D sayfasından devam
10-) Kul ya ıbadilleziyne amenütteku Rabbeküm*
lilleziyne ahsenu fiy hazihiddünya haseneten, ve Ardullahi vasi'atün, innema
yüveffessabirune ecrehüm Biğayri hisab;
De ki:
"Ey iman eden kullarım, Rabbinizden (yaptığınız
her şeyin sonucunu kesinlikle yaşatacağı için)
korunun! Bu dünyada güzellikler, iyilik yapanlar (mümin - kâfir fark etmez)
içindir... Allâh'ın arzı (Beynin Esmâ
özelliklerini açığa çıkarma kapasitesi)
geniştir... Sadece sabredenlerde bunun karşılığı hesapsız açığa
çıkarılır." (A. Hulusi)
10 -
Tarafımdan söyle: ey iman eden kullarım: rabbinize takvâ ile korunun, bu
Dünyada güzellik yapanlara bir güzellik var, ve Allahın Arzı geniştir, ancak
sabredenlerdir ki ecirlerine hesapsız irdirilir. (Elmalı)
Kul ya ıbadilleziyne amenütteku Rabbeküm
Ey peygamber de ki; Allah şöyle buyuruyor: Ey iman eden kullarım rabbinize
karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. lilleziyne ahsenu fiy hazihiddünya haseneh akıbet
bu dünyada iyilik yapanları öte dünyada güzellikler beklemektedir. Oradaki
“lâm” ı lâm-ıl akıbeh manasını verdiğim için akıbet. Nihayet en sonunda diye
başladım çeviriye.
ve Ardullahi vasi'atün, iiyi bilin
ki Allah’ın arzı geniştir innema yüveffessabirune ecrehüm Biğayri hisab
şüphe yok ki sabredenlere karşılıkları hesapsız verilecektir.
Hicret; imkanların tükendiği
yerden imkanların üretileceği yere göç etmektir. Aslında hicret sadece maddi
bir göç değil manevi bir göçtür. Şirkten tevhide, küfürden imana, cehaletten
marifete, iç güdüden akla, karanlıktan ışığa geçişte bir manevi hicrettir.
Burada sabır öngörüldüğüne göre öncelikle ilk muhatapların eza ve cefa
çekenlerine yönelik bir hitaptır bu. Yani sabır, bulundukları iman üzere
direnmek. Bu direnişi çok iyi bilen neslin içinden biri, yani Hz. Ali ancak bu
direnişle söyleyebilirdi şu sözü, Bu söz ona ait:
- El ceze’u et hab’ı mines sabr. Dert yanmak sabretmekten daha çok
yorar adamı. Evet, bunu sabredenler bilirler.
11-) Kul inniy ümirtü en a'budAllâhe muhlisan
lehüd diyn;
De ki:
"Kesinlikle hükmolundum ki, sistem ve düzeninde O'ndan başka etken
görmemek üzere Allâh'a kulluk edeyim." (A. Hulusi)
11 -
De ki: ben Allaha, dini onun için halîs kılarak, ibadet edeyim diye emr
olundum. (Elmalı)
Kul inniy ümirtü en a'budAllâhe muhlisan lehüd
diyn de ki; elbet ben saf ve samimi inancımı Allah’a has kılarak
yalnız O’na kulluk etmekle emr olundum. Bu baştaki tevhid çağrısının yinelenmiş
şekli tekrar ediliyor o tevhid çağrısı.
12-) Ve ümirtü lien ekûne evvelel müslimiyn;
"Hükmolundum
ki, teslim olmuşluğunun farkındalığını yaşayanların ilki olmakla!" (A.
Hulusi)
12 -
Hem onun birliğine teslim olan müslimînin evveli olayım diye emr olundum. (Elmalı)
Ve ümirtü lien ekûne evvelel müslimiyn
bir de Allah’a teslim olanların önderi olmakla emr olundum. Aslında İlk muhatap
olan sevgili nebî şahsında Kur’an tüm muhataplarına bu talimatı veriyor. Yani
içinde yaşadığımız toplumda Allah’a teslim olanların önderi olmak, önünde
olmak. Bu bir koşu, bu bir yarış. Teslimiyet yarışında önde olmak, ortada
olmak, sonda olmak, ya da yarışı terk etmek. Bu bize kalmış bir şey.
13-) Kul inniy ehafü in 'asaytü Rabbiy azâbe
yevmin 'azıym;
De ki:
"Gerçektir ki, ben muazzam bir sürecin yaşanacak azabından korkarım, eğer
Rabbime isyan edersem (varlığımdaki mutlak
tedbirini görmezden gelirsem)!" (A.
Hulusi)
13 -
De ki: ben korkarım rabbime isyan edersem büyük bir günün azâbından. (Elmalı)
Kul inniy ehafü in 'asaytü Rabbiy azâbe yevmin
'azıym de ki eğer ben rabbime isyan etmiş olsaydım korkunç bir günün
azabından dehşete düşmem gerekirdi.
14-) Kulillâhe a'büdü muhlisan lehu diyniy;
De ki:
"Sistem ve düzeninde O'ndan başka etken görmemek üzere Allâh'a kulluk
edeyim..." (A. Hulusi)
14 -
De ki: ben yalnız Allaha kulluk ederim, dinimi ona halîs kılarak, siz de onun
berisinden dilediğinize kul olun, de ki: asıl hüsrâna düşenler Kıyamet günü
kendilerine ve mensuplarına ziyan edenlerdir. Evet, odur işte asıl açık hursan.
(Elmalı)
Kulillâhe a'büdü muhlisan lehu diyniy
de ki ben arı duru inancımı yalnız Allah’a has kılarak sadece O’na kulluk
ederim. Başkasına değil. Yani inancımı sadece Allah’a has kılarım. Bu manada
samimiyet işte budur dostlar.
Ne diyordu Efendimiz; Ed Diynü nasihatün. Din samimiyettir. Li men ya Resulallah diye sordu
etrafındakiler, kim için ya Resulallah; lillahi,
ve li resulihi ve lil mü’miniyn Allah’a karşı samimiyettir, Resule karşı
samimiyettir, mü’minlere karşı samimiyettir.
15-) Fa'budu ma şi'tüm min dûniHİ, kul innel
hasiriynelleziyne hasiru enfüsehüm ve ehliyhim yevmel kıyameti, ela zâlike
hüvel husranulmubiyn;
"Siz
de O'nun dûnunda dilediğinize tapının!" De ki: "Gerçek şudur ki;
kıyamet sürecinde hüsranı yaşayacak olanlar, hem nefslerini (bilinçlerini/kendilerini)
hem de ehillerini (o günkü eşi olan bedenini) hüsrana uğratacak şekilde yönlendirenlerin ta
kendileridir! Dikkat edin! İşte o apaçık bir hüsranın ta kendisidir!" (A.
Hulusi)
15 -
Onlara üstlerinden ateş çatılır, altlarından çatılır, duydunuz a, işte Allah
kullarını bundan tahzir buyuruyor: ey kullarım onun için bana korunun. (Elmalı)
Fa'budu ma şi'tüm min dûniH artık
siz de onu bıraktıktan sonra, yani ondan sonra, onu terk ettikten sonra neyi
dilerseniz ona kulluk edin. Bunu siz bilirsiniz. Eğer sonucunu göze
alıyorsanız, eğer onu bir tarafa bırakmışsanız, ondan sonra işte şuna kulluk
etmeniz, buna kulluk etmenizin bir anlamı yok.
Çok ilginç bir ibare. Eğer O’na
adam gibi kulluk etmiyorsanız, O’na adam gibi kulluk etmiyoruz ama, kulluk
ettiğimiz peygamber demenizin hiçbir yararı yok. Aziyz demenizin hiçbir yararı
yok. Veliy demenizin hiçbir yararı yok. Yani size bunun için hiç bir yararı
yok. O’na adam gibi kulluk etmedikten sonra ona şirk koştuğunuz kimsenin onun
katında sevgili olması sizi temize çıkarmıyor.
kul innel hasiriynelleziyne hasiru enfüsehüm ve
ehliyhim yevmel kıyameh De ki gerçek şu ki asıl hüsrana uğrayanlar,
kıyamet günü hem kendilerini hem de yakınlarını hüsrana uğratanlardır.
Evet, iki dünyalı bir hayat
tasavvuru. Tek dünyalı tasavvura sahip olanın sorumlu davranması istisnaidir.
İki dünyalı bir hayat tasavvuruna sahip olanın da sorumsuz davranması
istisnadır. hasiru
enfüsehüm kendilerini kaybedenler diyor, kendini kaybetmek. Kendini
kaybeden neyi kazanır? Kendini kazanan neyi kaybeder ki. Kendini kaybetmesi
insanın rabbini kaybetmesidir. En büyük emanet sizsiniz, sizin en büyük
ihanette kendinize yaptığınız ihanettir ey insanoğlu diyor bu ayet aslında
zımnen. Kendini kaybeden insan her şeyini kaybeder diyor.
ela zâlike hüvel husranulmubiyn
bakın; işte bu değil midir açık kayıp. Büyük kayıp bu değil midir.
16-) Lehüm min fevkıhim zulelün minennari ve
min tahtihim zulel* zâlike yuhavvifullahu Bihi 'ıbadeHU, ya ıbadi fettekun;
Onların,
fevklerinden (bilinç boyutu itibarıyla) de yakıcı - ateşten gölgelikler (katmanlar) vardır,
altlarından (bedenleri itibarıyla) da gölgelikler (katmanlar) vardır... İşte (gerçek) bu; Allâh onun korkusunu kullarında açığa çıkarıyor! Ey
kullarım, benden korunun (Sünnetim gereği
sizden açığa çıkan her şeyin sonucunu kesinlikle yaşatacağım için)! (A. Hulusi)
16 –
Tağut’tan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle. (Elmalı)
Lehüm min fevkıhim zulelün minennari ve min
tahtihim zulelûn onları üstlerinden ateş tabakaları kuşatacak, altlarından
da ateş tabakaları kuşatacak. zâlike yuhavvifullahu Bihi 'ıbadeH işte bu yolla
Allah kullarının kalbine korku salıyor. Maksat insanın ebedi mutluluğudur yani
korku salmakla. İnsanın korkusunu istismar etmeyen yegane otorite Allah’tır.
Allah dışında insanın korkusunu her otorite istismar eder. O, bu güdüyü insanın
mutluluğu için itici güç olarak kullanıyor ve bunu da böyle ima ve ihsas
ediyor.
ya ıbadi fettekun ey kullarım bana
karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun.
17-) Velleziynectenebüt tağute en ya'buduha ve
enabu ilAllâhi lehümül büşra* febeşşir ıbad;
Bedenini
tanrılaştırarak (tagut) ona tapınmaktan kaçınıp, Allâh'a (hakikatlerine) yönelenler
var ya, onlar için Büşra (müjde; vuslat) vardır... Kulları müjdele! (A. Hulusi)
17 -
Allaha yönelenlere gelince onlarındır müjde: haydi tebşir et kullarıma.
(Elmalı)
Velleziynectenebüt tağute en ya'buduha ve enabu
ilAllâhi lehümül Büşra şeytani güç odaklarına, kulluğa yanaşmayan ve
Allah’a yönelen kimseler var ya, işte asıl müjdeyi hak eden onlardır. Tağut;
Tuğyan dan türetilmiştir, yani isyanı otorite hakline getiren kimse, veya
otorite. Gücün sözüne uyan, gücün sözünü yücelten. Bir sonra ki ayete bağlı
olarak eğer anlamlandırırsak; Tağut; gücün sözünü yücelten, tağuta karşı
çıkanda sözün gücünü yüceltendir. Allah’a isyanı sistemleştiren her güç odağı
tağuttur bu manada.
febeşşir ıbadiy şu halde bu
kullarımı müjdele.
18-) Elleziyne yestemi'unel kavle feyettebi'une
ahseneh* ülaikelleziyne hedahümullâhu ve ülaike hüm ulül elbab;
Onlar (o kullarım) ki, Hak sözü
işitip, onun en güzeline (en koruyucu olanına) tâbi olurlar... İşte onlar kendilerini Allâh'ın hakikate
erdirdiği kimselerdir ve işte onlar derin düşünen akıl sahiplerinin ta
kendileridirler! (A. Hulusi)
18 -
Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbik ederler, işte onlar
Allahın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir, ve işte onlardır o temiz
akıllılar. (Elmalı)
Elleziyne yestemi'unel kavle feyettebi'une
ahseneh o kullar ki sözün tamamını dinlerler, en güzeline uyarlar.
İşte Mü’minin tarifi. Tağuta
karşı ne getiriliyor bakınız. Sözün gücüne inanandır mü’min, gücün sözüne
değil. Sözün gücüne inanan peygamberin ümmeti, o peygambere düşmanları ‘üzünün dediler, Kur’an bize bunu haber
veriyor. Kulaktır, Neden çünkü sözü olan herkesi dinlediği için. Vahiy
medeniyeti; söz medeniyetidir. “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz
ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz diyen Yunus, vahiy medeniyetinin
çocuğudur. Bu medeniyette sözle savaş kesen savaşçılar vardı, savaş kesen
sözler vardı. Şimdi ise eşkıya dünyaya hükümdar olduğu için sözün gücünün
yerini gücün sözü aldı. Onun için her vahyin muhatabı, herkes tekrar sözün
gücünün üstün gelmesi için gayret etmek zorundadır.
[Ek bilgi ; ŞİİRİN DEVAMI;
Sözü bilen kişinin, yüzünü ak
ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ
ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola
kestire başı.
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal
ede bir söz.
Kişi bile söz demini, Demeye
sözün kemini.
Bu cihan cehennemini, Sekiz
cennet ede bir söz.
Yunus şimdi söz yatından, söyle
sözü gayetinden.
Pek sakın o sah katından, Seni
ırak ede bir söz.
YUNUS
EMRE]
ülaikelleziyne hedahümullâh işte
Allah’tan kendilerine doğru yolu gösterdiği kimseler onlardır ve ülaike hüm ulül
elbab ve işte onlar akletme yetilerini kamil manada kullananlardır.
19-) Efemen hakka aleyhi kelimetül azâb*
efeente tünkızü men fiyn nar;
Yanan
kimseyi sen mi kurtaracaksın, azap çekmesi için varolmuş (şakî) ise? (A. Hulusi)
19 -
Ya üzerine «kelimei azâb» Hakk olmuş kimse de mi? Artık o ateşteki kimseyi sen
mi çıkaracaksın? Fakat o rablerine korunanlar, onlara şehnişinler var ki
üzerlerinde şehnişinler yapılmış, altlarından ırmaklar akar Allahın vaadi,
Allah mîadını şaşırmaz. (Elmalı)
Efemen hakka aleyhi kelimetül azâb
hakkında azab vaadi gerçekleşmiş olan kimse mi efeente tünkızü men fiyn nar şimdi
sen ateşte ki birini kurtarabilir misin. Yani senin elinde
değil böyle birini kurtarmak.
20-) Lakinilleziynettekav Rabbehüm lehüm
ğurefün min fevkıha ğurefün mebniyyetün tecriy min tahtihel' enhar* va'dAllâh*
lâ yuhlifullahul miy'ad;
Fakat
Rablerinden korunanlara gelince, onlar için fevkinde (bilinç boyutunda) bina
olunmuş, altlarından nehirler (kendilerinde
açığa çıkan ilmin getirisi marifetler) akan
ğuraf (cennet makamları) vardır... (Bu) Allâh'ın vaadidir... Allâh vaadi asla değişmez! (A.
Hulusi)
20 -
Görmedin mi Allahın Semadan bir su indirip de onu bir yoluyla Arzda menbalara
koyduğunu? Sonra onunla bir ekin çıkarır, türlü renklerle, sonra o heyecana
gelir, bir de görürsün. (Elmalı)
Lakinilleziynettekav Rabbehüm lehüm ğurefün min
fevkıha ğurefün mebniyyetün tecriy min tahtihel' enhar öte yandan
rablerine karşı sorumlu davrananlar, altlarından ırmakların aktığı üst üste
inşa edilmiş yüce cennet köşklerine sahip olacaklar. va'dAllâh* lâ yuhlifullahul miy'ad bu
Allah’ın vaadidir, Allah vaadinden asla dönmez.
Allah vaadinden dönmez, ya kul,
ya insan? Allah’a söz verdi insan. O halde ey insan sen de vaadinden dönme.
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a
hamd’adır.
144. videonun sonu.
144. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder