B sayfasından devam
8-) Ev yülka ileyhi kenzün ev tekûnü lehu cennetün ye'külü
minha* ve kalez zâlimune in tettebi'ûne illâ racülen meshura;
"Yahut O'na bir hazine verilmesi ya da yiyeceği özel bir bahçesi olması..." Zâlimler (birbirlerine) şöyle konuştular: "Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz!" (A.Hulusi)
08 - Veya
ona bir hazîne bırakılıverse, yahut güzel bir bahçesi olsa da ondan yese ya!
hem o zalimler «siz, sırf büyülenmiş bir adama tabi' oluyorsunuz» dediler.
(Elmalı)
Ev
yülka ileyhi kenzün ev tekûnü lehu cennetün ye'külü minha ya da
kendisine gökten bir hazine bırakılmış olsaydı, veya ondan yiyip içerek safa
sürdüğü kendisine ait bir cennet olsaydı, bir has bahçe olsaydı dediler. ve kalez zâlimune in tettebi'ûne illâ racülen meshura
bir de kalkıp o zalimler eğer ona uymuş olsaydınız büyülenmiş bir adamdan
başkasına uymuş olmayacaksınız diye iftira ettiler.
9-)
Ünzur keyfe darebu lekel emsâle fedallu fela yestetıy'une sebiyla;
Bak
senin için yaptıkları benzetmeler (yanlış
değerlendirmeler) yüzünden nasıl saptılar!
Artık çıkış yolu bulamazlar! (A.Hulusi)
09 - Bak
senin hakkında ne kıyaslar, ne temsiller - yaptılar da çıkmaza saptılar, artık
hiç bir yol bulamazlar. (Elmalı)
Ünzur
keyfe darebu lekel emsâl şunların seni neye benzettiklerine bir bak
hele fedallu fela yestetıy'une sebiyla ve
sonuçta öyle bir sapıtıyorlar ki, öyle sapıtıyorlar ki bir daha doğru yolu
bulacak muhakeme gücüne asla kavuşamıyorlar. Bu kadar sapıtıyorlar.
İşte yukarıdaki sapık bir
tasavvurun ürünü olan örnekler. Yani peygamberin kaynağını kabullenmek yerine
gördüğü o ihtişamı sihre yormak. Normal dışı bir şeyler var. Normalde izah
edemeyeceği bir şeyleri görüyor. İşin ilginci de sihirlenmiş dediği, yine başka
surelerde sihirbaz diye iftira ettiği bu insanın daha önceki hayatında olağan
üstü hiçbir şeyi görmemiş. Hatta kültürel, entelektüel bir faaliyeti bile yok,
okuma yazması da yok. Olağan üstü hiçbir şeyini görmemiş ki örnek veremiyor.
Örnek vermeye kalktığında söylediği bir tek şey oluyor. Yani yaptığı sihir ne,
nesini gördünüz olağan üstü? Bir tek şey babayı evlattan ayırıyor. Söyleyeceği
şey bu. Kur’an ın gücü bu, vahyin gücü.
İşte bu iftiralara vahiy böyle
cevap veriyor. Aslında iç tutarsızlıklarını yüzlerine vurarak cevap veriyor.
Yani kendi kendinizle çelişiyorsunuz. Normal bir şekilde izahı mümkün olmadığını
görüyorsunuz. Ortada öyle akılla izah edeceğiniz bir şey yok. Belli ki
olağanüstü bir olay var. Vahiy gibi. Gaybi bir olay var. Ya iman edeceksiniz ya
da işte böyle iftira edeceksiniz. Kur’an da aslında onu ima ediyor.
10-)
Tebarekelleziy inşâe ceale leke hayren min zâlike cennatin tecriy min tahtihel
enharu, ve yec'al leke kusura;
Ne Yücedir O ki, dilerse sana bundan daha hayırlısını, altlarından nehirler akan cennetleri oluşturur ve senin için köşkler yapar. (A.Hulusi)
10 - Öyle
yücedir o ki dilerse sana ondan daha hayırlısını verir, Altından ırmaklar akar
Cennetler, sana köşkler de yapar. (Elmalı)
Tebarekelleziy
inşâe ceale leke hayren min zâlike cennatin tecriy min tahtihel enhar
O öyle yüce, öyle cömerttir ki dilerse senin için bu dediklerinden daha hayırlı
olan, zemininden akar sular çağlayan cennetler var eder. Yani onlar senden
bunları mı istiyorlar, aslında onlar sana değil Allah’a meydan okur gibiler.
Onlar Allah’a inandıklarını söylüyorlar bir de utanmadan. Aslında kendi
kendileri ile çelişiyorlar. Nasıl bir Allah’a inanıyorlar ki o Allah’ın bu
istediklerini yapamayacağını mı düşünüyorlar. Eğer Allah dilerse ondan daha
iyisini, senden istediklerinden daha iyisini sana verir. Yani ahirete yönelik
Hz. Peygambere verilecek olan ödüllerin bir parçası dile getiriliyor aynı
zamanda.
ve
yec'al leke kusura yine senin için orada köşkler, yalılar inşa eder.
11-)
Bel kezzebu Bis saati ve a'tedna limen kezzebe Bissaati se'ıyra;
Fakat onlar o saati de (ölüm akabinde başlayacak olan sonsuz yaşam süreçlerini) yalanladılar... O saati yaşayacaklarını yalanlayanlara alevli bir ateş hazırladık. (A.Hulusi)
11 - Fakat
onlar saati tekzip ettiler, biz ise o saati tekzip edenlere öyle bir saıyr,
çılgın bir ateş hazırladık. (Elmalı)
Bel
kezzebu Bis sa’ah işte yukarıdan beri inkarcı mantığın dayandığı
temel ortaya konuluyor burada. Bel kezzebu Bis sa’ah hayır, hayır.
Onların dertleri ne o, ne şu, onların temel bir tek sorunları var. Nedir o;
Onların asıl problemleri son saati yalanlamış olmalarıdır.
Evet, inkarın psikanalizi
yapılıyor adeta bir tek cümlede. İnkarcı psikolojisinin temel problemi budur. Hesap
gününe inanmamak. Niçin inanmaz? Çünkü hesap verecek bir hayat yaşamak istemez.
Sorumluluk sahibi olmak istemez. Sıkıntıya gelemediği içindir. Hesabını
verebilecek bir hayatı yaşamamış olanlar hesap gününe nasıl inansın. Onun
içinde razı değil.
Ahiret hakkında anlatılan her
şeye esatirül evvelîn mantığıyla yaklaşıyorlar onun için. Yani yukarıda esatirün
evveliyn geçmişti 5. ayette. Eskilerin masalları, eskilerin efsaneleri. Bu
ibare Kur’an ın neresinde geçerse mutlaka o ibarenin bağlamı ahiretle
ilgilidir. Yani kıssa ile falan değil. Ahiretle ilgili bağlamda bu itirazlar
gelir müşriklerde. Onun için müşrikler ya da ahireti inkar eden her çağın
inkarcı kafası aslında çok modası geçmiş bir kafa onun için onlarda, yani
müşriklerin kafası o kafa. Müşrikler ahireti bilmiyor değiller. Daha önceden
ahirete ilişkin iman ile ilgili bir bilgiye sahipler ki esatirül evvelîyn.
Bunlar eskilerin efsaneleri diyorlar. İşte tüm sorun burada.
Ahirete inanmamak, inanmak
istememek..! Peki, diyeceksiniz ki bir insanın kendi kendisine ölünce toplrak
olacağını düşünmekten daha büyük hakareti olabilir mi? Düşünün, insan kendisini
solucan yerine, insan kendisini deniz yıldızı yerine, insan kendisini midye
kabuğu yerine koyabilir mi? Bu olur mu? Yani bu insanın kendi kendisine yaptığı
en büyük hakaret değil mi? İnsan bunu yapmamalı aslında. Niye yapar ki diye
soru sormalı. İnsan hakikaten bunu yapmamalı. Aslında burada insana akıl
ermiyor. İnkarcı mantığa akıl ermiyor.
Peki nasıl yapar? İşte bir tek
sebeple yapar. Hesap vermekten kaçma psikolojisiyle yapar. Yani suçluluk
psikolojisi ile yapar. Bütün bir hayatı sorumsuzca yaşamak istemenin, ya da
yaşamış olmanın sorumsuzluğu ile yapar.
ve
a'tedna limen kezzebe Bissaati se'ıyra ama biz son saati yalanlayan
kimseler için kışkırtılmış çılgın bir ateş, se’ıyr, çılgın. Deliliğin
bir türüne de bu kelime kullanılır. Çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
12-) İzâ raethüm min mekânin be'ıydin semiu leha teğayyuzan
ve zefiyra;
Daha cehenneme girmeden (kabir âlemlerindeyken), onun taşan öfkesini ve şiddetli uğultulu sesini işitirler. (A.Hulusi)
12 - Ki
onları gördüğü vakit ona mahsus bir hışımlanma, bir zefîr işitirler. (Elmalı)
İzâ
raethüm min mekânin be'ıydin semiu leha teğayyuzan ve zefiyra onlar
çok uzak bir mekandan dahi kendilerini gördüğü zaman o ateşin nasıl bir
homurtuyla kükrediğini elbette işitecekler.
Kötü akıbetin dehşeti çarpıcı bir
dille tasvir ediliyor. Cehennem bilinçli bir özne olarak vurgulanıyor. Gören
özne. Yani içine girecek olan kimseyi gören, hatta tanıyan bir özne. Çok ilginç
ve zaten ahirete müteallik bir haberi vahiyden başka nereden alabiliriz ki.
13-) Ve izâ ülku minha mekânen dayyikan mükarreniyne de'av
hünalike sübura;
Bağlanmış (çaresiz) olarak orada dar bir mekâna atıldıklarında, "Yetiş ey ölüm!" diye haykırırlar (içine düştükleri acı azaptan tek kurtuluşun ölüm olduğunu fark ederler). (A.Hulusi)
13 - Ve
çatılıp çatılıp onun dar bir yerine atıldıkları vakit de orada helâke
haykırırlar. (Elmalı)
Ve izâ
ülku minha mekânen dayyikan mükarreniyne de'av hünalike sübura derken
birbirlerine kelepçeli olarak oranın dar bir yerine fırlatıldıklarında, ,işte o
anda, işte orada, hünalike; Hem zamana hem mekana delalet eder. İşte o anda ve
işte orada yok olmak için yalvaracaklar.
Hafazanallahu ve iyyaküm. Allah
sizi ve bizi korusun. İşte bu ayet aslında yeter. Hiç kimse ölmedi ki ölümden
sonrasını bizzat görmüş olsun. Allah’a ya itimat edecek, teslim olacak ya da
kendi kuruntularına teslim olacak, başka çaresi yok ve işte eğer Allah’a teslim
olmuş, güveni varsa Allah’ın burada ki vahyine de güvenmeli. Öyle olacak diyor.
Artık oraya atıldıklarında yok olmak için yalvaracaklar.
Sübur, ölmek değil, mevt değil.
Ölümden ayrı bir şey, ölümden farklı bir şey. Dirilişi olmayan ölüm diye de
çevrilebilir. Fakat yine de ölüm değil. Ölüm istemeyecekler çünkü artık ölümden
sonra diriliş olduğunu bizzat görmüş olacaklar. Bizi öldür bile diyemiyorlar.
Dedikleri bu; Yok oluş Sübur, yok oluş. Nebe suresinin 40. ayetinde;
yevme yenzurulmer'u ma kaddemet yeda..
(Nebe/40) kişi o gün eli ile takdim ettiklerini görünce ve yekulülkafir, görecek ve kafir, inkarcı
olan insan diyecek ki; ya leyteniy küntü turaba. (Nebe/40) keşke
nolaydım da keşke bir toprak olaydım diyecek. İşte Sübur, yok oluşu istemek bu.
Ve devam ediyor aslında konu.
14-) Lâ ted'ul yevme süburen vahıden ved'u süburen kesiyra;
"Bugün bir ölüm değil, birçok ölüm temenni edin!" (Ne çare ki ölümsüzdürler!) (A.Hulusi)
14 - Bir
helâke haykırmayın bugün çok helâke haykırın. (Elmalı)
Lâ
ted'ul yevme süburen vahıden ved'u süburen kesiyra işte cevap; Yo..!
bugün sizler bir kez yok olmak için yalvarmayın, aksine defalarca yok olmak
için yalvarın.
15-) Kul ezâlike hayrun em cennetül huldilletiy vuıdel
müttekun* kânet lehüm cezaen ve masıyra;
De ki: "Bu mu daha hayırlıdır yoksa korunmuşlara vadolunan sonsuzluk cenneti mi? (O cennet) onlar için bir ceza (yaşamlarının getirisi) ve (hakikatlerine) dönüş yeridir." (A.Hulusi)
15 - Ya
o mı hayırlı, yoksa muttakilere vaad olunan Huld Cenneti mi Ki kendilerine bir
mükâfat, ve âkıbet varacakları bir me'va bulunuyor. (Elmalı)
Kul
ezâlike hayrun em cennetül huldilletiy vuıdel müttekun de ki şimdi
bu mantığa eee..! şimdi bu mu hayırlı, yoksa takva sahiplerine vaat edilen
ebedi cennet mi. kânet lehüm cezaen ve masıyra
ki o bir ödül ve bir son duraktır. Cennet cezadır, yani ödül. Cennet insan
amelinin bedeli değil, insan amelinin ödülüdür.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
113. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/09/07/islamoglu-tef-ders-furkan-01-31113/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder