8 Mart 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. YASİYN (25-40) (138-E)



D sayfasından devam

25-) İnniy amentü BiRabbiküm fesme'ûn;

"Gerçekten ben sizde de açığa çıkan Rabbe iman ettim; beni dinleyin!" (A. Hulûsi)

25 - Haberiniz olsun ki ben rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni. (Elmalı)


İnniy amentü BiRabbiküm fesme'ûn işte artık ben sizin de rabbiniz olana iman etmiş bulunuyorum.

Evet, açık. Bu çığlık tüm zamanlarda yankılanan bir çığlık. Bunu bazı müfessirlerin yorumunda olduğu gibi Habibi Neccar’a atfedelim, fark etmez ve tarihin tüm adı unutulmuş Habibi Naccar’larının çığlığı olarak bilelim fark etmez. Bu çığlık imanın çığlığıdır, imana tanıklık davetidir aslında. Yani hepimizi tanıklığa, şahitliğe çağırıyor. Elçiler siz şahit olun diyor bu çığlığın sahibi.

İkincisi; Ey halk, ey inkarcılar siz de şahit olun.

Üçüncüsü; Ey benden sonra bu vahiyle benim adım kendisine ulaşacak olanlar siz de şahit olun. Yani her mü’min aslında hal dilince bu çığlığı tüm zamanlara koy vermiş olur.


26-) Kıyledhulil cennete, kale ya leyte kavmiy ya'lemun;

(Ona): "Cennete dâhil ol!" denildi... Dedi ki: "Halkım hâlimi bileydi!" (A. Hulûsi)

26 - Denildi ki: haydi gir Cennete! ay, dedi, ne olurdu kavmin bilselerdi? Rabbim bana ne mağrifet buyurdu. (Elmalı)


Kıyledhulil cenneh en sonunda ona cennete gir denildi. kale ya leyte kavmiy ya'lemun dedi ki keşke kavmim bir bilseydi bunu. Yani rabbimin beni cennetle şereflendirdiğini.


27-) Bima ğafere liy Rabbiy ve ce'aleniy minel mükremiyn;

"Rabbimin beni mağfiret ettiğini ve benim ikramlara nail olanlardan olduğumu..." (A. Hulûsi)

27 - Beni ikram olunan kullarından kıldı. (Elmalı)


Bima ğafere liy Rabbiy ve ce'aleniy minel mükremiyn rabbimin beni bağışladığını ve beni ilahi ikrama mazhar olan kimseler arasına kattığını keşke kavmim bir bilseydi.

Her kentin bir Habibi Neccar’ı olmalı sevgili Kur’an dostları. Her inkarı temsil eden birileri varsa, her yerde imanı temsil eden birileri de olmalı. Çağının tanığı olmak budur işte. Çağının şahidi olmak budur. Bu uğurda başına ne gelecekse ona göğsünü açıp katlanmalı. İşte burada şehiyd kimdir sorusu ortaya çıkıyor.

Şehiyd kimdir? Şehiyd hayatını imanına şahit kılandır. Bu zat hayatını, yani canını imanına şahit kıldığını aleme ilan ediyor ve Kur’an aslında kime şehiyd denileceğini, bir kişinin ne zaman şehiyd olmuş sayılacağını burada ki sembol kişinin şahsında cümle aleme ilan etmiş bulunuyor.


28-) Ve ma enzelna alâ kavmihi min badihi min cündin minesSemâi ve ma künna münziliyn;

Ondan sonra onun halkının üzerine semâdan hiçbir ordu inzâl etmedik, inzâl ediciler de değildik. (A. Hulûsi)

28 - Arkasından ise kavminin üzerine Semâdan bir ordu indirmedik indirecek de değildik. (Elmalı)


Ve ma enzelna alâ kavmihi min badihi min cündin minesSemâ’ ve bunun ardından üzerine gökten bir ordu indirmedik. Yani bunu yapan toplumun üzerine her kimlerse onlar, aslında ille de bir belli mekan olması gerekmiyor. Üzerine bir ordu indirmedik. ve ma künna münziliyn zaten biz asla indirmişte değiliz.

Burada ayetin sonu Tahir Bin Aşur’un, müfessirimizin de dediği gibi sünnetullahı ifade ediyor. Enfal/9 ve 12. ayetlerinde Allah’ın bin melekle yardım etmesini bu ayetle nasıl yan yana getireceğiz diye bir soru sorulabilir. Zaten ilgili ayetlerde adı geçen yardım iç ferahlatıcı bir müjde. Mesela Enfal/10. ayette. Yine iç sükunetin çepeçevre kuşatması 11. ayette. Yine mü’minlere kalbi bir destek ve moral destek, kafirlerin yüreğine de korku salmak biçiminde gerçekleştiğini yine ilgili ayetler beyan ediyor.

Onun içindir ki bir önceki surenin son ayeti; Eğer işledikleri suçlar nedeniyle insanları hemen cezalandırsaydı Allah, bir önceki surenin son ayeti. Yer yüzünde tek canlı kalmazdı, tek canlı bırakmazdı ayetini hatırlayalım. Onun için o ayetle bu ayeti yan yana getirdiğimizde rabbimiz ihmal etmez, süre tanır, ihmal eder gerçeği bir kez daha ortaya çıkıyor.


29-) İn kânet illâ sayhaten vahıdeten feizâ hüm hamidun;

Sadece tek bir sayha oldu; onlar hemen sönüverdiler! (A. Hulûsi)

29 - O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler: (Elmalı)


İn kânet illâ sayhaten vahıdeten feizâ hüm hamidun eğer bu gerekseydi tek bir çığlık yeterli olurdu. O zaman da onlar savrulmuş küle dönerlerdi. Yani eğer onları helak etmek gerekseydi bunu bir tek çığlıkla yapardık, bir orduya gerek yoktu. Burada ki in şartını olumsuz çağrışımıyla, yani burada ki in kânet, Zuhruf/84 te ki mesela; (Hayır Zuhruf/81 olacak) in kâne lirrahmani veledün.. (Zuhruf/81) eğer Allah’ın bir çocuğu olacak olsa, yani olmaz ya..! anlamına. Yapmadık ya, olmadı ya. Ama eğer yapsaydık bir tek çığlık yeterdi. Manasına alınabilir. Fakat burada mücerret şart içinde  alınabilir. O zaman olup bitmiş bir helake işaret eder ki bu da tarihte Antakya’nın böyle bir helake uğradığına dair hiçbir belirti yok. Belki Roma’nın kül gibi savrulup gitmesine yorulabilir.


30-) Ya hasreten alel 'ıbad* ma ye'tiyhim min Rasûlin illâ kânu Bihi yestehziun;

Hüsran şu kullara! Kendilerine bir Rasûl gelmeye görsün, hep Onun bildirdiğiyle alay ederlerdi. (A. Hulûsi)

30 - Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı. (Elmalı)


Ya hasreten alel 'ıbad vay gele şu kulların başına. İlahi şefkat ve merhametin bir ifadesi. Yani ne oluyor şu kullara, niye böyle yapıyorlar. Ya hasreten alel 'ıbad* ma ye'tiyhim min Rasûlin illâ kânu Bihi yestehziun ne zaman kendilerine bir elçi gelmişse onu alaya aldılar.


31-) Elem yerav kem ehlekna kablehüm minelkuruni ennehüm ileyhim lâ yerci'ûn;

Görmediler mi ki onlardan önce nice kuşaklar helâk ettik ki; gidenlerin hiçbiri geri dönmeyecek onlara! (A. Hulûsi)

31 - Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karınlar helâk etmişiz, onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar. (Elmalı)


Elem yerav kem ehlekna kablehüm minelkurun onlardan önce nice nesilleri helak ettiğimizi de mi görmezler. Evet, kurun uygarlıklar anlamını da içerisinde barındırır. Yani nice uygarlıkları yerle bir ettiğimizi görmezler mi, etraflarına hiç bakmazlar mı, sur kalıntılarını görmezler mi? ennehüm ileyhim lâ yerci'ûn ki onlar kendilerine dönüp gelmeyecekler.


32-) Ve in küllün lemma cemiy'un ledeyNA muhdarun;

Elbette hepsi, toptan zorunlu hazır bulunacaklar. (A. Hulûsi)

32 - Ancak hepsi toplanıp bizim kıtımıza ihzar edilmişlerdir. (Elmalı)


Ve in küllün lemma cemiy'un ledeyNA muhdarun ama hepsi bizim huzurumuzda toplanacaklar. Yani onlara gitmeyecekler, bize gelecekler buyuruyor ayet burada. Ki kendilerine dönüp gelmeyeceklerin açılımı şöyle olabilir; Onların dönüp gelerek “biz kaybettik, siz akıllı olun.” Demeleri mümkün değil, bunu demeyecekler.


33-) Ve ayetün lehümül Ardulmeytete, ahyeynâhâ ve ahrecnâ minha habben feminhu ye'külun;

Ölü arz da onlar için bir işarettir! Onu dirilttik, ondan ürünler çıkardık da ondan yiyorlar... (A. Hulûsi)

33 - Hem bir âyettir onlara ölü Arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar. (Elmalı)


Ve ayetün lehümül Ardulmeyteh ölü toprakta dahi onlar için bir ders vardır. Tabiat açılmış bir kitaptır demeye getiriyor ayet. Kainat, kevni vahiydir. her şeyin amaçlı ve anlamlılığına iman eden onu bir kitap gibi okumaya çalışır. Ey bu ayetleri okuyanlar yer ve göğe bakın o ayetleri de okuyun. ahyeynâhâ ve ahrecnâ minha habben feminhu ye'külun ona biz can verdik. Beslenmeleri için ondan tohumları biz çıkardık.

Yeniden diriliş, kıştan sonra gelen bahara bakın denilerek anlatılıyor burada. Yani yeniden dirilmeniz ey insanoğlu, kıştan sonra baharın gelmesi kadar doğaldır. Kıştan sonra bahar geleceğine inanıyorsunuz da yeniden dirileceğinize niye inanmıyorsunuz dercesine bir kıyas yapmamızı istiyor.


34-) Ve ce'alna fiyha cennatin min nehıylin ve a'nabin ve feccerna fiyha minel 'uyun;

Orada hurma ağaçlarından, üzümlerden bahçeler oluşturduk, orada pınarlar fışkırttık. (A. Hulûsi)

34 - Ve onda Cennetler yaptık, hurma bahçeleri, üzüm bağları, neler! içlerinde kaynaklar akıttık. (Elmalı)


Ve ce'alna fiyha cennatin min nehıylin ve a'nab orada hurmalıları ve üzüm bağlarını biz var ettik. ve feccerna fiyha minel 'uyun yine orada su gözelerini biz çağlattık, çağıldattık.


35-) Liye'külu min semerihi ve ma amilethü eydiyhim* efelâ yeşkürun;

Onun getirisinden ve ellerinin ürettiklerinden yesinler diye... Hâlâ şükretmezler mi? (A. Hulûsi)

35 - Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin mamulâtından, halâ şükretmeyecekler mi? (Elmalı)


Liye'külu min semerihi ve ma amilethü eydiyhim ki onunla yetişenlerin ve elleriyle ektiklerinin ürünlerini yiyebilsinler. efelâ yeşkürun hala şükretmeyeceksiniz öyle mi?


36-) Subhanelleziy halekal ezvace külleha mimma tünbitül Ardu ve min enfüsihim ve mimma lâ ya'lemun;

Subhan'dır; arzın (bedenin) oluşturduklarından, nefslerinden (bilinçlerinden) ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri (gen sarmallarını) yaratan! (A. Hulûsi)

36 - Tenzih o yardan sübhana bütün o çiftleri, hepsini, Arzın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri neler, nelerden. (Elmalı)


Subhanelleziy halekal ezvace külleha mimma tünbitül Ardu ve min enfüsihim ve mimma lâ ya'lemun şanı ne yücedir O’nun ki, O Allah’ın ki yer yüzünün tüm bitkilerini, insanların bizzat kendilerinin ve hakkında henüz hiçbir bilgiye sahip olmadığınız şeyleri çift çift o yarattı. Sahip olmadıkları şeyleri, hiçbir şeye, hiçbir bilgiye sahip olmadıkları şeyleri de çift çift O yarattı.

İlginç gerçekten, bu ayet bize bilmediğimiz konularda bilinmeyen konusunda da ilkeler veriyor. Yaratılışın aslında sırrını veriyor bu ayet. Çift çift. Atoma bakın çift atomun çekirdeği bile çift. Evet, yani nötronla proton. Bakın cereyana, elektriğe, o bile çift. Nötr ve faz. Bakın insana erkek ve dişi. Bakın bitkiye bitki bile çift. Yani, bir biçimde ya kendi içinden çiftleşerek ürer, ya dışarıdan toz alarak ürer. Yani her şey çift. Bakın göklere yıldızlar bile çift. Onun için gördükleri yıldız sistemleri içerisinde yek olan tek yıldız güneş, onun eşi nereye gitti diye araştırıyorlar. Evet, evren çiftlerden oluşuyor varlığın yasası çift. Onun içinde gecenin çifti gündüz, yani aynı zamanda zıt kutupluluğu da buradan çağrıştıran bir ifade bu. Her şey çift. Polarite çift kutupluluk bir varlık yasasıdır.


37-) Ve ayetün lehümülleyl* neslehu minhünnehare feizâhüm muzlimun;

Gece de onlar için bir işarettir! Ondan gündüzü (ışığı) çekeriz de hemen onlar karanlık içinde kalırlar. (A. Hulûsi)

37 - Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar. (Elmalı)


Ve ayetün lehümülleyl gecede de onlar için bir ders vardır. Gece de bir ayet diyor bakın. Zımnen imanın karşısında inkar geceye benzer. Her inkar gecesinin bir iman gündüzü vardır demeye getiriyor. neslehu minhünnehare feizâhüm muzlimun biz ondan gündüzün ışığını çekip alırız da onlar aniden karanlıkta kala kalırlar.


38-) VeşŞemsü tecriy limüstekarrin leha* zâlike takdiyrul 'Aziyzil 'Aliym;

Güneş de kendi yörüngesinde akar gider! Aziyz, Aliym'in takdiridir bu! (A. Hulûsi)

38 - Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi alîmin takdiridir. (Elmalı)


VeşŞemsü tecriy limüstekarrin leha güneşte de bir ders vardır, o istikrarlı bir hareket halindedir. İstikrarlı hareket yasası. Hem nizama, hem tekamüle atıf. Yani, rota varsa yol alınır, yoksa dolaşılır. Onun için rotanız olsun yol alasınız demeye getiriyor. zâlike takdiyrul 'Aziyzil 'Aliym bu O yüceler yücesi olanın, her şeyi bilenin takdiridir.


39-) VelKamere kaddernahü menazile hattâ 'ade kel'urcunil kadiym;

Ay'a gelince, ona konak yerleri takdir ettik... Nihayet kadim urcun (kuruyup incelen eski hurma dalı) gibi görülür. (A. Hulûsi)

39 - Aya da: menzil menzil ona miktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi olmuştur. (Elmalı)


VelKamere kaddernahü menazile hattâ 'ade kel'urcunil kadiym aya da sonunda kuru ve eğri bir hurma dalı haline gelinceye kadar farklı evreler takdir ettik. Ayın evreleri zamanı gösteren bir ayet, o sana amade ey insan, sen kime amadesin.


40-) LeşŞemsü yenbeğıy leha en tüdrikel Kamere ve lelleylü sabikun nehar* ve küllün fiy felekin yesbehun;

Ne Güneş, Ay'a yetişir; ne de gece gündüzü geçer! Her biri ayrı yörüngede yüzerler. (A. Hulûsi)

40 - Ne Güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer felekte yüzerler. (Elmalı)


LeşŞemsü yenbeğıy leha en tüdrikel Kamere ve lelleylü sabikun Nehar ne güneş aya kavuşabilir, ne de gece gündüze, gündüzü kapatabilir. Yani güneşte, ay da yörüngesinde onun için ey insan ya senin yörüngen ne, senin yerin var mı? Yerini terk etme Allah sana vahiyle bir yer tayin etti. ve küllün fiy felekin yesbehun ve her biri bir yörüngede hareket edip dururlar. Sen de Allah’ın sana tayin ettiği yörüngede kulluğuna devam et ey insanoğlu.


Güneşin uzayda bir çok hareketleri vardır. Ekseni çevresinde dönüşü, içinde bulunduğu sarmal kol içindeki dönüşü, sarmal kol ile birlikte Galaksimizin çevresinde dönüşü, Galaksimiz ile birlikte Kainat içerisindeki hareketi.
Güneş Merkezi Galaksimizin merkezinde bulunan çember biçimindeki bir yörünge üzerinde saniyede 250 km lik bir hızla hareket etmektedir. Bu yörüngedeki bir turunu 250 milyon yılda tamamlamaktadır ve şimdiye değin 19 tur yapmıştır.
Güneş sistemimiz, halen galaksimizin düzleminin belirli derece üzerinde bulunup, bu düzlemden 50 ışık yılı uzaklıktadır ve bu düzlemden ise saniyede 7'km lik bir hızla uzaklaşmaktadır. Üstteki ayet, Güneş sistemimizin uzaydaki hareket, yön ve yörüngelerinin belirlenmiş olduğunu belirtmektedir ki, bu tüm uzay nesneleri içinde geçerlidir.
(Prof. Dr. Maurice Bucaille - Kitab-ı Mukaddes, Kuran ve Bilim)

Sadakallahul aziym.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


138. videonun sonu.
138. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder