7 Eylül 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. NÛR (61-64)(112-E)



D sayfasından devam

61-) Leyse alel a'ma harecün ve lâ alel'areci harecun ve lâ alelmeriydı harecun ve lâ alâ enfüsiküm en te'külu min buyutiküm ev buyuti abaiküm ev buyuti ümmehatiküm ev buyuti ıhvaniküm ev buyuti ehavatiküm ev buyuti a'mamiküm ev buyuti ammatiküm ev buyuti ahvaliküm ev buyuti hâlâtiküm ev ma melektüm mefatihahu ev sadıykıküm* leyse aleyküm cünahun en te'külu cemiy'an ev eştata* feizâ dehaltüm buyuten fesellimu alâ enfüsiküm tehıyyeten min indillâhi mübareketen tayyibeten, kezâlike yübeyyinullahu lekümül âyâti lealleküm ta'kılun;

Âmâya, topala, hastaya sakınca yoktur... Siz de kendi evlerinizden yahut babalarınızın evlerinden yahut annelerinizin evlerinden yahut erkek kardeşlerinizin evlerinden yahut kız kardeşlerinizin evlerinden yahut amcalarınızın evlerinden yahut halalarınızın evlerinden yahut dayılarınızın evlerinden yahut teyzelerinizin evlerinden yahut anahtarlarına mâlik olduğunuz (kimselerin evlerinden) yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur... Toplu hâlde yahut ayrı ayrı yemenizde de sizin üzerinize bir sakınca yoktur... Evlere girdiğinizde, Allâh indînden mübarek, tayyib bir selâmlama ile birbirinize selâm verin... İşte böylece Allâh sizin için işaretlerini açıklıyor ki aklınızı kullanasınız. (A.Hulusi)

61 - Amaya haraç yok, topala haraç yok, marazlıya haraç yok, kendilerinize de kendi evlerinizden veya babalarınızın evlerinden veya analarınızın evlerinden veya biraderlerinizin evlerinden veya hemşirelerinizin evlerinden veya amcalarınızın evlerinden veya halalarınızın evlerinden veya dayılarınızın evlerinden veya teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarına malik olduğunuzdan veya sadîkınızın evinden yemenizde haraç yok, gerek toplu ve gerek dağınık yemenizde de beis yoktur, binaenaleyh evlere girdiğiniz vakit Allah tarafından mübarek, hoş bir sağlık olmak üzere kendilerinize selâm veriniz, işte böyle size Allah âyetlerini beyan ediyor, gerek ki akıl irdiresiniz. (Elmalı)


Leyse alel a'ma harecün ve lâ alel'areci harecun ve lâ alelmeriydı harec eğer güç gelecekse görme özürlü zora koşulamaz. İşitme özürlü zora koşulamaz. Hasta zora koşulamaz. Yani bu ayet bu ibaresi ile özürlü ve hasta haklarıyla ilgili bir ayet. Veciz bir ayet aynı zamanda eksiltili bir dil kullanılmış. Onun içinde başına mutlaka bir giriş cümlesi takdir etmemiz gerekiyor. O giriş cümlesini biz eğer güç gelecekse şeklinde takdir ettik. Ama bunu farklı otoriteler çok farklı takdirlerde bulunuyorlar. Farklı yorumlara yol açmış. Bizce bu ibare dinin emirlerinin mümkinle sınırlı olduğunu, kimseye günün üstünde bir yük yüklenmediğini açıkça ifade eden ve tabii ki özürlülerin özel haklarını koruyan ve onların dikkate alınmasını isteyen, onların özel mazeretlerinin kendilerine özel haklar doğuracağını ima eden bir ayet.

ve lâ alâ enfüsiküm en te'külu min buyutiküm ve aile bireyleri olarak sizin kendi evlerinizde, ki bu aslında min buyutiküm, evlerinizde, lafzen bu. Fakat burada kasıt ile bireylerinin kendi evlerini kullanmada ki serbestisine bir dikkat çekiş. Ayet mümin toplumun hane dokunulmazlığı ile kan ve iman bağı arasında bir denge kuruyor. Yani hane dokunulmazlığıyla, dostluk ve akrabalık bağı arasında hassas bir dengenin korunması lazım.ç Bu denge nasıl korunacak bu konuda bir örnek ve ölçü veriyor.

 ev buyuti abaiküm ya da babalarınızın evlerinde ev buyuti ümmehatiküm veya annelerinizin evlerinde ev buyuti ıhvaniküm veya erkek kardeşlerinizin evlerinde ev buyuti ehavatiküm veya kız kardeşlerinizin evlerinde ev buyuti a'mamiküm veya amcalarınızın evlerinde ev buyuti ammatiküm veya halalarınızın evlerinde ev buyuti ahvaliküm veya dayılarınızın evlerinde ev buyuti hâlâtiküm teyzelerinizin evlerinde ev ma melektüm mefatihahu ev sadıykıküm anahtarları size teslim edilmiş olan, yahut ta arkadaşlarınıza ait olan evlerde yiyip içmenizde hiçbir sakınca yoktur.

leyse aleyküm cünahun en te'külu cemiy'an ev eştaten hep birlikte ya da ayrı ayrı yemenizde de bir beis yoktur. Yani aile dostları birlikte de ayrı ayrıda yiyebilirler. feizâ dehaltüm buyuten fesellimu alâ enfüsiküm tehıyyeten min indillâhi mübareketen tayyibeh bundan böyle bir eve girdiğiniz zaman birbirinize Allah katından bir esenlik, bir bereket ve bir mutluluk dileği ile selam verin.

Buradaki şeyler, anlatılan bu hususları daha iyi kavrama açısından belki iniş nedeniyle ilgili bir anektotu nakletmekte yarar var. Yukarıdaki sınırlamalar; aile kişi ve ev mahremiyeti, dokunulmazlıkları ile ilgili ayetler geldiğinde müminler o kadar titiz davranmışlar ki, artık insanlar en yakınlarının evlerinden dahi yeme hususunda çekinir olmuşlar. Yani aslında vahyin ilk muhataplarının vahiy ile aralarındaki bu sıcak ilişkinin bir göstergesi. Nasıl vahye sarıldıklarının, vahyin emri karşısında nasıl esas duruş vaziyeti aldıklarının bir göstergesi bu. İşte onun üzerine yani bu hassasiyetlerinin akrabalık ve dostluk ilişkilerini zedelememesi gerektiğine ilişkin bir ayet geliyor.

kezâlike yübeyyinullahu lekümül âyâti lealleküm ta'kılun Allah bu mesajları size işte böyle açıklamaktadır ki; belki akıllıca hareket edersiniz. Belki aklınızı kullanırsınız. Yani Allah’ın verdiği emirleri, aslında burada zımnen böyle bir şey de var. Allah bir emri verince aklı bir tarafa ayırmayın. Yani akıl yokmuş gibi o emirle o emri algılamaya kalkmayın. Unutmayın sizin akıllı bir varlık olduğunuzu bilerek Allah düzenlemeler koyuyor, ilkeler koyuyor, emir ve talimatlar veriyor. Bu talimatlara uyarken mutlaka yine aklınızı kullanın, Allah’ın ne dediğinden yola çıkarak ne demek istediğini de anlayın. Ve bu noktada makul olanı mutlaka tespit edin. Aslında belki 61. ayetin son cümlesinden harika bir biçimde alacağımız ibrette budur.


62-) İnnemel mu'minunelleziyne amenû Billâhi ve RasûliHİ ve izâ kânu meahu alâ emrin cami'ın lem yezhebu hattâ yeste'zinuh* innelleziyne yeste'zinuneke ülaikelleziyne yu'minune Billâhi ve RasûliHİ, feizeste'zenuke li ba'dı şe'nihim fe'zen limen şi'te minhüm vestağfir lehümullah* innAllâhe Ğafûrun Rahıym;

İman edenler ancak şu kimselerdir ki, Esmâ'sıyla hakikatleri olan Allâh'a ve O'nun Rasûlüne iman ederler... O'nunla beraber bir iş üzere olduklarında, O'ndan izin istemedikçe çekip gitmezler... Muhakkak ki senden izin isteyenler var ya, işte onlar Esmâ'sıyla hakikatleri olan Allâh'a ve O'nun Rasûlü'ne iman edenlerdir... Bazı işleri dolayısıyla senden izin istediklerinde, onlardan dilediğin kimseye izin ver ve onlar için Allâh'tan mağfiret dile... Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

62 - Mü'minler ancak şöylelerdir ki Allaha ve Resulüne iman etmişlerdir, cemiyetli bir işte bulundukları vakit da ondan istihzan etmeyince gitmezler, filhakika senden izin isteyenler, onlar öyle kimselerdir ki Allaha ve Resulüne inanırlar, binaenaleyh bazı işleri için senden izin istediklerinde sen de onlardan dilediğine izin ver, onlar için Allah dan mağrifet isteyiver, şüphe yok ki Allah, gafurdur rahîmdir. (Elmalı)


İnnemel mu'minunelleziyne amenû Billâhi ve RasûliH müminler ancak Allah’a ve onun resulüne yürekten inanıp güvenen kimselerdir. Burada elleziyne amenû ibaresinde ki iman edenler anlamı, daha çok imanın ahlaki anlamıdır. Yani güvenenler. Allah’a güveniyorsa iman etmiş sayılır.

ve izâ kânu meahu alâ emrin cami'ın lem yezhebu hattâ yeste'zinuh onunla toplumsal bir iş görüşmek için, yani Nebi ile, toplumsal bir iş görüşmek için bir araya geldiklerinde onun iznini almadıkça asla ayrılmazlar.

Burada ki lem yezhebu, gitmezler manasına gelir. Taberi üstadımızın da isabetli bir biçimde teşhis ettiği gibi bu gitme mekanı terk etme anlamından daha çok farklı bir görüş geliştirme, toplumsal, sosyal politikadan daha farklı bir görüş geliştirme anlamına gelir ki zaten ze he be sadece bir yerden bir yere gitmeyi değil bir görüşe varmak,bir görüşe sahip olmak, kendine özgü bir görüş geliştirmek anlamını taşır. Mezhep te buradan gelir onun için. Özgün bir görüş geliştirmek yani. Üzerinde uzlaşılan toplumsal politikadan farklı bir fikir geliştirme ifade ediliyor burada.

Ondan izin almak, demek ki yapıcı bir muhalefete de izin ima ediliyor. Yani Resulallah’ın içinde bulunduğu bir toplulukta genel olarak bir görüşe varılsa dahi, eğer Resulallah’tan izin alınmışsa; Bu izin almanın mahiyeti nedir peki? O görüşün temelde Allah’ın vahyine dayanıp dayanmıyor oluşu. Bu çok önemli. Peki biz bunu nereden çıkarıyoruz? Resulallah’ın sahabeyle arasındaki yaşanmış örneklerden.

Mesela Berire olayı; Çok ünlü bir olaydır. Berire evli olduğu kocası ile ilişkisini kesmişti. Kocası Resulallah’a gelip kendisi ile ilişkisini kesen, yani kendisini bir yerde boşayan eşi Berire yi şikayet etmiş ve razı etmesini istemişti. “Ya Resulallah sen söylersen belki döner. Ne olur benim için bir konuş, benim için bir ricada bulun.” Demişti. Resulallah Berire’yi çağırttı durumu sordu; “Evet doğrudur Ya Resulallah.”dedi. Kocana dön olmaz mı.” Buyurmuştu Resulallah.

Berire eski bir köle hanımdı. Azatlı bir köle. “Ya Resulallah vahiy geldi de onun üzerine mi bana bu talimatı veriyorsunuz, yoksa bu sizin görüşünüz mü, arzunuz mu?” “Hayır vahiy gelmiş falan değil.” Buyurunca; “Dönmeyeceğim ya Resulallah.” Demişti. Resulallah’ta tebessümle mukabele etmişti. İşte izin bu.

Yine ikinci bir olay daha görüyoruz. Bedir’de. Bedir ehli muharipleri arasında bulunan Hubab Bin Münzir, Resulallah Bedir de bir kuyunun yanını mevzi olarak gösterdiğinde, ordugah olarak gösterdiğinde; “Ya Resulallah demişti. Burayı ordugah olarak seçmeniz size emir mi edildi. Yani siz bu konuda Allah’tan bir işaret mi aldınız” deyince, “Hayır” demişti “Ben öyle münasip gördüm.” “O halde ya Resulallah biz savaşçı bir kavimiz, burası uygun değil. Biz bunu biliriz yani nasıl bir mevzii alınması gerektiğini. Bizce şurası daha uygun. Eğer orasını mevzi alırsak tüm kuyuları arkamızda bırakmış oluruz, dolayısıyla düşmanın suyunu kesmiş oluruz.” Deyince Resulallah hiç ikilemeden onun görüşü istikametinde yeniden talimat vermişti.

İşte izin almayı bu şekilde anlamak lazım. Ki bu da sadece Allah’tan vahiy alan bir peygamberin liderliğine has bir durumdur. Onun dışındakiler için ise böyle bir izin gerekmediği açıktır. Ya eğer yapıcı bir muhalefet, bir katkı söz konusu ise bu katkı zaten burada da açıkça ima edilmektedir.

innelleziyne yeste'zinuneke ülaikelleziyne yu'minune Billâhi ve RasûliH şüphesiz senden farklı bir görüş geliştirmek için izin alan kimseler de Allah’a ve Resulüne yürekten inanan kimselerdir. feizeste'zenuke li ba'dı şe'nihim fe'zen limen şi'te minhüm işte bu yüzden onlar senden bazı işler için izin isterlerse, onlardan uygun gördüklerine sen de izin ver. vestağfir lehümullah Allah’tan da onlar için mağfiret dile.

İstişareyi emreden Uhut ertesi gelen ayette olduğu gibi FeBima rahmetin minAllahi linte lehüm (A.İmran/159) ayetinde. Yani Allah’tan bir rahmet sayesinde sen onlara yumuşak kalpli davrandın. Eğer sert yapsaydın onlar etrafından dağılır giderlerdi. O zaman fa'fü anhüm onları affet vestağfir lehüm onlar için af dile ve şavirhüm fiyl emr bundan böyle de onlarla danışmaya istişareye devam et. Yani Uhut’a çıkalım derken aslında isabetli bir görüş bildirmediler, senin zıddına bir görüştü ama çoğunluk olduğu için sen onlara uydun ve sonuç böyle oldu. Fakat sonuç böyle oldu diye istişareden vazgeçme. Bu ayeti hatırlıyoruz.

innAllâhe Ğafûrun Rahıym şüphe yok ki Allah rahmeti bol bir bağışlayıcıdır.


63-) Lâ tec'alu dua'erRasûli beyneküm ke du'âi ba'dıküm ba'da* kad ya'lemullâhulleziyne yetesellelune minküm livazâ* fel yahzerilleziyne yuhalifune an emrihi en tusıybehüm fitnetün ev yusıybehüm azâbün eliym;

Rasûlün davetini, aranızda, bazınızın bazınıza çağırması gibi kabul etmeyin. Allâh sizden, birbirinin arkasına gizlenip, gizlice sıvışarak gidenleri bilir... Artık O'nun emrine muhalefet edenler, kendilerine bir belânın isâbet etmesinden yahut acı bir azabın isâbet etmesinden korksunlar! (A.Hulusi)

63 - Peygamberin duâsını aranızda birbirinize ettiğiniz duâ gibi farz etmeyin, içinizden birbirini siper ederek sıvışıp sıvışıp gidenleri Allah muhakkak biliyor, binaenaleyh onun emrinden hilâfına gidenler başlarına bir fitne inmekten veya elîm bir azâb irmekten hazer etsinler. (Elmalı)


Lâ tec'alu dua'erRasûli beyneküm ke du'âi ba'dıküm ba'da elçinin davetini sakın birbiriniz arasındaki her hangi bir davet gibi algılamayın. Yani elçi sizi bir işe davet ederse, bir işe çağırırsa onu, aranızdaki herhangi birinin çağrısı gibi algılamayın, koşun ona Yani o vahiy eseri olabilir, olma ihtimali çok yüksektir. kad ya'lemullâhulleziyne yetesellelune minküm livazân doğrusu Allah aranızdan kimselere sezdirmeden sıvışıp çıkmak isteyenleri biliyor. Yani aranızdan kimselere hissettirmeden sıvışmak isteyenleri biliyor. Yani Allah Resulünün çağrısına uymamak için böyle görünmeden ortadan kaybolmak toz olmak isteyenler varmış demek.

fel yahzerilleziyne yuhalifune an emrihi en tusıybehüm fitnetün ev yusıybehüm azâbün eliym öyle ise onun emrine karşı gelen kimseler başlarına bu dünyada bir musibetin, ahirette ise can yakıcı bir azabın gelmesinden sakınsınlar.

Tabii bu bu günler içinde geçerli. Çünkü Allah’ın Resulünün bıraktığı miras aynen yaşıyor. Onun bıraktığı mirasa ihanet ona ihanettir ve bu ihaneti yapanlar bu ayetin muhatabı olacaklar. Ve sonuçta sure son ayeti ile hepimizi muhatap alıyor.


64-) Ela inne Lillâhi ma fiys Semavati vel Ard* kad ya'lemu ma entüm aleyh* ve yevme yurce'une ileyhi feyünebbiuhüm Bi ma amilu* vAllâhu Bi külli şey'in 'Aliym;

Dikkat edin! Muhakkak ki semâlarda ve arzda ne var ise Allâh içindir (O'nun Esmâ'sının açığa çıkması içindir)! Sizin ne (hâl) üzere olduğunuzu gerçekten bilir... O'na rücu ettirilecekleri süreçte, onlara yaptıklarının ne olduğunu bildirecektir... Allâh her şeyi (şey'lerin Esmâ'sıyla hakikati olarak) Bilen'dir. (A.Hulusi)

64 - Uyanın! her halde Göklerde ve Yerde ne varsa hep Allah’ındır, muhakkak o, sizin ne üzerinizde bulunduğunuzu bilir, hele ona irca' olunacakları gün ki ne yaptıklarını kendilerine haber verecektir, ve Allah her şeye alîmdir. (Elmalı)


Ela inne Lillâhi ma fiys Semavati vel Ard bakın ey insanlık, ey bu hitabın muhatabı göklerde ve yerde olanların hepsi kesinlikle Allah’a aittir. kad ya'lemu ma entüm aleyh* ve yevme yurce'une ileyhi feyünebbiuhüm Bi ma amilu O sizin içinde bulunduğunuz gerçek durumu elbette biliyor. Öyle ki O’na döndürülecekleri gün yaptıkları her şey kendilerine bir bir haber verilecektir. vAllâhu Bi külli şey'in 'Aliym zira Allah her şeyi tüm ayrıntılarıyla bütünüyle bilendir.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

112. videonun sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder