D sayfasından devam
25-) İnniy amentü BiRabbiküm fesme'ûn;
"Gerçekten
ben sizde de açığa çıkan Rabbe iman ettim; beni dinleyin!" (A. Hulûsi)
25 -
Haberiniz olsun ki ben rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni. (Elmalı)
İnniy amentü BiRabbiküm fesme'ûn
işte artık ben sizin de rabbiniz olana iman etmiş bulunuyorum.
Evet, açık. Bu çığlık tüm
zamanlarda yankılanan bir çığlık. Bunu bazı müfessirlerin yorumunda olduğu gibi
Habibi Neccar’a atfedelim, fark etmez ve tarihin tüm adı unutulmuş Habibi
Naccar’larının çığlığı olarak bilelim fark etmez. Bu çığlık imanın çığlığıdır,
imana tanıklık davetidir aslında. Yani hepimizi tanıklığa, şahitliğe çağırıyor.
Elçiler siz şahit olun diyor bu çığlığın sahibi.
İkincisi; Ey halk, ey inkarcılar
siz de şahit olun.
Üçüncüsü; Ey benden sonra bu
vahiyle benim adım kendisine ulaşacak olanlar siz de şahit olun. Yani her
mü’min aslında hal dilince bu çığlığı tüm zamanlara koy vermiş olur.
26-) Kıyledhulil cennete, kale ya leyte kavmiy
ya'lemun;
(Ona): "Cennete dâhil
ol!" denildi... Dedi ki: "Halkım hâlimi bileydi!" (A. Hulûsi)
26 -
Denildi ki: haydi gir Cennete! ay, dedi, ne olurdu kavmin bilselerdi? Rabbim
bana ne mağrifet buyurdu. (Elmalı)
Kıyledhulil cenneh en sonunda ona
cennete gir denildi. kale ya leyte kavmiy ya'lemun dedi ki keşke
kavmim bir bilseydi bunu. Yani rabbimin beni cennetle şereflendirdiğini.
27-) Bima ğafere liy Rabbiy ve ce'aleniy minel
mükremiyn;
"Rabbimin
beni mağfiret ettiğini ve benim ikramlara nail olanlardan olduğumu..." (A.
Hulûsi)
27 -
Beni ikram olunan kullarından kıldı. (Elmalı)
Bima ğafere liy Rabbiy ve ce'aleniy minel
mükremiyn rabbimin beni bağışladığını ve beni ilahi ikrama mazhar
olan kimseler arasına kattığını keşke kavmim bir bilseydi.
Her kentin bir Habibi Neccar’ı
olmalı sevgili Kur’an dostları. Her inkarı temsil eden birileri varsa, her
yerde imanı temsil eden birileri de olmalı. Çağının tanığı olmak budur işte.
Çağının şahidi olmak budur. Bu uğurda başına ne gelecekse ona göğsünü açıp
katlanmalı. İşte burada şehiyd kimdir sorusu ortaya çıkıyor.
Şehiyd kimdir? Şehiyd hayatını
imanına şahit kılandır. Bu zat hayatını, yani canını imanına şahit kıldığını
aleme ilan ediyor ve Kur’an aslında kime şehiyd denileceğini, bir kişinin ne
zaman şehiyd olmuş sayılacağını burada ki sembol kişinin şahsında cümle aleme
ilan etmiş bulunuyor.
28-) Ve ma enzelna alâ kavmihi min badihi min
cündin minesSemâi ve ma künna münziliyn;
Ondan
sonra onun halkının üzerine semâdan hiçbir ordu inzâl etmedik, inzâl ediciler
de değildik. (A. Hulûsi)
28 -
Arkasından ise kavminin üzerine Semâdan bir ordu indirmedik indirecek de
değildik. (Elmalı)
Ve ma enzelna alâ kavmihi min badihi min cündin
minesSemâ’ ve bunun ardından üzerine gökten bir ordu indirmedik.
Yani bunu yapan toplumun üzerine her kimlerse onlar, aslında ille de bir belli
mekan olması gerekmiyor. Üzerine bir ordu indirmedik. ve ma künna münziliyn zaten biz
asla indirmişte değiliz.
Burada ayetin sonu Tahir Bin
Aşur’un, müfessirimizin de dediği gibi sünnetullahı ifade ediyor. Enfal/9 ve
12. ayetlerinde Allah’ın bin melekle yardım etmesini bu ayetle nasıl yan yana
getireceğiz diye bir soru sorulabilir. Zaten ilgili ayetlerde adı geçen yardım
iç ferahlatıcı bir müjde. Mesela Enfal/10. ayette. Yine iç sükunetin çepeçevre
kuşatması 11. ayette. Yine mü’minlere kalbi bir destek ve moral destek,
kafirlerin yüreğine de korku salmak biçiminde gerçekleştiğini yine ilgili
ayetler beyan ediyor.
Onun içindir ki bir önceki
surenin son ayeti; Eğer işledikleri suçlar nedeniyle insanları hemen
cezalandırsaydı Allah, bir önceki surenin son ayeti. Yer yüzünde tek canlı
kalmazdı, tek canlı bırakmazdı ayetini hatırlayalım. Onun için o ayetle bu
ayeti yan yana getirdiğimizde rabbimiz ihmal etmez, süre tanır, ihmal eder
gerçeği bir kez daha ortaya çıkıyor.
29-) İn kânet illâ sayhaten vahıdeten feizâ hüm
hamidun;
Sadece
tek bir sayha oldu; onlar hemen sönüverdiler! (A. Hulûsi)
29 - O
yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler: (Elmalı)
İn kânet illâ sayhaten vahıdeten feizâ hüm
hamidun eğer bu gerekseydi tek bir çığlık yeterli olurdu. O zaman da
onlar savrulmuş küle dönerlerdi. Yani eğer onları helak etmek gerekseydi bunu
bir tek çığlıkla yapardık, bir orduya gerek yoktu. Burada ki in şartını olumsuz
çağrışımıyla, yani burada ki in kânet, Zuhruf/84 te ki mesela; (Hayır
Zuhruf/81 olacak) in kâne lirrahmani veledün.. (Zuhruf/81) eğer
Allah’ın bir çocuğu olacak olsa, yani olmaz ya..! anlamına. Yapmadık ya, olmadı
ya. Ama eğer yapsaydık bir tek çığlık yeterdi. Manasına alınabilir. Fakat
burada mücerret şart içinde alınabilir.
O zaman olup bitmiş bir helake işaret eder ki bu da tarihte Antakya’nın böyle
bir helake uğradığına dair hiçbir belirti yok. Belki Roma’nın kül gibi savrulup
gitmesine yorulabilir.
30-) Ya hasreten alel 'ıbad* ma ye'tiyhim min
Rasûlin illâ kânu Bihi yestehziun;
Hüsran
şu kullara! Kendilerine bir Rasûl gelmeye görsün, hep Onun bildirdiğiyle alay
ederlerdi. (A. Hulûsi)
30 -
Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ
ediyorlardı. (Elmalı)
Ya hasreten alel 'ıbad vay gele şu
kulların başına. İlahi şefkat ve merhametin bir ifadesi. Yani ne oluyor şu
kullara, niye böyle yapıyorlar. Ya hasreten alel 'ıbad* ma ye'tiyhim min Rasûlin illâ kânu
Bihi yestehziun ne zaman kendilerine bir elçi gelmişse onu alaya
aldılar.
31-) Elem yerav kem ehlekna kablehüm
minelkuruni ennehüm ileyhim lâ yerci'ûn;
Görmediler
mi ki onlardan önce nice kuşaklar helâk ettik ki; gidenlerin hiçbiri geri
dönmeyecek onlara! (A. Hulûsi)
31 -
Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karınlar helâk etmişiz, onlar hiç
onlara dönüp gelmiyorlar. (Elmalı)
Elem yerav kem ehlekna kablehüm minelkurun
onlardan önce nice nesilleri helak ettiğimizi de mi görmezler. Evet, kurun uygarlıklar anlamını da
içerisinde barındırır. Yani nice uygarlıkları yerle bir ettiğimizi görmezler
mi, etraflarına hiç bakmazlar mı, sur kalıntılarını görmezler mi? ennehüm ileyhim lâ
yerci'ûn ki onlar kendilerine dönüp gelmeyecekler.
32-) Ve in küllün lemma cemiy'un ledeyNA
muhdarun;
Elbette
hepsi, toptan zorunlu hazır bulunacaklar. (A. Hulûsi)
32 -
Ancak hepsi toplanıp bizim kıtımıza ihzar edilmişlerdir. (Elmalı)
Ve in küllün lemma cemiy'un ledeyNA muhdarun
ama hepsi bizim huzurumuzda toplanacaklar. Yani onlara gitmeyecekler, bize
gelecekler buyuruyor ayet burada. Ki kendilerine dönüp gelmeyeceklerin açılımı
şöyle olabilir; Onların dönüp gelerek “biz kaybettik, siz akıllı olun.”
Demeleri mümkün değil, bunu demeyecekler.
33-) Ve ayetün lehümül Ardulmeytete, ahyeynâhâ
ve ahrecnâ minha habben feminhu ye'külun;
Ölü arz
da onlar için bir işarettir! Onu dirilttik, ondan ürünler çıkardık da ondan
yiyorlar... (A. Hulûsi)
33 -
Hem bir âyettir onlara ölü Arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık
da ondan yiyip duruyorlar. (Elmalı)
Ve ayetün lehümül Ardulmeyteh ölü
toprakta dahi onlar için bir ders vardır. Tabiat açılmış bir kitaptır demeye
getiriyor ayet. Kainat, kevni vahiydir. her şeyin amaçlı ve anlamlılığına iman
eden onu bir kitap gibi okumaya çalışır. Ey bu ayetleri okuyanlar yer ve göğe
bakın o ayetleri de okuyun. ahyeynâhâ ve ahrecnâ minha habben feminhu ye'külun
ona biz can verdik. Beslenmeleri için ondan tohumları biz çıkardık.
Yeniden diriliş, kıştan sonra
gelen bahara bakın denilerek anlatılıyor burada. Yani yeniden dirilmeniz ey
insanoğlu, kıştan sonra baharın gelmesi kadar doğaldır. Kıştan sonra bahar
geleceğine inanıyorsunuz da yeniden dirileceğinize niye inanmıyorsunuz
dercesine bir kıyas yapmamızı istiyor.
34-) Ve ce'alna fiyha cennatin min nehıylin ve
a'nabin ve feccerna fiyha minel 'uyun;
Orada
hurma ağaçlarından, üzümlerden bahçeler oluşturduk, orada pınarlar fışkırttık. (A.
Hulûsi)
34 -
Ve onda Cennetler yaptık, hurma bahçeleri, üzüm bağları, neler! içlerinde
kaynaklar akıttık. (Elmalı)
Ve ce'alna fiyha cennatin min nehıylin ve a'nab
orada hurmalıları ve üzüm bağlarını biz var ettik. ve feccerna fiyha minel 'uyun yine
orada su gözelerini biz çağlattık, çağıldattık.
35-) Liye'külu min semerihi ve ma amilethü
eydiyhim* efelâ yeşkürun;
Onun
getirisinden ve ellerinin ürettiklerinden yesinler diye... Hâlâ şükretmezler
mi? (A. Hulûsi)
35 -
Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin mamulâtından, halâ
şükretmeyecekler mi? (Elmalı)
Liye'külu min semerihi ve ma amilethü eydiyhim
ki onunla yetişenlerin ve elleriyle ektiklerinin ürünlerini yiyebilsinler. efelâ yeşkürun
hala şükretmeyeceksiniz öyle mi?
36-) Subhanelleziy halekal ezvace külleha mimma
tünbitül Ardu ve min enfüsihim ve mimma lâ ya'lemun;
Subhan'dır;
arzın (bedenin)
oluşturduklarından, nefslerinden (bilinçlerinden) ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri (gen sarmallarını) yaratan! (A.
Hulûsi)
36 -
Tenzih o yardan sübhana bütün o çiftleri, hepsini, Arzın bitirdiklerinden ve
kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri neler, nelerden. (Elmalı)
Subhanelleziy halekal ezvace külleha mimma
tünbitül Ardu ve min enfüsihim ve mimma lâ ya'lemun şanı ne yücedir
O’nun ki, O Allah’ın ki yer yüzünün tüm bitkilerini, insanların bizzat
kendilerinin ve hakkında henüz hiçbir bilgiye sahip olmadığınız şeyleri çift
çift o yarattı. Sahip olmadıkları şeyleri, hiçbir şeye, hiçbir bilgiye sahip
olmadıkları şeyleri de çift çift O yarattı.
İlginç gerçekten, bu ayet bize
bilmediğimiz konularda bilinmeyen konusunda da ilkeler veriyor. Yaratılışın
aslında sırrını veriyor bu ayet. Çift çift. Atoma bakın çift atomun çekirdeği
bile çift. Evet, yani nötronla proton. Bakın cereyana, elektriğe, o bile çift.
Nötr ve faz. Bakın insana erkek ve dişi. Bakın bitkiye bitki bile çift. Yani,
bir biçimde ya kendi içinden çiftleşerek ürer, ya dışarıdan toz alarak ürer.
Yani her şey çift. Bakın göklere yıldızlar bile çift. Onun için gördükleri
yıldız sistemleri içerisinde yek olan tek yıldız güneş, onun eşi nereye gitti
diye araştırıyorlar. Evet, evren çiftlerden oluşuyor varlığın yasası çift. Onun
içinde gecenin çifti gündüz, yani aynı zamanda zıt kutupluluğu da buradan
çağrıştıran bir ifade bu. Her şey çift. Polarite çift kutupluluk bir varlık
yasasıdır.
37-) Ve ayetün lehümülleyl* neslehu
minhünnehare feizâhüm muzlimun;
Gece de
onlar için bir işarettir! Ondan gündüzü (ışığı) çekeriz de hemen onlar karanlık içinde kalırlar. (A.
Hulûsi)
37 -
Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa
dalmışlar. (Elmalı)
Ve ayetün lehümülleyl gecede de
onlar için bir ders vardır. Gece de bir ayet diyor bakın. Zımnen imanın
karşısında inkar geceye benzer. Her inkar gecesinin bir iman gündüzü vardır
demeye getiriyor. neslehu minhünnehare feizâhüm muzlimun biz ondan gündüzün
ışığını çekip alırız da onlar aniden karanlıkta kala kalırlar.
38-) VeşŞemsü tecriy limüstekarrin leha* zâlike
takdiyrul 'Aziyzil 'Aliym;
Güneş
de kendi yörüngesinde akar gider! Aziyz, Aliym'in takdiridir bu! (A. Hulûsi)
38 -
Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi
alîmin takdiridir. (Elmalı)
VeşŞemsü tecriy limüstekarrin leha
güneşte de bir ders vardır, o istikrarlı bir hareket halindedir. İstikrarlı
hareket yasası. Hem nizama, hem tekamüle atıf. Yani, rota varsa yol alınır,
yoksa dolaşılır. Onun için rotanız olsun yol alasınız demeye getiriyor. zâlike takdiyrul
'Aziyzil 'Aliym bu O yüceler yücesi olanın, her şeyi bilenin
takdiridir.
39-) VelKamere kaddernahü menazile hattâ 'ade
kel'urcunil kadiym;
Ay'a
gelince, ona konak yerleri takdir ettik... Nihayet kadim urcun (kuruyup incelen eski hurma dalı) gibi görülür. (A. Hulûsi)
39 -
Aya da: menzil menzil ona miktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi
olmuştur. (Elmalı)
VelKamere kaddernahü menazile hattâ 'ade
kel'urcunil kadiym aya da sonunda kuru ve eğri bir hurma dalı haline
gelinceye kadar farklı evreler takdir ettik. Ayın evreleri zamanı gösteren bir
ayet, o sana amade ey insan, sen kime amadesin.
40-) LeşŞemsü yenbeğıy leha en tüdrikel Kamere
ve lelleylü sabikun nehar* ve küllün fiy felekin yesbehun;
Ne
Güneş, Ay'a yetişir; ne de gece gündüzü geçer! Her biri ayrı yörüngede
yüzerler. (A. Hulûsi)
40 -
Ne Güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer
felekte yüzerler. (Elmalı)
LeşŞemsü yenbeğıy leha en tüdrikel Kamere ve
lelleylü sabikun Nehar ne güneş aya kavuşabilir, ne de gece gündüze,
gündüzü kapatabilir. Yani güneşte, ay da yörüngesinde onun için ey insan ya
senin yörüngen ne, senin yerin var mı? Yerini terk etme Allah sana vahiyle bir
yer tayin etti. ve
küllün fiy felekin yesbehun ve her biri bir yörüngede hareket edip
dururlar. Sen de Allah’ın sana tayin ettiği yörüngede kulluğuna devam et ey
insanoğlu.
Ek bilgi; GÜNEŞİN UZAYDAKİ HAREKETİ
Güneşin uzayda bir çok
hareketleri vardır. Ekseni çevresinde dönüşü, içinde bulunduğu sarmal kol
içindeki dönüşü, sarmal kol ile birlikte Galaksimizin çevresinde dönüşü,
Galaksimiz ile birlikte Kainat içerisindeki hareketi.
Güneş Merkezi Galaksimizin
merkezinde bulunan çember biçimindeki bir yörünge üzerinde saniyede 250 km lik
bir hızla hareket etmektedir. Bu yörüngedeki bir turunu 250 milyon yılda
tamamlamaktadır ve şimdiye değin 19 tur yapmıştır.
Güneş sistemimiz, halen
galaksimizin düzleminin belirli derece üzerinde bulunup, bu düzlemden 50 ışık
yılı uzaklıktadır ve bu düzlemden ise saniyede 7'km lik bir hızla
uzaklaşmaktadır. Üstteki ayet, Güneş sistemimizin uzaydaki hareket, yön ve
yörüngelerinin belirlenmiş olduğunu belirtmektedir ki, bu tüm uzay nesneleri
içinde geçerlidir.
(Prof. Dr. Maurice Bucaille -
Kitab-ı Mukaddes, Kuran ve Bilim)
Sadakallahul aziym.
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
138. videonun sonu.
138. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder