3 Eylül 2013 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. HUCURAT (03 - 06) (163-B)



A sayfasından devam.

3-) İnnelleziyne yeğuddune asvatehüm 'ınde Rasûlillâhi ülaikelleziynemtehanAllâhu kulubehüm littakvâ* lehüm mağfiretün ve ecrun azıym;

Gerçekten Rasûlullâh'ın katında seslerini kısanlar var ya, işte onlar Allâh'ın anlayışlarının ne seviyede olduğunu ortaya çıkarttığı kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve çok büyük karşılık vardır. (A.Hulusi)

03 - Her halde Resulallah’ın yanında seslerini kısanlar, onlar, o kimselerdir ki Allah kalplerini takvâ için imtihan etmiştir, onlara hem bir mağfiret hem de büyük bir ecir vardır. (Elmalı)


İnnelleziyne yeğuddune asvatehüm 'ınde Rasûlillâh Hani şu Allah Resulünün yanında seslerini kısanlar var ya, ülaikelleziynemtehanAllâhu kulubehüm littakvâ işte onlar Allah’ın kalplerini sorumluluk bilinciyle sınadığı kimselerdir.

Allah’ın; kalbi sorumluluk bilinciyle, yani takva ile sınaması ne demek? Takva ile sınamak. Aslında bunu şöyle anlayabiliriz. Allah’ın kendisini imtihana çektiği kimselerin kalbini takva ile doldurması. Bu sınavı geçeceği donanıma kavuşturmak anlamına gelir. Tıpkı aklı bilgi ile donatıp sınava sokmaya benzer. Bir insanın sınavı geçmesini istiyorsanız birkaç şey yaparsınız.

1 – Onun kopya çekmesine müsaade edersiniz. Ama bu hakkaniyetli değil.

2 – Alıp siz yazarsınız, sınav kağıdını siz doldurursunuz. Bu da hakkaniyetli değil. Cenabı hakkın insanların bir kısmını, bir kısmından ayırıp onları hiç sınamaması düşünülemez. Resulleri, nebileri, velileri, sıdıkları, alimleri abitleri, arifleri Allah seviyor diye sınav dışı tutsaydı eğer bu olur muydu? Oysa ki en büyük sınava onlar girmiş.

Fakat Allah’ın sınavda onlara yardımı nedir? Kalplerini takva ile doldurması. Yani önce onlara bilginin yollarını açıyor. Onların bilmelerini kolaylaştırıyor. Gönüllerine takvayı yerleştiriyor ve ondan sonra da imtihana sokuyor. Büyük sınavlara giriyorlar. İbrahim gibi kimi ateşle sınanıyor. Yine İbrahim gibi candan bir parça olan evlatla sınanıyor. Nuh gibi su ile sınanıyor, tufanla sınanıyor. Lût gibi eşi ile sınanıyor. Yani herkes farklı bir şeyle sınanıyor. Ama onların hepsi bu sınavı geçiyorlar. Çünkü Allah büyük sınavlara soktuğu insanların gönlüne takvayı dolduruyor. Sorumluluk bilincini.

Allah’ın yardımı sınava sokmamak biçiminde değil, onu sınav dışı tutma biçiminde değil, sınav kağıdını alıp ta kendisi yazma biçiminde değil. Ya da ona kopya çekme imkanı tanıma biçiminde değil. Ya ne biçimin de geliyor? Sınavı geçebilecek bir donanıma ulaşma, bunun yolunu açma biçiminde geliyor. İşte burada ki takva ile kalbin donanarak sınanması bizce bu anlama geliyor.

lehüm mağfiretün ve ecrun azıym onlar için sınırsız bir bağış ve büyük bir ödül vardır.


4-) İnnelleziyne yünaduneke min verail hucurati ekseruhüm lâ ya'kılun;

Sana, evinin dışından (dışarıdan) seslenenlere gelince, onların çoğunluğu aklını kullanmayanlardır! (Seslenip yanlarına çağırmak, aklını kullanmamak olarak değerlendiriliyor! Dikkat edilesi bir konu! A.H.) (A.Hulusi)

04 - Hücrelerin arkasından sana önleyenler, her halde ekserisi aklı irmeyenlerdir. (Elmalı)


İnnelleziyne yünaduneke min verail hucurati ekseruhüm lâ ya'kılun ne var ki sana, hanelerin ötesinden seslenenler de var. Onların çoğu kafalarını kullanmazlar.

Sureye ismini veren ayet bu. Hücre Hz. Peygamberin odaları. Bu ayet Temim oğullarının Medine’ye gelişinden söz eden bir ayet. Temim oğulları bölgede ki bedevi kabilelerden biri. Bedevi hayat tarzına yönelik bir uyarı aslında bu ayet. Bedeviler genellikle çadırlarda yaşadığı, mekan bilincine çok sahip olmadığı, çölü mekan olarak kullanıp, oradan kalkıp oraya, oradan kalkıp oraya göçebe bir hayat sürdüğü için şehirli bir hayata uyumlu olamıyorlar. Dolayısıyla medeni davranamıyorlar. Mesela kapı kullanmayı bilmiyorlar. Kapı vurmayı bilmiyorlar. İnsanlarla ilişki biçiminde şehirli biriymiş gibi geliştiremiyorlar. Onun içinde uzaktan çağırıyorlar birbirlerini ve tabii ki bu şehirli bir hayata uygun olmayan bir davranış biçimi. Yani adabı muaşerete uygun değil.

Aslında Kur’an ın bedeviyetten medeniyete çağrısının bir ifadesi bu ayet. Bu ayetin şahsında, ki bu ayetlerin hükmü sadece indiği zamanla sınırlı değil, bu bir gerçek. Bu ayet tüm zamanlar ve mekanlarda ki bedevilere medenileşin çağrısı. İlişkinizi medeni bir biçimde kurun çağrısıdır. Aynı zamanda İslam cemaatinin önderlerine karşı, o cemaati oluşturan bireylerin nasıl bir saygı duyması gerektiğini ifade eden ve öğreten bir ayettir. Nezaket ve görgü kurallarının İnsan ilişkilerinin yönünü belirleyiciliğine de bir delildir bu ayet.


5-) Velev ennehüm saberu hattâ tahruce ileyhim lekâne hayren lehüm* vAllâhu Ğafûrun Rahıym;

Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette onlar için daha hayırlı olurdu. Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

05 - Eğer onlar sen kendilerine çıkıncıya kadar sabretselerdi elbette haklarında hayırlı olurdu, bununla beraber Allah gafurdur rahîmdir. (Elmalı)


Velev ennehüm saberu hattâ tahruce ileyhim lekâne hayren lehüm ama eğer sen kendilerine çıkıp gelinceye kadar sabretselerdi elbet bu kendileri için çok daha hayırlı olurdu. İşin özünde İslam cemaatinin önderlerinin hatırını alî tutması, kendi hatırını yüceltmesi anlamına geldiği dile getiriliyor. Yani İslam cemaati eğer kendi önderini onurlandırırsa, onun onurunu korursa, onun hatırını yüceltirse, aslında kendini yüceltmiş olur. Çünkü önderin onuru cemaatin onurudur. Başın onuru ayağın onurudur. Eğer baş dik durursa ayak rahat eder. Eğer baş yamulursa, bükülürse, boyun bükülürse bunun cezasını el de çeker, ayakta çeker kolda çeker, bacak ta çeker. Onun için İslam cemaatinin liderinin onurunu koruma görevi kendi onurunu korumaktan ayrı değerlendirilemez.

Tabiin müfessirlerinden Katade 1. ayet ile açıklar bu ayeti. Ki Katade’nin açıklamasına göre bu ayette ifade edilen şey Hz. Peygamberi bir konuda bir meselede zorlamak, yani vahiy şu konuda şunu söylese olmaz mıydı. Veyahut ta şu konuda vahiy niye gelmiyor, şu konuda şöyle diyen bir ayet inmeli değil miydi gibi yaklaşımlara karşı bir uyarı olarak geldiğini ifade eder Katade bu ayetin.

Özetle ayet şunu söylüyor; Kendi zamanlamanızı bırakın peygamberin zamanlamasına itibar edin. Allah’ın zamanlamasına itibar edin. Allah neyi ne zaman indireceğini çok daha iyi bilir.

vAllâhu Ğafûrun Rahıym ama Allah çok bağışlayandır, sonsuz merhamet sahibidir. Yani Allah ve resulünün zamanlamasına itibar etmeyenler aslında bağışlanması gereken bir cürüm işlemiş olurlar. Fakat Allah bunu bağışlar.


6-) Ya eyyühelleziyne amenû in caeküm fasikun Bi nebein fe tebeyyenu en tusıybu kavmen Bi cehaletin fetusbihu alâ ma fealtüm nadimiyn;

Ey iman edenler... Eğer bir bozuk inançlı size bir haber getirirse, iyice araştırın... (Yoksa) işin doğrusunu bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişmanlık duyarsınız! (A.Hulusi)

06 - Ey o bütün iman edenler! eğer size bir fâsık bir haberle gelirse onu tahkik edin ki cehaletle bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû in caeküm fasikun Bi nebein fe tebeyyenu ey iman edenler sorumsuzun biri size asılsız bir haber getirdiğinde, durup gerçeği araştırın. Fasığı, sorumsuzu biri diye çevirmem 1. ayette ki sorumlu manasına gelen takvaya çağrının zıddı olmasından dolayıdır. Ki muttakinin zıddı fasıktır burada. Muttaki sorumlu, fasıksa burada, bu bağlamda sorumsuz demektir.

Burada bir olay dile getiriliyor, olay kısaca şöyle, ki ayetlerin bir ayağı vardır, ayetler zaman içinde bir yerde dururlar. Ayetlerin ayağının nerede durduğunu görmek, başının nerede durduğunu görmeyi daha da kolaylaştırır. Ayetlerin başı gökte ayakları yerdedir. Ayaklarının nerede durduğunu bilirsek, başının anlamını çok daha iyi çıkarabiliriz. İşte bu nedenle bu ayetle ilgili bir sebebi nüzul rivayetini nakletmek istiyorum.

Velid Bin Ukbe’yi Resulallah Muhayrık oğullarına zekat toplamak üzere görevli olarak yollar. Velid Bin Ukbe, Ukbe bin Ebi Muayd isimli müşriklerin en azılı liderlerinden ve İslam’ın en büyük düşmanlarından birinin oğludur ve fetihten sonra teslim olmuştur İslam’a. İşte bu zat Mustalik oğullarına zekat toplama göreviyle gönderildiğinde Mustalik oğulları Resulallah’ın zekat memuru olarak Velid bin Ukbe’nin geldiğini duyarlar ve silahlanırlar.

Bir rivayete göre Velid Mustalık oğulları yurduna girdikten sonra bunu görür, bir başka rivayette Velid yolda bunu duyar. Yine bir rivayette Velid’le Mustalik oğulları arasında geçmişten kalan, cahiliye döneminde bir husumet vardır. Aralarında veya iki kabile arasında, iki boy arasında bir olay olmuştur, tatsız bir olay. İşte bundan dolayı Velid’in kendilerine geldiğini duyan Mustalik oğulları, onun hayrına gelmeyeceğinden yola çıkarak silahlanırlar.

Veyahutta Velid’e onların silahlandığı haberini getiren kişi bu yanlış anlamayı bir haber olarak getirir. Velid’se haberi alır almaz gerisin geri döner ve Resulallah’a gelerek Mustalik oğullarının böyle böyle yaptığını söyler. Bu Resulallah’a karşı baş kaldıran anlamına gelir. Onun emrini dinlememek anlamına gelir ve tam Resulallah onlara ceza vermek için harekete geçeceğinde bu ayet iner.

İşte bu ayet aslında Mustalik oğullarının Resulallah’a karşı herhangi bir itirazda bulunmadıklarını, zaten bu gerçeğin çok geçmeden ortaya çıktığını, çünkü Mustalik oğullarının ekatı toplayıp kendilerine ait bir kişi ile peygambere, Medine’ye zekatı gönderdikleri ortaya çıkar. Yani gönderirler. Bu gerçek ortaya çıktığında ayette işte bu gerçeği pekiştirmiş olur.

Bu çerçevede değerli dostlar ayetin bize verdiği, tüm zamanlara verdiği muhteşem dersler var. O dersleri ayetin ikinci cümlesini okuyup bitirdikten sonra izah etmeye çalışalım.

en tusıybu kavmen Bi cehaletin fetusbihu alâ ma fealtüm nadimiyn değilse, yani size asılsız bir haber getirildiğinde, bunu durup gerçeği araştırmazsanız, böyle yapmazsanız istemeden birilerini rencide eder, ardından da yaptığınızdan pişman olursunuz. Ya da pişmanlık duyacak bir şeyler yaparsınız. İslam Cemaatinin şeref ve itibarını örseleyecek haberler asla itibar edilecek haberler olamaz. İşte burada bu tür üretilmiş haberlere karşı uyanık olmaya çağrılıyor Müslüman bireyler.

Aleyhte habere inanmak aslında bir iç problemidir. Çünkü Müslümanlar aleyhinde habere araştırma gereği duymadan inanmaya yatkın bir ruh hali aslında yamuk bir ruh duruşudur, ruh halidir, yamuk bir bakış açısıdır. Yalan haber üretimi mahkum edilmiştir bu ayette. Yalan haber üretenler de mahkum edilmiştir. Araştırın diyor ayet. Gerçeğe dayalı eylem gerçekleştirin diyor. Araştırmadan soruşturmadan yola çıkmayın. Size gelen aleyhte bir haberi bin kez araştırın. Çünkü sonuçta pişman olacak olan yine siz olursunuz.

Ama size gelen lehte bir haberi bir kez araştırabilirsiniz, hatta araştırmayabilirsiniz. Çünkü lehte gelen haber suizannınıza değil, hüsnü zannınıza sebep olur. Ama aleyhte gelen bir haber suizannınıza, kötü zannınıza sebep olur ve suizan vebaldir. Suizan haramdır. Bilmeden konuşanlara da bi,r çift sözü vardır bu ayetin. Bilmeden konuşmayın, bilmeden konuşursanız yalan konuşmak durumunda kalırsınız. Bilgi sahibi olmadan konuşursanız karşıdakini de aldatmış olursunuz.

Ve lâ takfü ma leyse leke Bihi 'ılm. Bilgiye sahip olmadığın bir konuda arkasına düşme bir şeyin. Eğer o konuda bilgiye sahip değilsen, bilgiye sahip olmadığın konunun arkasına düşme. innesSem'a vel Besara vel Fuade küllü ülaike kâne anhu mes'ula. (İsra’/36)eğer bilgiye dayalı olmadan eyleme geçersen bu durumda göz de, kulakta, hepsi vebal sahibi olur. Mes’ul olur bütün bu yapılanlardan. O nedenle bu ayet bizi, bilgiye sahip olmadan harekete geçmemeyi öğütlüyor bize.

Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
163. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder