A sayfasından devam.
3-) İnnelleziyne yeğuddune asvatehüm 'ınde
Rasûlillâhi ülaikelleziynemtehanAllâhu kulubehüm littakvâ* lehüm mağfiretün ve
ecrun azıym;
Gerçekten
Rasûlullâh'ın katında seslerini kısanlar var ya, işte onlar Allâh'ın
anlayışlarının ne seviyede olduğunu ortaya çıkarttığı kimselerdir. Onlar için
bir bağışlanma ve çok büyük karşılık vardır. (A.Hulusi)
03 -
Her halde Resulallah’ın yanında seslerini kısanlar, onlar, o kimselerdir ki
Allah kalplerini takvâ için imtihan etmiştir, onlara hem bir mağfiret hem de
büyük bir ecir vardır. (Elmalı)
İnnelleziyne yeğuddune asvatehüm 'ınde
Rasûlillâh Hani şu Allah Resulünün yanında seslerini kısanlar var
ya, ülaikelleziynemtehanAllâhu
kulubehüm littakvâ işte onlar Allah’ın kalplerini sorumluluk bilinciyle
sınadığı kimselerdir.
Allah’ın; kalbi sorumluluk
bilinciyle, yani takva ile sınaması ne demek? Takva ile sınamak. Aslında bunu
şöyle anlayabiliriz. Allah’ın kendisini imtihana çektiği kimselerin kalbini
takva ile doldurması. Bu sınavı geçeceği donanıma kavuşturmak anlamına gelir.
Tıpkı aklı bilgi ile donatıp sınava sokmaya benzer. Bir insanın sınavı
geçmesini istiyorsanız birkaç şey yaparsınız.
1 – Onun kopya çekmesine müsaade
edersiniz. Ama bu hakkaniyetli değil.
2 – Alıp siz yazarsınız, sınav kağıdını
siz doldurursunuz. Bu da hakkaniyetli değil. Cenabı hakkın insanların bir
kısmını, bir kısmından ayırıp onları hiç sınamaması düşünülemez. Resulleri,
nebileri, velileri, sıdıkları, alimleri abitleri, arifleri Allah seviyor diye
sınav dışı tutsaydı eğer bu olur muydu? Oysa ki en büyük sınava onlar girmiş.
Fakat Allah’ın sınavda onlara
yardımı nedir? Kalplerini takva ile doldurması. Yani önce onlara bilginin
yollarını açıyor. Onların bilmelerini kolaylaştırıyor. Gönüllerine takvayı
yerleştiriyor ve ondan sonra da imtihana sokuyor. Büyük sınavlara giriyorlar.
İbrahim gibi kimi ateşle sınanıyor. Yine İbrahim gibi candan bir parça olan
evlatla sınanıyor. Nuh gibi su ile sınanıyor, tufanla sınanıyor. Lût gibi eşi
ile sınanıyor. Yani herkes farklı bir şeyle sınanıyor. Ama onların hepsi bu
sınavı geçiyorlar. Çünkü Allah büyük sınavlara soktuğu insanların gönlüne
takvayı dolduruyor. Sorumluluk bilincini.
Allah’ın yardımı sınava sokmamak
biçiminde değil, onu sınav dışı tutma biçiminde değil, sınav kağıdını alıp ta
kendisi yazma biçiminde değil. Ya da ona kopya çekme imkanı tanıma biçiminde
değil. Ya ne biçimin de geliyor? Sınavı geçebilecek bir donanıma ulaşma, bunun
yolunu açma biçiminde geliyor. İşte burada ki takva ile kalbin donanarak
sınanması bizce bu anlama geliyor.
lehüm mağfiretün ve ecrun azıym
onlar için sınırsız bir bağış ve büyük bir ödül vardır.
4-) İnnelleziyne yünaduneke min verail hucurati
ekseruhüm lâ ya'kılun;
Sana,
evinin dışından (dışarıdan) seslenenlere gelince, onların çoğunluğu aklını
kullanmayanlardır! (Seslenip yanlarına
çağırmak, aklını kullanmamak olarak değerlendiriliyor! Dikkat edilesi bir konu!
A.H.) (A.Hulusi)
04 -
Hücrelerin arkasından sana önleyenler, her halde ekserisi aklı irmeyenlerdir.
(Elmalı)
İnnelleziyne yünaduneke min verail hucurati
ekseruhüm lâ ya'kılun ne var ki sana, hanelerin ötesinden
seslenenler de var. Onların çoğu kafalarını kullanmazlar.
Sureye ismini veren ayet bu.
Hücre Hz. Peygamberin odaları. Bu ayet Temim oğullarının Medine’ye gelişinden
söz eden bir ayet. Temim oğulları bölgede ki bedevi kabilelerden biri. Bedevi
hayat tarzına yönelik bir uyarı aslında bu ayet. Bedeviler genellikle
çadırlarda yaşadığı, mekan bilincine çok sahip olmadığı, çölü mekan olarak
kullanıp, oradan kalkıp oraya, oradan kalkıp oraya göçebe bir hayat sürdüğü
için şehirli bir hayata uyumlu olamıyorlar. Dolayısıyla medeni davranamıyorlar.
Mesela kapı kullanmayı bilmiyorlar. Kapı vurmayı bilmiyorlar. İnsanlarla ilişki
biçiminde şehirli biriymiş gibi geliştiremiyorlar. Onun içinde uzaktan
çağırıyorlar birbirlerini ve tabii ki bu şehirli bir hayata uygun olmayan bir
davranış biçimi. Yani adabı muaşerete uygun değil.
Aslında Kur’an ın bedeviyetten
medeniyete çağrısının bir ifadesi bu ayet. Bu ayetin şahsında, ki bu ayetlerin
hükmü sadece indiği zamanla sınırlı değil, bu bir gerçek. Bu ayet tüm zamanlar
ve mekanlarda ki bedevilere medenileşin çağrısı. İlişkinizi medeni bir biçimde
kurun çağrısıdır. Aynı zamanda İslam cemaatinin önderlerine karşı, o cemaati
oluşturan bireylerin nasıl bir saygı duyması gerektiğini ifade eden ve öğreten
bir ayettir. Nezaket ve görgü kurallarının İnsan ilişkilerinin yönünü
belirleyiciliğine de bir delildir bu ayet.
5-) Velev ennehüm saberu hattâ tahruce ileyhim
lekâne hayren lehüm* vAllâhu Ğafûrun Rahıym;
Eğer
onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette onlar için daha
hayırlı olurdu. Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)
05 -
Eğer onlar sen kendilerine çıkıncıya kadar sabretselerdi elbette haklarında
hayırlı olurdu, bununla beraber Allah gafurdur rahîmdir. (Elmalı)
Velev ennehüm saberu hattâ tahruce ileyhim
lekâne hayren lehüm ama eğer sen kendilerine çıkıp gelinceye kadar
sabretselerdi elbet bu kendileri için çok daha hayırlı olurdu. İşin özünde
İslam cemaatinin önderlerinin hatırını alî tutması, kendi hatırını yüceltmesi
anlamına geldiği dile getiriliyor. Yani İslam cemaati eğer kendi önderini
onurlandırırsa, onun onurunu korursa, onun hatırını yüceltirse, aslında kendini
yüceltmiş olur. Çünkü önderin onuru cemaatin onurudur. Başın onuru ayağın
onurudur. Eğer baş dik durursa ayak rahat eder. Eğer baş yamulursa, bükülürse,
boyun bükülürse bunun cezasını el de çeker, ayakta çeker kolda çeker, bacak ta
çeker. Onun için İslam cemaatinin liderinin onurunu koruma görevi kendi onurunu
korumaktan ayrı değerlendirilemez.
Tabiin müfessirlerinden Katade 1.
ayet ile açıklar bu ayeti. Ki Katade’nin açıklamasına göre bu ayette ifade
edilen şey Hz. Peygamberi bir konuda bir meselede zorlamak, yani vahiy şu
konuda şunu söylese olmaz mıydı. Veyahut ta şu konuda vahiy niye gelmiyor, şu
konuda şöyle diyen bir ayet inmeli değil miydi gibi yaklaşımlara karşı bir
uyarı olarak geldiğini ifade eder Katade bu ayetin.
Özetle ayet şunu söylüyor; Kendi
zamanlamanızı bırakın peygamberin zamanlamasına itibar edin. Allah’ın
zamanlamasına itibar edin. Allah neyi ne zaman indireceğini çok daha iyi bilir.
vAllâhu Ğafûrun Rahıym ama Allah çok
bağışlayandır, sonsuz merhamet sahibidir. Yani Allah ve resulünün zamanlamasına
itibar etmeyenler aslında bağışlanması gereken bir cürüm işlemiş olurlar. Fakat
Allah bunu bağışlar.
6-) Ya eyyühelleziyne amenû in caeküm fasikun
Bi nebein fe tebeyyenu en tusıybu kavmen Bi cehaletin fetusbihu alâ ma fealtüm
nadimiyn;
Ey iman
edenler... Eğer bir bozuk inançlı size bir haber getirirse, iyice araştırın...
(Yoksa) işin
doğrusunu bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişmanlık
duyarsınız! (A.Hulusi)
06 -
Ey o bütün iman edenler! eğer size bir fâsık bir haberle gelirse onu tahkik
edin ki cehaletle bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.
(Elmalı)
Ya eyyühelleziyne amenû in caeküm fasikun Bi
nebein fe tebeyyenu ey iman edenler sorumsuzun biri size asılsız bir
haber getirdiğinde, durup gerçeği araştırın. Fasığı, sorumsuzu biri diye
çevirmem 1. ayette ki sorumlu manasına gelen takvaya çağrının zıddı olmasından
dolayıdır. Ki muttakinin zıddı fasıktır burada. Muttaki sorumlu, fasıksa
burada, bu bağlamda sorumsuz demektir.
Burada bir olay dile getiriliyor,
olay kısaca şöyle, ki ayetlerin bir ayağı vardır, ayetler zaman içinde bir
yerde dururlar. Ayetlerin ayağının nerede durduğunu görmek, başının nerede
durduğunu görmeyi daha da kolaylaştırır. Ayetlerin başı gökte ayakları
yerdedir. Ayaklarının nerede durduğunu bilirsek, başının anlamını çok daha iyi
çıkarabiliriz. İşte bu nedenle bu ayetle ilgili bir sebebi nüzul rivayetini
nakletmek istiyorum.
Velid Bin Ukbe’yi Resulallah
Muhayrık oğullarına zekat toplamak üzere görevli olarak yollar. Velid Bin Ukbe,
Ukbe bin Ebi Muayd isimli müşriklerin en azılı liderlerinden ve İslam’ın en
büyük düşmanlarından birinin oğludur ve fetihten sonra teslim olmuştur İslam’a.
İşte bu zat Mustalik oğullarına zekat toplama göreviyle gönderildiğinde
Mustalik oğulları Resulallah’ın zekat memuru olarak Velid bin Ukbe’nin
geldiğini duyarlar ve silahlanırlar.
Bir rivayete göre Velid Mustalık
oğulları yurduna girdikten sonra bunu görür, bir başka rivayette Velid yolda
bunu duyar. Yine bir rivayette Velid’le Mustalik oğulları arasında geçmişten
kalan, cahiliye döneminde bir husumet vardır. Aralarında veya iki kabile
arasında, iki boy arasında bir olay olmuştur, tatsız bir olay. İşte bundan
dolayı Velid’in kendilerine geldiğini duyan Mustalik oğulları, onun hayrına
gelmeyeceğinden yola çıkarak silahlanırlar.
Veyahutta Velid’e onların
silahlandığı haberini getiren kişi bu yanlış anlamayı bir haber olarak getirir.
Velid’se haberi alır almaz gerisin geri döner ve Resulallah’a gelerek Mustalik
oğullarının böyle böyle yaptığını söyler. Bu Resulallah’a karşı baş kaldıran
anlamına gelir. Onun emrini dinlememek anlamına gelir ve tam Resulallah onlara
ceza vermek için harekete geçeceğinde bu ayet iner.
İşte bu ayet aslında Mustalik
oğullarının Resulallah’a karşı herhangi bir itirazda bulunmadıklarını, zaten bu
gerçeğin çok geçmeden ortaya çıktığını, çünkü Mustalik oğullarının ekatı
toplayıp kendilerine ait bir kişi ile peygambere, Medine’ye zekatı
gönderdikleri ortaya çıkar. Yani gönderirler. Bu gerçek ortaya çıktığında
ayette işte bu gerçeği pekiştirmiş olur.
Bu çerçevede değerli dostlar
ayetin bize verdiği, tüm zamanlara verdiği muhteşem dersler var. O dersleri
ayetin ikinci cümlesini okuyup bitirdikten sonra izah etmeye çalışalım.
en tusıybu kavmen Bi cehaletin fetusbihu alâ ma
fealtüm nadimiyn değilse, yani size asılsız bir haber
getirildiğinde, bunu durup gerçeği araştırmazsanız, böyle yapmazsanız istemeden
birilerini rencide eder, ardından da yaptığınızdan pişman olursunuz. Ya da
pişmanlık duyacak bir şeyler yaparsınız. İslam Cemaatinin şeref ve itibarını
örseleyecek haberler asla itibar edilecek haberler olamaz. İşte burada bu tür
üretilmiş haberlere karşı uyanık olmaya çağrılıyor Müslüman bireyler.
Aleyhte habere inanmak aslında
bir iç problemidir. Çünkü Müslümanlar aleyhinde habere araştırma gereği
duymadan inanmaya yatkın bir ruh hali aslında yamuk bir ruh duruşudur, ruh
halidir, yamuk bir bakış açısıdır. Yalan haber üretimi mahkum edilmiştir bu
ayette. Yalan haber üretenler de mahkum edilmiştir. Araştırın diyor ayet.
Gerçeğe dayalı eylem gerçekleştirin diyor. Araştırmadan soruşturmadan yola çıkmayın.
Size gelen aleyhte bir haberi bin kez araştırın. Çünkü sonuçta pişman olacak
olan yine siz olursunuz.
Ama size gelen lehte bir haberi
bir kez araştırabilirsiniz, hatta araştırmayabilirsiniz. Çünkü lehte gelen
haber suizannınıza değil, hüsnü zannınıza sebep olur. Ama aleyhte gelen bir
haber suizannınıza, kötü zannınıza sebep olur ve suizan vebaldir. Suizan
haramdır. Bilmeden konuşanlara da bi,r çift sözü vardır bu ayetin. Bilmeden
konuşmayın, bilmeden konuşursanız yalan konuşmak durumunda kalırsınız. Bilgi
sahibi olmadan konuşursanız karşıdakini de aldatmış olursunuz.
Ve lâ takfü ma leyse leke Bihi 'ılm.
Bilgiye sahip olmadığın bir konuda arkasına düşme bir şeyin. Eğer o konuda
bilgiye sahip değilsen, bilgiye sahip olmadığın konunun arkasına düşme. innesSem'a vel
Besara vel Fuade küllü ülaike kâne anhu mes'ula. (İsra’/36)eğer
bilgiye dayalı olmadan eyleme geçersen bu durumda göz de, kulakta, hepsi vebal
sahibi olur. Mes’ul olur bütün bu yapılanlardan. O nedenle bu ayet bizi,
bilgiye sahip olmadan harekete geçmemeyi öğütlüyor bize.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
163. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder