28 Eylül 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. ŞU’ARÂ (042-059)(115-E)



D sayfasından devam


42-) Kale ne'am ve inneküm izen leminel mükarrebiyn;

(Firavun): "Evet" dedi... "Siz o takdirde benim en yakınlarım olacaksınız." (A.Hulusi)

042 - Evet, dedi: hem siz o vakit muhakkak mukarrerinden siniz. (Elmalı)


Kale ne'am ve inneküm izen leminel mükarrebiyn firavun peki dedi, elbette ve üstelik siz bu takdirde yakınlarım arasında ki yerinizi alacaksınız dedi.

Yakınlar arasında, minel mükarrebiyn yakınlar arasından biri olmak ne demek? Yönetime yakın olan ranta yakın olur da onun için. Yani rant paylaşımında size de bir pay düşecek. Tabii aynı zamanda dokunulmazlık zırhına girer. Çünkü yönetimin dokunulmazlığından o da nasibini alacaktır. Onun için ekstra bir ücret, ecir, ödül olarak onu zikrediyor.


43-) Kale lehüm Musa elku ma entüm mülkun;

Musa onlara dedi ki: "Atın (ortaya) bakalım elinizdekileri!" (A.Hulusi)

043 - Mûsâ onlara atın dedi: siz ne atacaksanız. (Elmalı)


Kale lehüm Musa elku ma entüm mülkun Musa onlara dedi ki; elinizden gelen ne varsa ardınıza koymayın ortaya koyun.


44-) Feelkav hıbalehüm ve 'ısıyyehüm ve kalu Bi 'ızzeti fir'avne inna le nahnül ğalibun;

Onlar da iplerini ve asalarını attılar ve: "Firavun'un izzetine yemin olsun, galip geleceğiz" dediler. (A.Hulusi)

044 - Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavunun izzeti hakkı için elbette biz galibiz, şüphesiz, dediler. (Elmalı)


Feelkav hıbalehüm ve 'ısıyyehüm onlar da halatlarını. ve 'ısıyyehüm sopalarını attılar, bıraktılar, koydular.

Fizik ve kimyanın kullanıldığı göz bağcılık aletleri bunlar, illüzyon yani. Hepsi birer illüzyonist. Burada aslında kullanılan aletler fizik ve kimyanın bir takım malzemeleriyle yapılıyor. Bize nakledilen rivayetlere bakılırsa civanın genleşme niteliğinden istifade ediyorlardı onlar. Yılan gibi görünen illüzyon aletleri yapıyorlardı. Göz bağcılıklarıyla insanlara yılan gibi görünüyordu. Isınan cıvanın genleşmesinden istifade ederek yapıyorlardı bunu.

ve kalu Bi 'ızzeti fir'avne inna le nahnül ğalibun ve dediler ki Firavunun gücü sayesinde galip gelecek olan elbette biziz, biz. Dediler.


45-) Feelka Musa 'asâhü feizâ hiye telkafü ma ye'fikûn;

Musa da asasını attı; bir de ne görsünler, o (asa), onların var gösterdiklerini kapıp yutuyor! (A.Hulusi)

045 - Mûsâ da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor. (Elmalı)


Feelka Musa 'asâhü feizâ hiye telkafü ma ye'fikûn Derken Musa asasını bıraktı. Fakat o da ne? O, onların göz bağcılıklarını silip süpürüp ortadan kaldırmaz mı?

Evet burada verilen mesaj da açık. Hakk sözün gücünün tüm illüzyonları, tüm yalanları yiyip yuttuğunu, tüm maskeleri düşürdüğünü ifade ediyor. Aslında vahyin karşısında hiçbir illüzyon dayanamaz diyor. Eğer siz samimiyseniz, eğer siz usulüne uygun götürmüşseniz, eğer siz bu işi hiçbir karşılık beklemeksizin Allah’ın bir görevi olarak, görevlisi olarak yapmışsanız, vahyin önünde dağlar dayanmaz diyor. Aslında verdiği mesaj bu.


46-) Feulkıyes seharetü sacidiyn;

Bunu gören sihirbazlar, yere kapandılar Musa önünde! (A.Hulusi)

046 - Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar. (Elmalı)


Feulkıyes seharetü sacidiyn  peki bunun ardından ne oluyor? Yeryüzünün ender rastladığı bir devrim oluyor, bir inkılap oluyor. Müthiş bir hadise. Sonunda büyücüler hep birden kendilerini yere atıp, secdeye kapanıp şöyle dediler.


47-) Kalu amenna Bi Rabbil alemiyn;

Dediler ki: "Âlemlerin Rabbine iman ediyoruz..." (A.Hulusi)

047 - «iman ettik rabbül'âlemîne. (Elmalı)


Kalu amenna Bi Rabbil alemiyn bizler, alemlerin rabbi olan Allah’a iman ettik.


48-) Rabbi Musa ve Harun;

"Musa'nın ve Harun'un Rabbine!" (A.Hulusi)

048 - Musâ ve Hârun’un rabbine» dediler. (Elmalı)


Rabbi Musa ve Harun rabbine Musa ve Harun’un.

İşte yer yüzünün şahit olduğu en dramatik hadiselerden biri bu. Bir manzara düşünün, bu manzarada bir tarafta çağının en büyük gücü, firavun ve onun destekçileri, onun karşısında elinde asasından başka görünürde bir şeyi olmayan Musa ve kardeşi Harun (A.S.) ve ortada bir sahne çağın tüm insanlarının, bölgenin insanlarının gözleri önünde bu sahnede bir olay cereyan ediyor.

Vahyin gücü karşısında bilginler pes ediyorlar ve secdeye kapanıyorlar ve itiraf ediyorlar. Rabbimiz firavun değil, Musa ve Harun’un rabbidir. Yani biz O’nun otoritesine boyun eğiyoruz. Diyorlar. Başlarına ne geleceğini bile bile yapıyorlar bunu. Pazarlık yapmıyorlar. Pazarlıksız imanın tarihteki en güzel örneklerinden, en muhteşem örneklerinden biri bu. Hz. Musa’nın gözüne bakmıyorlar. Ey Musa böyle bir düşüncemiz var ama sen ne dersin. Başımıza gelecek olanlara karşı garanti olur musun da demiyorlar, verir misin demiyorlar. Sadece Alemlerin rabbi olan Allah’a iman ettiklerini tüm insanların gözleri önünde ilan ediyorlar.


49-) Kale amentüm lehu kable en azene leküm* innehu le kebiyrukümülleziy allemekümüs sihr* felesevfe ta'lemun* le ukattı'anne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin ve leusallibenneküm ecme'ıyn;

(Firavun) dedi ki: "Ben size izin vermeden mi Ona iman ettiniz? Kesinlikle O, size sihri öğreten büyüğünüzdür... Yakında bileceksiniz... Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestirip, kesinlikle hepinizi toptan astıracağım." (A.Hulusi)

049 - Ona, dedi: ben size izin vermeden iman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri talim eden büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim».(Elmalı)


Kale amentüm lehu kable en azene leküm Firavun dedi ki; Orada ki amentüm, e amentüm açılımı; demek siz ben size izin vermeden ona inandınız öyle mi?

İşte firavunun ve tüm firavunca düşünenlerin mantığı budur. İzin vermeden iman edemezsiniz. Ya da daha doğru bir ifade ile benim size müsaade ettiğim kadar iman edebilirsiniz. Yani sizin ne kadar inanacağınıza ben karar veririm. Bu Firavun mantığıdır. Yani ne kadar inanacağınıza, ne kadar Müslüman olacağınıza ben karar veririm diyen her mantık firavun mantığıdır. İşte o da öyle diyor. Şimdi benden izin almaksızın Müslüman oldunuz, iman ettiniz, Allah’a teslim oldunuz öyle mi?

innehu le kebiyrukümülleziy allemekümüs sihr anlaşıldı ki size büyüyü öğreten hocanız bu, üstadınız buymuş dedi. felesevfe ta'lemun ve arkasından tehdidini yineledi. Fakat pek yakında gününüzü göreceksiniz. le ukattı'anne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin ve leusallibenneküm ecme'ıyn

Bu min hilafin e vereceğimiz anlamdan dolayı iki manaya da gelebilir, iki şekilde çevirebiliriz. Muhalefetinizden dolayı, ortaya koyduğunuz bu muhalefetten dolayı ellerinizi ve ayaklarınızı keseceğim ve elbet topunuzu asacağım. Ya da ellerinizi ve ayaklarınızı, min hilafin i çaprazlama anlamına alırsak çaprazlama kesecek, topunuzu sallandıracağım. Diye tehdit etti.

Evet, hakkın gücü iman idi. Firavunun gücü de zulmün. O onu yaptı. Çünkü onu becerebilirdi. İman karşısında aslında çaresizliğin tarihsel bir ifadesidir. Yani başka hiçbir şey yapamazdı. İşte bu çaresizlik, yani karşınızdakini korkmadığı bir şeyle korkutmak. Çünkü Mümini anlamıyordu. İmanın sahibine ne muhteşem bir özgüven kazandırdığını anlamıyordu. Fakat o anlamadığı özgüveni gördü.


50-) Kalu lâ dayr* inna ila Rabbina münkalibun;

(İman eden sihirbazlar da) dediler ki: "Zararı olmaz! Kesinlikle biz Rabbimize (hakikatimize) dönücüleriz." (A.Hulusi)

050 - Dediler: zararı yok, her halde biz rabbimize döneceğiz. (Elmalı)


Kalu sihirbazlar bu tehdide nasıl cevap verdiler dersiniz. Dediler ki; lâ dayr ziyanı yok. inna ila Rabbina münkalibun yani senin bizi tehdit ettiğin bu şey bize herhangi bir zarar vermez ki. Zaten biz nasıl olsa rabbimize erinde geçinde dönecek değil miyiz. Döneceğiz. Onun içinde bu bizim için bir tehdit sayılmıyor.


51-) İnna natme'u en yağfire lena Rabbüna hatayana en künna evvelel mu'miniyn;

"Biz ilk iman edenler olarak, Rabbimizin hatalarımızı mağfiret edeceğini umuyoruz." (A.Hulusi)

051 - Her halde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz. (Elmalı)


İnna natme'u en yağfire lena Rabbüna hatayana en künna evvelel mu'miniyn şu kesin ki biz müminlerin öncüleri olmamızdan dolayı rabbimizin bizleri bağışlayacağını umarız. Dediler.

Evet, Allah’ın ödülünün firavunun ödülünden büyük olduğunu kim bilir? Allah’ın ödülü firavunun ödülünden büyüktür. Fakat bunu bilmek için mutlaka bilgili olmak lazım. Unutmayın bu sihirbazlar alim idiler. Yani bilgili idiler. Firavunla onları ayıran temel değer bu idi. Firavun olaya bilgiyle bakmıyordu. Cehaletle bakıyordu. Onlar, sihirbazlar ise çağının en büyük bilginleri olarak ilimle bakıyorlardı. İlimle baktıkları için Hz. Musa’nın elinde gerçekleşen olağanüstü olayın bir sihirbazlık olmadığını çok iyi anladılar. Çünkü bilgi sahibi idiler. Yani imana bilgiden yola çıkarak vardılar. Tahkiki iman idi, taklidi değil. Onun içinde imanları böyle güçlü oldu. Onun içinde pazarlıksız oldu. Onun içinde imanlarının üzerinde sebatkar oldular. İşte fark bu. Bu farkı aslında zımnen vurguluyor bu kıssa. 37 ayette onların alim olduğu söylenmişti. Yani en bilgili insanları o çağın.


52-) Ve evhayna ila Musa en esri Bi ıbadiy inneküm müttebe'un;

Musa'ya: "Kullarımı gece oradan götür... Siz takip edileceksiniz" diye vahyettik. (A.Hulusi)

052 - Hem Musâ’ya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü takip edileceksiniz. (Elmalı)


Ve evhayna ila Musa en esri Bi ıbadiy inneküm müttebe'un Sonunda Musa’ya; Kullarımı geceleyin yola çıkar. Ama şunu da iyi bil ki siz mutlaka takip edileceksiniz. Diye vahyettik.

Veba vs. gibi birçok belanın ardından sonuçta bu noktaya geliniyor ve en sonunda Hz. Musa ilahi emri alıyor. Yani Hz. Musa’nın isra’sı. Hemen hemen peygamberlerin isrası olur Resulallah’ın isrası gibi, yani hicreti. Gece yürüyüşü. Hz. Musa’nın isrası bu.


53-) Feersele fir'avnü fiyl medaini haşiriyn;

Firavun, şehirlere haberciler saldı... (A.Hulusi)

053 - Firavun de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi. (Elmalı)


Feersele fir'avnü fiyl medaini haşiriyn derken firavun kentlere asker toplayıcı görevliler yolladı, ya da asker toplama emri yolladı münadiler.


54-) İnne haülai le şirzimetün kaliylun;

"Bunlar (İsrailoğulları) önemsiz bir azınlıktır!" (A.Hulusi)

054 - Şunlar şüphe yok ki bir şirzimei kaliledirler. (Elmalı)


İnne haülai le şirzimetün kaliylun ve firavun onlara şöyle dedi; Şu kesin ki onlar örgütsüz, başıbozuk bir azınlıklar.


55-) Ve innehüm leNA leğaizun;

"Ne var ki bizi öfkelendiriyorlar!" (A.Hulusi)

055 - Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar. (Elmalı)


Ve innehüm leNA leğaizun fakat kesinlikle onlar bize karşı hınçla dolular.


56-) Ve inna lecemiy'un hazirun;

"Doğrusu biz (her şeye) hazırlıklı bir topluluğuz" (dedi Firavun). (A.Hulusi)

056 - Biz ise uyanık ihtiyatlı bir cemiyet bulunuyoruz. Diyordu. (Elmalı)


Ve inna lecemiy'un hazirun biz ise gerçekten iyi donanımlı, örgütlü bir toplumuz.

Bu ayetler sanırım firavunun azınlık ve çoğunluk mantalitesini de ele veriyor. Bakınız adalet değil güç ahlakı. Onlar azınlık biz çoğunluğuz. Onlar örgütsüz, bir örgütlüyüz, o halde biz onları vuralım. Mantık bu, görüyorsunuz Firavun mantığı.

Aslında ne değişti diye sormak lazım. Bu olay unutmayınız MÖ sinin 13. y.y.da yaklaşık yaşanıyor. Aradan 3 bin küsur yıl geçti, ne değişti diye sorduruyor insana. Belki vahyin amaçlarından biri de bu olsa gerek.


57-) Feahrecnahüm min cennatin ve uyun;

Bu yüzden onları bağ-bahçelerden ve pınarlardan çıkardık. (A.Hulusi)

057 - Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan. (Elmalı)


Feahrecnahüm min cennatin ve uyun işte bu tür bir gurura kapıldıkları için onları has bahçelerden ve pınar başlarından çekip çıkardık.


58-) Ve künuzin ve mekamin keriym;

Hazinelerden, zenginliklerden! (A.Hulusi)

058 - Hazinelerden, ve dil rubâ makamlardan çıkardık. (Elmalı)


Ve künuzin ve mekamin keriym servetlerinden ve saygın konumlarından mahrum ettik.

Razi bu iki ayeti üstteki pasajla bir bütün olarak ele alır ve değerlendirir. Onun içinde bu cümleleri üstteki ayetlerin içeriğine katar. Yani firavunun söylediği sözler cümlesinden olarak görür. Fakat Taberi onun aksine bu iki ayeti Allah’a atfeder söz olarak. Bir sonraki 59. ayet bu yaklaşımı doğru çıkarmaktadır bunun içinde yeterli gerekçe teşkil ediyor zaten. O da şu ayet;


59-) Kezâlik* ve evresnaha beniy israiyl;

İşte böyle... (Sonunda) onlara (Firavun hanedanına) İsrail oğullarını vâris kıldık. (A.Hulusi)

059 - Ve onları Beni İsraile miras kıldık. (Elmalı)


Kezâlike İşte olay böyle oldu, bitti. ve evresnaha beniy israiyl ve biz İsrail oğullarını onlardan geriye kalanlara mirasçı kıldık. Yani onların iktidarını düşürdük yok ettik, yıktık ve çağının kudretli medeniyetini kurma görevini İsrail oğullarına verdik.

Aslında burada uzun boylu anlatılan insanlık tarihinde vahyin ne büyük dönüşümlere öncülük yaptığının bir sahnesidir. Buradan yola çıkarak son muhatap olan bize verilen mesaj şudur; Eğer vahiy sizi inşa ederse çağınızın nesneleri olmaktan kurtulur özneleri olursunuz. İsterse çağınızın firavunları anaların rahmine kadar zulmünü uzatsınlar.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

        Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


115. videonun sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder