A sayfasından devam
7-) İnne azâbe Rabbike le vakı';
Muhakkak
ki Rabbinin azabı elbette gerçekleşecek olgudur! (A. Hulusi)
07 -
Rabbinin azâbı olacak muhakkak. (Elmalı)
İnne azâbe Rabbike le vakı' şüphe
yok ki rabbinin azabı kesinlikle vuku bulacaktır.
8-) Ma lehu min dafi';
Onu
geri çevirecek güç yoktur! (A. Hulusi)
08 -
Yoktur onu hiç bir defedecek. (Elmalı)
Ma lehu min dafi' insan kendisini
O’na karşı asla savunamayacaktır. Cübeyr Bin Mut’im Bedir esirleri konusunda
konuşmak üzere Mekke’liler tarafından Mediney’e yollandım diyor. Geldiğimde
peygamber ve ashabı namaz kılıyorlardı, mescide girdim peygamber tam bu
ayetleri okumaya başladığında kalbim, yüreğim göğsümden fırlayacakmış gibi
oldu. Adam hala müşrik. Biliyorsunuz Mekke fethinde imana kavuştu. Biliyorsunuz
bu zat daha ilerde Hudeybiye anlaşmasını yapan müşrik diplomatik heyetinin
reisi. Aynı zamanda Ebu Cendel’in de babası. İşte o anlatıyor; “Bu ayetleri işitince
göğsümden kalbim fırlayacakmış gibi oldu.”
9-) Yevme temurus Semau mevra;
O
süreçte semâ (bilinç) allak bullak (şaşkın) olur! (A. Hulusi)
09
- O gün ki Sema bir çalkanış çalkanır.
(Elmalı)
Yevme temurus Semau mevra gün gelir
gök kubbe büyük bir çöküşle çöker.
10-) Ve tesiyrul cibalu seyra;
Dağlar
(benlikler)
yürür gider! (Rabbin Bakıy'dir!) (A. Hulusi)
10 -
Dağlar da bir yürüyüş yürür. (Elmalı)
Ve tesiyrul cibalu seyra gün gelir
dağlar dehşet bir yürüyüşle yürür. Bu tesiyru
seyra, temuru mevra: Bu bir kalıptır
Arap dilinde. Fiillerin mastarla pekiştirilmesi mecazı nefyeder. Anlamı budur.
Yani bunu mecaz anlama ey insanoğlu dağların yürüyüşünü mecaz anlama gerçekten
yürüyecek bu anlama gelir.
11-) Feveylün yevmeizin lilmükezzibiyn;
O süreci
yalanlayanların vay hâline! (A. Hulusi)
11 -
Vay artık o gün o yalan diyenlere. (Elmalı)
Feveylün yevmeizin lilmükezzibiyn
işte o gün yalanlayanların vay haline. Yine burada da bir dil katkısı var.
Dinin anlama yan anlam katkısı. Zarfın takdimi yevmeizin burada zarf. Zarfın
takdimi yan anlam olarak eğer öldüklerinde hala aynı haldeler ise. Değillerse
problem yok anlamı katar.
12-) Elleziyne hüm fiy havdın yel'abun;
Ki
onlar (o yalanlayanlar şimdi) daldıkları (dünyalarındaki
hayalî değerler) içinde oynamaktadırlar! (A.
Hulusi)
12 -
Ki onlar daldıkları bir batakta oynayıp duruyorlar. (Elmalı)
Elleziyne hüm fiy havdın yel'abun
onlar ki daldıkları oyunda oynuyor olacaklar. Kıyamet koptuğunda, son saat
geldiğinde onlar daldıkları havuzda oynuyor olacaklar. Aslında küçük kıyamet
koptuğunda da herkesin küçük kıyameti ölümüdür. Kendi kıyametlerinde de
havuzlarında oynarken yakalanacaklar.
13-) Yevme yudaune ila nari cehenneme daa;
O
süreçte Cehennem Nârı'na karşı konulmaz şekilde sürüklenecekler! (A. Hulusi)
13 - O
gün ki Cehenneme bir kakılış kakılacaklar. (Elmalı)
Yevme yudaune ila nari cehenneme daa
onlar o gün karşı konulmaz bir güçle cehennem ateşine tıkılacaklar ve onlara şöyle
denilecek;
14-) Hazihin narulletiy küntüm Biha tükezzibun;
"İşte
bu, kendisini tekzip ettiğiniz o Nâr!" (denilir). (A. Hulusi)
14 -
İşte diye: bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş. (Elmalı)
Hazihin narulletiy küntüm Biha tükezzibun
evet, şöyle denilecek kendilerine; İşte bu sizin vaktiyle yalanlamış olduğunuz
ateştir.
15-) Efe sıhrun hazâ em entum lâ tubsırun;
"Bu
bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz?" (A. Hulusi)
15 -
Buda mı sihir? Yoksa siz görmüyorsunuz? (Elmalı)
Efe sıhrun hazâ em entum lâ tubsırun
onlarda diyecekler ki bu kara büyünün kabusu mu, yoksa görmek istemediğimiz bir
hakikat mi. Evet, efe sihrun hazâ.
Bu bir kabus mu, bu bir büyü mü, bu bir sihir mi diyecekler. Yoksa görmek
istemediğimiz bir hakikat mi. Tıpkı dünyada duymak istemediğimiz gibi. Duyup da
aldırmadığımız gibi. Ey insan ‘ala külli hal öleceksin, bir gün kendi kıyametin
kopacak denilince; Hadi canım sende diye aldırmadığımız gibi burada da mı
aldırmıyoruz. Bu itirafta bulunacaklar.
16-) Islevha fasbiru ev lâ tasbiru* sevaun
aleyküm* innema tüczevne ma küntüm ta'melun;
"Yaşayın
ateşte! Artık ister sabredin ister sabretmeyin; size fark etmez! Siz
yaptıklarınızın sonuçlarını yaşamaktasınız!" (A. Hulusi)
16 -
Yaslanın ona bakalım, ister sabredin, ister etmeyin, artık hepsi bir, hep
yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz. (Elmalı)
Islevha fasbiru ev lâ tasbiru oraya
yaslanın, orayı boylayın. Artık ister sabredin ister sabretmeyin. sevaun aleyküm
hiçbir fark etmez. size ilişkin hüküm değişmez. Allah’ın verdiği karar
değişmez, çünkü iş işten geçti, artık yararı yok. Yani iradeyi kullanmanız
gereken yerde kullanmadınız ve artık eylemin insana yarar vereceği dünyayı,
hayatı terk ettiniz. Hüküm değişmez. innema tüczevne ma küntüm ta'melun çünkü siz
sadece yaptıklarınızın cezasını çekmektesiniz. Başka bir şeyin değil. yani size
azabı bir başkası vermedi siz azabınızı kendiniz getirdiniz. Size bir başkası
gazap etmedi, siz kendi kendinize ettiniz. Aslında belanızı kendi ellerinizle
buldunuz.
17-) İnnel müttekıyne fiy cennatin ve na'ıym;
Muhakkak
ki korunmuşlar, cennetler ve nimetler içindedirler. (A. Hulusi)
17 -
Fakat korunan muttakiler Cennetler, nimetler içinde. (Elmalı)
İnnel müttekıyne fiy cennatin ve na'ıym
fakat öte yandan sorumluluk bilinciyle yaşayanlar tanımsız cennetlerde ve
tarifsiz nimetler içinde yüzecekler. Tanımsız ve tarifsiz diye çevirdim fiy
cennatin ve na’ıym. İkisi de belirsiz formla gelmiş. “lam”ı tarifsiz. İşte bu
tanımsız, tarifsiz nasıl tarif edeceksiniz.
Fela ta'lemü nefsün ma uhfiye lehüm min
kurreti a'yün. (Secde/17) öyle demiyor mu? Cennetlik mü’mini orada
hangi göz kamaştırıcı sürprizlerin beklediğini hiç kimse bilemez. Tasavvur ve
tahayyül dahi edemez.
Efendimiz meşhur ve sahih bir
hadiste; Orada Allah’ın hazırladığı ödülleri hiçbir göz görmedi, hiçbir kulak
işitmedi, hiçbir akıl kavramadı demiyor muydu? İşte bu.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
166.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder