D sayfasından devam
42-)
Kale ne'am ve inneküm izen leminel mükarrebiyn;
(Firavun): "Evet"
dedi... "Siz o takdirde benim en yakınlarım olacaksınız." (A.Hulusi)
042 - Evet,
dedi: hem siz o vakit muhakkak mukarrerinden siniz. (Elmalı)
Kale
ne'am ve inneküm izen leminel mükarrebiyn firavun peki dedi, elbette
ve üstelik siz bu takdirde yakınlarım arasında ki yerinizi alacaksınız dedi.
Yakınlar arasında, minel mükarrebiyn yakınlar arasından biri olmak
ne demek? Yönetime yakın olan ranta yakın olur da onun için. Yani rant
paylaşımında size de bir pay düşecek. Tabii aynı zamanda dokunulmazlık zırhına
girer. Çünkü yönetimin dokunulmazlığından o da nasibini alacaktır. Onun için
ekstra bir ücret, ecir, ödül olarak onu zikrediyor.
43-)
Kale lehüm Musa elku ma entüm mülkun;
Musa
onlara dedi ki: "Atın (ortaya) bakalım elinizdekileri!" (A.Hulusi)
043 - Mûsâ
onlara atın dedi: siz ne atacaksanız. (Elmalı)
Kale
lehüm Musa elku ma entüm mülkun Musa onlara dedi ki; elinizden gelen
ne varsa ardınıza koymayın ortaya koyun.
44-)
Feelkav hıbalehüm ve 'ısıyyehüm ve kalu Bi 'ızzeti fir'avne inna le nahnül
ğalibun;
Onlar
da iplerini ve asalarını attılar ve: "Firavun'un izzetine yemin olsun,
galip geleceğiz" dediler. (A.Hulusi)
044 - Hemen
iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavunun izzeti hakkı için elbette
biz galibiz, şüphesiz, dediler. (Elmalı)
Feelkav
hıbalehüm ve 'ısıyyehüm onlar da halatlarını. ve 'ısıyyehüm
sopalarını attılar, bıraktılar, koydular.
Fizik ve kimyanın kullanıldığı
göz bağcılık aletleri bunlar, illüzyon yani. Hepsi birer illüzyonist. Burada
aslında kullanılan aletler fizik ve kimyanın bir takım malzemeleriyle
yapılıyor. Bize nakledilen rivayetlere bakılırsa civanın genleşme niteliğinden
istifade ediyorlardı onlar. Yılan gibi görünen illüzyon aletleri yapıyorlardı.
Göz bağcılıklarıyla insanlara yılan gibi görünüyordu. Isınan cıvanın
genleşmesinden istifade ederek yapıyorlardı bunu.
ve
kalu Bi 'ızzeti fir'avne inna le nahnül ğalibun ve dediler ki
Firavunun gücü sayesinde galip gelecek olan elbette biziz, biz. Dediler.
45-)
Feelka Musa 'asâhü feizâ hiye telkafü ma ye'fikûn;
Musa da
asasını attı; bir de ne görsünler, o (asa), onların var gösterdiklerini kapıp yutuyor! (A.Hulusi)
045 - Mûsâ
da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa
yutuyor. (Elmalı)
Feelka
Musa 'asâhü feizâ hiye telkafü ma ye'fikûn Derken Musa asasını
bıraktı. Fakat o da ne? O, onların göz bağcılıklarını silip süpürüp ortadan
kaldırmaz mı?
Evet burada verilen mesaj da
açık. Hakk sözün gücünün tüm illüzyonları, tüm yalanları yiyip yuttuğunu, tüm
maskeleri düşürdüğünü ifade ediyor. Aslında vahyin karşısında hiçbir illüzyon
dayanamaz diyor. Eğer siz samimiyseniz, eğer siz usulüne uygun götürmüşseniz,
eğer siz bu işi hiçbir karşılık beklemeksizin Allah’ın bir görevi olarak,
görevlisi olarak yapmışsanız, vahyin önünde dağlar dayanmaz diyor. Aslında
verdiği mesaj bu.
46-)
Feulkıyes seharetü sacidiyn;
Bunu
gören sihirbazlar, yere kapandılar Musa önünde! (A.Hulusi)
046 - Derhal
sihirbazlar secdeye kapandılar. (Elmalı)
Feulkıyes
seharetü sacidiyn peki bunun
ardından ne oluyor? Yeryüzünün ender rastladığı bir devrim oluyor, bir inkılap
oluyor. Müthiş bir hadise. Sonunda büyücüler hep birden kendilerini yere atıp,
secdeye kapanıp şöyle dediler.
47-)
Kalu amenna Bi Rabbil alemiyn;
Dediler
ki: "Âlemlerin Rabbine iman ediyoruz..." (A.Hulusi)
047 - «iman
ettik rabbül'âlemîne. (Elmalı)
Kalu
amenna Bi Rabbil alemiyn bizler, alemlerin rabbi olan Allah’a iman
ettik.
48-)
Rabbi Musa ve Harun;
"Musa'nın
ve Harun'un Rabbine!" (A.Hulusi)
048 - Musâ
ve Hârun’un rabbine» dediler. (Elmalı)
Rabbi
Musa ve Harun rabbine Musa ve Harun’un.
İşte yer yüzünün şahit olduğu en
dramatik hadiselerden biri bu. Bir manzara düşünün, bu manzarada bir tarafta
çağının en büyük gücü, firavun ve onun destekçileri, onun karşısında elinde
asasından başka görünürde bir şeyi olmayan Musa ve kardeşi Harun (A.S.) ve
ortada bir sahne çağın tüm insanlarının, bölgenin insanlarının gözleri önünde
bu sahnede bir olay cereyan ediyor.
Vahyin gücü karşısında bilginler
pes ediyorlar ve secdeye kapanıyorlar ve itiraf ediyorlar. Rabbimiz firavun
değil, Musa ve Harun’un rabbidir. Yani biz O’nun otoritesine boyun eğiyoruz.
Diyorlar. Başlarına ne geleceğini bile bile yapıyorlar bunu. Pazarlık
yapmıyorlar. Pazarlıksız imanın tarihteki en güzel örneklerinden, en muhteşem
örneklerinden biri bu. Hz. Musa’nın gözüne bakmıyorlar. Ey Musa böyle bir
düşüncemiz var ama sen ne dersin. Başımıza gelecek olanlara karşı garanti olur
musun da demiyorlar, verir misin demiyorlar. Sadece Alemlerin rabbi olan
Allah’a iman ettiklerini tüm insanların gözleri önünde ilan ediyorlar.
49-)
Kale amentüm lehu kable en azene leküm* innehu le kebiyrukümülleziy allemekümüs
sihr* felesevfe ta'lemun* le ukattı'anne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin ve
leusallibenneküm ecme'ıyn;
(Firavun) dedi ki: "Ben
size izin vermeden mi Ona iman ettiniz? Kesinlikle O, size sihri öğreten
büyüğünüzdür... Yakında bileceksiniz... Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama
kestirip, kesinlikle hepinizi toptan astıracağım." (A.Hulusi)
049 - Ona,
dedi: ben size izin vermeden iman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri talim eden
büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve
ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha
gerdireceğim».(Elmalı)
Kale
amentüm lehu kable en azene leküm Firavun dedi ki; Orada ki amentüm,
e amentüm açılımı; demek siz ben size izin vermeden ona inandınız öyle mi?
İşte firavunun ve tüm firavunca
düşünenlerin mantığı budur. İzin vermeden iman edemezsiniz. Ya da daha doğru
bir ifade ile benim size müsaade ettiğim kadar iman edebilirsiniz. Yani sizin
ne kadar inanacağınıza ben karar veririm. Bu Firavun mantığıdır. Yani ne kadar
inanacağınıza, ne kadar Müslüman olacağınıza ben karar veririm diyen her mantık
firavun mantığıdır. İşte o da öyle diyor. Şimdi benden izin almaksızın Müslüman
oldunuz, iman ettiniz, Allah’a teslim oldunuz öyle mi?
innehu
le kebiyrukümülleziy allemekümüs sihr anlaşıldı ki size büyüyü
öğreten hocanız bu, üstadınız buymuş dedi. felesevfe
ta'lemun ve arkasından tehdidini yineledi. Fakat pek yakında
gününüzü göreceksiniz. le ukattı'anne eydiyeküm ve
ercüleküm min hılafin ve leusallibenneküm ecme'ıyn
Bu min hilafin e
vereceğimiz anlamdan dolayı iki manaya da gelebilir, iki şekilde çevirebiliriz.
Muhalefetinizden dolayı, ortaya koyduğunuz bu muhalefetten dolayı ellerinizi ve
ayaklarınızı keseceğim ve elbet topunuzu asacağım. Ya da ellerinizi ve
ayaklarınızı, min hilafin i çaprazlama anlamına alırsak çaprazlama
kesecek, topunuzu sallandıracağım. Diye tehdit etti.
Evet, hakkın gücü iman idi.
Firavunun gücü de zulmün. O onu yaptı. Çünkü onu becerebilirdi. İman karşısında
aslında çaresizliğin tarihsel bir ifadesidir. Yani başka hiçbir şey yapamazdı.
İşte bu çaresizlik, yani karşınızdakini korkmadığı bir şeyle korkutmak. Çünkü
Mümini anlamıyordu. İmanın sahibine ne muhteşem bir özgüven kazandırdığını
anlamıyordu. Fakat o anlamadığı özgüveni gördü.
50-)
Kalu lâ dayr* inna ila Rabbina münkalibun;
(İman eden sihirbazlar da)
dediler ki: "Zararı olmaz! Kesinlikle biz Rabbimize (hakikatimize) dönücüleriz."
(A.Hulusi)
050 - Dediler:
zararı yok, her halde biz rabbimize döneceğiz. (Elmalı)
Kalu
sihirbazlar bu tehdide nasıl cevap verdiler dersiniz. Dediler ki; lâ dayr ziyanı yok. inna
ila Rabbina münkalibun yani senin bizi tehdit ettiğin bu şey bize
herhangi bir zarar vermez ki. Zaten biz nasıl olsa rabbimize erinde geçinde
dönecek değil miyiz. Döneceğiz. Onun içinde bu bizim için bir tehdit
sayılmıyor.
51-)
İnna natme'u en yağfire lena Rabbüna hatayana en künna evvelel mu'miniyn;
"Biz
ilk iman edenler olarak, Rabbimizin hatalarımızı mağfiret edeceğini
umuyoruz." (A.Hulusi)
051 - Her
halde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbimizin bize mağfiret
buyuracağını ümit ederiz. (Elmalı)
İnna
natme'u en yağfire lena Rabbüna hatayana en künna evvelel mu'miniyn
şu kesin ki biz müminlerin öncüleri olmamızdan dolayı rabbimizin bizleri
bağışlayacağını umarız. Dediler.
Evet, Allah’ın ödülünün firavunun
ödülünden büyük olduğunu kim bilir? Allah’ın ödülü firavunun ödülünden
büyüktür. Fakat bunu bilmek için mutlaka bilgili olmak lazım. Unutmayın bu
sihirbazlar alim idiler. Yani bilgili idiler. Firavunla onları ayıran temel
değer bu idi. Firavun olaya bilgiyle bakmıyordu. Cehaletle bakıyordu. Onlar,
sihirbazlar ise çağının en büyük bilginleri olarak ilimle bakıyorlardı. İlimle
baktıkları için Hz. Musa’nın elinde gerçekleşen olağanüstü olayın bir
sihirbazlık olmadığını çok iyi anladılar. Çünkü bilgi sahibi idiler. Yani imana
bilgiden yola çıkarak vardılar. Tahkiki iman idi, taklidi değil. Onun içinde imanları
böyle güçlü oldu. Onun içinde pazarlıksız oldu. Onun içinde imanlarının
üzerinde sebatkar oldular. İşte fark bu. Bu farkı aslında zımnen vurguluyor bu
kıssa. 37 ayette onların alim olduğu söylenmişti. Yani en bilgili insanları o
çağın.
52-)
Ve evhayna ila Musa en esri Bi ıbadiy inneküm müttebe'un;
Musa'ya:
"Kullarımı gece oradan götür... Siz takip edileceksiniz" diye
vahyettik. (A.Hulusi)
052 - Hem
Musâ’ya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü takip edileceksiniz. (Elmalı)
Ve
evhayna ila Musa en esri Bi ıbadiy inneküm müttebe'un Sonunda
Musa’ya; Kullarımı geceleyin yola çıkar. Ama şunu da iyi bil ki siz mutlaka
takip edileceksiniz. Diye vahyettik.
Veba vs. gibi birçok belanın
ardından sonuçta bu noktaya geliniyor ve en sonunda Hz. Musa ilahi emri alıyor.
Yani Hz. Musa’nın isra’sı. Hemen hemen peygamberlerin isrası olur Resulallah’ın
isrası gibi, yani hicreti. Gece yürüyüşü. Hz. Musa’nın isrası bu.
53-)
Feersele fir'avnü fiyl medaini haşiriyn;
Firavun,
şehirlere haberciler saldı... (A.Hulusi)
053 - Firavun
de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi. (Elmalı)
Feersele
fir'avnü fiyl medaini haşiriyn derken firavun kentlere asker
toplayıcı görevliler yolladı, ya da asker toplama emri yolladı münadiler.
54-)
İnne haülai le şirzimetün kaliylun;
"Bunlar
(İsrailoğulları)
önemsiz bir azınlıktır!" (A.Hulusi)
054 - Şunlar
şüphe yok ki bir şirzimei kaliledirler. (Elmalı)
İnne
haülai le şirzimetün kaliylun ve firavun onlara şöyle dedi; Şu kesin
ki onlar örgütsüz, başıbozuk bir azınlıklar.
55-)
Ve innehüm leNA leğaizun;
"Ne
var ki bizi öfkelendiriyorlar!" (A.Hulusi)
055 - Fakat
hakkımızda çok gayz besliyorlar. (Elmalı)
Ve
innehüm leNA leğaizun fakat kesinlikle onlar bize karşı hınçla
dolular.
56-)
Ve inna lecemiy'un hazirun;
"Doğrusu
biz (her şeye)
hazırlıklı bir topluluğuz" (dedi Firavun). (A.Hulusi)
056 - Biz
ise uyanık ihtiyatlı bir cemiyet bulunuyoruz. Diyordu. (Elmalı)
Ve
inna lecemiy'un hazirun biz ise gerçekten iyi donanımlı, örgütlü bir
toplumuz.
Bu ayetler sanırım firavunun
azınlık ve çoğunluk mantalitesini de ele veriyor. Bakınız adalet değil güç
ahlakı. Onlar azınlık biz çoğunluğuz. Onlar örgütsüz, bir örgütlüyüz, o halde
biz onları vuralım. Mantık bu, görüyorsunuz Firavun mantığı.
Aslında ne değişti diye sormak
lazım. Bu olay unutmayınız MÖ sinin 13. y.y.da yaklaşık yaşanıyor. Aradan 3 bin
küsur yıl geçti, ne değişti diye sorduruyor insana. Belki vahyin amaçlarından
biri de bu olsa gerek.
57-)
Feahrecnahüm min cennatin ve uyun;
Bu
yüzden onları bağ-bahçelerden ve pınarlardan çıkardık. (A.Hulusi)
057 - Bu
suretle bunları bostanlardan, pınarlardan. (Elmalı)
Feahrecnahüm
min cennatin ve uyun işte bu tür bir gurura kapıldıkları için onları
has bahçelerden ve pınar başlarından çekip çıkardık.
58-)
Ve künuzin ve mekamin keriym;
Hazinelerden,
zenginliklerden! (A.Hulusi)
058 - Hazinelerden,
ve dil rubâ makamlardan çıkardık. (Elmalı)
Ve
künuzin ve mekamin keriym servetlerinden ve saygın konumlarından
mahrum ettik.
Razi bu iki ayeti üstteki pasajla
bir bütün olarak ele alır ve değerlendirir. Onun içinde bu cümleleri üstteki
ayetlerin içeriğine katar. Yani firavunun söylediği sözler cümlesinden olarak
görür. Fakat Taberi onun aksine bu iki ayeti Allah’a atfeder söz olarak. Bir
sonraki 59. ayet bu yaklaşımı doğru çıkarmaktadır bunun içinde yeterli gerekçe
teşkil ediyor zaten. O da şu ayet;
59-)
Kezâlik* ve evresnaha beniy israiyl;
İşte
böyle... (Sonunda) onlara (Firavun hanedanına) İsrail oğullarını vâris kıldık. (A.Hulusi)
059 - Ve
onları Beni İsraile miras kıldık. (Elmalı)
Kezâlike
İşte olay böyle oldu, bitti. ve evresnaha beniy
israiyl ve biz İsrail oğullarını onlardan geriye kalanlara mirasçı
kıldık. Yani onların iktidarını düşürdük yok ettik, yıktık ve çağının kudretli
medeniyetini kurma görevini İsrail oğullarına verdik.
Aslında burada uzun boylu
anlatılan insanlık tarihinde vahyin ne büyük dönüşümlere öncülük yaptığının bir
sahnesidir. Buradan yola çıkarak son muhatap olan bize verilen mesaj şudur;
Eğer vahiy sizi inşa ederse çağınızın nesneleri olmaktan kurtulur özneleri
olursunuz. İsterse çağınızın firavunları anaların rahmine kadar zulmünü
uzatsınlar.
“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.
115. videonun sonu.
115. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/09/21/islamoglu-tef-ders-suara-001-059115/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder