektir ki, ben muazzam bir sürecin yaşanacak azabından korkarım, eğer Rabbime isyan edersem (varlığımdaki mutlak tedbirini görmezden gelirsem)!" (A. Hulusi)

13 - De ki: ben korkarım rabbime isyan edersem büyük bir günün azâbından. (Elmalı)


Kul inniy ehafü in 'asaytü Rabbiy azâbe yevmin 'azıym de ki eğer ben rabbime isyan etmiş olsaydım korkunç bir günün azabından dehşete düşmem gerekirdi.


14-) Kulillâhe a'büdü muhlisan lehu diyniy;

De ki: "Sistem ve düzeninde O'ndan başka etken görmemek üzere Allâh'a kulluk edeyim..." (A. Hulusi)

14 - De ki: ben yalnız Allaha kulluk ederim, dinimi ona halîs kılarak, siz de onun berisinden dilediğinize kul olun, de ki: asıl hüsrâna düşenler Kıyamet günü kendilerine ve mensuplarına ziyan edenlerdir. Evet, odur işte asıl açık hursan. (Elmalı)


Kulillâhe a'büdü muhlisan lehu diyniy de ki ben arı duru inancımı yalnız Allah’a has kılarak sadece O’na kulluk ederim. Başkasına değil. Yani inancımı sadece Allah’a has kılarım. Bu manada samimiyet işte budur dostlar.

Ne diyordu Efendimiz; Ed Diynü nasihatün. Din samimiyettir. Li men ya Resulallah diye sordu etrafındakiler, kim için ya Resulallah; lillahi, ve li resulihi ve lil mü’miniyn Allah’a karşı samimiyettir, Resule karşı samimiyettir, mü’minlere karşı samimiyettir.


15-) Fa'budu ma şi'tüm min dûniHİ, kul innel hasiriynelleziyne hasiru enfüsehüm ve ehliyhim yevmel kıyameti, ela zâlike hüvel husranulmubiyn;

"Siz de O'nun dûnunda dilediğinize tapının!" De ki: "Gerçek şudur ki; kıyamet sürecinde hüsranı yaşayacak olanlar, hem nefslerini (bilinçlerini/kendilerini) hem de ehillerini (o günkü eşi olan bedenini) hüsrana uğratacak şekilde yönlendirenlerin ta kendileridir! Dikkat edin! İşte o apaçık bir hüsranın ta kendisidir!" (A. Hulusi)

15 - Onlara üstlerinden ateş çatılır, altlarından çatılır, duydunuz a, işte Allah kullarını bundan tahzir buyuruyor: ey kullarım onun için bana korunun. (Elmalı)


Fa'budu ma şi'tüm min dûniH artık siz de onu bıraktıktan sonra, yani ondan sonra, onu terk ettikten sonra neyi dilerseniz ona kulluk edin. Bunu siz bilirsiniz. Eğer sonucunu göze alıyorsanız, eğer onu bir tarafa bırakmışsanız, ondan sonra işte şuna kulluk etmeniz, buna kulluk etmenizin bir anlamı yok.

Çok ilginç bir ibare. Eğer O’na adam gibi kulluk etmiyorsanız, O’na adam gibi kulluk etmiyoruz ama, kulluk ettiğimiz peygamber demenizin hiçbir yararı yok. Aziyz demenizin hiçbir yararı yok. Veliy demenizin hiçbir yararı yok. Yani size bunun için hiç bir yararı yok. O’na adam gibi kulluk etmedikten sonra ona şirk koştuğunuz kimsenin onun katında sevgili olması sizi temize çıkarmıyor.

kul innel hasiriynelleziyne hasiru enfüsehüm ve ehliyhim yevmel kıyameh De ki gerçek şu ki asıl hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de yakınlarını hüsrana uğratanlardır.

Evet, iki dünyalı bir hayat tasavvuru. Tek dünyalı tasavvura sahip olanın sorumlu davranması istisnaidir. İki dünyalı bir hayat tasavvuruna sahip olanın da sorumsuz davranması istisnadır. hasiru enfüsehüm kendilerini kaybedenler diyor, kendini kaybetmek. Kendini kaybeden neyi kazanır? Kendini kazanan neyi kaybeder ki. Kendini kaybetmesi insanın rabbini kaybetmesidir. En büyük emanet sizsiniz, sizin en büyük ihanette kendinize yaptığınız ihanettir ey insanoğlu diyor bu ayet aslında zımnen. Kendini kaybeden insan her şeyini kaybeder diyor.

ela zâlike hüvel husranulmubiyn bakın; işte bu değil midir açık kayıp. Büyük kayıp bu değil midir.


16-) Lehüm min fevkıhim zulelün minennari ve min tahtihim zulel* zâlike yuhavvifullahu Bihi 'ıbadeHU, ya ıbadi fettekun;

Onların, fevklerinden (bilinç boyutu itibarıyla) de yakıcı - ateşten gölgelikler (katmanlar) vardır, altlarından (bedenleri itibarıyla) da gölgelikler (katmanlar) vardır... İşte (gerçek) bu; Allâh onun korkusunu kullarında açığa çıkarıyor! Ey kullarım, benden korunun (Sünnetim gereği sizden açığa çıkan her şeyin sonucunu kesinlikle yaşatacağım için)! (A. Hulusi)

16 – Tağut’tan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle. (Elmalı)


Lehüm min fevkıhim zulelün minennari ve min tahtihim zulelûn onları üstlerinden ateş tabakaları kuşatacak, altlarından da ateş tabakaları kuşatacak. zâlike yuhavvifullahu Bihi 'ıbadeH işte bu yolla Allah kullarının kalbine korku salıyor. Maksat insanın ebedi mutluluğudur yani korku salmakla. İnsanın korkusunu istismar etmeyen yegane otorite Allah’tır. Allah dışında insanın korkusunu her otorite istismar eder. O, bu güdüyü insanın mutluluğu için itici güç olarak kullanıyor ve bunu da böyle ima ve ihsas ediyor.

ya ıbadi fettekun ey kullarım bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun.


17-) Velleziynectenebüt tağute en ya'buduha ve enabu ilAllâhi lehümül büşra* febeşşir ıbad;

Bedenini tanrılaştırarak (tagut) ona tapınmaktan kaçınıp, Allâh'a (hakikatlerine) yönelenler var ya, onlar için Büşra (müjde; vuslat) vardır... Kulları müjdele! (A. Hulusi)

17 - Allaha yönelenlere gelince onlarındır müjde: haydi tebşir et kullarıma. (Elmalı)


Velleziynectenebüt tağute en ya'buduha ve enabu ilAllâhi lehümül Büşra şeytani güç odaklarına, kulluğa yanaşmayan ve Allah’a yönelen kimseler var ya, işte asıl müjdeyi hak eden onlardır. Tağut; Tuğyan dan türetilmiştir, yani isyanı otorite hakline getiren kimse, veya otorite. Gücün sözüne uyan, gücün sözünü yücelten. Bir sonra ki ayete bağlı olarak eğer anlamlandırırsak; Tağut; gücün sözünü yücelten, tağuta karşı çıkanda sözün gücünü yüceltendir. Allah’a isyanı sistemleştiren her güç odağı tağuttur bu manada.

febeşşir ıbadiy şu halde bu kullarımı müjdele.


18-) Elleziyne yestemi'unel kavle feyettebi'une ahseneh* ülaikelleziyne hedahümullâhu ve ülaike hüm ulül elbab;

Onlar (o kullarım) ki, Hak sözü işitip, onun en güzeline (en koruyucu olanına) tâbi olurlar... İşte onlar kendilerini Allâh'ın hakikate erdirdiği kimselerdir ve işte onlar derin düşünen akıl sahiplerinin ta kendileridirler! (A. Hulusi)

18 - Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbik ederler, işte onlar Allahın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir, ve işte onlardır o temiz akıllılar. (Elmalı)


Elleziyne yestemi'unel kavle feyettebi'une ahseneh o kullar ki sözün tamamını dinlerler, en güzeline uyarlar.

İşte Mü’minin tarifi. Tağuta karşı ne getiriliyor bakınız. Sözün gücüne inanandır mü’min, gücün sözüne değil. Sözün gücüne inanan peygamberin ümmeti, o peygambere düşmanları ‘üzünün dediler, Kur’an bize bunu haber veriyor. Kulaktır, Neden çünkü sözü olan herkesi dinlediği için. Vahiy medeniyeti; söz medeniyetidir. “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz diyen Yunus, vahiy medeniyetinin çocuğudur. Bu medeniyette sözle savaş kesen savaşçılar vardı, savaş kesen sözler vardı. Şimdi ise eşkıya dünyaya hükümdar olduğu için sözün gücünün yerini gücün sözü aldı. Onun için her vahyin muhatabı, herkes tekrar sözün gücünün üstün gelmesi için gayret etmek zorundadır.

[Ek bilgi ; ŞİİRİN DEVAMI;

Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.

Kişi bile söz demini, Demeye sözün kemini.
Bu cihan cehennemini, Sekiz cennet ede bir söz.
Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden.
Pek sakın o sah katından, Seni ırak ede bir söz.

YUNUS EMRE]

ülaikelleziyne hedahümullâh işte Allah’tan kendilerine doğru yolu gösterdiği kimseler onlardır ve ülaike hüm ulül elbab ve işte onlar akletme yetilerini kamil manada kullananlardır.


19-) Efemen hakka aleyhi kelimetül azâb* efeente tünkızü men fiyn nar;

Yanan kimseyi sen mi kurtaracaksın, azap çekmesi için varolmuş (şakî) ise? (A. Hulusi)

19 - Ya üzerine «kelimei azâb» Hakk olmuş kimse de mi? Artık o ateşteki kimseyi sen mi çıkaracaksın? Fakat o rablerine korunanlar, onlara şehnişinler var ki üzerlerinde şehnişinler yapılmış, altlarından ırmaklar akar Allahın vaadi, Allah mîadını şaşırmaz. (Elmalı)


Efemen hakka aleyhi kelimetül azâb hakkında azab vaadi gerçekleşmiş olan kimse mi efeente tünkızü men fiyn nar şimdi sen ateşte ki birini kurtarabilir misin. Yani senin elinde değil böyle birini kurtarmak.


20-) Lakinilleziynettekav Rabbehüm lehüm ğurefün min fevkıha ğurefün mebniyyetün tecriy min tahtihel' enhar* va'dAllâh* lâ yuhlifullahul miy'ad;

Fakat Rablerinden korunanlara gelince, onlar için fevkinde (bilinç boyutunda) bina olunmuş, altlarından nehirler (kendilerinde açığa çıkan ilmin getirisi marifetler) akan ğuraf (cennet makamları) vardır... (Bu) Allâh'ın vaadidir... Allâh vaadi asla değişmez! (A. Hulusi)

20 - Görmedin mi Allahın Semadan bir su indirip de onu bir yoluyla Arzda menbalara koyduğunu? Sonra onunla bir ekin çıkarır, türlü renklerle, sonra o heyecana gelir, bir de görürsün. (Elmalı)


Lakinilleziynettekav Rabbehüm lehüm ğurefün min fevkıha ğurefün mebniyyetün tecriy min tahtihel' enhar öte yandan rablerine karşı sorumlu davrananlar, altlarından ırmakların aktığı üst üste inşa edilmiş yüce cennet köşklerine sahip olacaklar. va'dAllâh* lâ yuhlifullahul miy'ad bu Allah’ın vaadidir, Allah vaadinden asla dönmez.

Allah vaadinden dönmez, ya kul, ya insan? Allah’a söz verdi insan. O halde ey insan sen de vaadinden dönme.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


144. videonun sonu.
144. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder