El Hamdu Lillahi
Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü alâ Resulüna Muhammedin ve alâ alihi
ve ashabihi ve etba’ıhi ecmaiyn.
Rabbişrah liy sadriy;
Ve yessirliy emriy;
Vahlül ukdeten min lisaniy;
Yefkahu kavliy;
(Tâhâ 25-26-27-28)
Rabbim, göğsüme genişlik ver,
kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Allahümme amin..!
Değerli Kur’an dostları bugün
tefsir dersimize yeni bir sure ile devam ediyoruz. Zariyat suresi. Bu sure
adını, girişindeki ayetten alır. Buhari, İbn Atıyye, Kurtubi gibi otoriteler: VezZâriyat olarak anarlar bu surenin
adını. Tirmizi ve diğer müfessirler ise ezZariyat
olarak anarlar. Sure daha ilk dönemden itibaren bu isimle meşhur olmuş olmalı
ki, hiçbir kaynakta sureye ikinci bir isim konduğuna dair bir bilgi yer
almamakta.
Surenin iniş zamanı ittifakla
Mekki. Yani Mekke’de nazil olmuş surelerden biri Zariyat suresi. Cabir Bin Zeyd
e göre, -Cabir Bin Zeyd tabiin alimlerinin büyüklerinden.- 66. sırada yer
alıyor nüzul sıralamasında. Tüm nüzul tertiplerinde Ahkaf, Ğaşiye sureleri
arasına yerleştirilmiş. Ahkaf suresinin
11. yılın başında, ya da zayıf bir ihtimalle 10. yılın sonunda nazil olduğunu
düşünürsek, bu surenin de onunla art zamanlı olduğunu kabul edebiliriz. Yani
Zariyat suresi 10. yılın sonu, ya da 11. yılın ilk yarısında nazil olmuş
olmalıdır Mekke döneminde.
Tüm ekollere göre sure 60 ayet.
Surenin konusu baştan sona yaratılışın anlamlılığı ve amaçlılığı. Hiçbir şey
anlamsız ve amaçsız yaratılmamıştır. Bu çerçeveden yola çıkarak insanoğlunun
anlamlı ve amaçlı bir hayat yaşaması gerektiği üzerinde durulur. Ahiretin
mutlaka hayatın öbür yüzü olarak algılanması, ahiret olmadan dünya hayatının
bir anlam ve bir amaç taşımayacağı vurgulanır. Onun içinde Ahirete iman etmeyen
birinin hayatını kendi elleriyle anlam ve amaçtan yoksun bıraktığı ima ve ihsas
edilmiş olur.
Ve ma halaktül cinne vel inse illâ liya'budun (56) ayeti bu surede
yer alır. Ben cinleri ve insanları, görünür görünmez, uzak yakın, tüm iradeli
varlıkları bana, sırf bana kulluk etsinler diye, sırf bana iradeli bir tercihle
kulluk etsinler diye iradeli yarattım. Açılımı böyledir. Dolayısıyla sure
insana verilen iradenin ubudiyet amacıyla, yani insanın Allah’a kulluğunu
yerine getirsin diye verildiğini. İnsan kulluk amacıyla emanet edilmiş iradeyi
Allah’a isyanda kullanırsa iradeye ihanet etmiş olacağını böylece öğretmiş
olur.
Hesabı inkar, Allah’tan kaçmadır.
Ahireti inkar Allah’tan kaçma isteğidir. Onun içindir ki sure Fefirrû
ilAllâh, 50. ayetinde; Ey insan Allah’tan kaçamazsın, hesaptan kaçamazsın.
Eğer kaçmak istiyorsan bir tek istikamet var, Allah’a kaç der.
Girişle sonuç arasında muhteşem
bir uyum görürüz bu surede. Hele girişte ki ayetlerin damağımızda bıraktığı o
belgesel tadı gerçekten de unutulmaz bir tattır. İşte şimdi bu tadı almak için
sureye giriyoruz.
Euzü Billahi mineş şeytanir racim, BismillahirRahmanirRahıym.
Kovulmuş, taşlanmış, mahrum
bırakılmış, tard edilmiş, Allah’ın rahmetinden dışlanmış şeytanın şerrinden,
şeytansıların şerrinden, şeytanın insanda meleke haline dönüşmüş kötü huyların
şerrinden, şeytanın eline geçmiş bilinç altının şerrinden, şeytanın insanın iç
dünyasında ki simetriği görevini görebilecek iç güdülerin şerrinden, yani
onların seliym aklı çepeçevre kuşatıp ta onu aydınlıktan mahrum eden etkisinden
Allah’a sığınırım.
Rahman, rahiym olan, özünde
merhamet sahibi, işinde merhametli olan, merhameti bütün bir varlığa yayan,
rahmetiyle bütün bir varlığı kuşatan ve rahmetini terbiyesiyle, daha sonra da
varlığa indiren ve bu rahmetinin en büyük tezahürlerinden biri olan vahyin
sahibi Allah’ın adına, Allah’ın adıyla başlarım.
1-) VezZâriyati zerva;
Andolsun
o tozutup savuranlara. (A. Hulusi)
01 - O
tozdurup savuranlara. (Elmalı)
VezZâriyati zerva baştaki “vav”
kasem, yemin vav ı. Fakat cevabı olmayan yemin vav’ları ya düşün diye
çevrilmeli, ya değerini bilin diye çevrilmeli. Bu bağlamda düşün diye çevirmek
çok daha uygun. Onun için burada ki kasem “vav” ını yemin olsun ki yerine, and
olsun ki yerine düşün şeklinde çevirirsek daha doğru olur diye düşünüyorum.
Düşün tozu dumana katarak saçıp
savuranı, kaldırıp indireni, alıp götüreni, vurup yere sereni gibi anlamlar
verebiliriz. Neden? Çünkü bu sıfat fiilin nitelediği isim bu cümlede yer
almamakta. Sıfat fiiller var, fakat bu sıfatların nitelediği isimler yok ilk 4
ayette. Bu durumda bu sıfat fiiller hangi ismi niteliyor sorusu yorumun konusu
olmakta. İşte tefsir burada gündeme gelmekte. Tefsirin yapmak zorunda olduğu
şey bu olmakta. Yani sıfat fiil var, fakat sıfatın tavsif ettiği, nitelediği
isim yok.
Nedir o isim? diye sorduğumuzda,
önce peygamberimizden gelen bir rivayet var mı diye bakarız; Yok. Yani bu sıfat
fiillerin nitelediği ismin ne olduğu konusunda peygamberimizden bir açıklama
gelmemiş. Ondan sonra sahabeye bakarız. Usül böyledir.
Sahabe bir şey demiş mi?
Baktığımızda dediğini görüyoruz. Hz. Ömer, Hz. Ali ve onların takipçileri olan
İbn. Abbas, Mücahid, İkrime ve daha sonraki otoriteler burada ki sıfat fiilinin
nitelediği ismin rüzgar olduğu yorumunu yapmışlar. Müteakip ayetlerle birlikte
düşünüldüğünde, ki aynı sistem onlarda da var. Oralarda da sıfat fiiller var
fakat onların nitelediği isimler yok. Rüzgar, bulut ve yağmur üçlüsünün
sistematik bir biçimde nasıl rahmete dönüştüğünü, yani yerden yükselen
buharların geri yer yüzüne hangi süreçlerden geçerek, hangi muhteşem
müdahalelerden geçerek, yani nasıl ilahi bir plan dahilinde geri döndüğünün
resmidir surenin ilk 4 ayeti. Bu ilk ayette rüzgâr ile bu sürece nasıl katkıda
bulunulduğu anlatılmaktadır. Ki, Zemahşeri de buna vurgu yapar. Bu ayette ki
sıfat fiilinin nitelediği ismin melek olduğu yorumu da yapılmıştır alternatif
bir yorum olarak.
2-) FelHamilati vıkra;
O
ağırlık taşıyanlara. (A. Hulusi)
02 - Derken bir ağırlık taşıyanlara. (Elmalı)
FelHamilati vıkra Üstelik ağır mı
ağır bir yük taşıyanı düşün. 1. si VezZâriyati
zerva tozu dumana katarak saçıp savuranı FelHamilati vıkra ağır mı ağır bir yük taşıyanı,
3-) FelCariyati yüsra;
O
kolayca akıp gidenlere. (A. Hulusi)
03 -
Derken bir kolaylıkla akanlara. (Elmalı)
FelCariyati yüsra buna karşın
kolayca yağ gibi akıp gideni,
4-) FelMukassimati emra;
Hükmü
taksim edenlere! (A. Hulusi)
04 -
Derken bir emir taksim edenlere kasem olsun. (Elmalı)
FelMukassimati emra ve nihayet emre
amade ilahi nimetleri taksim edip paylaştıranı düşün.
Aslında bir blok olarak bu
ayetler birlikte anlaşılmalı, birlikte okunmalı. Zaten okurken insanın içinde
bir efilti esmeye başlıyor. Sizi adeta kanatlarınızdan tutup kaldıran bir
rüzgârla yükselmeye başlıyorsunuz. VezZâriyati zervan, FelHamilati vıkran, FelCariyati
yüsran, FelMukassimati emra. (1-2-3-4) Bu belagat karşısında Arap’ın
imansızı dahi secdeye kapanıyordu. Hatta bir kezinde şair bir bedevi Mekke’ye
gelmiş buna benzer bir sureyi dinlediğinde secdeye kapanmış, Ona etrafında
kiler; Ne oldu, yoksa iman mı ettin deyince; Hayır fakat bu hitabın belagatı
karşısında dayanamadım, secde ettim. Demişti. Onun için bu belagat Arapça
bilmeyen kimsenin dahi yüreğini hey heylendiren, hoplatan bir belagat. Bu
belagat haddi zatında linguistik manada dil bilmese dahi onun ötesinde yürek
diline hitap eden, kalbin kulağına hitap eden, tıpkı bir ormanın uğultusu, bir
ırmağın şırıltısı, bir kedinin mırıltısı gibi tüm evrensel herkesin dinlediği,
duyduğu, anladığı bir üst dil hükmündedir.
FelHamilati vıkra (2) ağır mı ağır bir yük taşıyanı diye
çevirdiğimiz bu 2. ayet hamile hanımlardan, ya da ağır sözden, ki Müzemmil/5.
ayetini hatırlayacak olursak;
İnna senulkıy
'aleyke kavlen sekıyla. (Müzemmil/5) biz senin üzerine, senin
yüreğine ağır bir söz indireceğiz. Diyordu. Ağır bir söz bırakacağız. O ağır
sözden yola çıkarak vahiy meleği veya peygamber diye de anlayabiliriz.
Bu dörtlü
ayetin son ayeti FelMukassimati
emra. (4) emre amade ilahi nimetleri paylaştıran, taksim eden anlamını
verdiğimiz bu ayet surenin 22. ayeti le irtibat halinde. 22. ayeti; Rızkınız ve
size vaad edilenler göktedir diyordu. Bu ve bundan önceki ayetleri açıklar
nitelikte bir ayet 22. ayet.
Hesap günü ile ilgili bir bağlam.
Bu 4 ayet ne diyor? Rüzgâr, bulut, ve yağmur. VezZâriyati zerva saçıp savuran,
katıp kovalayan, önüne katıp götüren, itip götüren anlamlarına gelen rüzgâr. FelHamilati vıkra ağır mı ağır bir yük
taşıyan üstelik. Ağır yük taşıdığı halde; FelCariyati yüsra Yani hiç yük taşımıyormuş gibi
kayıp giden, akıp giden bulutlar. Hakikaten düşen yağmurun tonajını, ağırlığını
düşündüğünüz de bu bulutlar bu kadar ağırlığı nasıl, hangi güçle, hangi
yakıtla, hangi benzinle, hangi nükleer yakıtla, neyle çekiyor, hangi depoda
götürüyorlar diye sormamsak elde mi?
Bazen bir seferlik yağmurda
bilmem kaç yüz milyon ton su düştüğü tespit ediliyor. Bu kadar yüksek miktarda
ve ağırlıkta bir su kitlesini gökte bulutların üstünde taşıyan buluttur
derseniz, taşıtan kimdir diye sormazlar mı? Eğer bu kadar miktarı siz bir
araçla, uçakla taşımak isteseydiniz Orta çaplı bir şehrin üstünü kaplayacak kadar
bir bulutun taşıdığı yağmuru 7.000 uçakla, kargo uçağıyla taşımanız
gerekiyordu. 7.000 tane kargo uçağınız olacak, bunlarla orta çağlı bir şehir
büyüklüğünde bir bulutun taşıdığı yükü taşıyacaklar. İşte bu. Onun için bu
kadar ağır yük taşıdığı halde kayıp giden, sanki hiçbir şey taşımıyor muş,
sanki pamuk tarlasıymış gibi atılmış pamuklar gibi kayıp giden FelMukassimati
emra ve emre amade ilahi nimetleri taksim edeni düşün.
Peki neden düşünelim? Niye
düşünelim? Düşünüp de nereye varalım diye sormak gerekmez mi? İşte bu soruyu
sorarsanız bu ayetlerin bağlamını anlarsınız. Yağmur, bulut, rüzgâr. Ruh; tıpkı
buharlaşan su gibi yok olmaz. Nasıl ki buharlaşan su geldiği yere geri döner
veyahut ta geri döner ve dönüş yeri vardır; ruhun da mutlaka bir dönüş yeri vardır.
Bir yerden ayrılır bir başka yere düşer. Su buharın, ruh yeniden dirilişin
sebebidir.
Sözün özü şudur. Hayatın posası
için geçerli olan yasa, hayatın özü için haydi haydi geçerlidir. Hayatın posası
cesedimiz. Cesedimizi beslemek için rabbimiz böylesine karmaşık bir yaratma
sürecini insanoğlunun emrine amade kılmış. O halde ruhumuzu besleme süreciyle
ilgilenmesin mi? Nasıl ki su insanın bedenini besleyen kaynaksa, vahiy de
insanın ruhunu besleyen kaynaktır. Onun için bu ayetler ahiretle doğrudan ilgilidir.
Ey insan bedenini ihmal etmeyen
Allah ruhunu ihmal eder mi? Bedenini ihmal etmemek için kışlar ve baharlar
yaratan, her kıştan sonra bahar yaratan Allah, ruhun içinde bir yeni bahar
yaratmaz mı? Neden öbür, yani kabuk için yarattığı bahara inanıyorsun da öz
için yaratacağı yeni baharı inkar ediyorsun. Aslında soru bu. Bu cevabın
arkasına daha doğrusu şu ayetler tam da oturuyor;
[Ek bilgi; ZARİYAT SURESİ TEFSİRİ
Kur’an kâinata yaratıcı hesabına bakar ve
yaratıcının varlığına ve birliğine, isimlerine ve sıfatlarına delil olarak
eşyadan bahseder. İnsanı muhatap alırken de ahret hesabına ve uhrevi saadeti
kazanmaya teşvik eder ve bunun sebeplerini ve kazandıracak amelleri gösterir.
Terimler ve
Açıklamalar:
1. Zariyat:
Savuran, tozu dumana katan rüzgârların durumu anlatılmaktadır. “Rüzgarın
savurduğu” (Kehf, 18:45) ayeti bunu destekler. Hz. Ali (ra) bu ayetin
açıklaması babında “volkanları püskürten, mahlûkatı kırıp geçiren” anlamına da
vermiştir. Patlayıcı maddeleri bu kategoride değerlendirmek mümkündür.
2. Hâmilât:
Yük taşıyanlar anlamına gelir. Her nevi ağırlığı kolayca taşıyanlar anlamına
gelmektedir. Yağmur bulutlarını taşıyan rüzgârlar da buna dâhildir. Müfessirler
“yağmur yüklü bulutları taşıyan rüzgârlar” olarak yorumlamışlardır. İbn-i Abbas
(ra) “yük taşıyan gemiler” olarak da yorumlamıştır. Her nevi nakil vasıtalarına
yorumlamak mümkündür. Karnında çocuk taşıyan hamile anneler de bu kategoride
değerlendirilebilir.
3. Cariyat:
Kolayca akıp gidenler manasına, gökte akan bulutlar, suda akan gemiler ve
akışkan her nevi yük taşıyanlar dâhildir. Her nevi makine ve aletleri
çalıştıran “cereyan” bu manayı daha da açık hale getirir. Taşıdığı elektrik ile
her işin yapılmasını sağlayan cereyan elbette insanlığa faydası yanında
fonksiyonları ile büyük bir değer kazanmıştır. İşlerin yapılması ve
ihtiyaçların giderilmesi buna bağlıdır. Yörüngesinde kolayca hareket eden
gezegenler ve yıldızlar da bu manada değerlendirilebilir.
4. Mukassimât:
Yapılacak her nevi işleri yapmakla görevli olan meleklere ve onların
aralarındaki taksimata/iş bölümüne işaret etmektedir. İnsan ihtiyacını
karşılayan rızık, ecel ve her konuda Allah'ın emirlerini uygulayan
görevlendirilmiş melekler kastedilmiştir. İş bölümü yaparak işler
yapılmaktadır. Yağmuru çeşitli bölgelere dağıtan rüzgârlar da kastedilmiş
olabilir. (M.
Ali Kaya-Zariyat suresi tefsiri)]
Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
165. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder