Sevgili Kur’an dostları Sâffât
suresinin geçen dersimizde ilk 82 ayetini işlemiştik. Surede 9 peygamberin
kıssası anlatılıyordu. Bu kıssalar surenin ana fikrini, ana temasını da
veriyordu. Bu tema Allah’ın salih kullarına, başta peygamberler olmak üzere
onların yolunu izleyen herkese bittim ya rabbi dediğinde nasıl yardım ettiğini,
edeceğini ifade ediyordu. Peş peşe zikredilen bu peygamber kıssaları iman küfür
mücadelesinin insanlık tarihi boyunca süren bu mücadelenin özeti mahiyetinde
idi.
Geçen ders işlediğimiz ayetlerde
bir kıssayı da işlemiştik. Hz. Nuh kıssası, ki bütün peygamber kıssaları bu
surede Hz. Nuh kıssasıyla başlıyordu. Kendisinden sonraki insanlığın iman atası
olan Hz. İbrahim’e getiriliyordu söz. Aslında Hz. İbrahim’den söz edilen her
yerde şöyle bir sorunun cevabı veriliyordu. “Bir kişiden ne çıkar.” Bu sorunun
cevabını merak eden, eğer o bir kişi alemlerin rabbine teslim olmuş bir kişi
ise, ahlakıyla, erdemiyle, imanıyla, yaşantısıyla, sabrıyla, direnciyle
örnekse, bir kişiden bir dünya çıkar. Cevap işte şimdi geliyor.
83-) Ve inne min şi(y)atihi le İbrahiym;
Muhakkak
ki İbrahim de Onun anlayışındandır. (A.Hulusi)
083 - Şüphesiz
İbrahim de onun kolundan. (Elmalı)
Ve inne min şi(y)atihi le İbrahiym
Nuh’un tarafında, bir önceki kıssaya atıf yapıyor çünkü, orada ki “h” zamiri
ona, Nuh’a işaret. Nuh’un tarafında saf tutanlardan biri de elbette İbrahim
idi. Şi(y)a; taraftar, yandaş,
kafadar anlamlarına gelir.
Her peygamberin aynı safta
olduğunu ifade eden bir ibare. Yani insanlık tarihi iki yatakta akar. Bu
yataklardan birinden Nûr, diğerinde kir akar. Birinden ak, diğerinden kara bir
nehir akar. Birinden iman akar, öbüründen küfür. Birinden ruh akar, öbüründen
nefis. Benlik, ego, dürtü, içgüdü. Ve tabii burada muhataba sen de ne taraftan
olduğunu seç. Hangi yatakta akıyorsun, dön de bak. Kendine bir yatak seç ve o
yatakta ak. Seçtiğin yatağa layık ol, kirletme, kendini temizle ama yatağı
kirletme. Ak yatağı seçiyorsan ak bir alna sahip ol, ak bir yüreğe sahip ol, ak
bir bakışa sahip ol, ak bir hayata sahip ol. Söylenen bu.
84-) İz cae Rabbehu Bi kalbin seliym;
Rabbine
selim bir kalp ile (şuurunda Esmâ hakikatini
yaşamakta olarak) yönelmişti! (A.Hulusi)
084 - Çünkü
rabbine selîm bir kalp ile geldi. (Elmalı)
İz cae Rabbehu Bi kalbin seliym hani
o rabbine arı, duru, seliym, sağlıklı bir kalp ile, daha doğrusu bir iç dünya
ile gelmişti. Bi kalbin seliym;
sağlıklı bir iç dünya manasına geliyor. Parçalanmamış, heder edilmemiş, rehin
bırakılmamış, sakatlanmamış bir iç dünya. Bir parçası şeytana satılmamış bir iç
dünya. Virüs bulaşmamış bir iç dünya. Mikroba kurban gitmemiş bir iç dünya.
Allah’tan başkasına satılmamış bir iç dünya. İhanet edilmemiş bir iç dünya.
Evet,
Yevme lâ
yenfe'u malun ve lâ benun.
İlla men
etAllâhe Bi kalbin seliym. (Şû’arâ’/88-89)’
Biz, Kur’an
da ki bir başka ayetten daha hatırlıyoruz bu ibareyi. O gün, o hesap günü ne
mal, ne evlat fayda verir. Hiçbir yarar sağlamaz bunlar. Kişiye fayda verecek
olan bir tek şey vardır., o da seliym bir kalp. Yani ihanet edilmemiş bir iç
dünya, bir yürek. Bütünlüğünü koruyarak, emanete riayet edilerek, Allah’ın
verdiği saflığı bozmadan Allah’a teslim edilmiş, avuçlarınızda getirip; Ya
rabbi bana emanet ettiğin en değerli hazineyi çaldırmadan sana geri getirdim.
Pirupak olarak kirletmeden geri getirdim. Demek. İşte bu fayda verir.
85-) İz kale li ebiyhi ve kavmihi ma zâ ta'budun;
Hani (İbrahim) babasına ve
kavmine: "Neye tapınıyorsunuz?" (A.Hulusi)
085 - Çünkü
babasına ve kavmine şöyle dedi: siz nelere tapıyorsunuz? (Elmalı)
İz kale li ebiyhi ve kavmihi ma zâ ta'budun
İbrahim o zaman babasına ve kavmine şöyle demişti. “Sizler nelere tapıyorsunuz
böyle bakayım.”
Aslında bir nükte var burada.
Babasına ve kavmine. Atalar yolunun yolcusu, vahyin ilk muhatabı olan
müşriklere nispet ediliyor. Kendisiyle övündüğünüz İbrahim, öz atasının, öz
babasının yoluna karşı yiğitçe direndi. Babamın yoludur diye “Eyvallah” demedi.
Babam söylüyorsa doğrudur demedi. Babamın canı sağ olsun demedi. Eğer yanlışı
babamda yapsa kabul etmem dedi. İşte bu ayet o. Onu veriyor.
86-) Eifken aliheten dunAllâhi türiydun;
"Asılsız
şeyler uydurarak, Allâh dûnunda tanrılar mı ediniyorsunuz?" (A.Hulusi)
086 - Yalancılık
etmek için mi Allah dan başka ilâhlar istiyorsunuz? (Elmalı)
Eifken aliheten dunAllâhi türiydun
ne yani Allah’ı bırakıp ta uyduruk tanrılara tapmak mı istiyorsunuz.
87-) Fema zannüküm Bi Rabbil alemiyn;
"Rabb-ül
âlemîn'i ne zannediyorsunuz?" (A.Hulusi)
087 - Siz
rabbül'âlemîni ne zannediyorsunuz? (Elmalı)
Fema zannüküm Bi Rabbil alemiyn sahi
siz Alemlerin rabbini ne zannediyorsunuz.
Ne dehşet sorular bunlar. Bunlar
sadece o çağın soruları değil, bu çağın da soruları. Bunlar sadece münkirlere
sorulacak sorular değil, aynı zamanda iman ettiğini iddia edenlere de sorulması
gereken sorular. Sahi siz Allah’ı ne zannediyorsunuz. Ve ma
kaderullahe hakka kadrih.. (Zümer/67) Allah’ın kadrini hakkıyla
takdir edebiliyor musunuz, sormak lazım. Bu büyük bir şey, bu basit bir şey
değil.
88-) Fenazara nazreten fiyn nücum;
Sonra (İbrahim) yıldızlara (akıl gözüyle) bir bakıp
düşündü de. (A.Hulusi)
088 - Derken
bir bakım baktı da nücume. (Elmalı)
Fenazara nazreten fiyn nücum ardından
İbrahim yıldızlara şöyle bir göz attı.
89-) Fekale inniy sekıym;
Dedi
ki: "Hasta oluyorum (bu yaptığınıza)!" (A.Hulusi)
089 - Ben
dedi: hastayım. (Elmalı)
Fekale inniy sekıym ve ben galiba
rahatsızım dedi. Bu bizce tıpkı Yusuf peygamberin Yusuf/23. ayetinde ki; Kale me'azâllahi inneHU Rabbiy…(Yusuf/23) Yusuf dedi ki Allah’a sığınırım ben, O benim
rabbimdir, O benim efendimdir. Sözünde ki tevriyeye benziyor. Yani ikili
kullanım var. Duyan sizi bir şey söylüyor zannediyor ama siz farklı bir şey
kastediyorsunuz İnneHU Rabbiy.. O
benim efendimdir. Yani Mısır’lı bakanı kastetmiş oluyor hesapta. Ama aslında me’azallah derken Allah’a sığınırım
demişti. Bu ikinci cümlede bence sığındığı Allah’a atfedilmeli, O benim
rabbimdir. Yani kendisi Allah’ı kastederken muhatabının farklı bir şey
anlamasına da izin veren bir kullanım.
Burada da
böyle bir şey var. Kıssanın arka planında şöyle bir ilave anlatım var muhatabı
olan putperestler Hz. İbrahim’den kuşkulanmışlardı. Bu kuşkularını dağıtmak
için bir bayram günü, ben sizinle bulunmuyorum, size karşı duruyorum diye
onları terk etmek yerine ben rahatsızım diye terk ettiği anlatılır. Fakat
burada aslında ben sizin bu tavrınızdan rahatsızım demiş olmalı. Çünkü bağlam
bunu gerektiriyor. Sizin bu tavrınız rahatsız edici, iç burkucu bir tavır.
İnniy me’riydun demiyor. Ben hastayım demiyor sakıym, özellikle bu kelime
bedensel bir rahatsızlıktan daha çok kalbi bir rahatsızlığı ifade eder. Yani
muhatabın eyleminden rahatsız olmayı ifade eder. Ki bizce de isabetli anlam bu.
90-) Fetevellev 'anhü müdbiriyn;
Bunun
üzerine dönüp Ondan uzaklaştılar. (A.Hulusi)
090 - O
vakit arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler. (Elmalı)
Fetevellev 'anhü müdbiriyn bunun
üzerine etrafındakiler ondan yüz çevirip gittiler.
91-) Ferâğa ila alihetihim fekale ela te'külun;
(İbrahim de) onların
tanrılarına yaklaşıp yöneldi de: "Yemez misiniz?" dedi. (A.Hulusi)
091 - Derken
kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da buyursanız a, dedi, yemez misiniz?
(Elmalı)
Ferâğa ila alihetihim fekale ela te'külun
derken İbrahim onların putlarına usulca yaklaştı ve dedi ki önünüze konulanları
neden yemiyorsunuz, yesenize onları. Neden yemiyorsunuz. Yani önünüze bir yığın
işte çelenk konuluyor, yiyecek sunuluyor, bir takım sumaklar sunuluyor,
insanlar en sevdiği şeyleri getiriyorlar putlara. Gariptir insanoğlunun en
garip tavırlarından biridir kendi eli ile putunu kendi yapar, kendi tapar.
Yemeyeceğini bile bile getirir önüne bir şeyler koyar. Onun için İbrahim de
dedi ki; neden yemiyorsunuz, hadi yesenize.
Peki Kur’an bunu niye verir?
İbrahim onların yemeyeceğini bilmiyor muydu. Onların cansız birer nesne
olduğunu bilmiyor muydu. Aslında ders veriyor. Hem İbrahim ders veriyor, hem de
onun ebedileşmiş bu hikayesini anlatan Kur’an ders veriyor.
92-) Ma leküm lâ tentıkun;
"Niye
konuşmuyorsunuz?" (A.Hulusi)
092 - Neyiniz
var söylemiyorsunuz. (Elmalı)
Ma leküm lâ tentıkun size ne oldu
böyle neden konuşmuyorsunuz, bana cevap vermiyorsunuz?
93-) Ferağa aleyhim darben Bil yemiyn;
(İbrahim) yaklaşıp sağ
eliyle darbe vurdu tanrı heykellerine! (A.Hulusi)
093 - Diyerek
bir takrip ile onlara kuvvetli bir darbe indirdi. (Elmalı)
Ferağa aleyhim darben Bil yemiyn ve
onların üzerine abanıp bütün gücüyle vurmaya başladı. Evet, demin söylediğim
burada da geçerli. İbrahim aslında puta tapanlara mı vurmalıydı, putlara mı. Bu
soru önemli. Putlara vursanız ne ifade eder? Onların canı yanmaz. Peki niye
İbrahim puta tapanlar dururken putlara vurdu ve Kur’an bunu böyle naklediyor.
Aslında İbrahim’in ne yaptığından çok Kur’an ın bize neyi naklettiği, neyi
verdiği burada önemli. Üzerinde durmamız gereken bu. O bilmiyor mu putların
canının yanmayacağını, onların birer nesne olduğunu, taş olduğunu. Kendilerini
ayaklarınızın altında ezseniz balyozla kırsanız da bunun hiçbir şey ifade
etmeyeceğini.
Biliyordu tabii. Ama o bir ders
veriyordu. Onun şahsında rabbimiz ders
veriyordu. Suçluyu hedef alma suçu hedef al. İnsanı hedef alma insanın
hatasını hedef al. Yanlışa yönel, yanlışa sık kurşunu, insana değil. Çünkü sen
yanlışı hedef alırken aslında insanı sevdiğin ve savunduğun için hedef almış
olmalısın. O yanlışa olan buğzun, insana olan sevginin ifadesi olmalı. Yoksa
insanı da hedef alacaksan, yani bir vızdan, bir de bizden gidecekse o zaman bir
sinek uğruna bir insan feda edilmiş olmaz mı. İşte verilen ders, asıl ders bu.
94-) Feakbelu ileyhi yeziffun;
Bunu
görenler hızla dönüp Ona geri geldiler. (A.Hulusi)
094 - Bunun
üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler. (Elmalı)
Feakbelu ileyhi yeziffun Derken
etraftan koşuşarak başına üşüştüler.
Kur’an da ki ender kelimeleri,
Türkçede ki ender kelimelerle çevirdim. Bunu hep gözettim. Hatta Kur’an da bir
yerde kullanılan nadir kelimeleri mealim boyunca Türkçe çeviride de bir tek
yerde kullandım. Yani çevirimde o kelime 2. sefer geçmedi. Çünkü Kur’an ın
bütününde o kelime bir sefer geçiyor. Buna elimden geldiğince dikkat ettim
çevirim sırasında. Onun için nadir kelimeleri, az kullanılan kelimeleri, ben de
Türkçede ki nadir kelimelerle karşılamaya çalıştım ki Kur’an ın edebi değeri
mümkün olduğu kadar kaynak dilden hedef dile taşınabilsin.
95-) Kale eta'budune ma tenhıtun;
(İbrahim) dedi ki:
"Elinizle yapıp tanrı kabul ettiğiniz heykellere mi tapıyorsunuz?"
(A.Hulusi)
095 - A,
dedi siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? (Elmalı)
Kale eta'budune ma tenhıtun İbrahim
dedi ki elinizle yonttuklarınıza mı tapıyorsunuz. Demiştim ya insanoğlunun en
garip taraflarından biri, bir putunu kendi yapar, kendi tapar diye.
96-) VAllâhu halekaküm ve ma ta'melun;
"Hâlbuki
sizi de yaptıklarınızı da Allâh yaratmıştır!" (A.Hulusi)
096 - Halbuki
sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı. (Elmalı)
VAllâhu halekaküm ve ma ta'melun
oysa sizi de yarattıklarınızı da yaratan, sizi de yonttuklarınızı da,
yaptıklarınızı da yaratan Allah’tır.
97-) Kalübnu lehu bünyanen feelkuhü fiyl
cahıym;
Dediler
ki: "Onun için bir bina yapın da Onu, yakanın (ateşin) içine atın!"
(A.Hulusi)
097 - Haydin
dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın. (Elmalı)
Kalübnu lehu bünyanen feelkuhü fiyl cahıym
onlar onu yakmak için bir yapı yapın ve onu çılgınca yanan ateşin ortasına atın
dediler.
Aslında bu tarih boyunca küfrün
imana tavrının bir göstergesi. Bakınız İbrahim’in tavrıyla imana karşı savaşanların
tavrını karşılaştırın. İbrahim insanı hedef almadı. Ama onlar kendileri gibi
düşünmeyen birini dinlemek yerine yok etmeye kalktılar. İnsanoğluna
yapılabilecek en ağır işkenceyi ateşte yakma suretinde yaptılar. Onun içinde
yakın diyor. Küfrün tabiatı bu, söyletmen, vurun. Aslında İbrahim onlara sadece
gerçeği söyledi. Sadece düştükleri komik durumu söyledi, sadece hakka davet
etti, onların iyiliğini düşünüyordu. Komik duruma düştüklerini göstermek
istiyordu. Rableriyle ilişkilerini bozunca kendileriyle de ilişkilerini
bozduklarını hatırlatıyordu. Ama onların cevabı böyle oldu. Tarih boyunca
küfrün cevabında olduğu gibi. Bir ateş ocağı yapın ve yakın onu, atın içine.
Aslında bu Firavunun da önünde
iman eden sihirbazlara yönettiği tehdidi hatırlatmıyor mu? Ne demişti
sihirbazlar iman edince; …amentüm lehu kable en azene leküm. (Tâhâ/71)şimdi siz benden izin almadan iman ettiniz ha? Evet,
izin almanız gerekiyor. Firavununuzdan izin almadan iman edemezsiniz. Tüm
firavunların tabiatı bu. Veyahut ta onların izin verdiğinden fazla iman
edemezsiniz ve hemen sizi tehdide başlarlar. Güç kullanırlar. fele ükattıanne
eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin ve le usallibenneküm
fiy cüzû'ınnahl. (ecmaıyn
yok.) (Taha/71) işte böyle yaparlar. Yemin olsun ki diyordu firavun sizin
bu muhalefetinizden dolayı ellerinizi ve ayaklarınızı kestireceğim, topunuzu
asacağım.
Nemrutta, firavun da aslında aynı
yerden bakıp aynı düşünüyorlar. Onun içinde farklı çağlarda, farklı zamanlarda,
farklı kültürlerde, farklı yerlerde olsalar da aynı tepkiyi veriyorlardı.
Aynısı günümüz içinde geçerlidir aslında.
[Ek bilgi; HZ.
iBRAHİM'İN ATEŞE ATILMA OLAYI DETAYLARI , (hikayesi) ]
98-) Feeradu Bihi keyden fece'alnahümül
esfeliyn;
Ona
tuzak irade ettiler... Biz de onları esfelîn (en
aşağılar) kıldık. (A.Hulusi)
098 - Böyle
ona bir tuzak kurmak istediler, biz de tuttuk kendilerini daha alçak düşürdük.
(Elmalı)
Feeradu Bihi keyden fece'alnahümül esfeliyn
böylece ona zarar vermek istediler. Fakat biz onları zelil ettik rezil ettik.
İnsanın gücünün bittiği yerde
Allah’ın yardımı başlar, aslında söylenen bu. EleysAllâhu Bi
kâfin abdeH. (Zümer/36), Allah kuluna yetmez mi? diyordu ya
Kur’an. ve kâne hakkan aleyna nasrul mu'miniyn.
(Rum/47) müminlere yardım etmek boynumuza borç oldu diyordu ya. Aslında
gereği gibi iman etmiş olan mü’minler imanlarının yani Allah’a güvenlerinin
karşılığını hemen almışlardır. Hiç yarı yolda bırakılmamışlardır. Bu sure ve bu
sure de anlatılan peygamber kıssaları bunu veriyor.
99-) Ve kale inniy zâhibün ila Rabbiy
seyehdiyn;
(İbrahim) dedi ki:
"Muhakkak ki ben Rabbime gidiciyim... (O), bana hidâyet edecek." (A.Hulusi)
099 - Bir
de dedi ki: ben rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir. (Elmalı)
Ve kale inniy zâhibün ila Rabbiy seyehdiyn
ve İbrahim ben rabbime kulluk edebileceğim bir yere gideceğim. O bana yol
gösterecektir diyerek şöyle yalvardı.
Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
141. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder