D sayfasından devam
150-) Em halaknel Melaikete inâsen ve hüm
şahidun;
Yoksa
biz, onlar seyrederken mi melekleri dişiler olarak, yarattık? (A.Hulusi)
150 - Yoksa
biz Melâikeyi dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış? (Elmalı)
Em halaknel Melaikete inâsen ve hüm şahidun
yoksa melekleri dişiler olarak yarattık ta buna onlar tanık mı oldular. Elekümüzzekeru
ve lehül ünsâ. (Necm/21)Yani erkekler size dişi Allah’a öyle
mi. Tilke izen kısmetun dıyza.(Necm/22) Bu ne biçim
taksimat diyordu ya Kur’an ayette, öyle bir taksimat yapıyorlardı. Melekler
Allah’ın kızlarıdır derlerdi.
151-) Ela innehüm min ifkihim leyekulun;
Dikkat
edin, muhakkak ki onlar iftira atarak şöyle derler: (A.Hulusi)
151 - Ha!..
onlar şüphesiz ki yalancıdırlar. (Elmalı)
Ela innehüm min ifkihim leyekulun
bakın işte bu tiplerin iftiraya düşkünlüklerinden dolayı ısrarla dedikleri
şudur;
152-) VeledAllâhu, ve innehüm le kâzibun;
"Allâh
doğurdu (Allâh'ın oğlu dediler)! Muhakkak ki onlar kesinlikle yalancılardır!"
(A.Hulusi)
152 - «Allah
doğurdu» derler ve elbette bunlar yalancıdırlar. (Elmalı)
VeledAllâh Allah doğurdu. Allah’ı
tanımlamaya kalkıyorlar. Allah’a görev biçmeye kalkıyorlar. Yani kulun haddini
bilmezliğinin zirvesidir bu aslında. ve innehüm le kâzibun elbette yalan söylüyorlar.
153-) Astafel benati alelbeniyn;
(Allâh) kızları oğullara
tercih mi etmiş? (A.Hulusi)
153 - Kızları
oğullara tercih mi etmiş? (Elmalı)
Astafel benati alelbeniyn sahi O,
kızları oğlanlara tercih mi etmiş.
154-) Ma leküm* keyfe tahkümun;
Ne
oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz? (A.Hulusi)
154 - Nah
sizlere! nasıl hükmediyorsunuz? (Elmalı)
Ma leküm* keyfe tahkümun ne oluyor
size nasıl böyle hüküm veriyorsunuz? Suçüstü demiştim ya, kendisine bir kız
çocuğu müjdelendiğinde, evet müjdelendiğinde diyor Kur’an çünkü kız müjdelenir.
Ne yapar?...zalle vechuhu müsvedden..
(Nahl/58) ayeti öyle diyor ya, yüzü simsiyah kesilir. Fakat kendi hoşuna
gitmeyeni Allah’a verir. Böyle bir tablo.
155-) Efela tezekkerun;
Hatırlayıp
düşünemiyor musunuz? (A.Hulusi)
155 - Hiç
demi düşünmezsiniz? (Elmalı)
Efela tezekkerun hiç mi düşünmüyorsunuz.
Yani bunun bir suçüstü hali olduğunu, bir çelişki olduğunu. Yoka kız çocuğu
müjdelenir, rabbimiz müjdelik bir şey olarak söylüyor onu.
156-) Em leküm sultanün mubiyn;
Yoksa
apaçık bir deliliniz mi var? (A.Hulusi)
156 - Yoksa
sizin için açık bir ferman mı var? (Elmalı)
Em leküm sultanün mubiyn yoksa
elinize apaçık bir belge mi geçti.
157-) Fe'tu Bi Kitabiküm in küntüm sadikıyn;
Eğer
doğru söylüyorsanız bildiğinizi koyun ortaya! (A.Hulusi)
157 - O
halde getirin kitabınızı sadıksanız. (Elmalı)
Fe'tu Bi Kitabiküm in küntüm sadikıyn
eğer doğru söylüyorsanız haydi varsa kendi kitabınızı getirin de görelim.
158-) Ve ce'alu beynehu ve beynel cinneti
neseba* ve lekad alimetil cinnetü innehüm lemuhdarun;
O'nunla
(Allâh ile)
cinler (normal insan duyularının algılayamadığı
bilinçli varlıklar) arasında bir bağ
oluşturdular! (Onlara Allâh dûnunda tanrısallık
atfettiler)... Andolsun cinler de bilir ki,
muhakkak onlar muhdarîndir (zorunlu olarak huzurda hazır tutulacaklardır)!
(A.Hulusi)
158 - Bir
de onunla Cinler beyninde bir nesep uydururlar. Celâlim hakkı için Cinler
bilirler ki onlar ihzar olunacaklardır. (Elmalı)
Ve ce'alu beynehu ve beynel cinneti neseba
bir de Onunla, görünmez ruhani varlıklar arasında bir yakınlık bağı kurdular.
Özellikle işte cin, melek ve görünmez varlıklar arasında bağ kurmak. Ne demek
bu? Müşrikçe bir davranış ve cinlere dair müşrik tasavvurunu reddediyor burada
aslında.
ve lekad alimetil cinnetü innehüm lemuhdarun
evet, oysa bu görünmez varlıklar da bilirler ki onlar kesinlikle
yargılanacaklar. Yani Allah’ta görünmüyor, cinlerde görünmüyor. O zaman ikisi
arasında bağ var. Mantığa bakın. İşte müşrik mantık nasıl çalışır onu söylüyor.
159-) SubhanAllâhi amma yesıfun;
Allâh
onların vasıflandırmalarından münezzehtir! (A.Hulusi)
159 - Münezzeh
sübhan o Allah onların isnat ettikleri vasıflardan. (Elmalı)
SubhanAllâhi amma yesıfun yüceler
yücesi olan Allah onların her tür tasavvur ve tanımlarının çok çok ötesindedir.
Aynı zamanda Allah hakkında ki tanımaya değil, tanımlamaya yönelik her teşebbüs
mantıki bir imkansızlık ve ahlaki bir sorumsuzluğun eseridir. Her yerde ve her
zaman.
160-) İlla 'ıbadAllâhil muhlesıyn;
Sadece
Allâh'ın ihlâsa (samimiyete, saflığa)
erdirilmiş kulları müstesna (gerisi "muhdarîn" olarak anlatılan
sınıftandır). (A.Hulusi)
160 - Lâkin
Allahın ihlâs ile seçilen kulları başka. (Elmalı)
İlla 'ıbadAllâhil muhlesıyn ancak
Allah’ın inancını saf ve temiz tutma çabasını desteklediği kulları müstesna.
161-) Feinneküm ve ma ta'budun;
Muhakkak
ki siz ve tapındıklarınız, (A.Hulusi)
161 - Çünkü
siz ve taptıklarınız. (Elmalı)
Feinneküm ve ma ta'budun çünkü ne
siz ne de taptıklarınız hiç biriniz,
162-) Ma entüm aleyhi Bi fatiniyn;
O'nun
aleyhine (kimseyi) ayartıp kandıramazsınız! (A.Hulusi)
162 - Ona
karşı kimseyi meftun edemezsiniz. (Elmalı)
Ma entüm aleyhi Bi fatiniyn O’na
karşı kimseyi ayartamazsınız.. Evet, yeterli, anlamı açık.
163-) İlla men huve salil cahıym;
Ancak
cehennemî yanışa gidecekler müstesna. (A.Hulusi)
163 - Meğer
ki Cahîme saldıran olsun. (Elmalı)
İlla men huve salil cahıym ancak göz
göre göre ateşe koşan kimseler hariç. Onları ayartabilirsiniz. Zaten onlar
ateşe koşuyorlar, biraz daha hızlandırmış olursunuz.
164-) Ve ma minna illâ lehü mekamun ma'lum;
(Bütün açığa çıkan melekî Esmâ kuvveleri): "Bizden, bilinen bir işlevi olmayan yoktur!"
(A.Hulusi)
164 - Bizden
ise her birimiz için bir makamı malûm vardır. (Elmalı)
Ve ma minna illâ lehü mekamun ma'lum
hem samimi kullar derler ki içinizde Allah tarafından kendisine bir yer tayin
edilmemiş hiç kimse yoktur.
Bu ayet müthiş bir ayet dostlar.
160. ayette ki samimi kullara atıf aslında. 161 de ki cinler, melekler ve
ruhani varlıklara da atıf bizce. 166. da ki gelecekte müsebbihun dan yola çıkarak bütün varlığa atıf aslında. ve in min
şey'in illâ yüsebbihu Bi hamdiHİ... (İsra/44) Hiçbir şey yoktur ki
onu hamd ile tespih etmemiş olsun.
Yunus olayı yerini terk etme idi
hatırlayınız bu da varlığın her birinin yeri var diyor. Yerin var diyor ey
insan. Yerini asla terk etme. Bir ağaç yerini terk ederse odun olur. Yerinde
ise ağaç denir. Onun için yersiz insan yoktur, insanın atığı olmaz, bunu
söylüyor. Senin yerin neresi. Seni Allah’ın koyduğu yerdir senin yerin. Bunu
söylüyor.
165-) Ve inna le nahnus saffun;
"Muhakkak
ki biz, evet biziz o saf saf dizilenler (varlıkta
boyutları ve içindekileri meydana getirenler)."
(A.Hulusi)
165 - Ve
biz elbette biz o saf dizenleriz. (Elmalı)
Ve inna le nahnus saffun evet, biziz
emre amade olup saf saf dizilenler, elbette biz. Unutmayınız surenin girişinde
ki ayetlere atıf.
166-) Ve inna lenahnul müsebbihun;
"Muhakkak
ki biz, evet biziz o tespih edenler (işlevlerini
yerine getirmek suretiyle kulluğunu ifa edenler {tespihin anlamı})."(A.Hulusi)
166 - Ve
biz elbette biz o tesbih edenleriz. (Elmalı)
Ve inna lenahnul müsebbihun yine
biziz O’nun yüceliğini dile getirenler elbette biz. Eşyanın tespihi konulduğu
yerde durmasıdır. Allah nereye koymuşsa orada tutmak. Onu oradan etmekte
zulümdür. Orada tutmak hikmettir.
167-) Ve in kânu le yekulun;
Muhakkak
ki (o müşrikler)
şöyle de diyorlardı: (A.Hulusi)
167 - Ve
gerçek evvel şöyle diyorlardır: (Elmalı)
Ve in kânu le yekulun ama bir de
ısrarla şöyle diyenler var.
168-) Lev enne 'ındeNA zikren minel evveliyn;
"Eğer
bizim yanımızda da atalarımızdan bize ulaşmış bir bilgi olsa idi..."
(A.Hulusi)
168 - «Eğer
yanımızda evvelkilerinkinden bir zikrolsa idi. (Elmalı)
Lev enne 'ındeNA zikren minel evveliyn
(bir sonraki ayetle birlikte.)
169-) Lekünna 'ıbadAllâhil muhlesıyn;
"Elbette
biz de Allâh'ın ihlâsa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları olurduk." (A.Hulusi)
169 - Her
halde Allahın ihlâs ile seçilmiş kullarından olurduk. (Elmalı)
Lev enne 'ındeNA zikren minel evveliyne , Lekünna 'ıbadAllâhil muhlesıyn eğer geçmiş
atalarımızdan bize tevarüs eden ilahi bir uyarı devralmış olsaydık, elbet biz
de Allah’ın imanını saf ve temiz tutma çabasını desteklediği kullarından
olurduk. Diyorlar. Tabii ki doğru söylemiyorlar. Bi namaz mazereti bu. Neden?
İşte cevabı.
170-) Fekeferu BiHİ, fesevfe ya'lemun;
Şimdiyse
hakikat bilgisini inkâr ettiler... Yakında anlayacaklar! (A.Hulusi)
170 - Fakat
şimdi ona küfrettiler, artık ileride bilecekler. (Elmalı)
Fekeferu BiHİ, fesevfe ya'lemun
fakat vahiy gelince de onu inkar ettiler. Hem böyle diyorlar, hem de vahiyi
inkar eden oluyorlar. Ama zamanı gelince ne fena yaptıklarını bilecekler.
171-) Ve lekad sebekat kelimetüna li 'ıbadinel
murseliyn;
Andolsun
ki irsâl olunan kullarımıza (şu) sözümüz geçerli olmuştur: (A.Hulusi)
171 - Celâlim
hakkı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında şu kelimemiz sebkat (Geçmek, ilerlemek.) etmiştir: (Elmalı)
Ve lekad sebekat kelimetüna li 'ıbadinel
murseliyn ama doğrusu has kullarımız olan elçilerimize geçmişte
verilmiş bir sözümüz vardı. Bana sorarsanız bu surenin ana temasının hepsini
ifade eden en öz ayet bu. Has kullarımız olan elçilerimize geçmişte verilmiş
bir sözümüz vardı ve devamında ki ayet;
172-) İnnehüm lehümül mansurun;
Muhakkak
ki onlar, elbette onlar zafere erdirilmişlerdir. (A.Hulusi)
172 - «Onlar
elbette onlar muhakkak muzaffer olacaklardır. (Elmalı)
İnnehüm lehümül mansurun mutlaka
kendileri yardıma mazhar olacaklar. Bu aynı zamanda onların yolundan giden
herkesi de içerir. İlahi yasa halen geçerli. Risalet mirasına ihanet etmeyenler
için bugün de geçerli. Düşünsenize bir Nuh suyun yardımını gördü. İbrahim
ateşin yardımını gördü, Lût karanın yardımını gördü. Musa ve Harun denizin
yardımını gördü. Yunus hayvan ve bitkinin yardımını gördü. Ne kaldı geriye.
Şuursuz kardeşleriniz eğer başınız sıkışırsa şuurlu mü’min kardeşinin yardımına
koşuyor. Burada verilen oydu işte.
173-) Ve inne cündena lehümül ğalibun;
Muhakkak
ki bizim ordumuz, onlar galiptirler! (A.Hulusi)
173 - Ve
elbette bizim askerlerimiz mutlak onlar galip geleceklerdir»(Elmalı)
Ve inne cündena lehümül ğalibun ve
elbette sonunda galip gelecek olan bizim ordumuz olacaktır. Orada ki cündena,
bizim ordumuzdan kasıt; Allah’ın varlığın içine koyduğu o güçtür ve bütün bu
saydığım Nuh’a yardım eden su, Musa ve Harun’a yardım eden deniz, Yunus’a
yardım eden balık ve bitki. Hepsi aslında Allah’ın ordusunun neferidir. Bunu
böyle bilmek lazım.
174-) Fetevelle 'anhüm hattâ hıyn;
Artık
bir süre onlardan yüz çevir! (A.Hulusi)
174 - Onun
için yüz çevir de onlardan bir zamana kadar. (Elmalı)
Fetevelle 'anhüm hattâ hıyn bu
yüzden artık bir süreliğine onlardan uzak dur. Bu ayetleri iyi anlamak lazım.
İyi anlamak içinde bu ayetlerin indiği
dönemi unutmamak lazım. Biraz önce hatırlatmıştım 7. yıl takriben. Yani
müşriklerin uyguladığı boykotun en çok acı verdiği yıl. İnkarcılar bu dönemde
Resulallah’ı hiç ciddiye almıyorlardı. Düşünsenize bir 3 yıl dışarı çıkması
yasak, içeri gıda girmesi yasak. Kaçak göçek bir deve sürülecekte bir yığın
insan onunla karın doyuracak. Böylesine zor ve kor bir dönem. Ama Allah’ın
sözünün nasıl gerçekleştiğini bugün biz daha iyi görüyoruz. Çeyrek asır içinde
çağın süper güçlerini dize getiren küresel bir güce dönmüştü imanın gücü. Biz
bunu biliyoruz.
175-) Ve ebsırhüm fesevfe yubsırun;
Onları
seyret... Yakında görecekler! (A.Hulusi)
175 - Gör
onları: yakında görecekler. (Elmalı)
Ve ebsırhüm fesevfe yubsırun ve sen
onların zavallı halini gör. Zamanı gelince onlar da kendi hallerini görecekler.
176-) Efe Biazâbina yesta'cilun;
Azabımızın
varlıklarında açığa çıkışını (ölümü) acele mi istiyorlar? (Ölüm,
hakikati inkâr eden için azabın başlaması, iman eden içinse rahmete ermektir.) (A.Hulusi)
176 - Ya
şimdi bizim azâbımızı mı iviyorlar? (Elmalı)
Efe Biazâbina yesta'cilun acaba
onlar azabımızın bir an önce gelmesini gerçekten istiyorlar mı?
177-) Feizâ nezele Bi sâhatihim fesae sabâhul
münzeriyn;
Onların
alanına indiğinde, uyarılanların uyanışı ne kötü olur! (A.Hulusi)
177 - Amma
onların sahasına indiği vakit ne fenadır o acı haber verilenlerin sabahı!
(Elmalı)
Feizâ nezele Bi sâhatihim fesae sabâhul
münzeriyn fakat o aniden kendi mekanlarında başlarına indiğinde
azabımız, uyarılmış olanlar berbat bir sabaha uyanacaklar.
178-) Ve tevelle anhüm hattâ hıyn;
Artık
bir süre onlardan yüz çevir. (A.Hulusi)
178 - Yine
sen yüz çevir de onlardan bir zamana kadar. (Elmalı)
Ve tevelle anhüm hattâ hıyn yine de
sen onlardan bir süreliğine uzak dur.
179-) Ve ebsır fesevfe yubsırun;
Onları
seyret... Yakında görecekler. (A.Hulusi)
179 - Gör,
yakında görecekler. (Elmalı)
Ve ebsır fesevfe yubsırun ve onların
zavallı halini gör. Bir gün gelecek, zamanı gelince onlar da kendi
zavallılıklarını öğrenecekler, görecekler.
180-) Subhane Rabbike Rabbil ızzeti 'amma
yasifun;
Senin
Rabbin, İzzet sahibi Rab olarak, onların tanımlamalarından münezzehtir!
(A.Hulusi)
180 - Tesbih
o izzetin sahibi rabbine onların vasıflarından. (Elmalı)
Subhane Rabbike Rabbil ızzeti 'amma yasifun
izzet ve azamet sahibi rabbin, insanların her türlü tasavvurlarının ötesinde
aşkın bir yüceliğe sahiptir.
181-) Ve Selâmun alel murseliyn;
İrsâl
olunanlara Selâm olsun! (A.Hulusi)
181 - Ve
selâm mürselîne. (Elmalı)
Ve Selâmun alel murseliyn O’nun
bütün elçilerine selâm olsun.
182-) Vel Hamdu Lillâhi Rabbil 'alemiyn;
Hamd,
Rabb-ül âlemîn Allâh'a aittir. (A.Hulusi)
182 - Ve
hamd âlemlerin rabbi Allaha.(Elmalı)
Vel Hamdu Lillâhi Rabbil 'alemiyn
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun.
Biz de tüm nebilere ve hassaten
bu vahyi bize getiren alemlere rahmet Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve selemle
selâm ediyoruz, selâm olsun diyoruz bize vahiy ile tenezzül buyuran Allah’a da
hamd olsun diyoruz.
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
141. videonun sonu.
141. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder