C sayfasından devam
30-) Kalu kezâliki, kale Rabbük* inneHU
"HU"vel Hakiymul 'Aliym;
(İbrahim'in misafiri melekler)
dediler ki: "İşte böyle! (Bunu) Rabbin dedi... Muhakkak ki O, Hakiym'dir,
Aliym'dir." (A. Hulusi)
30 -
Dediler: öyle Rabbin buyurdu, şüphesiz alîm o, hakîm o. (Elmalı)
Kalu kezâliki, onlar dediler ki;
“böyle”, yani bunun içinde o kadar büyük şeyler gizli ki Allah böyle istediyse
böyle, bunun tartışması olmaz. İş bitmiştir. Allah dede mi bitti. Bu böyle.
Onun için burada hayret edilecek bir şey yok, Ol dedi ve oldu. Yani öyle
dediler. kale
Rabbük* inneHU "HU"vel Hakiymul 'Aliym rabbin böyle
buyurdu. Şüphesiz O’dur hikmet sahibi her şeyi bilen O’dur.
31-) Kale fema hatbukum eyyuhel murselun;
(İbrahim): "Ey irsâl
olunanlar. (Esas)
işiniz (amacınız)
nedir?" dedi. (A. Hulusi)
31 -
İbrahim, o halde asıl memuriyetiniz nedir? ey mürselûn, dedi. (Elmalı)
Kale fema hatbukum eyyuhel murselun
İbrahim; Peki ey elçiler dedi nedir bu olağan dışı ziyaretinizin gerçek sebebi?
Olağan dışı ziyaret çünkü Melekler asli suretlerinde veyahut ta insan suretinde
gelmeleri normal bir olay değil, sık görülen bir olay değil bir peygamber için
bile. Onun için bu olağan üstü bir olaydı. Zaten hatb normal olaylara söylenmez. Yan anlam olarak, müthiş, sıra
dışı, olağan üstü olaylar için kullanılan bir kelime.
32-) Kalu inna ursilna ila kavmin mucrimiyn;
Dediler
ki: "Doğrusu biz suçlu bir toplum için irsâl olunduk!" (A. Hulusi)
32 -
Biz, de dediler: Mücrim bir kavme gönderildik. (Elmalı)
Kalu inna ursilna ila kavmin mucrimiyn
Onlar; Biz dediler günaha gömülüp gitmiş bir topluma gönderildik. Bu toplum
bugünkü Lut gölünün Lisan diye bilinen kuzey ucunda ki sığ sulara gömülmüş
parça üzerinde yaşayan Sodom ve Gomore başta olmak üzere 6 adet kentin üzerine
inen belayı ifade etmektedir.
33-) Linursile aleyhim hıcareten min tıyn;
"Tepelerine
balçıktan taşlar (lavlar) geçirelim diye." (A. Hulusi)
33 -
Üzerlerine çamurdan taşlar salmak için. (Elmalı)
Linursile aleyhim hıcareten min tıyn
onların üzerine gökten yaşlaşmış çamur, taşlaşmış balçık yağdıralım.
34-) Musevvemeten 'ınde Rabbike lilmusrifiyn;
"Rabbinin
indînde, (hakikate ermeleri için verilmiş
kuvveleri) israf edenler için işaretlenmiş (taşlar)!" (A. Hulusi)
34 -
Rabbinin nezdinde damgalanmışlar müsrifler için. (Elmalı)
Musevvemeten 'ınde Rabbike lilmusrifiyn
kendini harcayanlara senin rabbinin katında hedefi belirlenmiş taşlar. Musevvemeten
'ınde Rabbik Musevveme; aslında El hayrul Müsevveme ibaresi geçmişti Kur’an
da. Yani favori atlar diye çevirdiğimi hatırlıyorum onları damgalı atlar.
Burada da müsevveme aslında işaretli, damgalı, güdümlü mermi demek. Aslında
güdümlü taşlar. Adrese teslim. Adeta adresi üzerine yazılmış adrese teslim.
Adrese teslim bela. Eğer bir belanın üzerine adresi yazılmış senin adresin şu,
var ve bul onu denmişse, işte o müsevvemedir.
35-) Feahrecna men kâne fiyha minel mu'miniyn;
Biz de,
orada iman edenlerden kim varsa çıkardık. (A. Hulusi)
35 -
Binnetîce orada bulunan mü'minleri çıkardık. (Elmalı)
Feahrecna men kâne fiyha minel mu'miniyn
derken müminlerden orada bulunanları çıkarttık. Kuru ile yaşı birbirinden
ayırdık., bunun anlamı bu.
36-) Fema vecedna fiyha ğayre beytin minel
müslimiyn;
Zaten
orada bir evden başkasında teslim olmuşlardan bulamadık! (A. Hulusi)
36 -
Fakat bir haneden başka orada Müslüman da bulmadık. (Elmalı)
Fema vecedna fiyha ğayre beytin minel müslimiyn
zaten orada bir hane dışında hiçbir Müslüman bulamadık. Teslim olanlar selamet
bulurlar. Burada ki ğayre beytin minel müslimiyn
bu. Yani Allah’a teslim olanları selâmete erdirdik, teslim olsalardı selamete
ererlerdi diğerleri de.
37-) Ve terekna fiyha ayeten lilleziyne
yehafunel azâbel eliym;
Orada o
elim azaptan korkanlara bir işaret terk ettik. (A. Hulusi)
37 -
Ve öyle elîm azab dan korkacaklar için orada bir âyet bıraktık. (Elmalı)
Ve terekna fiyha ayeten lilleziyne yehafunel
azâbel eliym ve elem verici bir azaptan korkacak olan kimseler için
orada bir işaret, bir remiz, bir simge, bir mesaj bıraktık. Nasıl bir işaret
bu? Kavli mesaj işte bu ayetler. Tarihi mesaj işte oraya inen belanın insanlık
dilinde anlatılması ve tabii ki fiili mesajda şu anda o helak bölgesinin gözle
görülecek kadar belirgin olması Lisan isimli o parça, gölün derinliği 400 m.
Olmasına rağmen, Lisan isimli o parça 40 metre de. Bıçakla kesmiş gibi duruyor.
O dil isimli suyun 40 m. altında ki bittiği yerde, bu yüzyılda, 1965 yılında ki
kazılarda 20.000 ölülük bir mezar bulundu. Mezar var fakat şehir yok. Yani bir
şehrin, yada birkaç şehrin mezarlığı. Mezar bulundu ama şehir yok. Demek ki
şehir helake uğramış şehrin eski mezarlığı bulunmuş. Bu da bunun tipik bir
göstergesi.
38-) Ve fiy Musa iz erselnahu ila fir'avne Bi
sultanin mubiyn;
Musa'da
da... Hani Onu Firavun'a apaçık bir delil olarak irsâl etmiştik. (A. Hulusi)
38 -
Bir de Musa’da: ki onu bir sultanı mübîn ile Firavuna gönderdik de. (Elmalı)
Ve fiy Musa aynı mesaj Musa
kıssasında da var. iz erselnahu ila fir'avne Bi sultanin mubiyn hani
biz ona açık ara muktedir kılan bir güçle firavuna göndermiştik. Sahibini
muktedir kılan, sultan bu. Sahibine iktidar veren, muktedir kılan bir belge.
Tabii bunların başında Hz. Musa’ya verilen mucizeler geliyor.
39-) Fetevella Bi rüknihi ve kale sahırun ev
mecnun;
Erkânı
ile birlikte yüz çevirdi ve dedi ki: "Bir büyücü yahut mecnun!" (A.
Hulusi)
39 - O
bütün kuvvetiyle tersine gitti: sâhir veya mecnun, dedi. (Elmalı)
Fetevella Bi rüknihi ve kale sahırun ev mecnun
Fakat o iktidarına, gücüne, kuvvetine, dünyevi iktidarına güvendi, Musa’ya
karşı çıktı. Üstelik; o ya bir büyücü, ya da bir delidir dediler. Yani
kendilerine mucizelerle gelen peygamberin mucizelerini büyü ile karıştırdılar.
Onu büyüye indirgediler ve peygamberin olağan üstü yetkilerini de deliliğine
verdiler.
Fetevella Bi rüknih; Çok ilginç.
İktidarına güvenerek sırt döndü diyor. Güç ve iktidara güvenmek. Ahlaksız güç,
Allahsız güçtür. Aslında ayet bunu söylüyor.
40-) Feehaznahu ve cunudehu fenebeznahüm fiyl
yemmi ve huve muliym;
Bunun
üzerine onu ve ordusunu yakaladık da onları denize attık. O pişmanlıkla kendi
kendini yeriyordu! (A. Hulusi)
40 -
Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik:
namertlik ederken o leîm. (Elmalı)
Feehaznahu ve cunudeh derken biz de
onu ve ordusunu enseledik. fenebeznahüm fiyl yemmi ve huve muliym hepsini
denize döktük, o hala kendisini kınıyordu. Ve huve muliym; veya kınanacak işler
yapıyordu manasına da gelebilir. Tercihimiz Yunus/90. ayetine dayanıyor.
Ölürken firavun kendisini kınıyordu ama bu firavun imanıydı, iman sayılmadı.
41-) Ve fiy 'Adin iz erselna aleyhimur riyhal
'akıym;
Ad'da
da... Hani onların üzerine o hayır ve bereketi olmayan rüzgârı (hortum) irsâl etmiştik. (A.
Hulusi)
41 -
Bir de Âd de: ki üzerlerine o köklerini kesen rüzgarı salıvermiştik. (Elmalı)
Ve fiy 'Adin aynı mesaj Ad
kıssasında da var. iz erselna aleyhimur riyhal 'akıym Hani onlara da
köklerini kurutan fırtına göndermiştik.
42-) Ma tezeru min şey'in etet aleyhi illâ
ce'alethu kerremiym;
Üzerine
geldiği hiçbir şeyi ayakta bırakmıyor, onu un ufak kılıyordu! (A. Hulusi)
42 -
Uğradığı bir şey'i bırakmıyor, mutlak onu çürütüp kül gibi ediyordu. (Elmalı)
Ma tezeru min şey'in etet aleyhi illâ ce'alethu
kerremiym bu fırtına geçtiği yerde hiçbir şey, hiçbir canlı
bırakmaksızın hepsini kül edip göğe savurdu.
43-) Ve fiy Semude iz kıyle lehüm temette'u
hattâ hıyn;
Semud'da
da... Hani onlara: "Bir süreye kadar yararlanın" denilmişti. (A.
Hulusi)
43 -
Bir de Semud da: ki onlara bir zamana kadar istifade edin denilmişti de.
(Elmalı)
Ve fiy Semude iz kıyle lehüm temette'u hattâ
hıyn yine aynı mesaj Semud kıssasında da vardı. Hani onlara da
sınırlı bir süreliğine sizde bir safa sürün demiştik. Sizde sefanızı sürün, kâm
alın bakalım. Böyle elinize verdiğimiz nimetleri istismar ederek.
Ad ve Semud kavmi hep bir arada
gelir. Tarihsel olarak birbirinin devamıdır bu doğru. Çünkü Ad kavminin başına
bela geldikten sonra geri kalanlar kuzeye göç etmişler. Bugün Medain i salih
diye anılan Arabistan’ın kuzeyinde ki yerleşim bölgesine yerleşerek orada
mesken tutmuşlardı.
Bu iki kavmin birbiri ardınca
gelişi aslında daha derin bir nükteyi barındırır. Ad kavmi çölün bittiği yere,
sahil şeridi boyunca, bugün Hadramevt, ölü yeşil diye bilinen yere muhteşem bir
uygarlık kurmuşlardı. Ama yapı taşları, yapı malzemeleri kum idi, kerpiçten
yapıyorlardı. Uygarlıklarının temel malzemesi kerpiçti, bela gelip de tüm
uygarlıklarını yerle bir edip kendilerini helak edince kafalarını
değiştirecekleri yerde malzemeyi ve vatanı değiştirdiler. Vatanı değiştirdiler,
burada bela geliyor gidelim kuzeye, güneyde olmadı gidelim kuzeye. Yapı
malzemesini değiştirdiler; Eskiden kerpiçten yapmışlardı uygarlıklarını, şimdi
kayaları oydular. Yani altı kaya gibi üstü kaya diye reklam yapıyorlar ya, öyle
bir şey. Yani her halde şöyle düşünmüş olacaklar; Malzemeyi değiştirdik, artık
bela gelmez.
Ve bela Semud’da da yakaladı
onları. Evet, anlaşıldı ki malzemeyi değiştirmekle olmuyor. Kafayı değiştirmek
lazım, bakış açısını değiştirmek lazım. Onun için Kur’an da hep bu ikisi bir
arada gelir. Yani kafayı değiştirmeden Allah’a karşı duruşunuzu değiştirmeden
malzemeyi değiştirmek hiçbir şey ifade etmez demeye getiriyor.
44-) Fe 'atev 'an emri Rabbihim feehazethümus sa'ıkatu ve hüm
yenzurun;
Rablerinin
emrine itaatten çıktılar! Bunun üzerine onlar bakıp dururlarken kendilerini
yıldırım yakalayıverdi. (A. Hulusi)
44 -
Rablerinin emrinden azgınlık ettiler, bu yüzden o sâika kendilerini
yakalayıverdi, bakınıp duruyorlardı. (Elmalı)
Fe 'atev 'an emri Rabbihim nitekim
onlar rablerinin emrine karşı gelmişlerdi feehazethümus sa'ıkatu ve hüm yenzurun ve onlar
bön bön bakarken bir bela şimşeği kendilerini enseleyiverdi.
45-) Femesteta'u min kıyamin ve ma kânu
muntasıriyn;
Ne
ayakta kalmaya güçleri yetti ve ne de yardım gördüler! (A. Hulusi)
45 - O
vaktı bir kalkınmaya da güç yetiremediler, bir yardım da görmediler. (Elmalı)
Femesteta'u min kıyamin ve ma kânu muntasıriyn
ne yerlerinden doğrulmaya ne de yardım almaya fırsat bulabildiler. Hiç birine
fırsatları kalmadı, mahvolup gittiler.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
165. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder