D sayfasından devam
70-) Liyünzire men kâne hayyen ve yehıkkal
kavlü alel kâfiriyn;
Tâ ki
diri olanı uyarsın ve hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine de o hüküm
gerçekleşsin. (A. Hulûsi)
70 -
Hayatı olanı uyandırmak, nankörlere de o söz Hakk olmak için. (Elmalı)
Liyünzire men kâne hayyen ve yehıkkal kavlü
alel kâfiriyn ki bu sayede (kalben) diri olanları Liyünzire
men kâne hayyen kalben diri olanları uyarabilsin, bu sayede uyarabilesin.
Evet. men
kâne hayyen Kur’an demek ki her yer yüzünde gölgesi olana diri demiyor.
Kur’an ın diri dediği şey başka. Kur’an; yiyen, içen, yatan insanı diri olarak
görmüyor. Kur’an fiziğine bakmıyor insanın ölümsüz tarafına, insanı insan eden
tarafına bakıyor. ve yehıkkal kavlü alel kâfiriyn ve bunu ısrarla inkar edenlere
karşı verimli söz gerçekleşsin.
Evet, diri olanlar Kur’an a göre
bir kalbi, Akleden bir kalbi olanlardır. Başka değil. Tefsir olarak Kaf/37.
ayeti yeter.
İnne fiy zâlike le zikra limen kâne lehu
kalbun.. (kaf/37) bu vahiyde içinde bir kalp taşıyanlar için bir
öğüt vardır. Demek ki Kur’an ın kalp dediği şey kan pompasından farklı bir şey.
Diri dediği şey de yiyip içip gezmekten farklı bir şey. Onun için Kur’an ın
kendine has diri - ölü, iyi – kötü, kâr – zarar, güzel – çirkin, yüksek –
alçak, geçici - kalıcı tarifleri var. bu
tarifleri anlayıp sindirmeden Kur’an a göre bir tasavvur inşa edilmiş olmaz.
71-) Evelem yerav enna halaknâ lehüm mimma
'amilet eydiyna enamen fehüm leha mâlikûn;
Görmezler
mi ki, eserlerimiz arasında onlar için kurban edilebilir hayvanlar yarattık...
Onlara mâliktirler. (A. Hulûsi)
71 -
Şunu da görmediler mi? Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım
(En'am) yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara malik bulunuyorlar. (Elmalı)
Evelem yerav enna halaknâ lehüm mimma 'amilet
eydiyna enamen fehüm leha mâlikûn şimdi onlar kendileri için
kudretimizin bir nişanesi olarak evcil hayvanlar yarattığımızı ve bu sayede
onlara sahip olabildiklerini de mi görmezler.
İmanın özü olan tevhid değerli
dostlar. Bütün bir varlık zincirini oluşturan halkaları ait olduğu bütün içinde
algılar ve onu yaratana atfeder. Alem alemdir, alamettir, hayvan, su, deniz,
bulut, gemi fark etmez. Hepsi bir zincirdir, bu zincirin her biri bir ayet
olarak Allah’ı gösterir. İşte burada da var edilmiş olan evcil hayvanlara bir
atıf.
72-) Ve zellelnâhâ lehüm feminha rekûbühüm ve
minha ye'külun;
Onları
(en'amı)
bunlara boyun eğdirdik... Hem binekleri onlardandır ve hem de onlardan kimini
yerler. (A. Hulûsi)
72 -
Ve onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binitleri var, hem de
onlardan yiyorlar. (Elmalı)
Ve zellelnâhâ lehüm feminha rekûbühüm ve minha
ye'külun dahası onları emirlerine amade kıldık ki bir kısmına
binsinler, bir kısmını da yesinler diye. Hayvanın yaratılış amacı insan. Zımnen
söylenen şu ey insan ya senin yaratılış amacın ne. Hayvan sana musahhar
kılındı. Ya sen kim içinsin? Ayetin bize sordurmak istediği soru bu.
73-) Ve lehüm fiyha menâfi'u ve meşarib efelâ
yeşkürun;
Onlarda
kendileri için menfaatler ve içecekler vardır... Hâlâ şükretmezler mi? (A.
Hulûsi)
73 -
Onlardan daha bir çok menfaatleri ve türlü içecekleri de var, hâlâ
şükretmeyecekler mi? (Elmalı)
Ve lehüm fiyha menâfi'u ve meşarib
ve onlardan başkaca da yararlansınlar, içecek süt sağsınlar diye onlara boyun
eğdirdik. efelâ
yeşkürun hala şükretmeyecekler mi? Yani şükretmeyeceklerse eğer bu
takdirde küfretmiş olmazlar mı? Nankörlük aslında küfür değil mi.
74-) Vettehazû min dûnillâhi âliheten
le'allehüm yünsarun;
Belki
kendilerine yardım olunur ümidiyle Allâh dûnunda tanrılar edindiler! (A.
Hulûsi)
74 -
Tuttular da Allah dan başka bir takım ilâhlar edindiler güya yardım
olunacaklar. (Elmalı)
Vettehazû min dûnillâhi âliheten le'allehüm
yünsarun ne ki onlar, şükretmeleri gerekiyordu değil mi? Şükretmek
yerine kendilerine yardım ederler ümidiyle Allah’tan başka ilahlar edindiler.
Bakın, şükretmemekle kalmadılar, bir de Allah’tan başka kendilerine yardım
ederler ümidiyle ilahlar edindiler.
75-) Lâ yestetıy'une nasrehüm ve hüm lehüm
cündün muhdarun;
(Tanrılar) onlara yardım
edemezler! (Aksine) onlar, tanrılara (hizmete) hazır duran ordudurlar! (A. Hulûsi)
75 -
Onların onlara yardıma güçleri yetmez, onlar ise onlar için hazırlanan
askerler. (Elmalı)
Lâ yestetıy'une nasrehüm ve hüm lehüm cündün
muhdarun bunların onlara yardıma asla güçleri yetmez, cevabını
Kur’an veriyor. Yani yardım etsinler diye ilah edindikleri asla yardım
edemezler. Aksine kendileri bunlar için hazır askerdirler. Hazır kıta
askerdirler. ve hüm lehüm cündün
muhdarun onlar bunlar için hazır asker. Ne demek bu? Şirkin en büyük
zararını ifade ediyor bu ayet. Şirk; Şirk koşanın şirk koşulan karşısında
nesneleşmesidir. Hazır asker, hazır kıta asker.
Oysa ki şirk koşan şirk nesnesine
tanrılık yakıştırıyor değil mi. İş orada kalmıyor, artık onun hazır askeri
oluyor kendisi. Allah’a ait bir sıfatı mesela bir yontuya, bir eşyaya, bir
heykele, bir nesneye veriyor değil mi. Artık o onun öznesi olmaya başlıyor. Bu
benim uğurum demeye başladığınız zaman artık o sizi yönlendirmeye başlar.
Allah’a ait bir vasfı birine yakıştırdığınızda onun nesnesi olursunuz. İç
enerjinizi tüketir. Yani akıl ve iradenizi ipotek eder. Şirkin insana verdiği
en büyük zararda budur zaten.
76-) Felâ yahzünke kavlühüm, innâ na'lemu ma
yüsirrune ve ma yu'linun;
O hâlde
onların lafı seni mahzun etmesin... Muhakkak ki biz onların gizlediklerini de
açıkladıklarını da biliriz. (A. Hulûsi)
76 - O
halde onların lâkırdıları seni mahzûn etmesin, biz onların içlerini de biliriz
dışlarını da. (Elmalı)
Felâ yahzünke kavlühüm artık onların
sözleri seni üzmesin, üzülme yani. innâ na'lemu ma yüsirrune ve ma yu'linun unutma
ki biz onların gizlediklerini de çok iyi biliriz, açıkladıklarını da çok iyi
biliriz.
77-) Evelem yeral'İnsanu enna halaknâhu min
nutfetin feizâ hüve hasıymun mubiyn;
İnsan
görmedi mi ki biz onu bir spermden yarattık... Bu gerçeğe rağmen şimdi o apaçık
bir hasımdır! (A. Hulûsi)
77 -
Görmedi mi o insan? biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir
çekişgen kesildi. (Elmalı)
Evelem yeral'İnsanu enna halaknâhu min nutfeh
insan görmez mi ki biz kendisini bir damlacık hayat suyundan yarattık. (Tabii
Kur’an ın başka yerlerinde ki bu meyanda ki ayetlerden yola çıkarak söylüyorum;
akıl ve fikir verdik. Yani onu bir damlacık hayat suyundan yarattık, basit bir
su, yani Allah’ın yaratışına göre. Ama akıl ve ruh verince o muhteşem bir
varlığa dönüşüverdi. Ve ne oldu? aslında asıl burası önemli);
feizâ hüve hasıymun mubiyn fakat o
apaçık bir hasım olup çıktı. Bir damlacıktan, başka ayetlerde min turabin, min
amein mesnun, min salsalil kel fahhar, min dıyn yani bir çok, çamurdan,
topraktan, pişirilmiş çamurdan, kurutulmuş çamurdan yarattık ta ne oldu.
Yaratıp akıl verdik, ruh üfledik ve onu adam olsun diye donattık iradeyle de ne
oldu? Fakat gelip verdiğimiz akıl ve irade ile değer kazanacağı yerde, bunları
alır almaz, sahip olur olmaz Allah’a ihanet etti. Yani bu akılla Allah’a
yaklaşacağı yerde Allah’tan uzaklaştı. Bu ruhla ve onun insanda ki ışıklarıyla,
onun insanda ki diğer enerjileriyle kendini bulacağı yerde kendini kaybetti.
Evet, 73. ayette ki şükretmiyor
musunuz un açılımı bu işte. Şükretmeyince de
böyle olur. Aklın şükrü varlıkla var eden arasında ki ilişkiyi
bulmaktır. Eğer akıl şükrünü eda etmiyorsa küfretmeye başlar. Sahibini
Allah’tan uzaklaştırır. Sahibini Allah’a yaklaştırması gereken yerde.
İradenin şükrü insanın kötüye
karşı direncini korumaktır. Ama irade şükrünü eda etmeyince insanı günaha
yaklaştıran bir araca dönüşür. Yani iradesizlik insanın kendine
yabancılaşmasına dönüşür.
78-) Ve darebe lena meselen ve nesiye halkah*
kale men yuhyiyl'ızame ve hiye ramiym;
Kendi
yaratılışını unuttu da bize bir misal getirdi: "Çürümüş hâldeki şu
kemiklere kim diriltip hayat verecek?" dedi. (A. Hulûsi)
78 - Yaratılışını
unutarak bize bir de mesel fırlattı: kim diriltir o kemikleri onlar çürümüşken?
Dedi. (Elmalı)
Ve darebe lena meselen ve nesiye halkah* kale
men yuhyiyl'ızame ve hiye ramiym bir yandan bizim için benzerler
uydururken, öte yandan kendisinin bir damlacık sudan yaratılışını unutarak
şöyle der. Çürüyüp toz toprağa karıştıktan sonra, yani karışmış kemikleri
yeniden mi diriltecek Yani bu kemikler mi diriltilecek der.
Evet, men yuhyiyl'ızame ve hiye ramiym toza toprağa dolanmış bu kemikleri
kim diriltecek diye isyan ve itiraz eder. Kendini bilmezlik eder, haddini aşar.
Kendi rolünü unutup Allah’a rol biçmeye kalkar, ayetin başı bu. Yani bizim için
bir takım şeyler yakıştırırken, öyle mana vermek lazım, Öbür taraftan kendini
unutur, haddini unutur, haddini unutunca Allah’a akıl vermeye kalkar.
79-) Kul yuhyiyhelleziy enşeeha evvele
merretin, ve HUve Bikülli halkın Aliym;
De ki:
"Onları daha önce inşa eden diriltip hayat verecektir! 'HÛ' Esmâ'sıyla her
yaratışı Aliym'dir." (A. Hulûsi)
79 -
De ki onları ilk defa inşa eden diriltir ve o her halkı bilir. (Elmalı)
Kul yuhyiyhelleziy enşeeha evvele merreh
de ki onları ilk defa kim var etti ise O diriltecek ve HUve Bikülli halkın Aliym zira O
he tür yaratığın ve yaratılmanın, yaratmanın halk, İki manaya da gelir; Akıl
sır ermez bilgisine bütünüyle vakıftır.
80-) Elleziy ce'ale leküm mineş şeceril'ahdari
naren feizâ entüm minhü tukıdûn;
O ki,
sizin için yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu... İşte bak ondan yakıyorsunuz! (A.
Hulûsi)
80 - O
ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup
duruyorsunuz. (Elmalı)
Elleziy ce'ale leküm mineş şeceril'ahdari naren
feizâ entüm minhü tukıdûn O’dur sizin için yeşil ağaçta ateş var
eden. Bu sayede sizler ondan ısı elde edersiniz. Yani Fatır suresinin ana fikri
olan varlığın içerisinde ki çift veya zıt kutupluluk. Farklılığın muhteşem
uyumuna bir atıf bu aslında.
81-) Eveleyselleziy halekasSemâvati vel'Arda
BiKâdirin alâ en yahluka mislehüm* belâ ve "HU"vel Hallâkul Aliym;
Semâları
ve arzı yaratan, onların benzerini Esmâ'sıyla yaratmaya Kaadir değil midir?
Evet! "HÛ"; Hâllak'tır, Aliym'dir. (A. Hulûsi)
81 -
Ya Gökleri ve Yeri yaratan onlar gibisini yaratmağa kadir değil midir? Elbette
kadir, hallâk o, alîm o, (Elmalı)
Eveleyselleziy halekasSemâvati vel'Arda
BiKâdirin alâ en yahluka mislehüm değil mi ki Ona gökleri ve yeri
yaratan Allah’ın onlar gibisini yeniden yaratmaya kudreti yetmez mi. Yani böyle
mi düşünüyor insanoğlu. Mislehüm, benzerlerini, yani onlar gibileri, çürüyüp
toprak olduktan sonra kim yaratacak diyen gibilerini. belâ ve "HU"vel Hallâkul Aliym
Elbette yeter zira O her şeyi bilen mükemmel bir yaratıcıdır.
82-) İnnema emruhû izâ erade şey'en en yekule
lehu kün feyekûn;
Bir
şeyi irade ettiğinde, O'nun hükmü, ona "Kün = Ol!"dan (olmasını istemesinden)
ibarettir!.. (O şey kolaylıkla) olur. (A. Hulûsi)
82 -
Onun emri bir şeyi murad edince ona sâde ol demektir, o oluverir. (Elmalı)
İnnema emruhû izâ erade şey'en en yekule lehu
kün feyekûn O eşsiz yaratışıyla bir şeyin olmasını dilediği zaman
sadece ona Ol demesi yeterlidir. O da hemen oluverecektir. Bütün oluş ve
bozuluş Onun eseridir çünkü.
83-) Fesubhanelleziy BiyediHİ melekûtü külli
şey'in ve ileyHİ turce'ûn;
Her
şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan (tedbirâtın
bu mertebede oluştuğuna işaret) Subhan'dır...
O'na rücu ettirileceksiniz.(A. Hulûsi)
83 -
Artık tesbih edilmez mi öyle her şeyin melekûtu yedinde bulunan sübhana! hep de
döndürülüp ona götürüleceksiniz. (Elmalı)
Fesubhanelleziy BiyediHİ melekûtü külli şey'in
her şeyin tasarrufunu kudret elinde bulunduran Allah her tür kişileştirmeden
uzaktır. Yani bu surede, bu vahiyde, bu kitapta Allah’a ilişkin ne geçiyorsa
onu Allah’ın aşkın varlığına münasip bir biçimde anla ey insanoğlu. ve ileyHİ turce'ûn
ve hepiniz O’na döndürüleceksiniz. Ve tüm yollar Allah’a çıkar. innâ
Lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn; (Bakara/156) Allah’tan
geldik Allah’a döneceğiz. O aramakla bulunmaz, lakin bulanlar arayanlardır.
Yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
139. videonun sonu.
139. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder