C sayfasından devam
55-) Hazâ* ve inne littağıyne le şerre meab;
İşte
bu! Muhakkak ki, taşkınlık yapanlar için de dönüş yerinin şerlisi vardır.
(A.Hulusi)
55 - Bu
böyle, şüphesiz azgınlar için de fena bir istikbal (şer bir meâb) var. (Elmalı)
Hazâ bu da böyledir. ve inne littağıyne
le şerre meab ama bir de haddini bilmez azgınlar var ki, onları da
en kötü bir menzil beklemektedir. Yani haddini bilenlere en güzel menzil,
haddini bilmeyenleri de en kötü menzil,
56-) Cehennem* yaslevneha* fe bi'sel mihad;
Cehennemdir
ki ona yaslanırlar! Ne kötü bir yaşam ortamıdır o! (A.Hulusi)
56 - Cehennem,
ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşek. (Elmalı)
Cehennem cehennem. O menzil
Cehennemdir. yaslevneha*
fe bi'sel mihad onlarda ona yaslanacak. Yukarıdaki müttekinin
zıddıdır bu. Hani cennette uzanacaklar, cehennemde yaslanacaklar, ama o ne
berbat bir döşektir. Yani öyle kuş tüyü damat döşeği değil. Seriyr birazda bu manaya gelir. Ama
cehennemde ki değil tabii.
57-) Hazâ fel yezûkuhu hamiymun ve ğassâk;
İşte
bu! Tatsınlar onu! Kaynar su (yakıcı benlik
fikirleri) ve irindir (bedensellik kabulünün getirisi fiillerin yaşatacağı olaylar)! (A.Hulusi)
57 - İşte,
artık tatsınlar onu bir hamîm ve bir ğassâk. (Elmalı)
Hazâ bu da böyledir, yani bu da
gerçektir, bu da böyle olacaktır. fel yezûkuhu hamiymun ve ğassâk o halde bırak ta
yürek yakıcı ve iç karartıcı bir azabı sonuna kadar tatsınlar.
58-) Ve aharu min şeklihi ezvac;
Aynı
şekilde diğerleri, eşleriyle (hem bilinç -
benlik hem de uygun beden) ! (A.Hulusi)
58 - Ve
o şekilden bir diğeri: çifte çifte. (Elmalı)
Ve aharu min şeklihi ezvac ve aynı
türden onunla eş değer daha başka azapları da tatsınlar. Cehennem; Cennetin
mutlak karşıtı. Ceza yoksa ödülün de kıymeti yok. Onun için cehennemden söz
edilen yerde mutlaka cennetin olması, cennet gibi bir ödülden söz edilen yerde
de cehennemin olması eşyanın tabiatı icabıdır. Varlığın yasası gereğidir.
59-) Hazâ fevcün muktehımun meaküm* lâ merhaben
Bihim* innehüm salün nar;
İşte bu
sizinle beraber (cehenneme) katlanan bir grup... (Suça
yönlendirenleri der ki): "Onlara 'Merhaba
= rahat olma temennisi' geçersizdir... Muhakkak ki onlar yanmaya maruz
kalanlardır." (A.Hulusi)
59 - Şu:
bir alay: maıyyetinizde göğüs germiş; onlara merhaba yok, çünkü onlar Cehenneme
salınıyorlar.
Hazâ fevcün muktehımun meaküm küfür
rehberlerine denilecek ki; İşte şu güruh körü körüne arkanıza takılan
yandaşlarınızdır. lâ merhaben Bihim* innehüm salün nar berikiler diyecek ki;
rahat yüzü görmesin onlar. Elbet onların da ateşe girmesi gerek. Yani bizi
takip ettiler, hani biz suçluyuz da onlar suçlu değil mi, onlarda belalarını
bulsun, onlarda ateşe girsin. Madem bizi takip ettiler.
60-) Kalu bel entüm lâ merhaben Biküm* entüm
kaddemtümuhu lena* fe bi'sel karar;
(O önderlere uyanlar ise):
"Hayır, asıl size 'Merhaba = rahat olmak' yoktur... Onu (cehennemi) bize siz
önerdiniz! Ne kötü bir karargâhtır bu!" dediler. (A.Hulusi)
60 - Hayır
derler size merhaba yok, onu bize siz takdim ettiniz, bakın ne fena yatak. (Elmalı)
Kalu bel entüm lâ merhaben Biküm* entüm
kaddemtümuhu lena* fe bi'sel karar körü körüne izleyenler ise onlara
şöyle cevap verecekler, hayır sorumlu sizsiniz, asıl siz rahat yüzü görmeyin.
Bunu başımıza siz sardınız ve gele gele en berbat bir yeri buldunuz diyecekler.
Yani kılavuzu karga olanın konacağı mezbeleliktir. İşte gele gele buraya geldiniz,
bizi de peşinizden buraya getirdiniz. Diyecekler. Birbiriyle polemiğe
girişiyorlar.
61-) Kalu Rabbena men kaddeme lena hazâ fezidhü
azâben dı'fen fiyn nar;
Dediler
ki: "Rabbimiz! Bunu bize kim önermişse, onun yanma azabını bir kat daha
arttır." (A.Hulusi)
61 - Ya
Rabbenâ derler: bize bunu takdim edene ateşte azâbı hemen kat kat artır. (Elmalı)
Kalu Rabbena men kaddeme lena hazâ fezidhü
azâben dı'fen fiyn nar şöyle yalvaracaklar; Rabbimiz bunu başımıza
kim sardıysa onun ateş içinde ki azabını kat kat artır.
62-) Ve kalu ma lena lâ nera ricalen künna
ne'uddühüm minel eşrar;
Dediler
ki: "Biz niye, kendilerini şerrliler kabul ettiğimiz ricali (burada) görmüyoruz?"
(A.Hulusi)
62 - Bir
de derler ki: neye görmüyoruz biz o eşrardan saydığımız bir takım adamları. (Elmalı)
Ve kalu ma lena lâ nera ricalen künna
ne'uddühüm minel eşrar bir de diyecekler ki ne oldu da bir zamanlar
kendilerini yaramaz adam saydıklarımızdan hiç birini burada göremez olduk. Ters
bakış bu değil mi. İyi kötü, kötü iyi görünüyor. Eğer yamuk bakarsa Allah’a
makbul olanı merdut olarak görüyor. Allah’a merdut olanı, Allah’ın reddettiğini
de makbul olarak görüyor. Yamuk bakış. Onun için şimdi cehennemde bizim dünyada
kötü gördüğümüz kimseler olmalıydı, onlardan hiç kimse burada yok diyecek. Ne
oldular? Nereye gittiler?
63-) Ettehaznahüm sıhriyyen em zâğat anhümül
ebsar;
"Biz
onları alaya alırdık... Yoksa gözlerimiz onları göremiyor mu ortalarda?"
(A.Hulusi)
63 - Onları
eğlence yerine tuttuktu ha! yoksa onlardan kaydı mı bu gözler? (Elmalı)
Ettehaznahüm sıhriyyen bir de onları
alaya almıştık değil mi em zâğat anhümül ebsar yoksa buradalar da
gözümüzden mi kayboluyorlar. Yani saklanıyorlar, ya da biz mi göremiyoruz.
64-) İnne zâlike le hakkun tehasumü ehlin nar;
Muhakkak
ki o gerçekleşecektir... Yanacakların karşılıklı tartışması! (A.Hulusi)
64 - Şüphesiz
ki bu haktır muhakkak olacaktır ehli nârın birbirine husûmeti. (Elmalı)
İnne zâlike le hakkun tehasumü ehlin nar
elbet ateş ehlinin birbiriyle çekişmesi işte böylesine gerçek olacak,
gerçekleşecek. Ki zaten Kur’an ın bir çok yerinde cehennemliklerin birbiriyle
takışması, atışması diyalogu ya da aslında polemiği ele alınır ve buna yakın
bir biçimde nakledilir.
65-) Kul innema ene münzir* ve ma min ilâhin
illAllâhul Vâhid'ül Kahhâr;
De ki:
"Kesinlikle ben bir uyarıcıyım! Tanrı yoktur tanrılık kavramı geçersizdir;
sadece Vâhid, Kahhâr Allâh..." (A.Hulusi)
65 - De
ki ben ancak korkuyu haber veren bir Peygamberim, başka bir tanrı da yok ancak
Allah: o vahidi kahhar. (Elmalı)
Kul innema ene münzir* ve ma min ilâhin
illAllâhul Vâhid'ül Kahhâr ey peygamber de ki; ben sadece bir
uyarıcıyım. Mutlak otorite olan tek Allah’tan başka ilah yoktur.
66-) Rabbüs Semavati vel Ardı ve ma beynehümel
'Aziyzul Ğaffar;
"Semâların,
arzın ve ikisi arasında olanların Aziyz (gücüne
- hükmüne karşı konulmaz), Ğaffar olan
Rabbidir." (A.Hulusi)
66 - O
Göklerin, Yerin ve aralarındakilerin rabbi azîz, gaffar var. (Elmalı)
Rabbüs Semavati vel Ardı ve ma beynehümel
'Aziyzul Ğaffar göklerin yerin ve o ikisi arasındakilerin rabbi,
mutlak yücelik, sonsuz bağış sahibi olan Allah.
67-) Kul HUve nebeün 'azıym;
De ki:
"HÛ (gerçeği), Aziym bir haberdir!" (Bu haberin
mânâsını ve değerini kavrayabilseniz!)
(A.Hulusi)
67 - De
ki bu bir azîm haberdir. (Elmalı)
Kul HUve nebeün 'azıym yine de ki bu
muazzam bir haberdir. Bu vahiy, vahyin içerisinde ki bu ayetler, bu sureler, bu
kıssalar ve ahirette ki bu haberler gerçekten muazzam bir haberdir. Yani eğer
bir manşetin arkasındaysanız, bir manşet okumak istiyorsanız, bu manşeti
okuyun. Bu muazzam bir haber. Şok haber.
68-) Entüm 'anhü mu'ridun;
"Siz
ise ondan (o büyük haberin bildirdiği fevkalâde
önemli hakikatin size kazandıracağından) yüz
çeviriyorsunuz!" (A.Hulusi)
68 - Siz
ondan yüz çeviriyorsunuz. (Elmalı)
Entüm 'anhü mu'ridun siz ise ondan
yüz çeviriyorsunuz. Yani Allah haber veriyor, hem de sizi ilgilendiren bir
haberi manşete çekiyor, siz ise gerçeği görmezden geliyorsunuz.
69-) Ma kâne liye min 'ılmin Bil Meleil A'la iz
yahtesımun;
"Mele-i
Âlâ'daki tartışma hakkında ilme sahip değilim." (A.Hulusi)
69 - Benim
melei a'lâya ne ilmim olurdu onlar münakaşa ederlerken? (Elmalı)
Ma kâne liye min 'ılmin Bil Meleil A'la iz
yahtesımun de ki; insanın yaratılışını tartıştıkları zaman yüce
toplulukta olup bitenler hakkında bir bilgiye ben sahip değilim. Yani burada
yeni kıssaya, Adem ve İblis kıssasına sözü getirirken yukarıda kine nasıl vakıf
değilsen, cehennemliklerin kendi aralarında ki konuşmaya, ben meleklerle Allah
arasında Adem yaratılırken ki tartışmaya da vakıf değilim. Dolayısıyla onu da
Allah’tan alıp size aktardım, bunu da vahiy olarak size aktarıyorum.
Cehennemliklerin tartışmasını da
melei alanın sakinlerinin tartışmasını da ancak bir tek kaynaktan öğreniriz
Allah’tan. Burada; Ve iz kale Rabbüke lilmelâiketi inniy
ca'ilün fiyl'Ardı hâliyfeh (Bakara/30) ile başlayan o süreç ele
alınacak.
Hani rabbin meleklere Ben
yeryüzünde bir halife, bir ardıl yaratacağım demişti. Meleklerde demişlerdi ki;
Ya rabbi sen yer yüzünde kan dökecek, yer yüzünde bozgunculuk çıkaracak birini
mi yaratacaksın? ve nahnu nüsebbihu BihamdiKE ve nükaddisüleK
oysa ki biz seni yüceltiyoruz, anıyoruz, zikrediyoruz, tesbih ediyoruz. Yani
eğer buysa mesele biz bunu yapıyoruz. İşte meleklerin açtığı bu
tartışmaya da ben şahit değildim. Ne olup ne bittiğini bilmedim.
Surenin ana fikri hakta direnip
Adem olmak, ya da hatada direnip iblis olmak. Davud örneği hatayı itiraf idi,
iblis örneği de hata da ısrar. Şimdi ona getirdi sözü Kur’an.
70-) İn yuha ileyye illâ ennema ene neziyrun
mubiyn;
"Bana
vahyolan yalnızca apaçık bir uyarıcı olduğum!" (A.Hulusi)
70 - Fakat
ben açık inzar edecek bir Peygamber olduğum içindir ki o ilmin bana vahy
olunuyor. (Elmalı)
İn yuha ileyye illâ ennema ene neziyrun mubiyn
ne ki bana sadece apaçık bir uyarıcı olduğum bildirilmektedir.
71-) İz kale Rabbüke lil Melaiketi inniy
halikun beşeran min tıyn;
Hani
Rabbin Meleklere: "Kesinlikle ben balçıktan (su + mineral) bir beşer
yaratacağım" demişti. (A.Hulusi)
71 - Rabbin
Melâikeye dediği vakit: haberiniz olsun ben bir çamurdan bir beşer
yaratmaktayım. (Elmalı)
İz kale Rabbüke lil Melaiketi inniy halikun
beşeran min tıyn hani o zaman rabbin meleklere demişti ki ben
balçıktan görünen bir varlık, bir beşer yaratacağım. Topraktan yaratılmak,
balçıktan yaratılmak Kur’an da çok farklı ifadelerle geçer. Min salsâlin, min türabin, min hamein
mesnûn, min salsâlin kel fehhâr gibi bir çok forma gelir. Hem elementer
kökenine insanın atıftır ki, insan elementer olarak topraktandır. Onun içinde
toprakta kaç element varsa insan bedeninde de aynı sayıda element vardır.
Hem biyolojik gelişimine atıftır.
İnsan yiyip içtikleri ne olursa olsun, ister hayvansal gıdalar, protein olsun,
ister bitkisel gıdalar karbon hidratlar olsun yine topraktandır. Yani biyolojik
gelişimi de topraktandır. Onun kaynağı da oradandır. Yine embriyolojik
gelişimi, insanın anne karnında ki gelişimi de toraktandır. Yani annenin yediği
besinlerdendir. Dolayısıyla ne tarafa bakarsanız bakalım insan topraktan
gelmiştir.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
143.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder