6 Eylül 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. NÛR (55-60)(112-D )



C sayfasından devam

55-) VeadAllâhulleziyne amenû minküm ve amilus salihati leyestahlifennehüm fiyl Ardı kemestahlefelleziyne min kablihim* ve leyümekkinenne lehüm diynehümüllezirteda lehüm ve leyübeddilennehüm min ba'di havfihim emna* ya'buduneniy lâ yüşrikûne Biy şey'a* ve men kefere ba'de zâlike feülaike hümül fasikun;

Allâh, sizden iman eden ve imanın gereğini uygulayanlara vadetti ki: Onlardan öncekileri halife yaptığı gibi, arzda, onları da mutlaka halife yapacak... Kendileri için seçip - razı olduğu dinlerini (imana uygun yaşam tarzlarını) gene onlar için mutlaka yerleştirecek; korkularından sonra onları mutlaka emniyete sokacak... (Böylece) bana kulluk ederler, bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar! Bundan sonra kim hakikat bilgisini inkâr ederse, işte onlar bozuk inançlıların ta kendileridir. (A.Hulusi)

55 - Sizden iman edip salih ameller işleyenlere Allah şöyle vaat buyurdu: kasem olsun ki onlardan evvelkileri istıhlâf ettiği gibi kendilerini Arzda mutlak ve muhakkak istıhlâf edecek ve behemehal onlara kendileri için marzıysi olan dinlerini kuvvetle icra kudreti verecek ve behemehal onları korkularının arkasından emne erdirecek, hakkımda hiç bir şeyi şerik koşmayarak hep bana ibadet edecekler, kim de bundan sonra küfranda bulunursa artık onlar hep fasıklardır. (Elmalı)


VeadAllâhulleziyne amenû minküm ve amilus salihati leyestahlifennehüm fiyl Ardı kemestahlefelleziyne min kablihim Allah içinizden iman edenlere ve salih amelde bulunanlara, onlardan öncekilerin hakim, muktedir, iktidar sahibi, egemenlik sahibi kıldığı gibi, kendilerini de hakim, muktedir, iktidar sahibi yani egemen kılacağına söz vermiştir.

Evet, Kasas/5. ayetini hatırlıyoruz; Ve nüriydü en nemünne alelleziynestud'ıfu fiyl Ardı ve nec'alehüm eimmeten ve nec'alehümül varisiyn. (Kasas/5) Biz istedik ki buyuruyor bu ayette rabbimiz ezilmiş olanlara, altta kalmış olanlara, itilmiş kakılmış olanlara lûtfedelim, ihsan edelim ve onları insanlığa önderler edelim ve insanlığın yönetim mirasını onlara verelim. İşte öncekilere verilen vaat bu. Öncekilere verilen bu vaad aslında sonrakilere de verilen bir vaad olduğunu biz bu ayetten öğreniyoruz.

ve leyümekkinenne lehüm diynehümüllezirteda lehüm onlar için hoşnut ve razı olduğu dini, yine onlar için sağlamlaştıracağına söz verdi.

Bu Maide/3. ayet aslında ne söylendiğini açıkça ifade ediyor. ..elyevme ekmeltü leküm diyneküm.. (Maide/3) bugün size dininizi kemale erdirdim ve etmemtü aleyküm nı'metiy.. ve nimetimi üzerinize tamamladım. Bir şeyi ikmal etmekle bir şeyi itmam etmek arasında fark var. Bir şeyi ikmal etmek; hem özünü, hem cevherini, hem de arazını ikmal etmektir. Yani hem içini hem dışını. Hem özü itibarıyla, hem de nitelikleri itibarıyla onu tamamlamaktır. Fakat itmam etmek özünü tamamlamakla birlikte, niteliklerini bütünüyle tamamlamış olmamaktır. Onun için din ikmal edilmiştir. Özü ve nitelikleri de tamamlanmıştır. Fakat nimet özü itibarıyla tamamlanmışsa da, nitelikleri itibarıyla henüz tam olarak ikmal edilmemiştir. Yani devam etmektedir ve bizim de buna bir katkımız olmalıdır. İşte bu manada Allah’ın nimetini ikmal etmesine ne kadar katkıda bulunup bulunmadığımızı sorgulayalım. ve radıytü lekümül İslâme diyna. (Maide/3) ve İslâm’ı, teslimiyet yolunu sizin için din olarak seçtim, beğendim, bundan razı oldum buyuran ayete bir atıf gibi duruyor.

ve leyübeddilennehüm min ba'di havfihim emna endişelerinin baskın olduğu bir dönemin ardından onları bir güvenli konuma kavuşturacağına söz vermiştir Allah.

Bu Bedir’de mesela Bedir’i hatırlıyoruz. Endişeleri çok baskındı. Güvenli konuma nasıl kavuşturdu Allah. Bedirde Resulallah’ı görüyoruz. Hatta öyle bir endişe ki, bir ara ellerini açıyor; İlahi diyor; “intuhlik hazihil ısabe lâ tu’bet fiyl ard.” Eğer şu bir avuç insanı da helake sürükleyecek olursan, onların yenilmelerine izin verirsen, yok olmalarına izin verirsen yeryüzünde sana kulluk eden kalmayacak.

Böylesine bir endişe, böylesine ağır bir endişe. Bu endişeden çok değil çeyrek yüz yıl geçmeden yer yüzünün iki imparatorluğunun da ciğerlerine varana dek imana bağırlarını açmasını görüyoruz. İşte böyle kavuşturur Allah güvenliğe. Çeyrek yüzyılda hepsi bu.

Yine Hendek’te bir keçiyi bir ordu yiyecek kadar büyük bir açlık var kıtlık var. Öyle açlık var ki peygamber bile sarkmasın karnı diye karnına kuşak bağlıyor, taş bağlıyor. Bunun üzerinden çok değil daha bir çeyrek yüz yıl geçmeden büyük imparatorların hazineleri İslam beldesinin merkezine akıyor. İşte böyle kavuşturur Allah güvene.

ya'buduneniy lâ yüşrikûne Biy şey'a değil mi ki onlar bana kulluk ediyorlar ve bana hiçbir şeyi ortak koşmuyorlar, ve men kefere ba'de zâlike feülaike hümül fasikun fakat kimde bunun ardından inkara saplanırsa işte onlardır asıl yoldan sapmış olanlar.


56-) Ve ekıymusSalâte ve atüzZekâte ve etıy'ur Rasûle lealleküm turhamun;

Salâtı ikame edin, zekâtı verin ve Rasûle itaat edin ki rahmete erdirilesiniz. (A.Hulusi)

56 - Hem namazı kılın, zekâtı verin ve Peygambere itaat edin ki rahmete irdirilesiniz. (Elmalı)


Ve ekıymusSalâte şu halde namazı kılın, ve atüzZekâte arınmak için vermeniz gereken neyse onu verin. ve etıy'ur Rasûle lealleküm turhamun ve elçiyi izleyin ki merhamete mazhar olmayı umut edebilesiniz.


57-) Lâ tahsebennelleziyne keferu mu'ciziyne fiyl Ard* ve me'vahümün nar* ve le bi'sel masıyr;

Sakın hakikat bilgisini inkâr edenlerin arzda aciz bırakacaklarını (Din'i geçersiz kılacaklarını, sistemi atlayacaklarını) sanma! Onların barınağı Nâr'dır! Ne kötü bir dönüş yeridir! (A.Hulusi)

57 - Sakın o küfür edenleri Arzda âciz bırakabilirler sanma, onların varacakları yer ateştir, ve her halde o pek fena gidiştir. (Elmalı)


Lâ tahsebennelleziyne keferu mu'ciziyne fiyl Ard inkarda ısrar eden kimseler asla bu dünyada Allah’ı atlatabileceklerini sanmasınlar.

Yamuk bir Allah tasavvuruna dikkat çekiyor. Atlatılabilecek bir Allah inancı. Nasıl bir inanç? Yani Allah’ı atlatırım..! Onun için bu yamuk tasavvura bir sille savuruyor bu ayet aslında. Böyle bir inanca sahiplerse kendilerini aldatırlar. Çünkü Allah’ı aldatamazlar, atlatamazlar. O rabdır, her an görüp gözetmededir. Koruyup kollamadadır. O’nun her şeyi gören, her şeyi bilen olduğuna iman etmeyen biri Allah’a iman etmiş olur mu? Gereği gibi iman etmiş olur mu?

ve me'vahümün nar onların dönüp dolaşıp varacakları yer ateştir. ve le bi'sel masıyr ki o ne berbat bir son duraktır.

Şimdi sure yepyeni bir konuya giriyor burada. Bu yeni pasajda 27 – 29. ayetler arasında ele alınan özel hayatın dokunulmazlığına sözü getiriyor ve mahremiyet konusunu yeniden ele alıyor.


58-) Ya eyyühelleziyne amenû li yeste'zinkümülleziyne meleket eymanüküm velleziyne lem yeblüğul hulüme minküm selâse merrat* min kabli Salâtil Fecri ve hıyne teda'une siyabeküm minez zahiyreti ve min ba'di Salâtil ışa'* selasü avratin leküm* leyse aleyküm ve lâ aleyhim cünahun ba'dehünn* tavvafune aleyküm ba'duküm alâ ba'd* kezâlike yübeyyinullahu lekümül ayat* vAllâhu Aliymun Hakiym;

Ey iman edenler! Sağ ellerinizin mâlik olduğu kimseler ve sizden buluğa ermemişler, sizden üç defa izin istesinler... Sabah namazından önce, öğlen soyunuk olduğunuz zaman ve yatsı namazından sonra... (Bunlar) sizin için üç soyunuk olduğunuz vakittir... Bunlardan sonra (bu üç vaktin haricinde) sizin ve onların üzerine bir suç yoktur... (Onlar) yanınızda dolaşırlar... İşte böylece Allâh işaretlerini size açıklıyor... Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)

58 – Ey o bütün iman edenler! ellerinizdeki memlûklarınız ve sizden henüz bulûğa ermeyenler üç vakit size istizan etsinler: sabah namazından evvel ve öğle sıcağından elbisenizi çıkardığınız sırada, bir de yatsı namazından sonra ki sizin üç eksikli vaktinizdir, bunların maadasında ne size ne onlara günah yoktur, üzerinize dolaşırlar, birbirinize bakarsınız, işte böyle size Allah âyetleri beyan ediyor, ve Allah alîmdir, hakîmdir. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû ey iman edenler, li yeste'zinkümülleziyne meleket eymanüküm velleziyne lem yeblüğul hulüme minküm selâse merrat emriniz altında bulunan kimseler ve içinizden ergenlik çağına ermemiş olanlar dahi günün şu üç vaktinde yanınıza girmeden önce sizden izin istesinler.

Biraz önce de vurguladığım gibi 31. ayette mahremler arasında sayılan bu iki zümre burada mahremler arasında olmasına rağmen kendilerine yasak bir alanla karşı karşıyalar. Onun için ayette olmadığı halde “dahi” açıklamasını gerekli görüyorum. Yani bunlar mahremler arasında sayılan iki zümreydi 31. ayette. Fakat bunlara dahi kapalı bir mahremiyet alanı var insanın, kişinin. İşte burada o dile getiriliyor.

min kabli Salâtil Fecr sabah namazından önce. ve hıyne teda'une siyabeküm minez zahiyre öğleyin elbiselerinizi çıkarıp istirahata çekildiğiniz vakit, ve min ba'di Salâtil ışa' ve yatsı namazından sonra. selasü avratin leküm bu üç vakit sizin için mahremiyetinizin korumasız olduğu vakitlerdir. leyse aleyküm ve lâ aleyhim cünahun ba'dehünn* tavvafune aleyküm ba'duküm alâ ba'd bu vakitler dışında birbirinizin yanına girip çıkmanızda sizler içinde onlar içinde herhangi bir beis yoktur.

Burada tabii bu vakitler değil mesele. Mesele insanın mahremiyetinin sağlanması, insanın özel alanının, mahremiyetinin korunması. Burada ifade buyrulan ebedi hakikat bu. Buradaki vakitler o bölgede yaşayan insanların uyku saatlerinden oluşuyor ve özellikle o bölgede yaşayan insanların uyku saatlerinde, yani rahatlıkla uyuyabilmeleri, dökülüp saçılabilmeleri, evlerinin içinde çok rahat hareket edebilmeleri, o mekanı rahat ve özgürce kullanabilmelerini temin için Kur’an bu tedbirleri öngörüyor. Aslında kişinin evinin içinin çok özel bir mahremiyet alanı, çok serbest bir mahremiyet alanı olduğunu da bu ayet aynı zamanda ifade etmektedir.

kezâlike yübeyyinullahu lekümül ayat bu mesajları Allah size işte böyle açıklamaktadır. vAllâhu Aliymun Hakiym zira hükmünde üstün bir hikmet sahibi olan Allah yarattığı insanı çok iyi bilmektedir.

Burada Aliymün Hakiym diye bitiyor. Yani Allah her şeyi bilir, hikmet sahibidir, fakat Kur’an da nerede nekira formu ile yani belirsiz formda ilahi sıfatlar gelmişse, belirli formda gelenlerden farklı olarak o sıfatların içeriği, o ayetlerde anlatılan konu ile birebir ilişkilidir. O nedenle Allah yarattığı insanı çok iyi bilir. Onun zaaflarını, onun arzularını, onun isteklerini, onun özgürlük tutkusunu, onun keyfini çok iyi bilir ve onu bildiği içindir ki burada dengeyi sağlayıcı bir takım hükümler koymaktadır.


59-) Ve izâ beleğal etfalu minkümül hulüme felyeste'zinu kemeste'zenelleziyne min kablihim* kezâlike yübeyyinullahu leküm âyâtiHİ, vAllâhü Aliymün Hakiym;

Çocuklarınız bulüğa erdiklerinde, öteki büyüklerin izin istedikleri gibi izin istesinler... Allâh işaretlerini böylece açıklıyor... Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)

59 - Sizden olan çocuklar dahi bulûğa irdiklerinde kendilerinden evvelkilerin istizan ettikleri gibi istizan etsinler, işte böyle size Allah, âyetlerini beyan ediyor, ve Allah alîmdir hakîmdir. (Elmalı)


Ve izâ beleğal etfalu minkümül hulüme felyeste'zinu kemeste'zenelleziyne min kablihim ama çocuklarınız ergenlik çağına ulaştıklarında kendilerin büyüklerinin yaptığı gibi yanınıza girmek istedikleri her zaman izin istemelidirler. Yani yukarıdakinden daha farklı bir durumda. Yukarıdaki; Ergenlik çağına ulaşmamış dahi olsalar. (Burada) Mümeyyiz bir çağda iseler, yani eğer bebelik çağını aşmış iseler, akılları eriyor ise onlara bile kapalı bir özel alan var. Ama eğer ergenlik çağına ulaşmışlarsa her durumda yanınıza girerken izin istesinler.

kezâlike yübeyyinullahu leküm âyâtiH mesajlarını Allah size işte böyle açıklamaktadır. vAllâhü Aliymün Hakiym zira hükmünde üstün hikmet sahibi olan Allah, yarattığı insanı çok iyi bilmektedir.


60-) Vel kavaıdü minen nisaillatiy lâ yercune nikahan feleyse aleyhinne cünahun en yeda'ne siyabehünne ğayre müteberricatin Bi ziynetin, ve en yesta'fifne hayrun lehünn* vAllâhu Semiy'un Aliym;

Nikâhlanması düşünülmeyen kadınların, zinet yerleriyle tahrik amacı gütmedikleri takdirde, dış elbiselerini giymemelerinde kendileri üzerine bir vebal yoktur... İffetli olmaları daha hayırlıdır... Allâh Semi'dir, Aliym'dir. (A.Hulusi)

60 - Nikâh ümidi kalmayan oturmuş kadınlara ise bir ziynet ile gösterişe çıkmamaları şartıyla çarşaflarını bırakmamalarında kendilerine bir günah yoktur, mamafih afîfâne sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır ve Allah, semi'dir alîmdir. (Elmalı)


Vel kavaıdü minen nisaillatiy lâ yercune nikahan Burada farklı bir konuya girdi, yine yukarıdaki konunun çok uzağında değil ama aynı da değil. Yani bu konu daha önce işlenmiş kadınlarla ilgili konunun bir devamı sayılmalı.

Bir de kadınlardan artık cinsel arzu duymayacak kadar yaşlanmış olanlar var. Haddi zatında bu ayeti, 31. ayetin hemen ardından düşünmek lazım.

Burada ki; siyabehünne ibaresini Ubey Bin Kaab; Minsiyabihinne okumuş. Tercihimiz bu. yani siyabehünne, elbiselerini anlamına gelir. Min siyabihinne elbiselerinden bir kısmını anlamına gelir. Ki zaten her nasıl okursak okuyalım demek istediği manayı öyle vermemiz gerekecek çünkü onu söylemek istiyor ayeti kerime.

İlk otoriteler ne kadarını çıkarabileceği yaşlı kadınların. Artık cinsel arzu duymaktan geçmiş olan yaşlı kadınların örtülerinin, elbiselerinin ne kadarını çıkarabileceği konusunda farklı yorumlar yapmışlar. Süddi, bununla baş örtüsünün kastedildiği yorumunu yapmış.

[Atlanan kısım; feleyse aleyhinne cünahun en yeda'ne siyabehünne ğayre müteberricatin Bi ziynetin.

Zinet yerleriyle tahrik amacı gütmedikleri takdirde, dış elbiselerini giymemelerinde kendileri üzerine bir vebal yoktur.(A.Hulusi)

Ziynet ile gösterişe çıkmamaları şartıyla çarşaflarını bırakmamalarında kendilerine bir günah yoktur,(Elmalı)]

[Ek bilgi; Bu âyet-i celile ihtiyar kadınlar hakkında şer'i bir müsaadeyi beyan ediyor. Evlenme ümidi kalmayan, yaşlı ve hayızdan kesilen kadınların zinetlerini açığa çıkarmamak şartıyla üst örtülerim, çarşaflarını çıkarmalarında kendileri için bir günah, yoktur. Fakat iffetlerine ziyadesiyle riayet etmeleri daha hayırlıdır. Çünkü açılmakla fitne arasında bağ olduğu gibi, örtünmekle iffet arasında da bir münâsebet vardır.

Bu bakımdan avret mahallerinin ve zilletlerinin açığa çıkarılmaması şartıyla yaşlı kadınlara üst elbiselerini çıkarma ruhsatı verilmiştir. Hâlik-ı Mutlak bunu şöyle beyan ediyor.-«Evlenme ümidi kalmayan yaşlanıp oturmuş kadınlara, zinetlerini açığa vurmamak şartıyla rubalarını bırakmalarında onlar için bir mesuliyet yoktur. Fakat sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.»
(Ebü'l-Leys Semerkandi)

Çocuktan kesilen ve evlenme arzusu bulunmayan kadınların, zinet yerle­rini açıkça göstermemeleri şartıyla, çarşaf vb. dış kıyafetlerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla beraber bu tür kadınların da dış örtülerini örtünüp iffetli davranmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, her şeyi hakkıyla işiten ve hakkıyla bilendir.

Allah Teala bu âyet-i kerimede, bu surenin 31 âyeti celilesinde zikrettiği kadınlara ait hükümlerden, çocuktan kesilen ve evlenme ümidi taşıma­yan kadınların dış örtülerini üzerlerine alıp almamalarında serbest olduklarını beyan etmiştir. (Taberi tefsiri)]

[Ek bilgi; Orijinal bir bakış açısı; http://ekabirweb.blogspot.com/2012/06/basortusu-gercegi.html ]

ve en yesta'fifne hayrun lehünne ama iffetleri üzerinde titrerlerse bu kendileri için daha hayırlı olur. Yani bu onlara bir izindir. Fakat yine de onlar bu izni kullanmazlar, daha bu konuda titiz davranırlarsa onlar için daha hayırlı olur diyor ayet. vAllâhu Semiy'un Aliym zira Allah ağızlardan çıkan her şeyi işitir, kalplerde olan her şeyi bilir. Yani yine Semi’un Aliym kalıplarının belirsiz gelmesinden dolayı burada, hemen üstteki ayetin taşıdığı konuya atıf yapmak gerekirse bu atıf böyle olmalı, böyle anlaşılmalıdır.


Devam ediyor E sayfasına geçiniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder