B sayfasından devam
22-) Uhşürulleziyne zalemu ve ezvacehüm ve ma
kânu ya'budun;
"Toplayın
o zulmedenleri (bilinçleri), onların eşlerini (bedenlerini) ve tapınıp kulluk yaptıkları şeyleri." (A.Hulusi)
22 - Toplayın
mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allah dan başka taptıkları şeyleri.
(Elmalı)
Uhşürulleziyne zalemu ve ezvacehüm ve ma kânu
ya'budun toplayın bütün o zalimleri onların türdeşlerini ve kulluk
ettikleri her bir şeyi toplayın.
Ellezine zalemu geliyor burada, zulümde direnenler diye mana vermek
lazım zalemu; mazi fiil, çoğul kipinden. Kendilerini bilmeyenler için
kullanılır Kur’an da genelde. Çünkü zulüm bir şeyi yerinden etmektir. Allah’ın
koyduğu yerden etmeye zulüm denir. İnsanı Allah bir yere koymuş, ona bir misyon
biçmiş, bir rol biçmiştir. Ama insan Allah’ın kendisini koyduğu yerden kendi
eliyle kendisini ederse zulüm olur bu. İşte bu da kendini bilmezliktir, yerini
şaşırmaktır. Yerini şaşıranlar zalim olurlar.
23-) Min dûnillâhi fehduhüm ila sıratıl cahıym;
"Allâh
dûnundakileri! Onları cehennem yoluna yollandırın!" (A.Hulusi)
23 - Toplayın
da götürün onları sırata; Cehennem köprüsüne doğru. (Elmalı)
Min dûnillâh Allah’tan başka her
şeyi, yani burada demişti ki toplayın o zalimleri, türdeşlerini, taptıklarını,
Allah’tan başka taptıkları her şeyi fehduhüm ila sıratıl cahıym ve hepsini gözleri
fal taşı gibi açacak bir ateşe sürün.
Cahıym; etimolojik olarak
Cahmet-ül ayn derler mesela gözleri yuvalarından fırlamış. Onun için gözleri
pörtlek olana böyle denilir Araplarda. Onun içinde öyle dehşetli bir gazap ki
onu gören göz yuvasından fırlayacak. Gördüğünün dehşetinden, gördüğü şeyin
dehşeti gözü çekecek bir mıknatıs gibi.
24-) Ve kıfuhüm innehüm mes'ulun;
"Durdurun
onları! Muhakkak ki onlar sorumludurlar!" (A.Hulusi)
24 - Ve
tevkif edin onları, çünkü sorguya çekilecekler. (Elmalı)
Ve kıfuhüm innehüm mes'ulun ve
onları orada alıkoyun. Çünkü onlar sorgulanacaklar.
Sorgulanmaktan kim kaçmaz? Belli
sorumluluktan kaçmayanlar kaçmaz. Sorumluluktan kaçmaması içinde sorumlu bir
hayat yaşaması lazım. Eğer sorumsuz bir hayat yaşamışsa sorgulanmaya nasıl evet
desin Onun için kaçacaklar ama, kaçamayacaklar.
25-) Ma leküm lâ tenâsarun;
"Ne
oldu size ki (bugün) birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?" (A.Hulusi)
25 - Ne
oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz? (Elmalı)
Ma leküm lâ tenâsarun denilecek ki
ne oldu, neden birbirinize yardım etmiyorsunuz ki, hadi. Dünyada birbirinizin
yalanını da, sapkınlığını desteklemek için omuz omuza veriyordunuz. İnkarda,
küfürde. Bu hesap gününde de birbirinizi desteklesenize.
26-) Bel hümül yevme müsteslimun;
Aksine
onlar bugün boyun eğip teslim olmuşlardır! (A.Hulusi)
26 - Hayır
bu gün onlara teslim olmuşlardır. (Elmalı)
Bel hümül yevme müsteslimun yoo..!
ama hayır bu imkansız. Onlar o gün Allah’a ister istemez teslim olacaklar.
Dünyada gönüllü teslim olmayanlar, hesap günü gönülsüz de olsa mecburen teslim
olacaklar. Dünyada teslim olsalardı Müslüman olmuş olacaklar, bu
teslimiyetlerinin adı da İslam olacaktı. Ama orada teslim olmanın hiçbir
getirisi olmayacak.
27-) Ve akbele ba'duhüm alâ ba'dın yetesaelun;
Birbirlerini
sorgulayıp suçlarlar! (A.Hulusi)
27 - Ve
bazısına dönmüş soruyorlardır: (Elmalı)
Ve akbele ba'duhüm alâ ba'dın yetesaelun
ve birbirlerine yönelerek yardım talebinde bulunacaklar, ya da birbirlerine
soracaklar. İki manaya da gelir yetesaelun. Birbirlerine yardım talebinde
bulunmak, ya da birbirlerine sormak. Ama yardım talebi gibi geldi bana burada.
28-) Kalu inneküm küntüm te'tunena anil yemiyn;
"Muhakkak
ki siz bize sağdan (sanki hakikati bildirirmiş gibi) gelirdiniz?"
(A.Hulusi)
28 - Siz
diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz. (Elmalı)
Kalu inneküm küntüm te'tunena anil yemiyn
bir kısmı şöyle diyecek…
Değerli dostlar burada anti
parantez şunu hemen vurgulamalıyım. Burada anlatılanları başka hiçbir kaynak
anlatamaz. Öyle bir yerden konuşuluyor ki şu anda, Allah’tan başkasının haber
veremeyeceği bir yer. Ahiret. Arkeolojik kazılarla bilgi elde edemeyeceğiniz
bir alandan konuşuyor Kur’an. Uzayda ki kulaklarınızla dinleyemeyeceğiniz bir
alandan konuşuyor Kur’an. Laboratuarda çalışarak elde edemeyeceğiniz bilgiler
veriyor şu anda Kur’an ve kimse bu bilgileri veremez başka. Bu bilgileri verse
verse; Sadece ve sadece Kur’an verir. Unutmayın. İşte Kur’an oradan konuşuyor.
Onun içinde dinlerken can kulağıyla dinlemek gerekiyor.
Kalu inneküm küntüm te'tunena anil yemiyn
bir kısmı şöyle diyecek; siz bize hep sureti haktan görünerek yanaştınız, Anil
yemin, sağdan demek kelime manası. Ama Arap dilinde sağdan yanaşmak aldatarak,
tumturaklı gerekçelerle yaklaşmak.
29-) Kalu bel lem tekûnu mu'miniyn;
(Onlar da) dediler ki:
"Hayır, siz iman etmediniz (bildirilenlere)!" (A.Hulusi)
29 - Yok,
diyorlardır: siz inanmamıştınız. (Elmalı)
Kalu bel lem tekûnu mu'miniyn onlar
da cevap verecekler; asla diyecekler siz zaten hiç inanmamıştınız ki.
30-) Ve ma kâne lena aleyküm min sultan* bel
küntüm kavmen tağıyn;
"Bizim,
üzerinizde bir hâkimiyetimiz yoktu... Aksine siz azgın bir topluluk
idiniz." (A.Hulusi)
30 - Ve
bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir
kavim idiniz. (Elmalı)
Ve ma kâne lena aleyküm min sultan
hem bizim sizi zorlayacak hiçbir gücümüz de yoktu. bel küntüm kavmen tağıyn bilakis
siz küstah ve azgın bir topluluk idiniz.
Hani İbrahim suresinde geçer ya,
hatırlayınız. Orada da ahirette şeytanın aldattıkları arasında ki diyalog
sırasında geçer. O ayeti hatırlayalım; ..illâ en deavtüküm festecebtüm liy* fela telumuniy ve
lumû enfüseküm. (İbrahim/22)
Beni kınamayın diyor şeytan kendi yandaşlarına, arkasına dökülenlere, kendinizi
kınayın, beni kınamayın. Kınayacak biri varsa o da sizsiniz. Çünkü ben davet
ettim, siz de tıpış tıpış geldiniz. Sorgulamadınız. Ben tuzağın içine peynir
koydum, Allah size akıl vermiş ama siz fare gibi davranış gösterdiniz, peynir
burada ne geziyor, kim koymuş bunu buraya demediniz. Hemen atladınız. Ben itlaf
etmek için sizin imanınızı telef etmek için köftenin içine zehir koyup verdim
siz ise akıllı bir insan gibi değil, köfte sever bir canlı gibi davrandınız.
Yani ona atıldınız. Ve dolayısıyla bunu buraya kim koymuş, bunun için ne bedel
ödedim, bunu yiyince başıma ne gelir diye sormadınız. Oysa akıl bunun içindi ve
yediniz. Onun için öyle diyecek beni kınamayın, kendinizi kınayın.
ma ene Bi musrihıküm ve ma entüm Bi
musrihıyye (İbrahim/22) bugün ne benim size bir yararım olur, ne ben
sizin imdadınıza yetişebilirim, ne de siz benim imdadıma yetişebilirsiniz
diyecek. Bu ayette ki diyalogla burayı birlikte okumak lazım.
31-) Fehakka aleyna kavlü Rabbina* inna
lezâikun;
"İşte
sonunda Rabbimizin bildirisi gerçekleşti! Doğrusu (şimdi) biz (azabı) tadıcılarız."
(A.Hulusi)
31 - Onun
için üzerimize rabbimizin kavli Hakk oldu, her halde hepimiz tadacağız.
(Elmalı)
Fehakka aleyna kavlü Rabbina* inna lezâikun
fakat şimdi rabbimizin sözü hepimizin aleyhine gerçekleşti. Hepimiz
yaptıklarımızın acısını tadacağız. Yani bir başka acı değil, kendi elimizle
yaptığımızın. Onun için Allah insana gazap etmez. Allah insana azab etmez.
insan kendi eylemleriyle kendine eder.
ve ma zalemnahüm ve
lâkin kânu enfüsehüm yazlimun. (Nahl/118) onlara biz
zulmetmedik asla, Asıl onlar kendi kendilerine zulmettiler. O kadar.
32-) Feağveynaküm inna künna ğaviyn;
"Bundan
ötürü sizi saptırıp azdırdık... İşin gerçeği biz azmıştık!" (A.Hulusi)
32 - Evet
biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık. (Elmalı)
Feağveynaküm inna künna ğaviyn fakat
biz sizi aldatmadık. Ben burayı böyle anladım, böyle çevirdim. Başka türlü
çevirenler de var. Ama asıl burada ki 28. ayette ki sureti haktan görünüp bizi
aldattınız diyorlardı ya, ona cevap gibi geldi bana. Fakat biz sizi aldatmadık,
o aldatmadık yok literal olarak. Parantez içinde onu söylüyorum. Açıkça
saptırdınız. Yani sureti haktan görünüp de bizi aldattınız demeyin açıkça
saptırdık sizi. Niye? Arkasında inna
künna ğaviyn geliyor. Çünkü biz zaten sapıtmış kimselerdik. Buradan zımnen
söylediği şu sapığı takip edince
sapıtacağınızı akledemediniz mi. aklınıza gelmedi mi diyor.
33-) Feinnehüm yevmeizin fiyl azâbi müşterikûn;
Muhakkak
ki onlar, o süreçte azapta ortak olanlardır. (A.Hulusi)
33 - O
halde hepsi o gün azâpta müşterektirler. (Elmalı)
Feinnehüm yevmeizin fiyl azâbi müşterikûn
şu halde onlar o gün azapta da ortak olacaklar.
Bu açık ve net dostlar, bu açık
ve net. Kim kimin yolundan yürüyorsa o, onun vardığı yere varır. Bunu bilmek
için kahin olmaya, hatta zeki olmaya bile gerek yok. Kimin yolundan
yürüyorsanız onun durduğu yere varırsınız, onun menziline varırsınız. Yolunuz
müşterekse durağınız da müşterek diyor. Bu, bu kadar.
34-) İnna kezâlike nef'alu Bil mücrimiyn;
Kesinlikle
biz, şirk suçunu açığa çıkaranlara işte bunu uygularız! (A.Hulusi)
34 - İşte
biz mücrimlere böyle yaparız. (Elmalı)
İnna kezâlike nef'alu Bil mücrimiyn
çünkü biz suçu tabiat haline getirenlere işte böyle davranacağız. Mücrimiyn i
suçu tabiat haline getirenler diye çevirdim. Çünkü bir tek cürüm, bir tek suç
işlemek sahibini mücrim yapmaz. Suçu içselleştirmesi, suçu tabiat haline
getirmesi, suçu bir ahlaka dönüştürmesi lazım. Onun için o suçu isim olarak
alır. Artık mücrim diye anılır.
35-) İnnehüm kânu izâ kıyle lehüm lâ ilâhe
illAllâhu yestekbirun;
Onlara
"lâ ilâhe İllAllâh" gerçeğini kabullenin denildiğinde, muhakkak ki
onlar benliklerini öne çıkarmışlardı! (A.Hulusi)
35 - Çünkü
onlar «la ilahe illallah» denildiği zaman kafa tutuyorlardı. (Elmalı)
İnnehüm kânu izâ kıyle lehüm lâ ilâhe illAllâhu
yestekbirun şu bir gerçek ki ne zaman kendilerine Allah’tan başka
ilah yoktur denilmişse, mutlaka küstahça kibirlenmişler, böbürlenmişlerdir.
36-) Ve yekulune einna letarikû alihetina
lişa'ırin mecnun;
"Tanrılarımızı,
cinlenmiş bir şair için terk mi edeceğiz?" derlerdi. (A.Hulusi)
36 - Ve
«hiç biz mecnun şâir için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı. (Elmalı)
Ve yekulune einna letarikû alihetina lişa'ırin
mecnun ve; ne yani şimdi kalkıp ta mecnun bir şairin sözüne uyup
ilahlarımızı mı terk edelim demişlerdir. Böyle demişlerdir.
Aslında zihnen kurdukları bir bağ
var. Vahyi şiire benzetiyorlar. Yasini şerifte ilgili ayetleri işlerken bunu da
işledik hatırlayınız. Ve ma allemnahüş şi're ve ma yenbeğıy leh.
(Yasin/69) ayetlerinin tefsirinde bunu işlemiştik. Şiiri vahye benzetiyorlar,
vahyi şiire. Peygamberi de şaire benzetiyorlar. Daha arkası var. Şiirle kehanet
arasında doğrusal bir bağ kuruyorlar. Şairlerle cin arasında da doğrusal bir
bağ kuruyorlar. Yapısal bir bağ bu. Dolayısıyla böyle düşününce şu sonuca
varıyorlar. Bu şiirdir, bunu söyleyen şairdir, şairlere şiiri cinler verir.
Cinlerle haşır neşir olanda mecnundur, cinlenmiştir. İşte oradan yola çıkarak
böyle bir yafta yapıştırıyorlar.
37-) Bel cae Bil Hakkı ve saddakal murseliyn;
Hayır,
O, Hak olarak gelmiştir ve Rasûlleri de tasdik etmiştir. (A.Hulusi)
37 - Hayır
o Hakk ile geldi ve bütün Peygamberleri tasdik eyledi. (Elmalı)
Bel cae Bil Hakkı ve saddakal murseliyn
yoksa onlar bilmiyorlar mı..
Peygambere, peygamberlikten önce
Muhammed ül emiyn dediklerini ve toplumun en ahlaklı, en zeki en kaliteli insan
olarak gördüklerini bilmiyorlar mı. Onlar da biliyorlar ama, inkar böyle bir
şey.
Hayır bilakis o hakikati getirmiş
ve geçmiş gitmiş elçileri tasdik etmiştir. ve saddakal murseliyn.
38-) İnneküm lezâikul azâbil eliym;
Muhakkak
ki siz o feci azabı tadıcılarsınız! (A.Hulusi)
38 - Elbette
siz o elîm azâbı tadacaksınız. (Elmalı)
İnneküm lezâikul azâbil eliym şu
kesin ki siz acıklı bir azabı hak ettiniz. Neden? Çünkü siz kendi kendinizi
inkar ettiniz. Çünkü siz hakikate gözlerinizi kapadınız, yalanı
içselleştirdiniz.
39-) Ve ma tüczevne illâ ma küntüm ta'melun;
Yaptıklarınızın
sonucundan başka bir şey yaşamazsınız! (A.Hulusi)
39 - Mamafih
başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalanacaksınız. (Elmalı)
Ve ma tüczevne illâ ma küntüm ta'melun
ve yaptıklarınızın dışında bir şeyle cezandırılmayacaksınız. Yani
cezalandırılacaksınız ama, yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız.
Tevbe/21 le birlikte (Hayır
121. olacak) anlamak lazım, onun ışığında anlamak lazım bu ayeti. .. li yecziyehümullâhu ahsene ma kânu ya'melun. (Tevbe/121) evet, orada diyordu ki mü’minlere; hak
ettiklerinizin en güzeli ile cezalandırılacaksınız. Mü’minlere. Yani Mü’minler
Allah’ın rahmetini böyle elde edecekler. Mesela namazlar tasnif edilmiş sıra
sıra namazlar, teneke namazlar, demir namazlar, bakır namazlar, tunç namazlar,
gümüş namazlar, altın namazlar, elmas namazlar. Varsa tabii. Bir tane bile. En
iyisi ne mümine rahmet ederken Allah elmas namazlar mı bir tane, maksimumuna
ulaşmış hangisi ise diğerlerini de ona katın. Ama burada inkarcılar için tersi
yok. Yaptıklarının en kötüsü değil, yaptıkları kadar. İşte Allah’ın rahmet
farkı.
Devam ediyor
D sayfasına geçiniz.
140. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder